22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 14 EYLÜL 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Tayfun Timoçin: “Boşuna ‘nerede hareket, orada bereket’ dememişler. Yüzyılın iyilik hareketinden, yüzyılın bereketi çıktı!” Yimpaş’a yeni ad önerisi: Yiyimpaş! Nasihat Faruk Sayılır: “Dincilere benden nasihat: Ya zevk-ü sefahat ya da cukkayı icraat. İkisi beraber olursa, hitamı fecaat.” Bakış Anıl Öçal: “Hep fenerden bakacağına bazen de şişeden bakarsan dünyaya, anlarsın belki Orhan Veli’yi!” Muamele Emin Şaylan: “Bazı insanlara padişah muamelesi yaparsanız, soytarı durumuna düşersiniz!” YağmurDeniz Öfkeli hitabetle savuşturma sanatçısı! EMEKLİ Cumhuriyet Savcısı Gündüz Akgül, kendini bazı davaların savcısı olarak gören Başbakan RTE’ye “Kim bu ülkede yolsuzluk yapıyorsa, hortumculuk yapıyorsa, karşısında bizi bulur... Eğer kendi atadığımız adam bu yolsuzluğu yapıyorsa, kusura bakmasınlar onun da kafasını koparırız” yolundaki laflarını anımsatıp soruyor: “Rüşvetin belgesi partideki yardımcınıza kadar Almanya’da süren bir davanın ucu ise yine sizin yakın çevrenize kadar uzanıyor. Sayın Başbakan, tüm bu suçlamalar hakkında acilen gereğini yapmayı düşünüyor musunuz? Yoksa bir zamanlar söylediğiniz gibi ‘Öfke de bir hitabet sanatıdır’ düşüncesiyle, son günlerde görüldüğü gibi yine öfkelenip, hitabetinizle bunları savuşturmaya mı çalışacaksınız?” - Yalancının feneri sönmüş... “Yatsıda mı iftarda mı!” KÜRESEL dünyanın tek kutuplu merkezi Amerika’da şimdilik 150 kadar küçük bankaya ve iki de büyük bankaya el kondu; yani bankalar devletleştirildi! Olacak iş değil ama kapitalizmin kalp atışları sosyalizmin ritmine ayak uydurdu! Bu durum karşısında Bülent Esinoğlu bakın ne diyor: “Amerika’dan daha Amerikancı olanlar devletleştirilen bankaların tekrar özelleştirileceğini düşünedursunlar, sırada başka bankalar da var. Bu kadar büyük bankaları satın alabilecekler olsaydı zaten millileşmez, onlar satın alırdı. Deniz bitti. Alacak kimse yok. İki bankanın bedeli 6 trilyon dolar. Çok büyük bir holdingin sahibi Jim Rogers ‘Amerika Çin’den daha komünisttir’ diyor. Evet, Fannie Mae ve Freddie Mac Bankalarının millileştirilmesi Amerika’yı karıştırdı. Amerika’da bu millileştirmelere bir yandan tepkiler yükseliyor öte yandan çaresizlikler de belirtiliyor. Amerika’ya ‘Amerika Birleşik Sosyalist Devleti’ şeklinde alaycı isim takanlar var. Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin yıkılmasının ardından bize ve dünyaya özelleştirmeler için radikal baskılar yapan Amerika şimdi planlı ekonominin adımlarını atmaya çalışıyor. Amerika şunu gördü: Rusya ve Çin gibi planlı ekonomiler kazanıyor ve bu ülkeler süper güç olma yoluna girdiler. Zaten kendisi de piyasanın her şeye kadir olmadığını biliyordu. Yalnızca askeri ve sanayi komplekslerine sahip olmanın yeterli olmadığı ortaya çıktı. Şimdilik elinde bir tek imkân kaldı; doların hâlâ dünyada değişim aracı olarak kullanılıyor olması. 380 trilyon doların dünya piyasalarında dolaştığı biliniyor. Amerikan gayri safi milli hasılasının yılda 13 trilyon dolar olduğu düşünülürse, ürettiği mal ve hizmetlerin 30 katı kadar fazla dolar piyasalarda dolaşıyor. Amerika’da ‘Yoldaş Bush’ sesleri yükseliyor. Son millileştirmeler insanlık tarihinin en büyük millileştirilmesi olarak değerlendiriliyor. ‘Laisses-Faire’ yani bırakın yapsınlar sisteminin bir yerden sonra işlemeyeceği anlaşıldı. Bireylerin ürettiklerinden daha fazla borçlanamayacakları yere gelindi. Bu durum devletler için de geçerli. Şimdi plan yapma zamanıdır. İnsanlık bundan sonra plan yapmanın değerini anlayacağı bir döneme giriyor. Paranın özgürlüğünden insanın özgürlüğüne geçiştir, insanın umudu.” Umut PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Başbakan ve Moda İskelesi Başbakan esip gürlüyor. Şimdi dilinde Moda var, Moda’nın iskelesi var, kulaktan dolma bilgilerle ile- ri geri konuşuyor. Hafta içinde AKP Kadıköy İlçe Örgütü’nün düzenlediği iftar yemeğinde oruçlu ce- maate Modalılara ilişkin söyledikleri yenir yutulur şeyler değil. Biliyorsunuz, bir süredir Modalılar, İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi’nin giriştiği ‘Moda İskelesi’ni alkolden arındırma harekâtını’ ve bu harekâtın bir parçası olan, iskeleye uzanan rıhtımın başını demir parmaklıklı yüksek bir kapıyla kapatıp, gelen ge- çeni özel zaptiyeye aratma uygulamasını dehşetle izliyorlar. Bir kesim Modalı ise yalnızca izlemekle yetinmiyor, sekiz haftadır her cuma akşamı bu dö- nüştürümü/uygulamayı demir parmaklıkların önün- de protesto ediyor. Yedi haftadır “Moda İskelesi’ni Yobazlara Bırak- mayacağız. İçkini Kap da Gel!” başlığı altında sür- dürülen protesto eylemi, son haftadan itibaren “Moda İskelesi’ni Yobazlara Bırakmayacağız. Işığı- nı Al da Gel!” başlığıyla sürdürülüyor. Protesto eylemi yalnızca Modalılarla sınırlı değil, her hafta Avrupa yakasının ve Kadıköy’ün çeşitli semtlerinden insanlar Moda’ya gelerek ‘dinci dö- nüştürüme’ karşı direnenlerle örnek bir dayanışma sergiliyorlar. İskele eyleminin kendine özgü bir yanı var; genç- ler müzik yapıyorlar, şarkılar söylüyorlar, nostaljik esintilerde orta yaşlı ve yaşlı -ama ruhları hep genç kalmış- Modalılar da şarkılara katılıyorlar. İskelenin özellikle eski zamanların gençleri ve genç âşıkları için üç yanı maviyle kuşatılmış bir özgürlük köşesi olduğunu bilenlerin, o güzel zamanları yaşayanla- rın bellekleri canlanıyor. Yandaki kayıkhanenin sa- hibi Salih Reis için, Moda Aile Lokantası’nın ilk sa- hibi Koço Korontos için, pos bıyıklı iskele memu- ru Kenan Kaptan için, şimdi metruk halde bulu- nan Moda Deniz Kulübü’nün unutulmaz Başkanı Zeki Rıza Sporel için, kulübün yazlık işletmecisi Süreyya Bey için şişeler kalkıyor ve artık hayatta olmayan Modalılar anımsanıyor. İskeleye yığılan/yığdırılan polisler, çevik güç gö- revlileri, sivil memurlar, başka eylemlerde rastla- madıkları bu şenlik görüntülerini, bu törensellikle- ri hayretle izliyorlar. Fakat tüm şenlikli görünüşüne karşın eylem ‘si- yasi’ özünden hiçbir şey yitirmiyor. Başbakan ise eylemi düzenleyen Modalıları, Mo- dalıları destekleyen İstanbulluları, “Moda’da bir yerlerden sipariş olan kişiler gelebilir” diye suçlu- yor, “Bunlar hayatı o şişenin içerisinde görenlerdir” diyor. Suçlaması da, saptaması da yanlış Başba- kan’ın. Sonra tutup, “Bu ülkede hizmeti verirken he- def saptırmayı yapanlara diyoruz ki, hedefi doğru tayin edin” diye sesleniyor. Oysa hedefi saptıran da, sözü çarpıtan da kendisi. Sözlerini sürdürüyor: “Kardeşim vatandaşın bir kısmı içiyor mu? Buyursun içsin. Ama bir kısmı da içmiyorsa bırak o da içmesin. O seni niye rahatsız ediyor? Mahalle baskısı deniliyor ya, asıl mahalle baskısı bu ülkede, ben içmiyorum kardeşim sen buyur iç, bu anlayışı sürdürenlere. Bunlara yapılı- yor asıl mahalle baskısı. Sıkıntı burada. Ben bey- efendiye diyorum ki, ‘Ya kardeşim sen iç, bırak da ben içmeyeyim. Aynı masada oturalım. Sen iç, bı- rak ben içmeyeyim’...” Eylemciler de başka bir şey istemiyorlar ki… Mo- da İskele Lokantası içene de, içmeyene de hizmet versin, kimse içtiği ya da içmediği için dışlanma- sın, diyorlar. Başbakan bunu bilmiyor mu? Mutlaka biliyor, ama işine öyle geldiği için gerçeğin dışına çıkarak konuşuyor. Gerçeğin dışına çıkıp konuştuğunda iftar sofrasında kendisini dinleyen müminlerin bun- dan çok hoşnut olacaklarını düşünüyor/biliyor, nabza göre şerbet veriyor. Ama söylediği/anlattığı şeylerle hiç ilintisi olmayan insanları, “Hayatı o şi- şeden görenler” diyerek ‘zındık’ durumuna düşü- rürken birtakım çevrelere ‘hedef’ gösterdiğini aklı- na getirmiyor. Yoksa getiriyor mu? Modalılar, Kadıköylüler, İstanbullular Başbakan ‘öyle söylüyor’ diye eylemlerinden kuşkusuz ki vaz- geçmeyecekler, tam tersine güçlenecekler ve bu örnek eylem kentin başka bölgelerine de yayıla- caktır. Başbakan unutmasın, sonunda hep ger- çekler, doğrular kazanır. Ve Türkiye’de güneş daha batmamıştır! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “Her şey özelleştirilirken, konuttaki bu aşırı devletçilik acaba neden?” Soruyu soran Mimarlar Oda- sõ Antalya Şubesi Başkanõ Os- man Aydın, şunu da ekliyordu: “TOKİ’ye öylesine ayrıcalıklı imar yetkileri tanındı ki artık şehircilik yasasına da gerek yok; çünkü her türlü yapılaş- manın nerede, nasıl olacağını TOKİ planlayacak, hatta uy- gulayacak...” 8-9 Ağustos 2008’de Kon- ya’da düzenlenen “Anadolu’da Konut ve TOKİ Mimarlığı” konulu panel-forumda Mimarlar Odasõ Konya Şubesi’nin Başka- nõ Serdar Işık da bu temanõn Türkiye açõsõndan yaşamsal öne- mini şöyle özetliyordu: “Dünyanın en zengin sivil mimarlık geleneklerine sahip bir ülkede, yöresel mimarinin kültürel farklılıklarını yok sa- yan tek tip konut bloklarını tüm bölgelere yaymak, yılların yanlışının kamu önderliğinde doruğa çıkartılmasıdır...” Işõk haklõ... Mimarlõkta ve şe- hircilikte yerel karakterleri yok sayan apartmanlaşma, yõk-yap- sat müteahhitliğinin hemen tüm kentlerimize siyasal destekli dar- besidir. Hükü- metin artõk bun- dan vazgeçilme- sini sağlayacak yasalar çõkarma- sõ yerine, TOKİ eliyle “devlet tarzı”na dönüş- türmesi, hazin değil midir? Nitekim aynõ yanlõş mimar Ve- li Behruz Çini- ci’nin geleneksel Türk mahallele- rinden esinlene- rek tasarladõğõ “Milletvekilleri Lojmanları”nõn yõkõlarak, yer- lerine yine şu kişiliksiz “TOKİ kuleleri”nin dikilmesiyle de yi- nelendi. Yõllarõn görmüş geçirmiş mi- marõ Çinici diyor ki: “Bunun vandalizm olduğunu söyledi- ğim için hakaret davası açtılar ama mahkeme kültürel soykı- rımcılara yüz vermedi...” Yargıdan destek Ankara’daki TBMM lojman- larõnõn yõkõmõ ve yerlerine “gös- teriş düşkünü karaktersiz” ku- le apartmanlarõn dikilmesi, ger- çekten de bir “mimarlık, kent ve kültür katliamı”dõr... Milletvekillerinin sõradan bir “site” yerine “sokak”lardan oluşmuş “mahalle”de oturma- larõnõ sağlayan lojmanlarõn yõ- kõlmadan önceki fotoğraflarõ ile şimdi aynõ yerde yükselen “fe- laket”ler kõyaslandõğõnda, olan biteni başka türlü tanõmlamak mümkün değil... Nitekim, Çinici’nin “sanatçı hakkı”yla açtõğõ davada yar- gõçlar da aynõ gözlemi yapmõş ol- malõlar ki Ankara 3. Fikri ve Sõ- nai Haklar Hukuk Mahkemesi 19 Temmuz 2008’de bakõn ne karar almõş; “TOKİ’nin idare ofisi olarak kullanmak için yıkma- dığı 3 lojmanın aslına uygun olarak korunmasına”... Kararda ayrõca binalarõn giri- şine yerleştirilecek panolara TBMM lojmanlarõnõn yõkõlma- dan önceki fotoğrafõ ile tarihçe- sine ilişkin bilgiler ve mimarõnõn özgeçmişinin konulmasõ da hük- me bağlanõyor... Yani mahkeme diyor ki: “Ge- lecek kuşaklar da mimarlık sa- natının rant uğruna nasıl göz- den çıkartıldığını, yıkılanları ve yeni yapılanları kıyaslayarak görebilmeli...” Behruz Çinici de diyor ki: “2 bin kişilik yerleşim yerine 10 bin nüfusu yerleştiriyorlar. Ankara bu betonlaşmayı kal- dıramaz...” TOKİ ise buna asla aldõrmõyor. Çünkü, yõkõlan 397 konutun ye- rinde yükselen 32 katlõ 12 blokta toplam 1832 konut ya- põlõyor. Tek odalõ dairenin bile 120 bin YTL’ye satõl- dõğõ projenin 2010 yõlõnda tamamlanaca- ğõ söyleniyor. Yani, İstan- bul’da “Avru- pa Kültür Başkenti” et- kinlikleri yapõ- lõrken, “bunu sağlamakla” övü- nen iktidarõn başkentimize dik- tiği binalar “kültür yoksunlu- ğu”nun simgeleri olarak hiz- mete girecekler... ‘İmar Dosyası’nda... Kanal B’de bu gece 23.00’ten itibaren yayõmlanacak İmar Dos- yasõ’nda, TOKİ’nin “barınak si- loları”nõ irdeleyen Konya Top- lantõsõ ile “TOKİ’zede” mima- rõmõz Behruz Çinici’nin TBMM lojmanlarõ için sürdürdüğü sa- natçõ hakkõ ve hukuk mücadele- si ele alõnõyor. YEM’in ev sahibi olduğu programda Osman Aydın ve Serdar Işık TOKİ mimarisinin “Konya sorgulaması”nõ, Çini- ci de toplu konut projelerindeki kimliksizliği değerlendirecek- ler... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 14 Eylül Bereket SESSİZ SEDASIZ (!) ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘İmar Vandalizmi’... Yok edilen lojmanlar... ekinci@cumhuriyet.com.tr Datça’da “hacı” emekli astsubayın evinden hoparlörle yapılan ezan ve ilahi yayınına son verilmiş. Yurttaşlar bu işe Datça Kaymakamı Mustafa Kaya’nın göz yumduğuna ve olay kamuoyuna yansıyınca çark ettiğine inanıyor. Şimdi Muğla Valisi Ahmet Altıparmak’a sormak gerek: Datça’daki kaymakamın ifadesini alacak mısınız yoksa sessiz kalıp şeriatçılara göz mü kırpacaksınız? Datça BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Renk değiş- tirmesiyle ünlü sürüngen türü. 2/ İri bir hõyar cinsi... Söyleyiş özelliği. 3/ İki- çenetli yumu- şakçalara veri- len ortak ad... İçine sulu şeyler koymaya yara- yan kap. 4/ Su- larda yaşayan tek hücreli bir canlõ... Lityum elementinin simgesi. 5/ Yeşile çalar toprak rengi... Hattat- larõn kâğõt cilalamakta kullandõklarõ bileşik. 6/ Küçük mağara... Eşek yavrusu. 7/ Dağ sõrtlarõnda geçit veren çukur yer... Sebze, meyve satmak için ku- rulmuş, derme çatma dükkân. 8/ İnanõlõr, güvenilir... Kişisel, özel. 9/ Çekmecelerine çamaşõr konulan dolap. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bulgur, biber, soğan, domates, maydanozla yapõ- lan ve asma yaprağõna sarõlõp çiğ olarak yenen bir yi- yecek... Antalya’ya özgü, tahinle yapõlan bir yiyecek. 2/ Kuyruksokumu kemiği... Kansõzlõk. 3/ Yağõşsõz... Doku teli. 4/ Üç Silahşorlar’dan biri... Japon lirik dra- mõ. 5/ İlgi eki... Sahip. 6/ Bir çift oluşturan şeylerden her biri... Bir tür çok ince ve ipekli kumaş. 7/ Tarih öncesine dayanan efsane... Davul zurna eşliğinde ve toplu olarak oynanan bir halk oyunu. 8/ Düdenden da- ha geniş olan çukurluklara verilen ad... Tanrõtanõmaz. 9/ Düzyazõ... Eski dilde aslan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 J Ü B İ L E A K Ü M İ T S A Y A B İ T İ R İ M L İ T İ A K A B E L R A N Z O N E S İ K F O R S A M A Z O N Ö A Y B O R A V K A L E N S Ö V E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear