26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 29 OCAK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Sivil İnisiyatif (?) Pazartesi günü çıkan “Kantarın Topuzu...” baş- lıklı yazıda siyasetçilerin, kavramların çarpıtılma- sı ve içlerinin boşaltılması konusundaki başarı- larından söz etmiştim. Sayın Başbakan’ın, partisinin son grup top- lantısındaki konuşması, konuyu bir kez daha gündeme getirmenin adeta farz olduğunu gös- teriyor. Çünkü “kavram kargaşası” giderek “kavram karmaşası” olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumda. Sayın Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi Ge- nel Başkanı ve Başbakan sıfatıyla yaptığı ko- nuşmada, beğenmediği haberleri veren gazete- lere boykot çağrısında bulunma geleneğini sür- dürdü. Bu çağrı da, “Gündemi değiştirme girişiminin öğelerinden biri miydi” diye düşünmeden ede- miyor insan. Ve zorunlu olarak akla bir Bektaşi fıkrası geli- yor. Baba Erenler, gömleğini yıkamasını önerenle- rin isteğine uyup gömleğini derede bir güzel yı- kamış. Ancak “gömlek yıkama” önerileri kesilmemiş. Bu önerilere de uyan Baba Erenler, bir kez daha önerilince patlamış: “Be hey imanım. Biz dünya- ya gömlek yıkamaya mı geldik!” Başbakan’ın, kimsenin pek ciddiye almadığı satış raporlarından anlaşılan boykot çağrıları kar- şısında insanın “Be hey imanım. Dünyaya Baş- bakan’ın haksız açıklamalarına yanıt yazmaya mı geldik” diyesi geliyor. Bu kez konumuz boykot çağrısı değil. Başba- kan’ın gerekçesi. Diyor ki: “Ben burada sivil ini- siyatif kullanıyorum.” “Bir başbakan sivil inisiyatif kullanabilir mi” so- rusunun ayrıntılı yanıtını uzmanlara bırakıp Tür- kiye’de “sivil toplum örgütü” olarak kullanılan, ama aslında İngilizce sözcüklerin baş harfleriyle “NGO” diye anılan “Hükümet Dışı Örgütler” kav- ramına gelelim. Bu kavram, “hükümetin karışmadığı, yönlen- dirmediği örgütler” anlamını taşıyor. Oysa bizde asker-sivil ayrımına dayalı bir “si- vil” kavramı var. Bu kavramın içi de herkesin canının istediği gi- bi dolduruluyor. Gerçek “hükümet dışı örgütler” neredeyse iki elin parmakları kadar. Avrupa’nın çeşitli ülkelerine kıyasla yok denecek sayıda. Bu açığı kapatmanın yolu da, meslek odalarını, mes- lek örgütlerini, sendikaları, çeşitli cemaatleri, hat- ta tarikatları bile bu kapsamda sayarak arttır- maktan geçiyor. Yanlış ama, ülkemizin gerçeklerinden biri de bu. Sayın Başbakan bu yanlışı değiştirmek yerine, neredeyse hükmetin de “sivil toplum örgütü” kapsamında olduğunu anlatmaya çalışan bir bi- çeme öncelik tanıyor. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları, yerel yö- netim seçimleri nedeniyle bir kez daha gündeme geldi. Siyasal iktidar da eski gerekçesini yineleyerek “Devlet memurlarının dokunulmazlıklarının kaldı- rılmasından başlayalım” önerisini ortaya attı. Memur dokunulmazlıklarının kaldırılmamasının gerekçesini de vurguladı. “Muhalefet kaldırma önerilerimizi desteklemiyor.” Sanırsınız ki iktidar, her yasa değişikliğini mu- halefet partileriyle ortaklaşa, anlaşarak yapıyor. Oysa bırakın muhalefetin ret oyu kullandığı ya- sa değişikliklerini, anayasaya aykırılık görüşüyle iptal davası açtığı çok sayıda değişiklik var. Bu kapsamdaki son örnek de “2-B arazisine satış yolunu açma ve orman talanını kolaylaştır- ma” amacıyla değiştirildiği iddialarının ortaya atıl- dığı “Tapulama Yasası” değişikliği. İktidarın bu yasayı çıkarmak için muhalefeti yok sayarken, memur dokunulmazlıklarını kal- dırmak için kendi oyçoğunluğunu yok sayması- nın çelişkisini anlamak olası mı? İnanan biri varsa açıklasa da öğrensek. oerinc@cumhuriyet.com.tr Gaffar Okkan ve 5 güvenlik görevlisi Diyarbakõr’da pusu kurularak öldürüldü Hizbullah’a kök söktürdü E vli ve iki çocuk babasõ olan Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 günü Diyar- bakõr’da pusu kurularak öldürüldü. Emniyet Müdürü Okkan’la birlikte 5 gü- venlik görevlisi de teröristlerin Kalaşnikof silahlarla açtõğõ ateş sonucu şehit düştü. Olay kentin Şehitlik Semti’nde Emniyet Müdürlüğü’ne 150 metre mesafedeki Et ve Balõk Kurumu önündeki kavşakta saat 17.55’te meydana geldi. Gaffar Okkan, Emniyet Müdürlüğü binasõndan ayrõldõktan hemen sonra, makam otomobiline ve ar- kadan gelen koruma polislerinin bulundu- ğu araca ateş açõldõ. Şehit polis memurla- rõnõn özel kalem görevlisi Mehmet Kamalı, emniyet müdürünün korumalarõ Sabri Gün, Mehmet Sepetçi, Atilla Durmuş ve Selahattin Baysoy olduğu belirlendi. Kri- tik görevde bulunan ve sürekli tehdit altõn- da bulunan Okkan’õn, makam otomobilinin zõrhlõ olmamasõ tartõşmalara neden oldu. Diyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar Ok- kan ve 5 polis memurunun katledilmesi, top- lumun her kesimince sert bir dille kõnandõ. Saldõrõ sonrasõnda Diyarbakõr’da geniş çaplõ bir operasyon başlatõldõ. Özellikle Bağ- lar ve Şehitlik ile Suriçi semtlerinde çok sa- yõda eve polis tarafõndan operasyon dü- zenlendi, kuşkulu görülen yüzlerce kişi gözaltõna alõndõ. Bu arada Diyarbakõr Valiliği yaptõğõ ya- zõlõ açõklamayla Emniyet Müdürü Okkan ve arkadaşlarõnõ şehit eden teröristlerin bildi- rilmesi için ihbar telefonlarõnõ duyurdu. Tüm vatandaşlardan hainlerin yakalanmasõ için yardõm beklendiği belirtilen açõklamada, sal- dõrganlarõn yakalanmasõnõn kentin ‘namus borcu’ olduğu, Diyarbakõr halkõnõn bu du- yarlõlõğõ göstereceği kaydedildi. Duyuruda “Katillerin adresini veya saklandıkları ye- ri bilenlerin insanlık adına, şehitlerimi- zin kanı kurumadan ihbarda bulunma- larını istiyoruz” denildi. Hizbullah imzasını attı İlk incelemelerde saldõrõ sõrasõnda 3 el bombasõ atõldõğõ, bunlardan birinin patladõğõ, teröristlerin 15 Kalaşnikof tüfek ve iki Makarof tabanca kullandõklarõ açõklandõ. Olay yerinde 469 Kalaşnikof, 10 Makarof ve 48 adet de 9 milimetrelik boş kovan ele geçirildiği, balistik inceleme sonucu, Ka- laşnikof kovanlarõnõn 15 ayrõ silahtan, 10 boş kovanõn Makarof tabancadan, 48’inin de gü- venlik güçlerinin kullandõğõ dört ayrõ ta- bancadan çõktõğõ belirlendi. Saldõrõyõ ger- çekleştirenlerin sayõsõnõn ise 15 olduğu kesinlik kazandõ. Bu arada Hizbullah’õn kul- landõğõ bilinen silahlardan Makarov’un olay yerinde “imza” amacõyla bõrakõldõğõ bildirildi. Beykoz operasyonunun altyapısını hazırladı 2000 yõlõ öncesi ve sonrasõnda Hizbul- lah’a en büyük darbe Diyarbakõr’da vu- ruldu. Okkan’õn bizzat yönettiği, 250 nok- taya yönelik operasyonlarda 462 örgüt mensubu yakalanmõş, 122’si tutuklanmõş- tõ. Okkan’õn şehit edildiği gün bile Diyar- bakõr DGM’ye 10 Hizbullah militanõ çõ- karõlmõştõ. Hizbullah’õn “İlim Kanadı”nõ çökerten Okkan, örgütün 800 sayfa belgesini ince- leterek, ünlü Beykoz operasyonunun alt- yapõsõnõ hazõrladõ ve lideri Hüseyin Veli- oğlu’nun 17 Ocak 2000’de düzenlenen operasyonda öldürülmesini sağladõ. Bu operasyonun ardõndan binlerce militanõ ya- kalanan örgüt, Okkan’õ ölüm listesinin ba- şõna koydu. Ancak Okkan operasyonlarõn süreceğini belirtiyor ve katledilmeden kõ- sa süre önce, 15 Ocak 2001 tarihinde, yap- tõğõ basõn toplantõsõnda 26 tetikçinin adõnõ açõklõyor ve Hizbullah’õn çökertilmesinde son adõmõn bu tetikçilerin yakalanmasõ ol- duğunu belirtiyordu. Uğur Mumcu suikastõnõn 8. yõldönü- münde gerçekleştirilen bu saldõrõ, “Suikast için özel bir gün mü seçildi” sorusunu da gündeme getiriyordu. Okkan faili meçhul cinayetlerin aydõnlatõlmasõna giden yolu açarak Hizbullah’la mücadele etmiş, İs- tanbul Beykoz’da, Diyarbakõr’da ve Bat- man’da ele geçen dokümanlar ve kasetle- ri inceledikten sonra Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nõn katilinin Hiz- bullah olduğuna inanmõştõ. Mahmut Kõşlalõ: Bu cinayeti Atatürk karşõtlarõ gerçekleştirdi A hmet Taner Kõşlalõ’nõn ağabeyi Mah- mut Kõşlalõ, kardeşini şu cümlelerle anlattõ: Bizim annemiz ilkokul öğret- meniydi, babam da Kurtuluş Savaşõ’ndan sonra Ziraat Bankasõ’nda çalõşmaya başla- mõş, Zile’ye atanmõşlardõ. Ahmet, Zile’de dünyaya geldi. Savaş yõllarõydõ, çok zor koşullar altõnda ya- şõyorduk. Kâğõdõn kalemin bile olmadõğõ yõl- lardõ. Ahmet’in daha okumasõ yazmasõ yoktu, ama resim yapmaya büyük bir ilgisi vardõ. O yõllarda eline geçirdiği kalemlerle duvara re- sim çizerdi. Boy aynasõnõn karşõsõna geçer ko- nuşmalar yapardõ. Ahmet ilkokula Zile’de başladõ. Çok iyi ha- tõrlõyorum, bütün gün kitap okur, elinden hiç kitap düşmezdi. Okumaya ilgisi o yaşlarda başladõ. Sinemaya gider, sinemadan dönünce bir buçuk saat anneme filmi anlatõrdõ. Annem ve babam, ağabeyim Mehmet Ali ile beni Galatasaray Lisesi’ne gönderdiler. Çok büyük sõkõntõlara katlandõlar. Ahmet, Kilis Or- taokulu’nda okudu. O yõllarda, çok ilginçtir, Kilis’te çõkan haftalõk gazetelerde edebi yazõ- lar yazõyordu. Yine ortaokulda okurken, milli bayramlarda Ahmet’e konuşma yaptõrmaya başlamõşlar. Liseyi bitirince, Ankara’ya geldi. Ağabeyim Mehmet Ali de Ankara’da gazeteciliğe başla- mõştõ. Ahmet, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gir- di. Burayõ bitirince, Fransa’ya doktora yap- maya gönderdiler. Ben o sõralarda Kuzey Al- manya’daydõm. Fransa’ya gidip geliyordum, onunla görüşüyorduk. Ahmet Türkiye’ye döndü, Hacettepe Üniver- sitesi’nde hocalõk yapmaya başladõ. Zamanla, dersini dinlemek için başka fakültelerden de öğrenciler gelmeye başladõ. Birçok öğrenci bana gelip, “Sõnõfõnda yer kalmadõ bize torpil yapsõn, biz dersine girmek istiyoruz” derlerdi. Vereceği derslere iyi hazõrlanõrdõ, bunu fark etmemek olanaksõzdõ. Askerlik dönüşü, Hacettepe Üniversite- si’ndeki görevini sürdüremedi. Üniversiteden ona “Sizin dersiniz kaldõrõldõ” dendi. Ahmet bunun üzerine Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne geçti. Yankõ dergisinde yazmaya başladõ. On- dan sonra, biliyorsunuz bakan oldu. Kalemi de çok iyiydi. Öğrencileri ve okuyu- cularõ üzerinde etkili bir insandõ. Cumhuri- yet’te yazmaya başladõğõnda bazõ tehditler ol- muş, ama fazla konuşmazdõ bu konuda. Benim düşüncem şu, bu cinayeti Atatürk karşõtlarõ gerçekleştirdi. İlk davaya katõldõm, sanõklarõn durumlarõna acõdõm. Hiçbirinin Ahmet’in bir yazõsõnõ okuduğunu sanmõyorum… ‘ H İ Z B U L L A H B İ T M E D İ ’ E mniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, 15 Ocak’ta Cumhuriyet gazetesi Diyarbakõr Büro Şefi Mahmut Oral ile terör örgütlerine ilişkin bir röportaj yapmõştõ. Okkan, Hizbullah’õn Türkiye gündemine oturduğu ve Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü 17 Ocak 2000 Beykoz operasyonundan sonra şeriatçõ örgütü değerlendirmiş, Hizbullah’õn henüz bitmediğini, kimlikleri belirlenen 26 tetikçiyi yakalamak için operasyonlarõn sürdürüldüğünü söylemişti. Okkan suikastõ bağlantõlõ 5 ayrõ dava görüldü. Davalarõn çoğu 2007 yõlõnda sonuçlandõ. Bu davalardan yalnõzca birinde, 3 sanõğõn eylem ile bağlantõsõ tespit edilirken, geri kalan dört davada yargõlanan 11 sanõğõn olaya ilişkin bir bağlantõsõnõn olmadõğõna vurgu yapõldõ. Diyarbakõr Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan 1952 yõ- lõnda Sakarya’nõn Hendek ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve or- taokulu burada tamamladõktan son- ra Ankara Polis Enstitüsü’ne girdi ve 1970 yõlõnda görevine başladõ. Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa- kültesi mezunu olan Okkan, İzmir, Eskişehir, Urfa ve Kars’ta görev yaptõktan sonra Diyarbakõr Emni- yet Müdürlüğü’ne atandõ. Diyarbakõr’da 1998 yõlõnda göreve başlayan Ok- kan, meslek yaşamõ boyunca cesa- reti ve görevine bağlõlõğõ ile tanõn- dõ. Göreve gelmesiyle kentin özel- likle sosyal yaşantõsõnda gözle gö- rülür değişiklikler oldu. Diyarba- kõrspor Kulübü Başkanõ olarak sporla yakõndan ilgilenen ve halk- la iç içe yaşayan Okkan, Diyarba- kõrspor’un 1’inci Lig’e çõkmasõ için de büyük çaba harcadõ. Halkõn bü- yük sempati beslediği Okkan bir dö- nemler Güneydoğu’nun Paris’i ola- rak adlandõrõlan kente ye- niden hayat vermeye baş- ladõklarõnõ ve bölge insa- nõnõn, yavaş yavaş oksijen çadõrõndan çõktõğõnõ ifade etmiş ve şunlarõ söyle- mişti: “Terör, sadece si- lahla yenilmez. İnsanlarõ dağdan, bayõrdan, kah- veden çõkarõp tribüne ge- tiriyoruz. Artõk Diyar- bakõrspor gibi bir bek- lentileri var. Sokaktaki işsiz de, otelci de, taksi- ci de Diyarbakõrspor’un 1. Lig’e çõkmasõnõ göz- lüyor...” Diyarbakõr seni unutmayacak Gaffar Okkan’a görkemli tören S ilahlõ ve bombalõ saldõrõ so- nucu yaşamõnõ yitiren Em- niyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve 5 meslektaşõ, 25 bin yurttaşõn katõldõğõ görkemli bir törenle Diyarbakõr’dan uğurlandõ. Türk bayraklarõna sarõlõ cenazele- re vatandaşlar alkõşlarla karanfil- ler attõlar. İlk kez bir emniyet mensubu için üstelik de Diyarbakõr’da halk so- kaklara döküldü, sloganlar attõ ve cinayete tepkisini ortaya koydu. Son 20 yõlõnõ terörü en sõcak şe- kilde yaşayarak geçiren Diyarba- kõrlõlar, Okkan’õn resimlerini ve Türk bayraklarõ taşõyarak teröre la- net yağdõrdõlar... Herkesin gözya- şõ döktüğü törende “Gaffar’lar öl- mez”, “Diyarbakır seni unut- mayacak”, “Gaffar’a uzanan eller kırılsın”, “Katiller bulunsun”, “Seninle gurur duyuyoruz” slo- ganlarõ atõldõ. Yõllardõr terör örgütlerinin baskõla- rõyla kepenk kapatan yurttaşlar bu kez kendi özgür iradeleriyle kepenklerini indirdiler, duyduklarõ üzüntüyü sim- gelemek için siyah bayraklar astõlar. Halka açõk eğlence yerlerinden, tekel bayilerine, mahalle bakkallarõndan ünlü markalarõn satõldõğõ lüks mağa- zalara, matbaalara kadar birçok işye- rine “Saldırıyı kınamak için bugün kepenklerimizi açmayacağız”, “De- ğerli emniyet müdürümüzün vefa- tından dolayı yastayız”, “Gaffar kardeşimizin katlinden dolayı ka- palıyız”, “Bugün büyük acımız, bundan dolayı kapalıyız” şeklinde yazõlar asõlmasõ dikkati çekti. Dolmuşçu esnafõ da saldõrõya tep- kilerini kontak kapatarak gösterdi. Diyarbakõr’da bütün dolmuş hatlarõnda çalõşan esnaf araba çalõştõrmazken araçlarõn antenlerine de siyah kurde- leler takõldõ. Yurdun dört bir tarafõn- dan da Diyarbakõr Valiliği’ne siyah çe- lenkler geldi. D iyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar Okkan memleketi Hendek’te düzen- lenen görkemli bir törenle toprağa verildi. Binlerce kişinin katõldõğõ törende te- rör nefretle kõnandõ. Bir poşet içinde Diyar- bakõr’dan getirilen toprak da Okkan’õn meza- rõna döküldü. Okkan’õn cenazesinin tören alanõna taşõn- masõ sõrasõnda yurttaşlar, “Hendek seninle gurur duyuyor”, “Kahrolsun PKK, kah- rolsun terör”, “Polise uzanan eller kırıl- sın” sloganlarõnõ attõlar. Yurttaşlar ayrõca “Sen ölmedin kalbimizdesin, terör orta- mında beslenenler, bu millet er geç yaka- nıza yapışacaktır”, “Katiller yakalansın, şehitlerin kanı yerde kalmasın” yazõlõ pan- kartlar da taşõdõlar. En çok dikkati ise “Kah- rolsun Hizbullah” pankartõ çekti. Ayrõca ilçede yurttaşlar, kepenklerini kapa- tarak camlarõna “Şehit cenazemizden dolayı işyerimiz kapalıdır” yazõlarõ astõlar. Cumhu- riyet Alanõ araç trafiğine kapatõlõrken araçlara ve işyerlerine siyah kurdele takõldõ. İlçenin çeşitli yerlerine siyah bez üzerine yazõlõ “Ba- şımız sağ olsun” pankartlarõ ile bina ve iş- yerlerine Okkan’õn resimleri asõldõ. Karne alan öğrencilerin karnelerinin üzerine Ok- kan’õn fotoğrafõnõ yapõştõrmalarõ dikkat çekti. YARIN: ZERRİN OKKAN’DAN MEKTUP VE NECİP HABLEMİTOĞLU TERÖRE KARŞI SPOR Gaffar Okkan eşi Zerrin Okkan’la ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tunceli ba- ğõmsõz milletvekili Kamer Genç, dün TBMM Genel Kurulu’nu yöneten AKP’li Başkanveki- li Eyüp Cenap Gülpınar’õn kendisini odasõna çağõrarak üzerine yürüdüğünü ve küfrettiğini söyledi. Gülpõnar ise “Konuyu çarpıtmıştır. Küfür bize yakışmaz. Küfretmedim” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda dün Devlet Baka- nõ Cemil Çiçek sözlü sorularõ yanõtladõ. Ka- mer Genç, sorularõna verilen yanõtlarõ yetersiz bulurken itirazlarõnõ dile getirdi. Birleşimi yö- neten Başkanvekili Eyüp Cenap Gülpõnar ken- disine müdahale edince, Genç “Hükümete alet olmayın” dedi. Bu sözlere tepki gösteren Gülpõnar “Sözünü geri al” diye bağõrdõ. Geri- lim yükselirken Gülpõnar oturuma ara verdi. Kamer Genç, düzenlediği basõn toplantõsõnda, Çalõk Grubu, Enver Ören ve Vahit Kiler’le ilgili önergelerine yanlõş cevaplar verilince söz aldõğõnõ, kendisini susturmak isteyen Gülpõ- nar’a “Hükümete sahip çıkmayın” dediğini aktardõ. Oturuma verilen arada kendisini oda- sõna çağõran Gülpõnar’õn AKP grup başkanve- killerinin önünde üzerine yürüyerek, küfretti- ğini kaydeden Genç, “Sürekli kızarıp, boza- rıyor, bağırıp, çağırıyor. Aniden bir kalp krizi geçirebilir, ciddi rahatsızlığı var. Kötü bir şeye sebebiyet vermek istemiyorum. Bu arkadaşa başka görev versinler. Böyle yö- netim, böyle başkanvekilliği olmaz” dedi. GENÇ, GÜRPINAR’I SUÇLADI Meclis’te küfür tartışması
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear