28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 14 NİSAN 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 AYNA ADNAN BİNYAZAR Kitap... Bir gece yarısı uyanmış, Cemal Süreya’nın Sev- da Sözleri’ni okumak istemiştim. Öyle anlar olur ki, gözünün önündeki kitabı bulamazsınız; o gece de öy- le olmuş, belleğimde kalan dizeleri birbirine ulayarak sabahı etmiştim. Kitabın hayatımdaki yeri böyle... İstanbul’dan bir süre uzak kalacağım. Yanımdan ayırmadığım Don Quijote’nin yerini biliyorum. Da- yanılmaz bir tutkuyla okumak istediğim Honoré de Balzac’ın Tılsımlı Deri’sini de bulursam dünyalar be- nim olacak! Berlin’de yaşadığım yıllarda en büyük sıkıntım, her aradığım kitabı edinememekti. Türkiye’den bir kita- bın posta yoluyla gelmesi de günler alıyordu. Türklerin yoğun olduğu Kreuzberg’in kıyı sokak- larında daracık odalara sıkışmış kitabevleri yok de- ğildi. Oralarda da, aranan her kitap bulunmuyordu. Çocukların okuma dünyasını zenginleştirici, yetişme çağındaki gençleri aydınlatıcı kitap ise hemen hemen hiç yoktu. Bulunanlar çoğunlukla, ya dinsel ya da si- yasal içerikli örgüt kitaplarıydı. Şimdi durum nedir bilmiyorum. On yıl önceleri, ya- zın ve sanat değeri olan kitapları getiren kitabevleri kurulmuş, ancak alıcı bulamadığından bir iki yıl içinde kapanmıştı. “Gedenk Bibliothek”te bir Türkçe kitaplar bölümü vardı. Bethanien Haus’taki “Namık Kemal Kütüpha- nesi”inde de Türkçe kitap bulunuyordu. Ne var ki bun- lar, aşağı yukarı 150 bin nüfusun yaşadığı Berlin’i Türk- ler açısından bir kitap çölü olmaktan kurtarmıyordu. Şu da var: Kitap, alınıp geri verilen bir nesne ol- maktan çıkarılıp yaşamımızın bir parçası kılınmalıy- dı. Bizde eksik olan bu idi. Geçenlerde bir dostumdan kitabını istedim. Bizde pek alışık olmadığımız bir kesinlikle, vermem dedi. Önce düş kırıklığına uğradım. Düşününce, Bacon’ın da, “Kitaplarınızı başkalarına vermeyiniz. Çünkü ben kitaplığımı başkalarından aldığım kitaplarla kurdum” sözünü anımsayarak, kitabına sahip çıkmasını, insanın içine kötü bir huy gibi yapışan bencillikle eş tutma- yıp onu haklı buldum. Uygarlık, insan hayatının değişimi sayılmadıkça bir soyutlamadır. Onu somut verilerle algılayıp, bu de- ğişimi kavrayınca uygarlığın ne olduğu anlaşılabiliyor. Tarihsel gelişim süreci gösteriyor ki, uygarlığın baş- langıcı yazıdır. Yazının bir düşünce ve duygu nes- nesine dönüşmesi de kitapla olmuştur. Okuduğumuz her kitapla, zaman ötelerine, me- kânsal uzaklıklara ulaşırız. Örneğin Mısır’la Mezo- potamya, Babil’in Asma Bahçeleri’yle Çin Seddi eli- mizdeki kitapla, bir anda üç beş adımlık yol oluve- rir! Onun için kitabı korumak, ona sahip olmak den- li önemlidir. Başa dönelim. Ovidius’un, “Gençlerini kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” sözünün üzerin- den yirmi yüzyıl geçti. Kitap, aklın besinidir, yüreği du- yarlıklı kılan da odur. Dışişleri’yle Kültür bakanlıkla- rının ilk işi, Türkiye’nin ekonomisine alın teriyle kat- kıda bulunan yurttaşlarını kitapla donatmak olmalı- dır. Hükümetler, zarar edileceğini bilseler de, devlet eliy- le mi olur, özel sektöre teşvik mi verilir, Avrupa’nın Türklerin yoğun yaşadığı kentlerine, yurttaşların her istedikleri kitaba ulaşabilecekleri kitabevleri açma- nın bir yolunu bulmalıdır. Şu iyi bilinmeli; kitapsızlık, yurtta da, yurtdışında da, geleceğimizin güvencesi gençleri bilgi toplumu- nun yurttaşı olmaktan çıkarıp, ümmet toplumunun ku- lu yapıyor... binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Y etenek’ doğuştandõr. Eğitim, gör- gü ve birikimle kõvamlanõr. Ti- yatroculukta ‘hünerli/becerili’ sayõlmanõn önkoşuludur. Ne ki hõzlõ nüfus ar- tõşõna karşõn ‘gelişme’ süreçlerinin hõzlandõrõ- lamadõğõ bizimki gibi toplumlarda, ‘tiyatrocu’ kimliğini ‘sanatçı’ kimliği ile bütünleyebilme yolunda, ‘aydın kişi’ olma sürecinden de ge- çilmesi gerekir. Genco Erkal, tiyatrodaki 50. yõlõnõ kutladõ- ğõ 2009 yõlõnõn ilk birkaç ayõ içinde art arda Ay- dõn Doğan Vakfõ ve Sabancõ Vakfõ Kültür-Sa- nat Ödüllerine değer bulunduysa, bunun ge- rekçesi tiyatroya 50 yõldõr kesintisiz olarak emek veriyor oluşu değildir yalnõzca. İçinde yer al- dõğõ yapõmlara özgül ve özgün ‘imza’sõnõ atmõş bir ‘tiyatrocu’ oluşu da tek başõna yeterli bir açõklama sayõlmaz. Erkal’õ 50. sanat yõlõnda do- ruğa taşõyan, onun ‘sanatçı’ kimliğiyle iç içe geçmiş ‘aydın’ kimliğidir. Fransõzca ve İngilizce bilmesine karşõn baş- ka yabancõ dilleri öğrenme yolunda harcadõğõ çaba, oyuncu olarak parladõğõ 1960’lõ yõllarda ‘zafer sarhoşluğu’na ödün vermeyip İstanbul Üniversitesi’ndeki Psikoloji öğrenimini ta- mamlamõş olmasõ, sanatõn tüm dallarõna duy- duğu ilgi, sahne çalõşmalarõnda ‘bilgilenme’ sü- recine ağõrlõk tanõmasõ, tiyatro olayõ kotarõrken sezgi ile düşünce arasõnda sağlam bir ilişki kur- ma ilkesi Erkal’õn ‘aydın sanatçı’ niteliğinin yansõmalarõdõr. ‘Aydın’ kimliğini tamamlayan ‘toplumcu duruş’u ise -politik baskõ ve en- flasyon/kriz dönemlerinin olumsuz etkisine karşõn- sorumluluğunu taşõdõğõ sahne olaylarõ- nõn başlõca çõkõş noktasõ olmuştur. Oyuncu olarak üne 1963’te Arena Tiyatrosu yapõmõ ‘Aslan Asker Şvayk’ ile ulaşan sanat- çõ, 1964’te Gülriz Sururi ve Engin Cezzar Ti- yatrosu’nda sahnelenen ve ‘tarih yazan’ ‘Ke- şanlı Ali Destanı’ oyununun yönetmeni olarak ‘usta’lar arasõna girmişti. 1965-67 döneminde ise A.S.T. çalõşanõdõr. Brecht’in ‘Arturo Ui’sinden ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ne uzanan çizgide, Nevra Serezli ile birlikte unu- tulmaz kõldõklarõ ‘Durdurun Dünyayı İnecek Var’ oyunu da yer alõr. Bugün 40. yõlõnõ sürmekte olan Dostlar Ti- yatrosu’nda sahnelediği ‘Asiye Nasıl Kurtu- lur’, ‘Galilei Galileo’, ‘Bay Puntila ve Uşa- ğı Matti’ gibi kalabalõk kadrolu zor oyunlarda farklõ oyunculuk biçemlerinde parlak yorumlar sunan sanatçõnõn unutulmaz rolleri arasõnda Ay- la Algan’lõ ‘Rosenbergler Ölmemeli’, Zeliha Berksoy’lu ‘Brecht Kabare’, Meral Çetin- kaya’lõ ‘İkili Oyun’, Sumru Yavrucuk’lu ‘Fay Hattı’ ve Bülent Emin Yarar ile sunduğu ‘Oyun Sonu’ bulunmaktadõr. ‘Bu kez kendim için oynuyorum’ dediği ‘Oyuncu’ (‘Ben Fe- uerbach’), Mehmet Ulusoy’un sahnelediği ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’, ‘Sevdalı Bulut’, ‘Simyacı’ yapõmlarõ da özeldir Erkal için. Ay- rõca üç Fransõz yapõmõnda oynadõğõnõ da unut- mamalõ. ‘Kerem Gibi’ ile başlattõğõ ‘solo’ oyunlar Er- kal’õn gösteri dağarõ içinde önemli bir yer tu- tar. Yõllarca Prokofieff ve Stravinski’nin -or- kestra müziği ile ‘söz’ü buluşturan- yapõtlarõ- nõn vazgeçilmez solisti olan sanatçõnõn tek ki- şilik oyunlarõ Nâzım, Aziz Nesin, Can Yücel, Brecht gibi ustalarõn metinleriyle oluşmuştur. Erkal’õn 70 dolayõnda sahne olayõna emeği geçtiği görülüyor. Yalnõz oyuncu ya da yönet- men olarak değil, dramaturg, çevirmen, uyar- lamacõ ve yazar olarak da ürettikleri onun ‘ay- dın’ kimliğinin tiyatro bağlamõndaki göster- geleri... Orkestralarla birlikte çalõşmaya yat- kõnlõğõ onu son yõllarda -müzik tarihimizin en görkemli ürünlerinden biri olan- Fazıl Say im- zalõ ‘Nâzım Oratoryosu’ ile de buluşturdu. ‘Si- vas ’93’ başlõklõ belgesel çalõşmasõ ise bellek- lerden silinmeyecek... Genco Erkal, tiyatromuzun 1960’lardan bu ya- na yazõlmõş tarihini oluşturanlar arasõnda ön sõ- ralarda yer alõyor. Genco Erkal, tiyatrodaki 50. yõlõnõ ödüllerle kutluyor Aydõnsanatçõnõntoplumcuduruşu Genco Erkal, tiyatromuzun 1960’lardan bu yana yazõlmõş tarihini oluşturan sanatçõlar arasõnda ön sõralarda yer alõyor. Kültür Servisi - Sinema ve tiyatro sa- natçõsõ Gülsen Tuncer’in 41. sanat yõlõ Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yer- leşkesi’nde kutlandõ. Türkiye Yazarlar Sendikasõ (TYS), Troya Folklor Araş- tõrmalarõ Derneği ve Filmsan Vakfõ iş- birliğiyle düzenlenen kutlamaya Sennur Sezer, Vedat Türkali ve Perihan Ergun gibi çok sayõda yazar, kültür insanõ ve sa- natçõ katõldõ. Türkali, “Tiyatroda, sinemada, sa- nat emekçisi olarak ödün vermeden, sanat dışı bir yan desteğe dayan- maksızın 41 yıl savaşmanın nasıl tutkulu bir istenç işi olduğunu bildiğim için, her vakit kızım saydığım Gülsen Tun- cer’e sevgim de artıyor, saygım da. Bugün 90 yaşındaysam bunu, sayıları pek de çok sayılamayacak Gülsen’lerin yarattığı, ya- şamın çekiciliğini arttıran güzelliklere borçluyum” diye konuştu. Tuncer ise duygularõnõ şöyle ifade etti: “Emekle kurulan dostluklar hiç aşınmıyor ve gittikçe büyüyor. O yüzden bana veri- len bu onur ülkemin bütün sanat emekçi- lerine ve bütün emekçilerine aittir. Belki bu- rada özne benim ama ben burada sadece yurttaş Gülsen Tuncer olarak bulunuyo- rum. Bu ülke bize çok şey verdi. Bizim ona borcumuz ödenmez. Bu hepimizin gecesi.” Gülsen Tuncer onuruna hazõrlanan kitapçõkta da, tiyatro eleştirmeni Üstün Akmen “Oyun- culuk aşkına yaşamayı katlar, çoğaltır, tutkuyla sağaltır. 41. sanat yılında oyun- culuk onun coğrafyasıdır” dedi. GÜLSEN TUNCER’İN 41. SANAT YILI KUTLANDI ‘Oyunculukonuncoğrafyasõdõr’ Gülsen Tuncer ve Vedat Türkali. Fotoğraflar:CerenÇıplak KORO FESTİVALİ BAŞLIYOR ETKİNLİK 21 NİSAN’DA BİTİYOR Boğaziçi’nde çoksesli günler Yõldõz Sarayõ’nda Barok Festivali Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’nün (BÜMK) 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ desteği ile düzenlediği Boğaziçi Üniversitesi Koro Festivali yarõn başlõyor. BÜMK korolarõ dõşõnda on beş koronun daha katõlacağõ fes- tivalde, her gün verilecek konser- lerin dõşõnda beden perküsyon, şan yöntemleri ve şeflik konusun- daki çalõştaylar ile film gösterim- leri ve söyleşi, panel ve seminer- ler gibi birçok yan etkinlik yer alõ- yor. Gönüllü öğrencilerce düzen- lenen festivalin sahneleriyse Bo- ğaziçi, Bahçeşehir, Bilgi, Yedite- pe, Kadir Has üniversiteleri konser salonlarõ. Festivalin toplumsal so- rumluluk tasarõsõ kapsamõnda uz- man koristler, ilköğretim öğrenci- leri ve huzurevi sakinlerini bir araya getirerek müzikal bir payla- şõm ortamõ yaratmayõ da amaçlayan şenlikte ayrõca, dünyaca ünlü ko- ro şeflerinin önderliğinde her sabah atölye çalõşmalarõ düzenlenecek ve çalõşõlan parçalar, atölyelerde ça- lõşan koristler tarafõndan oluşturu- lacak karma koro tarafõndan ka- panõş konserinde sahnelenecek. Şenlik, 19 Nisan’da sona eriyor. (http://www.korofest.com/) Kültür Servisi - “15. Uluslararası İs- tanbul Barok Festivali Haftası” bu- gün Yõldõz Sarayõ’nda saat 18.30’da “G.F. Handel ve Çağdaşı Osmanlı Barok Müzikleri” konseriyle ve fes- tival süresince burada görülebilecek olan “15. Yıl İstanbul Barok Müzik, Dekor-Kostüm ve Opera Araştır- maları” sergisinin açõlmasõyla başlõ- yor. Klavsen ve org sanatçõsõ Leyla Pı- nar’õn öncülük ederek “İstanbul Ba- rok” müzisyenleriyle 15 yõldõr sür- dürdüğü etkinlik, 21 Nisan’a dek sü- recek. Bu yõl etkinlikte, ölümünün 250. yõlõ nedeniyle G.F. Handel’in yapõt- larõna ağõrlõk verilecek. İstanbul’un başka tarihi yapõlarõndaki konserlerle sürecek olan festivalde, 16 Nisan’da saat 20.00’deki “İstanbul Barok Genç Klavsencilerinden Dinletiler” konseri Elmadağ’daki St. Esprit Kili- sesi’nde yapõlacak. 17 Nisan 18.00’de İsveç Konsolosluğu Barok Salonu’nda “G.F. Handel’in İsveçli ve Osman- lı Çağdaşları”, 21 Nisan 19.30’da St. Antoine Kilisesi’nde “G.F. Handel Konseri” izlenebilir. (www.istanbul- barok.com) ‘Carmina Burana’ CKM’de Kültür Servisi - Türkiye’nin ilk özel bale kurumu “Çağdaş Bale Topluluğu”, müziği Carl Orff’a, koreografisi Cem Ertekin’e ait “Carmina Burana” adlõ yapõtõ 16 Nisan Perşembe günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) sahneleyecek. Bu sene 37. yõlõnõ kutlayan topluluk bugüne kadar çoğunluğu genel sanat yönetmeni Cem Ertekin’e ait iki yüzün üstünde yapõt sahnelemiş. (0216 467 25 68) Pritzker Ödülü Zumthor’un Kültür Servisi - Mimarlõk alanõnda verilen en saygõn uluslararasõ ödüller arasõnda kabul edilen ‘Pritzker Ödülü/Pritzker Prize’ bu yõl İsviçreli mimar Peter Zumthor’a verildi. Zumthor’a ödül getiren bina ise İsviçre’nin Vals kentindeki kaplõca oldu. Çağdaş mimaride öncü bir isim olarak anõlan Zumthor, bugüne dek anavatanõndan başka ülkelerin önemli merkezlerinde önemli yapõlarõn projelerini yaptõ. Hyatt kurumunca 1979’dan bu yana verilen ödüllerin, “õrk, ulus, ideoloji” ölçüt alõnmadan, “yenilikçi, sõradõşõ, az bulunur türden bir yaratõcõlõkla oluşturulmuş mimari çalõşmalara” verildiğinin altõ çiziliyor. Davul grubu ‘KODO’ İstanbul’da Kültür Servisi - Dünyaca ünlü Japon davul grubu ‘KODO’ “One Earth” 2009 Dünya Turnesi kapsamõnda iki gösteri için haziran ayõnda İstanbul’a geliyor. İKSV tarafõndan düzenlenen KODO gösterileri, 15 - 16 Haziran’da saat 21.00’de Harbiye Cemil Topuzlu Açõkhava Sahnesi’nde gerçekleşecek. Adõnõ Japoncada hem “kalp atõşõ” hem de “davulun çocuklarõ” anlamõna gelen KODO sözcüğünden alan topluluk, 1998 yõlõnda 5. Uluslararasõ İstanbul Caz Festivali için İstanbul’a gelmişti. (www.iksv.org ) Kültür Servisi - Efes Dark’õn bu yõl 3.’sünü düzenlediği Rock’n Dark Express Rock Müzik Yarõşma- sõ’nõn 9 Mayõs akşamõ garajis- tanbul’da gerçekleşecek final konserinde İngiltere’nin kült punk-rock topluluklarõndan New Model Army sahneye çõkacak. Gecede, ocak ayõndan bu yana Ankara, Trabzon, Eskişehir, İz- mir, Antalya, Çanakkale, İstanbul ve Adana’da yapõlan bölge ele- meleri sonunda büyük finale ka- tõlmaya hak kazanan üç topluluk ise birincilik için yarõşacak. Ya- rõşmanõn seçici kurulunda, Yalçın Birol, Necdet Dikici, Karolin Koryan, Hayko Cepkin, Ömer Acar, Selim Serezli, Tolga Ya- vuz ve Umut Kuzey gibi adlar bulunuyor. (0 212 244 44 99) NewModel Armysahnede ROCK MÜZİK YARIŞMASI Kültür Servisi - Bu yõl 28. si düzenle- nen Uluslararası İstanbul Film Festivali, film gösterimleri, söyleşileri ve çeşitli et- kinlikleriyle devam ediyor. Bugün Emek Sinemasõ’nda ‘35 Tek Rom’, ‘İki Çizgi’, ‘Pandora’nın Kutu- su’, ‘Bu Filmde Ben Varım’ ve ‘Haya- tın Tuzu’ adlõ filmler izleyiciyle buluşa- cak. ‘İki Çizgi’, ‘Pandora’nın Kutusu’ ve ‘Hayatın Tuzu’ filmlerinin yönetmen ve oyuncularõ da gösterime katõlacak. Yeni Rüya Sinemasõ’nda ‘Tokyo So- natı’, ‘Kırmızı Adamların Toprağı’, ‘Bir Buçuk Oda’, Buick Riviera’, ‘Tony Manero’ filmleri gösterilirken Atlas Si- nemasõ’nda ise, ‘Atina- İstanbul’, ‘Zift’, ‘İki Bacaklı At’, ‘Yeryüzü Cenneti’, ‘Piçler’ adlõ filmler izlenebilir. Beyoğlu Si- nemasõ’nda ‘8’, ‘1974, ‘Bir Seçim Kam- panyası’, ‘Cankurtaran / İstanbul (Re- dux)’, ‘Kako si?’, ‘Issız Adam’ adlõ filmler gösterilecek. ‘Cankurtaran/İs- tanbul (Redux)’, ‘Kako si?’ ve ‘Issız Adam’ filmlerinin yönetmen ve oyuncu- larõ da gösterime katõlacak. Rexx Sinemasõ’nda ise ‘Saçlar Hava- ya’, ‘Kulübe’, ‘Tahoe Gölü’, ‘Bulanık Sular’, ‘Düşman Hattı’ adlõ filmler iz- leyiciyle buluşacak. (www.iksv.org) İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ ’ N D E B U G Ü N Beyazperdedefilmgeçidi... BORUSAN KONSERLERİ Freddy Kempf’ten Çaykovski yorumu Kültür Servisi - Sascha Goetzel yö- netimindeki Borusan İstanbul Fi- larmoni Orkestrası’nõn nisan ayõ konserlerinin solisti İngiltere’nin genç yeteneği, tüm dünyada adõn- dan söz ettiren Freddy Kempf. Ya- rõn saat 20.00’de Caddebostan Kül- tür Merkezi’nde, 16 Nisan Per- şembe günü saat 20.00’de Lütfi Kõr- dar Konser Salonu’nda verilecek konserlerde Çaykovski’nin ilk pi- yano konçertosu ile 5. Senfoni- si’ni seslendirecek. Piyano sanatçõsõ Freddy Kempf, 1992’de Rahma- ninov’un Paganini Çeşitlemele- ri’ni unutulmaz bir yorumla çalarak BBC’nin Yõlõn Genç Müzisyeni Yarõşmasõ’nõ kazandõ. Kempf’in uluslararasõ kariyerinin önünü açan gelişme ise 1998’de Moskova’da- ki Uluslararasõ Çaykovski Piyano Yarõşmasõ’nda aldõğõ üçüncülük oldu. Kempf’in kazanamamasõ üze- rine seyirciler yarõşmayõ protesto et- ti. Kempf daha sonra Rusya’da çok sayõda kapalõ gişe konser ver- di ve sayõsõz kez televizyona çõktõ. Genco Erkal “50 yıldır tiyatro yapmasına rağmen çizgisinden ödün vermeden çağına ayak uy- durabilmesi” nedeniyle değer görüldüğü 13. Aydın Doğan Ödülü’nü dün akşam Doğan Vakfı Başkanı Aydın Doğan’ın elinden aldı. Erkal, 50 bin TL’lik ödülün ‘onur’unu kendine saklayacağını ancak çeki eğitime yaptığı katkıları hayranlıkla izlediği Türkan Saylan ve ÇYDD’ye bağışlayacağını söyledi. Ergenekon soruş- turmasını ağır bir dille eleştiren Erkal, “Bu insanlar artık muhalefet istemiyor, bizi belli bir cemaatin neferleri yapmadan da rahat edemeyecekler. ‘Sivas ‘93’te Goethe’nin ‘Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkunç olamaz’ sözünü kul- lanmıştık; mevcut durum bana bu sözü hatırlatıyor” dedi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Erkal’dan anlamlı bağış
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear