26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI 23 Nisan Bayramımız Kutlu Olsun Dinsel ağırlıklı kişisel yönetimin baskıcı ve ge- rici ağırlıklarıyla düşmanlarla işbirliği ağından yur- dumuzu ve ulusumuzu kurtaran ulusal bağımsızlık savaşımızın amaçladığı aşamaların en önemlile- rinden biri olan ulusal egemenliğimizin simgesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 89 yıldönümünü Atatürk ve arkadaşlarına yürek- ten bağlılığımızı açıklayarak kutluyoruz. Bizi Atatürk yolundan ve aydınlığından hiçbir iş- lem, hiçbir baskı, hiçbir iktidar geri çeviremez. Cumhuriyet gerçekte TBMM’nin açılışıyla ku- rulmuş olup sonsuza değin yaşayacaktır. Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanı Prof. Dr. GÜNGÖR ŞATIROĞLU TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI İnsan hak ve özgürlüklerini, demokrasiyi, ki- şisel onuru, kurumsal özerkliği, hukukun üs- tünlüğünü hiçe sayarak yürütülen söylentileri, yargı bağımsızlığıyla bağdaşmayan yaklaşım- ları, toplumsal barışı sarsan uygulamaları, ül- kemizin geleceği yönünden kaygıyla karşılı- yoruz. Bilime, özgür düşünce ve inanca yönelik ol- duğu belirgin saldırıların iktidar güvencesiyle doğrudan Atatürkçülere uzanması, kurtuluş ve kuruluş felsefemize açık aykırılıktır. Yasaların suç saydığı eylemlerin soruşturul- ması doğal olmakla birlikte yanlı, amaçlı ve hu- kuk ilkelerine ters düşen işlemlerle önceden ce- zalandırmak ve yaşamını karartmak biçimindeki uygulamalar asla savunulamaz. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız. Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanı Prof. Dr. GÜNGÖR ŞATIROĞLU KOOP – C’DEN BAYRAM KUTLAMASI Ortaklarõmõz ve Cumhuriyet ailesinin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramõ’nõ kutlar, aydõnlõk yarõnlar dileriz. KOOP – C YÖNETİM KURULU SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2009 PERŞEMBE 8 HABERLER MAHMUT LICALI ANKARA - Yargõtay Onursal Başkanõ Sami Selçuk, Ergenekon davasõnõn siya- sallaştõrõldõğõnõ belirterek “Bu davanın savcısı da vardır, yargıcı da, avukatları da... Dışarıdan bu makamlara özenmek yanlıştır. Herkesin her gün yargıçların ye- rine geçerek hüküm kurması ise bir facia” dedi. Selçuk, Ergenekon davasõnõn Fransa’da büyük tepki yaratan ve halkõn sokaklarda gösteriler düzenlemesine neden olan Drey- fus davasõna dönüşmesinden kaygõ duydu- ğunu ifade etti. Selçuk, niteliği nedeniyle Ergenekon di- ye adlandõrõlan davadaki suçun, öğretideki adõnõn, siyasal güdü ile işlendiği için siya- sal bir suç olduğunu kaydetti. Ancak suçun siyasal olmasõ ile davanõn siyasallaştõrõl- masõnõn başka konular olduğuna dikkat çe- ken Selçuk, şunlarõ dile getirdi: “Dava, adı konurken basın tarafın- dan siyasallaştırılmıştır. Bu davanın sav- cısı da vardır, yargıcı da, avukatları da. Dışarıdan bu makamlara özenmek yan- lıştır. Herkesin her gün yargıçların yeri- ne geçerek hüküm kurması ise bir facia. Herkesin susması gerekirken, basın olay- ların akışını vererek bilgilendirme yeri- ne yorumlarla ve görüşlerle dolu. Bunlar sakıncalı ve yasak. Türk Ceza Yasa- sı’nın 288., 277. ve Basın Yasası’nın 19. maddeleri iyi okunmalı.” Ergenekon gibi davalarõn kamuoyunu il- gilendirdiğini kaydeden Selçuk, bu davalarda özellikle hukukçularõn, savcõlarõn ve yar- gõçlarõn yasalarõ uygulamada ve yapõlanla- rõ değerlendirmede daha duyarlõ ve özenli ol- malarõ gerektiğini kaydetti. Davanõn Drey- fus davasõna dönüşeceği kaygõsõ içinde ol- duğunu belirten Selçuk, herkesin ödev bilinci içinde yargõya yardõmcõ olmasõ ve güvenmesi gerektiğini belirtti. Selçuk şöyle devam etti: “Kimilerinin ‘Ben de savcõ olsam, bu davayõ açardõm’ de- mesi bile hem boş bir söz hem de yan- lış. Çünkü davayı açıp açmamak savcı- nın takdirinde değildir. Kanıtlar suç kuşkusunu doğruladığı anda savcı davayı açmak zorundadır. Açmazsa görevini savsaklamış, suç işlemiş olur. Yanlı olur. Çünkü bu sözün karşıt kavramından ki- milerinin davayı açmayabileceği sonucu çıkar. Savcılık ne kahramanlığı, ne yü- rekliliği gerektirir. Savcılık, yasa hü- kümlerine göre görev yapmayı zorlar. O kadar. Savcıların dava açma zorunluluğu sisteminde takdir yetkileri yoktur. Ola- maz da. Kişisel olarak bir yasal hü- kümden savcı, yargıç hoşlanmayabilir. Ancak ona uymak, onu uygulamak zo- rundadır. Beğenmiyorsa bir makale ya- zar. Herkes de yararlanabilir. Ama, on- ları uygulamaktan kaçınamaz.” ‘YETKİ KULLANIMI KAHRAMANLIK VE GÜÇ GÖSTERİSİNE DÖNÜŞMEMELİ’ Ceza yargõlamasõnõn temel amacõnõn ya- şanan maddi gerçeğe ulaşmak olduğunu be- lirten Selçuk, ancak hak ve özgürlüklerin hoyratça yõkõlõp dökülerek ne pahasõna olursa olsun gerçeğe ulaşmak olmadõğõnõ kaydetti. Yasalarõn verdiği yetkilerin ölçü- lülük ilkesine göre uygulanmasõ gerektiği- ni dile getiren Selçuk, “Her şeyi kırarak dö- kerek değil. Verilen yetkinin kullanılış bi- çimi, üslubu çoğu zaman kullanana bağ- lıdır. Yetkiler çirkinleştirilerek değil, gü- zelleştirilerek kullanılmalı. Yetki kulla- nılması, kahramanlık ve güç gösterisine dönüşmemelidir” dedi. Ön soruşturmada gizlilik kurallarõna uyul- masõ, insanlarõn haysiyetlerinin korunmasõ ve insanlarõn lekelenmemesi gerektiğini kaydeden Selçuk, şunlarõ söyledi: “Bu konudaki kuşkular yargılamayı gölgeler, yansızlığı örseler. İddianamenin uzunlu- ğu, sakatlık nedeni değildir, ancak id- dianame kavramıyla çelişir. Yargılama- yı zorlaştırır. İddianame özettir (fezle- kedir), olayın özetidir, ama asla olayın hi- kâyesi değildir. Böyle bir iddianame bil- gisayar iddianamesidir. İki kişi arasındaki konuşma, hiçbir iddianamede olduğu gi- bi iddianameye aktarılamaz. Sık sık yi- nelenen bir şey daha var. Esas, usule kur- ban edilemez kaygısı. Bu hukuk dışı bir görüştür. İkisi de önemlidir. Hiçbiri öbü- rüne feda edilemez. Usul özgürlüklerin güvencesidir.” İstanbul Haber Servisi - İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kardiyoloji Enstitü- sü’nde tedavi gören Başkent Üniversi- tesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ha- beral’õn sağlõk durumunda herhangi bir değişiklik olmadõğõ belirtildi. Eski Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanõ Yaşar Okuyan, dün öğle saatle- rinde Prof. Dr. Mehmet Haberal’õ zi- yaret etti. Ziyaretinin ardõndan basõn mensuplarõna açõklama yapan ve soru- larõ yanõtlayan Okuyan, Haberal’õ gö- remediğini, ancak ona yazõlõ bir mesaj gönderdiğini söyledi. ‘HABERAL GÖZLEM ALTINDA TUTULUYOR’ Okuyan, doktorlarõndan aldõğõ bilgi- ye göre Haberal’õn sağlõk durumunun iyi olduğunu ve gözlem altõnda tutulduğu- nu söyledi. Patalya toplantõlarõyla ilgi- li soru üzerine Okuyan özetle şunlarõ kaydetti: “Yandaş medyanın siyasi lin- ce dönüştürdüğü haberler var. Özel- likle Sayın Haberal’la ilgili bu otel- lerdeki toplantıların çoğuna katıl- dım. Eski bakanlar, milletvekilleri, şimdi milletvekili olanlar, bürokrat- lar katıldı. O toplantılar medyaya in- tikal etti. Köşe yazarları, gazeteciler vardı. Başbakan soruşturmanın sav- cısı olduğunu söyledi. Sayın Başbakan eğer bu toplantılar gizli diyorsa... O zaman toplantılara katılan AKP’de bakan olan, milletvekili olan birçok insan var. Benim bildiğim 3-4 kişi var. Benim derdim isim telaffuz etmek de- ğil. Bunları Başbakan araştırsın ve öğ- rensin. Ne konuşulmuş bilgi alsın. On- dan sonra yandaş medyasına sahip çıksın. Yandaş medyayı hukuka uy- gun yayın yapmaya davet etsin. Baş- bakan bu toplantılara AKP’den kim- se katılmamış derse yanlış olur. Hu- kukun üstünlüğü egemense siyasi faaliyetlere kısıtlama gelemez. Bu mantıkla hareket edersek siz AKP’yi kurarken Sayın Haberal’ın Patalya otellerinde toplantılar yaptınız. Basına kapalıydı. Bu da o zaman illegal ör- güt toplantısı mıydı? Bursa Ulu- dağ’da 4 gün 4 gece toplantılar yap- tınız. Bu nedir?” dedi. Haberal’a yazõlõ bir mesaj gönderdi- ğini ifade eden Okuyan, bir basõn men- subunun İSTEK Vakfõ’ndaki cephane- likle ilgili sorusu üzerine, “Bildiğim bir konu değil. Ama ilginç geliyor. İS- TEK Vakfı’nın ‘1992 yõlõnda satõn al- dõk ama burasõ askeri bölge ve tasar- rufumuz yok. Buraya girişler kontrol- le oluyor’ şeklinde açıklaması var. Bu ilginç değil mi?” dedi. Okuyan, Başbakan’õn da AKP’yi kurarken Patalya Oteli’nde basõna kapalõ toplantõ yaptõğõnõ söyledi SERTER: YAŞANANLAR FAŞİZM ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP İs- tanbul Milletvekili Nur Serter, bir soru üze- rine “Cumhuriyetin kazanımlarına, laikli- ğe sahip çıkan insanlar, bu ülkede gözaltı- na alınıyorsa, hiç kuşkusuz ben de onların arasında yer alabilirdim. Bu bir sivil dar- bedir, faşizmdir” dedi. Serter, dün parlamentoda YÖK Yasasõ’nda yapõlmasõ planlanan değişikliklere ilişkin basõn toplantõsõ düzenledi. Serter, “Üniversiteleri bas- kı altına almak için iktidar yandaşı rektör atamalarının yeterli görülmediğini, Erge- nekon soruşturması kapsamında cumhuri- yetin kazanımlarına sahip çıkan eski rektör ve öğretim üyelerinin gözaltına alınarak tutuklandığını” söyledi. Serter, “Rektörlerin tutuklanmalarına, darbecilik ve terör örgütü üyeliğiyle suçlanmaları- na YÖK’ün sessiz kalma- sı, Türk üniversitelerinin karşı karşıya bulunduğu tehdidin en somut kanıtı- dır” dedi. YÖK Yasasõ’nda planlanan değişikliklerle “Üniversitelerarası Ku- rul’dan (ÜAK) öğretim üyelerinin çıkarılarak, sa- dece rektörlerden oluşan bir yapıya kavuş- turulmasının amaçlandığını, bu değişiklik- le ÜAK’nin YÖK Genel Kurulu’nun ko- mutası altında bir kurul haline dönüştürül- müş olacağını” söyledi. Serter, “Eğer milletvekili olmasaydınız, gözaltına alınanlardan biri de siz olabilir miydiniz?” sorusu üzerine “Bu insanları ta- nıdığım için, benden farklı olmadıklarını bi- liyorum. Benden farklı olmayan, benim gi- bi düşünen, büyük yurt sevgisiyle, cumhu- riyetin kazanımlarına, laikliğe sahip çıkan insanlar bu ülkede gözaltına alınıyorsa, tu- tuklanıyorsa, hiç kuşkusuz ben de onların arasında yer alabilirdim. Bu yapılanlar, genel başkanımızın da söylediği gibi sivil dar- bedir, faşizmdir” görüşünü dile getirdi. ‘TÜRKAN SAYLAN’DAN ELİNİZİ ÇEKİN’ İstanbul Üniversitesi Onkoloji Ensti- tüsü’nde tedavi gören Prof. Dr. Tür- kan Saylan’ın da kan değerlerinin normal düzeyde olduğu, ancak ziya- retçi yasağının sürdüğü belirtildi. Bakırköy’deki Lepra Hastanesi önünde dün basın açıklaması yapan hastane çalışanları ve cüzam hasta- ları, Saylan’ın evinin aranmasını protesto ederek “Türkan Hoca onu- rumuzdur”, “Türkan Saylan’dan eli- nizi çekin”, “Türkan Hoca yalnız de- ğilsin” yazılı dövizler taşıdılar. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendi- kası (SES) Bakırköy Şube Başkanı ve hastane çalışanı Leyla Koç’un oku- duğu basın açıklamasında, Saylan’ın evine yapılan baskın ve aramanın yü- reklere bomba gibi düştüğü vurgu- landı. (Fotoğraf: ŞULE KÖKTÜRK) ‘Yandaş medya siyasi linç yapıyor’ Yaşar Okuyan, Haberal’ı gö- remediğini, ancak ona yazılı bir mesaj gönderdiğini söyledi. ‘Milletvekili olmasaydõm beni de alõrlardõ’ rgenekon davasõnõn siyasallaştõrõldõğõnõ vurgu- layan Vural Savaş, “Dava, adõ konurken basõn tarafõndan siyasallaştõrõlmõştõr. Bu davanõn sav- cõsõ da vardõr, yargõcõ da, avukatlarõ da. Dõşarõ- dan bu makamlara özenmek yanlõştõr. Herkesin her gün yargõçlarõn yerine geçerek hüküm kur- masõ ise bir facia. Herkesin susmasõ gerekirken, basõn olaylarõn akõşõnõ vererek bilgilendirme yerine yorumlarla ve görüşlerle dolu. Bunlar sakõncalõ ve yasak” diye ko- nuştu. Davanõn Dreyfus davasõna dönüşeceği kaygõsõ için- de olduğunu belirten Selçuk, herkesin ödev bilinci içinde yargõya yardõmcõ olmasõ ve güvenmesi gerektiğini belirtti. Yargõtay Onursal Başkanõ, ‘Herkesin her gün yargõçlarõn yerine geçerek hüküm kurmasõ bir facia’ dedi Selçuk’tan Dreyfus uyarõsõ Nur Serter Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk. 1894 yõlõnda Fransõz genelkurmayõnda görev yapan Yüzbaşõ Alfred Dreyfus, Alman Askeri Ataşesi Von Schwartz- koppen’e bazõ gizli as- keri belgeleri gönderdiği gerekçesiyle tutuklanõr. Dreyfus daha yargõlan- madan Fransõz basõnõ hükmünü vermiştir. La Libre Parole adlõ gazete, Dreyfus’un “suçlu” ol- duğunu anti-semitist duygularõ körükleyici bir şekilde ilan eder. Ye- terli delil olmamasõna karşõn kamuoyunun beklentilerini karşõla- mak üzere Dreyfus’la il- gili adli soruşturma açõ- lõr. “Paris Birinci Sa- vaş Konseyi” adõndaki askeri mahkeme, Aralõk 1894’te yargõlamaya başlar. Eldeki tek delil Alman Askeri Ataşe- si’nin çöp sepetinde bu- lunan ve Dreyfus’un el- yazõsõna benzeyen bir yazõyla kaleme alõndõğõ ileri sürülen belgedir. Dreyfus, yazõnõn kendi- sine ait olmadõğõnõ söy- ler, ancak kimseyi inan- dõramaz. Yargõçlar da savunma hakkõnõ ve mu- hakeme usulünü hiçe sa- yan bu durum karşõsõnda “üç maymunu” oynar- lar. 22 Aralõk 1894’te Dreyfus yedi yargõcõn oybirliğiyle ihanet su- çundan mahkûm edilir. Dreyfus’un rütbesinin geri alõnmasõna ve ömür boyu hapis cezasõna çarptõrõlmasõna karar ve- rilir. İki yõl sonra askeri istihbaratõn başõna geçen Binbaşõ Georges Pic- quart, Dreyfus dosyasõ- nõ inceledikten sonra gerçek suçlunun, çizel- geyi kaleme alan Wal- sin Esterhazy adõndaki subay olduğunu belirtir. Picquart sürgüne gönde- rilir. Esterhazy de askeri mahkemede beraat eder. SUÇSUZ DİYENE CEZA Dreyfus savaşõ o ka- dar kõzõşmõştõr ki, döne- min Savaş Bakanõ Ca- vaignac, aralarõnda Zo- la’nõn da bulunduğu bel- li başlõ Dreyfusçularõn, devletin güvenliğini teh- likeye atmaktan ve ana- yasal düzene karşõ kom- plo düzenlemekten dola- yõ Yüce Divan’da yargõ- lanmalarõnõ talep eder. Diğer yandan, Drey- fus’un suçsuz olduğunu savunan yazarlar da ce- zalandõrõlõr. Bir süre sonra Dreyfus’un mah- kûmiyetinde kullanõlan belgelerin askeri istihba- ratta görevli albay tara- fõndan düzmece bir şe- kilde hazõrlandõğõ ortaya çõkar. Tekrar yargõlanan Dreyfus aklanarak ordu- daki görevine döner ve “Yaşasın gerçek” der. Dava sürecinde Dreyfus’u savunanlara karşõ büyük bir tepki ortaya çõkmõş ve bu tepkiler kõsa zamanda Yahudi karşõtõ büyük sokak gösterileri ve ey- lemlere dönüşmüştü. DREYFUS DAVASI NEDİR E
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear