Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
6 AĞUSTOS 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ [email protected]
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Piyasaların Coşkusu ve
Ekonomide ‘W’ Döngüsü
Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz’da ver-
miş olduğu “AKP’nin kapatılmasına gerek yok”
şeklindeki kararı, yerli ve uluslararası finans pi-
yasalarında büyük bir coşkuyla karşılandı. Pi-
yasaların üstünden büyük bir istikrarsızlık un-
surunun kalktığını gören “oyuncular”, büyük bir
heyecan içinde Türk finans piyasalarına ve İs-
tanbul Menkul Kıymetler Borsası’na hücum et-
tiler. Borsa 30 Temmuz akşamını 3 bin puanlık
artış ile geçerken, ellerindeki dövizi bozdurup Türk
Lirası’na yönelen “yabancı yatırımcılar”, doların
fiyatının 1.15’e değin düşmesine yol açmaktay-
dı. Geçtiğimiz haftanın gazete haberlerine göre,
üç gün içerisinde Türkiye’ye akan yabancı fon-
lar 2 milyar dolara ulaşmıştı.
Medyanın yorumlarına göre “piyasalar kararı ön-
ceden satın almışlar” ve “oyuncular, yönlerini Tür-
kiye’ye yöneltmişlerdi”...
Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı-
ğım ilk yıllarda bu sayfayı kendisiyle paylaşmaktan
büyük bir onur duyduğum Korkut Boratav ho-
ca, finansal ekonominin kendine özgü bu renkli
söylemini fırsat buldukça hicveder, “piyasalar”
veya “oyuncular” gibi sınıfsal içeriği boşaltılmış
kavramların iktisat yazınında yer almaması ge-
reği konusunda da okuyucularını sık sık uyarır-
dı. Korkut Hoca’nın benzetmesine göre, söz ko-
nusu “piyasalar” gerek ekonomi, gerekse siya-
set dünyasında, sanki eski Yunan ve Roma tan-
rılarına atfedilen doğaüstü güçlerle donatılmış-
lardı. Bu doğaüstü güçleri sayesinde fırtınalar ya-
ratabilen ve ulusların kaderlerini değiştirme ye-
tisine sahip olan bu tanrıların bir ilginç özelliği de
sanki “insansı duygularla” hareket etmeleriydi. Bu
tanrılar insanlar gibi yiyor içiyor; hiddetleniyor; hu-
zursuzlanıyor; kaprisler yapıyor; seviyor ve kıs-
kanıyorlardı. Tıpkı “piyasalara” atfedilen “hu-
zursuzluk”, “belirsizlik”, “güvensizlik”, ya da ge-
çen hafta yaşamış olduğumuz üzere, “coşku”
duyguları gibi.
Korkut Hoca’nın sunduğu örneğin vermekte ol-
duğu mesaj açıktır: Türkiye iktisadi ve siyasi ya-
şamını ve geleceğini finans sermayesinin spe-
külatif ve kısa dönemci çıkar hesaplarına terk et-
miştir. “Ulusal bağımsızlık” ve “ulusal kalkınma”
gibi kavramlar, yerlerini “Yabancılar ne der?” ve-
ya “Yabancı sermayeyi çekmek için ne yapmak
gerekli?” türünden sorulara bırakmış; ulusal
makro ekonomiye yönelik analitik yaklaşımlar ise
“borsa-faiz-döviz” üçgeninin salınımlarına in-
dirgenmiştir.
Türkiye, yerli ve uluslararası finans kapitalin
kaprislerine bağımlı durumdadır.
Öte yandan, geçen hafta dışa vurulan bu
coşkunun Türkiye ekonomisine olan reel mali-
yetinin ne olacağı ise gündemimizden ısrarla ka-
çırılmaktadır. Bu denli aşırı değerli Türk Lirası’nın
(ucuz döviz kurunun) Türk sanayiine getireceği
tahribatın ve kaçınılmaz ithalat furyasının yara-
tacağı işsizlik ve dış borçlanma yükünün so-
nuçlarının neler olacağı gibi sorular, ekonomiyi
“borsa-faiz-döviz” üçgeninden ibaret gören
medyamızda elbette yer bulamayacaktır.
Geçtiğmiz haftanın Türkiye’de yaşananlara
tezat bir başka haberi ise Amerikan ekonomisinde
durgunluk (resesyon) tehdidinin artık açıkça
belgelenmiş olduğuna ilişkindi. Amerikan eko-
nomisinin 2008’in ikinci çeyreğinde büyüme hı-
zı sadece yüzde 1.9 olarak tahmin edilmektey-
di. Bu da, Amerika’nın yüzde 2.3 oranında bü-
yüyeceğini tahmin eden “piyasa” beklentilerinin
oldukça altındaydı. Dahası, ABD’nin son iki
çeyrek dönemdeki büyüme hızları geriye doğru
revize edilmiş; ve 2007’nin son çeyreğindeki bü-
yüme hızı yüzde 0.6’dan yüzde eksi 0.2’ye;
2008 birinci çeyrek büyüme hızı da yüzde 1’den
0.9’a indirilmişti.
Amerika’dan gelen haberler son bir ayda işgücü
piyasasında 51 bin kişilik istihdam kaybı ya-
şandığını ve işsizlik oranının yüzde 5.7’ye çıka-
rak artış eğilimini sürdürmekte olduğunu gös-
termekteydi. İstatistiklere göre ABD’de geçen
aralık ayından bu yana yaşanan işgücü kayıpla-
rının toplamı tüm ekonomide 463 bine, Amerikan
özel sektöründe ise 665 bine ulaşmaktaydı.
Amerikan ekonomisinin durgunluğa uğrama-
dan yeniden yükselişe geçtiği yönündeki iyimser
beklentiler boşa çıkmış; ekonomide yeni bir
durgunluk dalgasının hüküm sürdüğü gerçeği
gözler önüne serilmişti.
Öyle ki Harvard Üniversitesi’nden profesör
Kenneth Rogoff geçen hafta Financial Ti-
mes’da çıkan bir yazısında, Amerikan ekonomi-
sindeki çalkantıları “mal piyasalarındaki aşırı ta-
lep” ve “finans piyasalarındaki aşırı arz” unsurlarına
bağlıyor; ve ABD’nin durgunluğu “V” biçimindeki
bir defalık daralmayla değil, “W” biçiminde bir-
birini izleyen “durgunluk-genişleme-
durgunluk-genişleme” dalgalarıyla, salınımlar
halinde yaşayacağını tahmin ettiğini yazıyordu.
“W” biçimindeki “spekülatif büyüme-durgun-
luk-kriz-büyüme-durgunluk” dalgalarının Türk
ekonomisinin son 20 yılının en belirgin özelliği ol-
duğunu bilen bizler için, profesör Rogoff’un
betimlemesi hiç de yabancı değildir. Bizim açı-
mızdan daha can alıcı soru ise küresel ekono-
mideki söz konusu “W”-tipi dalgalanmanın Tür-
kiye’ye olan yansımalarının tek bir “W”den mi,
yoksa “WW...W” biçiminde birbirini izleyen (ve
benzetmeyi daha da ileriye götürürsek, W’nin
puntoları giderek büyüyen!) çalkantılar şeklinde
mi olacağıdır. Piyasalardaki coşku-kötümserlik
algılanmalarından kaynaklanan belirsizlik orta-
mının reel ekonomiye yaratacağı olumsuz etki-
ler, sanayide ve işgücü piyasalarında onarılma-
sı çok zor tahribata yol açmaktadır.
Son söz olarak, bu köşede sık sık vurgulanan
bir yorumu yeniden sizlerle paylaşmak arzu-
sundayım: küresel ekonomide krize en yatkın ül-
ke, küresel finans sermayesinin en gözde ko-
numda gördüğü ülkedir. Türkiye, dış açıkları, dö-
viz pozisyon açıkları, dış borç yükü ve sığ olan
finans piyasalarının kaldıramayacağı boyuttaki
spekülatif hareketleriyle, küresel krizden en şid-
detli biçimde etkilenebilecek ekonomi duru-
mundadır.
İş dünyasõna göre, hükümet bahaneler üreteceğine yeniden üretime dönük bir model üzerinde çalõşma yapmalõ
Bu zamlarõn sonu işsizlik
Ekonomi Servisi - Dayanõlmaz hale gelen
enerji zamlarõ sanayiciyi bezdirdi. Türkiye İş-
veren Sendikalarõ Konfederasonu (TİSK) sa-
nayinin kullandõğõ doğalgaz ve elektirik üze-
rindeki vergi yükünün mutlaka azaltõlmasõ ge-
rektiğini açõkladõ.
TİSK yazõlõ açõklamasõnda “Büyüme ve is-
tihdamın can damarı olan rekabet gücünün
yabancı üreticiler karşısındda hızla zayıf-
laması önlenmelidir. Sanayide kullanılan do-
ğalgaz fiyatının yüksekliği açısından Tür-
kiye OECD ülkeleri arasında 2. sırada ge-
liyor” denildi. Bursa Ticaret ve Sanayi Oda-
sõ (BTSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardõm-
cõsõ ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) Enerji Meclisi Başkanõ Mahmut
Yılmaz, enerji fiyatlarõndaki fahiş artõş nede-
niyle sanayinin rekabet gücünü giderek kay-
bettiğini belirterek “Bugün sanayi bölgele-
rinde tesislerin bir bir işçi azalttığını hatta
kapandığını görüyoruz. Bunlar hiç iyi gös-
tergeler değil. Yeniden üretime dönük bir
model üzerine de çlışma yapılması gerekir”
dedi. Yõlmaz AA’ya yaptõğõ açõklamada özet-
le şunlarõ söyledi: “Son doğalgaz zammını ke-
sinlikle normal karşılamadık. Keyfi bir
zam yapılıyormuş izlenimi sanayicinin mo-
ralini bozdu. Son 5 yılın en büyük enflas-
yonu ortada. Dövizi baskı altına alıp düşük
tutarak aramalı ithalatını bir nevi teşvik et-
mek, üretim şevkini azaltıyor. Bugün sanayi
bölgelerinde tesislerin bir bir işçi azalttığı-
nı hatta kapandığını görüyoruz. Bunlar eko-
nomi için hiç iyi göstergeler değil. Bunun tek
çaresi, tekrar üretim modeli üzerinde ça-
lışma yapılmasıdır.”
ENERJİYEZİNCİRLEMEZAMLARGELİYOR ZAMLAR ENFLASYONU ARTTIRACAK
Türk Mühendis ve Mimar Odalarõ Birliği (TMMOB)
Elektrik Mühendisleri Odasõ (EMO), doğalgaza yapõlan
zamlarõn 1 Ekim’de yapõlacak elektrik zammõnõ te-
tikleyeceğini açõkladõ. EMO’dan yapõlan açõklamada,
doğalgaz fiyatlarõna yapõlan zammõn kõş aylarõnda da-
ha fazla hissedileceği kaydedildi. Açõklamada, elek-
trik enerjisi üretiminde, doğalgaz üreticisi olan ül-
kelerde bile rastlanmayacak seviyelerdeki bu artõşõn
her geçen gün daha zamlõ elektrik faturalarõ ile kar-
şõ karşõya kalõnmasõna neden olduğu belirtildi.
Enerji fiyatlarõndaki yõllõk artõşõn yüzde
26.87’ye ulaştõğõnõ bildiren Merkez Bankasõ,
elektrik fiyat artõşõnõn enflasyona yaptõğõ doğ-
rudan katkõnõn yaklaşõk 0.5 puan olduğunu he-
saplarken ağustos başõnda yapõlan doğalgaz
zammõnõn enflasyonu 0.15 puan artõracağõnõ bil-
dirdi. Durmuş Yõlmaz başkanlõğõndaki Banka, tem-
muz ayõ fiyat gelişmelerini değerlendirdi. Elektrik ve
yakõt fiyatlarõndaki artõşlarõn enerji fiyat enflasyonu-
nun yükselmesine neden olduğu vurgulandõ.
[email protected]
Dünya Ticaret Örgütü’nün Cenevre toplantı-
ları 9 gün süren kıran kırana pazarlıklardan
sonra başarısızlıkla sonuçlandı ve tüm ülkeler
derin bir ooh çekti! ABD zaten senatosunun kı-
sa bir süre önce aldığı bir kararla kendi çiftçi-
lerinin aldığı destek primini yükseltmişti. DTÖ’nün
Fransız Başkanı Pascal Lamy’nin liberal politi-
kaları cansiperane savunması, Sarkozy Fran-
sası’nın korumacılık kalkanlarını bir nebze olsun
geri çekmesini sağlayamamıştı. İtalya zaten
küreselleşmeye karşı kesin bir duruş sergileyen
Finans Bakanı Giulio Tremonti’nin eline ülke
ekonomisinin anahtarını teslim etmişti. Çin ve Hin-
distan pazarlarını hem kendilerinden daha fa-
kir ülkelere hem de çokuluslu şirketlere karşı ko-
rumak için farklı önlemler almaya başlamıştı... Bir
tek, hem zengin tarım toprakları hem de enerji
kaynaklarına sahip Brezilya DTÖ görüşmelerin-
de sona kadar gidilmesi taraftarıydı.
Sonuçta, küresel ticaretin ve rekabetin önün-
deki engellerin (Gümrük duvarları, sübvansiyonlar)
kaldırılması amacıyla 2001 yılında başlatılan
“Doha Turu” görüşmeleri fiyasko ile neticelen-
di.
Bu ne anlama geliyor? Kimse küresel tica-
rette liberalizmin boyutlarının sınırsız olma-
sını istemiyor.
O zaman akıllara şu soru geliyor: Ülkeler
gerçek anlamda gönüllü değillerse neden tica-
rette sınırların ve korumacılığın tamamen kalk-
masını hedefleyen Doha görüşmeleri başlatıldı?
Yanıt aşikâr. Çünkü o zamanlar küreselleşme
rüzgârları Batı cephesinden esiyordu. Dünya ti-
caretinde de kural koyucu olanlar zengin ülke-
lerdi. Şimdi ise küreselleşme rüzgârında ibre do-
ğuya doğru döndü. Çin ve Hindistan, Brezilya,
Rusya gibi ülkeler tek kutuplu kural belirleyici-
liğe karşı çıkıyor. ABD ve Avrupa Birliği ise kü-
reselleşmenin yalnızca Batı’ya ait bir olgu ol-
madığı gerçeğini kabul etmekte zorlanıyor...
Bunlara bir de hammaddede arz ve talep den-
gesizliğinin had boyutlara ulaşması, enerji fi-
yatlarında hesaplanamayan artışlar eklenince kü-
resel belirsizliğin her iki taraf içinde ürkütücü ol-
maya başladığını söylemek mümkün.
Ancak bu işin bir yüzü...
Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkeler ise hem nü-
fus yoğunluklarının yüksekliği hem de Batı de-
mokrasilerinden farklı olarak kendilerine özgü bir
demokrasi tipi geliştirip uyguladıkları için sınır-
sız liberalizme fazla sıcak bakmıyorlar. Kendi sı-
nırlarını kendi istedikleri ölçüde açma kararlılık-
ları ve kendi uyguladıkları politikalardan ulus-
lararası anlaşmalar yüzünden taviz vermeme ça-
baları son derece aşikâr, hatta takdire şayan...
Örneğin ucuz emek gücü ile atağa kalkan, dün-
ya piyasalarını neredeyse silip süpüren, hatta
emek sömürüsü yüzünden Batı demokrasileri ta-
rafından şiddetle eleştirilen Çin bugün toprak-
larında yatırım yapmak isteyen çokuluslu şir-
ketlere işçi sendikalarına kapılarını açma şartı-
nı öne sürüyor. The Economist dergisinde oku-
duğum habere göre Wal Mart’ın 50 bin Çinli iş-
çisi artık 193 milyon üyesi olan ve hem Çin hü-
kümeti hem de Komünist Parti ile yakın bağla-
rı olan ACFTU (Çin Sendikaları Federasyonu)
üyesi. İki yabancı fast food zinciri, biri yakından
tanıdığımız McDonald’s, diğeri ise Yum! Brands
ile lojistik firması FedEx de sendika ile anlaşma
yapmak zorunda kalmış. 1 milyar nüfusu ile ay-
nı zamanda cazip bir pazar olan Çin elindeki bu
gücü son derece iyi kullanmasını bilen bir ülke.
Küresel rekabetin acımasızlığı, bırakın Türkiye gi-
bi gelişmekte olan ülkeleri ABD ve AB ülkelerinde
bile sendikaları işlevsizleştirirken, dünyanın baş-
ka bir noktasında Çin meydan okurcasına sen-
dika şartı getiriyor.
DTÖ görüşmelerinin olumlu sonuçlanması
halinde Çin çokuluslu şirketlere böyle bir da-
yatmayı ileri sürebilir miydi pek de emin değilim.
Sonuçta liberalizm tırpanlanıyor. Küresel eko-
nominin yeni aktörleri kendi kurallarını getiriyor.
Batı tipi demokrasi, Batı tipi liberalizm artık mo-
da olmaktan uzaklaşıyor... Kendi ulusal çerçe-
velerini çizip uygulayabilenler ise başarıyı yaka-
lıyor.
Liberalizmin Tırpanlanma Dönemi
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
VakõfBank World ailesine katõldõ
Ekonomik programda ciddi istikrarsõzlõk var
‘Bu yıl da heba oldu’
Ekonomi Servisi - Avras-
ya Sanayici ve İşadamlarõ
Derneği (ASİAD) Başkanõ
Ömer Faruk Başaran Tür-
kiye’de siyasetin ekonominin
önüne geçtiğine vurgu yapa-
rak “2008’i 2007’de olduğu
gibi kaybettik. Belli bir is-
tikrar sağlayamadık. Eko-
nomik programları somut
adımlarla kayda geçireme-
dik. İnsanlar cesaret ve ha-
yal güçlerini kaybetti” dedi.
Başaran, düzenlediği basõn
toplantõsõnda, Türkiye’nin
ekonomik anlamda taze bir
başlangõca ihtiyacõ olduğunu
belirterek ekonomik prog-
ramlarõn yalnõzca kriz dö-
nemlerinde açõklanmamasõ
gerektiğini; bir an önce somut
adõmlar atõlmasõ gerektiği-
ni kaydetti. Başaran, dün-
yada beyin ve beden ülke-
leri olduğuna dikkat çeke-
rek şöyle konuştu: Po-
tansiyelimizi iyi kullanma-
lıyız. Kaos ortamından çık-
tık. Ancak en önemli sıkın-
tı olan cari açığa bir
an önce tedbir ala-
madık.”
Ekonomi Servisi - VakõfBank, 2 milyon
kredi kartõyla Yapõ Kredi Wordcard
platformuna katõldõ. VakõfBank’õn katõlõmõyla
Yapõ Kredi Wordcard platformuna üye
toplam kredi kartõ sayõsõ 10 milyon 370 bin
adede çõkarken, Yapõ Kredi yüzde 26’lõk
pazar payõyla toplam kredi kartõ pazarõnda en
yüksek paya sahip banka oldu.
Düzenlenen basõn toplantõsõnda konuşan
VakõfBank Kredi Kartlarõ Başkanõ Nazan
Özkaymak, anlaşma sayesinde VakõfBank
kredi kartõ sahiplerinin mevcut kartlarõyla
170 bini aşkõn World Üye İşyeri
fõrsatlarõndan yararlanabilecekleri söyledi.
Özkaymak, iki yõl içinde cirolarõnõ 3 katõna
çõkarmayõ ve aynõ zamanda 1 milyonu aşkõn
yeni müşteriye ulaşmayõ hedeflediklerini
bildirdi. Yapõ Kredi Pazarlama Gruplarõ
Başkanõ Hakan Kaplan, World
platformunun Avrupa arenasõndaki
sõralamasõnõ daha da yukarõlara taşõma
kararlõlõğõnda olduklarõnõ söyledi.
ASİAD Başkanõ
Başaran, ekonomideki
yanlõş politikalar
nedeniyle Türk halkõnõn
cesaret ve hayal gücünü
kaybettiğini söyledi.
MUSTAFA SÖNMEZ
Temmuz ayõnda gerçekle-
şen yüzde 0.58’lik tüketici fi-
yat artõşõ ile birlikte son 7 ayõn
tüketici enflasyonu yüzde
6.6’yõ buldu. Ancak, ortalama
vatandaşlarõn kullandõğõ mad-
delerde bu ortalamanõn çok
üstünde tüketici enflasyonu
yaşanõyor.
Temmuz’daki ortalamayõ
elektrik fiyatlarõ tõrmandõrdõ.
Haziran’daki zamlarla Tem-
muz enflasyonu fõrladõ ve
elektriğin 7 aylõk artõşõ yüzde
42’yi aştõ. Ağustos’ta da do-
ğalgazõn etkisi görülecek.
Gõda maddelerine bakõldõ-
ğõnda 7 ayda mercimeğin fi-
yatõnõn yüzde 103’ü, pirincin
yüzde 60’õ , bulgur ve ayçiçek
yağõnõn fiyatlarõnõn 7 ayda
yüzde 50’nin üstünde artarak,
7 aylõk ortalama olan 6.6’yõ
çok geride bõraktõklarõ görü-
lüyor. Konut harcamalarõnda,
elektrikteki büyük sõçramanõn
ardõndan 7 ayda doğalgaz-
daki artõşõn yüzde 18’i bul-
duğu görülüyor. Kira artõşla-
rõ da yüzde 6.6’lõk ortalama-
yõ geride bõrakmõş durumda.
Alt ve orta gelir gruplarõ-
nõn bütçelerinin önemli bir
kõsmõnõ tutan ulaştõrma ve ha-
berleşmede de önemli artõşlar
söz konusu. Son 7 ayda ger-
çekleşen yüzde 6.6 tüketici
enflasyonuna karşõlõk, vapur
ücretleri yüzde 48, mazot
yüzde 26, benzin yüzde 15,
dolmuş ücreti yüzde 14, tele-
fon görüşme ücreti de yüzde
12 artmõş durumda.
Yõllõk bazda yüzde 12’yi
gören enflasyonun Rama-
zan ve okul açõlõşlarõna denk
gelen Eylül’de ve izleyen ay-
larda hõz kesmesi pek bek-
lenmemeli ve yõl sonuna doğ-
ru yõllõk bazda enflasyonun
yüzde 18-20 bandõna dayan-
masõ sürpriz sayõlmamalõ.
AKP hükümetinin enerji
fiyatlarõna yaptõğõ fahiş zamlar
sanayicinin rekabet gücünü
düşürürken birçok işletme kapõsõna
kilit vurdu ya da işçi azaltmaya gitti.
Yıllık bazda
yüzde 12’yi
gören
enflasyon
rakamlarının
eylül ayında
daha da
artması
bekleniyor.
Ucuz emek gücü ile atağa kalkan, dünya piyasalarõnõ neredeyse silip
süpüren, hatta emek sömürüsü yüzünden Batõ demokrasileri tarafõndan şiddetle
eleştirilen Çin bugün topraklarõnda yatõrõm yapmak isteyen çokuluslu
şirketlere işçi sendikalarõna kapõlarõnõ açma şartõnõ öne sürüyor.
Halkın enflasyonu
yüzde 25’i geçti