23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 MAYIS 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Uzmanlar yasakla birlikte sigarayı bırakma polikliniklerine olan talebin artacağını belirttiler Türkiye'de sigarasız ilk gün THE GUARD1AN Türkler için kültürel şok LONDRA (ANKA) - Türkiyc'dc 19 Mayıs itibarıyla yüriirlüğe gircn sigara yasağı, dış basında da yankı buldu. lngiliz The Gııardiaıı gazetesi, sigara yasağının milyonlarca Tiirk için çok büyük bir kültürel şok ola- cağını belirterek, "Türkiye'nin si- gara tiryakileri ülkesi imajı yok ol- maya nıahkûm" yorumunu yaplı. The Guardian gazetesi, "İstcksiz Türkler, sigara yasağına lıazırla- nıyor" başlıklı haberinde, "Türki- ye'deki barları, lokantaları vc iş- ycrlerini dolduran sigara dunıanı, camileri ve tarihi yapıtlarının ne- fıs mimarisi kadar ülkenin kültü- rel manzarasının önenıli bir özel- liği oldu" yorumunu yaptı. "Ancak artık Türkiye halka açık yerlerde sigaranın tanıaınen yasaklanma- sı yolundaki uluslararası üslubu izleıneye hazırlanırken sigara tir- yakileri ülkesi olarak imajı yok ol- cnaya mahkûm gibi" diye yazan ga- zete, sigara yasağının "Milyonlar- ca Tiirk için kültürel şok olacağı" görüşünü dile getirdi. • Op. Dr. Beyzade Özkahraman, "Yasak ile tiryakiler sigarayı bırakacak ya da azaltmak zorunda kalacak" dedi. SİBEL BAHÇETEPE Kapalı mekânlarda sigara kul- lanımma ilişkin yasağın uygula- maya girmesiyle birlikte, tiryaki- lerin sigarayı bırakmasında olum- lu etkisinin olacağı ve sigarayı bıraktınna merkezlerine de olan ta- lcbin de artacağı ifade ediliyor. He- kimlcr, sigara yasağının olıımlu bir gelişme olduğunu, sigara içeulerin ya tamamen bırakacağını ya da azaltma yoluna gidcccğini, pasif içicilerin dc korunacağını söyle- diler. Hekimler, ABD vc Avru- pa'da yasak sonrasında sigara içenlerin sayısında hızlı bir azalma gözlemlendiği, "Tütün Ürünle- rinin Zararlarının Önlenmesi vc Kontrolü Hakkındaki Ka- nun"un dün yürürlüğc girmesiy- le aynı olumlu gelişmenin Türki- yc'de de olacağını tahnıin ettikle- rini ifade ettiler. tstanbul Üniversitesi (İÜ) Cer- rahpaşa Tıp Fakültesi (CTF) Gö- ğiis Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üycsi Prof. Dr. Bülcnt Tutluoğlu, "Yasak ile sigarayı bı- rakma polikliniklerine başvu- rular artacak ancak dcvlct lıas- Yasağın uygulamaya girdiği ilk gün alışveriş merkezleri, işyerleri, kamu binaları gibi kapalı alanlarda sigara içcmeycn çok sayıda yurttaş açık alanlara çıkarak sigara içti. (Fotoğraflar: SİBFL BAHÇETEPE) tanclcri ile eğitinı ve araştırma hastaneleri bu talcbi karşıla- nıada yetersiz kalacak. Şinıdi bi- le hastanelerdeki yoğunluktan dolayı sigarayı bırakma polikli- niklerinde hastalara yeteri kadar vakit ayrılmıyor, hastalara aylar sonrasına gün veriliyor, buna eö- zünı bulunulmalı" dcdı. Özel si- gara bırakma merkezlcrinin ciddi maliyetlerinin olduğunu vurgula- yan Tutluoğlu, "Yasasın getiril- mesine karşın devletin sigara bırakma merkezlerine gidcn yıırttaşların masraflarını karşı- İanıaınası bir çelişkinin göster- gisidir" diye konuştu. Tutluoğlu, şöyle devam etti: "Itilimsel olarak kanıtlanma- mış lazer, akapunktur, hipnoz gibi denenıe aşamasında olan yöntcmleri tercih etmeyin, bi- limselliği kanıtlanan nikotin bantları, sakızları gibi yöntem- leri tercih edin, bunlan da hckinı kontrolünde yapın." Bahçelievler Yaşam Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Si- garayla Savaşanlar Derneği üyesi Op. Dr. Beyzade Özkahraman, sigara yasağının toplumsal yönden olumlu bir gelişme olduğunu be- lirterek, "Geç bile kalınmıştır. Yasakla içiciler ya psikolojik olarak etkilenip bırakacak ya da azaltacaklardır. Pasif içiciler dc korunmuş olacaklardır" dedi. Kanserin ve enfarktüsün (kalbi besleycn büyük damarlardan biri- nin anıden tıkamnası) en önemli ncdeninin sigara olduğuna dikkat çeken Özkahraman, "Yapılan araştırmalar 100 akciğer kan- serinin 98'inin sigaradan kay- naklandığım otaya koyuyor. Ya- sakla birlikle bu oranlarda azal- ıııalar olacaktır" yorumunu yap- tı. l.Ü CTF Sigarayı Bırakma Mer- kezi Sorumlusu Prof. Dr. Firuz Çelikoğlu ise sigarayı bırakma konusunda halkın giderek daha da bilinçlendiğini, yasak ile bıra- kanların sayısının da artacağını söyledi. Unutulamayaıılar II PERİHAN ERGUN Geçen haftaki yazım (13.05.2008) Sait Faik'i 11 Mayıs 1954'te yitirişimizin 54., Ada Dostları Derneği'nin 30. Anma Günü'nün içeriği- nin açıklanmasıydı. Bu ne- denle -unutulamayanlar'ın- en önceliklilerinden olan De- niz Gezmiş'le arkadaşları- nın acı veren sonlarına deği- nememiştim. Bu konu bende içimi yakan bir suçluluk duy- gusunu oluşturdu. 68 kuşağının Devrim Yürü- yüşleri'nde meş'alesi olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin Inan'ın -12 Mart darbeciliğinin acımasız yok ediciliğiyle- 6 Mayıs 1972 sabahında alelacele darağa- cında canlarının alınmasının 36. yılıydı. O güne, Kasım- paşa Lisesi'ndeki büyük bir grup öğrencimin hıçkırıklı gözyaşlarıyla girmiştik. Çi- men yeşili gözlerinden yağ- mur gibi yaşlar döken kız öğrencim göğsüme teselli arayışlarıyla yaslanırken, "Gördünüz mü? Astılar ho- cam.. astılar" diye hıçkırıyor- du. Bu durum devrim şehit- lerinin liseli çocukları bile ne denli etkilediklerinin açık ka- nıtıydı. ABD güdümündeki iktidar- ların halkın özgürlükle bağım- sızlık isternlerinden korkarak bunu kalkışma gibi nitelemeleri sonucunu da getiriyor. Bu ne- denlerle de 27 Mayıs darbeci- lerince idam edilenlere karşı Meclis'teki intikamcılar 3'e 3 seslendirmeleriyle üç fidanı- mızı darağacına gönderdiler. Öç alma duyguları vicdanları- nı kararttı. Nihat Erim hükümetinin 12 Mart iktidarınca öldürül- melerine karar verdirilerek kurban edilen çocuklarımız, "Devrimciler ölür, devrimler sürer" diyorlardı. Bu yola baş koymuşlardı. Deniz Gezmiş, savunmasında; "Bu memle- kette M. Kemal'e sahip çıkan bizlehz. Yurdumun bağım- sızlığını koruyup kollamak bi- zim idamımızı gerektiriyorsa, ben canımı vermeye hazı- rım." diyordu. Mahir'ler, Si- nan'lar da öyle. Hepsi de haince yok edildiler. Yurdun aydınlanmacı beyinlerini çö- kerttiler. Kara topraklara yolladılar. Onların hepsi devrim şehidi oldular.. ışıklar içinde yat- sınlar. Tıpkı bugün emperya- list kışkırtmalarıyla beslenen PKK'nin yurdunu, toprağını korumak isteyen TSK'ye sal- dırtılıp şehit etmeleri gibi. • • * Bir de son günlerin büyük hayal kırıklığı yaratarak üzün- tü veren Kanal Türk'ün satıl- maya mecbur edilişi oldu. Demokratik, laik cumhuriye- timizi koruyup kollayan birkaç kanaldan biriydi. 14 Nisan 2007'de Tandoğan'da baş- layıp Çağlayan ve Izmir'de cumhuriyet sevdalılarınca sürdürülen, iktidarın yüreğini ağzına getiren mitinglerin gö- rüntüleriyle halkı bütünüyle bilgilendiren Kanal-Türk, hü- kümetin hedef tahtası oldu. Yayın ve reklam yasaklama- larıyla borçlandırılarak çö- kertilmesi amaçlandı. Ekran- lardan Tuncay Özkan'la Ke- rimcan Kamal, izleyicilerine hep büyük sorunlarını anlat- tı. Yanlarında sadece "Biz kaç kişiyiz?" grubu vardı. On- ların da maddi gücü kanalı kurtarmaya yetmezdi. Bü- yük gelirliler neredeydi? ör- neğin; CHP'nin zengin üye- leriyle parti yönetimi birleşe- rek Maliye'nin kestiği yüklü para cezalarını ödeyerek Ka- nal Türk'e ortak olamazlar mıydı? CHP'nin halka inişi sağlanamaz mıydı? Böylece pusuda bekleyen iktidar yan- lısı, Kaz Dağları'nın yer üstü zenginliklerini önemsemeden altın elde etmek için delik de- şik eden Koza'cıların eline düştü. Bir savunma kalemiz daha yıkıldı. • • • Neyse ki 11 Mayıs Pazar günü 30. kez anıp yaşatma- ya çalıştığımız, Sait Faik'i ta- nıtma gününün özenli güzel- likleri, kararan gönüllerimizi ışıklandırdı. Demeğimizle, bu çalışmada fiziki ve fenni ka- tıhmıyla 1996'daöykücümü- zün 90. yaşında Kalpazan- kaya'ya oturtulan heykelinin değerini bilenlerin kararların- ca Müze-Evi'nin yanına kon- masında, evin önündeki ye- rin oturma düzeneği haline getirilmesinde, başta Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden'le yardımcıları, mü- hendisleri ve işçilerine büyük teşekkürler ederiz. Aynca Ada'nın muhtarı En- gin Vural'ın ses, kürsü, bay- rak donanımındaki emekleri de borçlanmaya değer. TYS'nin çalışkan yöneticisi Mehrizat'ın programı sunu- su, Genel Başkan Enver Er- can'ın, Sait Faik öykü ödül- lü Osman Şahin'in, öykücü- müzün, doğa ve insan sev- gisinin yanında toplumsal gerçekçiliğini sadece yazar- lığı seçmedeki etkili ünlü ya- pısını, bilinen üslubuyla ay- dınlatan Öner Yağcı, şair Nurullah Can'ın Sait'e hay- ranlığını dile getiren şiir oku- yuşu, Adalı küçük Ayşecik'in çocuklara sevgisini anlatan "Son Kuşlar"\o sonunu ses- lendirişi, tümüyle çok beğe- niyle karşılanarak izlendi. Ko- nuşmaların sonunda geçen yılın öykü ödülünü alan Beh- çet Çelik'e derneöimizce bir plaket de verildi. öğretmen- ler Evi'ndeki yemekli toplan- tıyı Marmara Üniversitesi öğ- rencisi Nil Tuna'yla Utku Yüksel ve sanat yaşamında 41 yıla ulaşan Gülsen Tun- cer'in öğrencileri Mehmet Aytaç'la Sevim Demir'in gi- tar, viyole, gösteri ve şiirleri hazırdakilerin beğenilerine başarıyla sunuldu. ÇİZGİLİK KÂMtLMASARACl kamilmasaraci@mynet. com HARBİ SEMİH POROY (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYARÖZKAK www.junkidz.com HAYAT EPİK TtYATROSU MVSTAFA BHGIN ŞU SAHTEKAHA SOR BAKALIM DANI$MAN, NİYE KAPALI YERÖE SÎGA&A ÎÇÎVOMUŞ HALA! hetiyatrosu©mynet.com TSTERSENIZ BİZ ONA UVMAYALIM EFENÖİM.. OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k urgenc@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAIS 20 Mayıs www.mumtaz-arikan. com RANUN NO: 218« jHoBTiv" • 8 t . Uttrtuı1 , O. 14 — •• * SMl UAVACIUĞtN K&fiULUŞU 1933'TE BUGÜN, 7~BMM, TÛIZKİYE 'OE İLK SİVİL HAVACI LIK <UI?UUJŞUAIUN OUlSUMUYLA ILGlLi VASAYI OMAY- LAPI. OSMAMLI OeVLETİfjİN SOfJ ZAMAUMHl/NPA, 0AHA ÇOk' ASKEEÎ AMAÇLA KULLAMILAN UÇA^LAH, ŞIMPİ SİI//L ULAŞIM tÇ/Af YARAE ŞA6UYORDU. ÇUM- nuısjyer PÖMEMİUÛE ArmvısK 'ÜM DE Desree/yte HA VAClUIC AÇAMA YAPfYO/aDU. 1933 'TE AMEeiM - OAN AUUAN İtCİ "/C/fiJG-B/ep" YOLCU UÇAĞI, ŞU- BAT AYMM £EFERl£fZİM£ BAÇU>MIÇTI. MHA ÇOK GA2ETE 7XŞtMAC(U£l VHPAM UÇAKLAISDA ÖNCELEg/ YOLCIIİAR BEPAVA UÇURULMUÇTU'.. UAVA YOUAet PEVLET İÇLETMESl lajRULPUO^N SOŞJ- RA, UÇAKLAR ÇOĞALTILMIÇ, F/LOHUM At>l DA *rÜf!K HAI/A POSTAlARJ"OLMU$ni... GÖRÜŞ BEDRl BAYKAM Filmin Sonunu Bilmeden Yaşamak! Yorgunum. Listemin yeniden kazandığı Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Genel Kurulu yeni bitmiş... önümde Facebook açık. Listemdeki arkadaşlarım- dan Elif Bengü'den şu sözlere bakıyorum: "Hem çok zor, hem çok kısa bir macera ömür, ömür imtihan- la geçiyor". Kim aksini söyleyebilir? Sabah saat 02.00, televizyonda Lig TV açık. Ama konu futbol değil. "Gökkubbede Gezinti" isimli, nefis bir belgesel ya- yımlanıyor. Dünya, Güneş, Samanyolu, rakamlar uçu- şuyor... Her insan, yaşamında tek bir "film" çeker: Kendi otobiyografik filmini. Hem de en detaylı haliyle! Dü- şünün: Tek film, tek seyirci, tek bilet! Ne kadar özel bir insanız öyle... Gördüklerinizin, yaşadıklarınızın ta- dını çıkann. 2000'e gelmeden önce, "Kemik"i yazdığım sıra- larda çok uçuk bir sergi projem vardı: "ArtAd Infh nitum". Oradaki ilginç aygıtlardan biri "beyin deşif- re" adını taşıyordu: Yani gördüğü, yaşadığı her sa- niyeyi içselleştiren beynin, bunların tamamını bir çi- pin tetiklemesiyle geri vermesi. Şu anda bile aklım- da geçmişten hangi görüntüler cirit atıyor: Işte be- bekliğim, dedemin bahçesinde, Adana'da o çok özel mandalina kokuları, ya da büyük tensel buluşmalar, ya da San Francisco sokaklarında hiçbirözelliği ol- mayan bir günde yürüyen gençliğim... Kendi yaşam filminizde hem başaktör, hem se- narist, hem yönetmen oluyorsunuz. Işte bu kadar özel bir insansınız. Tabii bir başka açıdan, dünyadaki o dev piyesin içinde anlamsız bir kukla olarak da gö- rebilirsiniz kendinizi. En önemli grafitimde şu yazı- yor: "l'm Nothing but l'm Everything" (Ben her şe- yim, ama ben hiçbir şeyim). Bu tek yönlü yaşam filminde, bazen siz başkası- nın film karelerine misafir oyuncu olarak girip çıkı- yorsunuz, bazen de onlar... Bu kesişmelerle yaşam izleri birbirine geçiyor, herkes yoluna devam ediyor. Geçen cumartesi çok saygın bir hanımefendi Pira- mid Sanat'a geldi ve Deniz Gezmiş'in Tülin adın- da bir öğrenci kıza, Kayseri Cezaevi'nden yazdığı iki mektubu getirdi. Hemen cam altı korumaya aldık. Bi- ri 18/4/1970'ten, diğeri ise 6 Mayıs 1971! Yani De- niz'in ölümüne tam bir yıl kala. O satırlar arasında bugün slogan olabilecek sözler var. Zaten o mek- tuplara dokunmak bile büyük bir heyecan. Kendi film karemize sızdığı anda, büyük zaman dalgalanma- ları yaratan el yazması sayfaları. Filmin sonu mu? Haşin senaristler hariç, kimse kendi filminin sonunu bilemiyor. Filmin ikinci yarısı- na geçiş yapıp yapmadığı bile ancak tahmin konu- su olabilir. "Yaş 35", yolun tamamı ya da üçte biri de olabiliyor. • •• Leyla Gencer ise, filminin sonunu acımasızca ke- sin bir romantizme monte etmiş. "La Diva Turka" bir yandan kimimizin daha önce çok düşünmüş oldu- ğu bir senaryonun yaşama geçirilmesi için vasiyet bırakıyor, diğer yandan da sonsuza geçiş yaparken, var olan efsanesine boyut kazandırıyor. Ben, itiraf edeyim, aynı şeyi Kız Kulesı açıklanna bir kayıktan serpilmek üzere yıllardır aklıma getiriyordum. Soyut bir fikirdi, hani sanki 100 yıl yaşayacağız ya! Ama ar- tık yapsam da bu eylem "This Has Been Done Be- fore" (Bu Daha Önce Yapıldı) kategorisinde! Dol- mabahçe'dekinden daha etkileyici bir an belki de ya- şamamıştım: Gencer o gün muhteşem bir final kur- gulamış. Bundan sonra Boğaz'ı hem de en güzel noktala- rından birinden seyrederken, artık aklımıza hep büyük sopranomuz gelecek... Kim bilir ne şiirler, ne kitaplar söz edecek o törenden... Artık sizler de Ley- la Gencer'in filmine ortak olmuş olacaksınız: Hem Dolmabahçe'de o gün bulunduysanız misafir oyun- cu olarak hem de Boğaz'a her çıkış anınızda kav- ramsal olarak... Boğaz'ın azgın suları büyük bir in- sanla beraber çalkalanıyor artık. Bakın bir de daha ürkütücüsü var: Hani büyük ta- rihsel sorular var ya... Yobazlarla, bölücülerle, kav- ganın sonu nereye varacak? Emperyalizm çirkin- liklerinden bir gün vazgeçecek mi? Işte o büyük bit- meyen filmde, bu soruların hiçbir kalıcı yanıtı yok. Çünkü bizim filmimizin sonu var ama büyük film son- suza kadar dönüyor! O kadar uzun yaşamış bir ko- ca Ismet Inönü bile, 36 yıl önce aramızdan ayrıldıktan sonra şu gezegende nelerin yaşanabildiğine göz ata- bilse, donup kalırdı. Yani yaşamdan zamanlı za- mansız onca sorunun yanıtını alamadan aynlırken faz- la üzülmeyin. Filmin sonunu görebilen fani zaten yok... BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kimı ağaçlar- dan elde edilen kokulıı bir reçine. II Bir ilimiz... Bir şeyin kenan. 3/ Yitikler, kayıplar. 4/ lnce dantel... Ortak fızyolojik özclliklere sahip insanlar toplulu- ğu. 5/ Dcmir ele- mentinın simge- si... Türkiye'nin plaka inıi... Kalc duvarı. 6/ Bitkilerden özütlencn do- ğal mavi boyarmadde... Bir nota. II Kaynağı mito- lojık çağlara dayanan kı- nşlı bir çalgı... Art kuşak- lar, ardıllar. 8/ Kira... Ge- nelev işleten kadm. 9/ Yo- sunların kökü andıran tu- tunma organı... Leton- ya'nın para birimi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yetişkinlerde heyecan ve doyumun yalnızca çocuklar- la yaşanması biçiminde görülcn cinsel sapma. 2/ Yabancı... Karabük'iiıı bir ilçesı. 3/ Bal koyınaya yarayaıı küçük tek- ne... Ermcnistan'ın para birimi. 4/ "En sinsi bir — gibidır geçmeyen zaman" (Yahya Kemal)... Bonı sesi... Bir nota. 5/ Harmanda samanı bir yere toplamaya ya da damlardan kan kürümcyc yarayaıı araç. 6/ "Hazanbel" de denilen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki... Elektrik direnç birimi. II Dingil... Parlak kırmızı renktc bir süs taşı. 8/ Uğur, talıh... Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle başlayan sözcüğe bağlanarak okunması. 9/ Mekke'nin doğusıında, hacılann arife günü toplandıklan tepe.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear