25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ 20 Kısalık-uzunluk Şair-yazar Berin Taşan, 33 yıl yürüt- tüğü Cumhuriyet Savcılığı'ndan emek- lidir. Kendisini Ergenekon iddianamesi ile ilgili görüşünü almak için aradığımızda, "Benim de tanzim ettiğim, çok sanıklı, 50- 60 sanıklı iddianameler oldu, ama bun- ların hiçbirisi 10 daktilo sayfasını geç- memişti" dedi. Ergenekon iddianamesinin 2 bin 500 sayfayı bulduğunu anımsattık. Dene- yimlerini aktardı: "İddianameler mümkün olduğu kadar suçlamayı kısa ve açık bir biçimde be- lirtmeli ki, sanıklar okuyup anlayabilsin- ler. Eğer iddianameye aktardığınız olay açık ve netse, bu çok kısa anlatılabilir. Açık ve net olmayan, anlatılamayan bir şey ise uzatılır... Yunus Emre, Mevlana'n/n ciltler do- lusu Mesnevisini 'Ete kemiğe büründüm / Yunus olarak göründüm' diye bir çır- pıda özetleyivermiştir örneğin..." Berin Taşan, "ek iddianame" hazırla- nacağı yolundaki haberlere de değindi: "Soruşturmanın üzerinden 13 ay geç- miş, iddianamenin tümünü yazmak için bir hafta daha beklenebilirdi. Ama gali- ba amaç soruşturmanın ucunu açık tut- mak. Ek iddianame, soruşturmanın da- ha da uzayacağının birbelirtisidir." Geniş yetkili Hukukçu dostumuz, bir soruşturma belgesinin üzerinde Ergenekon davası- nı yürüten savcı Zekeriya Öz'ün sicil numarasını görmüştü. Uzun yorumlara gitmeden kestirmeden söyleyeceğini söyledi: "Benzer kıdemdeki meslektaşları asli- ye ceza mahkemelerinde, ilçelerde gö- rev yaparken; bu sicil numarasını taşıyan ve en çok 10yıllık kıdemi olan birsavcı- nın Istanbul'da, kapatılan DGM'leryeri- ne kurulan geniş yetkili ağır ceza mah- kemesinde sorumluluk üstlenmesi ender görülen bir uygulamadır." IŞIK KANSU ediyorum! Kadeş Savaşı'nı ben çıkardım! Yüzyıllar sonra Tolga Örnek "Hititler" belgeselini çeksin diye... Izmiıf'i ben işgal ettim. Kurtuluş Savaşı çıksın, ardından kurulacak Cumhuriyet, Dengir Mir Mehmet Fırat'ta travma yaratsın diye. Sokrat'a baldıran zehirini ben verdim. Düşünen akıl ölsün diye... Kazıklı Voyvoda yakın arkadaşım olur. Neron, Roma'yı yakarken bana danıştı. Zaten Hitler ile de uzaktan hısım sayılırız. Çekmecemde Franko ile çekilrniş fotoğraflarım bulundu. Cengiz Han'ı Ergenekon'a ben soktum. Karun'u örgüie finansör ben yaptım. Arşidük Ferdinand'ı ben vurdum, Petro'yu ben delirttim, Genç Osman'ı ben boğdum. Kızıl Tugaylar'ı yöneten ben, kara gömleklileri yürüten yine ben... Cilalı taş devrinden bu yana dinozorlarla çevirmediğim oyun, kıvırmadığım iş, döndürmediğim fırıldak kalmadı. Bırakmadım ki adamlar çalışsınlar, hem de yola devam etsinler... Arkaik bir agartalı olarak tek derdim, tasam vardı şu son 600 yılda: 21. yüzyılın başında Türkiye'de iktidara gelecek olan Recep Tayyip Erdoğan hükümetini yıkmak! EMBKÜ Bfe ASKER Mİ NS YAZMIŞL Oiş! Yazmadığını söylediği günlükleri ile ünlenen emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in eşi Sevil Örnek, Hürriyet'ten Saygı Öztürk'e konuştu: Belediye tarafından 13 yıl önce istimlak edilen arsası için dava açmasına karşın paranın yarısı olan 75 milyar lirayı belediyeden alamadığını, ödemenin yapılması için önüne gelen herkese uğradığı mağduriyeti anlatırken karşısına "Belediye ile ilgili bir sorununuz varmış" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çıktığını, "Mahkeme kararıyla hakkım olan parayı ödemiyorlar" diye yakınınca, Başbakan'ın kendisine "O işi oldu bilin" dediğini aktardı. Artık herkes biliyor ki, Erdoğan araya girmiş ve o iş olmuş... Hani birileri Atatürk dönemi için "tek adam diktatörlüğü" diyorlar ya, çok gülüyorum. Işsizlik gerilemiş. Yüzde 9.8 imiş, yüzde 9.6'ya düşmüş... Inansak mı? Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Zafer Ersoy, geçeri hafta başında bir açıklaha yaptı. Yalnızca Adıyahnan'da 7 tekstil fabrikasının bu yıl içinde kapandığını, 6 bin kişinin istihdam edildiği Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi'nde 2 bin 500-3 bin kişinin işten çıkarıldığını anlatırken somut Gerileyen ne? örnekler verdi: "Sanko Holding Başkanı Abdulkadir Konukoğlu'nun burada yaptığı tekstil yatırımı 250 milyon Avro'ydu, bu bile kapandı. 1000 kişi çalışan fabrikada şimdi 30 kişi çalışıyor. Organize Sanayi Bölgesi'nde 2007 yılının beşinci ayından bu yana herkes işçi çıkarmaya başladı. Toplamda 3 bine yakın kişi işsiz kaldı. Ticaret odasının başındayım, ben bile gözüm gibi baktığım otelimi, SSK, Bağ-Kur, Maliye ve elektrik borcu yüzünden geçen hafta sattım." îldeki sadaka ekonomisine de değindi Zafer Ersoy, dedi ki: "Gayrimenkulü olan insanlarbile yeşil kart almaya başladı. Inanın şu an Adıyaman 'da sanayiciler bile yeşil karta özeniyor. Yeşil kartımız olsa odunumuz, kömürümüz, okul masrafları, her şey beleş... Adıyaman'da 613 bin nüfusun 320 bini yeşil kartlı. Bu, milleti tembelliğe, fiukaralığa alıştırmak demektir. Bir kamyon patates getirseniz indirecek insan bulamazsınız." istatistikler açıklanmış, işsizlik gerilemiş. Inansak mı? Atatürkçü Düşünce Ulusal Aydınlanmachr 1. GÜRŞEN KAFKAS Ateşin yukarı doğru alevlendi- ği günümüzde sorgulamalar, ara- malar, tutuklamalar tepelerden başladı. Ülkenin bilinmeyen ka- ranlığa gidişi göz ardı ediliyor, yol- lar çatallaşıyor... Bugünlere acı gülümsemeyle bakıyoruz. Ergenekon belirsizliği, tutuklamalar sonrası tümümüzü hüzne ortak kılıyor. Atatürkçü düşüncenin dev- rimlerle aydınlığa dönüştürdüğü ülkemizin bu yapısı kimilerince travma diye algılandı. Oysa dev- rimler geçmişin, gericiliğin zin- cirlerinden kurtulması ve bilimsel düşünce yolunun açılmasıdır. Osmanlının bitmişliği, yaldızının kazılmışlığı sonrasında altta ka- lan bitkin, yorgun ve yoksul halk karanlığa sürüklenmişti. Ata- türk'ün devrimleri karanlıklara tutulan birerfenerolmuştu. Birey olma, özgür bir yaşam, eşitlikçi davranış devrimlerle halka anla- tıldı. Bireysel ve toplumsal ay- dınlanma çabası, insan hakları ve demokrasi anlayışı Atatürkçü dü- şüncenin özüydü. Ezber ve nakli bilgi (aktarma) yerine, bilim ve fen taşıyıcılığının önemi vurgulandı. Bilimsel ve eleştirel düşünce eğitimin, öğre- timin ana kaynağı sayıldı. Eğitim bütünsel bir yapıya ulaştırıldı. Atatürkçü düşünce bilimsel veri- lerle ürünlerini bir bir verdi. Dev- rimleri karalayarak, laik demok- ratik yapımızı teolojiye dönüş- türme düşü, toplumsal gerilimi bugünlere getirmiştir. Yeşil dev- rim söylemleriyle ılımlı Islama kanatlanmak, 85 yıllık Cumhuri- yet birikimleri karşısında başarı- ya ulaşamayacaktır. Devrimlerle kazanılan çağdaş ve bilimsel yapı halkımızın gene- linin yaşam biçimidir. Laiklik, çağdaş yaşam, özgür davranı- şın ivmesidir. Bundan vazgeçi- lemez. Sokrates'in: "Üzerinde düşünülmeyen bir yaşam, ya- şanmaya değer değildir." öz- deyişi dayatılmaya çahşılan din- sel yaşam biçiminin istenmezli- ğinin anlatımıdır. AKP yöneticileri söylemlerini yergi, karalama, suçlama şeklin- de dillendiriyorlar. Verimli, üret- ken, geliştirici olmak varken, bu aykırılık anlaşılmazdır. Basın ve TV'lerdeki haber, sunum ve bil- diriler iç dünyamızı karartıyor. Çözümsüz öykü kurguları beyni- mizi yoruyor. Nedenleri, nasılla- rı göz teması, beden diliyle sorar olduk. Başarılı askeri hizmetleri sonrası emekli olan Şener ve To- lon paşaların köşelerine çekilmek yerine, sivil toplum hizmetlerinde birikimleriyle topluma aydınlatıcı olmaları, Atatürkçü olmaları tak- dir edilmelidir. Şener Eruygur Paşanın ADD Genel Başkanlığı'nı yapması, ülke aydınlığına biri- kimleriyle ışık tutması, saygı du- yulacak bir çabadır. Karanlıklar- da çakan bir yıldız olmaktır, yıl— dızları karartılmamalıdır. Kadıköy ADD'de yönetim ku- rulunda birlikte çalıştığım Birol Başaran'ın özverili çabası, eğitim, yönetim, yardımlaşma ve aydın- lanma ile ilgili didinnhelerinde ya- nındaydım. Ruhsal yapısıyla, ay- dınlığa örnek ve üretken bir in- sanın toplumsal değerini anlat- mak istedim. Mustafa Balbay'ın Cumhuri- yet gazetesiyle bütünleşen yapı- sı, doğruları, gerçjeği arayan, haksızlığa karşı koyan soluğu onu okurlarının gözdesi kılmak- tadır. önce ilhan Selçuk sonra Balbay bugün ne yazmış, ne de- miş!.. Gazete sayfaları kanştınlır, sonra diğerleri okıiınur. "Rüz- gârlar ne denli sert eserse es- sin, meşaleler her zaman dik dururlar dağ başında" özdeyi- şinin anlam yüklülüğü Selçuk'la- rın, Balbay'ların, Şener, Tolon paşaların, Aygün'lerin. Başa- ran'ların birer meşale aydınlığı hep sürecektir. Atatürkçü dü- şünce, ulusal düşüncedir, ulusal hazinedir, aydınlıkları dik dura- caktır. Atatürkçü düşünce, ulusal kurtuluşumuzun ilk kıvılcımını ça- kanların, ülkeyi yangın yerinden kurtaranların ve yeniden kuran- ların gelişim ve değişim öyküsü- dür. Atatürk'ü ve düşüncelerini anlamak gerek... Ne yazık ki; on- ca yıl anlatamadık. Kalkınmış, çağdaş dünya dev- letlerine ulaşalım, aşalım der- ken, nerelere itiliyorüz?.. Uygar- lıklar vadisi Anadolü'muzu, bu- lunduğu coğrafyanın en saygın, kalkınmış, gönençli (huzurlu) güç dengesi yapabilmeliydik. On beş milyon gencimize kalkınmış bir ül- keyi miras olarak bırakmalıydık. Gençler, işsizliğin, okul sorunla- rının, gelecek kaygısının umut- suzluğunda boğuladurdular. Biz devlet eliyle ayrımcı, farklı dü- şüncelerle onların dopdolu tut- kularını, canlı yapılarını ve dü- şüncelerini yıkmanın sentezleri- nin peşinden koşuyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneği emekçileri batıl inançla bilim ara- sındaki gerçeği deyrimlerin ışı- ğında çevrelerine yoğunlukla an- latan bireylerdir. Onlâr, Atatürk il- ke ve devrimlerinin tum toplum- ca bilinmesi ve uygulanması ge- reğine inananlardır. Bulunduğu- muz coğrafyada daha çağdaş, yenilikçi ve gelişkinifarklılığımız 1923'lerden bu yana devrimlerin uygulanıyor olmasındandır. Laik demokrat, sosyal birjhukuk dev- leti yapımız övüncümüzdür. Ül- kemizin güzel insahlarını ger- mek yerine, onlara çağdaş, ba- şarılı ve üretken olmaları doğrul- tusunda hizmet edilmelidir. Güç- lü, istikrarlı, mutlu ve, aydınlık bir gelecek Atatürkçü düşünce fel- sefesinin içeriğindedir. Başka ül- kelerden arayışlaraj model ve simgelere gerek yoktur. Ülkeler kendi gerçeklerini dünyaya be- nimsetiyorken, bizlerin model arayışını sürdürüyor olmamız ül- kemizi ayrımcılığa itecektir. Ay- kırılık bu farklı düşüncelerden ve kurgulardan doğmaktadır. "Ha- yatta en hakiki mürşit ilimdir" Atatürk'ün bu özdeyişi Atatürkçü düşüncenin özüdür. Çünkü Ata- türkçü düşünce ulusal ve bilim- sel aydınlanmadır. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@yahoo.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL VRGENÇ kjurgenc@yBhoo.com (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz. com AHH! KIRMIZI PERİLİ ETOBUR FAŞİST SENİİİİÜ! KARSI BEN SINİ 5AVUNURKEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Temtnuz www.mumtaz-arlkan. com SUPHI ZJM OZBEKMAN 1966 'OA BUSUA1, ÜNLÜ 8£STBCİ SUPHİ £/YA ÖZBEKAİ4A/ ?& yAŞINDA ÖLDÜ. ÇOtC KÜÇÜK YAŞOQZn4N S£X/ MÜZİKLE İL.6İLEMPİĞİ HALDB, ÖĞRENite ytLLAGI VE DAHA S kİ ^ ^tLırfd'L ®^ /* GÖREVLEKÎ NE&EA//yi£ BES7ECİÜ6E Ç K f , BuNLAR, NOTA S/LMEDİ- Ğ/MPEN BAŞK4O4RI T74RAFINDAN SAPTANABİLMİŞri. ÇOK SAY/DA MAKAMI uST/Kyt AU/Liy)AJAStl£H & İ SESTECEMÎŞTİ. SIN/N &ÜFTES/ 6ÖRİJİ.ÜYOK.. , OMUN &EI//AEA/ S/fZ ŞARKt- T.C. TİREBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN ESASNO: 2006/111 KARAR NO: 2008/1 DAVACI: HÜSNÜ ACEMOÜLU VEKİLÎ; Av. F1RAT tMAT - Hüküraet Konagı Karşısı, Bulvar Kemal Işhanı Kal: 1 Görele/GİRESUN DAVAL1LAR: 1- YUSUF YUSUFOĞLU - Halil Oğlu, Yılgın Köyii, Tirebolu, 2- HÜSEYİN YUSUFOĞLU -Yılgın köyü. Tirebolu 4- MUSTAFA YUSUFOûLU - Yılgın köyü-Tirebolıı DAVA: Men-i Miidahale ve F.criniisil HÜKÜM: Davanın Müdahalenin Meni yöniinden KABULÜ İLE; 1- Giresun lli, Tirebolu llçesi. Yılgın Köyii. 452 parsele konışu 453 parselde. 3O.İÜ.2OO7 larilıli fen bilirkisileri Erkin Eıaiiı ve Cemil Teke tarafın- dan dosyaya sunulan krokidc. A harfi ile gösterilen 1639,55 merrekarelik kısım yöniinden, davalılar Salim Beşirli ve Adem Beşirli'nin müdahalesinin menine vc davaya konıı 451 parsel yöniinden de. 3ü. 10.2007 larilıli fen bilirkisileri, Erkin Erun ve Cemil Teke tarafından dosyaya sunulan krokide B ve C harfi ile gösterilen 531.48 ve İS> 1 metrekarelik kısım yöniinden, davalılar Yusuf Yusufoğlu, Hiiseyin Yusufoğlu, Şefık Yusufoğlu ve Mustafa Yu- sufoğlu yöniinden MÜDAHALF.I.ERİNİN MENİNE, 2- Ecrimisil yöniinden aeılaıı davanın REDDİNE, yukanda ismi geçen davalılar Yusuf Yusufoğlu, Hiiseyin Yusufoğlu ve Mustafa Yusufoğlu'na teblig yerine geçmck iizere ilanen teblig olunur. 04/06/2008 (Basın: 33536) SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Milletin Savcısı Yıllaar yıllar önce -develer tellal, pireler berber iken- yaptığımız bir söyleşide "Bir müzik kulağı kadar hu- kuk kulağı yok Türk kamuoyunun" demişti Çetin Al- tan: "Hukuk kulağı diye de birşey vardır. lllaki hukukçu olmak şart değildir." Başbakan'ın "Evet. Ben milletin savcısıyım!" söz- leri üzerine bu tespiti hatırladım. Hukuk devletlerinin kök saldığı uygar ülkelerde, bir başbakanın -hiçbir içerik ve şartta- asla telaffuz et- mesi düşünülemeyecek olan bu "Ben milletin savcı- sıyım!" ifadesi, muhalefet lideri Baykal'dan başka kim- seyi -Çetin Altan dahil!- yerinden sıçratmadı. Birkaç köşe yazarı dışında, bu sözler kimsede iz bırakma- dı. Geniş genel kamuoyunu bırakın, koskoca hukuk camiasının kılı dahi kıpırdamadı: "Bu nasılsöz? Tür- kiye bir muz cumhuriyeti mi?" diyen filan çıkmadı... Anlaşılan o ki hukukçularımız dahi -günün şartla- rında- Başbakan'ın çıkışını "hoşgb'rdüler"!}) "Erge- nekon üzerinde böylesi sert bir restleşme yaşanırken, Baykal 'avukatım' derse, e, Erdoğan da çıkıp 'Millet adına ben de o zaman bu davanın savcısıyım!' der; demişlerdir. Sonuçta bu mecazi anlamda söylenen, siyasi bir retoriktir. Hem her gün öyle çok şey oluyor ki; bunlar umuru adiye haline geldi..." diyerek bak- tım sayfayı çevirdiler. Günler geçip kimselerden ses çıkmayınca, telefona sarılıp, bir dizi hukukçuyu ara- dım. Birkaç istisna dışında; aldığım tepki özetle bu oldu. Artık ya korkudan, ya vurdumduymazlıktan ve- ya kutuplaşmaya taraf olmamak adına -kökenini kes- tiremediğim türlü nedenlerle- konuyu böyle önem- sizleştiren bir tavırla karşılaştım. XIV. Louis gibi: Devlet benim!' Yalnız Süheyl Batum "Bütün olay işte budur!" de- di: "Bu sözler taa 1215 Magna Carta'dan bu yana oluşturulmuş tüm anayasal sistemlere, kuvvetleray- nlığına ve anayasal devlet anlayışına karşıdır. Başbakan bu demeciyle yüzyıllann birikimiyle oluşan demokrasi ve hukuk devleti kurallannın hiçbirinden haberdar ol- madığını itiraf etmiştirl" Zurnanın zırt dediği yer işte tam da burası. Bir "de- mokrasi ve hukuk skandalı" olarak tanımlanabilecek bu sözleri, "umuru adiyeye dönüşen" tüm diğer po- lemiklerden ayırt eden şey, uygarlıkları ekvator çiz- gisi gibi bölen "o yüzyıllann birikiminden" haberdar olup olmamaktan geçiyor. Başbakanımız "bu birikimden" haberdar değil ve haberdar olmadığı için de göğsünü gere gere "Ben milletin savcısıyım" diye övünebiliyor, XIV. Louis gi- bi tıpkı, "Ben devletim!" diyor yani: Kutsallık atfetti- ği bir "milli irade" adına "Yargı da benim, yürütme de benim, yasama da benim..." demiş oluyor. Sonuç korku imparatorluğu "Hukuk kulağı tırmalanan" sayılı hukukçudan biri olan Turgut Kazan: "lcranın başı olan birinsanın böy- le laflaretmesi hukuk devletinin çivisinin çıktığına de- lalet ederl" diye özetliyor durumu: " 'Ben savcıyım!' dediğinizde -ki soruşturmanın başlangıcında yargı ile işbirliği içinde olduklanna dair açıklamalar da yapıl- dı- bu, kaygı yaratır. Pislikle mücadele adı altnda, pis- liklerle birlikte muhalifleri de bertaraf etme şeklinde bir çabanız olduğuna dair kaygılar, kuşkular doğar. Bu birdehşet ortamı yaratır. Dehşet ortamının olduğu yerde, artık hukuk devleti yoktur. Hukuk devleti, her- kesin güven içinde yaşadığı yerde barınabilir. Bakı- yorsunuz köşeyazılan bugün 'Korkuyorum!' diye baş- lıyor. Belki de amaç zaten bu: Korku yaratmak!" "Uygarlığın süzülmüş özü" ifadesiyle de tanımla- nan "hukuk devletinin" 21. yüzyılın başlangıcında ül- kemizde vardığı nokta bu. Hukuk devleti için kuşkusuz çok şeyin bir araya gelmesi gerekiyor. Ama bunlar arasında en önemli yeri "yazı" ve "yazılı kültür/yazı kül- türü" tutuyor. Biz ise bir "sözlü kültür" toplumuyuz. "Hukuk kulağı" yerine; "efsane", "desfan"ve "masal kulağımızın" gelişmiş olmasının nedeni bu. Biz de sıradan bir masal tekeriemesiyle bitirelim ya- zıyı: "Bir köy kurmuş keçiler I Kurt köye muhtar olmuş I Elini verenin kolunu almış I Diken verenin gülünü al- mış I Damla verenin selini almış I Kovan kovan ba- lını almış I Bir kurtmuş ki sormayın I Talkım vermiş ele I Salkımı almış ele.... I Evvel zaman içinde I Kalbur saman içinde..." nilgun@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDAN 1 2 3 4 SAĞA: -ı 1/ Doğu Kara- deniz'in kıyı 2 şeridinde yetiş- 3 tirilen ve "çilek A üzümii", "Ba- tum üzümü" 5 gibi adlar da 6 verilcn siyah y üzüm cinsi. 2/ Zambia'nın 8 başkenti...Tan- 9 tal elementinin simgesi. 3/ Canlılann yaşam süreçlerinde vazgeçilmez rol üstle- nen karmaşık mole- küllerin ortak adı. 4/ Dcrebeylik Japonya- sı'nda en aşağı smıfı oluşturan halk... "Misket limonu" da denilen, acı sulu kü- cük limon cinsi. 5/ Bir tür deniz taşımacılığı... Sinek, sivrisinek gibi böcek- leri öldürmek için püskürtülen ilaç. 6/ İpucu... Tavır, davranış. II Atom bombasının atıldığı ikinci yer olan Japon kenti. 8/ Merhametli, yufka yürekli... Trab- zon'un bir ilçesi. 9/ Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik... Hapishanede volta atılan alan ya da koridor. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sofrahk bir üzüm cinsi. 2/ "Vay bana vaylar bana / — vermez çaylar bana" (Türkü)... Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde bir şelale. 3/ Gazetecilik dilinde bir çeşit uydurma habere verilen ad. 4/ Hava basıncı bi- rimi... Bir tanm aracı. 5/ Bir bilim ya da sanat ko- lunda özel ve belirgin yöntem... Yelin esişi. 6/ Yu- muşak, hoş ve ince bir güzelliği olan... Kimi Türk lehçelerinde "ağa" yerine kullanılan sözcük. 7/ Süt kuzusu. 8/" — çıkınca ortaya mazi silinmeli" (Tev- flk Fikret)... Zekâ geriliğinin ileri şekli. 9/ " — Ek- berg": tsveçli sinema oyuncusu... Birnota. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 P A S K A L •T A 2 E S T E T T K •N 3 N •O R •F R T z 4 0 T A R T | A T E 5 L A | A D A L A R 6 O L U K •D K •B 7 J T L E T •I R A 8 [ K A | H E *Z E L 9 • |T I TT I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear