24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 18 ARALIK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bütün Analara ve Onların Oğullarına… Pazar günü “Radikal İki”de, Sevil Köksal Turan imzasıyla yayımlanan “Her Gün Çocuklar Ölüyor” başlıklı yazı, tüm zamanlarda bütün anaların savaşlarda ölen oğulları için yakılmış bir ağıt yerine geçebilir. Sevil K. Turan, son günlerde ülkemizde ölen gençlerin ardından, kendi oğlunu düşünerek şunları yazmış: “Güneş daha doğmadı. Birazdan hazırlanıp işe gideceğim. Oğlum içeride uyuyor. İki yıl sonra okulu bitecek ve muhtemelen işe girmeden önce bir vatandaşlık yükümlülüğünü aradan çıkaracak, askere gidecek. Belki de hâlâ süregiden şu manasız savaşa, Güneydoğu’ya, ölmeye ve daha beteri öldürmeye… İçim daralıyor. Benim oğlum, fidanım, ciğer yangınım… Ben seni daha nasıl mutlu kılarım diye direnirken sıradan zorluklara, her keyifli duruşuna bir daha vurulurken, her delikanlıyı senden bir şeyler katarak severken… Ölürsen ben sensiz kalacağım, öldürürsen sen eksik…” Ve oğlu ölmek yerine öldürürse onun sağ kalmasından duyacağı sevinç, onun başka gençleri öldürmüş olmakla yaşayacağı eksiklikten kaynaklanan acısının gerisinde kalan bu muhteşem ana herkese, hepimize, belki de bütün bir tarihe ve geleceğe şu soruları yöneltiyor: “…Kaç hayat sönüyor, gerçekten bilemiyoruz. Peki ne işleri var bu çocukların orada, nasıl bir sistem bu, niye çocukları savaştırıyoruz biz? Gideceksek biz gidelim oralara, öleceksek biz ölelim, yaşını başını almış ama hırslarını doyuramamış biz kocamışlar. Üç gün sonra öleceğini bile bile hayatı mülkiyetine almayı yaşam biçimi zanneden politikacılar, paragözler, patlak egolular gitsin savaşa…” Elbet bu satırları yazan anne de biliyor. Sade dünya tarihi boyunca o “kocamışlar”ın kendi kurguladıkları ve kışkırttıkları savaşlara hiçbir zaman kendilerinin gitmediklerini, fakat hep gençleri gönderdiklerini, hiç kuşkusuz bu anne de çok iyi biliyor. O “yetişkinler”in gelecek için hep kendilerini aday gösterdiklerini, gençlere ise başları sıkıştığında ancak ölümün kültürünü layık gördüklerini bu anne de biliyor. Peki ya kahramanlıklar? “Kahramanlar” ve onların “destanları?” Genç ölümler, hep kahramanlığın kanıtı diye sunulmadı mı tarih boyunca? Goethe’nin tamamlamadan bıraktığı “Akhilleus”unda, şu soruyla avutmaz mı Akhilleus, onun genç öleceğini bildikleri için ağlaşıp duran tanrıçaları: “Ama genç ölmek, ölümsüzlüğün tek bedeli değil midir?” Kim bilir, belki de artık “Faust”unun bilgeliğine erişmiş olan Goethe, mitoloji bağlamında bile anlamsız bulmuştur böyle bir bedeli, o yüzden de metnini tamamlamamıştır. Elias Canetti ise ondan çok sonra, “İnsanın Taşrası” başlığı altında topladığı notlarında “İnsan yaşamı ölçüt olmaktan çıktığından bu yana, artık hiçbir şeyin ölçütü kalmadı” deyişinin ardından, öldürenlerin kahramanlıklarının kanıtı diye gösterilen ölü düşmanlar için de şu saptamada bulunacaktır: “Ölü düşman, yalnızca kendi ölümünün kanıtıdır.” Sevil Köksal Turan’ın yazısını okuyunca, Avusturya Lisesi’nin son sınıfındayken hazırladığımız bir oyunu hatırladım. Fransız yazar Maurice Rostand’ın “Öldürdüğüm Adam” adlı oyununun sonunda, oğlu Birinci Dünya Savaşı’nda şehit düşmüş olan Fransız anne şöyle der: “Ben kendimi, savaşta oğullarını yitirmiş olan Alman annelerine, hiçbir şeylerini yitirmemiş Fransız annelerine hissettiğimden çok daha yakın hissediyorum!” Aynı oyunda, kendi yaşında bir Fransız askerini öldürmüş olan Alman askeri de bu öldürme eylemini şöyle değerlendirecektir: “Bütün dünyanın bağışladığı, ama insanın kendi iç dünyasında asla bağışlayamadığı bir cinayet!” “Kocamışlar”ın, sorumluluğunu taşımaktan tarih boyunca kaçmış oldukları, bugün de hep kaçtıkları bir cinayet! acem20@hotmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr A liiiiiiiiiiii! Yapmayacaktõn bunu! Olmadõ! Tedaviye ne güzel yanõt ve- riyordu o koca bedenin! Atlattõn o rezil hastalõğõ da, bir minicik kan põhtõsõna, kalbine yenildin! Eşşşek Ali! (Sevgili Okurlar, beni bağõşlayõn, en büyük “küfrümü” alenen savuruyorsam, inanõn hedefteki, o usta tiyatro sanatçõsõ değil, hedef aldõğõm benim çocukluk arkadaşõm Ali Tay- gun! 12-13 yaşlarõndaydõm onu tanõdõğõmda. Suadiye’de bahçelerde koşardõk. Biraz bü- yüdük, sinemalara, tiyatrolara, “çay”lara gi- der olduk, dans partnerleri olduk. Lise ve üni- versite yõllarõydõ... ) AH ÇILGIN GENÇLİK! Gençlik yõllarõ. 60’lõ yõllar! Siz TMTF’yi bi- lir misiniz? TMTF - Yani Türkiye Milli Talebe Fede- rasyonu! Merkezi Cağaloğlu’nda. Her okulun temsilcisi orada. Sağcõsõyla, solcusuyla… Politik tartõşmalar, sanatsal tartõşmalar… TMTF’nin Gençlik Tiyatro Festivali’ne her okulun tiyatro kulübü katõlõyor. (Ben liseyi İz- mir’de okuyorum. Okul kapanõr kapanmaz İs- tanbul’dayõm, Tiyatro Gençlik Festivali için.) Okul tiyatrolarõ içinde en iddialõsõ Robert Kolej… Ali, Nedim, Berent, Melek, Mür- vet, Nevra da en müthiş tiyatrocular! Ali de- diğim Ali Taygun. Genet, Beckett ve Brecht en popüler yazarlar. Tiyatro yalnõz sahneler- de, salonlarda yapõlmõyor, Beyoğlu sokakla- rõna taşõyor… Arada sağ-sol çatõşmasõ çõksa da ne gam.. polis geldi mi her iki taraf da İs- tiklal Marşõ’nõ söyleyip paçayõ kurtarõyor… Ali Taygun Robert Kolej’in yükseğini bi- tirip, anlõ şanlõ Yale Üniversitesi’ne “Tiyatro Yönetmenliği” doktorasõ yapmaya gider- ken yanõnda güzeller güzeli karõsõ vardõr. Kim mi? Arnavutköy Kõz Koleji’ndeki “bizim kız- lardan” Meral! Canõm Ali, eş durumundan derslere dinle- yici olarak giren Meral Taygun’u muhteşem bir oyuncu olarak tiyatroya senin kazandõr- dõğõnõ hiç unutmadõm! Şimdi şu yazõyõ yazarken önümde sararmõş bir gazete kupürü var. Tarihi yok. Ama 1969 olmalõ. Döndüğünde ilk röportajõ bana ver- mişsin. Yale’de sahnelediğin oyunlarõ, İs- tanbul’da Muhsin Hoca’yla buluşmanõ, Yıl- Yaşamõ, tiyatrosu, idealleri bir bütündü dız Kenter’in heyecan içinde seni tiyatrosuna davet ettiğini anlatõyorsun. Fotoğrafta pos bõ- yõklõ yağõz bir delikanlõsõn! Kenter’lerde sahnelediğin o “3 Kızkardeş”i unutmam mümkün mü! Gören kimse unut- madõ, unutamaz! Yõldõz Kenter, Meral Tay- gun, Candan İsen’li , Müşfik Kenter ve Şükran Güngör’lü, senin o çok ayrõntõlõ, in- ce nüanslar üzerine yerleştirdiğin yorumun… Uzun yõllarõn en büyük başarõsõ… Sonra kendi kurduğun ekiple Elhamra’da sahnelediğin “Müfettiş” … O gün bugün o oyunun da her anõ gözümün önünde… TİYATRO VE İDEALLER 70’lerdeyiz. Tiyatro hõzla politikleşiyor… Hayõr zaten politikti, bu kez sloganlaşõyor! Meral , Vasıf Öngören ve sen “Birlik Sah- nesi”ni kurdunuz. “Faşizmin Korku ve Se- faleti”ni sahneye koyuyorsun. Yumruklar ha- vada! İlk büyük kavgamõzõ ediyoruz senin- le! “Sahnedekilerin dilleri dönmüyor, söy- lediklerini anlamıyorum” diyorum. “Ama hepsi çok devrimci çocuklar” diyorsun! Kavga ediyoruz ama birbirimizi seviyoruz. Panelden panele koşuyoruz! İdeallerin var. Durmadan yazõyorsun, ko- nuşuyorsun. Tiyatro üzerine, daha güzel bir dünya üzerine. Emek ve umut üzerine… Sa- natõn amacõ daha güzel, daha mutlu bir dün- ya yaratmak değilse nedir ki?! İşçilere tiyatro yapmak istiyorsun, işçiler, sendikalar oyunlarõ çok entelektüel ve sõkõ- cõ buluyor. Tiyatro izleme alõşkanlõğõ olanlar ise oyunlarõndan “fazla solcu”, hadi adõnõ ko- yalõm “komünist” diye ürküyor… Devrim ha yarõn ha yarõndan yakõn… Acaba? 1974’te Muhsin Ertuğrul İstanbul Şehir Ti- yatrosu’nun başõna geliyor. “Prensleriyle” birlikte. Sen de onlardan birisin. Oyunlar bir- birini izliyor. Arada izin alõp Ankara’da Bir- lik Sahnesi’nde oyunlar sahneliyorsun. “Ar- turo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi”ni anõm- sõyorum. Şehir Tiyatrolarõ’nda “yerinden yöne- tim” isyanlarõ… Yine kavga ediyoruz, ne çok tartõşõyoruz. Hoca alõp şapkasõnõ gidiyor. Sizler kalõyorsunuz… Derken 12 Eylül faşist darbesi! HÜKÜMSÜZ TUTUKLU Canõm Ali… Uzaktan birbirimize bakõyo- ruz. Sen sanõklar arasõndasõn, ben duruşma- yõ izleyen gazeteciler arasõnda. Barõş Derne- ği Davasõ! Dans pistlerinde “twist” yaptõ- ğõmõz günler çooook gerilerde kalmõş. Göz- lerimizle kucaklaşõyoruz. İddianame’de söylenenleri kulaklarõm duy- muyor. Sanõk sandalyesindeki sana bakarken, kulaklarõmda “Don Giovanni” operasõ. Dev- rimci bir yorumla sahnelediğin o opera! 1986’ya dek cezaevindesin. Bu acõmasõz, zor günlerde yanõnda neyse ki hep o var! (Her içeridekinin “yanında” bir dõşarõdaki yoksa felaket olur!) O, ikinci eşin, bu ülkeye ope- rayõ sevdirmiş olan Yekta Kara! (Canõm Ali, sende şeytan tüyü var! Yeryüzünün en hari- ka, en yetenekli, en akõllõ, en yaratõcõ kadõn- larõ, iki güzelim çocuğunun Ceren ve Hay- dar Can’õn anneleri!) SIRA DIŞI YORUMLAR 89’da tüm davalardan beraat edince, Şehir Tiyatrolarõ’ndasõn. Sahnelediğin hemen he- men her oyunla tartõşmalar açõyorsun. Olum- lu ya da olumsuz tepkiler elbet birbiriyle tar- tõşõlõyor ama.. asla fark edilmeden geçilmiyor. Asla sõradan değil. Her yoruma kendinden ne çok şey katõyorsun. ‘Ağrı Dağı Efsanesi’, ‘Theope’, ‘Canlı Maymun Lokantası’, tüm ödülleri toplayan ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’, ‘Mösyö Butterfly’… İskoçya’daki iktidar savaşõnõ, Mezopo- tamya coğrafyasõnda aşiret düzenine ve gü- nümüze taşõdõğõn “Macbeth”… Kendi de- yişinle “oyunların bilinmedik kodlarını bil- dik kodlara” dönüştürüyorsun! Yekta Kara’yla birlikte imza attõğõnõz; kopyalarõnõn asla ulaşamadõğõ nitelik ve öz- günlükteki “Lirik Tarih” konserleri… Dün gazetem çok iyi özetlemişti: Tiyatro- ya adanmõş bir ömürdü seninki! Yaşamõnla, düşüncenle, umutlarõnla… Benim canõm arkadaşõm. Seni çok özleye- ceğim. zeynep@zeyneporal.com Faks 0212.2571650 DİKMEN GÜRÜN A li Taygun donanõmlõ bir tiyatro insanõ ve alanõnõn önde gelen isimlerinden biriydi. Tiyatro eğitimini Yale Üniversitesi’nde tamamladõktan sonra Türkiye’ye dönerek, Ankara ve İstanbul’da çeşitli özel tiyatrolarda ve Ankara Devlet Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatrolarõ gibi ödenekli kurumlarda görev yaptõ. Başta Shakespeare, Moliere, Gogol, Nâzım Hikmet, Bertolt Brecht, Güngör Dilmen, Çehov, Beckett olmak üzere pek çok yazarla hesaplaştõ. Çevirdi, sahneledi, uyarladõ, oynadõ… “Müfettiş”, “Macbeth”, “Ağrı Dağı Efsanesi”, “Canlı Maymun Lokantası”, “Godot’yu Beklerken”, “Sezuan’ın İyi İnsanı”, “Leyla ile Mecnun”, “Meraki”, “Vişne Bahçesi” ve diğerleri… Sanatçõ kişiliğinin yanõnda politik duruşuyla da anõlmasõ gereken bir isimdir kuşkusuz Ali Taygun. 12 Eylül darbesinden sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarõ’ndan uzaklaştõrõlan sanatçõlar arasõnda yer almõş ve sonunda aklandõğõ ‘Barış Davası’ nedeniyle cezaevine girmiş, mahkeme mahkeme dolaşmõş ve sonunda Şehir Tiyatrolarõ’na geri dönmüştür. Ne kadar abes ve acõ bir durum! Bu sularda pek çok aydõnõn kaderi bu!.. Aklandõğõ yõl uluslararasõ bir kuruluş olan Helsinki Watch tarafõndan “dünyanın önde gelen on insan hakları gözlemcisi” arasõnda onurlandõrõlmasõ onun insan haklarõ alanõnda yaptõğõ çalõşmalara bir ödüldür… Taygun’un son yõllarda Yekta Kara ile birlikte gerçekleştirdiği büyük prodüksiyon ‘Lirik Tarih’ gösterisi de önemli uluslararasõ toplantõlarõn açõlõşlarõnda sahnelenmiş başarõlõ bir çalõşmaydõ kanõmca. Taygun’un zamansõz ölümü tiyatromuz için önemli bir kayõp… Belki de ölümlerin ardõndan kõsa cümlelerle, yazõlarla içten duyduğumuz teessürü paylaşmaktan öte yapõlmasõ gereken, onlarla ilgili, onlar için, onlar adõna kalõcõ çalõşmalar yapmak ve ivedilikle kurulmasõ gerektiğine inandõğõm bir Türk Tiyatrosu Araştõrma Merkezi’nde nice değerli kayõplarõmõza da bir anlamda yeniden hayat vermek… İdeallerin var. Durmadan yazõyorsun, konuşuyorsun. Tiyatro üzerine, daha güzel bir dünya üzerine. Emek ve umut üzerine… Sanatõn amacõ daha güzel, daha mutlu bir dünya yaratmak değilse nedir ki! Sõradõşõtiyatrocu:AliTaygun Politikduruşuyladaönemliydi SON BAŞVURU TARİHİ 1 ŞUBAT ‘Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Şair Ceyhun Atuf Kansu anõsõna düzenlenen “Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü” için katõlma koşullarõ açõklandõ. Aday olan yapõtlarda Kansu’nun şiir anlayõşõ göz önüne alõnarak, çağdaş bir dünya görüşü ve dil bilinci te- mel ölçüt olacak. Seçici kurulu Adnan Binyazar, Müslim Çelik, Refik Durbaş, Şükrü Erbaş, Ba- har Gökler (ailesi adõna), Emin Özdemir, Sevgi Özel’den oluşan ödüle 1 Şubat 2009 -1 Şubat 2010 tarihleri arasõnda yayõmlanan şiir kitaplarõy- la başvurulabilecek. Ayrõca, Ödül Yazmanlõğõ, aday olmayan kimi yapõtlarõ da, aday gösterebile- cek. Kitap halinde basõlmamõş, ancak kitap bütün- lüğü taşõyan şiirlerle de ödüle aday olunabilecek. 500 TL değerindeki ödül için son başvuru tarihi 1 Şu- bat 2010. Ödüle aday olacak yapõtlarõn, şairin adõ, açõk adresi ve kõsa yaşam öyküsüyle birlikte 7 adet kitap ya da 7 kopya dosyayla (Işõk Kansu, Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya/Ankara) adresine gönderilmesi gerekiyor. Sonuç, Kansu’nun ölüm yõl- dönümü olan 17 Mart 2010’da açõklanacak. Kültür Servisi - 10 ülkeden 10 filmin yarõştõğõ 15. Gezici Festival’de kazanan filmler belli oldu. Ro- manyalõ yönetmen Corneliu Porumboiu’nun son filmi ‘Polis, (s.)’ (Police, adjective) “mesajını, dilin sinematografik ve sözel gücünü ince bir zekâyla birleştirerek aktardığı” gerekçesiyle Altõn Boğa ve SİYAD ödüllerini alõrken; Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’õn birlikte yönettiği ‘İki Dil Bir Bavul’ “büyük bir insanlık duy- gusu içeren ve ana karakter olan öğretmen ta- rafından yansıtılan hem ciddi hem de miza- hi öyküsünü nahif bir atmosfer içinde anlat- tığı” gerekçesiyle ikinci oldu. İzleyici oylarõyla belirlenen Kõsa Film İzleyici Ödülü ise Kanadalõ yönetmen Denis Villeneu- ve’nin ‘Aşağı Kat’õnõn (Next Floor) oldu. Fes- tival 18 Aralõk’ta Üsküp’e geçecek ve 20 Ara- lõk’ta da sona erecek. Kültür Servisi- Önceki gün yitirdiğimiz tiyatro sanatçısı Ali Taygun için 21 Aralık Pazartesi günü saat 10.00’da İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Fatih Reşat Nuri Sah- nesi’nde bir tören düzenlenecek. Taygun’un cenazesi aynı gün Teş- vikiye Camii’nde kılınacak öğle na- mazından sonra Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Öte yandan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Taygun’un vefatı nede- niyle bir başsağlığı mesajı yayımla- dı. Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Taygun’un tiyatromuzun gelişmesine önemli katkılarda bulunduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, sanatçının in- san hakları alanındaki mücadele- siyle de her zaman saygı ve takdir- le hatırlancağını belirtti. Taygun için tören GeziciFestival‘Polis’dedi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear