Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
'AZARIN PENCERE5İNDEN
îki dinli
olmak...
Selçuk Erez
[aponların iki dinleri var: Şinto ve
Budizm. "Şintocu doğar, Budist ölürüz"
derler; doğumlarında, düğünlerinde, Şinto
dininin kurallarma uyar, cenazelerini ise
Budist usuUerine göre kaldırılırlar.
Taponlann eski dinleri Şintodur. Uzun
süre tek dinli yaşadıktan sonra, 6. yy'da
Çinlilerden, Korelilerden Budizm'i de
öğrenmiş ve zamanla her iki dini bir arada
uygulamanın avantajlannı kavramışlar.
Şinto, insanların iyiliğine inanıyor:
Kötülük, insanın değil, kötü ruhların
marifetidir. Ayinlerde kötü ruhların
giderilmesi, Kami denen iyi ruhların da
hoşnut edilmesi amaçlanıyor.
Budizm'de ise iç huzura kavuşmak,
manevi doygunluğa yani Nirvana'ya
ulaşmak için çabalamak gerekiyor: Doğru
söz, doğru davramş, doğru düşünce,
doğru niyet vb. ile vanlıyor bu ereke.
Çift dinli olmak, birçok güçlüğün
yeniknesine yol açmış: Din savaşlarından
kaçınmış, farklı alanlarda da yararını
görmüşler: Mesela, Budistlerin çoğu et
yemezken onlar, suşi, yakitori vb. etin her
türünü yiyebilmişler.
Büyük şairimiz Mehmet Akif, şiirlerinde
ve konuşmalarmda hep Japonları örnek
almamızı önermiştir:
"Sorunuz, şimdi Japonlar da nasıl bir
millettir? Onu tasvire zafer-yab olamam,
hayrettir."
Keşke Mehmet Akifin önerilerine kulak
verseydik de bu gün düştüğümüz hallere
varmasaydık!
îlke olarak insanın aynı anda birbirinden
farklı iki inanç sistemine, hatta düşünce
tarzına, gruba, partiye vb. mensup
olabileceğini kabul etseydik çok daha
mudu, çok daha dingin bir toplum olmaz
mıydık?
O zaman mesela rahatça hem şeriatçı
hem de Atatürkçü olabilirdik: Dost
toplantılarında şeriatın tehlikeleri
konusunda nutuk atanlar yüzde yetmişken
seçimlerde her iki yurttaşımızdan birinin
AKP'ye oy vermesi asla tuhafsanmazdı.
Aynı anda resmen hem Haluk Koç, hem
de Baykal taraftarı olabilirdik: Haluk
Koç'a CHP başkan seçiminde aday
olabilmesi için gerekli oylardan fazlasuıı
alacağma inandıracak sayıda sözler verip
ardından Baykal'a oy attığımızda yüzümüz
kızarmazdı.
Hem Galatasaraylı hem de Fenerbahçeli
olabilseydik hangi derbinin sonu bizi
üzerdi? Hangisi kazansa sokaklara
dökülür, arabanın pencerelerinden yan
belimize kadar sarkar, o kulübün
bayrağmı sallardık.
Aynı anda hem Ayşe'yi hem de Fatma'yı
sevmemiz ayıplanmazdı! Paparazziler bizi
eşimizden başka kadmlarla yakaladığında
utanmaz, yüzümüzü saklamak ihtiyacını
duymaz, Islami modaevi patronu gibi
rahatça "Üç eşim var. Kime ne?"
diyebilirdik.
Mehmet Akif, "Siz gidin saffet-i Islam'ı
Japonlarda görün. O küçük boylu, büyük
milletin efradı bugün / Müslümanlıktaki
erkân-ı sıyanette ferid. Müslüman denmek
için eksiği ancak tevhid. / Müslümanlık
sanırım parlayacaktır orada, Sâde,
Osmanhlarm gayreti lazım arada" diyerek
bize, gelecekte Japonlar'a birçok açıdan
benzeyeceğimizi, böyle olasılıkların
imkânsız olmadığını anlatmak istemiştir
herhalde. •
ere2s@super0nline.com
i sınıfma
demokrasi
lazım...
Marksist Ellen Meiksins VVood, siyaset bilimci. Kapitalizmin demokrasiye
karşı olduğunu vurguluyor bütün konuşmalarmda... İşçi sınıfına bireyi her
yandan kuşatan, hayatının her alanına müdahale eden kapitalizme karşı
demokratik haklarını kullanmayı öneriyor... En önemli hak ise sendikalaşmak...
Rüçhan Akcam Selim
K
apitalizmin, özellikle kültür ve demokrasi ile ilişkisi üzerine
çalışmalan ile tanınan, çağdaş Marksist siyaset bilimciler-
den Ellen Meiksins VVood Türkiye'deydi. Yayıncılarından
Yordam Kitap'ın davetlisi olarak, bir dizi etkinliğe katılan
Wood, Marksizm içindeki tartışmalarda sınıf siyasetinden yanatav-
n ile biliniyor. Özgün anlamı ile demokrasinin, bugünkü biçimsel te-
rimlerle ifade edilen anlamının aksine, sınıflarüstü olmadığını savu-
nan VVood ile kapitalizm, demokrasi ve sınıf mücadeleleri bağlamında
söyleştik.
- Kapitalizmin demokrasiye karşı olduğunu söylüyorsunuz. Biraz
açar mısınız bunu?
Kapitalizm ile demokrasi bırbıri ile uzlaşmaz. Ancak kesinlikle, ka-
pitalizmle paralel olarak gelişen liberal demokrasinin önemsiz olduğunu
söylemiyorum. Liberal demokrasilerdeki bütün sivil hakların çok
önemli olduğunu düşünüyorum. Sol, çoğu zaman bunları görmez-
den geliyor. Kapitalizmin demokrasiye karşı olduğunu söylerken, "de-
mokrasi"nin kelime anlamını kullanıyorum, "insanların kendini yö-
netmesi" ve "halk tarafından halk için yönetim" anlamı ile...
Kapitalizm, o kadar çok alanı demokratik kontrolün dışına çıkarıyor
ve ekonominin alanına sokuyor ki, böylece insanları boyunduruk al-
tına alacak yeni hâkimiyet alanları yaratıyor. Hayat kulvarlarımız, pi-
yasanın buyrukları altına giderek daha fazla giriyor, kendi demokratik
kontrolümüzün dışına çıkıyor. Zamanımızı nasıl geçireceğimiz bile
piyasa buyruklarına tabi... Mesela, işyerinde öyle bir hâkimiyet bi-
çimi var ki, patronlar ile çalışanlar, yurtta$lık hukuku açısından ay-
nı haklara sahip oldukları halde, çalışanlar görünmez bir şekilde bas-
kı altındalar. Çünkü işyerindeki mekanizmaları kontrol etmede ça-
lışanların hiçbir sözü geçmiyor.
- Post-Marksistlerin "radikal demokrasi" endeksli politika an-
layışlarına karşı, sınıf eksenli bir politikayı savundunuz, savunu-
yorsunuz. Demokrasi ve sivil hakların genisletilmesi için müca-
dele kuramsal çerçevenizde nasıl bir yere sahip?
Demokratik hakların uzantılarından biri, işçilerin özgür sendika-
lar içinde bir araya gelme hakkıdır. Keza, kendi gazetelerini çıkar-
mak, grev yapmak, bir araya gelmek, düşündüklerıni özgürce ifa-
de etmek... Bu haklar olmadan işçi sınıfının birleşıp kendi çıkarları-
nı savunmasından bahsedilemez. Özetle, sınıf savaşımının ilerleye-
bilmesi, işçi sınıfının bir araya gelip örgütlenebılmesi için demokra-
si gerekiyor. Devrim arifesindeki bir toplumdan bahsetmiyorsak, gü-
nümüzde gelişmiş kapltalist ülkelerde dahi politik olarak hareketli
ve sınıf bilinçli bir işçi sınıfı olmadığı için daha temel bir noktadan baş-
lamak gerekiyor. Şu anda sosyalist partiler çok güçlü değıl. Sosyal
demokratlar daha çok neo-liberalizmi savunmaya başladı. Bu nedenle
demokratikleşme ve sivil hakların genisletilmesi yolundaki mücadele,
işçi sınıfının bilinçlenmesi açısından da önemli...
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAVUNMAK
-Türkiye'de de sol entelektuel çevrenin önemli bir bölümü, si-
yasetin merkezine sivil hakların genisletilmesini koymuş durumda.
Sizce bu, sol politika için tek basına yeterli mi?
Eğer birileri sadece 301 gibi düşünce özgürlüğünü engelleyen ya-
saları savunuyor ve işçilerin her türlü özgürlüğünü savunmuyor, bu-
nu gündemlerine tasımıyorlarsa, onların yaklaşımlarına "sol" demek
için hiçbir neden görmüyorum. Sadece düşünce özgürlüğünü sa-
vunmakyetmez, özgürlüğün belli bir amaç uğruna kullanılmasını da
desteklemek gerekir. Bu amaçlardan birı sosyal devletin genişlemesi
ise, diğeri de metalaşmanın tersıne dönmesidir.
- Sosyal devlet, merkez ülkelerde dahi törpülenirken, post-'
Marksist argümanlar aynı ilgiyi görüyor mu?
Üniversitede öğrencilere ders verirken post-Marksizmin gitgide
ölmekte olduğunu söylüyoruz, ama bir yandan da entelektuel çev-
relerde hâlâ etkisini sürdürdügünü görüyoruz. Buna karşın, politik
olarak bizi zayıflattığını savunduğum bu anlayışın hiçbir ülkede po-
litik bir güç olduğunu düşünmüyorum.
- Peki, küreselleşme karsıtı eylemler veya kimlik odaklı siya-
setlerde, post-Marksizmin teorik etkisini yadsımak mümkün mü?
Bir ölçüde etkısı olduğu c oğru. insanlara soyut işgücü olarak ba-
kan kapitalizm, insanlar ara ;ındaki değişik kimlikleri işine geldiği şe-
kilde kullanıyor. Irkçılık karşıtı ve feminizm gibi mücadeleleri, hat-
ta işçi sınıfı içinde bu temelde yaşanacak olası ayrışmaları, birbirin
den ayrı, otonom savaşımların olması gereklılığinı reddetmiyorum
Ancak, bu tür hareket ve sıyasetlerin göz ardı ettiği nokta, kapita
lızmın küresel etkınliğı yanında, insan yaşamının her anına ve alanı •
na egemen bir sistem olması, dolayısıyla birbirinden kopuk, ayrış-
mış mucadelelerın ona karşı y
da kimlik politikalarından bi
etersiz kalacağını görememeleridir. Sınıfın
tanesi olarak bu hareketlere dahil edi
lebileceği savunuluyor. Halbuki değişik kimliklerden biri değildirsı
nıf.
Dünyadan ırkçılığı yok etiseniz veya feminizm başarıya ulaşsa bi
le kapitalizm varoluşunu sü
ğu anda kapitalizm varlığını
çok daha ön planda olması
ye rağmen, bu hareket ve :
bütünleşmesi lazım. Özellik
ketlere sempati duymasının
yalist alternatifın olmaması
- Leninist anlayış kitleler
li rol biçmişti. Post-Marks
"yanlış bilinç" kavramını el
dürecek, ama sınıf aynmları yok oldu-
;ürdüremez. Bu dagösteriyor ki, sınıf
gereken bir mücadele zemini. Her şe-
yasetler çok önemli ve solun bunlarl;
e gençlerın, politik olarak bu tür hare
ır nedenı, şu anda doğru dürüst bir sos
ibı geliyor bana...
• bilinç taşıyacak öncü partiye önem
stler ve onlara yolu açan düşünürler
stirdiler, ideolojiyi nötrleştirdiler. Siz
bu karşıtlıkta nasıl bir konum alırsınız?
Althusser'den post-Mark
hatası, antidemokratik olm;
sı, onların bir şekilde devrim
Benıın anladığım geniş anlamı ile demokratikleşmenın, insanlara as
la tepeden empoze edilemeyeceğini düşünüyorum. Bu bilincin na
sıl yaratılacağına gelince, cev
şınızda oturuyor olmaz, sok aklarda bir şeyler yapıyor olurdum. Bq
bağlamda, kendi rolümün.
olduğunu düşünmüyorum. Şu anda, işçiler kendi koşullarını düzeltmek
için belli bir düzeyde mücac
rin nasıl birleşip bütünlüklü
ele veriyorlar. Mesele, bu mücadelele
bir hale geleceğidır. •
Bir atölye çalı;;masında yaşananlar Bosnalı sanatçıları bir araya getirdi.
Mostar isyanı...
Deniz Ülkütekin
L
ala Rascic ve Vuneny ortak bir proje için ilk kez geçen yıl,
Mostar'da düzenlenen atölye çalışması sonrasında bir
araya geldiler. İtalyan vakıf tarafından düzenlenen bu
atölye çalışmasına, birçok uluslararası sanatçı katıldı.
Rascic'in "tam bir fiyasko" olarak nitelendirdiği organizasyonda
her şey ters gitti. Yaşananlar trajikomiktl. Ancak bunlar
Saraybosna'da yaşayan Rascic'in, yurtdışından gelen sanatçıların
ülkesine bakışından yola çıkarak, bir drama yazmasına esin kaynağı
oldu. Rascic, daha önce bir albüm kapağı tasarımı yaptıgı Vuneny
isimli müzik grubuyla ortak bir çalışma yaparak, dramayı sahneye
de taşıdı. "Bireysel Ütopyalar" isimli çalışmanın ilk gösterimi, Art
On Stage kapsamında geçen hafta istanbul'da yapıldı.
Gösteriden önce Rascic ve Vuneny elemanlarından Nedim
Cisic'le birlikte kulisteydik. Lala Rascic, daha önce kamera
karşısına geçmediğinden, sahnede nasıl bir performans
göstereceğinden emin değildi. Nedim Cisic ise ortagına sonuna
kadar güveniyordu, "Birlikte çalışmamız sayesinde sahnede harika
olduğunu keşfetti" diyordu. Rascic ve Cisic'e, farklı disiplinlerden
sanatçıların ortak çalışmasının bir ihtiyaç haline gelmeye başladığını
çünkü bir gösteriden beklenilenlerin günden güne arttığını
söyledim. İkisi de bana katılmadılar. "Zorunluluk değil. Ancak
birçok yeniliği beraberinde getiriyor. Canlı bir
performans sergilemek istiyordum. Vuneny, atölye
çalışmasına katılmamıştı, ama onlar da Mostarlıydı.
Böylece her şey mükemmel şekilde bir araya geldi"
diyordu Lala Rascic, "Yapabileceğimi yaptım ve gerisini
gruba bıraktım. Ne katabilecekleri hakkında bir fikrim
yoktu, ama iyi bir şey yapabileceklerini biliyordum".
Atölye çalışmasından konu açıldığında ise Rascic,
katılımcıların hayırsever gibi davrandığının altını
çiziyordu. Rascic'in atölye çalışmasında yaşadıklarına
Cisic, neredeyse her gün şahit oluyor, "Savaştan sonra
kent tam anlamıyla ikiye bölündü. iki üniversite ve iki
postane var. Ortada resmi bir sınır yok. İstedigınız yere
gidebilirsiniz. Ancak ayrımı, gittiğiniz her yerde
hissedebiliyorsunuz" diyerek kentte neredeyse yirmi
yıldır yaşanan durumu özetliyor. "Yine de" diyor Cisic
"insanlar savaşta her şeyini kaybetti. Bu yüzden bir
yerden başlamak gerekiyor".
Rascic ise katıldığı atölye çalışmasının tam anlamıyla
geri teptiği görüşünde: "Mostar'a sömürgeci kafayla
gelmişlerdi. 'Zavallı Bosnalılara yardım edeceğiz' diye
düşünüyorlardı. Ve raporlarını yazıp, kendilerine maddi
destek olanları, başarılı olduklarına ikna edeceklerini
Lala Rascic'in
"Bireysel
Ütopyalar" dışında
bir de radyo
günlerını yenıden
hatırlatan bir
videosu Apartma
Projesi'nde
sergileniyor. 13
Mayıs'a kadar pa
ve pazartesi
günlerınde,
görülebilecek
videoda "Kusura
zamanının meşhu
yorumlayan Rasc
hıkâyelerden çok
kısıtlı olduğu yılla
dramalarının altın
seviyormuş
Sesin, eski bir tel
gösteriminde, bir
senkronize değil
geçıren, yaşlı bir I
tanık olduğu bir c
sanıyorlardı". Ancak işler hi
Sanatçılar gerçek problemle
Bosna'ya kultur getirdığini s
gibi Mostar'da da kcndine h
çok şaşırmış. Bunun gibi ola
edıyor. Yaptıkları müzik ise
Festıvali için yaptıkları bir so
zme kadar yayılan akımın bence teme
>ıydı. Entelektüellerin rolunü abartma
öncelık edebileceklerini düşünmesiyd
bı bilmiyorum. Bilseydim, şu anda kar
çi sınıfının yanlış bılincini tedavi etmek
ar
îakmayın Yanlış Numara" isimli
radyo oyununu yeniden
:, buna benzer eski tıp
hoşlandığını belırtıyor. iletişimin
a gönderme yapan Rascic, radyo
çağını yaşadığı dönemi çok
ve vıdeosunda da buradan esinlenmiş.
fon ahizesınden dinlendiği video
ok yerde, ses ve görüntü
Hikâye, butun gününü odasında
adının, yanlış hat duşmesiyle
nayet planı üzerine kurulu.
de beklendiği gibi gelışmemiş.
le karşılaştıklarında, iyi
hazııianmadıkları için ne yapacaklarını bilememışler. Batı, "zavallı"
nadursun tüm Balkanlar'da olduğu
$ köklü bir kültürel yaşam var. Nedim
Cısic'in Andrijan Zekov'la brlikte kurduğu Vuneny, bu açıdan
önemli. Avrupa'da olduğu gİDİ Türkiye'de de birçok hayranları
var. Cisic, on sekiz yaşında bir hayranlarının heyecanını görünce
ların kendilerini tnotive ettiğini ifade
am anlamıyla sıra dışı. Mostar Film
ndtrack çalışması sonrasında canlı
performanslar sergilemeye başlamışlar. "İnsanlar için bu iyi müzik
değildi. Yeni bir biçimdı" dıyo açıklıyor Cisic Vuneny'ı, "Aynı anda
hem kutsandık hem de lanetendik. Kutsandık, çünkü devamlı yeni
sesler arayacak yetenek bize verilmiş. Lanetlendik, çünkü hiçbir
zaman arayışın sonu gelmiyor". •