28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 18 EKİM 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Jüri Olmanın En Güç Yanı... Siz bu yazıyı okuduğunuzda, Antalya Altın Portakal Film Yarışması’nın tüm sonuçları açıklanmış olacak. Ancak ben bu yazıyı yazarken henüz jüri toplantısı başlamadı bile... Biraz sonra jüri yani Erden Kıral başkanlığında Mustafa Altıoklar, Yavuz Bingöl, Ömür Gedik, İzzet Günay, Sırrı Süreyya Önder, Mustafa Ziya Ülkenciler, Nurgül Yeşilçay ve ben kapanıp son kararları alacağız... Ama önce Vecdi Sayar yönetimindeki bu yılki festivalin öne çıkan özellikleri: Halkın Portakalı Festival, film gösterileri kentin her yanına yayılmıştı. Bilet fiyatlarının 8’den 5 liraya düşürülmesi, kentin uzak köşelerinden ücretsiz otobüs seferleri konması ilgiyi daha da çoğaltıyordu. En önemlisi, filmlerin çok geniş bir yelpazeden seçilmiş olması... Heyecanı doruğa taşıyan ulusal yarışma filmlerinin “gala”ları halka açıktı. Tıklım tıklımdı, her gösterimden sonra film ekibinin katılımıyla süren tartışmalar aidiyet duygusunu arttırıyordu. Paneller, basın konferansları, sinema sohbetleri, kentin her yanına dağılmış sergiler, sanatçıların farklı okullara gidip öğrencilerle buluşmaları... Akdeniz Üniversitesi’nde seminerler... Her akşam kentin farklı köşelerinde (Konyaaltı, Cam Piramit, Belediye Alanı, Kaleiçi, vb.) Baba Zula’dan Yeni Türkü’ye Aylin Aslım’dan Tolga Çandar ve Fuat Saka’dan konserler... Alanların dolup taştığını söylememe gerek yok. Yurtdışından yanıp sönen yıldızlar değil Angelopoulos, Francesco Maselli, Bille August, Zanussi, Karoly Makk gibi sinemanın gerçek ustaları davetliydi. Açılış galasının tüm yanlışlarını, aksaklıklarını, kötü organizasyonunu neyse ki Onur Ödülleri gala gecesinin başarısı unutturmayı başardı. Geleneksel kortejin harikuladeliği dillerden düşmüyordu. Dillerden düşmeyen bir de “Bu festival halkla iç içe” sözleriydi. Evet, bu kez “Altın Portakal”, halkın portakalıydı. Gazetemiz Cumhuriyet’in her gün verdiği Akdeniz Eki dolu dolu festival sayfalarıyla elden ele dolaşıyordu! “Pokerci suratı” takınmak! Gelelim jüri üyeliğinin güçlüklerine: Birbirinden değerli özelliklere sahip 16 film... Ön elemeyi geçip yarışmaya girmeleri zaten başarı... Seçim yapma güçlüğü değildi benim için en zor olan... Her gün ortalama üç filmi izlediğimizden ve her filmden sonra kapanıp konuşmaktan, şu yukarıdaki etkinliklerin çoğuna katılamadım. Ama ne bu, ne de onca saat oturmaktan tutulan kaslar da değildi bana en büyük güçlüğü yaratan! En güç olan neydi anlatayım: Filmleri seyirci ve filmi gerçekleştirenlerle birlikte izliyoruz. Kimini daha çok kimini daha az ama herkesi tanıyorum! Sevdiklerimi görünce yüreğimin ısısı gözüme vurur. Sarılırım da, öperim de... Üstelik ben destek uğruna bugüne dek bir beğendim mi, bin sarılmışım... Yapma diye tembihlediler, jüri üyesi sarılmaz, öpmez, öyle çok alkışlamaz dediler. Neymiş, umut vermiş olurmuşum, yanlış beklentilere sokarmışım, insanları yanıltmaya hakkım yokmuş vb... Hatta “poker suratı” takınmalıymışım! (Poker bilmem, poker suratı nasıl olur ki?) İşte sevgili okurlar, bu işin en güç yanı bu! Filmlerin sonunda, sarılamadan, kucaklayamadan, kutlayamadan, kös kös havalara bakarak, sinema salonundan, herkesle birlikte değil de ayrı bir kapıdan çıkıp gitmek! Off! Bir itiraf: Bir hafta boyunca, tüm o filmleri görmekten, jürideki arkadaşları daha yakından tanımaktan, onlarla tartışmaktan sonsuz tat aldım. Hepsine ve başta Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ve Vecdi Sayar olmak üzere, sinema sanatına, izlediğim filmlere ve festivale emeği geçen, katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum. zeynep@zeyneporal.com kultur@cumhuriyet.com.tr ERDEM ÖZTOP D aha yeni yitirmiştik Mualla Eyuboğ- lu’nu oysa. Geçen haftada da Türk ay- dõnlanmasõnõn önemli ayaklarõndan olan Tercüme Bürosu’nun son temsilcilerinden, usta gazeteci Erol Güney aramõzdan ayrõldõ. 95 yaşõndaydõ Güney, ama her daim ‘genç’ti. De- diği gibi şairin belki de, her ölüm erken ölüm- dü… Bize kalansa, dev gibi bir külliyattan olu- şan Erol Güney arşivi; makaleleri, çevirileri… BABASIZ BİR ÇOCUKLUK 1914’te, savaşõn alevlendiği bir dönemde Odesa’da doğar Michel Rottenberg. Savaş ha- li, sürekli göçer Rottenberg ailesi. Tiflis, oradan da Batum. Bolşevik İhtilali’nin tehlikeli olaca- ğõnõ düşünen baba, bir gece yarõsõ beş kişiden olu- şan ailesiyle (anne, Michel, abisi ve mürebbiyesiyle) Batum’dan İstanbul’a gelir. Okulun eve yakõn olmasõnõ dü- şünerek Kadõköy’e yerleşirler ve çocuklarõnõ Saint Joseph’e verir- ler. Michel’in babasõ İstanbul’da iş bulamayõnca Rusya’ya döner. Orada mahsur kalõnca ailesini yanõna aldõrmak ister. Pasaport- larõn kullanõm süresi dolduğundan aile gidemez, baba da dönemez… Michel 13-14 yaşõndayken Ka- dõköy’den Feriköy’e taşõnõr aile. Aynõ okula bağlõ Saint Jeanne D’arc’a devam ederler abi kardeş. FELSEFE İLGİSİ Lise eğitimi için Saint Michel’e kaydolur, bu- rada felsefeye ilgi duyar Michel. Bunda hocasõ Camille Bergeaud’nun etkisi büyüktür. Onun da desteğiyle özel dersler verir. Derse giderken yolda onun gibi ders veren Se- za’yla karşõlaşõr. Kõsa sürede dost olurlar. Se- za’nõn tanõştõrdõğõ ablasõ Dora’yla serüveniyse ev- liliğe giden bir yola girer. Felsefe ilgisinin sonu- cu belki de, öğretmen olmak ister Michel. Dâ- rülfünun’a gitmek ister. Türk vatandaşõ olmama- sõndan ötürü giremez. Fransa’ya gitme hayalleri kurarken Dârülfünun kapanõr ve İstanbul Üniversitesi açõlõr yerinde. Bu büyük bir dönüm noktasõdõr Michel için. “Böyle bir üniversite kurma kararı verenle- re, başta da Atatürk’e çok minnettarım.” (1) Üniversitenin açõlmasõyla, Almanya’dan pek çok profesör gelir. Michel de felsefeyle birlik- te Fransõz ve İngiliz edebiyatõ eğitimine başlar. Üniversite yõllarõnda pek çok dost edinir: Orhan Veli, Mîna Urgan, Azra Erhat, Abidin Dino… Nusret Hızır ve Sabahattin Eyuboğlu’ysa üniversitede doçenttir. Onlarõn da hem öğrencisi hem de yakõn dostu olur Michel. EROL GEMİSİ 1936’da Avrupa karõşõkken Türkiye Beyaz Ruslara vatandaşlõk hakkõ verir. Michel de baş- vurur hemen ve 1937’de başvurusu kabul edilir. Kendisine ad düşünürken, Kadõköy’den İstan- bul’a (o zamanlar Avrupa yakasõ yerine İstanbul kullanõlõrdõ) gelirken, gördüğü ‘Erol’ gemisinin adõnõ beğenir ve böylece adõ “Erol”, soyadõ da verdikleri listeden fonetiğe göre seçtiği “Güney” olur. Hasan Âli Yücel’in Maarif Vekili olmasõyla birlikte Neşriyat Kongresi toplanõr ve Tercüme Bürosu’nun kurulmasõ kararlaştõrõlõr. 1939’da ge- çilen uygulamayla yabancõ klasik eserler Türk- çeye kazandõrõlõr. Erol Güney, Büro’da pek çok önemli eseri dilimize kazandõrõr: Puş- kin’den “Yüzbaşının Kızı” (Sabahattin Ali’yle), Gogol’den “Ölü Canlar” (Melih Cevdet Anday’la), Çehov’dan “Vişne Bahçe- si” (Şahap Sıtkı İlter’le), Molière’den “Don Ju- an” (M.C. Anday ile)… GAZETECİLİK 2. Dünya Savaşõ’nõn bitimine yakõn Erol Gü- ney kendi isteğiyle İngiliz haber ajansõ Brito- nava’da çalõşmaya başlar. Sonra geçtiği Agen- ce France Presse muhabirliği sõrasõndaysa Po- lonya Büyükelçiliği’nin Sovyetler Birliği adõna dönemin Dõşişleri Bakanõ Fuat Köprülü’yle bağ- lantõya geçerek Türkiye’yle diplomatik ve eko- nomik ilişkilerini iyileştirme isteğini iletmesi ve Boğazlar ve Doğu illerindeki hak iddialarõndan vazgeçtikleri bilgisini Güney, Belçika Büyük- elçisi’nden öğrenir. Bunu haber yapmasõyla da ülkeden sõnõr dõşõ edilir, vatandaşlõktan çõkarõlõr. Fatin Rüştü Zorlu’ya göreyse, Güney fazla şey biliyordur! Çalõştõğõ ajansõn merkezi Fransa’da olunca Gü- ney, Paris’e gider. Ziyaretleri sõrasõnda tanõdõk- larõndan Edouard Sablier, Güney’e Le Mon- de’da çalõşmasõnõ teklif eder. Ajans ve gazete- de çalõşmak Güney’i yorar. Tam o günlere denk gelen süreçteyse İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesinden iyi bir teklif gelir. Biraz da tedir- gin olarak İsrail’e gider. Uzun yõllar orada ya- şar. 1995’te emekli olur. Bir asra yaklaşan hayat serüveninde 100’e beş kala aramõzdan ayrõlõr Erol Güney. Geriye kalansa büyük bir kültür hazinesi ve ardõnda kalan o di- zelerdir, biricik evladõ, kedisi Edibe’ye adanan: “Çıkar mısın bahar günü sokağa / İşte böy- le olursun. / Böyle yattığın yerde / Düşünür düşünür / Durursun.” (O. Veli) (1) Erol Güney’in Ke(n)disi / Haluk Oral-M. Şeref Özsoy / YKY / 2005 Göçebe bir kültür insanõ Odesa’da doğdu. Batum’dan İstanbul’a geldi. 1937’de Türk vatandaşõ oldu. Tercüme Bürosu’nda klasikleri Türkçeye kazandõrdõ. Vatandaşlõktan çõkarõlõnca Paris’te gazetecilik yaptõ. İsrail’de yaşama veda etti. Kültür Servisi - Miraz Bezar’õn yönettiği Kürtçe Min Dit “Min Dît’ (Ben Gördüm) filmi bu kez de Ghent Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü”ne değer görüldü. Ödüllü kõsa filmleriyle tanõnan Bezar’õn ilk uzun metrajlõ filmi olan ‘Min Dît’ daha önce de San Sebastian ve Hamburg Film Festivalleri’nde ödül kazanmõştõ. Şenay Orak, Muhammed Al, Hakan Karsak, Berivan Ayaz, Fahriye Çelik, Alişan Önlü’nün rol aldõğõ film, Diyarbakõr’da yaşayan, savaş şiddetine maruz kalmõş çocuklarõ anlatõyor. 46. Antalya Altõn Portakal Film Festivali’nde Türkiye galasõ gerçekleşen film, içinde geçen ‘Kürdistan’ sözcüğü nedeniyle gala sonrasõ gerginliğe neden olmuş, Bezar ise kendini “Gözünüzün önünde olanlara kulak verin istedik” sözleriyle savunmuştu. Film ayrõca, Altõn Portakal’da yarõşan ilk Kürtçe film olma özelliğini de taşõyor. M İ R A Z B E Z A R ’ I N F İ L M İ ‘Min Dît’ bir ödüldahaaldõ Geçen hafta yitirdiğimiz gazeteci, çevirmen, yazar Erol Güney’in 95 yõllõk yaşam serüveni Kültür Servisi - Türk ressam, karikatürist, yazar ve yönetmen Abidin Dino’nun sanat- sal ve düşünsel yaratõm dünyasõndan çõkõşla ‘imece’ kavramõnõn temel ekseninde kurgu- lanan İMECE 2009 Güzel Sanatlar ve Tasa- rõm Sempozyumu, 18 Ekim’de Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde baş- lõyor. 24 Ekim’e dek devam edecek etkinli- ğin amacõ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanõ Prof. Zehra Çobanlı’nõn söylediklerine ba- kõlõrsa, farklõ disiplinlerden ulusal ve ulus- lararasõ sanatçõlarõ, tasarõmcõlarõ, akademis- yenleri, düşünürleri, araştõrmacõlarõ ve öğ- rencileri bir araya getirerek, ‘imece’ kavra- mõnõ yeniden yorumlayõp sanatsal ve düşün- sel yaratõcõlõğõ dünya, kültür, gelenek ve ge- lecek kavramlarõyla birlikte düşünüp tartõşa- rak medeniyetler arasõ bilgi paylaşõmõnõ güç- lendirmek. Sempozyum kapsamõnda ayrõca Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde 21 Ekim- 21 Kasõm arasõnda devam edecek “Topluca” adlõ bir Abidin Dino sergisi de açõ- lacak. Dino’nun 139 eserinin yer aldõğõ ser- gide eserler Ferit Edgü ve Güzin Dino ko- leksiyonlarõndan Ferit Edgü tarafõndan der- lenip, “Eller”, “Yüzler”, “Çernobil”, “Ki- tap İllüstrasyonları” ve “Çiçeklemeler” adõ altõnda beş grupta toplandõ. Sergide aynõ za- manda sanatçõ ile ilgili yayõnlanmõş kitaplar, fotoğraflar ve sergi afişlerinden oluşan bir ar- şiv de yer alacak. Sempozyum ayrõca 22-31 Ekim tarihleri arasõnda Anadolu Üniversitesi Kütüphane Ser- gi Salonlarõ’nda düzenlenecek Jürili Sem- pozyum etkinliklerini de kapsõyor. Ulus- lararasõ katõlõmlõ olan bu karma sergiye 85 sa- natçõ toplam 121 eserle başvurdu ve başvu- rular arasõndan 41 sanatçõnõn 44 eseri sergi- lenmek üzere kabul edildi. (Sempozyumlar ve sergi için ayrõntõlõ bilgi www.imece2009.ana- dolu.edu.tr ’de) Abidin Dino’yla imece SergidekiyapıtlarFeritEdgüveGüzin Dino’nunkoleksiyonlarındanseçildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear