22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2008 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Milletçe Ulusalcıyız! Türklüğü savunmak, ulusalcıyız demek, dış et- kilerden kurtulmayı istemek, neredeyse suç sa- yılıroldu... Dünya değişmişti, milliyet, milliyet- çilik gerilikti, varsa yoksa tüm dünya ile kay- naşmak, bütünleşmek, ünlü deyişle küresel- leşmekti amaç!.. Ezilen halklarla birlikte olmak değildi, dünya- nın dört bir köşesinde açlıkla, yoksullukla, acıy- la yaşamını sürdüren milyonlarla birlikte olmak değil, yalnızca belli birsınıfın, belli birvarlıklılar, sömürgenler kümesinin yanında, içinde ol- maktı... Ulusal olmak, milletini, Türklüğünü sevmek, ko- rumak, savunmak, birtakım çevrelerin eğlence konusu oluyordu! Sen hâlâ o çizgide misin, sen hâlâ Türklüğünü kültürünle, geleneğinle, alışkan- lıklarınla, değerlerinle sevmek, sürdürmek ça- basında mısın? Öyleyse yirmi birinci yüzyılın par- yası olacaksın! Bu tür düşünceleri yayanlar, yay- gınlaştıranlar yakın günlerde aşırı Marksçı, Maocu geçinenlerdi, ama çıkar hesapları, onları bir zamanlar savaştıkları emperyalist güçlerle işbirliğine sürüklemişti... ••• Milli Futbol Takımımız son günlerde büyük başarılar kazandı. Yenik durumdan birden üs- tün duruma geçti. Isviçre'yi, Çekleri, Hırvatları son dakika golleriyle yendi. Bir de baktık, ulu- salı, ulusalcılığı, Türklüğü, milliyetçi davranışla- rı yerenler, kötüleyenler, birden aşırı milliyetçi ke- siliverdi! "Viyana'yı almak, yeniden Osmanlı'yı, Türk gücünü yaşatmak, Avrupa Avrupa biz ge- liyoruz" diye bağırmak, bayrak bayrak üstüne, hamasi konuşmalarla, ulusalcı babalanmalarla... Iki-üç maç kazanmak, bir anda ulusalcı duy- guların ölmediğini, ölmeyeceğini gösterdi. Artık dünya var, küreselleşme var, ayrı yarı mil- letler, milliyetçiler yok, bir bütünleşme içinde kay- naşmak gerek. Bırakın geçmiş saçmalıkları; tarihle, askerle, Atatürk'le, yakın uzak geçmişin zaferleriyle övünmeyi, gerçeğe gelin. ÂB'nin adamları bize uyun, bizi dinleyin, dar dünya- nızdan aynlıp yanımıza gelin, bize sığının... Gerçi sizi daha uzun yıllar aramıza almayacağız. AB'nin dıştan yapıştırılmış bir çeşit çıkar kaynağı olacaksınız! Sizi sömüreceğiz, bize uyan, bizi din- leyen aydınlarınıza, politikacılarınıza yeni ola- naklar sağlayacağız! Halkınız, varsın en ilkel koşullardayaşasın, ılımlı-ılımsız Islam çizgisin- den uzaklaşmasın! • •• Ama iki-üç maç kazandık diye birden tüm ga- zeteler, TV'ler, daha düne kadar ulusal yararı, ulu- sal onuru, ulusal direnişi kötüleyenler birden Türklüklerini anırnsadılar! Ama bir-iki yenilgi al- dık mı, bu gibiler yeniden Küreselleşme övgü- cülüğüne başlarlar; Türklüğün değil Küresel- leşmenin kişisi olmak gerekliliğini yeniden yaz- maya, anlatmaya başlarlar... Milli Irade Aldatmacası... Sorunları yalııı olarak dile getirerek toplumu, siyasetçileri uyarmak, yasaların üstünlüğü gerçeğinin benimsenmesi için çaba göstermek ve böylece gerçek milli iradenin oluşmasını sağlamak tüm çağdaş aydınların yaşamsal önemdeki görevidir. Prof. Dr. Abidin KUMBASAR B ireylerin, belirli aralarla yapı- lan özgür seçimlcrle yönetici- leri seçtikleri siyasal düzen olarak tanımlanan demokrasi- lerde, yasama, yürütme ve yar- gının güç ve uygulanıalarının da dengede olması kaçınılmaz bir koşuldur. Bunun için de, bu kurumlann çağdaş nitelikler ta- şımaları gerekir. Örneğin, yasama gücünü oluşturan parlamentolann çağdaş nitelikteki yasalarla ve bilinçli bireylerin oylanyla se- çilmiş olmaları öncelikli önem taşır. Eğer seçmenler, kimleri ne için seçtiklerinin bi- lincinde olmadan, çoğu zaman sunulan küçük yardımlara muhtaç olarak ya da kendilerini koşullandıran iııanç duygulan sö- mürülerek oy veriyorlarsa oluşacak parla- mentonun milli iradeyi yansıttığını söyle- mek ne kadar sağlıklı olabilir? Yıllardır yıırtsever ülke aydınlarının ya- kındıklan "Siyasal Partiler Yasası" ve "Se- çim Yasası"nı değiştinneye yanaşmayan ve böylece parti içi mutlak egemenliklerini sür- düren yönetimlerin dayatmalanyla seçilen parlamenterler, milli iradenin temsilcileri mi, yoksa genel başkanlann vekillcri mi olu- yorlar? Dalıa önceki yaşantıları kuşku ve- ren, suçları için soruştunna dosyaları dü- zenlenen, parlamentoya girerek kovuştur- malardan kaçanları milli irade mi aday ola- rak belirlemektedir? Sözcük olarak "seçmek", "benzerleri arasından en uygun olanı belirlemek" an- lamına gelmektedir. Buna karşın parla- mento seçimlerinde parti yönetimlerince aday olarak dayatılanlar, genel başkanlann sözünden çıkamayacak, bireysel nitelikle- ri her türlü isteği kabullenme eğiliminde olanlann listelerinden oluşmakta, toplumun özlcmini duyduğu nitelikli kişiler aday lis- tclerinde yer alamamaktadır. Parlamentolar genel istencin yansıması ol- madığından, aralanndan oluşturulan yü- rütme erkinin üyelerinin de ne oranda mil- li iradenin uygulayıcılan olduklan tartış- maya açıktır. Böyle olunca da, dış güçlere ülkesinden yakınan ya da görevi iletişim sağlamak ol- duğu halde, yurttaşlanna konuşmamayı öğütleyen, önlenebilir kazalan bile yazgı olarak açıklayabilen sorumlulann ülke yö- netiminde yer almalan olağanlaşmakta- dır. Yasama ve yürütme erkinin görünürde uyum içinde olmalannın nedeni, benzer eği- tim, düşünce, dünya görüşü ve yaşam tar- zının temsilcileri olmalarından kaynak- lanmaktadır. Yasama ve yürütmenin, üniversiteler, yargı ve çağdaş eğitimle yetişen bireylerin oluşturduğu diğer kurumlarla uyum sağla- yamamaları ise yıllardır uygulanan yoz eğitimle yetişenlerle çağdaş, bilimsel eği- tim alanları arasındaki çatışmadan kay- naklanmaktadır. Son dönemde güncel olan, yasama ve yürütme erki ile yargı erki ara- sındaki sürtüşmenin temelinde de aynı so- run yatmaktadır. Çağdaş kavram ve yaşam tarzını kabul- lenmekte zorlanan siyasetçilerle yıllann çağ- daş hukuk birikimi ve deneyimine sahip yar- gıçlann çatışmaları, kaçınılmaz sonuç ola- rak gerçekleşmiştir. Tarih, demokrasiyi, sadece oylann eşit- liği sanan ve oyçoğunluğu elde edildiğin- de her istenilenin yapılabilmesi olarak al- gılayanlarm neden olduklan sosyal buna- lım örnekleriyle doludur. Aynca bilmek ge- rekir ki, tarihin akışı içinde gerçekler çoğu zaman başlangıçta kitleler tarafından değil, bireyler, azınlıkta olanlar tarafından dile ge- tirilmişlerdir. Örneğin Galileo Galilei (1564-1642) Dünya'nın döndüğünü söyle- diği için kilise ve kiliseye inananlarca dış- lanmış, cezalandınlmış olnıasına karşın gerçeği söylemckteydi ve "E pur si nıuo- ve" (Ama o hâlâ dönüyor) tümcesinin doğruluğu, çoğunluğa karşı tek bireyin saptadığı bilimsel gerçekti. Eğer her şeyi bilinç ve bilgiden yoksun bırakılmış çoğunluklann oylanna göre dü- zenlemek gerekirsc ülkemize yöneltilen ve birçok dış ülkenin inanıp yasalarla onayladığı sözde soykırım suçlaınalannı da kabullenmemiz gerekmez mi? Aynı dü- şünceye dayanarak dünya çapında bir oy- lama yapılırsa, en çok sayıda insan yüz- yıllardır Hıristiyanlığa koşullandırıldığı için, tüm insanlarm "kürescl irade" diye- rek inançlannı değiştinneye zorlanmalan mı gerekir? Tüm sorulann yanıtı, demokrasilerin ay- nı zamanda bir "meritokrasi" (layık olan- lann egemenliği), nitcliğini taşıması ge- rekliliğindc yatmaktadır. Eğer demokrasi- ler bu nitelikten yoksunsa, o zaman "ok- lokrasi"ye (avam takımının egemenliği) dö- nüşmesi kaçınılmaz hale gelir ve sorunla- rın sonu gelmez. Çözüm Hep yinelendiği gibi ülkemizde altmış yı- lı aşan süredir uygulanan yoz eğitimle ko- şullandınlan kuşaklar, dünya sorunlannı al- gılayabilme yeteneğinden yoksun olduk- lanndan, çağdaş düşünce ve çağdaş ya- şantıya anlam ve şekil olarak uyum sağla- yamamakta, sorunlar bütün kurumlara yan- sımaktadır. Çözüm, öncelikle Siyasal Par- tiler ve Seçim yasalannın değiştirilerek hal- kın özlem duyduğu temsilcilerin seçimini sağlamak, seçimlerde inanç sömürüsünü en- gellemek ve oy satın alınmasını elverdiğince gidererek "milli iradenin gerçek temsil- cileri"ni parlamentoya gönderebilmekle gerçekleştirilebilir. Sorunları yalın olarak dile getirerek top- lumu, siyasetçileri uyarmak, yasaların üs- tünlüğü gerçeğinin benimsenmesi için ça- ba göstermek ve böylece gerçek milli ira- denin oluşmasını sağlamak tüm çağdaş aydınlann yaşamsal önemdeki görevidir. İstikrarsızlık, istikranmız olunca! Ali TURGUT Osmanlının yüz- yıllarca süren parçalanması sürecinde bir Atatürk dehası ile yeni Türki- ye'nin kurulabilmesi, evrensel bcklentiler açı- sından, istikrarsızlıktı. Bankaya gitmeden daha çok kazandıran fırsat E-Mevduat, Tele-Mevduat, Cep Mevduat. İnternetten, telefondan ya da İşCep'ten bir Şubesiz Vadeli Mevduat Hesabı açtırıyorsunuz, avantajlı faiz oranlarından anında yararlanıyorsunuz. Siz zaten İş Bankası'yla hep kazanıyorsunuz. isbank.cora.tr | 444 02 02 | îşCep Hür ve bağımsız Türki- ye'nin Atatürk yok olur olmaz Batı emperyaliz- mi kıskaeına tekrar gir- meye razı olması, is- tikrarsızlıktı. Vatanın koruyucusu TSK'nin Batı istekleri uyannda iktidar değişikliklerine alet edilmesi, istikrar- sızlıktı. Kcndini besle- yebilen bir ülkeyken dı- şaııya bağımlılığa dö- nüşmek, istikrarsızlıktı. Bağımsızlığımızı koru- maya çabalayan genç- leri asmak, istikrarsız- lıktı. Bir ulus devlct olarak yaşarken etnik aynlıklar kapanına düş- mek, istikrarsızlıktı. Ya- nm yüzyıldır kendi ken- dimizi soyarak dışanya borçlu hale getimıek, istikrarsızlıktı. Huzur içinde yaşayan laik bir ülke ve Islam âleminde yegâne demokratik ülke iken, laikliği yozlaştırıp örtülere bümnmek, is- tikrarsızlıktı. Üretimi ve istihdamı arttırmak yerine faiz ineğine dö- nüşmek, istikrarsızlıktı. Milli varlıklan yok pa- hasına yabancılara sat- nıak, istikrarsızlıktı. Bunlar saymakla bit- meyecek istikrarsızlık- lanmızdan birkaçı. Hırvat takımının koçu maçı niye kaybettikleri soruldugunda "sistem- lerini anlayamadık" demiş! Anlaması müm- kün değil. Çünkü ev- rende istikrarsızlığı bu kadar başanyla uygula- yan başka bir ülke yok- tur. Çünkü ne böyle bir oyun, ne bir yaşam, ne mantık, ne ekonomi, ne yönetim, ne geriye dö- nüş olmamıştır, olamaz da. Bu nedenle Batılılar tokadın ne zaman nere- den geleceğini anlaya- mazlar. Anlayamazlar çünkü biz kendimiz de bilmeyiz. O kcndiliğin- dcn geliverir. Geldiğin- de biz de şaşırınz, ev- rende de herkes şaşııır kalır. Çılgın Türkler or- taya çıkıverir. Türk'ün aklı sonra- dan mı gelir, Türk'ün ayranı mı kabarır, Türk'ün sağı solu belli olmaz mı, orasını eren- ler bilir, biz de kanşa- mayız. Kanşamayız da, bazen korunacak kaleler futbol sahasında değil de vatanın toprakların- da olunca, takımın var- lığı olunca, istikrarsız- lığa bel bağlamak kor- kutuyor. Hem çok kor- kutuyor. Malum ya, her şey her zaman değişe- bilir. Ya biz dc akıllanıp istikı-arlı oluverirsck ne olacak? Turnuvayı kay- betmek bir şey değil. Ya vatanı elden gitmiş buluverirsek? Ya istik- rara dönüp, biz de Batı- laşmış oluverirsek? istikrarsızlığı kulla- naı^ak gene beklenmedik bir hamleyi yapmaktan başka çıkar yol kalma- mışa benzemiyor mu? Birleşmiş olarak bel bağlayabileceğimiz, hal- kın desteğine saygın, diktasından arınmış, çağdaş anlayış ve yö- netimde, Batı'dan ta- mamen bağımsız, laik, Atatürk ilkeleri kapsa- mında sosyalist, hukuka dayanan, demokratik yapıda bir ana muhale- feti, ivedilikle yaratmak gibi beklenemeyen bir istikrarsızlığımızın sı- rası gelmedi mi? Geldi, çoktan geldi, çok geç kalırsak istik- rarsızlık falan bizi kur- taramaz. Şaşıran Batı değil, biz oluruz. O zaman da bir alay şaşkını gene inek gibi sağarlar. PENCERE Iktidarın Takıyyesi Kalmadı... Demokrasiye dönük tüm tarihsel süreçte iki çar- pıcı olgu göze çarpıyor: 1) Yöntem.. 2) Içerik.. En kaba vurgusuyla dile getirmek için diyelim ki kadınlarını insandan saymayan ve en koyu şe- riat düzeninde yaşayan bir Islam şeyhliğinde, emir- liğinde ya da devletinde darbe oldu. Darbeciler iktidara geçince Avrupa'nın en ile- ri demokrasi hukukunu ülkelerinde devlet düze- nine dönüştürdüler... Eylem demokratik midir?.. Yanıt: Demokratiktir... 'Yöntem' bakımından demokratik sayılmasa da 'içerik' bakımından demokratiktir... Bilim bu olayı "demokratik devrim" diye nite- ler... Insanlığın yaşadığı tarihsel süreçlerde de- mokrasiler yalnız seçimlerle değil, demokratik dev- rimlerle de kurulmuştur. • Laikliğe ve demokratik düzene yol açan Ay- dınlanma tarihinde nice kral, prens, imparator de- mokratik girişimlerde bulunmuş, nice sözde halk hareketi de dinci ve antidemokratik nitelik taşı- mıştır... Olaya "teşhis" koyabilmek için bilimsel yöntemle "içerik" incelenir... Bugünkü Türkiye'de "dincilik, Islamcılık, geri- cilik" sandıktan da çıksa demokratik sayılamaz ve kadını tesertüre bağlayan bir eylem, yüzde 47 değil, yüzde 100 oy alsa da insan haklarına ters düşer... • Mustafa Kemal Atatürk, Islam coğrafyasında Aydınlanma'nın başını çeken liderdir, Müslü- man dünyasında ilk kez gerçekleşen bir demok- ratik devrimin önderidir... Ulusal Kurtuluş Savaşı.. Aydınlanma hareketi.. Laik Cumhuriyet.. Demokratik devrim.. Hepsinin altında Mustafa Kemal Atatürk'ün im- zası var... Eğer bu ülkenin insanları rüya görmemişlerse Anadolu'da tarih böyle yazıldı... Bu tarihi yok sayarak Amerika güdümünde Cumhuriyetimizi ılımlı Islam devletine dönüştür- mek kimsenin haddine düşmemiş... Ama AKP'nin önde gelenleri sanki söz birliği et- mişler gibi... Her birinin son konuşmaları amaçlarını açık se- çik vurguluyor... Tayyip Erdoğan bir âlem... Dışişleri Bakanı yabancıların önünde Atatürk devrimlerini karalıyor.. Hele AKP'nin ikinci adamı Mir Dengir evlere şenlik... Hedefler belli.. Amaçlar açık.. Eylemler meydanda.. • AKP iktidara geçtiği zaman medyada ve ka- muoyunda bir tartışma vardı... Deniyordu ki: - Bunlar takıyyecidir... Kimileri savunuyorlardı: - Hayır, AKP takıyyeci değildir, merkez sağ par- tisidir... Çoğu kişi geçmişleri, sicilleri, eylemleri belli AKP önde gelenlerine inanmıyordu... Peki, bugün durum ne?.. AKP iktidarının ne takıyyesi kaldı, ne makıyyesi... Takke düştü... Kel göründü... Bunlar Türkiye'yi dinci bir rejime sürüklemek is- tediklerini artık kendi ağızlarıyla vurgulayan Ame- rikancı - Islamcı takımdır... sol geçmişte kalmadı, Tekin SonMez 4O.Sanat Yılı Kitapları "Yazmsal metinler olmadan uygarhk olmaz" I SonMez SonMez Terada % 'Ben&rasi HindLnan II StmMa Citppd'fanlastiüi "Kapadofya Değerli Kitaplar NIS Media Önemlîda S Yayınları KİtapÇllarda (21^512 2158
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear