26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 2009 Yılına Başlarken... Yeni bir yıldayız ve ilk günlerinde... Tarihte geleceği tam bilemeyiz; sadece sezinle- riz. Şimdiden söyleyeceğimiz de şu: 2009 çetin bir yıl olacak. Göbeği de 2008’de bağlandı... Özellikle 1990’larla beraber, olan bitene kapita- lizmin gözlükleriyle bakanlar, yaşananın “ekonominin küreselleşmesi” olduğunu söylüyor ve mümkün olan yegâne ekonomi politikasının da “yeni liberalizm” ve “piyasa” olduğunu şakıyorlardı. Bu şarkıların altında dünyaya ve insana nasıl bir tehlikenin olduğunu önceden haber verenler de var- dı. Geçen yılın sonbaharında Amerika’daki (ABD) korkunç iflaslar, örtüyü çekti ve gerçekler ortaya çık- tı: Kapitalizmin bağrında ölümcül bir yara vardır. Bu dert, bütün insanlığı da tehdit ediyor. Aydınlara düşen, olan bitenin üstüne eğilmek; ve gerçeklerin safında yer alıp mücadele etmektir. Amerika’da, Avrupa’da, Asya’da ve Türkiye’de... Dünya zorlaştı ve Türkiye’yi de bir kanser sar- mıştır. AKP, Amerika’nın kucağında doğdu ve onun gü- dümündedir. Ve AKP, gökten inmedi: Bizim yanlışlarımızın da eseridir. Türkiye, bugün bir yol ayrımına gelmiştir; işte bu yanlışı düzeltmenin noktasındayız. Herkes, artık hangi tarafta olduğunu belirleme- lidir. Gün, karar günüdür. Aydınlar arasında bu ka- rarı en önce vermesi gerekenler ise, hiç kuşkusuz, “sol”da olduğunu söyleyenlerdir. Niçin öyledir? Çün- kü emeğin, ezilenlerin, kadının, çevrenin, özgür- leşmenin, eşitleşmenin dostu yine ve hep “sol”dur. Böylece, onların tavırları gelecek için önemlidir. AKP, korkunç yanlışlar yaptı: Önce cahilliği yü- zünden yaptı; devleti yönetmenin kadar, tarihinin de bilgisinden yoksun idi. “Babalar gibi satacağım” derken, ülkenin yarınlarını satıyordu. Bir de, 1923 Devrimi’ne düşman olduğu için, onun kazandır- dıklarını, başta da laik eğitimi çiğniyordu. Araştır- malar şunu da ortaya koydu: Anadolu’da, “AKP kadroları” marifetiyle, “mahalle”nin devlet eliyle uy- guladığı bir “İslamîleştirme” yaşanıyor. Ne mi bunların anlattığı? Şu: Türkiye’yi kurtarmak ve onu yeniden kurmak, sosyal-demokrat partileri de aşan bir sorun olup çık- mıştır. Hem, ne yazık ki, sosyal-demokrat partiyi de ku- ramadık! Ya gençler? “Ey umudun parlak çehresi” olan- lar? 12 Eylül, üniversitede, “çoğulcu düşünme orta- mı”nı söndürürken, gençlere de “daha iyi bir top- lum uğruna mücadele etme enerjisi, bilgisi ve yön- temi veren siyaset”i yasaklamıştır. Siyasetin fikir ve örgütleniş olarak bütün kapıları gençlere sımsıkı ka- palıdır. Ancak, şu da bir gerçektir: “Heyecan verici bir proje”, “coşkulu bir kalkınma seferberliği”, her şe- yi değiştirebilir. Var olan köhne yapıyı yıkarak “özerk ve demokratik üniversite”yi kurmak da onların arasındadır... Hayat da fırsatlar hazırlıyor. İşte İstanbul Üniversitesi’ne rektör atama olayı! Seçimlerde, en çok oy sağlayan iki adaydan Prof. Ali Akyüz 483 oyla birinci; Prof. Yunus Söylet de 467 oyla ikinci olmuştu. YÖK’ün başındaki kişilik- siz zat, ikincisini başa alarak listeyi Cumhurbaş- kanı’na sunmuştu. Cumhurbaşkanı’na yakışan, bu kişiliksizliği de cezalandırarak, Prof. Ali Akyüz’ü ata- mak olacaktı. Tersi oldu. Niçin? Çünkü, Prof. Söylet, Başbakan’ın aile hekimi ve daha da önem- lisi, tarikat-cemaat çevresinden geliyordu. Abdullah Gül de, İslamcı geçmişine bağlılığını hatırladı her- halde. Ortada olan, bir skandal ve bir rezalettir... Gençler, bunun üstünde durunuz!.. Ödüller, eğitim dünyamızı da onurlandırdı: Prof. Şerafettin Turan, Mustafa Gazalcı ve Adnan Bin- yazar değerlendirildi. Bizler de gönendik... Bir de, okurlardan Can Dündar’ın “Mustafa” fil- mi vesilesiyle düşündüklerimi soranlar oluyor: Öğ- retmen Dünyası dergisinin, Aralık 2008 tarihli sa- yısında Zeki Sarıhan’ın nefis yazısını okumayı öne- ririm okurlara. Onun gibi bakıyorum ben de... Nice yıllara, güzel yıllara sevgili okurlar!.. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bom- bardımanı gösteriyor ki, Ortadoğu iyi- ce kızışıyor. Salt sivil katliamına dönü- şen saldırılar değil, İsrail Savunma Ba- kanı Ehud Barak’ın, “Hamas’la topye- kûn savaş halindeyiz” demesi de şid- detin önümüzdeki günlerde ulaşacağı boyutları anlatıyor. Peki; İsrail’in, Ame- rika’nın ve de diğer destekçilerinin olayları başlatmakla suçla- dığı radikal dinci Hamas ör- gütü İntifadadan 20 bin ki- şilik askeri bir güce nasıl ulaştı?.. Aslında Mısır’daki “Ihvan- ı Müslimin” (Müslüman Kar- deşler) örgütü referans alı- narak şekillendirilen “İslami Direniş Hareketi” Hamas’ın ardında Filistin Kurtuluş Ör- gütü’nün (FKÖ) efsanevi li- deri Yaser Arafat’ın bir ço- cukluk arkadaşı vardı... Bu kişi herkesin “Şeyh Ahmed Yasin” diye tanıdığı Şeyh Ahmed İsmail Hasan Yasin’den baş- kası değildi. Yasin 1938’de Filistin’in As- kalan şehrinin El Cura köyünde doğmuş ancak genç yaşta boyun kemiğini kır- dığı için felç olmuştu. 1948’de İsrail dev- letinin kurulmasının ardından ailesiyle birlikte Gazze bölgesine göç etmişti. An- cak o, mülteci kamplarındaki günlerini çok iyi değerlendirmiş ve etkili vaazlarla öfkelerini güce dönüştürmeyi hedefle- yenlerin sesi haline gelmişti. Bu şöhreti onun bir süre sonra Gazze İslam Ens- titüsü’nün yöneticiliğine getirilmesini de sağlamıştı. Şeyh Ahmed Yasin ve yakın arka- daşları 1984 yılında yasadışı örgütlen- me gerekçesiyle tutuklandı ve 13 yıl hapse mahkûm edildi. On bir ay sonra ser- best bırakılan Yasin, 8 Ara- lık 1987’de Gazze’de baş- layan İntifadayı, direnişin ör- gütlenmesinde bir laboratu- var olarak kullandı. 15 Ara- lık 1987’de ise Hamas’ın kuruluşunu ilan etti. İntifadadan doğan bu güç, İsrail için kısa sürede büyük tehdit haline geldi. Şeyh Ah- med 1989 yılının mayıs ayın- da şiddet eylemlerine ön- cülük ettiği ve terörist ör- gütlenmeye girdiği iddiasıyla ikinci kez tutuklandı ve işkenceden geçirildi. An- cak Yasin’in cezaevinde olması taraf- tarlarını daha da kamçıladı ve küçük İn- tifada grupları eylem timlerine dönüş- türüldü! El Ezher’li lider!.. Yasin, Ramallah Cezaevi’nde 8 yıl kal- dıktan sonra iki İsrail istihbarat görev- lisiyle takas edilerek serbest bırakıldı. Ür- dün’deki tedavi sürecinin ardından Gazze’ye döndüğünde artık İsrail’in karşısında güçlenmiş ve deneyim ka- zanmış bir örgüt vardı. Ancak Şeyh Ya- sin, Hamas’ı Filistin’in tamamında güç- lenmiş ve direnişin çekim merkezi bir ör- güt haline getirmekte kararlıydı. İzzed- din El Kassam Tugayları bu yüzden oluşturuldu. Hamas’ın bu askeri yapı- lanması tekerlekli sandalyeye mah- kûm olan Şeyh Ahmed Yasin’i iyice he- def yapmıştı. MOSSAD, Aksa’da 29 Ey- lül 2000’de başlayan ikinci İntifadayı yönlendiren Yasin’i ortadan kaldırma- ya kararlıydı. İsrail ordusu 15 Aralık 2001’de Hamas’ı etkisizleştirmek için büyük bir operasyon başlattı. Bu sıra- da Şeyh Yasin’in namaz kıldığı camiye füzeler atıldı ancak taraftarları onu böl- geden hızla uzaklaştırdı. 2003’te Hamas liderlerinin toplantı merkezine yönelik bombardımandan da kurtulan Şeyh Ahmed Yasin, 22 Mart 2004’te cami çıkışında bir İsrail heli- kopterinden atılan füzeyle öldürüldü. Daha sonra Hamas’ın başına geçen an- cak Yasin’le aynı sonu paylaşan Ab- dülaziz er-Rantissi, “Yasin bir ulusun içinde adam, adamın içinde bir ulustu...” demişti! Geride ABD ve Avrupa ülkelerinin te- rör örgütü listesine aldığı Hamas ile onun İsrail’e kök söktüren askeri kanadı El Kassam kalmıştı... Hamas’ın vuru- cu gücüne adını veren İzzeddin El Kas- sam, 1882’de Suriye’de doğmuş bir şeyhti. Kahire’de Ihvancıların medresesi olan El Ezher Üniversitesi’nde oku- muştu. Mısır ve Suriye’de şöhreti kısa sürede yayılan El Kassam, katı İslam- cı anlayışını yaymakta zorluk çekme- mişti. El Kassam önce İtalyanların 1911’de bölgede egemenlik kurması- nı engellemek için çabaladı. Suriye’deki Fransızları geri püskürtmek için protesto gösterileri ve sonraları Hamas’a miras kalacak gerilla mücadelesini de örgüt- leyince düşmanlarının tepkisini çekti. 1922’de Filistin’e yerleşen El Kassam, medreselerde öğretmenlik yaparken bir yandan da bağımsız bir devlet için uğraş verdi. 1935’te bölgedeki Yahu- dilere destek veren İngiliz askeri birli- ğince öldürüldükten sonra mücadele anlayışı unutulmadı. Şeyh Yasin, Ha- mas’ın askeri yapılanmasına işte böy- lesine efsane olmuş bir fikir ve eylem önderinin adını vermişti. Aynı kökte, farklı hücreler.. İsrail’in bir haftadır hava operas- yonlarıyla yok etmeye çalıştığı Ha- mas salt fikirsel açıdan değil siyasi ve askeri yönden de yapılanmasını ta- mamlamış bir örgüt olarak dikkat çe- kiyor. Siyasi, askeri, istihbarat, direniş ve sosyal hizmet kollarından oluşan Hamas’ı, karar mercii olan Şûra Mec- lisi koordine ediyor. Siyasi bölümün ba- şındaki Halid Meşal Su- riye’de sürgünde bulunu- yor. Askeri bölüm ise İz- zeddin El Kassam Tugay- ları’nı koordine ediyor. Bu birimde tıpkı Türk Hizbul- lahı’nın askeri örgütlen- mesi olan üzüm salkımı modelini esas alan, aynı kökte farklı hücre yapısı kullanılıyor. İsrail hükü- metine iki kez kan kustu- ran İntifada grupları ile te- rör timlerini de bu birim yönlendiriyor. Ehud Barak’ın “topye- kûn savaş” ilan ettiği Hamas, kurulduğu 1987’den itibaren İsrail devletine bü- yük sıkıntı yaşattı. Örgüt intifada ey- lemlerinin yanı sıra, suikast ve bombalı intihar saldırılarıyla korku ve kaos ya- rattı. Hamas militanları 1989-1992 ara- sında İsrail askerlerini hedef aldı. 1993’te ise sinsi ölümü, yeni intihar sal- dırılarını başlattı. 1998’e kadar süren bu saldırılarda yüzlerce İsrailli yaşamını yi- tirdi. Hamas bu eylemlerle, MOSSAD ajanlarının 1970’lerin başından itibaren FKÖ liderlerine yönelik Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde düzenlediği sui- kastların da adeta intikamını almış oluyordu! İsrail ise Hamas’ı etkisizleştirmek için liderlerine yönelik sayısız saldırı ve suikast düzenlemeyi sürdürdü. Örgü- tün bombacısı olarak bilinen Yahya Ay- yaş, MOSSAD’ın 1996’da bir cep telefonuna yerleştirdiği bombaya kurban gitti. El Kas- sam Tugayları’nın üst düzey komutanlarından Hamid Sa- lem 1993’te, Tahir Kofiş- nah ise 1995’te İsrail asker- lerince öldürüldü. İsrail ajan- ları yalnızca Hamas’ın değil FKÖ ve İslami Cihad’ın çok sayıda yöneticisini de 1998’den itibaren suikastlar- la ortadan kaldırdı. Bunlar arasında İslami Cihadcı Fet- hi Şakaki ile El Kassam ko- mutanlarından Muhiddin el Şerif de vardı. Son bir hafta içinde yüz- lerce militanının yanı sıra milis grupla- rı ve sivil sempatizanlarını da yitiren Ha- mas, intihar eylemleri ve suikastlar ne- deniyle Batı’da terör örgütü, Ortado- ğu’da ise İslami direnişin önderlerinden biri olarak adlandırılıyor. Ancak gerçek şu ki, örgütün en küçük hareketi Or- tadoğu’yu savaşın eşiğine getirmeye yetiyor... İsrail’in onu alt etmesi çok zor görünüyor. TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com El Kassam’dan Şeyh Yasin’e: Hamas... Krizin şekli V değil, U değil, daha kötüsü; L Ama unutulmamalõ; Çöküntüye uğrayan ka- pitalizmdir. Bu enkazõn nasõl ayağa kalkacağõ, sermaye birikiminin yeni yatağõnõn ne olacağõ ve bunun yolunun nasõl bulunacağõ ise bir muamma. Ters dönmüş bir kaplumbağanõn halidir bu. De- belenmekte, ama ayağõ üstüne dönmek için mut- lak bir dõş yardõma ihtiyaç duymaktadõr global kapitalizm kaplumbağasõ. O müdahale devletten umulmaktadõr. Ama devlet müdahalesinin bile he- nüz işe yaramadõğõ bir yõl oldu 2008. Kõyamet aslõnda yõlõn ikinci yarõsõnda koptu. ABD ekonomisinin ilk iki çeyrekte büyümesi, finans krizinin resesyo- na yol açmadan atlatõla- cağõ yanõlgõsõna yol açtõ. Derken, “ayrışma” teorisi geliştirildi. ABD yavaşlasa bile Asya’nõn, hele Çin gibi ülkelerin bundan fazla etkilenme- yeceği ileri sürüldü. Küresel büyüme balonuyla petrol 147 dolarõ gördü. Kõymeti kendinden men- kul kuruluşlar, petrol 200 dolar olur balonunu uçurdu. Paralelinde gõda maddeleri fiyatlarõ yük- selişe geçti, küresel enflasyon paniği yaşandõ. Avro, 1.60 dolarõ aştõ, altõnõn onsu 1000 dolarõn üzerine çõktõ. Ancak ikinci yarõ rüzgâr döndü. Anlaşõldõ ki, ABD resesyona girecek ve kriz AB ile Japonya’ya yayõlacak, hatta başta Çin olmak üzere çevre-bağõmlõ ülkele- rin ayrõşmasõ mümkün değil. Küresel yavaşlama senaryosu petrol fiyatõnõ hõzla yere, 40 dolarõn altõna indirdi. Avro 1.30 dolarõn, altõn 900 dolarõn al- tõna indi. Enflasyon paniği yerini def- lasyon paniğine bõraktõ. 15 Eylül’de Lehman Brothers’õn iflasõ küresel fi- nansta çöküşü getirdi. 2008, yaşlõ dünyamõzõn tarihine, “Başka bir tarihin sonu” olarak ge- çecek. Tõpkõ, 1990’da duvarõn yõkõlmasõ ile reel sosyalizmin sonunun gelmesi gi- bi. O zaman da buna “tarihin sonu” denilmişti. 2008 de bir milat!.. Başka bir tarihin sonu… Piyasa her şeye ka- dirdir ezberinin sonu. Küreselleşme ile dünya bir köy haline geldi ezberinin so- nu… Ulusal devlet yok, küresel ku- rumlar var ezberinin sonu. Çevre ül- kelere “ihracatçı olun” ezberinin so- nu... Ve daha birçok şablonun, ezberin sonu… Artõk kimse, “piyasa”nõn ilahi gü- cüne inanmõyor, aralarõnda Kemal Derviş’in de olduğu piyasaperestler, şimdi “devlet kontrollü piyasa” çiz- gisine -mahçup biçimde- gerilediler. Seyfettin Gürsel 20 Kasõm 2008 ta- rihli Referans’ta, diyor ki; “Piyasanın dengeleyici özelliğine olan sarsılmaz inancı ile yeni klasik iktisat ve bu inancın dayattığı, ta- rihten kopuk, aşırı uzmanlaşmaya dayanan iktisat eğitimi krizden so- rumlu mudurlar? Evet, bir hayli sorumludurlar! Yeni klasik iktisat krizin geldiğini tahmin edemezdi. Çünkü piyasaların, rekabet kuralları hariç, ne kadar az kurala tabi tutu- lurlarsa o kadar etkin çalışacaklarını kabul ediyordu…” Ne hayal kõrõklõğõ!... Piyasanõn iflasõ mõ sadece? Son 30 yõ- lõmõzõn ilahi sözcüğü “Küreselleşme” de yerle yeksan... Artõk kimse ağzõna al- maya cesaret edemiyor neredeyse. Kü- reselleşme, yerini ulusal korumacõlõğa, kapitalist devlet müdahaleciliğine, hat- ta devletçiliğe bõrakõyor adõm adõm.. Fransa’daki “ekonomik yurtseverli- ğin” ardõndan İtalyan Başbakanõ Ber- lusconi “İtalyanlıktan”, söz ediyor. Ne iş? ABD’de, Bear Stearns için 30 mil- yar dolarõ Morgan Chase’e hediye edilmesi, Fannie Mae ve Freddie Mac’õn, dünyanõn en büyük sigortacõ- larõndan AIG’õn, en büyük tasarruf sandõklarõndan Washington Mutual’õn kamulaştõrõlmasõ, İngiltere’de Nort- hern Rock ve Bradford & Bingley’in devletleştirilmesi, yine AB’de Fortis, Dexia ve Hypo Real Estate’in kamu- laştõrõlmasõ… Nedir bunlar? Nasõl bir ezber bozulmasõ ?.. Ya IMF’nin geçen günlerde İspan- ya’da, “ihracata dönük çevre ülke- leri” iç pazarõ canlandõrmaya çağõrmasõ, çağõrma ne kelime, adeta iç pazarõnõ- zõ canlandõrõn diye yalvarmasõ, ne acizlik, ne iflas!... Kim ne derse desin, bir tarihin sonu ve yeni bir sayfanõn açõlmasõ bu... Ka- pitalizmden başka hiçbir alternatif kal- madõğõna iman edenler şimdi gördüler ki, kapitalizmin bu türünün sonuna ge- linmiş, yeni bir türünün olduğuna olan güven ve inanç ise çok mu çok zayõf.. “Sermayenin en büyük engeli yi- ne sermayedir” önermesiyle Karl Marks yeniden hatõrlanõr oldu 2008’de. Yok satmaya başladõ neredeyse kla- sikler. SSCB, Çin ve Doğu Avrupa’da yaşananlarõn “reel sosyalizm”in, sos- yalizmin başarõsõz bir deneyimi oldu- ğuyla yüzleşerek, kitleler yeniden sos- yalizmi konuşmaya, hayal etmeye ve cesaretle dillendirmeye başladõlar 2008’de... M erkez ülkelerde patlak veren finansal kriz reel sektöre yayõldõ. 2009, ABD’de oto- motivden başlayan bir dizi reel firma çöküşlerini önlemeye dönük devlet müdaha- leleriyle geçecek. Krizde dip görünmezken işsizlikte patlama en büyük kâbus!.. D E V L E T T E N C A N S İ M İ D İ Ekonomik krize ‘gardını’ almaya çalışan Bush’un kurtarma paketleri de işe yaramadı. Tayfun temmuzda koptu Krizi 2006’da tahmin etmesiyle ün- lenen New York Üniversitesi Profesö- rü Nouriel Roubini, U.S. News & World Report’un sorularõnõ yanõtlarken, ABD ve küresel hisse senetlerinin yüz- de 15-20 daha değer kaybedeceğini öngörüyordu. Roubini, hedge fon if- laslarõnõn da düşüşte rol oynayacağõnõ öngörürken henüz krizin ortasõnda bu- lunulduğunu tahmin ediyordu. Roubi- ni, 2008’de yüzde 6 olan ABD’de iş- sizlik oranõnõn 2010’da yüzde 9’u ge- çeceğini ve 2006’dan bu yana yüzde 25 değer yitiren konutlarõn ise yüzde 15-20 daha değer kaybõna uğrayacağõnõ söy- lüyordu. Roubini’ye göre, ABD hükü- meti her adõmõ doğru atsa bile, son 60 yõlõn en derin durgunluğunun önüne ge- çemeyecek. Ancak Roubini, ABD hü- kümetinin özel talebi canlandõrmaya yö- nelik mali teşvik planlarõ yürürlüğe koyabileceğini belirtiyordu. Roubini’ye göre, bu çerçevede, altyapõ yatõrõmlarõ, işsizlik yardõmlarõ ile eyalet ve yerel yö- netimlere destek gibi 500 ila 700 mil- yar dolarlõk teşviğe gereksinim vardõ. Ayrõca bankalara ek olarak, aracõ ku- rumlar, finans şirketleri ve sigorta şir- ketleri de yeniden sermayelendirilme- liydi. Son olarak da, tüketicilerin borç yükü, kredilerin değişken faizleri uzun vadeli sabit oranlara çevrilerek ve mort- gage kredileri devlet tarafõndan alõnarak hafifletilmeliydi. Roubini, büyük bir mali teşvik gel- memesi halinde, U şeklinde olabilecek bir durgunluk sürecinin 1990’lar Ja- ponya’sõndaki gibi L şeklini alabilece- ği uyarõsõnda bulunuyordu. Evet, krizin şimdiki hali bir “L” hali. Yani, çöküş başlamõş, dibe vurup vurmadõğõ belli de- ğil, vurmuşsa da bir “V” yapamõyor, “U” yapamõyor, hâlâ yerlerde sürüne- rek “L” halinde.. L’nin altõ çizgisinin uzunluğunun boyutu ise henüz biline- miyor... YARIN: ŞİMDİ NEREDEYİZ, GLOBAL KRİZ VE ÇEVRE BAĞIMLI ÜLKELER Şeyh Ahmed Yasin İzzeddin El Kassam
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear