Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
29 OCAK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 7
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Sivil İnisiyatif (?)
Pazartesi günü çıkan “Kantarın Topuzu...” baş-
lıklı yazıda siyasetçilerin, kavramların çarpıtılma-
sı ve içlerinin boşaltılması konusundaki başarı-
larından söz etmiştim.
Sayın Başbakan’ın, partisinin son grup top-
lantısındaki konuşması, konuyu bir kez daha
gündeme getirmenin adeta farz olduğunu gös-
teriyor.
Çünkü “kavram kargaşası” giderek “kavram
karmaşası” olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış
durumda.
Sayın Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi Ge-
nel Başkanı ve Başbakan sıfatıyla yaptığı ko-
nuşmada, beğenmediği haberleri veren gazete-
lere boykot çağrısında bulunma geleneğini sür-
dürdü.
Bu çağrı da, “Gündemi değiştirme girişiminin
öğelerinden biri miydi” diye düşünmeden ede-
miyor insan.
Ve zorunlu olarak akla bir Bektaşi fıkrası geli-
yor.
Baba Erenler, gömleğini yıkamasını önerenle-
rin isteğine uyup gömleğini derede bir güzel yı-
kamış.
Ancak “gömlek yıkama” önerileri kesilmemiş.
Bu önerilere de uyan Baba Erenler, bir kez daha
önerilince patlamış: “Be hey imanım. Biz dünya-
ya gömlek yıkamaya mı geldik!”
Başbakan’ın, kimsenin pek ciddiye almadığı
satış raporlarından anlaşılan boykot çağrıları kar-
şısında insanın “Be hey imanım. Dünyaya Baş-
bakan’ın haksız açıklamalarına yanıt yazmaya mı
geldik” diyesi geliyor.
Bu kez konumuz boykot çağrısı değil. Başba-
kan’ın gerekçesi. Diyor ki: “Ben burada sivil ini-
siyatif kullanıyorum.”
“Bir başbakan sivil inisiyatif kullanabilir mi” so-
rusunun ayrıntılı yanıtını uzmanlara bırakıp Tür-
kiye’de “sivil toplum örgütü” olarak kullanılan,
ama aslında İngilizce sözcüklerin baş harfleriyle
“NGO” diye anılan “Hükümet Dışı Örgütler” kav-
ramına gelelim.
Bu kavram, “hükümetin karışmadığı, yönlen-
dirmediği örgütler” anlamını taşıyor.
Oysa bizde asker-sivil ayrımına dayalı bir “si-
vil” kavramı var.
Bu kavramın içi de herkesin canının istediği gi-
bi dolduruluyor. Gerçek “hükümet dışı örgütler”
neredeyse iki elin parmakları kadar. Avrupa’nın
çeşitli ülkelerine kıyasla yok denecek sayıda. Bu
açığı kapatmanın yolu da, meslek odalarını, mes-
lek örgütlerini, sendikaları, çeşitli cemaatleri, hat-
ta tarikatları bile bu kapsamda sayarak arttır-
maktan geçiyor.
Yanlış ama, ülkemizin gerçeklerinden biri de
bu.
Sayın Başbakan bu yanlışı değiştirmek yerine,
neredeyse hükmetin de “sivil toplum örgütü”
kapsamında olduğunu anlatmaya çalışan bir bi-
çeme öncelik tanıyor.
Milletvekillerinin dokunulmazlıkları, yerel yö-
netim seçimleri nedeniyle bir kez daha gündeme
geldi.
Siyasal iktidar da eski gerekçesini yineleyerek
“Devlet memurlarının dokunulmazlıklarının kaldı-
rılmasından başlayalım” önerisini ortaya attı.
Memur dokunulmazlıklarının kaldırılmamasının
gerekçesini de vurguladı. “Muhalefet kaldırma
önerilerimizi desteklemiyor.”
Sanırsınız ki iktidar, her yasa değişikliğini mu-
halefet partileriyle ortaklaşa, anlaşarak yapıyor.
Oysa bırakın muhalefetin ret oyu kullandığı ya-
sa değişikliklerini, anayasaya aykırılık görüşüyle
iptal davası açtığı çok sayıda değişiklik var.
Bu kapsamdaki son örnek de “2-B arazisine
satış yolunu açma ve orman talanını kolaylaştır-
ma” amacıyla değiştirildiği iddialarının ortaya atıl-
dığı “Tapulama Yasası” değişikliği.
İktidarın bu yasayı çıkarmak için muhalefeti
yok sayarken, memur dokunulmazlıklarını kal-
dırmak için kendi oyçoğunluğunu yok sayması-
nın çelişkisini anlamak olası mı?
İnanan biri varsa açıklasa da öğrensek.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Gaffar Okkan ve 5 güvenlik görevlisi Diyarbakõr’da pusu kurularak öldürüldü
Hizbullah’a kök söktürdü
E
vli ve iki çocuk babasõ olan Gaffar
Okkan, 24 Ocak 2001 günü Diyar-
bakõr’da pusu kurularak öldürüldü.
Emniyet Müdürü Okkan’la birlikte 5 gü-
venlik görevlisi de teröristlerin Kalaşnikof
silahlarla açtõğõ ateş sonucu şehit düştü.
Olay kentin Şehitlik Semti’nde Emniyet
Müdürlüğü’ne 150 metre mesafedeki Et ve
Balõk Kurumu önündeki kavşakta saat
17.55’te meydana geldi. Gaffar Okkan,
Emniyet Müdürlüğü binasõndan ayrõldõktan
hemen sonra, makam otomobiline ve ar-
kadan gelen koruma polislerinin bulundu-
ğu araca ateş açõldõ. Şehit polis memurla-
rõnõn özel kalem görevlisi Mehmet Kamalı,
emniyet müdürünün korumalarõ Sabri
Gün, Mehmet Sepetçi, Atilla Durmuş ve
Selahattin Baysoy olduğu belirlendi. Kri-
tik görevde bulunan ve sürekli tehdit altõn-
da bulunan Okkan’õn, makam otomobilinin
zõrhlõ olmamasõ tartõşmalara neden oldu.
Diyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar Ok-
kan ve 5 polis memurunun katledilmesi, top-
lumun her kesimince sert bir dille kõnandõ.
Saldõrõ sonrasõnda Diyarbakõr’da geniş
çaplõ bir operasyon başlatõldõ. Özellikle Bağ-
lar ve Şehitlik ile Suriçi semtlerinde çok sa-
yõda eve polis tarafõndan operasyon dü-
zenlendi, kuşkulu görülen yüzlerce kişi
gözaltõna alõndõ.
Bu arada Diyarbakõr Valiliği yaptõğõ ya-
zõlõ açõklamayla Emniyet Müdürü Okkan ve
arkadaşlarõnõ şehit eden teröristlerin bildi-
rilmesi için ihbar telefonlarõnõ duyurdu. Tüm
vatandaşlardan hainlerin yakalanmasõ için
yardõm beklendiği belirtilen açõklamada, sal-
dõrganlarõn yakalanmasõnõn kentin ‘namus
borcu’ olduğu, Diyarbakõr halkõnõn bu du-
yarlõlõğõ göstereceği kaydedildi. Duyuruda
“Katillerin adresini veya saklandıkları ye-
ri bilenlerin insanlık adına, şehitlerimi-
zin kanı kurumadan ihbarda bulunma-
larını istiyoruz” denildi.
Hizbullah imzasını attı
İlk incelemelerde saldõrõ sõrasõnda 3 el
bombasõ atõldõğõ, bunlardan birinin patladõğõ,
teröristlerin 15 Kalaşnikof tüfek ve iki
Makarof tabanca kullandõklarõ açõklandõ.
Olay yerinde 469 Kalaşnikof, 10 Makarof
ve 48 adet de 9 milimetrelik boş kovan ele
geçirildiği, balistik inceleme sonucu, Ka-
laşnikof kovanlarõnõn 15 ayrõ silahtan, 10 boş
kovanõn Makarof tabancadan, 48’inin de gü-
venlik güçlerinin kullandõğõ dört ayrõ ta-
bancadan çõktõğõ belirlendi. Saldõrõyõ ger-
çekleştirenlerin sayõsõnõn ise 15 olduğu
kesinlik kazandõ. Bu arada Hizbullah’õn kul-
landõğõ bilinen silahlardan Makarov’un
olay yerinde “imza” amacõyla bõrakõldõğõ
bildirildi.
Beykoz operasyonunun
altyapısını hazırladı
2000 yõlõ öncesi ve sonrasõnda Hizbul-
lah’a en büyük darbe Diyarbakõr’da vu-
ruldu. Okkan’õn bizzat yönettiği, 250 nok-
taya yönelik operasyonlarda 462 örgüt
mensubu yakalanmõş, 122’si tutuklanmõş-
tõ. Okkan’õn şehit edildiği gün bile Diyar-
bakõr DGM’ye 10 Hizbullah militanõ çõ-
karõlmõştõ.
Hizbullah’õn “İlim Kanadı”nõ çökerten
Okkan, örgütün 800 sayfa belgesini ince-
leterek, ünlü Beykoz operasyonunun alt-
yapõsõnõ hazõrladõ ve lideri Hüseyin Veli-
oğlu’nun 17 Ocak 2000’de düzenlenen
operasyonda öldürülmesini sağladõ. Bu
operasyonun ardõndan binlerce militanõ ya-
kalanan örgüt, Okkan’õ ölüm listesinin ba-
şõna koydu. Ancak Okkan operasyonlarõn
süreceğini belirtiyor ve katledilmeden kõ-
sa süre önce, 15 Ocak 2001 tarihinde, yap-
tõğõ basõn toplantõsõnda 26 tetikçinin adõnõ
açõklõyor ve Hizbullah’õn çökertilmesinde
son adõmõn bu tetikçilerin yakalanmasõ ol-
duğunu belirtiyordu.
Uğur Mumcu suikastõnõn 8. yõldönü-
münde gerçekleştirilen bu saldõrõ, “Suikast
için özel bir gün mü seçildi” sorusunu da
gündeme getiriyordu. Okkan faili meçhul
cinayetlerin aydõnlatõlmasõna giden yolu
açarak Hizbullah’la mücadele etmiş, İs-
tanbul Beykoz’da, Diyarbakõr’da ve Bat-
man’da ele geçen dokümanlar ve kasetle-
ri inceledikten sonra Uğur Mumcu ve
Ahmet Taner Kışlalı’nõn katilinin Hiz-
bullah olduğuna inanmõştõ.
Mahmut Kõşlalõ: Bu cinayeti Atatürk karşõtlarõ gerçekleştirdi
A
hmet Taner Kõşlalõ’nõn ağabeyi Mah-
mut Kõşlalõ, kardeşini şu cümlelerle
anlattõ: Bizim annemiz ilkokul öğret-
meniydi, babam da Kurtuluş Savaşõ’ndan
sonra Ziraat Bankasõ’nda çalõşmaya başla-
mõş, Zile’ye atanmõşlardõ. Ahmet, Zile’de
dünyaya geldi.
Savaş yõllarõydõ, çok zor koşullar altõnda ya-
şõyorduk. Kâğõdõn kalemin bile olmadõğõ yõl-
lardõ. Ahmet’in daha okumasõ yazmasõ yoktu,
ama resim yapmaya büyük bir ilgisi vardõ. O
yõllarda eline geçirdiği kalemlerle duvara re-
sim çizerdi. Boy aynasõnõn karşõsõna geçer ko-
nuşmalar yapardõ.
Ahmet ilkokula Zile’de başladõ. Çok iyi ha-
tõrlõyorum, bütün gün kitap okur, elinden hiç
kitap düşmezdi. Okumaya ilgisi o yaşlarda
başladõ. Sinemaya gider, sinemadan dönünce
bir buçuk saat anneme filmi anlatõrdõ.
Annem ve babam, ağabeyim Mehmet Ali ile
beni Galatasaray Lisesi’ne gönderdiler. Çok
büyük sõkõntõlara katlandõlar. Ahmet, Kilis Or-
taokulu’nda okudu. O yõllarda, çok ilginçtir,
Kilis’te çõkan haftalõk gazetelerde edebi yazõ-
lar yazõyordu. Yine ortaokulda okurken, milli
bayramlarda Ahmet’e konuşma yaptõrmaya
başlamõşlar.
Liseyi bitirince, Ankara’ya geldi. Ağabeyim
Mehmet Ali de Ankara’da gazeteciliğe başla-
mõştõ. Ahmet, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gir-
di. Burayõ bitirince, Fransa’ya doktora yap-
maya gönderdiler. Ben o sõralarda Kuzey Al-
manya’daydõm. Fransa’ya gidip geliyordum,
onunla görüşüyorduk.
Ahmet Türkiye’ye döndü, Hacettepe Üniver-
sitesi’nde hocalõk yapmaya başladõ. Zamanla,
dersini dinlemek için başka fakültelerden de
öğrenciler gelmeye başladõ. Birçok öğrenci
bana gelip, “Sõnõfõnda yer kalmadõ bize torpil
yapsõn, biz dersine girmek istiyoruz” derlerdi.
Vereceği derslere iyi hazõrlanõrdõ, bunu fark
etmemek olanaksõzdõ.
Askerlik dönüşü, Hacettepe Üniversite-
si’ndeki görevini sürdüremedi. Üniversiteden
ona “Sizin dersiniz kaldõrõldõ” dendi. Ahmet
bunun üzerine Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne
geçti. Yankõ dergisinde yazmaya başladõ. On-
dan sonra, biliyorsunuz bakan oldu.
Kalemi de çok iyiydi. Öğrencileri ve okuyu-
cularõ üzerinde etkili bir insandõ. Cumhuri-
yet’te yazmaya başladõğõnda bazõ tehditler ol-
muş, ama fazla konuşmazdõ bu konuda. Benim
düşüncem şu, bu cinayeti Atatürk karşõtlarõ
gerçekleştirdi. İlk davaya katõldõm, sanõklarõn
durumlarõna acõdõm. Hiçbirinin Ahmet’in bir
yazõsõnõ okuduğunu sanmõyorum…
‘ H İ Z B U L L A H
B İ T M E D İ ’
E
mniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, 15
Ocak’ta Cumhuriyet gazetesi
Diyarbakõr Büro Şefi Mahmut Oral ile
terör örgütlerine ilişkin bir röportaj yapmõştõ.
Okkan, Hizbullah’õn Türkiye gündemine
oturduğu ve Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü
17 Ocak 2000 Beykoz operasyonundan sonra
şeriatçõ örgütü değerlendirmiş, Hizbullah’õn
henüz bitmediğini, kimlikleri belirlenen 26
tetikçiyi yakalamak için operasyonlarõn
sürdürüldüğünü söylemişti.
Okkan suikastõ bağlantõlõ 5 ayrõ dava görüldü.
Davalarõn çoğu 2007 yõlõnda sonuçlandõ. Bu
davalardan yalnõzca birinde, 3 sanõğõn eylem ile
bağlantõsõ tespit edilirken, geri kalan dört
davada yargõlanan 11 sanõğõn olaya ilişkin bir
bağlantõsõnõn olmadõğõna vurgu yapõldõ.
Diyarbakõr Emniyet Müdürü
Ali Gaffar Okkan 1952 yõ-
lõnda Sakarya’nõn Hendek
ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve or-
taokulu burada tamamladõktan son-
ra Ankara Polis Enstitüsü’ne girdi
ve 1970 yõlõnda görevine başladõ.
Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-
kültesi mezunu olan Okkan, İzmir,
Eskişehir, Urfa ve Kars’ta görev
yaptõktan sonra Diyarbakõr Emni-
yet Müdürlüğü’ne atandõ.
Diyarbakõr’da
1998 yõlõnda göreve başlayan Ok-
kan, meslek yaşamõ boyunca cesa-
reti ve görevine bağlõlõğõ ile tanõn-
dõ. Göreve gelmesiyle kentin özel-
likle sosyal yaşantõsõnda gözle gö-
rülür değişiklikler oldu. Diyarba-
kõrspor Kulübü Başkanõ olarak
sporla yakõndan ilgilenen ve halk-
la iç içe yaşayan Okkan, Diyarba-
kõrspor’un 1’inci Lig’e çõkmasõ için
de büyük çaba harcadõ. Halkõn bü-
yük sempati beslediği Okkan bir dö-
nemler Güneydoğu’nun Paris’i ola-
rak adlandõrõlan kente ye-
niden hayat vermeye baş-
ladõklarõnõ ve bölge insa-
nõnõn, yavaş yavaş oksijen
çadõrõndan çõktõğõnõ ifade
etmiş ve şunlarõ söyle-
mişti: “Terör, sadece si-
lahla yenilmez. İnsanlarõ
dağdan, bayõrdan, kah-
veden çõkarõp tribüne ge-
tiriyoruz. Artõk Diyar-
bakõrspor gibi bir bek-
lentileri var. Sokaktaki
işsiz de, otelci de, taksi-
ci de Diyarbakõrspor’un
1. Lig’e çõkmasõnõ göz-
lüyor...”
Diyarbakõr seni
unutmayacak
Gaffar Okkan’a görkemli tören
S
ilahlõ ve bombalõ saldõrõ so-
nucu yaşamõnõ yitiren Em-
niyet Müdürü Ali Gaffar
Okkan ve 5 meslektaşõ, 25 bin
yurttaşõn katõldõğõ görkemli bir
törenle Diyarbakõr’dan uğurlandõ.
Türk bayraklarõna sarõlõ cenazele-
re vatandaşlar alkõşlarla karanfil-
ler attõlar.
İlk kez bir emniyet mensubu için
üstelik de Diyarbakõr’da halk so-
kaklara döküldü, sloganlar attõ ve
cinayete tepkisini ortaya koydu.
Son 20 yõlõnõ terörü en sõcak şe-
kilde yaşayarak geçiren Diyarba-
kõrlõlar, Okkan’õn resimlerini ve
Türk bayraklarõ taşõyarak teröre la-
net yağdõrdõlar... Herkesin gözya-
şõ döktüğü törende “Gaffar’lar öl-
mez”, “Diyarbakır seni unut-
mayacak”, “Gaffar’a uzanan
eller kırılsın”, “Katiller bulunsun”,
“Seninle gurur duyuyoruz” slo-
ganlarõ atõldõ.
Yõllardõr terör örgütlerinin baskõla-
rõyla kepenk kapatan yurttaşlar bu kez
kendi özgür iradeleriyle kepenklerini
indirdiler, duyduklarõ üzüntüyü sim-
gelemek için siyah bayraklar astõlar.
Halka açõk eğlence yerlerinden, tekel
bayilerine, mahalle bakkallarõndan
ünlü markalarõn satõldõğõ lüks mağa-
zalara, matbaalara kadar birçok işye-
rine “Saldırıyı kınamak için bugün
kepenklerimizi açmayacağız”, “De-
ğerli emniyet müdürümüzün vefa-
tından dolayı yastayız”, “Gaffar
kardeşimizin katlinden dolayı ka-
palıyız”, “Bugün büyük acımız,
bundan dolayı kapalıyız” şeklinde
yazõlar asõlmasõ dikkati çekti.
Dolmuşçu esnafõ da saldõrõya tep-
kilerini kontak kapatarak gösterdi.
Diyarbakõr’da bütün dolmuş hatlarõnda
çalõşan esnaf araba çalõştõrmazken
araçlarõn antenlerine de siyah kurde-
leler takõldõ. Yurdun dört bir tarafõn-
dan da Diyarbakõr Valiliği’ne siyah çe-
lenkler geldi.
D
iyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar
Okkan memleketi Hendek’te düzen-
lenen görkemli bir törenle toprağa
verildi. Binlerce kişinin katõldõğõ törende te-
rör nefretle kõnandõ. Bir poşet içinde Diyar-
bakõr’dan getirilen toprak da Okkan’õn meza-
rõna döküldü.
Okkan’õn cenazesinin tören alanõna taşõn-
masõ sõrasõnda yurttaşlar, “Hendek seninle
gurur duyuyor”, “Kahrolsun PKK, kah-
rolsun terör”, “Polise uzanan eller kırıl-
sın” sloganlarõnõ attõlar. Yurttaşlar ayrõca
“Sen ölmedin kalbimizdesin, terör orta-
mında beslenenler, bu millet er geç yaka-
nıza yapışacaktır”, “Katiller yakalansın,
şehitlerin kanı yerde kalmasın” yazõlõ pan-
kartlar da taşõdõlar. En çok dikkati ise “Kah-
rolsun Hizbullah” pankartõ çekti.
Ayrõca ilçede yurttaşlar, kepenklerini kapa-
tarak camlarõna “Şehit cenazemizden dolayı
işyerimiz kapalıdır” yazõlarõ astõlar. Cumhu-
riyet Alanõ araç trafiğine kapatõlõrken araçlara
ve işyerlerine siyah kurdele takõldõ. İlçenin
çeşitli yerlerine siyah bez üzerine yazõlõ “Ba-
şımız sağ olsun” pankartlarõ ile bina ve iş-
yerlerine Okkan’õn resimleri asõldõ. Karne
alan öğrencilerin karnelerinin üzerine Ok-
kan’õn fotoğrafõnõ yapõştõrmalarõ dikkat çekti.
YARIN: ZERRİN OKKAN’DAN MEKTUP
VE NECİP HABLEMİTOĞLU
TERÖRE KARŞI SPOR
Gaffar
Okkan
eşi Zerrin
Okkan’la
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tunceli ba-
ğõmsõz milletvekili Kamer Genç, dün TBMM
Genel Kurulu’nu yöneten AKP’li Başkanveki-
li Eyüp Cenap Gülpınar’õn kendisini odasõna
çağõrarak üzerine yürüdüğünü ve küfrettiğini
söyledi. Gülpõnar ise “Konuyu çarpıtmıştır.
Küfür bize yakışmaz. Küfretmedim” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda dün Devlet Baka-
nõ Cemil Çiçek sözlü sorularõ yanõtladõ. Ka-
mer Genç, sorularõna verilen yanõtlarõ yetersiz
bulurken itirazlarõnõ dile getirdi. Birleşimi yö-
neten Başkanvekili Eyüp Cenap Gülpõnar ken-
disine müdahale edince, Genç “Hükümete
alet olmayın” dedi. Bu sözlere tepki gösteren
Gülpõnar “Sözünü geri al” diye bağõrdõ. Geri-
lim yükselirken Gülpõnar oturuma ara verdi.
Kamer Genç, düzenlediği basõn toplantõsõnda,
Çalõk Grubu, Enver Ören ve Vahit Kiler’le
ilgili önergelerine yanlõş cevaplar verilince söz
aldõğõnõ, kendisini susturmak isteyen Gülpõ-
nar’a “Hükümete sahip çıkmayın” dediğini
aktardõ. Oturuma verilen arada kendisini oda-
sõna çağõran Gülpõnar’õn AKP grup başkanve-
killerinin önünde üzerine yürüyerek, küfretti-
ğini kaydeden Genç, “Sürekli kızarıp, boza-
rıyor, bağırıp, çağırıyor. Aniden bir kalp
krizi geçirebilir, ciddi rahatsızlığı var. Kötü
bir şeye sebebiyet vermek istemiyorum. Bu
arkadaşa başka görev versinler. Böyle yö-
netim, böyle başkanvekilliği olmaz” dedi.
GENÇ, GÜRPINAR’I SUÇLADI
Meclis’te küfür
tartışması