22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 15 AĞUSTOS 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 İstemi Sel: “Şaban yalnız dişli değil, zırhlı da. Boşa kılıç sallıyorsun Kılıçdaroğlu.” Newsweek: AKP yol ayrımında... Hızlı mı gitmeli yavaş mı? Bul Erol Barutçugil: “Uluslararası çatışmalarda arabulucu, ulusal çatışmalarda arabozucu olan kimdir bulun bakalım?” Tasa Kemal Öncü: “Çocuklarımız artık maalesef korunmasız. Yazık oldu Edibe’nin taslağına!” İstekli Ali Külcü. “Abdullah Gül’ün küçük oğlu lisede mescit istemiş. Üniversiteye gelince de sarık takmak ister inşallah!” YağmurDeniz Kafkasya’da bilmek ya da bilmemek! KAFKASYA üzerine Mustafa Yıldırım dostumuzun birkaç sorusu var: “Malum hoca efendi okullarının Kafkasya’da yayılması rastlantı mı? Eski Genelkurmay Başkanı’nın Azerbaycan’da genel seçimler öncesinde demokrasiyi yani sivil şebekeyi desteklediğini açıklaması da mı iyi niyet eseriydi? Türkiye ile ABD arasında Karadeniz Anlaşması var mı? Kafkasya’yı ABD-AB’ye teslim ederken hangi ‘vizyon’ belgesi imzalandı? ‘Milli güvenlik’ diyerek bu kanlı oyuna alet olmak yalnızca birkaç generalin fikri miydi? Yurttaşlarının telefonlarını dinleyip, özel yaşam kayıtlarını ve devlet güvenlik sırlarını piyasaya sürecek denli şeffaf olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yazılı- sözlü anlaşmaları açıklasın ki ‘doğru’ bulursak biz de yardımcı olalım. Fazlasını istemiyoruz; George’un bildiğinin yarısına razıyız.” - Avrupa Parlamentosu’nun tavanı çökmüş... “Ergenekon parmağı olmasın!” KAFKASYA’DA olup bitmekte olanlara bir de “sivil örümceğin ağı”nı ortaya çıkaran Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım’ın gözünden bakalım: “O bölgede tarih bilincine ve dünya deneyimine sahip devlet adamları, bağımsızlığın pekiştirilmesi için öncelikle bölgede devletlerarası dayanışmanın güçlendirilmesi gerektiğini biliyorlardı. Gürcistan’da Şevernadze ile Azerbaycan’da Haydar Aliyev engelleri aşmak için çok çabaladılar; ama olmadı. Çünkü çok partili düzene geçmeden önce bağımsız devlet olmanın birinci koşulunun kendi kendine yetebilen bir ekonomik iç düzen; ilkel ırkçı öfkelerden arındırılmış bir siyasal kültür; komşularla sorunsuz yaşamak için geleceği bölgesel görüşmelerle düzenlemek olmazsa olmaz koşullardı. Bu çabalar sürerken önce İngiliz partilerinin, daha sonra Amerikan partilerinin örgütleri geldiler; devlet kurumlarını, geleneksel dayanışma alışkanlıklarını yıkmakta kararlıydılar. Deneyimli devlet başkanları bu gelişmeleri demokrasiye katkı olarak kabullenip en büyük yanlışa düştüler. Yerli bilim adamları, yeni yetme gazeteciler Amerika’yı Avrupa’yı, yol edindiler. Serbest piyasaya geçildikçe sermayeyi yüklenenler, geçmişten kalan devlet birikimleri soyarak dışarıya kaçırıyor; rüşvet-yolsuzluk derken küresel düzene uygun mafya da oluşuyordu. Anglo-Amerikan yardakçısı yeni yetmelerin oluşturduğu sivil şebeke de, dışarıda gördükleri eğitim ve alınan pound-dolarlarla gençleri, kadınları kışkırtıyordu. Yugoslavya’yı parçalayan gençlik hareketinin önderleri geldiler; uygulamalı olarak isyanı öğrettiler. Soros temsilcisi Quantum Bankerleri de ülkeye sızdılar; siyasetçilerle ilişkileri geliştirdiler; onları kendilerine enstitü- vakıf üstünden ortak ettiler ve ‘demokrasi şebekesi’ güçlendikçe güçlendi. ABD’de iki yıl ‘demokrasi’ eğitimi gören genç adam, ülkeye getirilip devletin başına oturtuldu. Suyun başında semirdikçe başkasının taşeronu olanların değişmez huyu ortaya çıktı; arkalarındaki NATO ortaklarına güvenerek Osetleri, Acarları ve Abhazları yutmaya kalktılar. Bölgede düzen karışacak; Anglo-Amerikan barış(!) kuvvetleri devreye girecek; yeni küçük cumhuriyetlerde ABD-AB liberal iktidarları oluşacak ve Orta Asya’dan uzanan enerji koridorlarında egemenlik pekiştirilecekti! Ama olmadı.” Gürcistan GÖRÜŞ ERTUĞRUL KAZANCI, ‘Atatürk’ü Sevmemek’ Niçin? Mustafa Kemal, sevilmemeyi hak eden neler yap- mıştır da, sevenleri görememiştir? Tarihsel gerçek odur ki, emperyalizme ‘mazlum’ uluslar adına direnen; dev- let kuran, devrim yapan ve çağcıl evrensellikle ülke- sini tanıştıran bir değer ve başlı başına yadsınamaz bir olgudur. Televizyon programlarının birinde konuşan bir ba- yanın sözleri, geçtiğimiz günlerde kamuoyu günde- mindeydi. Gerçi bugündem en az yarım yüzyıldır ha- zırlanmaktaysa da bu denli açıklık elde edilememiş- ti. Bayan; “Başıma bir iş gelmeyecekse, Atatürk’ü sev- miyorum” demişti. Şimdilerde ise ilgili savcı; “Atatürk, Türk ve dünya tarihinde ulusal kahraman bir devrim- ci olarak yerini almıştır. Atatürk’ü sevmiyorlarsa, de- ğerinden bir şey yitirmez” gerekçesiyle “takipsizlik” ka- rarı verdi. “Atatürk’ü sevmeyen” bayanın başına bir iş gelmedi. Üstelik, takipsizlik kararından sonra iyice ce- saretlenerek; “Kimse kimseyi sevmek zorunda değil- dir” buyurdu. Halkı Atatürk’ten soğutma çabası ise kendince amacına ulaştı. Bundan böyle; sevgisiz ba- yandan esinlenenlerin pervasızlıklarına sınır tanımak kolay olmayacaktır. Bir irdeleme Toplumsal yaşamda kişiler diğerlerini sever veya sevmezler. Bir sevme zorunluluğu elbette olamaz. Dü- şünce ve davranışlar, insanları sevilen veya sevilme- yen konumuna getirir. Günlük yaşamda ölçüt budur. Ama ulusların tarihsel derinlikteki yaşamlarına ola- ğanüstü müdahaleleri olan Atatürk gibi kişilere gelince iş değişir. Çünkü ortada; bireysel bir sevip sevmeme olayının dışında bir rejim ve ideoloji alanının tartışılması söz konusudur. Mustafa Kemal, sevilmemeyi hak eden neler yapmıştır da sevenleri bir türlü göreme- mişlerdir? Ama sevenleri veya sevmeyenleri için de- ğişmez tarihsel gerçek odur ki; emperyalizme “maz- lum” uluslar adına meydan okuyan Mustafa Kemal’dir. Müslüman ülkelerin hiçbiri bağımsız değilken, tama- mı açısından kurtuluş meşalesini 1919 yılında yakan güçtür. Sömürgeleşmiş Müslümanların tutsak halife- sinin yaptığı tek eylem ise antiemperyalist dirence kar- şı idam fermanları düzenletmektir. Şanlı Anadolu İh- tilali’nin sonucunda devlet kuran, devrim yapan bir ki- şilik olarak Mustafa Kemal’in tüm hizmetlerine karşın bazılarınca sevilmeyen yanları herhalde vardır ki, dur- maksızın sevimsiz eleştiri oklarına muhataptır. Ulusal egemenlik erki, bir hanedandan alınarak doğruca ulu- sa verildiği için mi Mustafa Kemal ve öncü kadrosu sevilmez? “Tam bağımsız” ve uluslararası ilişkilerde eşit bir ülke yaratıldığı için mi Kemalist devrim sevil- mez?“Düyun-u Umumiye” veya “kapitülasyonlar” kaldırıldığı, “kabotaj” hakkı elde edildiği, demiryolla- rından tutunuz da tuza, tütüne kadar yabancı tekel- lerden ülke kurtulduğu, ekonomik büyümenin dünya çapında takdir gördüğü için mi Cumhuriyetle özdeş- leşen Mustafa Kemal sevilmez? Kadını, hukuksal gü- venceyle “kişi” olma onuruna ulaştırdığı için mi Ata- türk sevilmez? Bilim ve tekniği, çağcıllaşmayı, “hurafe ve safsatalardan” arınmayı yeğ tuttuğu için mi Mus- tafa Kemal sevilmez? “Cumhuriyetin temeli kültürdür” dediği için mi Atatürk sevilmez? ABD ve AB gibi sö- mürgen cephelere kul olmak yerine, “Sâdabad” ve “Balkan Antantı” gibi paktlar gerçekleştirdiği için, özel- likle komşularımızla dostça ilişkiler geliştirdiği, “NA- TO” gibi saldırgan organizelere katılmayı olanaksız kıl- dığı için mi Kemalist ideoloji yadsınarak sevil- mez?1955 “Bandung” konferansında Türkiye Cum- huriyeti hükümeti; “asiler” nitelemesiyle Fransız em- peryalizmine yandaş olurken, “mücahit” Cezayirlile- rin göğüs ceplerinde fotoğrafı olduğu için mi Atatürk sevilmez? Atatürk’ü sevmeyen görüş; “Hürriyet ve İti- lâf Fırka”sından başlayıp; “Terakkiperver Cumhuriyet” ve “Serbest Fırka” tipi akımlarla beslendikten sonra 1946’dan itibaren yeniden güçlenir. 1950 yılından bu yana ise yönetsel erkin sürekli koruyuculuğunda so- mut bir karşıdevrimci olguya bürünür. Cumhuriyet ve devrimin bu toprağa verdiği önemli katkıları “ret ve in- kâr” ederek, saplantılı bir bağnazlıkla toplum kat- manlarını doğrudan hedef alır. Günümüzün gerçeği budur. Sonuç Giderek ağırlaşan saldırılara karşın Kemalist Ay- dınlanma Devrimi’ne inananların, gerilemeye niyetle- ri yoktur. Bu ideoloji sonuna değin savunulacak, ayak- ta tutulacaktır. Atatürk’ün sevilmeye neden olan başlıca özellikle- rini gereğince dile getiren İnönü’nün tanımıyla sözü bitirelim: “İnsanlık idealinin aşık ve seçkin siması eş- siz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır.” * Eğitimci-Hukukçu MERİÇ VELİDEDEOĞLU Cumhuriyet’in eki Strate- ji’de yayımlanan yazısında Prof. Dr. Nadim Macit, in- sanları öldürmenin anlamı, coğrafyalara göre değişmek- te ve buna göre değerlendiril- mektedir, diyor. Ve: “Bu tutum insan onuruna saldırıdır, daha açık bir deyişle ‘Küresel Ah- laksızlık’tır” diye vurguluyor. (1) Şöyle çevremize, Afrika’ya, Ortadoğu’ya bir anlık bakış bile kendisinin ne denli haklı ol- duğunu açıkça ortaya koyar. “Küresel Ahlaksızlık”, “Kü- reselleşme”nin açınımlarından biri kuşkusuz. Küreselleşme, toplumsal yapının her boyu- tunda belirecekti. Nitekim “din” kurumuna da uzandı. Çoktandır dinin küreselleş- mesinden, “Küresel din”den söz edilip tartışılıyor. Konu, “ezilenin daha da ezil- mesinin” üstünde yükselen “Küreselleşme”nin, “siyaset ve dini” bağlantılı görüp, kul- lanılması bağlamında ele alı- nıyor. Küresel ekonomiyi ve ko- şulları uygulayan “siyaset”e, “din”in de “uyum” gösterme- sinden, desteklemesinden söz ediliyor. (2) Küreselleşmenin her alanının belirlendiği Batı’da, dinin da- ha doğrusu Hıristiyanlığın ge- çirdiği aşamalarla bu “kıvama” geldiği kabul ediliyor. Bu dinin 16. yy’da yaşadığı “Reform”un sonucunda olu- şan Protestanlık, yer yer din- sel baskı alanlarını azaltmış, İn- cil’in de her ulusun “kendi di- linde” okunmasının yolunu aç- mıştı. Yine bilindiği gibi, bu yeni mezhep oluşturduğu “Protes- tan Ahlakı” ile Hıristiyanlığı dünyasallaştırmış, insanları “anamal” (sermaye) birikimine yönlendirmişti. “Kapitalizm”in doğuşuna neden olduğu be- lirtilen bu “dünyasallık” günü- müzde de değerlendirilecektir. “Aydınlanma”da “akıl” süz- gecinden geçirilen “din”, “1789 Devrimi” ile varılan “laiklik” gereği “vicdanlar”da yerini alır. Bu tarihsel süreçleri geçir- miş, toplumsal yaşamın dü- zenlenmesinden uzaklaştırıl- mış, baskılardan -göreceli de olsa- elini çekmiş Hıristiyanlı- ğı, “Küreselleşme” şimdi ya- nına alıyor; dahası ona bir gö- rev yüklüyor: “Küresel Din”i oluşturma... İlkin, İslam ele alınacaktı. Petrol varsılı İslam coğrafyası bunu gerektiriyordu. Peki, nasıl olacaktı bu kay- naşma? Onca aşama geçirmiş Hı- ristiyanlıkla, 1400 yıldır böyle bir gelişme süreci yaşama- mış İslam dini, hangi tabanda (zeminde) sarmaş dolaş ola- caklardı? Aslında bu yakınlaşma için adımlar çoktan atılmıştı. “Din- ler Arası Diyalog” toplantıları- nın amacı neydi? Feto’nun (F. Gülen), Papa ile buluşması neden ayarlanmıştı? Ayrıca dinlerin buluşacakla- rı taban da (zemin) hazırdı. Kı- saca söylenirse, Küreselleş- me’nin başta “ekonomi” olmak üzere koşullarını uygulayan “siyasete uyum”; yani bunu ya- pan “iktidar”a her türlü deste- ği vermek... İşte bu düzlemede sarmaş dolaş olacaktı Hıristiyanlıkla İs- lamlık. Peki bu kaynaşma -hiç ol- mazsa- “Küresel Din” bağla- mında bir eşitlik getirecek mi? Hiç olur mu bu? Küresel aktörlere göre, ilk önce İslam biraz “ehvenleştirilmeli(!)”. Ya- ni “ılımlılaştırılmalı”dır. Bu düzenleme İslama hem küreselleştirme “siyaset”ine “uyum”da kolaylık sağlarmış, hem de İslamın “aşırılığa” yö- nelmesini önlermiş!.. “Ehvenleştirilmiş” kısacası “Ilımlı İslam” dendiğinde, Tür- kiye ele alınıp masaya yatırılı- veriyor. Bir buçuk milyarlık İs- lam dünyasına, “Ilımlı İslam Devleti” örneğini oluşturacak ülke olarak görülüyor. İyi de, Türkiye 85 yıldır “la- ik” bir cumhuriyet, “laik” bir devlet değil mi? Tıpkı AB ül- keleri gibi... Batı: “Haa” diyor. Hemen ar- dından da: “Bu laiklik size uy- gun değil. Sizin için en iyisi Ilımlı İslam Devleti”dir diye bastırıyor. İslam dünyasının az çok çağdaş yüzü de: “Aydınlanma hareketi, Türkiye gibi etkili ol- mayan yerlerle sınırlı kaldı... yerinde saydı” (3) diyor ve “Ilımlı İslam”a sarılıyor. Peki, bu “ehvenleştirme” nasıl olacak? “Ilımlı İslam” de- nilen neyin nesi? Bunu kimse tam bilmiyor... Bilinen, bunun, Türkiye üze- rinde yıllardır oynanan oyun- ların “Küreselleşme”ye dev- rinden sonra, AKP’li son “ver- siyon”u oluşu. (1) - (2) Prof. Dr. N. Macit, Dönüştürülmüş Din, Strateji s: 211. (3) A. El Raşid, İslam İçin Özeleştiri Vakti, Şark ül Evsat, Rad. 7.7.08. Şaban SESSİZ SEDASIZ (!) ‘Küresel Din’! m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com15 Ağustos OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hapishane ko- ğuşlarõnda temizlik, çay, kantin alõşve- rişi gibi işleri gören kimse. 2/ Denizci- likte “açõktan geç, yaklaşma” anla- mõnda kullanõlan sözcük... Rubidyum elementinin simge- si. 3/ Çocuğun eği- tim ve öğretimiyle ilgili erkek bakõcõ... İlçe. 4/ Ürdün’ün başken- ti. 5/ Yiğit, kahraman... Bir şeyi yapõp yapmamaya karar verme gücü. 6/ Va- rõlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri... Güzel sanat. 7/ Halk di- linde tarladaki sebzeye verilen ad... Ancak ikinci derecede bir önemi olan. 8/ Güney Amerika ve Asya’nõn tropikal bölgelerinde ya- şayan, kõsa hortumlu bir hayvan... Hava ve gaz akõmlarõ oluşturmakta kullanõlan aygõt. 9/ Yemek... Tapõncak. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Hapishanede volta atõlan alan ya da koridor... Soyun- dan gelinen kimse. 2/ Bir göz rengi... İnce pide halinde ek- mek. 3/ Baştan savma, üstünkörü. 4/ Ermenistan’õn para birimi... “Kõssadan al --- isen hisseyi” (Yunus Emre). 5/ Gümüş elementinin simgesi... Temeli taklide dayanan söz- süz oyun... Bir nota. 6/ Yinelenen dize. 7/ Lütfi Akad’õn yönettiği bir film... Gösteriş, caka. 8/ İffet, namus... Kavga. 9/ Bale yapan kadõn dansçõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Y A T A Ğ A N N A R A K K E M E T A K I M T A A K I U S S E Ğ M U R A B U T A K S A F A R İ N E T B A R A K M A S U R A E N E E T İ K E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ergenekon iddianamesinden polisteki Fethullahçı örgütlenmenin resmi raporu da çıktı. Bu raporu 1990’lı yılların başında kamuoyunun gündemine kim taşımıştı anımsıyor musunuz? Şimdi AKP’li bir Müslüman olan eski sosyal demokrat Erdal Kalkan. Kadere bak! Kader
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear