Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ
20
Kısalık-uzunluk
Şair-yazar Berin Taşan, 33 yıl yürüt-
tüğü Cumhuriyet Savcılığı'ndan emek-
lidir. Kendisini Ergenekon iddianamesi
ile ilgili görüşünü almak için aradığımızda,
"Benim de tanzim ettiğim, çok sanıklı, 50-
60 sanıklı iddianameler oldu, ama bun-
ların hiçbirisi 10 daktilo sayfasını geç-
memişti" dedi.
Ergenekon iddianamesinin 2 bin 500
sayfayı bulduğunu anımsattık. Dene-
yimlerini aktardı:
"İddianameler mümkün olduğu kadar
suçlamayı kısa ve açık bir biçimde be-
lirtmeli ki, sanıklar okuyup anlayabilsin-
ler. Eğer iddianameye aktardığınız olay
açık ve netse, bu çok kısa anlatılabilir.
Açık ve net olmayan, anlatılamayan bir
şey ise uzatılır...
Yunus Emre, Mevlana'n/n ciltler do-
lusu Mesnevisini 'Ete kemiğe büründüm
/ Yunus olarak göründüm' diye bir çır-
pıda özetleyivermiştir örneğin..."
Berin Taşan, "ek iddianame" hazırla-
nacağı yolundaki haberlere de değindi:
"Soruşturmanın üzerinden 13 ay geç-
miş, iddianamenin tümünü yazmak için
bir hafta daha beklenebilirdi. Ama gali-
ba amaç soruşturmanın ucunu açık tut-
mak. Ek iddianame, soruşturmanın da-
ha da uzayacağının birbelirtisidir."
Geniş yetkili
Hukukçu dostumuz, bir soruşturma
belgesinin üzerinde Ergenekon davası-
nı yürüten savcı Zekeriya Öz'ün sicil
numarasını görmüştü. Uzun yorumlara
gitmeden kestirmeden söyleyeceğini
söyledi:
"Benzer kıdemdeki meslektaşları asli-
ye ceza mahkemelerinde, ilçelerde gö-
rev yaparken; bu sicil numarasını taşıyan
ve en çok 10yıllık kıdemi olan birsavcı-
nın Istanbul'da, kapatılan DGM'leryeri-
ne kurulan geniş yetkili ağır ceza mah-
kemesinde sorumluluk üstlenmesi ender
görülen bir uygulamadır."
IŞIK KANSU
ediyorum!
Kadeş Savaşı'nı ben
çıkardım! Yüzyıllar sonra
Tolga Örnek "Hititler"
belgeselini çeksin diye...
Izmiıf'i ben işgal ettim.
Kurtuluş Savaşı çıksın,
ardından kurulacak
Cumhuriyet, Dengir Mir
Mehmet Fırat'ta travma
yaratsın diye.
Sokrat'a baldıran zehirini
ben verdim. Düşünen akıl
ölsün diye...
Kazıklı Voyvoda yakın
arkadaşım olur. Neron,
Roma'yı yakarken bana
danıştı. Zaten Hitler ile de
uzaktan hısım sayılırız.
Çekmecemde Franko ile
çekilrniş fotoğraflarım
bulundu.
Cengiz Han'ı Ergenekon'a
ben soktum. Karun'u
örgüie finansör ben
yaptım. Arşidük
Ferdinand'ı ben vurdum,
Petro'yu ben delirttim,
Genç Osman'ı ben
boğdum. Kızıl Tugaylar'ı
yöneten ben, kara
gömleklileri yürüten yine
ben...
Cilalı taş devrinden bu
yana dinozorlarla
çevirmediğim oyun,
kıvırmadığım iş,
döndürmediğim fırıldak
kalmadı.
Bırakmadım ki adamlar
çalışsınlar, hem de yola
devam etsinler...
Arkaik bir agartalı olarak
tek derdim, tasam vardı şu
son 600 yılda: 21. yüzyılın
başında Türkiye'de iktidara
gelecek olan Recep
Tayyip Erdoğan
hükümetini yıkmak!
EMBKÜ Bfe ASKER Mİ
NS YAZMIŞL
Oiş!
Yazmadığını söylediği
günlükleri ile ünlenen
emekli Deniz Kuvvetleri
Komutanı Özden Örnek'in
eşi Sevil Örnek,
Hürriyet'ten Saygı
Öztürk'e konuştu:
Belediye tarafından 13 yıl
önce istimlak edilen arsası
için dava açmasına karşın
paranın yarısı olan 75
milyar lirayı belediyeden
alamadığını, ödemenin
yapılması için önüne gelen
herkese uğradığı
mağduriyeti anlatırken
karşısına "Belediye ile ilgili
bir sorununuz varmış"
diyen Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın
çıktığını, "Mahkeme
kararıyla hakkım olan
parayı ödemiyorlar" diye
yakınınca, Başbakan'ın
kendisine "O işi oldu bilin"
dediğini aktardı.
Artık herkes biliyor ki,
Erdoğan araya girmiş ve o
iş olmuş...
Hani birileri Atatürk
dönemi için "tek adam
diktatörlüğü" diyorlar ya,
çok gülüyorum.
Işsizlik gerilemiş. Yüzde 9.8
imiş, yüzde 9.6'ya düşmüş...
Inansak mı?
Adıyaman Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı Zafer Ersoy,
geçeri hafta başında bir
açıklaha yaptı. Yalnızca
Adıyahnan'da 7 tekstil
fabrikasının bu yıl içinde
kapandığını, 6 bin kişinin
istihdam edildiği Adıyaman
Organize Sanayi Bölgesi'nde 2
bin 500-3 bin kişinin işten
çıkarıldığını anlatırken somut
Gerileyen ne?
örnekler verdi:
"Sanko Holding Başkanı
Abdulkadir Konukoğlu'nun
burada yaptığı tekstil yatırımı
250 milyon Avro'ydu, bu bile
kapandı. 1000 kişi çalışan
fabrikada şimdi 30 kişi çalışıyor.
Organize Sanayi Bölgesi'nde
2007 yılının beşinci ayından bu
yana herkes işçi çıkarmaya
başladı. Toplamda 3 bine yakın
kişi işsiz kaldı.
Ticaret odasının başındayım,
ben bile gözüm gibi baktığım
otelimi, SSK, Bağ-Kur, Maliye
ve elektrik borcu yüzünden
geçen hafta sattım."
îldeki sadaka ekonomisine de
değindi Zafer Ersoy, dedi ki:
"Gayrimenkulü olan insanlarbile
yeşil kart almaya başladı. Inanın
şu an Adıyaman 'da sanayiciler
bile yeşil karta özeniyor. Yeşil
kartımız olsa odunumuz,
kömürümüz, okul masrafları, her
şey beleş... Adıyaman'da 613
bin nüfusun 320 bini yeşil kartlı.
Bu, milleti tembelliğe, fiukaralığa
alıştırmak demektir. Bir kamyon
patates getirseniz indirecek
insan bulamazsınız."
istatistikler açıklanmış, işsizlik
gerilemiş.
Inansak mı?
Atatürkçü Düşünce
Ulusal Aydınlanmachr
1. GÜRŞEN KAFKAS
Ateşin yukarı doğru alevlendi-
ği günümüzde sorgulamalar, ara-
malar, tutuklamalar tepelerden
başladı. Ülkenin bilinmeyen ka-
ranlığa gidişi göz ardı ediliyor, yol-
lar çatallaşıyor...
Bugünlere acı gülümsemeyle
bakıyoruz. Ergenekon belirsizliği,
tutuklamalar sonrası tümümüzü
hüzne ortak kılıyor.
Atatürkçü düşüncenin dev-
rimlerle aydınlığa dönüştürdüğü
ülkemizin bu yapısı kimilerince
travma diye algılandı. Oysa dev-
rimler geçmişin, gericiliğin zin-
cirlerinden kurtulması ve bilimsel
düşünce yolunun açılmasıdır.
Osmanlının bitmişliği, yaldızının
kazılmışlığı sonrasında altta ka-
lan bitkin, yorgun ve yoksul halk
karanlığa sürüklenmişti. Ata-
türk'ün devrimleri karanlıklara
tutulan birerfenerolmuştu. Birey
olma, özgür bir yaşam, eşitlikçi
davranış devrimlerle halka anla-
tıldı. Bireysel ve toplumsal ay-
dınlanma çabası, insan hakları ve
demokrasi anlayışı Atatürkçü dü-
şüncenin özüydü.
Ezber ve nakli bilgi (aktarma)
yerine, bilim ve fen taşıyıcılığının
önemi vurgulandı. Bilimsel ve
eleştirel düşünce eğitimin, öğre-
timin ana kaynağı sayıldı. Eğitim
bütünsel bir yapıya ulaştırıldı.
Atatürkçü düşünce bilimsel veri-
lerle ürünlerini bir bir verdi. Dev-
rimleri karalayarak, laik demok-
ratik yapımızı teolojiye dönüş-
türme düşü, toplumsal gerilimi
bugünlere getirmiştir. Yeşil dev-
rim söylemleriyle ılımlı Islama
kanatlanmak, 85 yıllık Cumhuri-
yet birikimleri karşısında başarı-
ya ulaşamayacaktır.
Devrimlerle kazanılan çağdaş
ve bilimsel yapı halkımızın gene-
linin yaşam biçimidir. Laiklik,
çağdaş yaşam, özgür davranı-
şın ivmesidir. Bundan vazgeçi-
lemez. Sokrates'in: "Üzerinde
düşünülmeyen bir yaşam, ya-
şanmaya değer değildir." öz-
deyişi dayatılmaya çahşılan din-
sel yaşam biçiminin istenmezli-
ğinin anlatımıdır.
AKP yöneticileri söylemlerini
yergi, karalama, suçlama şeklin-
de dillendiriyorlar. Verimli, üret-
ken, geliştirici olmak varken, bu
aykırılık anlaşılmazdır. Basın ve
TV'lerdeki haber, sunum ve bil-
diriler iç dünyamızı karartıyor.
Çözümsüz öykü kurguları beyni-
mizi yoruyor. Nedenleri, nasılla-
rı göz teması, beden diliyle sorar
olduk. Başarılı askeri hizmetleri
sonrası emekli olan Şener ve To-
lon paşaların köşelerine çekilmek
yerine, sivil toplum hizmetlerinde
birikimleriyle topluma aydınlatıcı
olmaları, Atatürkçü olmaları tak-
dir edilmelidir. Şener Eruygur
Paşanın ADD Genel Başkanlığı'nı
yapması, ülke aydınlığına biri-
kimleriyle ışık tutması, saygı du-
yulacak bir çabadır. Karanlıklar-
da çakan bir yıldız olmaktır, yıl—
dızları karartılmamalıdır.
Kadıköy ADD'de yönetim ku-
rulunda birlikte çalıştığım Birol
Başaran'ın özverili çabası, eğitim,
yönetim, yardımlaşma ve aydın-
lanma ile ilgili didinnhelerinde ya-
nındaydım. Ruhsal yapısıyla, ay-
dınlığa örnek ve üretken bir in-
sanın toplumsal değerini anlat-
mak istedim.
Mustafa Balbay'ın Cumhuri-
yet gazetesiyle bütünleşen yapı-
sı, doğruları, gerçjeği arayan,
haksızlığa karşı koyan soluğu
onu okurlarının gözdesi kılmak-
tadır. önce ilhan Selçuk sonra
Balbay bugün ne yazmış, ne de-
miş!.. Gazete sayfaları kanştınlır,
sonra diğerleri okıiınur. "Rüz-
gârlar ne denli sert eserse es-
sin, meşaleler her zaman dik
dururlar dağ başında" özdeyi-
şinin anlam yüklülüğü Selçuk'la-
rın, Balbay'ların, Şener, Tolon
paşaların, Aygün'lerin. Başa-
ran'ların birer meşale aydınlığı
hep sürecektir. Atatürkçü dü-
şünce, ulusal düşüncedir, ulusal
hazinedir, aydınlıkları dik dura-
caktır. Atatürkçü düşünce, ulusal
kurtuluşumuzun ilk kıvılcımını ça-
kanların, ülkeyi yangın yerinden
kurtaranların ve yeniden kuran-
ların gelişim ve değişim öyküsü-
dür. Atatürk'ü ve düşüncelerini
anlamak gerek... Ne yazık ki; on-
ca yıl anlatamadık.
Kalkınmış, çağdaş dünya dev-
letlerine ulaşalım, aşalım der-
ken, nerelere itiliyorüz?.. Uygar-
lıklar vadisi Anadolü'muzu, bu-
lunduğu coğrafyanın en saygın,
kalkınmış, gönençli (huzurlu) güç
dengesi yapabilmeliydik. On beş
milyon gencimize kalkınmış bir ül-
keyi miras olarak bırakmalıydık.
Gençler, işsizliğin, okul sorunla-
rının, gelecek kaygısının umut-
suzluğunda boğuladurdular. Biz
devlet eliyle ayrımcı, farklı dü-
şüncelerle onların dopdolu tut-
kularını, canlı yapılarını ve dü-
şüncelerini yıkmanın sentezleri-
nin peşinden koşuyoruz.
Atatürkçü Düşünce Derneği
emekçileri batıl inançla bilim ara-
sındaki gerçeği deyrimlerin ışı-
ğında çevrelerine yoğunlukla an-
latan bireylerdir. Onlâr, Atatürk il-
ke ve devrimlerinin tum toplum-
ca bilinmesi ve uygulanması ge-
reğine inananlardır. Bulunduğu-
muz coğrafyada daha çağdaş,
yenilikçi ve gelişkinifarklılığımız
1923'lerden bu yana devrimlerin
uygulanıyor olmasındandır. Laik
demokrat, sosyal birjhukuk dev-
leti yapımız övüncümüzdür. Ül-
kemizin güzel insahlarını ger-
mek yerine, onlara çağdaş, ba-
şarılı ve üretken olmaları doğrul-
tusunda hizmet edilmelidir. Güç-
lü, istikrarlı, mutlu ve, aydınlık bir
gelecek Atatürkçü düşünce fel-
sefesinin içeriğindedir. Başka ül-
kelerden arayışlaraj model ve
simgelere gerek yoktur. Ülkeler
kendi gerçeklerini dünyaya be-
nimsetiyorken, bizlerin model
arayışını sürdürüyor olmamız ül-
kemizi ayrımcılığa itecektir. Ay-
kırılık bu farklı düşüncelerden ve
kurgulardan doğmaktadır. "Ha-
yatta en hakiki mürşit ilimdir"
Atatürk'ün bu özdeyişi Atatürkçü
düşüncenin özüdür. Çünkü Ata-
türkçü düşünce ulusal ve bilim-
sel aydınlanmadır.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@yahoo.com.tr
OTOBÜSTEKİLER KEMAL VRGENÇ kjurgenc@yBhoo.com
(ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz. com
AHH!
KIRMIZI PERİLİ
ETOBUR FAŞİST
SENİİİİÜ!
KARSI BEN SINİ 5AVUNURKEN
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Temtnuz www.mumtaz-arlkan. com
SUPHI ZJM OZBEKMAN
1966 'OA BUSUA1, ÜNLÜ 8£STBCİ SUPHİ £/YA
ÖZBEKAİ4A/ ?& yAŞINDA ÖLDÜ. ÇOtC KÜÇÜK
YAŞOQZn4N S£X/ MÜZİKLE İL.6İLEMPİĞİ
HALDB, ÖĞRENite ytLLAGI VE DAHA
S kİ
^ ^tLırfd'L ®^ /* GÖREVLEKÎ NE&EA//yi£ BES7ECİÜ6E
Ç K f , BuNLAR, NOTA S/LMEDİ-
Ğ/MPEN BAŞK4O4RI T74RAFINDAN SAPTANABİLMİŞri.
ÇOK SAY/DA MAKAMI uST/Kyt AU/Liy)AJAStl£H & İ
SESTECEMÎŞTİ.
SIN/N &ÜFTES/ 6ÖRİJİ.ÜYOK..
, OMUN &EI//AEA/ S/fZ ŞARKt-
T.C. TİREBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
ESASNO: 2006/111 KARAR NO: 2008/1
DAVACI: HÜSNÜ ACEMOÜLU VEKİLÎ; Av. F1RAT tMAT - Hüküraet Konagı Karşısı, Bulvar Kemal Işhanı Kal: 1 Görele/GİRESUN
DAVAL1LAR: 1- YUSUF YUSUFOĞLU - Halil Oğlu, Yılgın Köyii, Tirebolu, 2- HÜSEYİN YUSUFOĞLU -Yılgın köyü. Tirebolu 4- MUSTAFA
YUSUFOûLU - Yılgın köyü-Tirebolıı DAVA: Men-i Miidahale ve F.criniisil
HÜKÜM: Davanın Müdahalenin Meni yöniinden KABULÜ İLE;
1- Giresun lli, Tirebolu llçesi. Yılgın Köyii. 452 parsele konışu 453 parselde. 3O.İÜ.2OO7 larilıli fen bilirkisileri Erkin Eıaiiı ve Cemil Teke tarafın-
dan dosyaya sunulan krokidc. A harfi ile gösterilen 1639,55 merrekarelik kısım yöniinden, davalılar Salim Beşirli ve Adem Beşirli'nin müdahalesinin
menine vc davaya konıı 451 parsel yöniinden de. 3ü. 10.2007 larilıli fen bilirkisileri, Erkin Erun ve Cemil Teke tarafından dosyaya sunulan krokide B
ve C harfi ile gösterilen 531.48 ve İS> 1 metrekarelik kısım yöniinden, davalılar Yusuf Yusufoğlu, Hiiseyin Yusufoğlu, Şefık Yusufoğlu ve Mustafa Yu-
sufoğlu yöniinden MÜDAHALF.I.ERİNİN MENİNE, 2- Ecrimisil yöniinden aeılaıı davanın REDDİNE, yukanda ismi geçen davalılar Yusuf Yusufoğlu,
Hiiseyin Yusufoğlu ve Mustafa Yusufoğlu'na teblig yerine geçmck iizere ilanen teblig olunur. 04/06/2008 (Basın: 33536)
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Milletin Savcısı
Yıllaar yıllar önce -develer tellal, pireler berber iken-
yaptığımız bir söyleşide "Bir müzik kulağı kadar hu-
kuk kulağı yok Türk kamuoyunun" demişti Çetin Al-
tan: "Hukuk kulağı diye de birşey vardır. lllaki hukukçu
olmak şart değildir."
Başbakan'ın "Evet. Ben milletin savcısıyım!" söz-
leri üzerine bu tespiti hatırladım.
Hukuk devletlerinin kök saldığı uygar ülkelerde, bir
başbakanın -hiçbir içerik ve şartta- asla telaffuz et-
mesi düşünülemeyecek olan bu "Ben milletin savcı-
sıyım!" ifadesi, muhalefet lideri Baykal'dan başka kim-
seyi -Çetin Altan dahil!- yerinden sıçratmadı. Birkaç
köşe yazarı dışında, bu sözler kimsede iz bırakma-
dı. Geniş genel kamuoyunu bırakın, koskoca hukuk
camiasının kılı dahi kıpırdamadı: "Bu nasılsöz? Tür-
kiye bir muz cumhuriyeti mi?" diyen filan çıkmadı...
Anlaşılan o ki hukukçularımız dahi -günün şartla-
rında- Başbakan'ın çıkışını "hoşgb'rdüler"!}) "Erge-
nekon üzerinde böylesi sert bir restleşme yaşanırken,
Baykal 'avukatım' derse, e, Erdoğan da çıkıp 'Millet
adına ben de o zaman bu davanın savcısıyım!' der;
demişlerdir. Sonuçta bu mecazi anlamda söylenen,
siyasi bir retoriktir. Hem her gün öyle çok şey oluyor
ki; bunlar umuru adiye haline geldi..." diyerek bak-
tım sayfayı çevirdiler. Günler geçip kimselerden ses
çıkmayınca, telefona sarılıp, bir dizi hukukçuyu ara-
dım. Birkaç istisna dışında; aldığım tepki özetle bu
oldu. Artık ya korkudan, ya vurdumduymazlıktan ve-
ya kutuplaşmaya taraf olmamak adına -kökenini kes-
tiremediğim türlü nedenlerle- konuyu böyle önem-
sizleştiren bir tavırla karşılaştım.
XIV. Louis gibi: Devlet benim!'
Yalnız Süheyl Batum "Bütün olay işte budur!" de-
di: "Bu sözler taa 1215 Magna Carta'dan bu yana
oluşturulmuş tüm anayasal sistemlere, kuvvetleray-
nlığına ve anayasal devlet anlayışına karşıdır. Başbakan
bu demeciyle yüzyıllann birikimiyle oluşan demokrasi
ve hukuk devleti kurallannın hiçbirinden haberdar ol-
madığını itiraf etmiştirl"
Zurnanın zırt dediği yer işte tam da burası. Bir "de-
mokrasi ve hukuk skandalı" olarak tanımlanabilecek
bu sözleri, "umuru adiyeye dönüşen" tüm diğer po-
lemiklerden ayırt eden şey, uygarlıkları ekvator çiz-
gisi gibi bölen "o yüzyıllann birikiminden" haberdar
olup olmamaktan geçiyor.
Başbakanımız "bu birikimden" haberdar değil ve
haberdar olmadığı için de göğsünü gere gere "Ben
milletin savcısıyım" diye övünebiliyor, XIV. Louis gi-
bi tıpkı, "Ben devletim!" diyor yani: Kutsallık atfetti-
ği bir "milli irade" adına "Yargı da benim, yürütme de
benim, yasama da benim..." demiş oluyor.
Sonuç korku imparatorluğu
"Hukuk kulağı tırmalanan" sayılı hukukçudan biri
olan Turgut Kazan: "lcranın başı olan birinsanın böy-
le laflaretmesi hukuk devletinin çivisinin çıktığına de-
lalet ederl" diye özetliyor durumu: " 'Ben savcıyım!'
dediğinizde -ki soruşturmanın başlangıcında yargı ile
işbirliği içinde olduklanna dair açıklamalar da yapıl-
dı- bu, kaygı yaratır. Pislikle mücadele adı altnda, pis-
liklerle birlikte muhalifleri de bertaraf etme şeklinde
bir çabanız olduğuna dair kaygılar, kuşkular doğar.
Bu birdehşet ortamı yaratır. Dehşet ortamının olduğu
yerde, artık hukuk devleti yoktur. Hukuk devleti, her-
kesin güven içinde yaşadığı yerde barınabilir. Bakı-
yorsunuz köşeyazılan bugün 'Korkuyorum!' diye baş-
lıyor. Belki de amaç zaten bu: Korku yaratmak!"
"Uygarlığın süzülmüş özü" ifadesiyle de tanımla-
nan "hukuk devletinin" 21. yüzyılın başlangıcında ül-
kemizde vardığı nokta bu. Hukuk devleti için kuşkusuz
çok şeyin bir araya gelmesi gerekiyor. Ama bunlar
arasında en önemli yeri "yazı" ve "yazılı kültür/yazı kül-
türü" tutuyor. Biz ise bir "sözlü kültür" toplumuyuz.
"Hukuk kulağı" yerine; "efsane", "desfan"ve "masal
kulağımızın" gelişmiş olmasının nedeni bu.
Biz de sıradan bir masal tekeriemesiyle bitirelim ya-
zıyı:
"Bir köy kurmuş keçiler I Kurt köye muhtar olmuş
I Elini verenin kolunu almış I Diken verenin gülünü al-
mış I Damla verenin selini almış I Kovan kovan ba-
lını almış I Bir kurtmuş ki sormayın I Talkım vermiş ele
I Salkımı almış ele.... I Evvel zaman içinde I Kalbur
saman içinde..."
nilgun@cumhuriyet.com.tr
BULMACA SEDATYAŞAYAN
SOLDAN 1 2 3 4
SAĞA: -ı
1/ Doğu Kara-
deniz'in kıyı 2
şeridinde yetiş- 3
tirilen ve "çilek A
üzümii", "Ba-
tum üzümü" 5
gibi adlar da 6
verilcn siyah y
üzüm cinsi. 2/
Zambia'nın 8
başkenti...Tan- 9
tal elementinin
simgesi. 3/ Canlılann
yaşam süreçlerinde
vazgeçilmez rol üstle-
nen karmaşık mole-
küllerin ortak adı. 4/
Dcrebeylik Japonya-
sı'nda en aşağı smıfı
oluşturan halk...
"Misket limonu" da
denilen, acı sulu kü-
cük limon cinsi. 5/ Bir
tür deniz taşımacılığı... Sinek, sivrisinek gibi böcek-
leri öldürmek için püskürtülen ilaç. 6/ İpucu... Tavır,
davranış. II Atom bombasının atıldığı ikinci yer olan
Japon kenti. 8/ Merhametli, yufka yürekli... Trab-
zon'un bir ilçesi. 9/ Osmanlı toprak düzeninde yıllık
geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik... Hapishanede volta
atılan alan ya da koridor.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sofrahk bir üzüm cinsi. 2/ "Vay bana vaylar bana
/ — vermez çaylar bana" (Türkü)... Gümüşhane'nin
Şiran ilçesinde bir şelale. 3/ Gazetecilik dilinde bir
çeşit uydurma habere verilen ad. 4/ Hava basıncı bi-
rimi... Bir tanm aracı. 5/ Bir bilim ya da sanat ko-
lunda özel ve belirgin yöntem... Yelin esişi. 6/ Yu-
muşak, hoş ve ince bir güzelliği olan... Kimi Türk
lehçelerinde "ağa" yerine kullanılan sözcük. 7/ Süt
kuzusu. 8/" — çıkınca ortaya mazi silinmeli" (Tev-
flk Fikret)... Zekâ geriliğinin ileri şekli. 9/ " — Ek-
berg": tsveçli sinema oyuncusu... Birnota.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1
P
A
S
K
A
L
•T
A
2
E
S
T
E
T
T
K
•N
3
N
•O
R
•F
R
T
z
4
0
T
A
R
T
|
A
T
E
5
L
A
|
A
D
A
L
A
R
6
O
L
U
K
•D
K
•B
7
J
T
L
E
T
•I
R
A
8
[
K
A
|
H
E
*Z
E
L
9
•
|T
I
TT
I