23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 5 EYLÜL 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR 3 ‘S’: Sanat, Spor, Siyaset kultur@cumhuriyet.com.tr Üçü de ‘S’ ile başlayan üç sihirli sözcük, sa- nat, spor ve siyaset… Birbirinden bağımsız- mış gibi görünen üç alan. Sanatın özgül sorunları üstüne sayısız ya- zı yazdık bugüne dek. Sanat-siyaset ilişkisi gündemimizin hep üst sıralarında oldu. Spor ise, ilgi alanımızın dışında kaldı çoğunlukla. Ama son günlerin olayları, spor-siyaset iliş- kisine de değinmemizi zorunlu kılıyor. Toplumları yönetme sanatı olarak da ta- nımlanan siyasetin sanatla ilişkisine dair en çarpıcı saptama, Portekizli diktatör Salazar’a ait. Diktatörün sihirli formülü, “futbol, fado ve fiesta”yı, kitleleri uyutmak için başvurduğu üç aracı içeriyor. Sanatın, egemen güçler tarafından kulla- nımına ilişkin binlerce örnek sıralamak ola- sı. Kilisenin denetimindeki sanattan serma- yenin denetimindeki sanata dek… En iyi bi- linen örnekler ise, Nazilerin, İtalyan faşistle- rinin, komünistlerin sanat alanına doğrudan müdahaleleri… Daha ‘soft’ yaklaşım ise, do- laylı kullanımlar; tüketimi, kitlelerin enerjisi- nin ‘boşaltılması’nı hedefleyen sanatsal ey- lemler. Sporun kullanımı da, genelde bu baş- lık altında yer alıyor. Ama siyasetle dolaylı değil, doğrudan bağlantılı eylemler de var. Nazilerin görkemli Berlin Olimpiyatları, Filipinli diktatör Mar- cos’un ve İran Şahı’nın şaşaalı film festivalleri gibi… Geçenlerde sonuçlanan Bejing Olimpi- yatları, bu çerçevede (insan hakları sicili pek de parlak olmayan bir ülkenin, hakkındaki önyargıları olumluya çevirme çabası olarak) değerlendirilebileceği gibi, kültürler, ideolo- jiler arası bir diyalog çağrısı olarak da ta- nımlanabilir. Nasıl görmek istediğinize bağ- lı… Olimpiyat oyunları, ülkeler arasında bir prestij yarışına sahne olurken, spor-sanat iliş- kisi açısından da önemini koruyor. Barcelo- na, Atina ve Bejing Olimpiyatlarının açılış ve kapanış gösterileri, ev sahibi ülkenin göste- ri sanatları alanında ulaştığı düzeyin bir gös- tergesi sayılıyor. Bejing’de, geleneksel sa- natlarını çağdaş teknoloji ile buluşturarak, iz- leyicilere görkemli gösteriler sunan Çin Halk Cumhuriyeti’nin, olimpiyatlarda sağladığı başarı kadar, açılış-kapanış gösterilerinin dü- zeyi ile de övgüler aldığını görüyoruz. Bu noktada, ülkenin kültür politikası dev- reye giriyor elbette. Siyasal tercihlerden ka- çınarak, gösterilerin sanat yönetmenliğini yet- kin bir sanatçıya, Altın Aslan ve Altın Palmi- ye ödüllü yönetmen Zhang Yimou’ya tes- lim ederek, doğru bir karar veriyor Çinli si- yasetçiler. Tüm dünyada yaklaşık 4 milyar ki- şinin izlediği seremonilerin görkemi, yönet- menini ve ülkesini onurlandırırken, Yimou’yu ‘sanatını devlete satmak’la itham edenler de var. Ama, Çinli siyasetçilerin hedeflerine ulaştıkları bir gerçek. Spor-siyaset ilişkisi, Cumhurbaşkanı Ab- dullah Gül’ün, yarın oynanacak Türkiye-Er- menistan maçını izleme kararı ile yeniden gündeme taşındı. Yarınki maç, sporun kül- türler arası dostluk ve barışı güçlendirmede, sanat kadar etkili olabileceğini kanıtlayabi- lir. Sayın Gül’ün kararını alkışlarken, bu adı- mın iki ülke arasındaki sınır kapısının açılması ve demiryolu hatlarının faaliyete geçirilmesi ile daha da güçlenmesi dileğimizi paylaşmak istiyoruz. İki ülkenin sivil toplum temsilcile- rinin, Ankara, Bakû, Tiflis ve Yerevan hükü- metlerine yaptığı “Komşularınıza Açılın!” başlıklı çağrı, yarın başlaması muhtemel olan diyalog sürecini güçlendirebilir. Bu sü- reçte, karşılaşmayı bir ‘savaş’ olarak değil, bir ‘barış’ eylemi olarak değerlendirmesini bek- lediğimiz iki tarafın sporcularına, taraftarla- rına ve bu süreci ortak etkinliklerle pekiştir- me potansiyeline sahip sanatçılara önemli gö- revler düşüyor. Ülkemizde pek fazla gündemde olmayan ‘kültür politikası’ konusunda, Hasan Bülent Kahraman’ın temel önerilerine katılmamak elde değil: “Kültürün devlete bağlı bir bakanlık tarafından ‘denetlenmemesi’, devletin kültürel alana sadece bir yatırımcı, bir kaynak akta- rıcısı olarak girmesi ve sadece temel yatırımları yapması. Kültür politikalarını kültürel üretim alanında etkinlik gösterenlerin meydana ge- tirdiği kurumlar saptamalıdır” önermesinde ka- tılmadığım tek sözcük: ‘sadece’… Neden derseniz, devletin kültür-sanat alanında ‘sa- dece’ temel yatırımları yapmasının yeterli ol- madığı kanısındayım. Devlet Tiyatroları’nın, Devlet Opera ve Balesi’nin, Şehir Tiyatrola- rı’nın, devlet senfoni orkestralarının sanat ya- şamımızda çok önemli rolleri var. Bunların ‘özelleştirilmesi’ ve devletin ’sadece’ des- tekleyici konuma geçmesinin sanat alanımızın hızla çölleşmesine yol açacağına, bunun an- cak bir geçiş süreci sonunda yapılabilece- ğine inanıyorum. Evet, H.B. Kahraman’ın dediği gibi, “Dev- letin kültürel alanı kendi iradesi ve politikasıyla düzenlemek istemesi halinde...” vahim so- nuçlar kaçınılmazdır, ama inisiyatifin tü- müyle yerel yönetimlere ya da özel sektöre bırakılması durumunda karşımıza çıkacak tablo da pek parlak olmayabilir! “Kültür girişimcilerinin ortaya çıkmasını, Türk burjuvazisinin kültürel hayata katkıda bulun- masını, içinde yaşadıkları kentlerde kültür alt- yapısı oluşturmasını” ben de çok önemli bu- luyorum. Ama, fazla hayalci olmasak ve mev- cut durumun radikal reformlarla değişmesi- ni savunsak daha iyi olmaz mı? Çoğulcu, adil, saydam, özetle ‘demokra- tik’ bir kültür hayatının ilk koşulu olarak, sa- nat yaşamımızı yönlendiren, destekleyen kuruluşları yönetenlerin, ‘etik’ kurallara uy- malarını bekleyemez miyiz? vecdisayar@yahoo.com 1 Eylül Dünya Barõş Günü’nden başlayarak, Türkiye’nin birçok ye- rinde barõş kavramõna yönelik etkin- likler yer aldõ, açõklamalar yapõldõ, umutlar serpildi, şiddet ve savaş la- netlendi... Şiddeti dõşlamak için sade- ce sözün yeterli olmadõğõnõ bile bile bu tür etkinlikleri destekliyorum. Neden mi? Düşleri ve umutlarõ kanatlandõr- dõğõ için, özlemlerde yalnõz olmadõğõ- mõzõ birbirimize hissettirmek için... Farklõ bir dünyanõn mümkün olduğu- na hâlâ inandõğõm için... Bu inancõm- da yalnõz olmadõğõmõ bildiğim için... Bu düşü ve inancõ yaymak istediğim için... (İçin’leri çoğaltabilirim ama gereksiz.) Bu yõl Didim 13. Barõş Şenli- ği’nde Ali Sirmen’le birlikte “Barışın gerekliliği” başlõklõ bir panele katõldõm. Cumhuriyet Ki- taplar’õn desteğiyle bir kitap şen- liğine de dönüşen üç günlük “Ba- rış Şenliği”, yukarõda vurguladõ- ğõm tüm “neden” sorularõnõ ya- nõtlar nitelikteydi. Beni en çok şa- şõrtan, hafta içi en sõcak günde sa- at 16:30’da denize girmek, tatil yapmak ya da çalõşmak varken çevre- den gelenlerle birlikte milletin, düğün salonunu tõka basa doldurmasõ, tartõş- malara katõlmasõydõ. Üç gün boyunca tüm programlar büyük ilgi görmüştü. En ilgili insan ise hiçbir etkinliği ka- çõrmayan, şenliğin dinamosu Beledi- ye Başkanõ Mümin Kamacı’ydõ. İşte “Barış ne zaman?” başlõğõ al- tõnda konuştuklarõmõzõn bir özeti: Şiddetin şiddeti doğurduğu, yeryü- zünün her zamankinden daha çok ka- nadõğõ ve can çekiştiği günümüzde, her üç saniyede bir çocuk ölüyor. Silahlõ ya da silahsõz çatõşmalardan, açlõktan, yokluktan, yoksulluktan ölüyor. Barış ne zaman mı? Yeryüzünde yaşayan her insan, ölen her çocuğu, kendi çocuğu yeri- ne koyabildiği zaman. Şiddetin hõzla tõrmanmasõ ve sa- vaşlarõn çoğalmasõ, yoğunlaşmasõ ile ekonomik gelir uçurumunun büyü- mesi arasõnda gözle görülür, elle tu- tulur, somut bir ilişki; çok yakõn, do- laysõz, doğrudan bir bağ olduğuna inanõyorum. Yeryüzü korkunç bir dengesizlik içinde. Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kõlan bu dengesizlik, şid- deti körüklüyor. Bugün dünya nüfusunun neredeyse yarõsõ, üç milyar insan, günlük iki do- larõn altõndaki kazançla geçinmeye çalõşõyor. Bir milyar insanõn günlük ge- liri ise bir dolarõn altõnda. Dün açõklanan TÜSİAD raporuna göre Türkiye’nin batõsõ, doğusuna oranla 11 kat daha zengin! (AB ülke- lerinde en fazla fark 5 kat.) Barış ne zaman mı? Yeryüzünde ve Türkiye’de yaşa- yan her insan bu dengesizliğin ayı- rımına vardığı ve şiddetle ilişkisini görebildiği zaman. Bugün dünyada savaşlara ve silah- lara dakikada yapõlan harcama, kötü beslenen 2 bin çocuğu bir yõl boyun- ca besleyebilir. Bir yõlda yapõlan harcama, yeryü- zünde açlõğõn kökünü kazõyabilir. Hangi silaha yatõrõlan paranõn, kaç okul, kaç hastane kurmaya yaradõğõnõ artõk bilmeyenimiz yok. Bir denizaltõ fiyatõna bir üniversite kurulabilir. Birkaç füze, tank fiyatõna Afrika’daki açlõk önlenebilir. Ve yine biliyoruz ki: Bugün dünyadaki toplam silah sa- tõşlarõnõn yüzde 75’i yoksul ülkelere ya- põlõyor. Bu toplam silah satõşõnõn yüzde 86’sõ Birleşmiş Milletler’deki 5 daimi üyeye -yani Fransa, İngiltere, Çin, Rusya ve ABD’ye ait. Dünya nüfusunun yüzde 20’sine sa- hip olan kuzey, dünyanõn doğal kay- naklarõnõn yüzde 80’ini kullanõyor. Dünya nüfusunun yüzde 5’ine sahip olan ABD, tüm hammaddelerin yüz- de 40’õnõ tüketiyor. Barış, ne zaman mı? Bu gerçekleri altüst edecek poli- tikalar üretebildiğimiz zaman. Günümüzde silahlõ çatõşmalarda ölenlerin yüzde 90’õ siviller… Bunla- rõn büyük bir çoğunluğu kadõnlar ve ço- cuklar… Kendi başlatmadõğõ, katõl- madõğõ, taraf olmadõğõ, onaylamadõğõ, karşõ çõktõğõ savaşlarõn ve silahlõ ça- tõşmalarõn başlõca mağdurudur kadõn- lar... Bedeni, savaş aracõ olarak kul- lanõlandõr kadõn. Erkeklerin savaşõnda, toplu tecavüzle cezalandõrõlandõr. Kadõn, politik ve ekonomik yapõ- lanmalarda, hükümetlerde, ulusal ya da uluslararasõ karar alma mekanizmala- rõnda, dünyanõn gelişim ve barõş sü- reçlerinde, güç dengelerinin oluşma- sõnda yeri olmayandõr… Kadõn, sürekli şiddete maruz kalandõr. Barış, ne zaman mı? Kadınlar ve kadın bedeni savaş aracı olmaktan çıktığı zaman… Ka- dın, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olduğu zaman. Benim için “barış” kavramõ sadece savaşõn olmamasõ demek değil. “Ba- rış”, savaşsõzlõktan öte bir kavram. Şiddetin her türünü dõşlayan, şiddetin her türüne karşõ çõkan bir kavram… Sa- dece fiziksel şiddete değil, sözel şid- dette, düşünce şiddetine de karşõ çõkan bir kavram. Yargõsõz infaz, geciken adalet, kõz çocuklarõnõn çarşafa so- kulmasõ, bunlarõn hepsi şiddet olayla- rõ! Öyleyse yeniden vurgulamalõyõz: Barış ne zaman mı? Eşitsizliğe, her tür ayırımcılığa, sö- mürüye son verdiğimiz zaman. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.257 16 50 Didim’de 13. Barõş Şenliği düşleri ve umutlarõ kanatlandõrdõ... Didim’de kent kimliği ‘Barış, Kültür ve Turizm’ ekseninde tanımlanıyor. Barõş ne zaman? GEMLİK MALMÜDÜRLÜĞÜ No. Mahalle-Köy Mevkii Cinsi Pafta Ada Parsel Yuzölç.m2 İmar Durumu Bağõmsõz Bölüm No. Haz.His. Tahmini Bedeli Geçici Teminatõ İhale Tarihi Saati 1 Hamidiye Mahallesi İstiklal Caddesi Dükkân 31 115 19 103,500 Konut ve Ticaret Alanõ Zemin 11 nolu 4/56 310000.00 62000.00 24 09 2008 10 00 bağõmsõz bölüm 2 Hisar Mahallesi Hisartepe Zeytinlik 47 562 125 1856,00 Konut Alanõ — Tam 150000.00 30000.00 24 09 2008 10 30 3 Küçük Kumla Beld. Merkez Daire H22 107 1 50,00 Konut Alanõ E-Blok Teras 245 24/11355 21000,00 4200,00 24 09 2008 11 00 nolu bağõmsõz bölüm 4 Küçük Kumla Beld. Hasanağa Koyu Ham Toprak 50 — 2722 4090,00 Konut Alanõ — Tam 280000,00 56000,00 24 09 2008 11 30 Yukarõda tapu kayõtlarõ ve ihale bilgileri belirtilen, Hazine’nin özel mülkiyetinde toplam 4 adet taşõnmaz malõn, Hazine hisseleri karşõlarõnda ya- zõlõ gün ve saatlerde, 2886 Sayõlõ Yasa’nõn 45. maddesine göre AÇIK TEKLİF USULÜ ile müdürlüğünde toplanacak komisyon huzurunda ayrõ ayrõ satõlacaktõr. İhaleye iştirak etmek isteyenlerin; ihale başlangõç saatine kadar yatõracaklarõ geçici teminat makbuzu veya teminat mektubu (Banka teyit yazõ- sõ ile birlikte) ikametgâh senedi ve nüfus cüzdan örneği ile özel kişiler adõna vekâleten ihaleye bu kişilerden noterden vekâlet ile tüzelkişilerden ise 2008 yõlõ içerisinde alõnan sicil kaydõ, teklifte bulunacak kişilerden noterden tasdikli yetki belgesi ve imza sirküleri ile birlikle, ihale saatinde Komisyon huzurunda hazõr bulunmalarõ gerekmektedir. Şartname ve ihale dosyalarõ, mesai saatleri içerisinde Gemlik Malmüdürlüğü Milli Emlak Servisi’nde görülebilir. Posta ile yapõlacak müracaat- larda meydana gelebilecek gecikmeler kabul edilmez. Komisyon ihaleyi yapõp yapmamakta sebesttir. Taşõnmaz mal satõşlarõnda KDV alõnmayacaktõr. Türkiye genelindeki ihale bilgileri "http/www.milliemlak.gov.tr." internet adresinden öğrenilebilir. İlan olunur. Basõn: 48032
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear