25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2008 PAZAR 14 PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr Avrupa Parlamentosu Milletvekili Vural Öger, Dışişleri Bakanı Babacan 'ın sözlerini ve AB yle ilişkileri yorumladı Talihsiz bir cümleSÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Öger Tours'.un sahibi, Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Vural Öger'le Türkiye'nin AB macerasını konuşuyoruz. En güııcel konu başlığımız da Dışişleri Bakanı AIi Babacan'ın AP'deki konuşmasında, "Türkiye'de gayri- mıislim azınlıklar kadar Müslüman çoğunluk da ibadetini özgürce yapatnıyor" sözleri. Öger diyor ki: "Talihsiz bir cümle oldu. Bunu ben dil sürçmesine bağlıyorum. Konuşması çok iyiydi. Ama birden o sözleri söyleyince Avrupalılar kadar bizler de şaşırdık." Ardın- dan söz AKP'nin kapatılması davası üzerine AB yetkililerinin AKP borazanıymışçasına yaptıkla- n açıklamalanna geliyor. Öger burada, İconu- şanlann kendi adlanna konuştuklannı, amaçlan- nın AB-Türkiye müzakere sürecinin işlemesini sağlamak olduğunu söylüyor. Öger'le konuşma- mız şöyle gelişiyor: - Dışişleri Bakanı Ali Babacan 'ın, çarşamba günü Avrupa Parlamentosu 'ndayaptığı ko- nuşmada, "Türkiye 'de gayrimüslim azınlık gibi Müslüman çoğunluğun da ibadet özgürlüğü yok " biçiminde bir cümle kullanmasım nasıl karşıladımz? ÖGER - Talihsiz bir cümle oldu. Ben bunun bir dil sürçmesi olduğunu sanıyorum. Onu din- leyen hepimiz, Avrupalı parlamenterler dahil şaşkınlık geçirdik. Oysa konuşmasmın geri ka- lanı çok iyiydi. Türkiye'nin tezlerini savundu. Ama birden o cümleyi neden söylediğini doğru- su anlayamadım. -Avrupa Parlamentosu'nda (AP) Türkiye raporu yayımlanmadan önce siziıı kulisfaali- yetleriyaptığınızı biliyoruz. Bu çahşmalanmzı anlatır mısımz? ÖGER - Bir kere şunu belirteyim. Ben AP Dış llişkiler Komisyonu üyeliğini her zaman Türkiye konusunda birinci elden bilgi almak ve Türkiye-AB ilişkilerinde daha etkili olmak için istedim. Komisyona girdiğim günden itibaren Sarko 'nun geçmişi - Sonuçta Sarkozy Neully-Sur-Sei- ne adlı Paris'/// küçük bir belediye- sinin başkanlığmdan gelmiyor mu? ÖGER - Evet, öyle. Ama dâhası da var. Jasmine Reza isimli bir yazann Sarkozy'nin biyografısi adlı kitabı var. Sarkozy ona kendi ağzından ai- lesinin geçmişini anlatıyor. Kendi ağzından ailesi şöyle: Baba tarafun lranlı. Yani dedesi ve babaannesi tranh. Babası Moskova doğumlu bir Macar hanımla evlenmiş. Yani Sar- kozy'nin annesi Macar. Annesinin annesi ise Selanik doğumlu Yunan. tranh baba Macar hanımla evlenince kansının soyadını almış. Ilginç bir aile yapısı. AB'yle ilgili Türkiye'de- ki algılamaya dönersem... AP'nin bütün raporlan, söylediklerinin hepsi tavsiye mahiyetindedir. Bir yaptınm özelliği, bağlayıcılığı yoktur. Dola- yısıyla AP raporunun bağlayıcılığı olmadığı bir konuda AP'nin bir mil- letvekilinin sözleri de sadece kendi- sini bağlar. Türkiye'nin AB'ye üyeliği siyasi bir karar olacaktır. Bu karan da konsey verecektir. Yunanistan'm üyeliğine o zaman AP "Hayır" demişti. Buna karşılık konsey siyasi bir karar verdi ve Yunanistan üye oldu. Ama Türki- ye için AP "Evet" diyor. Biz nasıl NATO'ya siyasi bir kararla apar to- par girdik. Yani, siyasi karar başka- dır, teknik süreç başkadır. Şu andaki müzakereler de bir teknik süreçtedir. ışişleri Bakanı Babacan'ın "Türkiye'de gayrimüslim azınlık gibi Müslüman çoğunluğun da ibadet özgürlüğü yok" demesine şaşırdığını belirten Öger, "O cümleyi neden söylediğini anlayamadım" dedi. AB sürecinde diğer refonnlar beklerken sadece türban üzerinde odaklanılmasının karşı tarafın tepkisini çektiğini söyleyen Öger, "Madem bu hükümet yüzde 47 oy almış, halkın bu hassasiyetlerini göz önünde tutarak çok daha ılımlı bir politika yürütmesi gerekirdi. Siz ve biz söylemi toplumu kutuplaştırdı. Bu sivri konuşmalar sürdüğü takdirde kutuplaşma artacak, AB projesi tehlikeye girecektir" diye konuştu. de o zamanki raportör Eurling'in raporlanyla uğraştım. Orada çok tartışmalı günler gcçti. Orada Sosyal Demokratlar arasında Türki- ye'ye karşı olan gruplar vardı. Onlaıia teker te- ker toplantılar yaphm. Fazla üzerlcrine gitmeye- cek biçimde Türkiye hakkında onlan bilgilen- dirdim. Sonunda çok mutlu oldum. Çünkü Al- man SPD grubu Türkiye raporuna oybirliğiyle onay verdi. Eurling'den sonra Ria Oomen Ru- ijten raportör olarak atanınca raportörlerin çok önemli olduğunu bildiğim için kendisini iki kez kahve içmeye davet ettim. Rapor çıkmadan iki- üç hafta önce bir akşanı yemeğindc kendisini ayrıntılı olarak bilgilendirdim. Işlediğim konu- lar da Türkiye'de askerin özel duruınu, bunun Türkler tarafmdan nasıl algılandığı, laiklik ko- nusunda Türkiye'de belli kesinılerin hassasiyet- ti.Açıkça söyleyeyim. Eğer raporda demokratik bir toplunıda laikliğin olmazsa olmaz bir ilke ol- duğu yer aldıysa bunda benim çabalanmın da olduğunu söylemem gerekir. Kcndisine, "Belli bir kesim laiklik konusunda çok hassas. Bu kesime yönelik sinyaller vermemiz la/ınıdıı" dedim. Aynca Enııeni sorunu konusunda da kendisini ikna ettim. "Türkiye'den tek taraflı taleplerde bulunursanız Türkiye'de tepki alırsınız" dedim. Enneni soykırımı konusunda sosyal demokrat ve Hıristiyan dcmokratlarla çok konuştum. Bunun tarihçiler tarafmdan veril- mesi gereken bir karar olduğunu söyledim. Bu- na da ikna oldular. - Bir Alman milletvekili olarak Türkiye'nin çıkarlarını korurken garipseniyor musunuz? ÖGER - Evet, ben Alman milletvekiliyim ama bir Türk üısanıyım. Türkiye konusu benim için her zaman birinci planda olmuştur. Dolayı- sıyla bunun bana verdiği manevi bir mutluluk var. Bir de Bayan Ruijten'e PKK konusunu, her gün gelen şehit cenazelerini anlattım. "PKK'ye madem ki terorist örgüt diyoruz o zaman DTP milletvekillerinin kendileriyle PKK ara- sına mesafe koymaları gerekir" dedim. O ye- mekte konu 1 Mayıs olaylanna da geldi. Kendi- sine Türkiye'deki sendikalann kazanılması ge- rektiğini söyledim. Polisin göstcricilere karşı aşırı bir güç kullandığıııı anlattım. Gördüğünüz gibi raporda bunlann hepsi etkili oldu. Sosyalistlerin CHP'ye bakışı - Peki, Avrupa Parlamentosu 'ndaki sosyalist grup CHP'ye nasıl bakıyor? ÖGER - CHP'nin genel görünümü şöyle: CHP değişen dünyanın durumunu tam algıla- maktan uzak. Kendisini milli ideolojilere, ilke- lere odaklamış. Ama dünya değişiyor. Bunun kurallanıu anlamakta güçlük çekiyor. Daha doğrusu belli yapılan da tam anlayamıyor. Üste- lik CHP, AP'ye Lagendijk'ı üyelikten çıkann diye talepte bulunuyor. Tabii ki böyle bir talep çok garip karşılandı. İki hafta önce raporun oy- lanmasından önce AP Başkanı ve kalabahk bir milletvekili grubu CHP'nin bu tutumunu eleştir- diler. Hem CHP hem Türkiye nczdinde ortaya çok negatif bir tablo çıktı. Bir parlamcntoda, "Bu üyenin sözünü beğenmedik. Yanlıştır" diye onun üyelikten çıkanlması talebindc bulu- nursanız siz ne AP'yi ne de şu anki demokratik düzeni anlamışsınız demektir. Böyle bir talebi ancak Putin'e bulunursunuz. Bu, bir zihniyetin görüntüsüdür. CHP katı, devletçi, dogmatik, aşı- rı cumhuriyetçi ilkelere sahip olan ama demok- rasiyle cumhuriyeti bir arada gömıek istemeycn çok Jacoben yapıda bir parti olarak algılanıyor. AP Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz, "Türkiye'de bizim muhatabımız yok. CHP bizim muhatabımız olamaz. Demokratik açı- dan AKP bize daha yakın" dedi. AP'de burada bilindiğinden çok daha fazla Türk dostu var. Bunlar CHP'nin tutumuna çok üzülüyorlar, Türkiye'deki sonınun hükümetten daha çok muhalefet olduğunu söylüyorlar. Mu- halefetin seçimlerde başanlı olamaması nede- niyle devlet organlanna, yargıya ve orduya etki yapmayı amaçladığı konuşuluyor. ' Yavaşlamanın iki nedeni var' - lyi de AB 'yle müzakereler sizce 2005 itiba- rıyla neden yavaşladı? AKP Hükümeti'nin AB iştahı mı kaçtı? ÖGER - Bu yavaşlamaııın iki nedeni var. 2002-2005 arasında AB'de müzakcrelerin baş- laması karan ahnabilmesi için hükümet gerçek- ten büyük bir çaba gösterdi. TBMM'den reform paketleri geçirildi. Sonuçta 2005 Ekim ayında AP'den müzakerelere başlanması karan çıktı. Ondan sonra bir yavaşlama başladı. Haklı ola- rak AB'nin belli talepleri var. Başta da TCK'nin 301. maddesinde değişiklik yapılması isteniyor. Bunda biraz buradaki muhalefetin de rolü oldu- ğunu düşünüyorum. Hükümet zaman zaman söz vermesine rağmen yakın zamana kadar 301 'de değişiklik yapmadı. Bu bütün raporiarda yer al- dı. Azınlık haklan, kadın-erkek eşitliği konu- sunda yapılması gereken yasal refonnlar yapıl- madı. O yüzden de belli dosyalar açılamadı. P O R T R E VURAL OGER Ankara doğumlu. 1961 'de Almanya 'ya gitti. Berlin Tekııik Üniversitesi'ni inşaat yüksek mühendisi olarak biiirdi. Almanya'ya yerleşerek Öger Tours adlı şirketini kurdu. Zaman içinde Öger Tours Almanya 'mn en yüksek ciro yapan turizm şirketlerinden birisi haline geldi. Türkiye-Almanya ilişküerine katkı sağlamak için Türk-Alman Vakfi 'nı kıırdu. Bir süre Almanya Göç Komisyonu üyeliğiyaptı. Yakın dostları olan dönemin Almanya Başbakam Sosyal Demokrat Partili (SPD) Gerhard Schröder ve îçişleri Bakanı Otto Schilly'nin ısrarlanyla politikaya atıldı. 2004 'teki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde SPD 'den Avrupaparlamenterliğine seçildi. Türkiye-AB ilişkilerinde daha etkili olabümek amaayla AP Dış îlişkiler Komisyonu üyesi oldu. -Peki, ya Kıbrıs konusu? ÖGER - Müzakerelerin başlaması için hükü- metin 31 Aralık 2006'ya kadar Gümrük Birliği anlaşmasına uyacak biçimde Kıbns uçaklan ve gemilerine limanlann açılacağı taahhüdü var. Bu taahhüde dayanarak 2005 Ekim'inde müza- kereler başladı. 'Taahhüt değil, sözdü...' - Ya AB 'nin verdiği söz? Hani Kuzey Kıb- rıs 'a izolasyonlar kaldırılacaktı? ÖGER - AB, Kıbns'tan (Rum Kesimi) çok baskı gördüğü için kıvrak bir biçimde işin için- den sıynlmaya çalıştı. Taahhüt değil, verilen sözdü, filan gibi kaçamak sözler söyledi. Hükü- met de, "Sen sözünü tutmazsan ben de imza- mı tammıyorum" karşıhğını verdi. Dolayısıyla Kıbns konusu yüzünden sekiz faslın görüşülme- si durduruldu. Öte yandan Fransa Cumhurbaş- kanı Sarkozy'nin baskısı yüzünden beş bölüm açılamadı. Geri kalan 22 bölümün açılabileceği söylendi. Ama bunlann hâlâ açılamaması biraz da Türkiye'den beklenen refonnlann hızının ya- vaşlamasından kaynaklandı. Hükümet de dahil, biz Türkiye olarak AB konusunda büyük hata içindeyiz. - Peki, neden hata içindeyiz? ÖGER - AB, bütün toplumun hem bugününü hem geleceğini ilgilendiren partiler üstü tartışıl- ması icap eden bir konudur. Iktidann, muhalefe- tin, sivil örgütlerin, üniversitelerin, gençlerin, herkesin elbirliğiyle, "Bu bizim amacımız, uf- kumuzdur" diye bu işe sanlmalan gerekir. Bu tartışma ortamında bir de yanlış ortaya çıktı. "AB, AKP'nin arkasında. Biz AKP'ye karşı olduğumuz için AB'ye de karşıyız" diye tuhaf bir mantık yürütme var. Yani, AKP'ye karşı olan AB'ye de karşı oluyor. Ama ikisini kesin- likle aynı kaba koyamazsınız. AB, Türkiye'de hukuk devletinin çahşmasını, demokrasinin ge- lişmesini, özgürlüğün, insan haklannın genişle- mesini talep ediyor. Hangi siyasi parti bu konu- larda gayret gösterirse AB ona destek veriyor. CHP bugünden yarına büyük bir zihniyet deği- şikliğiyle insan haklan, demokrasi konusuna sa- nldığı takdirde ilk destek AP'den gelecektir. Dolayısıyla AB'nin AKP'yi tuttuğu çok yanlış bir algılamadır. 'Komiser' ifadesi kaldırılsın - Bu algılamada haksızlar mı? • ÖGER - AKP'yi sevmeyenler aynı tepkiyi AB'ye duymaya başladıktan sonra AB'yi temsil eden insanlann konuşmalannı da istedikleri gibi algılamaya başladılar. Örneğin AB Komisyonu Başkanı Barroso buraya geldi. "Bu adam nasıl oluyor da TBMM'de konuşabiliyor?" dediler. Dışişleri Bakanı Ali Babacan da AP'de konuş- ma yaptı.Biz Barroso'nun sıfatını da tam olarak kavrayamıyoruz. "Commissioner"lara "komi- ser" diyoruz. Böyle olunca da karakol komiseri gibi çağnşımlar yapıyor. Yetkililere sesleniyo- rum. Bu komiser kelimesini kaldırsmlar. Bence onlara ya AB Bakanı ya da komisyon vekili de- nilebilir. Barroso Avrupa'mn başbakanıdır. "Avrupa komiserleri geldi. Müstemleke teftiş eder gibi bizi teftiş ettiler" diye haberler çıktı. Barroso, "Bütün şartları yerine getirmiş olan Türkiye'nin AB'ye girmesini kinıse durdura- maz" diyor. Ama bu sözlerini görmezden geli- yorlar. Aynca raporda Barroso ve Rehn'in şu sözlerine de dikkat çekmek istiyorum: "Türki- ye'yle olan müzakerelerin hedefi tam üyelik- tir." Yani raporda imtiyazlı ortaklık yok. Ama birileri mazoşist bir tutumla Sarkozy'nin sözle- rine dayanarak, "AB bizden imtiyazlı ortaklık istiyor" diye başlık atıyor. Sarkozy, Fransa'nın Cumhurbaşkanı. Ama Fransa AB demek değil. - Ama AB 'nin en güçlü üç ülkesinden biri... ÖGER - Bakın, Sarkozy büyük havalarla bir Akdeniz Birliği fikrini ortaya attı. AB adamı re- zil etti. Evet, Fransa büyük bir kültüre sahip bir ulusun ülkesi. Ama 21. yüzyılı yeterince kavra- yamamış, rahatsız bir toplum. Bu rahatsız toplu- mun rahatsız Cumhurbaşkanı çıktı, birtakım şeyler söylemeye başladı. Bugün Sarkozy AP içinde komik bir fıgür haline gelmiştir. AP tara- findan hiç ciddiye almmayan bir adamı bizim basm niye bu kadar ciddiye alıyor? AB Türkiye 'nin stratejik önemini algılayamıyor - Bir de Sırbistan 'ın AB 'ye üyeliği konuşuluyor. Buna ne diyorsunuz? ÖGER - Dediğiniz gibi daha Romanya ve Bulgaristan'ı hazmedememişken Sırbistan'a karşı çıkmışlardı. Ben AP'de birkaç hafta önce yaptığım konuşmada şunlan söyledim: "Haritaya bir baksanıza. Bir Sırbistan düşünün. Bütün Avrupa ülkeleri arasında bir adacık olarak kalacak. AB Polonya, Macaristan, öbür Doğu Avrupa ülkeleri, Romanya ve Bulgaristan'ı üyeliğe almasaydı bunlar yeniden Rusya'nın etki alanı içine girerlerdi." Lafı Türkiye'ye getirerek şöyle devam ettim: "Türkiye konusunda biraz daha nazlanın. Rusya'nın etki alanına girmiş bir Türkiye'nin Avrupa'ya bütün enerji girişlerini tıkayacağım, Avrupa'yı dünyanın bütün petrol kaynaklarından koparacağının farkında mısımz? Türkiye'de lslambkla filan uğraşacağınıza stratejik olarak değerlendirmeye bakın." Avrupa'mn Sırbistan'ı, Karadağ'ı, Arnavutluk'u, Makedonya'yı, Türkiye'yi de alnıası lazım. Ukrayna dışanda. Çünkü Ukrayna neredeyse Rusya'nın can damarı. - AKP'ye kapatma davası açıldıktan sonra Olli Rehn, Barroso ve Lagendijk'm Türkiye 'ye gelerek söyledikleri büyük tepkiler aldu Siz üçlünün AKP'yi savunurcasına söylediklerini nasıl karşıladımz? ÖGER- AP'de Türkiye'nin en büyük savunuculanndan birisi Lagendijk'tır. Lagendijk konusu Türkiye'de hem yanlış algılandı hem de abartıldı. Kendisi 785 AP milletvekilinden birisidir. Yaptığı bütün konuşmalar kendisini bağlar. Ben de AP milletvekiliyim. Ben de konuşuyorum ve kendi fikirlerimi söylüyorum. Yani onunla aynı statüdeyim. "AB dedi" diye adamın üzerine saldırdılar. Bunlan AB değil Lagendijk dedi. Dolayısıyla Lagendijk'in pozisyonunu abartıp AB'nin sesi olarak gönnek hatadır. Aynca kcndisinden Türk mantığıyla davranmasını da bekleycmeyiz. Kendisi demokratik, özgür ve AB'nin parçası olan bir Türkiye görmek istiyor. lfade tarzında sivri taraflar olabilir. Ama hepsi onu bağlar. AKP herkesin Mkümeti olmalıydı - Sizce AKP Hükümeû AB üyeliğini içtenlikle istiyor mu? ÖGER - Ben AKP'nin gizli toplantılannı bilmem. Ama Avrupalı bu konuda icraata bakıyor. Avrupa yolunda giden, Avrupa müktesebatını kabul eden ve uygulayan bir parti dinci parti olamaz. Çünkü bu mevzuat uygulandığı zaman o ülkede laik, demokratik bir sistem olur. AKP Hükümeti de bu mevzuatı yasal olarak kabul edip uygulamak istediğini beyan ediyor. Ama kimi cahil belediye başkanlan gereksiz yere tslami kurallan dayatma peşinde. Bunlar tarihin gerisinde kahnış davramşlar. AKP Hükümeti'ne yönelik eleştirim bu belediye başkanlannın ağızlannı neden kapatmadığıdır. Halkın çok büyük bir kesimi bu durumdan ciddi rahatsızhk duyuyor. Din Allah'la kul arasındadır. Türkiye raporunda bu konu da var. Hükümete bir başka eleştirim şu: Başörtüsü ya da türban konusu bütün bir reform paketi içinde ele alınsaydı sorun çıkarmayabilirdi. Öbür reformlar beklerken sadece bu konu üzerinde odakknmak karşı tarafı tabii ki kızdırdı. Madem bu hükümet yüzde 47 oy almış, halkın bu hassasiyetlerini göz önünde tutarak çok daha ılımlı bir politika yürütmesi gerekirdi. Bütün halkı kucaklayan bir yönetim çok önemlidir. Siz ve biz söylemi toplumu kutuplaştırdı. Bu da çok tehlikeli bir yere gidiyor. Bu sivri konuşmalar sürdüğü takdirde kutuplaşma daha artacak, AB projesi de tehlikeye girecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear