26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 OCAK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 13kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B Evde çalışma odamda, masamın karşısındaki duvarda genç bir İn- gilizin resmi ve altında not defte- rinden birkaç satır asılı. Şunlar ya- zılmış not defterine: “Bu hayattan ne bekliyorum? Sadece sizi mutlu eden şeyler, yeterli değildir. Gü- dülerimizi tatmin eden şeyler, yal- nızca içimizdeki hayvanı doyurur. Ama ben kendimle gurur duymak istiyorum. Yani, daha fazlasını isti- yorum. Kendi yüzüme bakabilmek ve ölürken, yapmadığım şeylerden dolayı ağlamayı değil, fakat yapmış olduğum şeylerden dolayı gülüm- seyebilmeyi istiyorum...” Bu satırları yazan Thomas Hurn- dall, 2004 Ocak’ından beri yaşa- mıyor. 2003 Nisan’ında, Uluslar- arası Dayanışma Hareketi’nin (ISM) gönüllü üyesi olarak geldiği Gazze şeridinde, İsrailli askerlerin yağdır- dıkları kurşunlardan korunmak için aslında güvenli olmayan bir yere sı- ğınmak zorunda kalan, ikisi erkek biri kız üç küçük Filistinli çocuğu kurtarmak için harekete geçen ‘Tom’, kız çocuğunu getirdikten sonra kalan iki çocuğu da kurtar- mak üzere geri döndü. Ancak tam bu sırada İsrail ordusuna mensup bir keskin nişancı (sniper) tarafın- dan başından vuruldu. Londra’ya getirilen Tom, bitkisel hayattan kurtulamadı ve 13 Ocak 2004 tari- hinde öldü. Öldüğünde, 22 yaşın- daydı. Thomas Hurndall, İngiltere’de fotoğrafçılık ve gazetecilik öğreni- mi görüyordu. Üniversitesinden bir süre izin alarak, İsrail işgali altındaki bölgede yaşayan Filistinli sivil hal- kın içler acısı durumunu belgelemek ve gerektiğinde onlara yardım ede- bilmek için Gazze’ye gelmişti. Vu- rulduğunda, sırtında ISM, yani ‘si- vil’ bir kuruluş üyesi olduğunu gös- teren, fosforlu ve turuncu renkteki ceketi vardı. Bu nedenle, silahlı bi- riyle karıştırılabilmesi imkânsızdı. Olayın görgü tanığı olan bir kadın meslektaşı, Tom’un neden biraz beklemek yerine kurşun yağmuru- nun altına geri döndüğü yolunda- ki bir soruya, şu cevabı verdi: “Tom, böyleydi işte... Yardıma muhtaç insanları gördüğünde da- yanamazdı! O gün de öyle oldu... Tom, böyleydi işte!” Bu yazıyı yaz- dığım akşam, masamın başına oturmazdan önce CNBC-e kana- lında, Ridley Scott’un yönettiği “Black Hawk Dawn” adlı filmi izle- dim. Doksanlı yılların başında So- mali’de olanların anlatıldığı filmin sonlarına doğru, teğmeni canlan- dıran oyuncu Eric Bana, çatışma- ların ortasında başkalarını kurtar- mak için neden kendi hayatını hi- çe saydığını soran arkadaşına şu cevabı verir: “Savaş böyledir işte... ‘yanındaki’ önemlidir senin için …savaş, budur …savaşı bilmeyen, anlamaz bunu!” Peki, Thomas Hurndall’ı, henüz yirmili yaşlarının başındaki o hayat dolu genci, bambaşka iklimlerin ço- cukları için kendini kurşun yağmu- ru altına atmaya ne zorlamış ola- bilir? Bunun için o ‘kahramanlık’ de- nilen, zamanımızda epey yıpranmış ve tartışılır hale gelmiş olan kavra- mı kullanmak istemiyorum. Ayrıca öyle bir anda ‘Tom’un kahraman ol- ma tutkusuyla harekete geçtiğine de hiç inanmıyorum. Bence, daha yirmi bir yaşında iken, “Ölürken, yapmadığım şeylerden dolayı ağ- lamayı değil, fakat yapmış olduğum şeylerden dolayı gülümseyebilme- yi istiyorum…” diyebilmiş olan o de- likanlının, iki küçük çocuğu kurtar- mak için yola çıkarken, tek bir tut- kusu vardı: İnsan’a yakışır bir insan olabilmek! Thomas Hurndall, insanlığın ta- rihi boyunca insanoğlunun yüz akı sayılmış ne varsa hepsini sırtlanıp ölüm yoluna çıktı. Ve bunu yap- makla geçerli politikalar, geçerli ah- lak ölçütleri, geçerli insan ölçütle- ri adına ne varsa, hepsini kocaman ve iğrenç bir yalana, kendi kısacık hayatını da sıcaklığı ve parıltısı belki ancak güneşle yarışabilecek bir şiire dönüştürdü! acem20@hotmail.com ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Thomas Hurndall İçin Bir Ağıt… S iyasetin imar rantõna sevdalan- masõyla palazlanan “yık-yap-sat” sektörü, binlerce yõllõk özgün kent- lerimizi 50 yõlda “kimliksiz apartman yı- ğınları”na çevirdi. Hemen tüm kentlerimizi “tip”leştiren bu talanõn son aşamasõ kuleleşme... Artõk “özenli apartmanlar” bile yõkõlarak “gök- delen rezidanslar”a dönüşüyor; hatta “uzayla komşuluk” pazarlanõyor. Anadolu’da tarihin belki de en acõmasõz kültür katliamõnõ yaratan bu “liberal- muhafazakâr” şehircilik anlayõşõnõn “kent içi ulaşım”daki önceliği de “katlı kav- şak”lar... Otomobil uğruna cadde, meydan, pey- zaj, doku bõrakmayan; kentlerde azman çu- kurlar yaratan bu kavşaklarõn önderi ve “militan”õ ise Ankara Büyükşehir Belediye Başkanõ İ. Melih Gökçek. Neredeyse 100’e yaklaşan köprülü kav- şaklarla başkentimizde yarattõğõ “kalıcı” tahribat sanki doğru bir uygulamaymõş gi- bi diğer kentlerde de “örnek” alõndõ. Bur- sa, Antalya, Konya, Denizli, Kayseri, Ga- ziantep ve diğerlerinde belediye başkan- larõnõn en çok övündükleri “hizmet”(!), halk arasõndaki adõyla “bat-çık”lar... Ankara’daki önderliğini, yargõnõn “dur” kararlarõnõ bile dinlemeden sürdüren Me- lih Gökçek, Kanal B’deki programõmõzda “Kentin en önemli binaları artık algı- lanamıyor” dediğimde şunlarõ söylemiş- ti: “İşlerine yetişecekler alttan geçer giderler, acelesi olmayanlar ise yan yol- dan binaları seyredebilirler..” (29 Kasõm 2009-İmar Dosyasõ) Peki, bu anlayõşõn acaba “imar kavra- mı” nasõldõr? Başkentimiz yõllardõr nasõl bir şehircilik kafasõyla kentleşiyor? Bunlarõn yanõtlarõ için de programõn “bant çö- zümleri”ne bakalõm... ‘İMAR DOSYASI’NDAN Gökçek’in Kılıçdaroğlu’yla 17 Ara- lõk’taki “TV düellosu”nun ardõndan, so- ranlar oldu: “Senin de TV konuğundu ama çok sakindi, nasıl olabildi?” Çünkü programõn önceliği Gökçek’le il- gili “yolsuzluk savları” değil, doğrudan “Ankara” ve “imar uygulamaları”ydõ. Bu nedenle düello yerine fikir tartõşmasõ yaptõk ve başkentimize bakõşõnõ “kendi açıklamaları”yla öğrenmiş olduk. Birlikteliğimizin asõl nedeni ise 26 Ekim’deki İmar Dosyasõ’na katõlan Murat Karayalçın’õn eleştirilerine “yanıt hak- kı”nõ istemesiydi. Böylece ben de eleşti- rilerimi yönelterek tartõşma olanağõ buldum. Güncel kent haberlerini yorumlayarak başladõğõmõz programda, alõşveriş mer- kezlerindeki (AVM) bunalõmdan söz aça- rak AVM’lerin tarihi çarşõlara ve geleneksel pazarlara darbe indirdiğini, bu nedenle Av- rupa’daki gibi kent dõşõna çõkarõlmalarõ ge- rektiğini belirtmem üzerine “aynen” şun- larõ söyledi: “Bizim tarihi dokumuz yok denecek derece az. Kale hariç herhangi bir ta- rihi dokumuz he- men hemen yok. Dolayısıyla tu- rizm açısından Ankara’yı cazip hale getirebilme- nin yolu maalesef tarihten geçmiyor, bi- zim yeni yapacağımız işlerden geçiyor. Bunun bir ayağı da iş merkezlerinin ço- ğalması... Ben özellikle Ortadoğu ülke- leri için cazip hale getirmeye çalışıyo- rum, çünkü Ortadoğu ülkelerinden ge- lenlerin çoğu denize girmeyi tercih et- miyorlar, tam tersine alışverişi tercih edi- yorlar. Şu anda Ankara’da kişi başına düşen alışveriş merkezi açısından İs- tanbul’u geçmiş vaziyetteyiz...” Şehircilik biliminde, “kişi başına AVM miktarı” gibi bir “ölçüt”ü bilen varsa an- latõversin. “Ankara’nın tarihi dokusu yok” vurgulamasõna ise “üye”si olduğu Tarihi Kentler Birliği’ndeki belediye baş- kanlarõ ne derler bilemem; ancak “Orta- doğu”dan turist beklentisiyle, açõkça Arap ülkelerine hizmet veren bir alõşveriş ken- ti yaratmak istemenin, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti için ne anlama geldiğini de Ankaralõlarõn sorgulamasõ gerekmiyor mu? UZMANLARLA KAVGALI Gökçek’in özellikle “akademik” mes- lek odalarõyla neden anlaşamadõğõna yö- nelik gerekçeleri de günümüzde, bir kent yöneticisinde bu- lunmasõ gereken er- demler açõsõndan “vahim”di. Örne- ğin, Mimarlar Oda- sõ’na “Bizim size ihtiyacımız yok” diye resmi yazõ yazmasõnõ savunurken şunlarõ söyledi: “... çünkü görevlerini meslek odası ola- rak yapmıyorlar, tamamen ideolojik davranıyor, kendi fikir yapısıyla kendi mesleğinin üstüne hegemonya kuru- yorlar... Odaların bu yapısının kesinlikle değişmesi lazım, o konuda da bir mü- cadele veriyorum, onu da yapacağım in- şallah...” Gökçek’in, meslek odalarõnõn “hükümet dışı demokratik” niteliği ile anayasada- ki “kamu yararını gözeten” öncelikleri- ni “değiştirme” için verdiği “mücadele” acaba ne aşamada? Ancak, bu “niyet”ine koşut gelişmeler var. Yeni YÖK yönetimi bir genelgeyle akademisyenlerin meslek kuruluşlarõnda görev almalarõnõ “izne bağladı.” TMMOB’nin ve Eğitim-İş’in yargõya gö- türdüğü genelgeye göre bir öğretim üyesi bilimsel birikimini üyesi olduğu meslek odasõyla paylaşmak isterse, “dekandan ve rektörden onay” almadõkça bunu yapa- mayacak. Odalara “akademik katkının engel- lenmesi”yle yine Gökçek’in özellikle bi- lim dõşõ imar değişikliklerini durduran davalardaki “bilirkişi”lere yönelik kõz- gõnlõğõ adeta örtüşüyor. Bu konuda Ankara’da bir AVM için “ya- pı yoğunluğunu arttırma” kararõnõn “ya- sal yetki”si olduğunu belirten Gökçek, ay- nõ artõşõn “neyin karşılığı”nda sağlandõğõnõ ise bakõn nasõl anlattõ: “... mesela mükemmel bir eğlence merkezinin olduğu bir iş merkezine is- tediği yükseklikte rant verebilirim; me- sela Eskişehir Yolu’nda yapmış oldu- ğumuz bir uygulama vardır; 2 emsalleri var; dediler ki başkanım bir kısmını iş- yeri yapmak istiyoruz, bir kısmını konut yapmak istiyoruz bize imkân tanır mı- sınız; bir şartla dedim, benim 50 m’lik ‘Nasrettin Hoca heykeli’ hayalim var; Es- kişehir Yolu’nda bunu yaparsanız bu- rada size 2.7 emsalli rant veririm de- dim...” Böylesi bir pazarlõğõn “bilimsel” olma- dõğõnõ, şehircilik eğitiminde yoğunluk he- saplarõnõn en az 2 yõlda öğretilebildiğini anõmsattõğõmda ise aldõğõm yanõt şöyley- di: “... oturduk anlaştık; verdim de ne ol- du? Ben şehir için yapıyorum, 5 emsal de verebilirsiniz; 2.7 için 2 sene eğitim öğretim mi görmem lazım; böyle bir mantık olmaz, rica ederim...” Başkentimizi yeniden bir 5 yõl daha yö- netmeye aday olan ve Başbakan’õn “Yo- la beraber devam ediyoruz” diyerek desteklediği İ. Melih Gökçek’in kente ve bilime bakõşõ, kendi sözleriyle aynen böy- le... Gökçek’le İmar Dosyasõ söyleşimizin tü- münü “kanalb.com.tr”deki “program arşivi”mizden izleyebilirsiniz. Başkent’i ‘bat-çõk’larla delik deşik eden başkanla İmar Dosyasõ’ndaki konuşmalarõmõz İMAR KARŞILIĞINDA NASRETTİN HOCA HEYKELİ Yasaya göre imar yoğunluklarına Belediye Meclisi karar verir. Melih Gökçek ise ilave imar hakkını Nasrettin Hoca Heykeli karşılığında “kendisinin” verdiğini Kanal B’deki İmar Dosyası programında açıkladı. Gökçek’in başkentimize bakõşõ 1 ŞUBAT 2009 PAZAR SAAT: 11.00’DE HUKUKA KARŞI DARBE “ERGENEKON!” KONULU KAHVALTILI TOPLANTIDA; 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’deki Darbeler; Yargılamalar ve Cezaevlerinden pek çok deneyimlerle çıkmış Değerli Hukukçu Yazarımız ALİ SİRMEN İLE BULUŞUYORUZ SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer: PPAPALİNA RESTORAN, Ataköy Marina- BAKIRKÖY LÜTFEN YER AYIRTINIZ İletişim: 0536 739 02 29 - 0505 815 10 17 - 0532 280 31 03 - 0532 632 16 93 - 0533 422 28 78 - 0533 324 44 42 CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI www.cumokistanbul.org 8 ŞUBAT 2009 PAZAR SAAT: 11.00’DE “ULUSAL GÜVENLİK ve TERÖR” KONULU KAHVALTILI TOPLANTIDA; DEĞERLİ KOMUTANIMIZ Sayın ERDAL SARIZEYBEK İLE BULUŞUYORUZ. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer: AADEN OTEL, Vapur İskelesi Karşısı-KADIKÖY LÜTFEN YER AYIRTINIZ İletişim: 0536 739 02 29 - 0505 815 10 17 - 0532 556 65 12 CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI www.cumokistanbul.org FATSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN (AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA) ESAS NO: 2008/2 Esas DAVALI: MUSTAFA AÇ1KSÖZ. Evkaf Mahallesi Stad Yanõ Ahmet Bacak Evinin Bi- tişiği Fatsa/ ORDU Davacõ tarafõndan aleyhinize açõlan Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsõlmasõ Nedeni ile Boşanma -Çekişmeli) davasõnõn yapõlan yargõlamasõnda: Mahkemenizce dava dilekçesinde belirtilen adresinize duruşma gününü bildirir davetiye çõkarõlmõş olup, adresinizden ayrõldõğõnõz gerekçesiyle tebligat yapõlamamõştõr. Adres araş- tõrmasõndan da bir netice alõnamadõğõndan dava dilekçesi, yenileme dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma Günü: 31.03.2009 günü saat: 11:05’de duruşmada bizzat hazõr bulunmanõz ve- ya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi taktirde H.U.M.K.’nun 3156 sayõlõ yasa ile de- ğişik 213/2 maddesi uyarõnca yargõlamaya yokluğunuzda devam olunacağõ hususu, Dava Di- lekçesi ve duruşma günü yerme geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basõn: 31803)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear