14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ 20 Yeni Hareketin TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun yeni bir siyasi oluşum düşündüğü söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor.. ama bu konuda hiçbir sormut gelişme olmuyordu. Ne zaman ATO Başkanı Sinan Aygün gözaltına alındı, beklenen oldu. O gün TOBB'deki kararsızlık kararlılığa doğru evrildi: Anadolu'nun dört bir yanında oda yönetici ve temsilcileri, Sinan Aygün'ün gözaltına alınmasının Rifat Hisarcıklıoğlu'na bir mesaj olarak algıladıklarını dile getiriyorlardı. Onlara göre Aygün'e gözaltı, TOBB camiasına karşı yapılmış bir hareketti ve Hisarcıklıoğlu'na, siyasete karışmaması anlamına gelen bir tehditti de aynı zamanda. Anadolu'daki oda başkanlarının nabzını tuttuk. Ortak algıyı yansıttılar: "Şimdiye değin hükümetle ilişkileri ekonomik anlamda huzursuzluk çıkmaması için sıcak tutmaya çalışıyorduk. Ama artık kılıçlar çekildi. Rifat Hisarcıklıoğlu'nun son çıkışı, merkezde yeni bir siyasi parti oluşumunun ilk habercisidir. Bundan sonra Anadolu 'daki temsilcilerimizi isteseniz de tutamazsınız. Durmazlar." TOBB'deki hareketlenmeyi bir başka açıdan ele alanlar da var: "Siyasetteki yeni bir seçenek Anayasa Mahkemesi üyelerini de rahatlatabilir." IŞIK KANSU jmhurlyet.com.tr Son Atak Gizli yürütüldüğü söylenen soruşturmanın nereden gelip nereye gideceğinden Recep Tayyip Erdoğan haberdar. Yoksa, aralarında Ankara Temsilcimiz Mustafa Balbay'ın da bulunduğu son gözaltıların "iddianamenin tamamlanmasına yönelik bir adım" olduğunu nereden bilecek? Erdoğan'ın bu sözü, soruşturmanın "hukuksal" değil, "siyasal" bir kurgu üzerinden yürüdüğüne ilişkin kaygıları pekiştiriyor. Gündemdeki siyasal kurgu ya da senaryo ne? Suçlamada öne sürülen "darbe" iddiası... Hedef belli: Kamuoyunu bu kurgu üzerinden bir odakta dondurarak, hatta düşünce felcine uğratarak AKP iktidarının adım adım yürüttüğü travmatik "sivil darbe"y\ gözlerden uzak tutmak... Bu toplu hipnoz seansı sırasında, muhalif partiler, kadrolar, kesimler yavaş yavaş alt edilecek ve yıllardır sürdürülen karşı devrimin son atağında başarıya ulaşılacak. Halk uyandıgında da iş işten çoktan geçmiş olacak... Sözlü Açıklama Son gözaltıların denk geti- rilmesiyle perdelenmek iste- nen olay, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP kapatma davası ile ilgili olarak Anaya- sa Mahkemesi'ne sunduğu sözlü açıklamaydı. Danıştığımız hukukçu dost- larımıza göre sözlü açıklama- nın, içeriğinin ötesinde hu- kuksal açıdan iki temel anla- mı vardı: 1 - Başsavcı, Anayasa Mah- kemesi'nin kararından da al- dığı destekle iddiasını vurgu- layarak ve kimi yeni konular- la destekleyerek devam ettir- di. 2- Partinin yazılı olarak yap- tığı savunmasındaki saldırı ve bazı yeni laiklik yorumlanyla da hiç ilgilenmedi. Sonuç: "Başsavcı, Anayasa Mah- kemesi ve diğer yargı organ- ları tarafından yapılan yorum- larla birlikte, Türkiye Cumhu- hyeti'nin laik niteliğini savunan ve onu ayakta tutan laik dev- let özünü ortaya çıkararak bu- nun ihlal edildiğini birkez da- ha ileri sürdü." Birkaç gündür sıkça dile getirilen "İki emekli orgeneral, nasıl oldu da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin haberi olmadan gözaltına alındı?" sorusu- nun karşılığını aralamaya çalışırken öncelikle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanrt'ın ge- çen ocak ayında yaptığı açıklama anımsatıldı bize. Ergenekon ope- rasyonu ile ilgili bir soruyu yanıt- larken şöyle demiş Büyükanıt: "Her toplumda yasadışı yollara gi- den insanlar çıkabilir. Bunlann yap- tıkları, yargı önünde görüşülür ve 'Niye' Sorusunun Karşılığı yargı karannı verir. O da uygulanır. Benim burada söylemek istediğim bu konuyla ilgili başka bir şey var. Her fırsatta, bu tür ortaya çıkan bir şeyleri Silahlı Kuvvetlerle ilişkilen- dirme çabaları geçmişte de ol- muştur, şimdi de oluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri bir suç örgütü değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde hata ya- pan, gereğini, yargı önünde ceza- sını çeker. Onun için beyhude gay- retlerle bu tür şeyleri Silahlı Kuv- vetlerle ilişkilendirmek beyhude bir çabadır. Bir suç varsa bunun kar- şılığında bir ceza da vardır. Bu ce- zayı verecek olan da yargıdır. Kişi- ler değildir." Bir ikinci yorumlu saptamayı da dinledik: "TSK emir-komuta silsilesi dı- şında gerçekleşen ya da gerçek- leştiği iddia edilen girişimlerden ve dolayısıyla bu girişimlerden TSK'nin sorumlu tutulmasından komuta kademeleri oldum olası rahatsızlık duymuşlardır. Bunun bir nedeni, ordunun disiplini ve tek vücut ol- ması zorunluluğu açısından emir- komuta silsilesinin çok önemli ol- ması, diğeri de yine komuta silsi- lesi dışında kişisel çıkış, yorum, de- ğeriendirme ve girişimlerin yine ay- nı gerekçelerle hoş görülmemesi- dir." Âtatürk Devrimleri ve Travma 1. GÜRŞEN KAFKAS Türkiye'nin bugün içte ve dış- ta içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve sosyal durumuna "Fı- rat'/n travması" tuz biber ekti. New York Times'da Sabrina Tavemise imzalı haberde, Den- gir Mir Fırat'ın Atatürk dev- rimleri ile ilgili söylediği: "Türk toplumu travma geçirdi. Birge- ce içinde giysilerini ve dillerini. değiştirmeleri istendi. Dini âdet- leriortadan kaldınldı" biçimindeki ilginç sözlerini "Böyle travma ge- çirmeyen toplumlar insanlann nasıl giyindiğine daha az ilgi göstermez" diye tamamladığı Dilinmektedir. 1923 sonrası Atatürk'ün ger- çekleştirdiği devrimler, bu ulu- sun yenileşme, gelişme ve çağ- daşlaşmaya doğru gidişiydi. Halkı bilinçlendirerek "kul-ma- raba" yerine "birey-vatandaş" ol- ma erdemliliği bu devrimlerle ve- riliyordu. Devrimlerin tümü hal- kın temel yaşam biçimini de- ğiştiren yeniliklerdi. Ezik, yoksun ve yokluk içinde boğuşan insa- nımızı gün ışığına çıkaran deği- şimlerdi. Altı yüz yıllık Osmanlı yürü- yüşünde halk hep verici olmuş- tu. Vergi vermiş, asker vermiş ve can vermişti. Ama o, kul'du. Karanlıklardaydı. Okuma yazma bilmiyor, halkın dili Osmanlı'nın diline uymuyordu. Osmanlı'nın küllerinden doğan yeni Cum- huriyetimiz ve onun kurucusu Mustafa Kemal "Halk için, hal- ka doğru, halkla beraber" diye yola koyuldu. Fırat'ın düşün- düğü gibi bir gecede değil, planlı, programlı, ülke içinden ve dışından sayısız uzmanın görüş ve düşüncesi alınarak devrimler başlatıldı. İlk yenilik Cumhuri- yetin kabulüydü. Buna bağlı olarak saltanat kaldınldı. Dine dayalı yapı değiştirildi. Hilafet, şer'i mahkemeler kaldınldı. Ta- rikat, tekke ve zaviyelerle ilgili ya- sa çıkarıldı. Milli eğitimdeki üç başlılık ve dini eğitim ağırlıklı öğ- reti yerine "Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik)" Yasası be- nimsendi. Karma eğitime gidil- di. Kadınlarımızın, kızlarımızın okumalan sağlandı. Giyim ve ku- şam yenilendi. Atatürk devrimleri, siyasi, top- lumsal, eğitim, kültür, hukuksal, ekonomik ve sosyal tüm konu- ları içeriyordu. Amaç halkı bi- linçlendirerek, yenileştirmek ve geliştirmekti. Tabii ki yer yer tepkiler, istenmez sesler oldu. Heryeniliğe karşı duruşun ses- leri gibi... Atatürk devrimleri ta- rihi evresiyle 1923-1932 yasa- larının hazırlanması ve kabulü; 1932-1945 yasaların uygulanı- şıdır. Bu tarihler genellenerek düşünüldüğünde eğitimle ilgili "Halkevleri ve Köy Enstitüleri" gi- bi yenilikçi aydınlık gelişmeler Atatürk'ten sonra gerçekleştirildi. "Millet mektepleriyle" halkın okuryazar olması için ulusal ça- ba gösteriliyordu. Mustafa Ne- cati, eğitimde önemli değişik- liklere imza attı. öğretmenlik onun döneminde "altın çağım" yaşadı. Yeni alfabe ile yeni bir eğitim veriliyordu. yüzde 2-8'ler- de olan okuryazarlık hızla artı- yordu. O yıllarda Çankaya'da, baş- bakanlık ve bakanlıklarda hep yeni projeler, uygulama şekli, se- bep ve sonuçları ile ilgili çalış- taylaryapılıyordu. Hiçbir devrim oldubittiyle gerçekleşmedi. Araş- tırılıyor, inceleniyor, uzman gö- rüşü alınıyor ve uygulanıyordu. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Iktisat kongreleri, hu- kuksal ve eğitim düzenlemeleri . gibi örnekler... Halk, fiziksel aç- lığının yanında bilgi açlığıyla da boğuşuyordu. Devrimlerle bu açlık giderilmeye çalışıldı. Halkın Atatürk'e sevgisi bundandır. Bundandır ki Anıtkabir yıllardır dolup taşmaktadır. Atatürk devrimleri, halkı öz- gürleştiren, yurttaş olma bilinci veren, halkın üzerindeki baskı- yı kaldıran ulusalcı değişimlerdi. O ğünlerin ekonomik, sosyal ve toplumsal zor koşullannda bu devrimleri gerçekleştirenlere minnet ve saygı duyulmalıdır. Dengir Mir Fırat gibileri din ve Atatürk üzerinden siyaset yap- maktadırlar. Bunun yerine için- de bulunduğumuz güçlüklere çözüm arayışına gitmelidirler. ABD'nin ve AB'nin güdümüyle bu koca ülke yıpratılmamalıdır. Atatürk devrimleri sonuçta mil- lete mal olmuş, 85 yıllık laik demokratik cumhuriyetiyle dün- yadaki yerini almıştır. Demok- rasiyi hazmedememiş, aydın- lanmayı içine sindiremeyen, be- yinleri dogmatik düşüncelerle dolu bireylerin söylemleri, ay- rımcılığı körüklemekten başka bir işe yaramaz. "Devrimler onu benimseyen halkta travma yaratmaz. Gerici- lerde yaratır" özdeyişine ben de katılıyorum. Fırat'ın dedesi- nin de bu devrimlerde alın teri ve çabası olduğu bilinmektedir. Atatürk'e, çalışma arkadaşları- na ve dedesi Hacı Bedir Ağa'ya saygı duyarak bu tür olumsuz görüşlere yer vermemeliydi. Hintli şair Rabitama Ta- gor'un: Işığa aydınlık için te- şekkür et, fakat büyük bir sabır- la feneri tutanı da unutma" öz- deyişinden yola çıkarak Ata- türk devrimlerinde ulusu ay- dınlatan, yenileştiren, geliştiren, çağdaşlaştıran, feneri tutan "ATATÜRK'ü" unutmayınız... Sizler siyasetin dişlilerinde bu- gün var, yarın yoksunuz; ama Atatürk ve devrimleri sonsuza dek gelişerek var olacaktır. Çün- kü devrimler toplumsal uzlaş- manın, yenilikçi düşüncenin, akıl ve bilimin öncülüğünün var oluşudur. Ülke insanı ekonomik ve sos- yal sıkıntı içindeyken, siyasiler demeçleriyle gerilimi tırmandırı- cı söylemlerden kaçınmalıdırlar. "Atatürk devrimleri" ve travma kavramları yan yana gelmeme- liydi. Sorun laik cumhuriyet ile ılımlı Islam kavgasıdır. Halk dev- rimleri istedi, benimsedi ve uy- gulandı. Akıl yürütülerek dev- rimler gerçekleştirildi. Akıl tutu- larak engel olunmamalıdır. Baş- ka bir demecinde: "Ben Cum- huriyet çocuğuyum. Atatürk dev- rimlerine saygım vardır" denili- yor. Çelişkili bu söylemler han- gi Fırat sorusunu çağrıştırıyor. KtM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@yahoo.com.tr ÇÎZGtLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com HARBl SEMIH POROY (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAJS www.junkidz.com SENINOIBİ LİMON YEMEDİGİMPEN OLABİLİRMİ PİRİNÇ SURAT! ÇOK ETYEMEK IEM KIRMIZI HEA SİNİR YAPAR! SENİN PERİN NİYE KIRMIZI? TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Temmuz www.mumtaz-arikan. com DÜNVAM//V £A/ BÜrÜK 18<O'D/t SUGÜA/, ÜNt-Ü ŞINDA M T L * CJ KAP/MLA <2ÖG7-E/e' ZAtJM/ŞTT. BU ' U/ASH/A/GT&M'UAt DOĞMOŞTZJ. I/İT 161 8O ' p SfLE SÜ- j ç pfc re PA/eA44Ac rcM Ccüce~) ft-Şf RIYDI. SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Demokrasi Taraf'larına "Ahval ve şeraiti"; bundan iyi özetleyebilecek söz yok: "Hazardous"! "Guardian", "Demokrasi ve Hukuk" (2 Temmuz) baş- lıklı başyazısına bu sözcükle giriyor. "Tehlike"den çok fazla bir şeydir "hazardous". Bek- lenmedik anlarda tümüyle kontrol dışına çıkan, ucu bu- cağı görünmeyen tehlike demektir... "Türkyargı sistemi" diyor "Guardian": "Iktidarpar- tisi AKP ile laik muhalifleri arasında her an alev alabi- lecek (hazardous!) birmuharebe alanına dönüşmekte." Yargının, iktidarla muhalefet arasında bu denli gün ışığına çıkan bir hesaplaşma alanına dönüştüğü yer- den "demokrasi" çıkar mı? Böylesi bir beklenti, en hafif deyimle saflık... Nereye sıçrayacağı belli olmayan böyle biryangın- dan çıkacak olan, ancak bir "el miyaman, beymiya- man hukuku" olabilir. "Gücü gücüne yetenin hukuku- nu dayattığı" ortamlardan anlı şanlı "demokrasi des- tanlan" yaratmak, bizdeki gibi ancak demokrasiden na- siplenmemiş aymazların yapabileceği bir iş. 'Yurtta, cihanda sulh': İlk şart Bu sütunda daha önce Giovanni Sartori adında ün- lü bir Italyan siyaset bilimcisinden bahsetmiştim. Sartori; "Demokrasi nedir, ne değildir?" üzerinde çok sayıda esere imza atmış bir isim. Kariyerini "Demokrasinin önşartı nedir?" sorusuna adayan bilim adamının belitiediği iki tayin edici kriter var: Biri "cemaat" yerine "özgür bireyin" olgunlaşma düzeyi, diğeri "Yurtta sulh, cihanda sulh" şeklinde özet- lenebilecek genel barış iklimi. Demokrasinin kök sal- dığı ülkelerde "iç-dış tehdit" algısı olmayacak yani. Komşulanyla barış içinde yaşayan halklar, ilaveten ay- rıca "iç banşı" da tesis etmişse, orada "uzlaşma reji- mi" anlamına gelen "demokrasi" boy verebiliyor. Sartori'nin kestirme tarifi böyle ki, komşulanyla çatışrna tehditlerini ortadan kaldırmayı hedefleyerek yola çıkan AB ülkelerinin böylesine zorlu bir uluslar- üstü projeye el atma nedeni de bizatihi bu; "demokratik rejimleri" garanti altına almak... AB'nin büyük bir demokrasi alanı olması rastlantı de- ğil başka deyişle. Unlarını elemiş, eleğini asmış ülke- ler bunlar. "Tuzu kuru" demiyorum. Çünkü o "tuzu ku- ru" noktaya gelmeleri, uzun ve kanlı oldu. İyi tanıdığım Ispanya'dan örnek vermek gerekirse; Ispanya'nın "Yurtta sulh, cihanda sulh" kriterini bire bir hayata ge- çirmesi, her aileden bir ferdin yaşamına mal olan üç yıllık bir iç savaş ve kırk yıllık askeri dikta rejimi sonu- cunda mümkün olabildi. Süreç, Ispanya'nın 20. yüzyılın ilk üç çeyreğini ıs- kalamasına yol açtı. Mücadele 'önşartlar üzerinde... "AB sözcülüğü" adına Türkiye'de şimdi bol keseden "demokrasi çığırtkanlığı" yapan aydınlarımız bu ente- lektüel sığlığı bir yana bırakıp, dürüst bir durum mu- hasebesi yapmak durumundalar: Türkiye'de "cemaatler" karşısında yeterince palaz- lanmış bir "özgür birey" ve "iç ve dış banş" ortamı' var mıdır? Cemaatlerle kol kola girerek -demokrasinin ol- mazsa olmaz önşartı olan- "özgür birey" yaratılabilir mi? Karınca kararınca, "özgürleşmiş bireylerimiz" üzerinde cemaatlerin yarattığı o derin "İç tehdit" ko- layına giderilebilir mi? Bu sorulara "Efendim bunlar vehimdir, paranoyadır" dendiği anda işte kendimizi ezcümle "Guardian"\n "ha- zardous" sıfatıyla tanımladığı muharebe meydanında buluyoruz. O muharebe meydanında olduğumuz sü- rece de bırakın "demokrasiyi"; birbirimizi duymamız, işitmemiz mümkün değil. Her gece TV'lerde böyle "birbirlerini duymayan" ay- dın tartışmalarına tanık oluyorum. "Demokrasi" adına "AB sözcülüğü" yapan arkadaşlar; bu düşüncelerinde samimi iseler, her şeyden önce bu korku ve kuşkuları besleyen somut "tehditlere" karşı azami duyarlılık göstermek, "taraf" olmakla mükellef- ler. "Taraf" misali logolar, insanlara kafadan bir "de- mokrasi taraftarlığı" bahşetmiyor. "Demokrasiye taraf olmak; yalnızca karşılıklı kin to- humlan ekmeye yarayan bir slogan taraftarlığına -"de- rin devlete karşı 'AB'ci AKP'(!) taraftarlığına"- dönüş- tüğünde; bu sadece antipati toplamaya yarıyor ve en büyük yarayı "sözde" çok arzulanan "demokrasi" ideali alıyor. Böylesi bir "tarafgiriik"; futbol tarafgirliğiyle eşdeğer.,. 'Taraf'çılar "demokrat", çat kapı her dalgada bir baş- ka yazarımızın toplandığı bizler "darbeciyiz" öyle mi? Hadi canım sen de. Kendisine "aydın" sıfatını ya- kıştıranlar adına, bu "sığlık" utanç verici. nilgün@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Cinsel iktidarsız- -\ hk. 2/ Bilyeli ya- tak... Yön göster- ^ mek için belli yer- 3 lere konulan işaret. A 3/ Tırnak boyası... Giyim süslemedc ^ ve şapka, çanta, se- 6 pet örmede kulla- -j nılan parlak ve ren- kli şerit. 4/ Asya'da 8 yüksek bir bölge... 9 Ortadoğu'da, "Olü- deniz" de denilen göl. 5/ Aynı doğumda dünyaya gelen iki kardeş... Oyunda berabere kalma. 6/ Oykü, roman gibi anlatı türle- rinde giriş bölümüne ve- rilen ad. 7/ Sulannı bir denize ya da bir göle gön- deren bölge... Ceylan. 8/ Terbiyesiz kimse... Bir so- ru eki... Aldatma işi, hile. 9/ Bilgisiz, kültürsüz kimse... Büyük zoka. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cinsel aşk isteği. 2/ Rus köylüsü... ilişkin, değgin. 5/ Bir sorun için halkın olumlu ya da olumsuz kanısınm be- lirlenmesi amacıyla yapılan oylama. 4/ Kemiklerin yu- varlak ucu... Başlangıcı belli olmayan zaman. 5/ Kalıpta pişirilen bir tür meyveli pasta... Bir iskambil oyunu. 6/ Din- ce aziz tanınan kimi kadınlara verilen saygı sanı... Çem- berin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Küçük ma- ğara. II Küçük bayrak. 8/ Mücerret... "01 kadar — koş- tular ki âsiyâb-ı devlete / Çiğnemekten birbirin dolab-ı dev- let dönmüyor" (Neyzen Tevfik). 9/ Sürtme ağlannda yan- larda bulıuıan takviye ipleri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 T U R N A L A R • 2 A Z A •N A R T N 3 •SJ0 L M A •TN T 4 D •L A L A N G A 5 E K T M O Z •A G 6 L U •A J A N •A 7 E L A | T z •A R 8 N A R A • TM L A 9 • A IA L 0 T • •f
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear