25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ İstanbul Haber Servisi - Erge- nekon soruşturmasõnõ yürüten cumhuriyet savcõlarõnõn, emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un nöbetçi mahkeme tarafõndan serbest bõrakõlmasõna yaptõğõ itiraz reddedildi. Ergenekon savcõlarõnca İstanbul 12. Ağõr Ceza Mahkemesi’ne sunulan itiraz dilekçesin- de, Tolon hakkõndaki yakalama emri çõkarõl- masõ istendi. 12. Ağõr Ceza Mahkemesi heyeti, savcõlõğõn Tolon’un tahliyesine yap- tõğõ itirazõ “sağlık ve yaş durumunu” dikkate alarak reddetti. Mahkeme gerekçesinde “To- lon’un kuvvetli şüphe ve tutuklama nedenle- rinin devam ettiği ancak yaşı ve sağlık duru- mu nedeniyle tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi gerektiği” belirtildi. 7 ay tutuklu kalan Tolon, geçen hafta sonu de- lil yetersizliğinden tahliye edilmişti. Tolon’un tahliyesine karar veren 12. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nin gerekçesinde Tolon dahil birçok kişinin tutuklanmasõna neden olan Ergenekon belgesi- nin, 2001’de basõn organlarõnca ifşa edildiği için gizliliğinin bulunmadõğõ vurgulanmõştõ. Öte yandan Tolon’un avukatlarõ Zaman gazetesinde yayõmlanan “Tolon’un avu- katları tahliye talebi için 12. Ağır Ce- za’nın nöbetini beklemiş” başlõklõ ha- ber için suç duyurusunda bulunacak. ZEYNEP ŞAHİN Türkiye Devrimci İşçi Sendika- larõ Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, AKP’nin ekonomik krizi yönet- mediğini, yönetirmiş gibi yaptõğõ- nõ vurgulayarak “Türkiye yangın yeri! AKP kendi yarattığı bu tablo üzerinden, insanları sada- ka toplumuna biat etmeye yö- neltiyor. Yoksulluğu kendisine bağımlı hale getiriyor” dedi. Çe- lebi, ekonomik krizin giderek bir iş- sizlik krizine dönüştüğünü ve çalõ- şan yoksul sayõsõnõn arttõğõnõ vur- guladõ. Emekçilerin sesini duyurmak için pazar günü, KESK ve Türk-İş’le birlikte Kadõköy’de miting düzen- leyecek olan DİSK, ekonomik kriz- le birlikte çalõşanlarõn yaşadõğõ hak kayõplarõna dikkat çekecek. Cum- huriyet’e emekçinin yaşadõğõ sõ- kõntõlarõ ve beklentilerini anlatan Çe- lebi, “Türkiye yangın yerine dön- dü, ama bunu gizlemek için ger- çek gündem karartılıyor, üzerine perde çekiliyor” dedi. ‘KİMİN PARASINI KİMİN ADINA VERİYORSUN’ Çelebi şöyle devam etti: “Evde tencere kaynamıyor, baba eve ek- mek götüremiyor, çocuk okulu- na harçlıksız gidiyor, emeklilere yaşam zindan ediliyor, gençler iş- sizlik ve gelecek kaygısından bu- nalmış, sağlık ve eğitim hakkı di- ye bir şey bırakılmamış, toplum geleceğinden umutsuz... İktidar- sa bu süreci yönetemiyor, sade- ce yönetirmiş gibi yapıyor. AKP, kendi yarattığı bu tablo üzerin- den insanları sadaka toplumuna biat etmeye yönelten siyaset yü- rütüyor. Demokrasicilik oyu- nuyla da yoksulluğu kendisine bağımlı hale getiriyor. Suyu ol- mayan yere çamaşır makinesi, elektriği olmayan yere buzdola- bı ve fırın göndermenin mantığı ne olabilir? Kimin parasını kimin adına veriyorsunuz?” “Kriz bir işsizlik krizine dönüşüyor ve iş- sizlerle birlikte, çalışan yoksul- ların sayısı da artıyor” vurgusu- nu yapan Çelebi, ekonomik krizin faturasõnõ verdiği şu örneklerle so- mutlaştõrdõ: “Denizli, Bursa, Kocaeli, Ga- ziantep gibi ucuz emeğe dayalı ihracat merkezlerindeki faali- yetler durma noktasına geldi. İşten çıkarmalarda metal ve tekstil işkolları başı çekiyor. Bankacılık, medya, turizm, in- şaat ve demir-çelik gibi sektör- lerdeyse işten çıkarma yaygın- laşarak sürüyor. Emekçilerin reel ücretleri ve özellikle asgari ücretin gerçek karşılığı sürekli eriyor.” CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Türkel Minibaş’la Giden ve Kalan... Prof. Türkel Minibaş’ın ölümüyle, iktisat bilimi mümtaz bir araştırmacısını ve üniversitede hocası- nı; işçi sınıfı, büyük bir dostunu; kadın sorunu da, yakından izleyen ve araştırmalarıyla çözümler öne- ren unutulmaz bir feministi kaybetti. Onlara, çağdaş Türkiye adına sürdürülen müca- deleye, her adımda katılan eylemciyi de katmalıyız. Özetle, Cumhuriyet aydın bir kızını kaybetti. Belki, hepsinden fazla olarak da, onun zamansız bir çağında aramızdan ayrılması acımızı katmer- leştiriyor. Kuşkusuz hep hatırlanacak, hatırlayacağız... Arda kalanların başta gelen görevi de, Tür- kel’den kalan fikri mirası, bütün olarak yayımlatmaktır. Cumhuriyet Kitapları, onun, birkaç yıl önce yayım- ladığı “Bu Kez Düşmanın Adı: Terör” pek önemlidir. Minibaş’ın Cumhuriyet’teki haftalık yazıları, başka kitaplarda toplanmalıdır. Yayımlanmayı bekleyen incelemelerini de hatır- lıyoruz. Bir de, onu gençlerde yaşatmak ödevi var: Dur- madan koşan, düşüncelerle sosyal mücadeleyi iç içe alıp topluma mesaj veren bir aydındı Türkel. O meşaleyi gençliğin ellerine tutuşturmak da bizlerin görevidir. Ayrıca, ölümüne bakıp tarihe not düşmeliyiz: Nerede idik, nerede kaldık? Kapitalizm ağır bir bunalıma girmiştir. Dünyada ne- reye baksak ekonomik bir çöküş, sosyal karışıklık- lar ve başkaldırılar. “Başka bir dünya mümkün” diyorlar... Türkiye, apayrı bir karmaşayı, dahası kargaşayı ya- şıyor. Emperyalizm, “Büyük Ortadoğu Projesi” ile te- tikledi bu süreci; ama AKP, dinci yapısı ve bakışıyla olan bitene damgasını vurdu. 29 Mart yerel seçim- lerinden olumlu bir çözüm beklemek yanlıştır. Ne var ki, yine de gözler ve dikkatler 29 Mart’a çevrilmiştir. Bizi bu kargaşadan kurtaracak çözümlerden bi- ri, Sosyal Demokrat Parti’dir. Ne acıdır ki, böyle bir partiyi kuramadık, 1923 Devrimi’nde büyük bir payı olan CHP, 27 Mayıs Devrimi’nden sonra, böyle bir geleceğe adaydı ve adımlarını atıyordu. Acı- dır ki, 12 Eylül, en başta sola vururken, sosyal de- mokrat gelişmeyi de parçaladı: CHP, Deniz Bay- kal’ın eline düştü; o tarihten beri, 1923 Devrimi par- tisinin ne tür bir bataklığa sürüklendiği de ortada. Koşulların, sosyal demokrat bir partinin takatini aştığı bir ortamda CHP’de olan biten, “skandal”dır: CHP, çarşaf ve Kuran kursu açılmalarına giderken, inanç üzerinden siyaset yapmış oluyor ve siyaset ra- yından çıkıyor. En başta, CHP’liler buna karşı çıkmalılar! AKP, “sosyal devlet”i batırdıktan sonra, “yoksul halka yardım” numarasıyla seçmenlere rüşvet ve- rerek seçimlerin üstüne gölge düşürüyor. Öte yandan, Ergenekon davası ilerledikçe, yargının üstüne düşen tozlara da bakıp kaygılara düşüyor- duk: Son bir olay olarak, Hurşit Tolon olayında, mahkeme, savcı Zekeriya Öz’ün emekli orgenerale yönelttiği suçlamaları dayandırdığı kanıtların yeter- siz olduğuna karar verince, oturup düşünüyoruz: Hurşit Tolon’un sağlığını altüst eden yedi ayın he- sabını kim verecek? Ya Tolon’la aynı durumda olanlar içeride yatıyorsa, onların hukuksal durumu ne olacak? Ergenekon davası çok şeyleri yıktı. Şimdi, bizzat yargı bir karara varmalı değil mi? Özetle, toplumu her yönden kuşatan zehirli bir ha- va, soluk alıp vermemizi gitgide güçleştiriyor. Türkiye, hiç böyle olmamıştı. Ve bu da sürmeyecek... Şiddeti yöntem olarak kullananlar, siyasal ideolojilerini derin hesaplara dayandırırlar!.. Ay- rılıkçı ya da dinci terör örgütleri toplumu sin- dirmek için kanlı eylemleri bir gereklilik olarak görürler. Bunların dışındaki şiddet yapılanmaları ise çoğu kez mafya örgütlerinin, organize suç şebekelerinin, gladyo yapılanmalarının, istih- barat örgütlerinin ya da rantiyenin maşaları olurlar! Sonuçta şiddetin aktörlerinin hedefleri her zaman rejimler ve insanlardır. Peki, doğaya ve tarihe yönelik kıyım da terör değil midir?.. Sorunun yanıtı, Harran’ın kümbet evlerinde çığ- lık atıyor! Harran salt Urfa’daki bir ovanın adı değil!.. Susuzluk bir dönem orada adeta kuraklığın ta- rihini yazdı!.. Çatlamış topraklar insanları böl- geden ister istemez uzaklaştırdı!.. Ama, tarih ve kültür her zaman yerinde kaldı!.. En eski adamların elleriyle şekillenen yapılar, su olmasa da, kuşlar uçmasa da, kervanlar geçmese de doğaya ve insana direnerek orada inatla dur- du!.. Sonraları bölgenin makus talihini yenme uğ- runa çabalar başladı. İnsanı tüketen kuraklık, toprakla suyu kavuşturma mücadelesinin bayraktarı oldu. Fırat Nehri imdada çağrıldı!.. Ancak uçsuz bucaksız bu ovada, GAP gibi de- vasa bir projenin kurtarıcı olmaya çalışması Harran’ın yalnızca ekonomik çekiciliğini arttı- rabildi!.. Oysa Harran’ı çekim merkezi yapan gerekçe, onun tarihlerin harman olduğu kül- türel yapısında gizliydi. Bu gücün altında, Har- ran adının 4 bin yıldır değişmeden günümü- ze ulaşmasının da etkisi vardı. Orada insanlığın en eski nefesini bünyesinde dolaştıran konik kubbeli evler vardı ve onlar görenleri her zaman şaşırttı. Sırtını tarihin yı- kımına yaslamış surlar, tahribata rağmen gi- zemini kaybetmeyen İç Kale, Emevi dönemi- ne ait Anadolu’nun en eski ve en büyük iba- det merkezi olan Ulu Camii bölgeyi vazgeçil- mez kıldı. İçerisinde 7000 yıllık kültür tabakalarını ba- rındıran höyüğü dünya arkeolojisinin dikkatini her dönemde çekti. Sur içe- risine yayılmış mimari kalıntıları Har- ran’ı, Anadolu’nun en önemli kültür ve turizm merkezlerinden biri haline getirdi. Bir kentin idam fermanı!.. Harran işte bu gerçekleriyle adını adeta tarihin markasına dönüştür- dü!.. Hz. İbrahim’den dolayı oraya “İbrahim’in Şehri” de denildi. Yakup Peygamber kuyusunun derinliğinde inanç tarihinin ruhani sesleri yankı- landı. Bir yanda İslam âlimlerinden Hayat el Harrani’nin türbesi, diğer yanda Ba- bil ve Asur dönemlerindeki pagan inancına ait “Sin Mabedi”, bölgenin dinlerin merkezi ol- duğunu gösterdi... Harran, Moğol saldırılarında büyük bölümü yerle bir edilmiş olsa da, tüm soyluluğuyla yüz- yılın ortalarına kadar gelebildi. 1940’larda il- çe statüsünde olan mücevher değerindeki bu belde, 1950’lerde susuzluk ve terk edilmişlik yüzünden köy statüsüne alındı. Ne yazık ki gü- nümüze ulaşan yıkım 1980’lerin başında ha- rekete geçti. Özal iktidarı “Su gelecek” diye Harran’a 1984’te yeniden ilçe statüsü ka- zandırınca yörenin idam fermanı da imzalan- dı!.. Bölgenin 25 yıldır süren erozyonu da iş- te o günlerde başladı... Önce kamu binaları sonra gecekondular çığ gibi arttı... Bu gizemli şehri kurtarmak gerekiyordu. Har- ran önce UNESCO’nun dünya kültür mirası lis- tesine aday oldu... Kültür Bakanlığı Anıtlar Yük- sek Kurulu, tahribatı durdurmak için 1979 yı- lında üzerindeki tüm taşınmaz varlıklarıyla bir- likte bölgeyi “Arkeolojik Sit Alanı” olarak tes- cil etti. 1992 yılında ise yörede “Harran Koruma Amaçlı İmar Planı” yürürlüğe girdi!.. Sit alan- larında kazı, sondaj ve inşaat gibi her türlü fi- ziki müdahale de yasaklandı... Tüm bunlara karşın bir dönem toprağın göz- yaşlarının bile kuruduğu bu ovada, tahribat dur- durulamadı, aksine teröre dönüştürüldü!.. Belli ki bir süre sonra tarih orada gözyaşları- nı silecek bir duvar bile bulamayacak!.. Çün- kü bölgenin kültürel zenginliği son bir yıldır AKP’li belediyenin siyasal rant hırsına kurban ediliyor. Cehaletin kazmaları, bünyesinde 4 uy- garlık barındıran tarihi kente amansız saldırı- lar düzenliyor!.. Dünyada eşi benzeri görülmeyen kümbet evler yıkılıyor ve yerlerine betonarme gecekondular in- şa ediliyor. Uzmanların saptamalarına göre yerel seçimlerin yaklaşmasıyla bir- likte son iki ayda tarihi kent içinde yı- kılan kubbeli evlerin yerine 100’den fazla hilkat garibesi konduruldu!.. Modern Moğollar işbaşında!.. Sırtını milletvekili eşi Çağla Özya- vuz’a dayayan Harran’ın AKP’li Bele- diye Başkanı İbrahim Özyavuz ise bu kentsel terörü seyretmekle yetiniyor... Urfa’nın Urfa olmasında adeta damga görevi üstlenen ovada katliam pervasızca sürüyor... Yüzyıllardır ayakta duran mimarlık harikası kümbetlerin duvarlarında, kahverenginin en mazlum tonu çimentonun grisine karışıyor... Harran, Harran olmaktan çıkıyor; doğanın ancak binlerce yılda yıpratabildiği eserler, göz göre göre yok ediliyor! Urfa’da bu yağmayı fark eden sivil toplum örgütleri Harran’ın çığlığını duyurmak için gi- rişim başlattı. Kentteki duyarlı çevreler Şan- lıurfa Vakfı’nın öncülüğünde “Harran Yok Ol- masın Sivil Girişimi”ni oluşturdu. Önce bir bil- diriyle, “Kaçak yapılaşmalar derhal durdurul- madığı takdirde dünyada ve Türkiye’de kültürel mirasla ilgili tüm sivil toplum örgütlerini, tüm adli makamları harekete geçirmek için girişimde bulunacağımızı tarih önündeki sorumluluğu- muzun bilinciyle duyururuz” denildi. Sivil girişim üyeleri daha sonra Vali Yusuf Yavaşcan’ı ziyaret ederek kıyımın acilen dur- durulmasını istedi. Yavaşcan bir gün sonra gi- rişim temsilcileri avukat Müslüm Akalın, Ur- fa Barosu Başkanı Yahya Demirkol, kültür ve müze müdürleri ile ikinci bir toplantı yaptı. Har- ran Belediye Başkanı da bu toplantıya çağı- rılarak uyarıldı. Toplantıda yapılaşmanın dur- durulması, kaçak inşaatların yıkılması karar- laştırıldı. Urfa Barosu dün Cumhuriyet Baş- savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Top- lanan imzalar da basın bildirisiyle birlikte Kül- tür Bakanlığı’na da gönderildi. Bürokratik ahmaklık, toplumsal şiddet ve köhneleşmiş cehalet, modern Moğollar kılı- ğında efsanelerin ovasında terör estiriyor! Umudu tarımdan önce turizm olan bir belde- de gaflete düşenler, kendi ayaklarına kurşun sıkıyor!.. Harran’ın ayakta kalabilen kolları ise yıkılmış bir minareye gizlenmiş son güvercinleri çığlı- ğın habercisi olarak kullanıyor!.. Urfa tarihinin en büyük sivil toplum örgüt- lenmesi insanlık mirasına yönelik terörü dur- durmak için çırpınıyor. Sivil girişim, tarihe ve kültüre duyarlı tüm kesimleri Harran’ın çığlı- ğını duyurmaya ve acısını dindirmeye çağırı- yor!.. mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com Terör Yalnızca İnsana mı?.. Çelebi, kriz için öncelikli uygulan- masõnõ istediği önlemleri ise şöyle sõra- ladõ: ? İstihdamı artırmaya ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirler alınmalı. ? Kayõtdõşõ istihdam ve kayõtdõşõ üretime karşõ önlemler yaşama geçirilmeli. ? Hayat pahalılığına karşı sosyal ko- ruma önlemleri alınmalı. ? Kredi kartlarõ borçlarõ konsolide edilmeli. ? Eğitim hizmetlerine katkı ya- pılmalı. ? Ücretlerin düşmesine son ve- rilerek, nakdi ücretler artõrõlmalõ. ? Ödeme, işletme sermayesi, tah- silât gibi sıkıntılar çeken işletmelerin so- runlarıyla ilgilenilmeli. ? Yatõrõmlar genişletilmeli. ? İşsizlik sigortası işten atılanlar tara- fından etkin kullanılmalı. Çelebi, işverenlerin bile sõzlandõğõ bir ortamda, bedelin yine emekçilere ödettirileceğine dikkat çekerek mitingi, sürecin tüm mağdurlarõ için düzenleye- ceklerini söyledi ve “Bütün halkõmõzõ, krizden mağdur olan tüm kesimleri 15 Şubat’ta Kadõköy’e bekliyoruz” çağrõ- sõnda bulundu. Kriz sürecinde, “asgari ücretin bile altõnda maaşõn, mesailerin ödenmemesinin, iş güvenliği standartla- rõnõn yok sayõlmasõnõn, ücretli tatil izni- nin ihlal edilmesinin, yarõm ücretle ça- lõştõrmanõn” adeta kurala dönüştürül- düğüne dikkat çeken DİSK Başkanõ, “Sermaye, iktidarlar ve uluslararasõ mali kurumlar, bu saldõrõlarõ krizden çõ- kõş yolu olarak savunuyor” dedi. ‘15 ŞUBAT’TA KADIKÖY’E’ DİSK Genel Başkanõ Çelebi, ekonomik krizin işsizlik krizine dönüştüğünü söyledi ‘Türkiye yangõn yeri’ DİSK’İN UYGULANMASINI İSTEDİĞİ ÖNLEMLERErsöz’ün tahliye istemine ret İstanbul Haber Servisi - Ergenekon so- ruşturmasõ kapsamõnda tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Levent Er- söz’ün tutukluluğunun kaldõrõlmasõna yönelik yapõlan itiraz reddedildi. Ersöz’ün avukatõ Ali Rõ- za Dizdar tarafõndan ya- põlan başvuru, İstanbul 11. Ağõr Ceza Mahkeme- si Nöbetçi Hâkimliği’nce değerlendirildi. Hâkim, Ersöz’ün tutukluluğunun devamõna karar verdi. MHP’den boykot tepkisi ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, gazetecilerin soru- larõnõ yanõtlarken Başba- kan Tayyip Erdoğan’õn medyayõ boykot çağrõsõ- nõn devam ettiğine dikkat çekerek, bunun yurttaşla- rõn haber alma hakkõna saldõrõ olduğunu söyledi. Vural, “Sayõn Başbakan, eğer bu medya olmasaydõ põrlanta ortaklõğõndan na- sõl haberdar olacaktõk? Eğer bu medya olmasay- dõ Gökçek, nasõl Gülbağõ Konut Yapõ Kooperati- fi’nden haberdar olacak- tõ? Pes doğrusu...” dedi. Erdoğan’ın açtığı davaya ret ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - Baş- bakan Tayyip Erdoğan ile parti tüzel kişiliğinin, TBMM’de yaptõğõ bir konuşmada, “suçlayõcõ ve aşağõlayõcõ ifadelere yer verdiği” gerekçesiyle MHP lideri Devlet Bah- çeli hakkõnda açtõğõ 100 bin TL’lik tazminat da- vasõ Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde karara bağlandõ. Mahke- me, Bahçeli’nin sözlerini ifade özgürlüğü kapsa- mõnda değerlendirerek davayõ reddetti. 1 El Kaide üyesi yakalandı KONYA (Cumhu- riyet) - Konya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mü- cadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin 16 Ekim 2008’de Meram’da yap- tõğõ operasyondan bu ya- na aranan El Kaide üye- si M.K. Konya’da yaka- landõ. M.K, emniyet müdürlüğü ekiplerinin kimlik kontrolü sõrasõn- da gözaltõna alõndõ. HATİCE TUNCER / HİLAL KÖSE Ergenekon davasõnõn 52. duruşmasõnda sa- vunmasõnõ yapan tutuklu sanõk İşçi Partisi Ba- sõn Bürosu Başkanõ Hikmet Çiçek, Karargâh Evleri’nin kurgu olduğunu söyleyerek “Ka- rargâh Evleri MİT imalatıdır” dedi. Çiçek, Karargâh Evleri şemasõnda adõ geçen subay ve askeri öğrencilerle İP arasõnda bağ- lantõnõn olmadõğõnõ ifade etti. Genelkurmay Baş- kanlõğõ’nõn 18 Temmuz 2008’de “Hava Kuv- vetleri Komutanlığı’nda uzun süredir devam eden bir soruşturmanın yeni bir olay gibi ka- muoyuna yansıtıldığını” belirttiğini kaydeden Çiçek, “bu soruşturmanın Türkiye’nin gün- demindeki soruşturmayla ilgisinin bulun- madığının” açõklandõğõnõ anõmsattõ. Çiçek “Fethullahçı gladyo, TSK dışında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin silahlı gücü olan Em- niyet Genel Müdürlüğü’nde hâkimdir” diye konuştu. Çiçek, kendisinde bulunan “MİT, Medya, Ajan Gazeteciler” adlõ belge nedeniyle suçlandõğõnõ, bu belgenin 12 Ağustos 2001 ta- rihli Aydõnlõk gazetesinde yayõmlandõğõnõ ve be- raat ettiğini anlattõ. NATO’YA SABOTAJ PLANI... Çiçek’in sorgusunun ardõndan savunmasõnõ ya- pan Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Öz- can, kendisinde ele geçirilen bir CD’de İzmir NATO üssüne ilişkin krokiler ve sabotaj yapõ- lacağõna ilişkin notlarõn bulunduğu iddiasõnõ “gladyonun tertibi” olarak nitelendirdi. Bil- gisayar kullanmayõ 2 yõl önce öğrendiğini ve ken- disinde böyle bir CD bulunmadõğõnõ savunan Öz- can, arama tutanaklarõnda da bulunmayan bu CD’nin, kendisinden alõnan belgelere polis ta- rafõndan sonradan eklendiğini söyledi. Özcan, İstanbul emniyetinde bulunan bilgisayarõnõn incelenmesini istedi. Özcan, “Hayatta NA- TO’nun binasına girip fotoğraf çekmem söz konusu olamaz. Ben NATO’ya akredite de- ğilim. Ama NATO’ya karşıyım. Bu bir va- tandaşlık görevidir” dedi. BABA-OĞUL KADAR YAKIN Ergenekon iddianamesinde “Gizli Tanık 9” olarak anõlan tanõğõn ifadelerinin bir bölümü da- ha avukatlara verildi. Sanõklar ve avukatlarõ ta- rafõndan Danõştay saldõrõsõ hükümlüsü Os- man Yıldırım olduğu iddia edilen “Gizli Ta- nık 9”, ifadesinde Cumhuriyet gazetesine bomba atan ve Danõştay’a saldõran Alparslan Arslan’õn emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile “baba oğul” kadar yakõn olduğunu anlatõyor. Cumhuriyet’e ve Danõştay’a yönelik saldõrõla- rõn Muzaffer Tekin tarafõndan Ataşehir’deki bir evde kendisine teklif edildiğini öne süren giz- li tanõk, para konusundaki anlaşmazlõk nedeniyle bu işin Arslan’a ihale edildiğini iddia ediyor. Gizli tanõk ifadesinde Muzaffer Tekin’in ko- rumasõnõn kendisini arabayla götürdüğü Ata- şehir’deki evin adresini net olarak hatõrlama- dõğõnõ kaydediyor. Ergenekon davasõ duruş- malarõnda sanõklar ve avukatlarõ Gizli Tanõk 9’a sorgu sõrasõnda savcõ Mehmet Ali Pekgü- zel’in “Osmanım” diye hitap ettiğine dikkat çe- kerek sürekli eleştirilerde bulunuyorlar. ‘Karargâh Evleri kurgu’ Tahliyeye itiraza ret ERGENEKON SANIĞI İP’Lİ ÇİÇEK SAVUNMASINI TAMAMLADI ‘Hastane yatağında elektrik çarptı’ İstanbul Haber Servisi - Kartal Yavuz Se- lim Devlet Hastanesi’nde kalça kemiğinden ameliyat olan Sabriye Ene’nin (66), yataktaki elektrik kaçağõ nedeniyle akõma kapõldõğõ ileri sürüldü. Ene’nin kõzõ Nurcan Ene, “Hastanenin ilk tedavi uygulamasõ ve bize yaklaşõmõ oldukça iyiydi. Annemi elektrik çarpõnca omuzlarõnda çõ- kõklar görüldü. Filmler çekildikten sonra çõkõk değil kõrõk olduğu ve ağõr bir tedavi gerektiği söylendi. Hem yataktaki elektrik kaçağõ hem de yanlõş operasyon annemizi buraya getirdiğimiz- den daha kötü bir duruma getirdi” dedi. Hastane yönetimi elektrik kaçağõ olmadõğõnõ ancak iddia- lara ilişkin incelemelerin sürdüğünü söyledi. 12. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear