25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2008 CUMA 8 HABERLERIN DEVAMI GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK • Baştaraft 1. Sayfada gizleyen AKP'li, Başbakan Yardımcısı Çiçek Cemil! Günlerdir adından söz ediliyor, lakin ne patronun- dan ne de Çiçek Cemil'den söylentileri doğrulayan veya yalanlayan bir açıklama geliyor. Çeşitli yakıştırmalaryapılıyor. Çiçek, Milliyet'e ko- nuşmadan önce Fortune dergisine benzer içerikte bir demeç vermiş... Çiçek salı günü AKP grup toplan- tısına katılmamış. fpler kopmuş, Meclis'te RTE ile Çi- çek yan yana gelip konuşmamışlar. Söylentilere yanıtı Çiçek verdi önce; gruba gelme- mişti, zira o sırada kapatma davasıyla ilgili partinin savunmasıyla uğraşıyordu. Söylentileri yalaniamak istercesine patronu ile Çi- çek kameralara poz verdiler. Meclis'te baş başa ve- rip derin bir söyleşi gerçekleştirdiler. Sözle değil davranışlarla yapılan bu açıklamalar kamuoyunu tatmin etmedi. Sözcü olarak gazetecilerin karşısına çıkan Cemil Çiçek'e demeç soruldu. Çiçek Cemil, Bakanlar Kurulu toplantısıyla ilgili bil- gi verirken "Konumuz o değil" dedi ve zihinleri kur- calayan konuyu geçiştiriverdi. Patronu da adı bilinmeyen birine ait demeç üze- rinde konuşmayacağını söyleyerek neredeyse dev- let sırrına dönüşecek olan konuda yan çiziverdi. Fakat kulis durmuyor, demecin sahibi üzerinde ir- delemeler yapıyor. Amacın siyasal gerilimi düşürüp partide özeleşti- ri sürecinin işlediğini göstermek olduğu ve bu neden- le Çiçek'in Başbakan'ın bilgisi dahilinde bu demeci verdiği söylentileri yaygın. Çiçek'in ve patronun konuyla ilgili sorulara açık se- çik yanıt vermekten kaçınmaları, söylentilerde ger- çek payı olduğu izlenimini veriyor. Oysa üç-dört parti değiştirerek siyasetin feleğin- den geçen Çiçek Cemil, söylentileri, varsayımları bir hamlede sona erdirebilirdi. Çıkar basının önüne, "Hayır, o demeç bana aitde- ğildir" diyebilirdi. Ne ki Çiçek, demecin sahibi olduğunu yalanlamı- yor. Susuyor. "Herkes eteğindeki taşlan döksün" demekle yeti- niyor. Düne kadarki tutumu ve susması bir itiraf değil mi? Iki: ••• Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, mahkemenin kuruluş yıldönümündeki konuşmasını medya övdü. Kılıç'ın hem iktidara hem de muhale- fete "mesajlar verdiğini" öne sürdü. Konuşma dikkatle incelendiğinde gerçek, med- yanın saptadığı gibi miydi acaba? Kılıç'ın söylediklerine tek eleştiri, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'ndan gel- di. Kanadoğlu bir gerçeği anımsattı Kılıç'a. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın "Hâkimler mutlaka tarafsız olmalı, laiklik ilkesi toplumun koruması altındadır" saptamalarına karşı Kanadoğlu, "Hâkimler, laik, de- mokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhu- riyeti tarafındadır" dedi. Kanadoğlu'nun dediği gibi, laiklik ise "anayasanın, yasalartn koruması altındadır". Kılıç'ın davranışları ve açıklamalan dikkat çekici. Türbanı serbest bırakan anayasa değişikliği 60 gün- dür raportörün elinde. Kılıç yeni bir açıklamayla gecikmeye kılıf uyduru- yor. Elinde türban gibi duyarlı bir konu varken rapor- töre AKP'nin kapatılmasını isteyen iddianameyi ver- diğini söyleyerek özrü kabahatinden de büyük bir ge- rekçe söylüyor. Sözün özü: Haşim Kılıç demeç ve açıklamalarının örtüsü altında gerçek kimliğini saklıyor. ••• Üç: Hükümet Başkanı'nın onca çabasına karşın eko- nominin tıkırında gitmediğini söylemeyen kalmadı. Onca uyarıdan sonra nihayet Başbakan zahmet buyurdu ve dünya ekonomik krizinin "az çok Türk ekonomisini de etkilediğini" kabul buyurdu. Fakat enflasyondan, kimi gıda maddelerinde anor- mal fiyat artışından söz etmiyor. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ise hü- kümetin söylemlerine karşın "enflasyonun hedefine ulaşmadığını ve ulaşmasının ikiyıldan uzun birsüre" alacağını söylüyor. "Artık hedefe değil, tahmine bakılsın" diye hükü- metin palavralarına karşı çıkıyor. • • • Bir bakandan Anayasa Mahkemesi'ne ve Merkez Bankası'na uzanan bir üçgen bu. Içine düştüğümüz aymazlığı sergileyen bir üçgen. ADA 'DA ORTAKKUTLAMA Kıbnsy tan 1 Mayvs dersi REŞATAKAR LEFKOŞA - Kısa adı PEO olan Devrimci Rum Işçi Sendikası'nın dün sabah saat 10.00'da Güney Lefkoşa'da gerçekleştirdiği 1 Mayıs mitingine, Kuzey Kıbns'taki Dev- rimci Işçi Sendikalan Federasyonu DEV- ÎŞ'ten temsilciler katıldı. Aynı şekilde DEV-tŞ tarafindan kuzeyde gerçekleştirilen mitinge PEO'yu temsilen Kıbnslı Rum sendikacılar katıldı. Miting meydanlannda, iki sendikanın 1948'de büyük maden grevi anısına hazırladığı ortak afiş dağıtıldı. Gü- ney ve kuzeydeki mitinglerde halka sesle- nen Kıbnslı Türk ve Kıbnslı Rum sendika- cılar "ortak vatan için birlikte mücadele" çağnsı yaptı. Lefkoşa'nmTürkkesiminde 1 Mayıs Tertip Komitesi tarafindan düzenle- nen miting, 10'uncu Yıl Parkı (Kuğulu Park) önünden Atatürk Meydanı'na (Sara- yönü) yürüyüşle başladı. Yürüyüşe KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Başba- kan Ferdi Sabit Soyer, bazı bakanlar ve milletvekilleri de katıldı. PEO tarafindan düzenlenen Rum kesimindeki mitinge ise, DEV-lŞ'in yanı sıra "Kıbrıs Banş Platfor- mu" adı altında örgütlenen, aralannda Kıb- ns Türk Öğretmenler Sendikalan'nm da bulunduğu 9 örgüt, Yeni Kıbns Partisi ve Birleşik Kıbns Partisi de destek verdi. CAHİT TANYOL, Kemalist dev- rimciliğin felsefesi ile duyarlı yazar olmanın öfkesini birleştirerek ge- çen gün şöyle isyan etmişti: "AB yöneticilerinin Türkiye Ğumhuri- yeti Başsavcısı'na hiçbirsömürge ülkesinde düşünmeye dahi cesa- ret edemeyecekleriküstah ve teh- ditkâr saldınsının nedeni, hukuk devleti ya da adaletin üstünlüğü gibi soylu endişeler değil, askeri darbe yaygarası koparma fırsatı bulamamanın düş kınklığı olsa ge- rek..." Her rejimin kendine özgü uyarı sistemleri vardır. Bambaşka ko- şullarda kurulmuş devletlerdeki insanların Türkiye'deki uyarı me- kanizmalarına akıl erdirmesi zor- dur. Bu Cumhuriyetin mayasında askerin tarihten gelen payını bil- meyenler, cumhuriyetçi rejimin tehlikeye girdiği dönemlerde or- taya çıkan "mu/if/ra"ların uyarı ni- teiiğini anlayabilir mi? Bu yola başvuruşun gerisinde, kaba dar- becilik yerine geçen ve saygıyla AÇI MUMTAZ SOYSAL Uyarı Çeşitleri karşılanması gereken cumhuriyet- çi bir esirgeyiciliğin bulunduğunu anlamak onların havsalasına sığ- maz. Kapatma davasıdolayısıylaAn- kara'ya akın eden AB'lilere yakın- da Isveçli parlamenterlerden olu- şan bir başka "heyet-i nasiha" da- ha katılacak. Hıristiyan yobazlığı- na karşı başkaldıran Protestanlığı bile kuzeyin karanlık günleri gibi kasvetli bir dindarlığa dönüştür- meyi beceren iskandinavlar, ba- kalım Türkiye'deki düşünce ka- osuna nasıl bir aydınlık getirecek- ler? Aslında böyle bir kaos yaşan- mamalıydı. Yargıtay Cumhu- riyet Başsavcısı'nın yerine getir- mek istediği görevin anlamını ne büyük medya anladı ne de siyasi- ler. Belki de, bir düşünce tembel- liğidir sürüp giden. Dava, özünde, Frenklerin "pro- ces d'intention" dedikleri bir "ni- yet davası"d\r. Daha doğrusu, bir kötü niyeti önleme davası. Baş- savcı, daha önce yaptığı sözlü uyarıyla da belirttiği gibi, AKP ik- tidarının gidişinde Cumhuriyetin laik niteliğini zedeleyici ve rejimi başka bir düzene dönüştürücü kötü niyet sezmektedir; sezdiği "açık ve yakın" tehlikeyi önlemek için bütün sistem içinde yalnız kendisine tanınan bu yetkiyi kul- lanıp böyle bir dava açmıştır. Ceza davalarına benzemeyen, "kendine özgü" bir davadır bu. Anayasa Mahkemesi de böyle bir özgünlüğü bilerek karar verecektir. Davanın açılması başlı başına bir uyarıydı; karar da, nasıl bir so- nuca bağlanırsa baglansın, her- halde yine bir uyarı niteliği taşıya- caktır. O " rneğin, kapatmaya kadar gi- dilmese bile, Cumhuriyeti ko- ruma görevi verilmiş kurumlardan olan Anayasa Mahkemesi, öngö- rülen yaptırımlardan biri için öyle bir gerekçe yazabilir ki onun anla- mı, şimdilik kapatma sonucu do- ğurmamış davranışların aynı nite- likte bir olasılığın tohumunu taşı- dığı ve tekrarlanmaları durumun- da o akıbeti kaçınılmaz kılacağı da belirtilmiş olur. Bundan âlâ uyarı olabilir mi? Ne demişler, "anlayana sivrisineksaz, anlamayana davul zurna az". Is- veççe'de böyle biratasözü var mı acaba? mumtazsoysal@gmail.com 'Orantılı güç'lü, iktidar güç şovu Şimdiden söyleyebilirim ki, Erdoğan hükümetinin 1 Mayıs 'omntılı güç'lü siyasal güç gösterisi geri tepen bir silah işleviyapacak. Çünkü bunu hiçbir zaman savunamayacak ŞUKRAN SONER 1 Mayıs'ta "orantılıgüç"kul- lanacaklannı açıkladıklarında bunun stratcjik, sonucu işçiler için hiç de iyi olmayan bir kav- ram olduğunu biliyordıık. Irak işgalcilerinin dengcsiz güç kul- lanım boyutlarını anımsatan ha- valarda, polisiyc taktiklerde bir güç kullanımı anlamına geldiği- ni, yüzlercesi yaşanan operas- yoncuklarla iyice bir öğrenmiş olduk. Sabah karanlığında DİSK önündc toplanmış 150 kadar iş- çiyi hedef alan ilk saldın ile ls- tanbullulaıa, işçilere ilk gözda- ğı verilmiş oldu. 8.30 civannda ikincisi, daha bir yakın görüntü- lü televizyon ekranlanna yaıısı- dı. O saatlerde işyerlerinden çık- nıaya hazırlanan ev komşulanm belediyc atölyesine hemen ula- şan bilgiye göre, DİSK nıcrke- zinin tarıımar olması, çok sayı- da yöneticiyi de kapsayan insa- nın hastancye kaldmlması ile noktalamıuştı. Oyüzdcn onlar 1 Mayıs'a nasıl, hangi yoldan gi- dcceklerini bilemedcn, haber bcklcmek üzere çalışma yerlc- rinde kaldilar, tabii hiçbir yere gidcmeyip, 1 Mayıs'ı da kııtla- yamadılar. Coplu operasyon Çağlayaıı-Şişli-Taksim hattın- da birkaç saatı bulan yaya yürii- yüşünde, birkaç yüz nıctre aralı panzcrlı polis barikatlan ile kar- şılaştım. Havadan uçan hclikop- ter bir noktaya doğru alçalıyor, dcrken o barikatın polis grubu. panzeri harekete geçiyor, araya sıkışmış birkaç yüzü hiç bula- mayan grupları 1-2 dakikacık operasyonda dağıtıveriyordu. Tabii basınçlı su, gaz bonıbası atışı eşliğinde coplu opeıasyon- la... Ben Osmanbey'e varnıadan, iki barikat önümde olan, Agos gazetesine de yakın CHP önüıı- deki milletvckili donammlı grup operasyona hedef olmuştu ki.. durağı kendime siper ederek ne olup bittiğini görmeye çalışır- ken, asfaltta sekcn bir gaz bonı- bası, birkaç yüz nıetre önümde patladı. Kcndimı işçi çatışmalanndan gaz bonıbalarına antrcnmanlı bilirim. Akan gözyaşı, yannıa umurum değildi, ncfes alamı- yordunı. Bir apartmanın kapısı- Olumsuz bir dunımyaşanmamış!f Sabahın erkcn saatlerinden itibaren Şişli, Osmanbey ve Taksim'de göstericiler ve po- lis arasında yaşanan çatışmaların bütün medya organlarınca görüntülenmesine karşın İstan- bul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah "Olumsuz bir durunı yaşanmadf yorumunu yaptı. Cerrah, Taksim'de denetimlerde bulundu. Istanbul Valisi Muammer Güler, polisin "zor kul- hınıııayı", Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu çerçevesinde uyguladığını söyledi. Bir 'bayram' sabahı... OKTAY EKİNCİ "Sabah" denince önce "bay- ram"ları anımsayanınıız çok- tur... Her sabah güzeldir ama bay- ramlarınki bir başkadır, çünkü "bayramlaşma" bir başkadır... Yine "sabah" denince önce Istanbul'unkilere bakmak, yaşa- ınak gerekir... Her kentin saba- hı da güzel mi güzel olsa bile... Hükümet açıkça "bayram" demeyip de "bayramımsı" bir tanımla yetinse bile, 1 Mayıs'm da hem sabahını, hem de Istan- bul'daki sabahını yaşamak için, güneş doğmadan Şişli'deydim... Biliyorsunuz, Cumhuriyet gazetesi de epeydir Şişli'deki "denıokratik kuruluş"ların arasına katıldı... Otopark bekçi- sinin uykusuz gözlerine arabayı teslim eder etmez Halaskârgazi Caddesi'nden Mecidiyeköy'e doğru kaldırımda "bayram laşa- cak" birilerini aradım... Gazctc bayileri belliki "1 Mayıs önlem- leri"ne takılıp gccikmişler; dağı- tımcının bıraktığı balyalar açıl- mamış, yerde bekliyorlar... Boğaz vapurlan gibi salına sa- lına, ama keyifle... Bu "bayram sabahı"nda ise salına salına ge- zinenlcr sadece en çalışkan TV ve gazete muhabirleri... 1 Ma- yıs'ta yaşanacaklan şafakla bir- likte beklemeye başlayan cn mc- rakh tmsın emekçilen... Hiç değilse onlardan birine "iyi bayramlar" diyebildiktcn sonra gözüm köşeye toplanmış polislere takılmasın mı? Tabur taburlar... Gcnel görünümleri ne kadar üıpertici ise tek tek yiizleri o ka- dar ürpertmiyor. Çünkü asık su- ratlı değiller. Sanki o toplanma köşelerinde, sadece polislere ait "bayranılaşma"dalar... Az son- ra ortalık kalabahklaşınca, cop- larına sarılıp tabana kııvvet baş- layacaklan kovalama ve tokatla- ma saatlerine hiç aldırmadan, öylesine gülüşüyorlar ki inana- mazsımz... "Acaba neye gülüyorlar, ne konuşuyorlar" diye merak et- tiysem de soramadım; neme la- zım! Ama eminimki birbirlerine fıkralar bile anlatıyorlardı. Hele o yanındakinin kulağına eğile- nin ise açık saçik ükraları seven bir hali vardı... Gazeteye geldiğimde düşündüm: Yoksa onlara "1 Mayıs işçile- rin değil polislcrin bayramı- dır" mı dediler? Ben hiç "kutlayan"lann dö- vüldüp, dövenlcrin de güne bu denli ncşcli başladıklan bir bay- ram sabahı yaşamamıştım... Kim bilir, 1 Mayıs'ı dayaktan önce "emeğin günü" kabul e- den hükümet de belki bu yüzden "bayramımsı" sözleri yeğle- mişti... 1 MAYISTN HABER, NOT, İZLENİM ve FOTOĞRAFLAR1: HATİCE TUNCER, KAAN SAĞANAK, UĞUR DEMİR, VEDAT AR1K, ÖZLEM GÜVEMLİ, HİLAL KÖSE, SERKAN YILDIZ, StBEL BAHÇETEPE, NİHAN İNAL, MEHLİKA AKGÜN, BURAK ALİÇAVUŞOĞLU, ALİ AÇAR, HÜLYA KESKİN, DENÎZ TATARER, MELTEM YILMAZ nı açmalan için epeyce dil dök- tünı. Uzunca bir süre de kendi- me gelmedim. Kendime gelip yoluma devam ederkcn, artık 1 Mayıs sloganı atarak yürüme girişmindc bu- lunmuş topluluktan eser yoktu. Hâlâ yerde yatan biri vardı. Çev- remdeki CHP'lilcr daha önce kalp krizi geçirmiş olduğu uya- nsını yapıp, hava alabilmesi için etrafını açmaya çalışıyorlardı. Gazeteci kimliğimle, hersefe- rinde görcvlilerle epeyce tartı- şarak, birinden diğerinc geçebi- liyordunı. Onlar için ancak ara sokaklardan yürüme şansı vardı. Birindc TMMOB grubunu ge- leneksel şapkalanndan tanıdım. Birinde zaten bizimkiler, TGS, gazeteci grubu ağırhklı odak- lanmıştı. Saat 11 civannda onla- rı terk ederkcn, hâlâ bir biçinıde küçük gruplar halinde de olsa Taksim'e ulaşmayı, Anıt'a, Ka- zancı Yokuşu'na simgesel karan- fil brakabilmeyi düşlüyorlardı... Söz verdiğim üzere Taksim'de televizyon canlı yayuıına ulaş- nıa derdinde, Talinıhane yönün- deki çok daha keskin kalabalık- la TKP grubunun operasyonuna yakından tanıklık yapamadım. Seslerden boyutunu algılamaya çabalarken, "Yaşasın 1 Mayıs" ötesinde provokatif olarak kulla- nılabilccek tek bir sloganın bile atılmadığına şahidim. Benim Taksim'de aralıklı televizyon ya- ymı için kaldığım saatlerde, Ta- limhanc, Ukyardım Hastanesi yönündcn birkaç operasyonun uzaktan sesleri geldi, geçti. Ga- zeteye dönüş yolunda artık bir- kaç kez gaz bombasına hedef ol- nıuş insan grupçuklan, yüzleri gözleri şiş, yerlerde dinlenme çabasındaydılar. Hoş polisler için de görüntüler farklı sayıl- mazdı. Maskeli ekipler ne de ol- sa azınlıkta kalıyor, polislerin çoğunluğu da uzaktan bile kes- kin gaz etkisinden paylannı al- nıış bulunuyorlardı... Erdoğan hükümetinin siyase- ten, ckonomide, emek hakları operasyonlarında, yolsuzluklar- da üst üste almakta olduğu yara- ların, başansızhklann travması ile olacak, akılcıhkla, oynadığı siyasi rolle ilişkilendirilnıeyecek bir garip güç şovunun uç nokta- sı, sabahtan akşama canlı yaym- la sizlere ulaştmlan Taksim gö- rüntüleri olabilir. Polis, polis, polis barikatlan, araçlar, bariyer- ler arasında Istanbul fatilıi gibi turlayan Istanbul Valisi, insan- sız, işçisiz Taksim, işçilcrin 1 Mayıs meydanı. Şimdiden iddialı söyleyebili- rim ki; Erdoğan hükümetinin 1 Mayıs "orantılı güç "lü siyasal güç gösterisi geri tepen bir silah işlevi yapacak. Çok güvendiği ABD, AB güç odaklan bu konu- da ses vereceklerse, açılan dava- da kopardıklan yaygaranın tam tersi içerikli olabilir. Çünkü hiç- bir Batılı siyasi, dünyada Mark- sizm tehdidinin kalktığı, dika- törlükJerde bile serbestçe kutla- nan 1 Mayıs'ı işçilere kutlatma- yan, bir kent halkı için teröre dö- nüştüren siyasi güç operasyonu- nu siyaseten savunamaz. Savun- maya kalkışsa o ülkenin sendikal hareketine, kamuoyuna hesabını vercmez. Yakından göremcdiğim, arka sokaklarda gerçekleşen lokal operasyonlann çok daha acınısız yaşandığını seslerden, geçmiş deneyimlerimden biliyordum. GUNDEM MUSTAfA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada dından bir süre değil Taksim, hiçbir yerde 1 Ma- yıs'm kutlanmasına izin verilmedi. Gün oldu, o gün sokağa çıkma yasağı uygulandı. Bu dönem aşıldı, değişik meydanlarda 1 Mayıs'lar kutlanmaya başladı; Taksim hariç... Hükümetler 1 Mayıs'ı Işçi Bayramı olarak kabul ederken bu günün yasasını çıkarmaya bir türlü ya- naşmadılar. En çok DYP-SHP koalisyonu dönemin- de buna yaklaşılmıştı, olmadı. AKP, bu yıl nisan başında hem 1 Mayıs'm resmi tatil günü olarak kabul edilmesi hem de Taksim'de kutlamaya izin verilmesi için umutlu konuşmuştu. Bu durum ister istemez beklentiyi yükseltti. AKP'liler sendikalara, "Başbakan evet derse he- men yasa gelecek" mesajı verdiler. Meğer arkadaşlar "yasa"nın sonuna "k" harfini çoktan koymuşlar! ••• Istanbul'un dünkü görünümü tam birsavaş orta- mıydı... Canlı yayın ekipleri "canlı" kalabildiler ama yayın yapamadılar. Muhabirlerin çoğu öksürmekten gör- düklerini anlatamadı. Onların görünümü yaşanan- ların özetiydi. Kimi canlı yayınlarda da arkadan gaz bombası- nın sesleri geliyordu. Yayın Istanbul'dan mı Bağ- dat'tan mı yapılıyor ikilemine düşmemek elde değil! Taksim ve çevresindeki polis sayısı için resmi ra- kam veren yok. 60 bin dolayında olduğu söyleniyor. Anadolu'nun değişik kentlerinden 15 uçak dolusu polis getirtilmiş. Taksim çevresindeki 66 okul tatil edildi... 1 Mayıs'm tatil edilmesinin maliyetini hesaplayan AKP'ye soruyoruz: Taksim'in yasak edilmesinin maliyeti ne kadar ol- du? Istanbul Valisi Muammer Güler, "orantısız güç kullanmayacağız" demişti. Acaba kullandıkları gü- cün oranını nasıl hesapladılar? Polisin cop kullanma oranı öylesine yüksekti ki; copa değenin kemikleri kırıldı. Acaba oranı kemik gücüne göre mi ayarladılar? Hastaneye gaz bombası atılmasını nasıl yorum- layacağımızı bilemiyoruz ama şunu söylemekle ye- tinelim: En acımasız savaşta bile sağlık kurumlarına ilişil- mez! • •• Çatışma ve Sosyal Gerginlik Bakanı Faruk Çelik, yukarıda özetini sunduğumuz gelişmeler için "bü- yük bir olay çıkmadı" yorumunu yaptı. Ne pahasına olursa olsun, Taksim'in duvar hali- ne getirilmesi "olaysız gelişme" İse diyeceğimizyok. Aylardır çalışanların aleyhine işleyecek yasal dü- zenlemeleri büyük reformmuş gibi sunmaya çalı- şan hükümet aynı başarıyı Taksim'de de gösterme- ye çalışıyor. Taksim duvarı AKP'nin "özgürlüklerden" ne anla- dığını bir kez daha ortaya koydu. Kapatılma davasında özgürlük kavramının arka- sına sığınan AKP, Taksim'i kapatıyor... Kapatılma davasına neden olan yasaları nasıl de- ğiştiririm sorusuna yanıt bulmak için milletvekilleriy- le toplantı üstüne toplantı yapan Erdoğan, Taksim'i kapatmak için mevcut yasaları sonuna kadar zor- luyor! ^ Bu çelişkiler şunun işareti: ıdışın... ankcumc cumhuriyet.com.tr MEYDAN EMEKÇİYE KAPATILDI Taksim işgal altmdaydı MİYASE İLKNUR Bu yıl 1 Mayıs'ta gazeteci olarak değil amele olarak Taksim'e yürümek istcdik. Ancak Tak- sim işgal altındaydı. Güvenlik güçleri Tak- sim'i işgal etmişti. Bu manzarayı görcn bir yabancı, bugün işçilerin değil polislerin bay- ramı var ve onlar cylem için Taksim'e çıkmış- lar sanır. Taksim Meydanı'na çıkan her cadde vc sokak da altı ayn barikatla kesilmişti. Tek barikat olsa ne yazar. Eski yıllardaki gibi cop ve dayağı göze alarak barikatı aşmak hayal bile edilemez. Kitlesel ve kararlı bir şekilde yüklendiğinizde cop ve dayağa karşın barikatı aşabilirsiniz. Ama teknolojiye karşı dirennıek güç. Gaz bombaları insana dengesini kaybet- tiriyor. Gözü kapalı nereyc gittiğinizi bilemi- yorsunuz. Herkesin elinde bir parça limon, gaza karşı ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Sa- bah önce Istiklal Caddesi'nden Taksim'e doğ- ru yürüyüşe geçen TKP'lilerin arasuıa katıl- dık. Fransız Kültür Merkezi önüne kadar gel- meyi başardık. Meydan'a 100 metrc kala ön- ce kırmızı ve san boyalar sıkıldı üzerimize. Ardından da gaz bombaları atıldı. Gaz nede- niyle onlarca insan yerlerde kıvrann"ken, pan- zerler eşiğinde binlerce polis, üzerimize sal- dırdı. Ara sokaklara doğru kaçışmaya başla- dık. Mis Sokak'ta müdavimi olduğumuz kah- venin içine sığındık. Sokakta sesler kesilince yeniden Istiklal'e çıktık. Istiklal Caddesi ve ara sokaklar savaş meydanına dönmüştü. Yer- de yatanlara bile polisler tekme, cop ve kalas- larla girişiyordu. Taksim Ukyardım Hastane- si'nden yana gelen üç avukatın üstüne çulla- nan polisler coplarla "Allah yarattı" deme- yip habire vuruyorlardı. Avukat kimliğini çı- karnıca dayak kesiliyor, bu kez ağız dalaşı başlıyordu. Sivil giyimli Emniyet Müdür Yar- dımcısı, şikâyetçi olan avukatlara "Git beni şikâyet et" diye meydan okuyordu. Avukat, "Ameliyatlı çocuğuma bile cop vurdunuz, sizin çocuğunuza aynı şey yapüsa ne hisse- dersiniz" deyince gencecik resmi polisin ver- diği yanıt, "Bizim çocuğumuz vatan haini ve bölücü olmaz. Vatanım sever ve bugün sokakta olmaz" oluyordu. lşte polisin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu ve karşısındaki göstericiyi hangi gözle gördüğünü bu yanıt özetliyordu. Taksim'e açılan ara sokaklarda işçilerin huruc harekâtı akşama kadar aralık- larla sürdü. Kişi başına elli polis düşünce, bu huruç harekâtlan sonuçsuz kaldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear