Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2008 PERŞEMBE
16 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Datça Yanmadası'nın ucundaki tarih hazinemizde 'gözden ırak muammalar' yaşanıyor
Knidos'ta 'arkeolojik skandaPlar
UYGÂRLIKLARIN
İZİNDE•
OKTAY EKİNCİ
Antik dünyamızda kuşun uçtuğu,
anıa kervanm kesinlikle geç(e)me-
diği, masalsı bir kenttir Knidos...
Üç yanı, iç içe girdiği deniz; kalan
yanı ise Anadolu'nun, Anadolu'ya
en uzak köşesindeki dağlar, koylar,
vadiler...
Gökova Körfezi'nde yatla gezi-
nenler, açık deııizin dev dalgalanna
aldırmadan Datça Yanmadası'ndan
güneye inmeye cesaret edebilir-
lerse, antik Karya'nın, bu bilim,
felsefe ve kültür merkezine uğra-
ma olanağını da bulabiliyorlar.
Kayalık tepeciklerin arkasmda-
ki sakin limanları çevrcleyen ka-
lıntılara hayretle bakanlar ise bro-
şürlerdeki şu bilgilere daha da şa-
şınyorlar: "Astronomi ve mate-
matik bilimcisi Eudoksus, doktor
Euryphon, ünlü ressam Polygno-
tos ve dünyanın yedi harikasın-
dan biri sayılan Iskenderiye Fe-
neri'nin mimarı Sostratos bura-
da yaşadı..."
Knidos 10 7. yy'da, şimdiki
Datça'nın yanı başındaki Bur-
gaz'da kurulmuş. Olasılıkla dep-
remlerdc yıkılınca, tÖ 4. yy'da da
yarımadanın ucundaki Tekir Bur-
nu'na taşmmış.
O çağdaki 2. büyük tıp merke-
zinin Knidos'ta olması; Eudok-
sus'un keşfettiği ve mevsimleri
bile gösteren dünyanın "ilk güneş
saati"ne sahip olması; "şarap"la-
rının tüm Akdeniz'dc tanınması;
kervan geçemese bile mimarlık
ve sanat tarihi ustalannın bu kent-
le buluşmalannda yeterli nedenler
değil midir?
Nitekim eğer bu eşsiz zengin-
likteki Knidos'la tanışmakta inat-
çıysanız, Mavi Yolculuk'ta Bod-
rum-Göcek arasını yeğleyen gö-
züpek "denizci"lerden biri olma-
nız, elbette ki artık tek seçenek de-
ğil...
Marmaris tepelcrinin sırtlanndan
sonra "Balıkaşıran"dan geçen dağ
ANADOLU'NUN EN "EGE"Lİ KENTİ
Datça Yarımadasrnın ucundaki Knidos'tan
sonra artık sadece Ege Denizi var... (1-
harita) Antik Liman Caddesi'nde tüccarlar
ve sanatçılar birlikteydiler... (2)
Kaderlerine terk edilmiş arkeolojik
buluntuların "depolanmış" (!) halleri... (3)
yoluyla Datça'ya ulaşmalı; yarı-
madanın ucuna doğru tekrar dağ-
lara tırmanıp yeniden kıyıya inen
dar "yolun sonu"na varmalısı-
nız...
Çıplak1
Afrodlt yokl
Knidos işte böylesi "gözden
ırak" konumundan ötürü, antik
zenginliklerimize göz koyan kor-
sanlann da öteden beri ilgi odağı...
Daha 19. yy'da Akropol'deki bü-
yük tiyatronun mermer taşlannı ge-
milere yükleyip gÖtürmüşler.
Iki limana hâkim bir tepede bu-
lunan Afrodit Tapınağı'ndaki dil-
lere destan "Afrodit Heykeli" de
yerinde yok! Praksiteles'in yaptığı
heykel, özellikle "çıplak" olma-
sından ötürü bir "ilk"... Sadece ger-
danlan ile bir göğüsleri açık olan
diğer tüm tanrıça heykelleri ara-
smda, bu özelliğiyle "efsane"leş-
mesi, Knidoslulann ne denli "ile-
rici" olduklarının da kanıtı...
Kentin yoksullaşmaya başladığı
dönemde, heykeli satın almak is-
teyen Bitinya Krah'nın 'büyük pa-
ra' öncrisini geri çevirmeleri ise
ilerici Knidoslular'ın ne denli
"onurlu" olduklarını da gösteri-
yor...
Tarlh hırsızları
İşte böylesi destanlaşan bir uy-
garlıktan günümüze ulaşabilen mi-
marlık ve sanat tarihi belgelerinin
özellikle son yıllarda başlarına
gelenler de Knidos'un gündemin-
den eksik olmuyor...
1991 'de, ören yerinde turist gi-
bi kalan bir gazetecinin, kazı gö-
revlilerinin eski eser hırsızlanna
göz yumduklannı bildiımesi yıl-
larca tartışılmıştı. Dahası, 99'da da
tanı 500 kg, yani "yarım ton'Muk
bir sunak, adeta yok olmuştu!
Ancak vinçlerle kaldınlıp bir
kamyona belki konabilecek ya da
açıkta demirleyen büyük bir tek-
neye henüz bilinmeyen bir tekno-
loji ile belki taşınabilecek böylesi
büyük bir eserin nasıl da "ldmse-
nin haberi olmadan" (!) alınıp gö-
türüldüğü; karadan taşınsa bile
koca parçanın o dar yollardan ve
yine "kimse görmeden" (!) nasıl
geçirildiği hâlâ tam bir "ınııanı-
ma"...
Müzenln saptadıkları
Aynı ölçekte olmasa bile benzer
muammalann son yıllarda da ya-
şandığını gözleyen Marmaris Mü-
ze Müdürlüğü, arkeolojik kazı
alanlannda olmaması gereken ba-
zı "garip"likler saptayınca, konu-
yu 2002'den itibaren bakanlığa
rapor etmeye başladı.
2007'deki müfettiş "soruştur-
ma"sı üzerine Knidos'taki arkeo-
lojik kazılar 2008'de durdurularak
20 yıllık kazı başkanı "yeniden"
görevden uzaklaştınldı; çünkü ay-
nı hoca için önceki yıllarda da ben-
zer karar alınmış, ancak "tartış-
malı durum"lann bir daha ya-
şanmaması koşulu ile tekrar gö-
revlendinne yapılmıştı.
Bu durumlann ne olduğu ise
müze raporlarmda özetle şöyle
yer alıyor:
- Helenistik Stoa'nın, proje
onaylanmadan ve Koruma Kuru-
lu kararı da olmadan 2004'te ger-
çekleştirilen restorasyonla "ayağa
kaldırılan" antik sütunlan, 2 ay
sonra devrilerek "parçalanmış"...
2006'daki ikinci restorasyonda ise
çökme ve yıkılmalar nedeniyle
tüm mimari elemanlar unufak ol-
muş...
- "Kazı deposu"nda 2007'de
yapılan tespitlerde, aslında müze-
ye teslim edilmeleri zorunlu olan
nitelikli parçalar bulunmuş; metal
olanların çürüdükleri, diğerleri-
nin de bakımsızlıktan bozulduklan
görülmüş. Kazı başkanı bunlarla il-
gilenmediği gibi, Knidos gibi zen-
gin bir kazı alanından müzeye tes-
lim edilenlerin sayısı ise yılda or-
talama 4'ü geçmiyor!
- 2006'daki antik tiyatro çalış-
malarında, yasaya aykın "iş ma-
kinesi" ile İcazı yapılarak tiyatro-
nun "tahf'ı ile sıralan tahrip edil-
miş...
- Kazı alanı sahipsiz ve dene-
timsiz bırakıldığından, mimari par-
çalar, ziyaretçiler tarafindan alınıp
götürülrnekte... Geçen yıl bir oto-
mobilde bagaj dolusu eserin ya-
kalanması, kazı işçilerinin rast-
lantı sonucu görmeleri üzerine
gerçekleşmiş.
- Her türlü tekne antik limana de-
mirle(yebil)mekte; Yazı Köyü'ne
ait kıyıdaki "ruhsatsız" lokanta,
"tarihe ilgilerinin kültürel anıaç-
lı olmadığı izlenimini verenler"
için bile gece boyunca açık tutul-
makta...
Marmaris Müzesi Müdürü Neşe
Kırdemir, bu başıboşluğun gide-
rilmesi için önceki yıllarda alınan
Koruma Kurulu kararlannın uy-
gulanmadığından yakınarak diyor
ki: "Bütün bunların sorumlusu
olduğu için görevden alınan ka-
zı başkanı Prof. Dr. Ramazan Öz-
gan, bakanhk adına kayıtlı de-
mirbaşları bile teslim etmediği
gibi, hâlâ aynı göreve dönmek
için de çok ısrarlı; acaba ne-
den?.."
Kazım Koyuncu, ölümünün
3. yılında özlemle anıldı
HATİCE TUNCER
HOPA - Genç yaşta yitirdi-
ğimiz Karadenizli müzisycn
Kazım Koyuncu ölümünün
3. yılında doğum yeri olan Art-
vin'in Hopa ilçesinin Yeşil-
köy (Pançol) köyündeki mcza-
nnın başmda ailesi ve sevenle-
rinin gözyaşlan ve tuluın sesleri
arasında anıldı. Dostlan, Kazım
Koyuncu'nun müzisyenliğinin
yanı sıra doğa sevdalısı oldu-
ğunu ve haksızlıklann her za-
, man karşısında durduğunu be-
lirterek "Doğduğu yerdeki
dağlar gibi Kazım da sonsuz
olacaktır" dediler. Halkevleri
"Karadeniz kararmasın, kanser
kaderimiz değildir" yürüyüşü ger-
çekleştirirkcn ÖDP'liler de Ka-
zıın'ın şarkılan eşliğinde sloganlarla
yürüyüşe katıldı.
Senl unutmayacağız'
Ailesi, dostlan, Hopalılar, lstan-
bul ve farklı kentlerden sevenleri,
Trabzonspor taraftarlan Kazım Ko-
Iyuncu'nun doğduğu Pançol köyü-
nün yakınlanndaki anıtmezarında
sabah erken saatlerden itibaren top-
lanmaya başladılar. Anıtmezann
duvanna, Kazım'ın fotoğrafının
üzerinde "Seni unutmayacağız"
| yazüı büyük birpankart asıhrken el-
lerde "Yüreğin yüreğimiz, sevdan
sevdamız" yazılı posterler taşındı.
Sevenleri Kazım'ın mezannı çi-
çeklerle ve Karadeniz'in tipik bit-
kileri fındık ve karayemiş dallan ile
donattı. Baba Cavit Koyuncu, an-
ne Hüsniye Koyuncu, ağabeyleri
Pançol köyünden Ilusaıı
Bilgin, Kazun'ın doğa ve in-
san sevdalısı olduğunu ifade
ederek nükleer santrallan
eleştirdi. Kazım'a yazdığı
şiiri dc okuyan Hasan Bilgin,
doğayı ağlatanlan doğanın
asla cezasız bırakmadığını
söyledi.
Trabzonsporlu Servet
Küçükakyüz de Kazım'ı
taraftan olduğu Trabzons-
por maçında tanıdığını an-
latarak "Sadece müzisyen
Koyuncu'nun ailesi ve sevenleri anıtmezann- değil, adam gibi adam ol-
da toplandı. (Fotoğraf: HATtCE TUNCER) duğunu gördüm" diye ko-
nuştu. Törende Kazım Ko-
HUseyin, Oğuz Koyuncu, ablası
Canan Erdem, kardeşi Niyazi Er-
dem, yeğenleri mezar başında acı-
lannı bir kez daha yaşadılar.
Laz Kültür Derneği'nden Adem
Kuyumcu'nun daveti ile Kazım'ın
hayata veda ettiği 12.58'de tuluın eş-
liğinde 1 dakika saygı duruşunda bu-
lımuldu. Laz Kültür Derneği Baş-
kanı Memedali Barış Beşli, anıt-
mezann karşısındaki sıra dağlan
göstercrek "3 yıldır Kazım'sızız,
ama bu dağlar gibi Kazım hep
aramızda olacak" diye konuştu. ls-
tanbul'da kurulu Kazım Koyuncu
Kültür Mcrkezi Demeği (KKKM)
Başkanı Mehmet Çarmıklı da Ka-
zım'ın adının sonsuza kadar kala-
cağını ve bıraktığı değerlcrin yaşa-
tılması için çalıştıklannı anlattı.
Çarmıklı, 300 öğrenci ve 26 gönüllü
öğretmenle tamamen ücretsiz olmak
üzere KKKM'de yürüttükleri kül-
tür ve sanat atölyelcriyle Kazım'ın
anısını yaşatmak üzere kannca ka-
rarmca katkı yaptıklannı ifade etti.
yuncu'nun yeğeni Selen
Koyuncu'nun anı defterine yaz-
dıklan ve Mehmet Koyuncu'nun
mektubunun okunması, kahlımcı-
lan gözyaşlarına boğdu. Halkev-
leri, Rize'nin Pazar ilçesinden Ho-
pa'ya kadar tüm ilçelerde "Kara-
deniz kararmasın, kanser kade-
rimiz değildir" yürüyüşü gerçek-
leştirdi. Hopa merkezindc ODP ve
diğer demokratik kitle örgütlerinin
de katılımıyla genişleyen grup,
Pançol köyüne yürüyerek çıktı.
Sevenleri gün boyu Kazım'ın anıt-
mezarını ziyaret etti, çiçekler bı-
raktı. Laz Kültür Derneği aynca
Hopa Belediye Meclisi Salonu'nda
Ümit Kıvanç'ın hazırladığı "Şar-
kılarla Geçtim Aranızdan" bel-
geselini gösterdi. KKKM ise Is-
tanbul'da Kadıköy'dc Kazım'ın
şarkılannı tulumlar eşliğinde söy-
leyerek yürüyüş yaptı. KKKM'de
29 Haziran'a kadar sürecek etkin-
liklerde, atölyelerde yetişen genç-
ler konscr verecek.
TÖRENE, AİLESİ, DOSTLARI VE SEVENLERİ KATILDI
Ali Püsküllüoğlu son
yolculuğuna uğurlandı
ANKARA
(Cumhuriyet
Bürosu) - Tedavi
gördüğü Ankara
Universitesi Tıp
Fakültesi Göğüs
Hastalıklan
Hastanesi'nde,
solunum yetmezliği
nedeniyle önceki gün
yaşamını yitiren.şair
ve sözbilimci Ali
Püskülloğlu dün son
yolculuğuna
uğurlandı.
Püsküllüoğlu'nun Ankara
Küçükesat Camisi'nde kılınan
cenaze namazına, eşi Yurdanur
Püsküllüoğlu, oğlu Anı
Püsküllüoğlu, Türk Dil Kurumu
(TDK) Başkanı Şükrü Haluk
Akalın, şair Cahit Külebi'nin
gclini Doç. Dr. Oya Külebi, şair
Ahmet Telli, yazın dünyasından
Enıin Özdemir, Naci Ünver,
Burhan Günel, Abdullah Nefes,
Ahmet Yıldız, Özgen Seçkin,
Atilla Aşut, Metin Turan, Günay
Güner, Aydın Şimşek, fotoğraf
sanatçısı Mahmut Turgut, Alevi
Bektaşi Federasyonu Genel
Başkanı Ali Balkız, gazeteci -
yazar Yalçın Küçük, gazetemiz
yazarlanndan Işık Kansu, Prof.
Dr. Kaya Türkay, Prof. Dr. Sedat
Sever, Uğur Mumcu Araştırmacı
Gazetecilik Vakfı (um:ag) Yayın
Yönetmeni Orhan Tüleylioğlu,
Prof. Dr. Aydın Köksal, ailesi,
dostlan ve sevenleri katıldı. Yazar
Yaşar Kemal, Can
Yayınlan,
yitirdiğimiz
gazetemiz
yazarlanndan
Mustafa
Ekmekçi'nin eşi
Aldoğan Ekmekçi,
Emekli Anayasa
Mahkemesi Başkanı
Yekta Güngör
Özden, Türkiye
Odalar ve Börsalar
Birliği (TOBB)
Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu ve Arkadaş
Yayınlan da cenazeye çelenk
gönderdi. Cenaze törenine Kültür
ve Turizm Bakanlığı'ndan
yetkililerin katılmaması ise dikkat
çekti. Ali Püsküllüoğlu, öğle
namazından sonra kılınan cenaze
namazının ardından Gölbaşı
Mezarlığı'nda toprağa vcrildi.
Püsküllüoğlu için edebiyat ve sanat
dünyasından da başsağlığı
mesajlan yayımlandı. Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
mesajında, "Yaşamı boyunca
Türkçenin korunması ve
gclişmesi için çaba gösteren
değerli şair ve yazar Ali
Püsküllüoğlu'nun vefatından
büyük üzüntü duydum.
Şairliğinin yanı sıra dil ve sözlük
çalışmalarıyla Türk edebiyatına
unutulmaz hizmetlerde bulunan
Ali Püsküllüoğlu, daiına saygı ve
takdirle anılacaktır" görüşünü
dile getirdi.
HIZLIİNTERNETE
HIZLIBAŞVURU
DEVRİ BAŞLADI!
TTNETADSL e telefonla
ya da internetten, hızlı ve ko
abone olun, sinema, konser,
tiyatro bitetinizi internetten alın.
2 GB USB bellek hediye!
4440 375
www.ttnet.net.tr
TTNETTİİRKİVE'NİN İNTERNETİ
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
'Karartma Geceleni'...
Bir ara yazmayı düşündüğüm "Anılar"\ma koymayı
düşündüğüm başlık. Sanırım Erdal Öz'ün ölümünün
hemen ardından, yarıda bıraktım. Başlığı ona tele-
fonda söylemiştim; çok beğenmişti. "Çok sürün-
dürme, kafanı topla ve en kısa zamanda yaz..."
Yazılamadı.
Bundan sonra yazılıp yazılamayacağını da bilmi-
yorum. O proje, sanki Erdal ile aramızda özel bir "iş'\\.
Insanların ölümüyle, ilk anda farkına varılamayacak
kadar çok şey değişiyor. Hele benim için. Dönüp ge-
riye baktığımda -yazılsaydı, belki bu da "Anılar"\m\n
bir parçası olacaktı!- "iş" hayatımda başlangıcından
bu güne yeterince ne kurumsallaşabildiğimi" ne de
"profesyonelleşebildiğimi" düşünüyorum.
"Karartma Geceleri", sadece yaşamımdan kişisel
vurgu taşıyan bir başlık değildi. Gerçi başlangıç sa-
tırian, öyleydi: "Biliyorum, daha doğnısu, hatırlıyorvm:
Çocuk 'karartma geceleri 'nden hep korkardı -bu ni-
telendirme, yani 'karartma geceleri', çok sonra kul-
lanıldı. Çocuğu izleyen yetişkinlik döneminde. Ye-
tişkinlik, çocukluğun hemen peşinden gelmiş, 'genç-
lik' atlanmıştı. Çokacele eden, gözü doymazbirye-
tişkinlikti. Sırasını beklemek biryana, çocukluğa er-
kenden, zorbaca el atmıştı, saldırmıştı. -Çocukluğun
ırzına geçen bir yetişkinlikti..."
Birkaç satır sonra, bir çocukluğun karartma geceleri
daha da somutlaştırılmış. Bir babanın eviyle ilişkisi-
ni iyice gevşetmesinin ardından yaşanan parasız-
lıkların zorunlu olarak getirdiği karanlıklar... "...Evsa-
hibimizin akşamları işten eve dönme saatlerinde ışı-
ğı kapatır, evde yokmuş gibi yapardık. Ev sahibimiz
de aynı apartmanda yaşardı. O yüzden uğramama-
sı, üşenmesi gibi bir şansımız pek yoktu. Adam ka-
pıyı birkaç kez çalar, sonra evine çıkardı. Biz, ışığıyak-
mazdan önce, ne olur ne olmaz diye, daha yarım sa-
at kadar beklerdik. Sonra yakardık. Ama yatana ka-
dar geçen zamanda bu, yine de çok tedirgin, insa-
nın içine sanki buz dağlan salan bir ışık olurdu..."
Bunları o zamanlar birilerine anlatabilmiş miydim,
hiç hatırlamıyorum; galiba anlatmayı istedimse de,
başaramamıştım. Belki de anlatmıştım da, 'karşı kı-
yılara' duyuramamıştım.
"Karartma Geceleri", yaşamımdan hiç silinmedi.
Şimdi düşünüyorum da, belki geride kalan bütün bir
yaşama, içinde yaşadığım ülkenin tanığı olduğum, ki-
mi zaman odak noktalarında yer aldığım tüm top-
lumsal çalkantılanna karartma geceleri açısından, on-
lann ağırlığıyla baktım. Ama işin tuhafı, bu yüzden ger-
çekleri göremediğimi veya çarpıttığımı da sanmıyo-
rum. Bugün, yaşadığım ülkenin benim geçmişteki yıl-
larımla kesişen tarihine baktığımda ve ileriye yöne-
lik bazı saptamalarım bağlamında beni karamsar di-
ye nitelendirenleri düşündüğümde; aynca, bir za-
manlar 'karamsar' diye nitelendirilen görüşlerimin ne-
redeyse tümünün sonradan acı gerçeklere dönüş-
tüğünü göz önünde bulundurduğumda, aklımda
şöyle bir soru beliriyor: Karamsar' tahminlerim ger-
çekleştiğine göre, ta çocukluk yıllarında kalmış olan
o 'karartma geceleri', tüm yıkıcı ve kalıcı etkilerinin
yanı sıra, bana çok erken bir dönemden başlayarak
kendine özgü bir 'gerçeklik duygusu' da kazandırmış
olamaz mı? Robert Musil, "gerçeklik duygusunun ya-
nı sıra bir de olasılık duygusunun" varlığından söz
eder. Bende bu tersine dönmüş, yani baştaki olası-
lık duygulan sonradan birer gerçekliğe dönüşmüş ola-
maz mı?
Benim kuşağımdan olan çoğu insanın hep pay-
laştığı bir umudu, ülkemizde 'ilerde' her şeyin çok da-
ha iyi olacağı umudunu ben çok erken yaşlarımda terk
etmiştim. Acaba bunun nedeni, 'Karartma Gecele-
r/'nde yaşananların, yersiz ve temelsiz iyimserlikle-
rin gerçeklikle, gerçeklere doğru yola koyulmakla bir
ilintisinin bulunamayacağını yüzüme hayatın sayfa-
larıyla defalarca vurduktan sonra, bana zorla be-
nimsettiği bir gerçeklik duygusu olabilir mi?
e-posta: acem20@hotmail.com
Festivctlin 'Davetsiz
Misafirler'i
2 GB USB bellek hediye kampanyası, 9 Haziran - 31 Temmuz 2008 arasında gecerlidir.
ERSİN ANTEP
36. Uluslarara-
sı tstanbul Müzik
Festivali'nde salı
akşamı bir ilkça-
lış gerçekleşti. Ha-
san Uçarsu'nun
"Davetsiz Misa-
firler" adını taşı-
yan "Arp, Çeng
ve Orkestra İçin
Konçertosu" din-
leyici ile buluşru.
Saim Akçıl yöne-
timindeki Tekfen Fi-
larmoni Orkestrası, arp
ve çengde Şirin Panca-
roğlu'na eşlik etti. lz-
lencede Çaykovski ve
Dvorak'ın yapıtlan da
seslendirildi.
Konser öncesi söyle-
şide Pancaroğlu, çalgıyı
Bezmara'dan dinlediği-
ni, konserde seslendire-
ceği çengi ise Mehmet
Söylemez'in yaptığım
belirtti. Uçarsu da yapıt
hakkında ipuçlan verdi.
Iki sanatçı; Tekfen'in
tasanyı sahiplenmesini
övgüyle anlattı.
Uçarsu arp ile çeng'i 5
bölümlü konçertonun
ayn bölümlerinde kul-
lanmış. Çeng'in notası-
nı, 5. bölümün başında,
otantik müzikte alışıl-
mış temposundan çok
daha hızlı tasarlamış.
Yapıttaki süreklilik, ka-
rakteristik temalardan
çok, ezgisel kurgunun
değişkenliği ve sürekli
dönüşü, eski yapıtlara
göndermeler ve ritmik
kahplar dikkat çekiyor.
Farklı renklerin bulun-
duğu yapıtta, 4. bölüm-
deki toplu orkestra çalı-
şı ise günümüz orkestra
paletinin zenginliğinde.
Vurmahlar başta olmak
üzere, birçok çalgı so-
listin rengine katkı sağ-
lıyor. Bitiş bir sürprizle
ve ansızın geliyor. Pan-
caroğlu, bir çalgıyı çal-
ması bittiğinde, sessizce
şefın önünden geçip di-
ğer çalgınm başına geç-
ti. Aslında iki parmakla
çalınan çeng'i Panca-
roğlu arp çalar gibi, on
parmakla çaldı.
Yapıt önümüzdeki
günlerde, Tekfen Or-
kestrası'nca kaydedilip
yayımlanacak. Şirin
Pancaroğlu ise, 18 Tem-
muz'da Amsterdam'da
yapılacak 10. Dünya
Arp Kongresi'nde Liz-
bon Çağdaş Müzik
Topluluğu eşliğinde bir
kez daha çalacak.
4-