24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Savaş ve Barış Başkan Barack Obama‘nın selefi savaşçı W. Bush gibi NATO’Iu güçleri de yanına alıp Afganistan’a takviye güç göndererek savaşa devam kararı verdiği bir sırada Nobel Barış ödülü alması, neresinden bakılırsa bakılsın talihsiz bir raslantıdır. Nobel seçici kurullarının özellikle barış ödülü söz konusu olduğunda her zaman isabetli davrandığını söylemek zor. Geçmişte bunun çarpıcı örneklerine rastlamak olası. Nazi geçmişli eski BM Genel Sekreteri Waldheim, barışa hizmetten bir hayli uzak İsrail Cumhurbaşkanı Perez, sözü edilen örnekler arasındadır. Aslında yanlışlığın Obama’nın kişiliğinden çok ülkesinin, sorunların silaha davranarak çözüme ulaştırılması politikalarından kaynaklandığını da kuşkusuz, söylemek gerekmektedir. Nitekim Başkan Obama, ödülü alırken yaptığı geleneksel konuşmada ülkesinin Afgan savaşının sürdürülmesi ve bu işin bitirilmesi kararında olduğunu açıklamıştır. Başkana göre Afgan savaşı, tıpkı Irak savaşı gibi Amerikan çıkarları için gerekli bir savaştır. Bölgeyi ve dünyayı terörden kurtarma savı ise açıkça görüldüğü üzere savaşın sürdürülmesinin bahanesidir. Bu durumda ABD’nin yanında savaşan, dahası onun dayatmasıyla bir de takviye gönderen ülkelerin orada kendi ulusal çıkarları için değil, Amerika’nın ulusal çıkarları için savaştıkları en açık şekliyle ortaya çıkmaktadır. Barack Obama başkanlık koltuğuna oturduğu günlerde ülkesinin sorunlarını savaşla değil, barışçı yöntemlerle çözüme ulaştıracağını ilan etmişti. Bugün yaptığı, bu sözleriyle çelişmektedir. Bu da Amerikan başkanlarının ne denli iyi niyetli olursa olsunlar, sonuçta er ya da geç, ünlü ‘establisment’in tutsağı haline gelmelerinin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymaktadır. Bütün bunlar olurken Kopenhag’da 7-18 Aralık’ta gezegenin kaderini belirleyecek BM’nin küresel ısınmayı frenleyecek, giderek azaltacak Kyoto türü bir ikinci milatla ilgili görüşmeler sürmektedir. Sorun, kuşkusuz, son derecede karmaşıktır; bu niteliğiyle de konferansta bugünden yarına küresel ısınmanın frenlenmesi için gerekli ve acil önlemlerin alınmasının bugünden yarına gerçekleşmesi beklenmemektedir. Nitekim 7 Aralık’tan bu yana gerçekleşen görüşmelerde bu açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Görülen o ki, zengin sanayi ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler, önceki iklim zirvelerinde olduğu gibi acil ve somut adımlar atmak yerine gezegenin ölüm-kalım sorununu savsaklayarak gerekli önlemlerin alınmasının bir kez daha bir başka bahara ertelenmesi yönünde çaba göstermektedirler. Oysa gezegen ve üzerinde yaşayanlar için yaşamsal önemde olan küresel ısınma sorununda dönülmez bir noktaya gelinmesine ramak kalındığı kimse için sır değildir. Başkan Obama’nın konferansa son gününde katılacağının açıklanması da esasen ABD’nin küresel ısınmanın önlenmesi konusunda, haklı olarak, yeterli ve somut adımlar atmaya kararlı olmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Başkanın rakibi Bayan Sarah Palin’in, Obama‘yı konferansı boykot etmeye çağırması ise pek anlamlı değildir. Zira başkanın konferansa neredeyse eli boş gitmesi, boykotla eş anlamlıdır. Bayan Palin’e göre ortaya konulmak istenen politikalar iklimleri değiştirmeyecektir, ama ekonomiyi değiştireceği kesindir. Dahası çok sayıda sanayileşmiş ülkenin patronları ve ticaret odaları yöneticileri de Kopenhag’ın ekonomik gelişmeyi boğacağı görüşünü paylaşmaktadır. “Dünyanın bütün zenginleri kaybedeceğiniz alt tarafı sadece bir dünya, buna karşılık kazanacağınız büyük bir servet var!” diyen yazara hak vermemek olası değil. (Maurice Ulrich, L’Humanite, 10 Aralık 09). Yine aynı yazara göre küresel ısınmanın önlenmesi aynı zamanda küresel eşitsizlikleri de içermektedir. Nitekim konferansa ev sahipliği yapan Danimarka tarafından önerilen bir metnin içerdiği düzenlemeler yoksul ülkeleri ayağa kaldırmış, G77’nin (gelişmekte olan 130 ülke)başkanı Sudan delegesi Lumumba Di- Aping, “Dünya nüfusunun yüzde 80’ini oluşturan ülkelerde daha fazla haksızlığa ve acıya yol açacak bu tür düzenlemeleri kabul etmeyeceğiz” demiştir. Bugün işin özünün paraya dayandığı kimsenin saklısı değildir. Küresel ısınmanın baş sorumlusunun öncelikle sera etkili gaz salımı olduğu da keza bilinmektedir. Oysa küresel ısınma başta sanayileşmiş ükeler ve gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de bu konuda önlem almak öncelikle bu ülkelerin sorumluluğundadır. Ayrıca bu yönde Önlemler almaları için yoksul ülkelere gerekli ve yeterli yardımların yapılması da başarının olmazsa olmaz koşulları arasındadır. Bu konuda Birleşik Devletler’in kesenin ağzını açmaya pek de niyetli olmadığı görülmektedir. Avupa’nın yardım önerileri de gerekenin çok altındadır. İngiltere sadece 800 milyon sterlini gözden çıkarmıştır. Almanya’da tık yoktur. Polonya ise Kopenhag’a beş kuruş bile ödemeye niyetli olmadığını açıklamıştır. Avrupa Birliği’ni oluşturan 27 ülke o da birkaç yıl içinde 2 milyar Avro ödeyebilecektir. Yani ‘devede kulak’! Oysa aynı AB, bankalarını batmaktan kurtarmak için tereddütsüz 1000 milyar Avro’yu gözden çıkarmıştır. Ne var ki, yine Maurice Ulrich’in vurguladığı gibi sorun salt yapılacağı söylenen yetersiz yardımlarla sınırlı değildir. Sorun küreselleşen ekonominin işleyiş biçimindedir. Söz konusu olan salt varsayımsal bir gelişmezlik de değildir. Yapılması gereken sanayide ve tarımda finansal zincirden koparılmış, halkın ve bireyin ekonominin yönetimine ve sonuçlarına katılacağı bir başka gelişme tarzının yapılandırılmasıdır. Gerisi, ne yazık ki, hikâyedir. Günün tatlı kârları varken, uzun yıllar sonra ortaya çıkacağı varsayılan tehlikelerden gezegeni sakınmak, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak kimin umurunda! Bolivya’da yüzde 90’a varan katõlõmla elde edilen zafere rağmen ABD yenilgiyi kabul etmeyecek Evo’nun zaferi ve tehditler ANGEL GUERRA CABREA Evo Morales’in (Bolivya Devlet Başkanõ) seçimlerdeki göz kamaştõran zaferi, kendi hükümetinin moral gücünün ve bu yönetimi savunan neredeyse her kesimden Bolivyalõ çoğunluğun desteğinin göstergesi. Evo Morales yeniden başkan seçilmekle kalmadõ, partisi MAS imkânsõz gibi görüneni başararak yeni anayasaya hayat verecek yasalarõ geçirmek için mecliste gerekli üçte iki çoğunluğu elde etmiş durumda. Seçmenlerin yüzde 90’a varan katõlõmõ “gelişmiş demokrasi”lerde hayal bile edilemeyecek bir ilgiyi gösteriyor. Bu oran, And ülkesindeki politik katõlõmõn yükselişinin kanõtõ. Özellikle Evo gelene dek yasal olarak yok sayõlan ve hiçbir seçme hakkõnõ kullanamayan, yüzyõllar boyu dõşlanmõş ve tüm haklarõndan yoksun bõrakõlmõş yerli halklarõn politik katõlõmõ önemli. Medya ahtapotlarõ ne derse desin, Bolivya’daki ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler, Evo’nun ulusal egemenliğin korunmasõna ve çoğunluğun çõkarlarõnõn gözetilmesine dayanan yönetiminin sonucu. İlk kez seçildiğinden bu yana 10 puan artan seçim yengisi Evo’ya verilen desteğin artõşõnõ da gösteriyor. Dünyada kaç devlet başkanõ böyle bir desteğe sahip? Bu zafer Evo’nun da dediği gibi sadece Bolivya’nõn değil, kõtadaki tüm antiemperyalist güçlerin ve hükümetlerin de zaferi. Esinlenilecek ve ders alõnacak, özellikle bölgede henüz seçimle yönetime gelememiş ve toplumsal dönüşümü başlatamamõş diğer halk hareketlerini ve yerli direnişlerini yüreklendirecek bir deneyim. Aynõ şey bölgenin ilerici hükümetleri için de geçerli, bu yönetimlerin başkanlarõ bu sonucu kendilerinin de zaferi olarak kutladõlar. Ama ayaklarõmõz yere değmeli, ABD ve kõtanõn oligarşileri Amerikamõzõn bu yeni döneminde yenilgiyi kabul etmeyecekler. Ilõmlõ reformlarõ bile kaldõramayacaklar. Ne Venezüella, Ekvador ve Bolivya’daki devrimci sürecin güçlenmesi karşõsõnda kollarõnõ kavuşturup oturacak, ne de devrimci öncü rolü nedeniyle Küba’yõ bağõşlayacak... Honduras darbesi, Latin Amerika’da demokratik seçimler yoluyla başlayan toplumsal ve politik değişim sürecinin zorla önünün kesilmesi için Washington’da kotarõlmõş bir örnek. Şimdi İmparatorluk utanmadan bölgedeki işbirlikçileriyle birlikte Honduras darbesini mahkûm ettiklerini, ama darbe hükümetinin organize ettiği, darbeci adaylarõn katõldõğõ, darbeci kurumlarõn gözetiminde ve sõkõyönetim altõndaki ülkede gerçekleştirilen “seçimleri” tanõyacağõnõ söylüyor. Seçmenlerin çoğu diktatörlüğün hazõrladõğõ seçim dalaveresini yasadõşõ sayõp oy vermeye gitmedi. Obama’yla yükselen umutlar MERCOSUR (Güney Pazarõ) zirvesinin bu sirk gösterisini kategorik olarak tanõmadõğõnõ ve Honduras’ta anayasal düzenin yeniden kurulmasõ gerektiğini açõklamasõ çok önemli. Montevideo’daki toplantõda Hugo Chavez çoğumuzun düşüncesini dile getirdi. “Böyle bir darbe yarın Venezüella’da olsa darbecilerin yaptığı seçimi Peru ve Kolombiya hükümetleri hemen tanırlar” dedi. Latin Amerika bir paradoksla karşõ karşõya: Obama iktidara geldiğinde Latin Amerika’yla ilişkilerin daha saygõlõ daha az agresif olacağõ umudu yükselmişti. Oysa daha bir yõl dolmadan darbeciliğin geri döndüğünü gördük. Uyuşturucu trafiği ve terörle mücadele bahanesiyle bölgenin ABD’nin uşağõ gibi davranan Kolombiya, Peru ve Panama gibi ülkelerinde yeni askeri üsler kuruldu. 4. Filo’nun yeniden aktive edilmesi yeterince açõk bir işaretti zaten. Bu militarist ve yõkõcõ eylemler Latin Amerika’nõn egemenliğine karşõ ciddi bir tehdit oluşturmakta. İmparatorluk, askeri ve medyatik çemberini sağlamlaştõrarak Güney ve Orta Amerika’nõn ilerici yönetimlerini ve devrimci güçlerini kuşatmaya çalõşõyor. İspanyolcadan çeviren Engin Demiriz, (La Jornada, 12.09, Meksika) Yunanistan’la ibret dersi LUCAS ZEİSE Finans krizi yeni başladõğõnda, kredi derecelendirme ajanslarõnõn itibarõ politikacõlar nezdinde de düşmüştü. Bu kurumlarõn yasalarla düzenlenmesi, denetlenmesi ve faaliyetlerinin de iyice bir sõnõrlanmasõ gerektiği belirtiliyordu. O dönem geçti. Şimdi sanki hiçbir şey olmamõş gibi, sözü geçen ajanslar, sermaye piyasasõnda kime uygun koşullar sağlanacağõ yolunda kararlar alõyor. Şu sõralarda Yunanistan’õn üstüne çok geliyorlar. Standart and Poor’s, kredi notunu düşürmekle tehdit ediyor, Fitsch ise Yunan devletinin çõkardõğõ tahvilleri o pek istenen “A” notuyla değerlendirmiyor. Böylelikle borçlanmanõn maliyeti yükseliyor, finans piyasalarõnda daha yüksek faiz talep ediliyor. Önümüzdeki yõl sonunda, eğer Avrupa Merkez Bankasõ, finans krizinde sağlamak zorunda kaldõğõ özel koşullardan tekrar vazgeçerse, “A”dan daha kötü derecelendirdiği Yunan devlet tahvillerini bankalara kredi verirken güvence olarak kabul edemeyebilir. O zaman da Yunan devleti yeni borçlanmalarda gerçek sorunlar yaşar. Her durumda, Avrupa Merkez Bankasõ, derecelendirme ajanslarõnõn Avro bölgesindeki üye ülkelerin mutluluk ve felaketlerini belirlemesini gayet normal karşõlamaktadõr. Yunanistan’õn devlet borçlarõ yüksek, ama olağanüstü yüksek değil. Şu andaki açõk, ülke GSYİH’sinin yüzde 10’larõ civarõnda, ama burada ABD gibi öyle devletler var ki, bunlarõn borçlarõ krizde çok daha fazla artmõş durumdadõr. PASOK’a baskı Yunanistan örneğinde, aslõnda bir ibret dersi vermeye çalõşõyorlar. Birinci konu, sosyal demokrat PASOK tarafõndan kurulmuş yeni hükümeti daha önce sosyal güvenlik alanõnda halka verdiği sözlerden geri adõm atmaya zorlamaktõr. Şimdiye kadarki büyük kesintiler henüz yeterli bulunmuyor. Önceki yõllarda yükselmiş ücretler çerçevesinde, reel ücretlerde artõşõn olmadõğõ Alman koşullarõnõn sisteme dahil edilmesi gerekiyor. IMF reçetesi İkinci bir konu, parasal birliğin sõnanmasõdõr. Finans sektörünün belirlediği kapitalizmde, normal koşullarda iflas edeceği kuşkusu bulunan devletler, Uluslararasõ Para Fonu (IMF) tarafõndan krediyle desteklenmektedir. IMF, kredi verdiği devletlere daha sonra sert, sosyal adalete aykõrõ tasarruf programlarõndan oluşan bir reçete yazar. Burada ise durum farklõdõr. Yunanistan, Avrupa Para Birliği (Avro) üyesi. Dolayõsõyla dünyanõn bankacõlarõyla yatõrõmcõlarõ, heyecan içinde, Almanya, Fransa ve diğer Avro devletlerinin bu durumu nasõl temize çõkaracağõnõ bekliyor. Bu devletler, Yunanistan üzerindeki baskõlarõnõ arttõrõyor, çünkü Avro bölgesinin birinci kategoride bir pazar ve kredi adresi olarak tutulmasõnda yoğun çõkarlarõ bulunmaktadõr. İş, gerçekten devletin iflasõ noktasõna gelmeden önce, Avro devletleri tatlõ ve büyük bir kredi ayarlayacaktõr. Tabii böyle bir kredinin bedelini, tõpkõ IMF’de olduğu gibi, yine Yunan halkõ ödeyecektir. Bir dünya gücü olma yolundaki Avrupa’nõn çõkarlarõ için, devlet yöneticileri arasõnda dayanõşma şart. Sermaye, sonuçta, faturayõ kimin ödeyeceğini bilmek ister. Yunanlõlarõn tek şansõ var: Çok gürültü çõkararak ortalõğõ karõştõrmak ve hükümetlerini kendi halkõndan, yukarõda değindiğimiz karşõtlarõndan daha fazla korkar bir hale getirmek. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Junge Welt, 10 Aralık 2009) Medya ahtapotlarõ ne derse desin, Bolivya’daki gelişmeler Evo’nun ulusal egemenliğin korunmasõna ve çoğunluğun çõkarlarõnõn gözetilmesine dayanan yönetiminin zaferi. Ama ABD, askeri ve medyatik çemberiyle devrimci güçleri kuşatmaya devam edecek. KÜÇÜKÇEKMECE 4. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No.: 2009/5172 Tal. Satõlarak paraya çevrilmesine karar verilen gayrimenkulün; TAPU KAYDI: Satõşa konu edilen İstanbul İli, Küçükçekmece İlçesi, Safra Mahallesi, Papaz Köprüsü mevkii 8 pafta, 9711 parsel sayõlõ 4,649.97 m2 yüzölçümlü, tarla nitelikli taşõnmazda 43/4771 arsa paylõ, A Blok 4 kat 17 bağõmsõz bölüm No’lu meskenin tamamõnõn satõlarak paraya çevrilmesine (TEK lehine kira şerhi vardõr.) İMAR DURUMU: Küçükçekmece Belediye Başkanlõğõ İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 18.08.2009 tarih ve 11708 sayõlõ imar durumu yazõlarõna göre K.Çekmece İlçesi Sefaköy İnönü Mah. 8 pafta, 9711 parsel sayõlõ söz konusu parsel 1/1000 ölçekli 22.06.2005/26.02.2007/21.07.2007/06.11.2007 tasdik tarihli Sefaköy Revizyon Uygulama İmar Planõ’nda, plan notlarõnõn 1.27 maddesindeki hükümlerine haiz Emsal 1.25 konut alanõnda ve park alanõnda kalmaktadõr. Parsel üzerinde enerji nakil hattõ geçmekte olup uygulama aşamasõnda ilgili kurum görüşüne uyulacaktõr. Havamania kriterlerinden dolayõ maksimum bina yüksekliği ve kat adedi Emlak ve İstim- lak Müdürlüğü’nce tespit edilecek RS kotuna göre belirleneceği dosyanõn tetkikinden anlaşõlmõştõr. TAŞINMAZIN ÖZELLİKLERİ: Söz konusu taşõnmaz İstanbul ili, Küçükçekmece ilçesi, Sefaköy İnönü Mahallesi, Lale Sok. No: 34/17 adresinde mevcut tapunun 8 pafta, 9711 parsel sayõlõ 4649.97 m2 alanlõ arsa üzerin- de birçok yapõnõn mevcut olduğu değer tespitine konu olan mesken A Blok’ta olup blok 1 bodrum, 1 zemin, 4 adet normal kattan müteşekkil ve her katõnda 3’er dairesi olan B.A.K bir yapõnõn mevcut olduğu tespit edilmiş olup değer tespitine konu olan mesken binanõn 4. katta 17 No’lu mesken olduğu; mesken 2 oda, l salon, mutfak, banyo, hol, antre ve balkondan müteşekkil olup; meskenin tüm õslak alanlarõ balkon dahil seramik, salon ve odalarõn taban alanlarõnõn tamamõ PVC, iç doğramalarõ kapõ, kanat ve kasalarõ beyaz ahşap yağlõboyalõ, dõş doğramalarõ pencere, kanat ve kasalarõnõn tamamõ pimapen, mesken kombi kaloriferli, mutfak dolaplarõ laminant, tezgâhõ mer- mer, duvarlarõ fayans, banyosu klozetli, küvetli, duvarlarõ fayans, elektriği-suyu mevcut, plastik badanalõ, takribi olarak 85 m2 alanlõ bir meskendir. TAŞINMAZIN MİKTARI: Bulunduğu mevkii, imarõ, yüzölçümü, halihazõr durumu, civarõndaki emsal emlak alõm ve satõm rayiçleri, ulaşõmõ, iş merkezlerine, meskun yerlere, ana artere, alõşveriş merkezlerine yakõnlõğõ, belediye hizmetlerinden yararlanma durumu, inşaatõnda kullanõlan malzeme ve işçilik kalitesi, yõpranma payõ olduğu gibi kullanõlmasõ halinde getirebileceği geliri, değerine tesir eden tüm etkenler ile günün ekonomik koşul- larõ da göz önüne alõnarak 8 pafta, 9711 parsel, A blok 4 kat 17 bağõmsõz bölüm No’lu meskenin tamammm değeri 80.000.00 TL’DİR. SATIŞ ŞARTLARI: 1- Gayrimenkulün 1. satõşõ 01.02.2010 günü saat 14.30-14.40 arasõnda Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğü’nde açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada tahmin edilen kõymetin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedel ile alõcõ çõkmaz ise en çok arttõranõn taahhüdü baki kalmak kaydõ ile birinci sõradaki yazõlõ gayrimenkul, 11.02.2010 günü aynõ yerde ve aynõ saatte açõk arttõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu arttõrmada, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağma rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka pa- raya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmaz ise satõş talebi düşecektir. 2- Arttõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kõymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde 10 günü geç- memek üzere mehil verilebilir. Katõna değer vergisi, ihale damga vergisi, tapu alõm harcõ ve masraflarõ alõcõya ait olup tellaliye resmi, tapu satõm harcõ ve birikmiş vergi borcu satõş bedelinden ödenecektir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi takdirde hakla- rõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaklardõr. 4- İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizin- den müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ve masraflar ayrõca hükme hacet kalmaksõzm müdürlüğümüzce tahsil olunacak bu fark varsa teminat bedelinden öncelikle alõnacaktõr. 5- Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup masrafõ verildiği takdirde isteyene bir örneği verilecektir. 6- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2009/5172 Talimat sayõlõ dosya numarasõ ile Müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. 03.12.2009 İİK 126 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. Basõn: 71207 Birinci konu, sosyal demokrat PASOK tarafõndan kurulmuş yeni hükümeti daha önce sosyal güvenlik alanõnda halka verdiği sözlerden geri adõm atmaya zorlamaktõr. İkincisi ise, parasal birliğin sõnanmasõdõr. Yunanlõlarõn tek şansõ var: Çok gürültü çõkararak ortalõğõ karõştõrmak ve hükümetlerini kendi halkõndan, daha fazla korkar bir hale getirmek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear