24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8KASIM2009/SAYI1233 STUTTGART ATİNA Mao'nun devrimi ve toprak ağaları AHMET ARPAD Onlar bir deri, bir kenıik, omuzları çökınüş, yorgun, bitkin, giysilcri yırtık, ayaklannda ayakkabılar incecik, sırtlannda torbalar, sepetler, yürümeye çabahyorlar, sürükleniyorlar. Kadınlar, erkekler, yaşlılar, çocuklar. Ötekiler ise güçlü kuvvetli, bakışlan sert, ellerinde sopalar, kırbaçlar, tabancalar, giysileri iyi kumaştan, görününılcri sağhklı. Az ötede bir çuval buğday yere dökülmüş, incc sakallı yaşh adam eğilmiş topluyor. Neredeyse gözlerinden yaşlar boşanacak. Yanında dikilen kaşlan çatık ünifonııaiı gülüınseyerek onu seyrediyor. Dizleri üzerinde çöknıüş kadın ağlayan küçük kızını sakinleştimıeye çalişıyor. Hemen yanında duran üç erkek bağınp çağırıyor, elleri BRÜKSEL Prensin köpeği ve öteki Brüksel ERDİNÇ UTKU Gent Üniversitesi Veteriner Fakültesi, bilimsel araştımıalar ve otopsiler yapıyordu ama daha önce hiç özcl bir köpek için morg olarak kullanılmamıştı. Belçika'nın köpek sevgisiyle tanınan hatta "Prens hav hav" lakabıyla bilinen prensi Laurent'ın birkaç ay önce kanser nedeniyle yaşamını yitiren Benıer Sennen cinsi köpeğinin kadavrasını "uygun bir zamanda vedalaşabilmek" amacıyla dondurttuğu ortaya çıktı. Isviçre asıllı Benıer Sennen Prens Laurent'ın 7 yıl boyunca gözde evcil hayvanı olmuştu. Brüksel'de soğuk kış günlerinin habercisi donarak can veren evsizler olur. Aşın soğuktan ölen Marcel, 60 yaşına ulaşabilen şanslı evsizlerdendi. Yoksa Brüksel'de evsizler ortalanıa Belçikalı'dan 25 yıl daha önce yaklaşık 50 yaşında yaşama veda ederler. Jcan-Marie ise 43 yaşında donarak yaşamını yitirmişti, yılda 30'un üzerinde evsiz ölümüne rastlanılan Brüksel'de... havada, bakışlan çakmak çaknıak. Üzerlerine yürüyen korucular kırbaçlarını çıplak sırtlarına indirmeye hazır. Başında şapkası, çekik gözleriyle tilkiyi andıran adam kocamaıı koltuğuna kurıılmuş, üzerinde yerlere kadar uzanan ipek giysi, olup biteni, dudaklannda bir sıntma izliyor. O, kiraya verdiği ucu bucağı görünmeyen topraklarını işleyen zavalh köylüleri sömüren, onlardan yüksek vergiler, ürünlerinden pay alan, uşaklanna güçsüzleri hırpalatan, onlara eziyet çektiren güçlü ağa Liu Wencai. Frankfurt'un ünlü sanat evi Schirn en büyük salonunu tam yüz heykele açmış. Mao'nun emriyle yaratılan bu heykellerle insanlara bilge liderin devrimi başarıya ulaşana kadar nasıl sömürülmüş olduklannı anlatmak amaçlanmış. Tüm çabalara karşın Venedık Bıneali ve Kassel ünlü sanat etkinliği Documenta'nın bile sergileyemediği insan büyüklüğündeki bu lıcykcllerin bakır kaplı fıberglas kopyalan ilk kez yurtdışına çıktı. Çin'in 2009 Kitap Fuan'nda "konuk ülke" olması nedeniyle Frankfurt'a yollanmaları heyecan verici bir olay. Ancak bu heyecan verici bir sanat olayı nıı, yoksa siyasi bir propaganda mı, üzerinde taıtişılır. Tıığlacı çamurundan oluşrurulan heykelleri yaratan on dört heykeltıraştan biri olan Wang Guanyi onlann boyutlan ve işçiliklerindeki kalitcleriyle Michclangelo ve Rodin'in eserlerini bile kolayca geride bıraktığma inanıyor. Söylenenlere göre toprak ağası Wencai'in Sichuan eyaletinin Dayi kasabasındaki büyük çiftliğini 1965'ten bu yana yüz binler gezmiş, heykellere hayran kalmış. "Sınıflar arası savaş aldatmacası ile felaketlere ve ıstıraplara neden olmuş Mao'nun yaptıklannı Hitler'in işlediği suçlarla kıyaslayabiliriz" diyen ve fuara katılımıyla Çin yönetimi temsilcilerini çok öfkelendiren kadın gazeteci-yazar Dai Qing'e göre ise bu sergide sanatla politika el ele veriyor. Kitap fuarının bu yılkı konuğu sorunluydu. Çin'in Frankfürt'a yolladıklan yönetim onayhsı yayıncılar ve yazarlardı. Delegasyon üyeleri eleştirel hiçbir röportajı kabul etmedikleri gibi, basın toplantılannda hoşlarına gitmeyen sorulan da yanıtsız bıraktılar. Geçmişte diyaloglara açık olan Frankfurt Kitap Fuarı bu yıl Çinli konuklann tam denetimindeydi diyebiliriz. Bir Alman gazetesi: "Pekin'in Kitap Fuan Frankfürt'a konuk idi" başlığını atmakla hiç de abartmamıştı. Çin medyasına göre ise "kendini beğenmiş Alman basını kötü niyetli yayın yaptı". • www.ahmet-arpad.de •«• •• • Tokyo cadıları Kalabalığın arasına sızan kostümlü katılımcılar Tokyo ahalisinin Cadılar Bayramı havasını yaşaması için ellerinden geleni yapmışlar anlaşılan... Prens ölen köpeğini Gent Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ne götürerek uygun bir zamanda vedalaşmak için dondurulmasını istedi. Ekim ayınm son haftasında ölülerin anıldığı gün olan "1 Kasım Azizler Yortusu"ndan hemen önce üniversiteyi ziyaret ederek köpeği ile vedalaşan Prens için neredeyse seferberlik ilan edildi. Derin dondurucudan çıkarılan köpek doğal görüııtüsüne kavuştunılabilmek için epey çaba harcanıldı; kıllar kurutuldu, yaralı bereli yerler düzeltildi, yamulan yerler toparlandı. Köpeği ile yalnız kalarak vedalaşan Prens, köpeği ile duygusal bağının çok güçlü olduğunu açıkladı. 2009 yılı başından dondurucu günlerin yürek ısıtan bir haberi. Brüksel merkezdeki 3 yıldızh Hotel Mozart odalannı dondurucu soğuklarda dışanda uyumak zorunda kalan ve bazen de donarak can veren evsizlere açmıştı... 3 ay derin dondurucuda dondurulan köpek şimdi yakılarak defiıcdildi. Prens Flamanca yayın yapan VRT televizyonuna yaptığı açıklamada, "Günlük yaşamımızda çok önemli bir rol oynayan hayvanlara çok az ilgi göstcrildiğini" söyledi ve "lnsanlar evcil hayvanlarına bağlanıyor, ölmeleri ise acı veriyor" diye konuştu. Prens bu nedenle Azizler Yortusu'nun uygun bir zaman olduğunu belirtti. Ekonomi Dairesi verilerine göre Brüksel'de yaşayan en yoksul yüzde 10 nüfusun tüm gelir içindeki payı yarı yarıya azalırken en zengin yüzde 10'un payı gitgide artıyor. Dilenciliğin yaygınlaştığı Brüksel'de Toplu Taşıma Idaresi, 15 Ekim'den beri metro duraklarında yaptığı anonslarla, yolculan, dilencilere yardım etmemeleri yönünde uyanyor... Prens Laurent Gent Üniversitesi olanaklarmı ve onlarca üniversite personelinin zamanını kullanarak, Belçikah'nın verdiği vergilerle sevgili köpeğinin dondurulmasuıı sağladı ve uygun bulduğu bir zamanda köpeği ile vedalaştı. Hayvanların günlük yaşamımızda çok önemli bir rol oynadığını yadsımıyorum ancak "köpeğin dondurulmasına aynlan kaynakla acaba kaç evsizin sokakta donmasma engel olunabilirdi" diye sormadan da edemiyorum. Brüksel'de sokak köpeğine rastlayamazsınız ama dilencisi ve evsiziyle "sokak insanı" günlük yaşamın bir parçasıdır. Onların donarak öldükleri haberleriyle anlanz Brüksel'e 'karakış'ın geldiğini... • erdincutlaı@binfikir.be ^Pi^ii^t^^ r : " ' ~~ ~~ ~~~ : —r—r—10^m^ TEKLIFIç E K I C I | TUTAR: _+__** süzü verln, nzaml 100 TL olmak üzore, ilk aylık katkı payınızm yarısı kadar MuxlPuan kazanın. Aynntüı bilgi: isbank.com.tr | 444 02 02 | Şubelerimiz "Tlgtag" yııip 4 5 2 6 V SMS gtnderin, cep lolefonunuı» gülon uygultmayı ytiklsyta. Tlgug bvkodunun totoSnıfıni çektljlnlı ındâ llınU UjUI bUgly» ui«juı. Ölüm denizi Ege MURAT İLEM İBizimkiler bu işi bir türlü önleyenıediler. Artık şuna inanmaya başladım, "önleyemediler değil, önlemek a istemiyorlar". Türk sahil güvenlik yetkilileri ya da Türkiye'ye yakın Yunan adalannın karşısındaki kıyı bölgelerinin güvenlik güçlerinden (polis ya da jandarma) söz ediyorum. Mültecilerin Ege'ye açılmalanna kesinlikle göz yumuyorlar. Daha geçtiğimiz hafta Midilli Adası'na kaçak olarak geçmek isteyen bir grubun bu yolculuğu bir kere daha trajik bir sonla noktalandı. Tekneleri adaya yakın kayahklara çarparak battı. Beş günahsız çocuk ile üç anne hayatlannı kaybettiler. Geride kalan on kişiyi ise (kaçaklan adaya getiren Türk dahil) Yunan sahil güvenlik yetkilileri kurtardı. Bu kaçıncı olay, bitmedi gitti. Böyle giderse bitecek gibi de değil. Bu insanlar Midilli'nin hemen karşısındaki Türk sahillerine günler önce gelip, kendilerini karşıya geçirecek olan tekneyi bekliyorlar. Tabi olay sadece tekne bulmakla kalmıyor, havanın ve ortamın müsait olması gerekiyor. Peki, bu insanlar Türkiye'nin belirli yerlerinden nasıl bölgeye getiriliyorlar? Tüm bu süreçte bulunduklan yerlerde nasıl saklanıyorlar? Ne yiyip ne içiyorlar? Her türlü ihtiyaçlannı nasıl gideriyorlar? Yukandaki birkaç basit sorunun cevaplan bile zavalh insanlann Ege'nin karanlık sularında hayatlannı kaybetmelerini kesinlikle önleyebilir. Aklım almıyor(!), yakın Yunan adalannm karşı kıyılannda onlarca, yüzlerce mülteci Ege'ye açılmak için fırsat kollarken, bizim güvenlik güçlerimiz hiçbir önleyici ya da caydıncı tedbir almıyor. Bakın bu köşeden iddia ediyorum, bir ya da iki gün Ayvalık-Dikili bölgesinde dolaşayım, Midilli'ye insan kaçıran tacirlerden biri ile kesinlikle bağlantıya girebilirim. Bu iş bu kadar kolay, kimse de bana "Atina'dan atacağına, gel de bul" demesin. Sadece sahil kasaba ya da köylerindeki finncılar ya da bakkallarla konuşsam ilk verileri elde ederim. Ne istihbaratçı, ne polis ne de jandarmayım. Gazeteci güdülerimin ardından gideceğim ve iki gün içinde kesinlikle bir insan taciri ile kontak kuracağım. Bu kadar kesin ve iddialı konuşuyorum. Tabii bu noktada şu sorulan sormak da hakkım "ellerinde her imkân olan güvenlik güçleri, görev alanlannda onlarca, yüzlerce mülteci bulunurken onlan yakalamak anlamında ne gibi çaba(!) gösteriyor? Sahil güvenlik yetkililerimiz ne yapıyor? Her gece bir bot devriye olarak dolaştınlamaz mı (göstermelik değil)? Hadi dolaşıyor diyelim, her türlü elektronik cihazla donatılmış bu botlar kaçışlan neden önleyemiyor?" '5|i; Geçtiğimiz günlerde Atina'nın ünlü Ermu Caddesi'nde şemsiye ve kemer satarak geçimini sağlamaya çalışan Pakistanlı mülteci ile konuştum; "Beş gün boyunca iskele-sancak ışıklan yanan bot yüzünden kıyıdan açılamadık" diye anlattı. Aslında onlann 27 kişilik gurubu dört gün önce bölgeye gelmiş. Ondan sonraki beş gün kıyıya çok yakın ormanhk bir alanda bekletilmişler, yani tam dokuz gün boyunca Midilli'nin ışıklannı görmüşler. Bu süre zarfinda sadece ekmek yiyip su içmişler. "Ekmek taze miydi?" diye sordum, "Bazı günler evet" diye cevapladı. O zaman "güvenlik güçleri sadece fınncılan kollasalar yeter de artardı" diye düşündüm. Ama bunu kim yapacak? Midilli, Sakız, Sisam adalan açıklannda her gün üç beş mültecinin ölüsü kıyıya vuruyor. 2008 yılından bu yana Yunan sahil güvenlik güçleri denizden beş yüz mültecinin ölüsünü toplamış. Bizimkiler canlı salsın, onlar ölüsünü toplasın (bazen biz de topluyoruz). Bu insanlara yazık değil mi? Bu konuda birilerinin hesap vcmıe zamanı geldi de geçiyor. lnsanlık adına yetkilileri bir kez daha göreve davet etmek en tabii hakkımız diye düşünüyorum. # ilem@atfa.forthnet.gr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear