Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
28 MART 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
21
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
28 Mart
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Darbeleri Yargılamak
“Plan tek miydi; birden fazla mı? Farklı planlar, tek
bir darbenin parçası olarak mı hazırlanmıştı; alternatif
şekilde mi düşünülmüştü? Teşebbüs kaba bir aske-
ri dikta özlemininden mi ibaretti; anayasal düzeni ro-
taya sokmayı mı hedefliyordu? ‘Bir numara’ kimdi?
‘Sivil kanat’ kimlerden oluşuyordu? Daima sır perdesi
altında kalan sivil kanat neden şimdiye dek günde-
me gelmemişti? Kamuoyuna yansımayan/yansıtıl-
mayan darbenin bu yönleri üzerinde askerler, siya-
siler ve basın arasında susmaya dayanan zımni bir mu-
tabakat; ‘centilmen anlaşmasına’ mı varılmıştı? He-
zimetle son bulan darbe teşebbüsü, sonuçta hangi
siyasi projelere güç vermiş, hangilerini masadan kal-
dırmış; kimin elini kuvvetlendirmiş, kimi silmişti?”
1981’deki son darbe girişimini “yargılayan” de-
mokratik İspanya’da; bugün hâlâ sorulan sorular bun-
lar…
Bu soruların kimi hâlâ tartışmalı, kimi -aradan 30
yıla yakın süre geçmesine rağmen- yanıtsız…
“İspanya örneği” üzerinden kulaktan dolma bilgi-
lerle, medyada ahkâm kesen, akıl dağıtan arkadaş-
ların “özgüvenine”(!) şaşıyorum.
Tek kaş ve tek parmak havada, önlerine gelene
“gazetecilik meslek/etik dersi”(!) veren bu meslek-
taşlar; Türkiye’de giderek bir “devri sabık yargılan-
masını” çağrıştıran “Ergenekon”la; “darbecilerle
yüzleşen İspanya’nın demokrasiye geçiş süreci”
arasında hayali paralellikler, fantezi bağlantı, ben-
zerlikler buluyor; ezberden konuşuyorlar.
Bu çok bilmiş arkadaşlar; yakın zamanlara dek, ha-
tırlayın, Ergenekon için “Hık demiş burnundan düş-
müş. Tıpkı İtalyan usulü Temiz Eller!” diyorlardı…
Temiz Eller olmadı. Bu kez de “İspanya’nın de-
mokrasiye geçiş dönemi” ile paralellik kuruluyor.
“AB üyeliğine yürürken, demokrasi ve hukuk dev-
letini tüm kurum ve kurallarıyla yerli yerine oturtan İs-
panya.. gibi Türkiye de darbecilerini yargılıyor” de-
niyor: “İspanya’da olduğu gibi darbeciler yargılan-
dığında; bizde de demokrasi bayramı yaşanacak!”
Böyle mi gerçekten? “Demokrasiye geçiş İspan-
ya’sında yaşananlarla” bugünün Türkiye’sindeki ge-
lişmeler birbirini tutuyor mu?
Türkiye - İspanya farkı
’81 darbesi başarısızlığa uğradığında ben İspan-
ya’daydım. Yarbay Tejero kalkışmasını anı anına,
içerden yaşadım. Bir güven oylaması sırasında ger-
çekleştirilen silahlı parlamento baskınında, göz-
lemci sıfatıyla genel kurulu izleyen eşim de içerde,
sabahın erken saatlerine dek tutsak kaldı. Ertesi ge-
ce, “tutsaklık saatlerini” birlikte geçirdiği gazetecilerle
bizim evde bir yemek yemiş ve “demokrasinin za-
ferini” hep beraber kutlamıştık.
Konjonktür, atmosfer, aktörler; her şey farklıydı...
1981 İspanya’sının karşı karşıya bulunduğu “ba-
his”; bugün dinci faşizm, askerci faşizm, emperya-
list faşizmlerden oluşan bir “Bermuda üçgenine” sı-
kışan Türkiye’ninkine nazaran açık ve netti:
Bir yanda AB’nin tereddütsüz sunduğu demokratik
bir gelecek perspektifi; diğer yanda geçmişin ref-
leksleri…
“Faşizmlerden faşizm seç; seç, seç… beğen be-
ğen al!” şeklinde; bir çaresizliğe sıkışmak ya da iki
arada bir derede kalmak adına hiçbir neden yoktu
’80’ler İspanya’sında.
Ya “gelecek”ten yanaydınız, ya “geçmiş”ten…
“Gelecek”; İspanya’yı kucaklamak için gün sayan
“AB” idi.
“Geçmiş”; “dikta” ve belki yeniden “kardeş kav-
gası”/ “iç savaş” demekti…
‘Askeri yargı’ ve siyasi tercihler
Uzun etmeyeyim. Bu aşikâr tercihte İspanyollar do-
ğal olarak “geleceği” yeğledi, “Demokratik anaya-
sadan yanayız” sloganıyla darbe teşebbüsü ertesi yüz
binlerle sokaklara döküldüler; parlamentoyu basan
“isyancılar” “askeri mahkemeye” çıkarıldı. Sadece
“elebaşı konumundakiler” -daha doğrusu böyle gö-
rünenler!- hüküm giydi ve 30’ar yıl aldılar. Sonra bu-
nun 15’ini yatıp, ceza indirimi ve aftan yararlandılar.
’90’lı yıllar ortasında da dışarı çıktılar. İspanya’da o
dönemi yaşayan herkes gibi biz de “Oh ne güzel! Dar-
beciler yargılandı. Adalet yerini buldu!” dedik...
Meğerse tam öyle olmamış. Yasa önüne aysber-
gin yalnız görünen ucu çıkarılmış. Ve rejim değişik-
liklerinin yaşandığı tüm “büyük geçiş dönemlerinde”
olduğu gibi; gerçekte yerini bulan “adalet” değil, “si-
yaset” olmuş! 2000’li yıllarda, ’81 darbesini, neden
sonra/nihayet, mercek altına tutan/tutabilen.. bir di-
zi çalışmayla teslim edilen gerçekler bu.
Pazartesi kaldığım yerden devam ederim.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
Taktiğin Tik Takları
Körfez Savaşı sırasında Baba Bush’a des-
tek vererek bir koyup üç almayı hedef seçen
Turgut Özal’ın bir hayali vardı:
“Kürt devletinin hamisi olmak.”
Sonunda o rüya gerçek oldu. Haberlere ba-
kılırsa, -her ne kadar amaç yerine geldikten
sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Ben öy-
le demedim” dese de- Irak işgali sonrası böl-
gede oluşturulan ABD’nin Kürt mandası, Tür-
kiye Cumhuriyeti adına resmen tanındı.
2003 sonbaharında dönemin Hazine Baka-
nı Ali Babacan; Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan ve o süreçte Dışişleri Bakanı olan Ab-
dullah Gül’ün bilgisi dahilinde, ABD’den alı-
nacak 8.5 milyar dolarlık kredi karşılığı Türk as-
kerinin Irak’ın kuzeyine girmemesini içeren giz-
li Dubai anlaşmasını imzalarken de niyet ay-
nıydı: Irak ve Ortadoğu politikasını tümüyle ABD
güdümünde yürütmek.
Irak’taki Kürt mandasının bir anlamda Tür-
kiye adına tanınmasından tam bir gün önce,
oynanan büyük oyunu, iktidara yol gösterici ta-
kımından Prof. Dr. Mümtazer Türköne, Ak-
şam’a şöyle anlatıyordu:
“Türkiye, ABD, Irak Merkezi Yönetimi ve Kürt
bölgesel yönetimi taraf olmuşlar ve bir anlaş-
ma yapılmış. Bu sanıyorum 3 Kasım SOFA An-
laşması’ndan önce olmuş. Genel çerçeve iti-
barıyla ABD, Irak üzerindeki tasarruflarını bü-
yük ölçüde Türkiye’ye havale etmiş görünüyor.
Sadece Kuzey Irak ile değil, Irak’ın bütünü ile
ilgili olarak Türkiye’ye önemli bir yer verilmiş.
Bunun sebebi son 4-5 yıldır sürdürülen istik-
rar politikası. ABD terk ettiği yerlerdeki nüfu-
zunu Türkiye’ye devredecek. En önemli nok-
ta da şu: Amerika, Kürt bölgesel yönetiminin
güvenliğini Türkiye’ye emanet edecek.”
Emanetten kasıt ne? Türköne, onu da açık-
lamış bulunuyor:
“Entegrasyon istikrarlı bir hale gelecek. Bu
esas olarak ekonomik entegrasyon. Anlamsız
hale gelen sınırlar, kültürel, sağlık, eğitim ve eko-
nomi alanında entegre olmuş bir bölge hayal
edin.
Olmadığı değil ama anlamsız hale geldiği. So-
nuçta Kuzey Irak’ın, Irak’ın bütününden çıkması
mümkün değil. Siyasi olarak Irak’ın bir parça-
sı ama fiilen Türkiye’nin parçası gibi olabilir.
Böyle bir hayal bana çok uzak gelmiyor.”
Devlet televizyonunun şeşi beş olmasından
belliydi ve demiştik ki:
“Federasyona beş var!”
Saatin tik takları giderek hızlanıyor, hızlanı-
yor, hızlanıyor...
Ecevit’in Saptaması
Bülent Ecevit, yakın geçmişte önemli
bir saptama yapmıştı:
“Kürtler Kuzey Irak’ta herkesi
kapsayacak güçlü bir parti oluşturma
çabasında. Ona paralel bir Kürt
partisinin Türkiye’de gerçekleşmesini
düşünüyorlar. Başarırlarsa, ‘Biz niye 2
ayrı toprak olalım, Türkiye’den toprak
alalım’ havasına girecekler. Türkiye
Kuzey Irak’a işgal amacıyla değil,
güvenlik amacıyla mutlaka girmelidir.
Yoksa Kuzey Irak Türkiye’ye
girecektir.”
İktidarın ve bürokrasinin kabullenmiş
gözüktüğü bugünkü durum işte bu
sözde gizlidir.
İsyan Gerekçesi
Programın adı “Bir Zamanlar Türkiye.”
Hem “araştırmacı”, hem “aydın”, hem
de “Kürt” nitelemeleri ile tanıtılan biri
uzun uzun konuşuyor. Dediklerini
kısaca özetlersek:
Mustafa Kemal, İstiklal Savaşı
sırasında Kürt bey ve ağalarına yazdığı
mektuplarda hep “padişahı ve
halifeliği” kurtarma çağrısı yapmış.
Kürtler, bu yüzden İstiklal Savaşı’na
destek vermişler. Ancak, savaştan
sonra halifelik kaldırılınca, Kürtler
aldatıldıklarını hissetmişler, o yüzden
de isyan etmişler...
Bir bilgi daha: Bu program, devletin
televizyonundan yayımlanıyor...
Şıp
Bir parti genel başkanı, bir
milletvekilinin helikopteri düşüyor.
Düşen helikopterden bir gazeteci,
yetkilileri cep telefonundan arıyor.
Saatler geçiyor, telefonun koordinatları
belirlenmiyor ya da telefonun arandığı
bölgeye ulaşılamıyor.
İş telefon dinlemeye gelince...
Şıp diye buluyorlar.
Yarın sandık başına
gideceğiz. Oyumuzu atacağız.
Akşam televizyonun başına
geçip sonuçları izleyeceğiz...
Çok büyük olasılıkla yine
yüzümüz buruşacak, başımıza
ağrı girecek, göğsümüz
daralacak, yine o bildik “Biz
adam olmayız” yakınması gelip
boğazımızı düğümleyecek...
Zor iştir kuşatılmış ülkede
yaşamak. Zordur, ama insanı
dirençli kılar. Her an koşuya
fırlayacak atlet gibi yapar.
Savaşım gücünü artırır. Boyun
eğmeden yaşamayı öğretir.
Umudu hep kabarttığından,
karamsarlıklar içinde
çırpınmaya zaman bıraktırmaz.
Dünü unutturmadan günü
algılatır, yarına diri tutar.
Kolay değildir, azıcık
aydınlanmış gökyüzü altında
yurttaş olmak. Pintiler arasında
gönlü bol kalmak gibi bir
şeydir. Verir, alamazsınız.
Bedel öder, borçlu kalırsınız.
Haramiler çığlık çığlığa
dönenirken etrafınızda, derin
bir sessizliğe gömülür etraf.
Asıl çığlığı siz atmak istersiniz,
ağzınıza tıkarlar. Haramı
anlatmaya kalkarsınız,
boğarlar.
Dedik ya, zoru aşmak çok
zordur.
Zor
Ders Kitapları ve Darwin
Kuramında Ayrımcılık
İ. GÜRŞEN KAFKAS
Toplumun gelişmesi için “eği-
tim şart” denilmektedir. Sözde,
eğitimin önemini ve nitelikli
eğitim kavramlarını dile getiri-
yoruz. Eğitimin daha gelişkin bir
yapıya ulaşması için yine söz-
de söylemlerimiz bitmiyor. An-
cak eğitimin gelişim ve değişi-
minde içerik olarak istenilen bo-
yutta çaba gösterilmediği de bi-
linmektedir.
Eğitim kurumlarında öğret-
men ve öğrencinin ana kayna-
ğını oluşturan ders kitapları öğ-
retinin temel dayanağıdır. Ders
kitapları bilimsel, yenilikçi, gün-
cel ve çağdaş bir titizlikte ha-
zırlanmalıdır. Siyasi tartışma-
lardan, dini ve ideolojik her tür-
lü istenmezden uzak olmalıdır.
Ülkemizde bunun tam tersi-
nin uygulandığı görülmekte-
dir. Tarih Vakfı’nın 139 ders ki-
tabında yaptığı araştırma son-
rası yayımladığı raporda, yüz-
de 92’sinde “insan hakları ihlali
ve ayrımcılık” saptandığı belir-
tildi. “Cinsiyet ayrımcılığı, ilahi-
yatçı bakışla hazırlanan fen ve
hayat bilgileri kitapları” neyin ne
olduğunu açıkça belirtiyor. Ders
kitaplarında, bilgin, yazar, bes-
tekâr ve sanatçı tanıtım ve an-
latımında erkek ağırlıklı örnek-
lerin verildiği görülüyor. Kızlar
geri planda tutulurken kadın sa-
natçı, bestekâr veya bilginlere
pek yer verilmediği bir gerçek.
Ortaöğretim kitaplarında ırk-
çılık, ideolojik temler ağırlık ka-
zanmış. “Türküz, bütün baş-
lardan üstünüz.” Trafik ve ilk
yardım ders kitabından bir alın-
tı. 11. sınıf Türk Edebiyatı kita-
bı: “Bize göre, her Türk için mil-
liyetçilik hayat şartıdır.” Müzik,
Fen Bilgisi, Dil Kültürü ve diğer
ders kitaplarında da toplumsal
ayrımcılık açıkça görülmektedir.
Ders kitaplarının, bilim çağı
olan 21. yüzyılın aydınlıkçı ve
çağdaş yapısına uygun hazır-
lanmadığı; ırkçı, din ve cinsiyet
ayrımcı yaklaşımları içerdiği
görülmektedir. Milliyetçiliğin,
İslamcılığın övgü dolu yazıldı-
ğı ders kitapları bilimsel ağırlı-
ğını ikinci plana itmiş durumda.
Ders kitaplarında erkek; ça-
lışan, üreten; kızlar; çamaşır yı-
kayan, yemek yapan, bez be-
beklerle geri planda oturan
cinsiyet ayrımcı bir konumda iş-
lenmiş. Ders kitaplarındaki bu
yapı karşısında ileri ve çağdaş
bir toplum olmak, bu mu diye
sorasım geliyor?..
Ülkemizde İslamcı baskı
grupları, ders kitaplarından
sonra Darwin karşıtı bir kam-
panya yürütmektedirler. Char-
les Darwin, Evrim Teorisini (ku-
ram) geliştirerek, bilimsel ola-
rak yaradılış inancına ışık tutu-
yor. Darwin, doğa bilginidir.
Bütün canlı varlıkların, belirli bir
yakınlık bağı bulunduğu ve ya-
lıngaç organizmalardan kar-
maşık organizmalar üretildiği-
ni ileri süren bir öğretidir. Tür-
lerin nasıl oluştuğu, doğal ayık-
lanma öğretisine Darwincilik
denir. “Darwin teorisini ne de-
liler, ne gericiler ne padişahlar
gördü bugüne kadar.”
Bilimsel çalışmalar baskıcı,
dayatmacı siyasetin gölgesin-
de yapılmamalıdır. Bilimsel ça-
lışmalarıyla bilinen bir kamu
kuruluşu olan TÜBİTAK hedef
alındı. Bilim ve Teknik dergisi-
nin Darwin konulu kapağı san-
sürlendi. Darwin konulu bir
makale yayımlayan, bilimsel
çalışmalarıyla tanınan yönetici
görevinden uzaklaştırıldı.
AKP’ye yakınlığı ile bilinen
dincilerin kurumu ele geçirme,
kadrolaşma çalışmaları hızla
devam ediyor. Dine ve inanca
yönelik yasakçı zihniyetin TÜ-
BİTAK dergisini ve TÜBİTAK’ı
yönetme girişimleri, bilimsel
çalışmalarda nereye doğru gi-
dildiğinin açık belirtileridir. TÜ-
BİTAK’ta kurumu yönetme de-
ğişimi, Darwin Teorisi’nden ra-
hatsız olanlarca gerçekleştiği
bilinmektedir. Bilimselliğe uy-
gun olmayan, yasakçı bir zih-
niyetin egemen olduğu bir kad-
ronun TÜBİTAK’ı ve bilimsel
dergiyi yönetiyor olması dü-
şündürücüdür. Bu kurum Dar-
vin teorisinde yer alan “gerçe-
ği arama/bilimsel metodoloji”
metodunu bilimsel yönüyle der-
gisinde tanıtıyorsa, bu, bir suç
olmamalı. “Tamamen iki ayrı
unsurdan bir unsur evrilmiştir”
söylemi dini inançta da işlenen
bir konudur. Dinde “her şey tek
bir şeyden(mutlak güçten) ya-
ratılmıştır” der. Biri “evrilerek”
diğeri şimdiki durumu ile yara-
tıldığını vurgular. İnanmak, ger-
çeği aramak ve mutlak güç
kavramları insanda var olan
“akıl süzgeciyle” değerlendiri-
liyor. Gerçeği, aklımızı kulla-
narak, bilimsel veriler ışığında
bulabiliriz. Darwin teorisi (ku-
ramı) akıl yoluyla yürütülen bi-
limsel bir bulgudur. Bu teori bir
metafizik olayı değil (doğaüstü)
gözlemlere dayalı doğrulan-
mıştır.
Darwin’in evrim kuramı göz-
lem durumlarına uygulamada,
test etmede, matematiksel mo-
dellemede ve biyolojide bu-
gün kullanılmaktadır.
Her şeyi dinselleştirmeye
çalışan AKP’li siyasiler bu
kez birinciliği ders kitaplarına
ve bir kamu kuruluşu olan
TÜBİTAK’a verdiler. Yozlaş-
ma, kirlenme, bozulma, kad-
rolaşma hızla devam ediyor.
Çağdaş dünya devletleri ülke-
mizdeki eğitimsel ve bilimsel bu
dayatmalar karşısında şaşkın bir
bakışla tepki göstermektedirler.
SONUÇ: Ders kitapların-
da, milliyet, ırk ve dine dayalı
ayrımlar ülkede gerginliği,
gelecek kuşağı ayrımcı ye-
tiştiren bir eğitimi çağrıştırı-
yor. Darwin evrim kuramı bi-
limsel bir bulgudur. Çağdaş
devletlerin eğitim kuramla-
rından uzaklaşmak yerine,
bilimsel kuramlara yakınlık
duyulmalıdır. Toplumun eği-
tim ve inancıyla oynanma-
malıdır.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Önlemlerini ön-
ceden almasõnõ bi-
len. 2/ Güneydoğu
Anadolu’ya özgü
bir halk oyunu...
Tarih öncesine da-
yanan efsane. 3/
Sõkõntõ verme, üz-
me... Tahtadan ya-
põlan, altõ delikli
bir tür flüt. 4/ Ti-
caret limanõ, iske-
le... Rütbesiz as-
ker. 5/ Köpek... Uzakta
olan, õrak. 6/ Süs için ya-
põlmõş giysi kõvrõmõ... Ev-
cil bir geyik. 7/ Kendisi-
ne inanõlan, sõr verilen
kimse... Taş kõrõklarõ üze-
rine kum döşenip silindir
geçirilerek yapõlan yol. 8/
“Akdeniz anemisi” de-
nilen kansõzlõk hastalõğõ.
9/ Güney Amerika’da ya-
şayan büyük bir su yõla-
nõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağ-
lanacağõyla ilgili oylama. 2/ “Cezayir menekşesi” de
denilen, pembe ya da beyaz renkte çiçekler açan süs bit-
kisi... Şöhret. 3/ İki nicelik arasõndaki bağõntõ... Elazõğ’õn
bir ilçesi. 4/ Bir renk... ABD’de bir kent. 5/ Dişlerin dip-
lerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakasõ... Kenar süsü.
6/ Soyaçekim... Kötülük, fenalõk. 7/ Uluslararasõ Para
Fonu’nun simgesi... Bitkisel kökenli bir yiyecek ya da
içeceğin damakta algõlanan hoş kokusu. 8/ Her tür ticari
malda dökülme, bozulma gibi nedenlerle eksilme... İçe
doğmayla akla gelen yaratõcõ duygu. 9/ Çok yinelendi-
ğinden usanç verici bir durum alan söz.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
G Ö L B A Ş I O
Ö R Ü K A R I K
L Ü K S H A S
B S A R I K I Z
A K R U S R A
Ş A H I S S A V
I R A K S A N İ
I S I R A N Y
O K Z A V İ Y E
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9