25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Yerel Seçimde Bütünleşmeye Çağrı... Yerel seçimler yaklaşıyor! AKP bir kez daha üs- tün çıkacak mı? Kendi gücüyle mi, yoksa karşı partilerin akılsız dav- ranışlarından mı? Kaç kez yazdık, uyardık, anımsattık. CHP, DSP, SHP gibi “sol”da yer alan ya da öyle görünen, hiç değilse Atatürk Cumhuriyeti’nin ilkelerini savunan partilere seslendik: Aklınızı başınıza toplayın, kısır çe- kişmelerden, bencil tutumlardan vazgeçin, Anaya- sa Mahkemesi’nin irticanın odağı saydığı AKP ikti- darından ülkemizi, halkımızı kurtarmanın yolunun bir Cumhuriyet cephesinde buluşmak olduğunu artık an- layın... Şu Ankara Belediye Başkanı Gökçek Bey, dört kez belediye başkanlığını kazandıysa, şimdi yeni seçimle görevini korumaya çalışıyorsa, suç kimin? Ayrı ay- rı adaylar göstererek oylarını parçalayan CHP, DSP, SHP adlı partilerin, daha doğrusu başta Bay- kal Bey olmak üzere bu partilerin önde gelenlerinin değil mi? Tayyip Bey İstanbul Belediye Başkanlığı’nı yüz- de yirmi beş oyla kazanmıştı. CHP, DSP, SHP, DYP, ANAP ayrı adaylarla oyları parçalayınca İstanbul Ana- kent Belediye Başkanlığı’nı AKP’ye kendi elleriyle sunmuşlardı. Haydi bir kez böyle oldu, yanıldılar, al- dandılar ama daha sonraki yerel seçimlerde de ay- nı yanlışı, aynı körlüğü, aynı aptallığı yapmadılar mı? Hiç ders almak yok mu kendilerini “sol” ya da Ata- türkçü sayan partilerimizde? AKP büyük bir hızla yerel seçimlerde yeni bir za- fer kazanmanın çabasında!.. Özellikle İstanbul, An- kara, İzmir vb. büyük kentleri, Ege, Akdeniz bölge- lerindeki kendisine oy vermeyen illeri, ilçeleri, bel- deleri elde etmek uğraşında... Türkiye’nin elini kolunu bağlayarak tam egemen olmak yolunda!.. Bunu CHP görmüyor mu, Baykal Bey başta olmak üzere CHP’liler görmemekte hâ- lâ direnecekler mi? Bu konuda kaç yazı yazdığımı okurlarım anımsa- yacaklardır. SHP ile DSP liderleri sonunda bir nok- tada anlaşmak, birleşmek, oyları dağıtmamak, bel- li bir adayda, adaylarda buluşmak gereğini artık an- lamış görünüyorlar. CHP’nin de bencil tutumdan vaz- geçtiğine inanmak istiyorum. Akıl, zekâ, sağduyu, bunca bozgundan sonra etkin olmamalı mı? Ege, Akdeniz kıyılarındaki ilçelerle, beldelerin çoğu CHP’de şimdilik! Ama AKP başta İzmir olmak üzere Ören’leri, Akyaka’ları, Bodrum’ları, Gökçek’leri, Köyceğiz’leri, Fethiye’leri, Burhaniye’leri vb. vb. ele geçirmek için yıllardır açık bir savaşım içinde... “Uyanın beyler” demişti Mustafa Ekmekçi! Uya- nın artık, altı yıldır ülkeyi, halkı gerilik, çirkinlik, rüşvet- çilik, açıkgözlülük, sıkılmazlık dalgalarına kaptıran bir iktidara son vermenin tek çaresinin akıl yolunda bu- luşmak olduğunu anlamak niye o kadar zor? PENCERE Doğrusu Savcıma Bozuldum... Savcım kim?.. Savcım Zekeriya Öz değil... Başbakan ne demişti: “- Ben Ergenekon davasının savcısıyım...” Eh, ben de, müsaadenizle, Ergenekon davasının sanığı değil miyim!.. Demek ki savcım Başbakan RTE... Ne var ki benim savcım her zaman savcı ola- mıyor... Bana gelince lo lo lo... Âleme gelince pısss... Bu tutumun son örneğini meşhur Şaban Diş- li olayında gördük... Şaban Dişli milletvekili... AKP kurucu üyesi... Genel Başkan Yardımcısı.. RTE’nin yakını.. Artık cümle âlem biliyor ki ve senetle sepetle de onaylandı ki Şaban Dişli rüşvet almış.. Az buz da değil rüşvet.. 1 milyon dolar.. CHP olaya el atınca, ortalık karışınca, rüşvet su- çu sergilenince, konu AKP Merkez Yönetim Ku- rulu’na geldi... Şaban Dişli, kurulda AKP Genel Başkan Yar- dımcılığı görevinden ayrıldığını söyledi... Benim savcım ise sustu... Ergenekon savcısı neden açık seçik bir rüşvet suçu karşısında ağzını açamıyor da suskunlaşı- yor... Gündemde yalnız Dişli olayı mı var?.. Neresinden tutsanız elinizde kalır; AKP yolsuzluk dosyalarının batağında çırpınıyor... İslamcı devlet düzeni diye ortaya çıkanlar Müslümanlığı kullanarak devleti ve ülkeyi kim vur- duya getiriyorlar... Yolsuzluk ve soygun gırla... Benim savcım ne yapıyor?.. Tııısss... Benim savcım olan RTE’nin bir görevi var; Diş- li’ye diyecek ki: - Dokunulmazlığını kaldıralım, yargılan!.. Peki, ama bu durumda Şaban Dişli Genel Baş- kanı’na, mukabele-i bilmisil olarak şunu söyler- se ne olacak: - Önce senin dokunulmazlığını kaldıralım... RTE ne yapacak?.. Doğrusu benim savcım RTE’nin işi zor... 3 Eylül 2008 tarihinde Talat – Hris- tofyas doğrudan müzakerelerinin başlamasõyla, Kõbrõs’ta çözüm ara- yõşlarõnda yeni bir döneme giril- mektedir. Doğrudan müzakereler bir çözüm şekline ulaşõrsa, elde edilen sonucu Tür- kiye’deki ilgili ve yetkili devlet kurumlarõnõn ve makam sahiplerinin basõn bildirilerinde ve verdikleri demeçlerde hedeflenen çözüm şek- li ve bunun unsurlarõ hakkõnda yaptõklarõ açõklamalarõ ve tarifleri esas alarak değerlen- direceğiz. Bu aşamada, MGK’nin 24 Nisan 2008 toplantõsõndan sonra yayõmlanan basõn bildirisinin Kõbrõs bölümünde ve Sayõn Cum- hurbaşkanõ’nõn, Sayõn TBMM Başkanõ’nõn Ba- rõş Harekâtõmõzõn 34. yõldönümü münasebe- tiyle Sayõn KKTC Cumhurbaşkanõ’na gön- derdikleri yazõlõ mesajlarda, ayrõca Lefko- şa’daki 20 Temmuz törenlerine katõlan Sayõn Başbakan’õn konuşmalarõnda Kõbrõs sorunu- nun çözüm şekli hakkõnda zikrettikleri temel unsurlarõ ve kavramlarõ saptamak ve Talat ile Hristofyas’õn 21 Mart 2008’de başlattõklarõ sü- reçte çözüm için belirledikleri çerçevede bu un- surlarõn ve kavramlarõn yer alõp almadõğõna bakmak istiyoruz. Ortak payda olarak beliren kavramlar şun- lardõr: A) “Çözümün adadaki gerçekler te- melinde” olmasõ: Bu çerçevede, Cumhur- başkanõ Gül, adadaki mevcut gerçekleri “Kıb- rıs’ta siyasi açıdan birbirine eşit iki halk, iki demokrasi ve iki devlet mevcuttur” sözle- riyle çok açõk biçimde ifade etmiştir. TBMM Başkanõ Toptan, “KKTC’nin si- yasi eşitliğini (...) güvence altına alacak” kap- samlõ ve hakça çözüm isteğini dile getirerek, KKTC’nin yaşatõlmasõnõ esas alan bir çözüm şekline destek vermiştir. Adadaki gerçeklerin en belirgin olanlarõn- dan biri de “iki kesimliliktir”. “Adadaki gerçekler temelinde çözüm” an- layõşõ, Talat – Hristofyas mutabakatlarõna hiçbir şekilde yansõmõş değildir. Esasen, BM kararlarõ da adadaki gerçeklere Rumlarõn gö- züyle bakmaktadõr. Annan Planõ’nda da öngörülmüş olduğu üze- re, çözümle birlikte KKTC’nin ortadan kalkması önlenemez bir sonuç olarak gö- rünmektedir. İki “halk” kavramına BM’nin Kıbrıs terminolojisinde yer olmadığı bilinmektedir. BM’nin “iki kesimlilik” hakkında yap- mış olduğu tarif, çözüm halinde on binler- ce Rumun Türk kesimine yerleşmesine ve mülklerini elde etmelerine kapıyı peşinen açmıştır. B) “İki kurucu devletin eşit statüde” ol- ması: Talat ve Hristofyas, çözüm arama sü- recinin hedefi olarak belirledikleri “iki ke- simli, iki toplumlu federasyonun” biri “Kıb- rıs Türk”, diğeri “Kıbrıs Rum” olmak üze- re iki “oluşturucu eyalete” (constituent sta- te) sahip olmasõnõ kararlaştõrmõş bulunmala- rõna rağmen, bu kavram Türk kamuoyuna “ku- rucu devlet” olarak yansõtõlmõştõr. Burada iki yanlışlık yapõlmaktadõr. Birincisi, Türkçede kullanõldõğõ konuya göre hem “devlet”, hem “eyalet” anlamlarõna gelen İngilizcedeki “state” kelimesi, orijinal İngilizce metinde “eyalet” kastedilmesine rağmen Türkçeye “devlet” olarak tercüme edilmektedir. İkin- ci yanlışlık da “kurucu” kavramõnda ortaya çõkmaktadõr. Orijinal İngilizce metinde “ku- rucu” (founding) kavramı yoktur. Türkçeye “oluşturucu” olarak tercüme edilmesi ge- reken “constituent” kelimesi kullanılmıştır. Kõsacasõ “iki kurucu devlet” kavramı Talat – Hristofyas mutabakatında yer almış değildir. C) Siyasi Eşitlik: MGK, “iki tarafın siya- si eşitliğinin” çözüm çerçevesinde korunma- sõnõn esas olduğunu belirtmiştir. TBMM Baş- kanõ “KKTC’nin siyasi eşitliğinden” söz et- miştir. Talat ve Hristofyas, çözüm için üzerinde mutabõk kaldõklarõ “iki toplumlu” çözüm çer- çevesinde Türk tarafõnõn vazgeçilmezleri ara- sõnda yer alan “siyasi eşitlik” kavramõ için BM Güvenlik Konseyi kararlarõndaki tarifi esas al- mõşlardõr. Buna göre, siyasi eşitlik, iki taraf arasında nihai çözüm çerçevesinde geçer- li olacak ve toplum (federe birim) düzeyinde anayasaya konulacak hükümlerle sağla- nacaktır. D) Egemenlik: Talat – Hristofyas görüş- melerinde çözüm için ortaya çõkan çerçevede ve ayrõca çözüm için esas alõnan BM Güven- lik Konseyi kararlarõnda, hedeflenen federal çözümde devletin “tek egemenliğinin” ve “tek hukuki kişiliğinin” olmasõ öngörülmüştür. “Egemenliğin” kaynağõ belli değildir. “Siyasi eşitlikle” beraber “egemenlikte eşit ortaklı- ğı” içermeyen bir çözüm şeklinin Kıbrıs Türk halkı için yeterli güvence sağlaya- mayacağını düşünüyoruz. E) Yeni bir ortaklık devleti kurulması: Bu unsur, Talat – Hristofyas görüşmelerin- de ortaya çõkan çözüm çerçevesinde yer almõş değildir. Hristofyas, 1960 “Kıbrıs Cumhu- riyeti’nin” bünyesindeki ortaklõğõ hatõrlatarak “yenilenmiş ortaklık” kavramõnõ dile getir- miştir. F) Garanti ve ittifak anlaşmalarının yü- rürlükte kalması: Talat – Hristofyas görüş- melerinde ortaya çõkan mutabakatlarda gü- venlik ve garantiler konusuna henüz yer ve- rilmemiştir. Nihai çözüm çerçevesinde garanti ve ittifak anlaşmalarõnõn “yeni düzene” uyar- lanarak yürürlükte kalacaklarõ varsayõlsa bile, Türkiye’nin bu anlaşmalardan doğan hak- larının ve yetkilerinin uygulama bakı- mından değer taşıyıp taşımayacağı üzerin- de durmak lazõmdõr. G) Çözüm Çerçevesinde Parametrelerin Korunması: Çözümle birlikte, adanõn ku- zeyinin de AB’ye katõlmõş olmasõ halinde ve bu durumun, özellikle Türkiye de AB’ye tam üye olmadan gerçekleşmesi durumunda, çö- züm şeklinin parametreleri, özellikle iki ke- simlilik, AB hukukunun etkisine maruz ka- lacaktır. 1960 anlaşmalarıyla Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs bakımından kurulmuş olan hassas denge tamamen yok olacaktır. Türkiye’nin ada üzerindeki “et- kin” ve “fiili” garantisi zayıflayacaktır. Müzakereler sürdürülürken, günümüzde su- ni bir çözüm şekli olan federasyonların da- ğılma sürecine girmiş oldukları dikkate alın- malıdır. Çeklerle Slovakların dostane bi- çimde ayrõlarak ayrõ ayrõ AB’ne tam üye ol- mayõ başardõklarõ; Belçika’da Valonlarla Flamanlar arasõnda ayrõlma eğiliminin orta- ya çõktõğõ; Kosova’dan sonra, Güney Oset- ya’nõn ve Abhazya’nõn da bağõmsõzlõklarõnõn tanõndõğõ gibi gerçekler de göz önünde tutul- malõdõr. Bu gelişmeler Rumlarda, KKTC’nin Tür- kiye’den başka devletlerce de tanõnabileceği kaygõsõnõ yaratmaktaysa, Rumlar için bu kay- gõdan kurtulmanõn en akõlcõ ve kõsa yolunun, Kõbrõs’taki bölünmeye kendilerinin hayalci si- yasetlerinin sebep olduğunu kabullenerek içinde KKTC’nin de bulunduğu adadaki ger- çekler temelinde bir çözüme rõza göstermek ol- duğunu düşünüyoruz. Doğrudan müzakerelerle çözüme kõsa sürede ulaşõlmasõ halinde, KKTC’nin varlõğõ sona erdirilecektir. Koso- va, aralarõnda Türkiye’nin de bulunduğu AB ve NATO ülkelerinin, Güney Osetya ve Ab- hazya da Rusya’nõn desteğiyle bağõmsõz var- lõklarõnõ sürdürürlerken KKTC’nin ortadan kalkmasõnõn uluslararasõ toplumda Türki- ye’nin ağõrlõğõ ve gücü hakkõnda nasõl bir iz- lenim bõrakacağõ iyi hesaplanmalõdõr. Türk ulu- su böyle bir zillete katlanabilecek midir? Türkiye, stratejik çõkarlarõnõn, ahdi ve tari- hi bağlarõnõn ve yükümlülüklerinin bulundu- ğu Kõbrõs’ta KKTC liderliğince aceleye geti- rilecek sakat bir çözüme razõ olabilir mi? İn- giltere için stratejik önemi ve değeri yüksek olan Kõbrõs Adasõ’nõn, 21. yüzyõlda enerji ter- minali rolü oynamaya hazõrlanan Türkiye bakõmõndan önemi, sõrf AB üyelik süreciyle il- gili mülahazalarla, görmezlikten gelinebilir mi? KKTC liderliğinin, Kõbrõs Adasõ’nõn ve ada- daki durumun sadece Kõbrõs Türk halkõnõn de- ğil, bütün Türk ulusunun hayati çõkarlarõnõ il- gilendirdiği gerçeğinin bilinci içinde müza- kereleri yürütmesini ve başarõlõ olmasõnõ dili- yoruz. Kõbrõs’ta Doğrudan Müzakereler Başlarken Tugay ULUÇEVİK Emekli Büyükelçi SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2008 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear