23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MAYIS 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Okey Avnı Kurtuldu: "Bir gazete, bir televizyon kanalı, iki kamu bankası, bir /\ Katarlı ortak; seri m tamam! Damat W okeye dönüyor." K AKP Taksim'i işçiye neden vermez? Her şeyi kendisi aldığı, Taksim'i sevmediği için! Elektronik posta: denizsom@cumhuriyeicom.tr Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 - RTE, Ortadoğu zirvesi yapacakmış... "Eşbaşkandır, ne yapsa zirvedir!" Sefil Memduh Menekşe: "El Kadı'ya paran kadar ol kefil. Başın dara düştuğünde olmazsın sefil!" Dirhem Yavuz Kırkalı: "Sipariş üzerine AKP'ye verilen desteklere şaşırmayın; çünkü tezekten terazinin b.ktan olur dirhemi!" Kırklareli Metin Al: "Kırklareli ll Tarım Müdürlüğü'nde bir odanın mescit )yapılması ile ildeki pirinç fiyatları tepe taklak edilmiştir!" AKP'NİN kapatılması istemiyle açılan davada dış müdahalelerin yoğun bir şekilde sürdüğüne dikkat çeken Bülent Esinoğlu, gündemde tutulmak istenen "muhatap" konusunu yorumluyor: "Biliyorsunuz, AKP'nin kapatılmasına karşı çıkan Atlantik ötesi ve Avrupa, 'Venedik kriterlerine uyun' dedi, 'Demokrasi elden gider' dedi. Velhasıl devleti ve ulusalcı güçleri köşeye sıkıştırmaya kalkıştı. Dış baskılar bir taraftan sürerken, konuyu içerden değerlendiren AKP yandaşları, Venedik kriterlerinin fazla işe yaramadığını hissetmiş olacaklar ki bu kez 'muhatap' konusunu tedavüle sürdüler. Dışarıdan Venedik kriterleri baskısı, içeriden de 'AKP kapatılırsa Güneydoğu halkı muhatap bulamadığı için bölünür baskısı'nın sürdürüleceği anlaşılmaktadır. Her iki savın da Batı kaynaklı Muhatap olduğu bellidir. Güneydoğu'dan AKP'ye verilen destekte Mesut Barzani'nin uzantısı olduğu biliniyor. Barzani bu desteği, Irak'ın kuzeyindeki kukla devletin kurulması sürecinde Türkiye'nin desteğini almak için vermektedir. Şimdilik hesap al gülüm, ver gülümdtir. Irak'ın kuzeyinde kukla devletin ilanından sonra hesaplar değişecek olsa da olgu budur. Olay yalnızca bu kadar mıdır? Hayır. Güneydoğu'da feodal yapılanma henüz kırılamamıştır. Ağalık düzeninin ideolojisi dindir. Ağaların kendi çocukları Amerika'larda, Brüksel'lerde eğitim görürken, yöre halkı eğitimden yeterince ağalık düzenı sebebi ile yararlanamamaktadır. Topraksız köylü ağalık düzeninden kurtulamamıştır. Şimdi sistemi yerli yerine oturtalım. Islami motifler, sinsi federasyon vaatleri ve bütün aktörlerin arkasındaki emperyalizm. Barzani organizasyonu olmazsa AKP yöreden oy alamaz. Oysa yöre halkının muhatabı Türkiye Curnhuriyeti'dir. Partiler gelip geçici organizasyonlardır. Biri gider öteki gelir. Devlet daim güçtür. DTP meselesi ise bundan ayrıdır. DTP'nin kapatılması durumunda başka bir parti kurulur. O parti de üniter yapıyı parçalamak ister ise o da kapatılır. Yani Amerika için önemli olan DTP değil, Barzani'dir. Kukla devletin kurulmasıdır. AKP'nin uzmanları gene Amerikancı çözümlere bel bağladılar. Kökü dışarıda çözümlerden medet umuyorlar. Yerli imiş gibi görünen 'muhatap' formülü yerli değildir." SESSİZ SEDASTZ (!) Kapatılırsa büyük kıyamet kopar KAPATILIRSA kıyamet mi kopar sorusuna Haşim Can Sözer, hiç duraksamadan "Evet kopar, hem de büyüğünden" yanıtını veriyor: "Kıyamet kopar çünkü BOP strateji değiştirmek zorunda kalır. AB, içine almayacağını açıkça ilan ettiği bir ülkeye her istediğini yaptıramaz. Küresel sermaye ülkenin kaynaklarını keyfine göre yönlendiremez. Barzani, Talabani, Katar Emiri ve Arap Kralı makbul adamlar gibi ortalıkta dolaşamaz. Ermenistan'da devlet töreniyle bayrak çiğnenemez. Israil enerji yollarını gözden geçirmek zorunda kalır. Mehmet Ali Talat yalnızlaşır. Türki cumhuriyetlerin bağımsızlık yolunda kendilerine güveni artar. Afganistan ve Pakistan'dan başlayarak devletler tek kutuplu dünyada kendilerine yeni bir çıkış yolu aramaya başlar. Bu öyle kimilerinin söylediği, sandığı gibi hukuki, siyasal ya da demokratik bir sorun değil, doğrudan tüm insanlığın kaderini etkileyecek küresel ve evrensel bir sorunmuş. Küresel sermayenin, emperyalizmin geleceğiyle ilgilı bir sorunmuş. Kıyamet kopar diyenlerin tümünün mesleki başarıları ve maddı durumları arasındaki tutarsızhk dıkkate alındığında sorunun küresel olduğu daha iyi anlaşılır. Zaten bu kadar geri ve zavallı beyinlerle bu kadar parayı olsa olsa küresel sermayenin özgürlük ve demokrasi kılığına bürünmüş ajanları kazanır." 4 Zenne' Eksikti MERİÇ VELtDEDEOĞLU Nisan ayının ilk haftasında, "Küresel Bir Ortaoyunu" baş- lıklı yazıda "Pişekâr" olarak Bush'tan, "Kavuklu" olarak da Erdoğan'dan; AB "Komi- seri" Olli Rehn, Joost La- gendijk'ten ise "arka oyun- cular" olarak söz edilmişti. Ama ortaoyununun önem- li bir oyuncusu "zenne")/e (kadın) yer verilmemişti. Oysa "zenne" oyuna ayrı bir boyut katar. Başlangıçta ve uzun süre kadın kılığına gir- miş erkekler oynarmış bu ro- lü. Yakın dönemlerde ise doğrudan kadınlar üstlen- miştir. Küresel bir ortaoyunundan söz edildiğinde "Pişekâr" Bush olunca, "Başzenne" de Laura Bush olmalı. Üstelik kendisi bu konuda oldukça deneyimlidir. Anımsayacaksınız, Bayan Bush "zenne" giysisine bü- rünüp Suudi kadınların ko- nuğu oldu. Yalnız "peçe" takmadı. Bizim "zenan"a (ka- dınlar) benzedi. "llımlı Is- lam"\u "zenne"s\ oldu. "Zenne"lerimize gelince; Emine, Münevver, Zeynep, Gönül gibi ünlülerinden söz edebiliriz. Ama "kavuklu" Er- doğan olunca, Laura Bush gi- bi bizim "başzenne" de Emi- ne Hanım olmalı. Biliyorsunuz Erdoğan çifti- nin son gezisi Katar Emirli- ği'neydi. "Damaf'a paralı or- tak arama dışında, incele- melerde de bulunmuşlar. Öy- le yazılıp çiziliyor. Bunlardan birinde çekilmiş resim hayli ilginçti. Resmin sağında "tesettürsüz" yani çağdaş giysiler içinde Erdo- ğan ve beraberindekiler, so- lunda ise "teseüürlü" Emir ile Emine Hanım. Her iki "teseffür/ü"nün de yalnızca yüzlerinin bir bölümü ve elleri açıktı; tıpatıp aynı. Uyumlu bir kadın ve erkek "tesettür" örneği. Tam bir "belge"... Onlar Katar'da dolanırken, Katar'ın öte komşusu Ye- men'de sekiz yaşındaki evli bir kız çocuğunun, yargıya başvurup "dul" kalması dün- ya gündemindeydi. Ne ki az sonra biz olduk. Bir "tesettür" defilesi ve bu giysi gösterisini gerçekleşti- renin "üç eşli" olmasıyla dün- ya gündeminde yer aldık. Bu kişi, "çokeşliliğin Allah'ın em- riolduğunu, bunun Kuran'da yer aldığını" söyleyip kendi- ni savundu. Ardından, dinci gazete "Va- kit"\n yazarı 78'lik Hüseyin Üzmez, 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tacizden tutuklandı. Kısa bir süre önce kendinden 50 yaş küçük biriyle evlenmiş olan Hüseyin Üzmez'in aile- sinden biri, "Peygamber Efen- dimiz de Ayşe Anamızla 9 ya- şında evlenmişti!" diyerek açık- lama yaptı. Ayşe'nin yaşını da biraz büyütüp yediden dokuza çı- karan bu açıklama, yalnızca 50 yaş farkının değil, 14 ya- şın da "hayli" uygun bir yaş olduğunun savunmasıdır. Görüldüğü gibi savunmalar ortak: Allah'ın emri, Kuran ayeti, peygamber örneği, ya- ni "sünnet". Ülkede özgürlükçü de- mokrasi varsa, din özgürlüğü varsa, "dinsel inanç" da böy- leyse ne yapılabilir ki? AB'nin yana yakıla istediği de bu değil mi? Oturup kal- kıp "Din özgürlüğünü kısıtla- mayın" demiyorlar mı? "Di- niniz kız çocuklannın yedi ya- şında evlenmesine izin veri- yorsa, peygamberiniz buna örnekse yapacak bir şey yok!" demeye getirmiyorlar mı? Ne var ki, bunların her biri üzerinde düşünüldüğünde, örneğin dört kadınla evliliğe izin verilmesi gündeme geti- rildiğinde "yanıt" isteyen, ön- lenemeyen kimi sorular orta- ya dökülüyor. Bilimsel kaynakların bildir- diğine göre, dünyanın, yani her ülkenin kadın-erkek nü- fusu, üç aşağı beş yukarı yarı yarıya. Yarısı kadın, ya- rısı erkek. Dört kadın eş alabilmesi için, kadın sayısının o oranda çok olması gerekmez mi? Bir zamanlar, çok sorulan bir soruydu bu. Kadın-erkek nüfusunun eşitliği, Islamın doğuş dö- neminde bilinseydi, o insan- lar bu soruyu sormaktan çe- kinmezlerdi. Çünkü onlar peygambere "Nlçin ondan bize bir ayet gelmiyor" (Bakara 118) diye sormaktan çekinmemişler- dir. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraci@mynet.com IIAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA Btu;tN hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k urgenc@yahoo.com W, A. MOZART; 5. Keman Konçertosu Anton BRUCKNER: 6. Senfoni Olo Ruclrçcr 2Mayw Cunu 19.30 (Şef-SoUatj AKM WWWİd*>.g0V.tt info@icl»o.gov.tT 3 Mayıs Cumartesi 11.00 DenizBank$ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 2 Mayın www.mumtaz-arikan.com MUSSOl/A// KUPASt İ93&'OE BUGÜM, ROMA'OA YAMLAN ULUSLAR- ARASI BlNİCİLİk: YAR'ÇMALARZ/V/ TÜRK EKİSf KA2ANDI. KOMKU&HİPİKLER rçiN, ZAMAA/IAJ FA- ÇfST İ7ALYAN DİkJATĞEÜ KAUSSOÜNİ ALT/M &ÎR KUPA KOYMUfTU. YÜZ&AŞI CEYATKUIA, YÜZSAÇI C£VAT GÜR/CAfJ, YÛ2SAŞI EYÛP ÖNCÜ VE TEĞMEN SAİM POLATKAN'MN OLUŞAAJ EICİ&İMİ2, YARIÇMALARA, "GÛÇUJ" "YILOtz* "ÜNAL" V£ "ÇAfeAL" AC>tJ ATIAR(YIA AS477LM/ŞT/. TÜRK E*:İ8/UtN B/fîİNCİ OLDUĞU KOMKUR - HİPİKLBROE, BİR PU4N £K£ÎKJ-E ALMANYA İfdNCİ, IRIANPA ÛÇJJNCÜ, İTALYA DÖRPÜA1- CXİ, G.OMANYA BEŞİNCt OLMUŞTU. BİNİCJLİK- TEKI BU &AÇAR/, YURTTA SÛYÜK. YANfC/LAR UYAMO/RACAK, GÛAJLERC£ C GÖRÜŞ PATMA ESİN Çocuklara Uzanan Kötii Ellen Son günlerde "Çocuklar için bayramı olan tek ül- keyiz" diye övündüğümüz 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlandı. Bu bayram kapsamında çocuklar etkinlik- ler sergilediler, kısa süreliğine de olsa, önemli ku- rumların koltuklarına oturdular, düşüncelerini, dilek- lerini, önerilerini dile getirip, onurlandırıldılar. Fakat bayram öncesinde bu bayramla bağdaş- mayan olaylar yaşandı. Örneğin, Bolu'da Gençlik Spor ll Müdürlüğü'ne ait spor salonunda içlerinde ilköğ- retim çağında çocukların da bulunduğu topluluğa iz- lettirilen sinevizyon gösterisinde bir kız çocuğunun babası tarafından diri diri gömülerek öldürüldüğü gös- terilmiş; dini terbiye gerekçesi ile! Aynı şekilde Ga- ziantep Hasan Âli Yücel Lisesi'nde Din Kültürü ve Ah- lak Bilgisi dersinde öğretmen, öğrencilerine VCD sey- rettirmiş. Konusu, bir rüya mizanseni içinde babasının "namaz kıl" uyarısına uymayan bir çocuğun başına gelebilecekler! Nasıl öldüğü, nasıl gömüldüğü, ce- henneme nasıl götürüldüğü, nasıl şeytanın esiri ol- duğu, cehennemde başına gelenler vb.. Tabii bütün bu aşamalar, korku sahneleri ile bezenerek. Çocuklara bu dehşet ve korku sahnelerini izlettir- mek için hem teknoîoji hem de devletin resmi ku- rumları ve okullar kullanılıyor; ama çağdaş eğitim ve öğretimde korkutmanın yeri olmadığı unutuluyor! Pe- dagogların ve çağdaş eğitimcilerin sık sık vurgula- dıkları gibi çağdaş eğitimde böyle yöntemlerin yeri olmadığı gibi, çocukların ruh sağlığı açısından da çok zararlıdır ve derin ruhsal yaralar açar. Çünkü çocuk dünyası korkutucu olaylara karşı daha duyarlıdır. Ay- rıca gördüğü sahnelerin doğruluğunu veya yanlışiı- ğını sınama olanağı olmadığından açılan yaralar ka- lıcı da olabilir.. Korku, yaşamında ayrılmaz bir par- ça olarak kalır. Bunun sonucu ruh sağlığı bozuk genç- ler ve erişkinler ordusudur! Çocuklarımız bu kötü ni- yetli kişilerden korunmalı! ••• Ikinci örneğin Hasan Âli Yücel'in adını taşıyan bir lisede meydana gelmiş olması işin bir diğer acı ya- nıdır. Çünkü bütün ömrünü eğitime, eğitimin çağ- daşlaşmasına, yeni eğitim kurumlarının açılmasına, bu kurumların geliştirilmesine, sanatın gelişmesine, dünya edebiyatı klasiklerinin ülkeye kazandırılması- na adamış bir kişi Hasan Âli Yücel!.. Lise çağlarındaki gençler için ölüm olgusu ve son- rası doğal olarak gizemli bir konudur. Hemen her ki- şi o yaşlarda bu konuya kafa yormuş, irdelemeye ça- lışmıştır. Yaşı ilerledikçe ölüm olgusuyla sık sık kar- şılaştıkça doğal ve yaşamın bir evresi olduğunu ka- bul eder. Fakat henüz bu sonuca varmamışken, bir- takım soyut kavramlar ve bu kavramlaradayalı kor- ku içerikli sahnelerle somutlaştırılmaya çalışılması, gençleri akılcılıktan uzaklaştırıp, boş inançlara yö- neltir. Çünkü inanılmaya en elverişli şeyler bilinme- yenler ve kanıtlanamayanlardır. Öbür dünya gibi, ce- hennem gibi, şeytan gibi soyut kavramların kanıt- lanması olanaksız olduğundan genç beyinlerin bun- lara inanması ve gördüğü gerçek dışı görüntüler kar- şısında gerçek yaşamdan uzaklaşıp, bunalıma gir- mesi kaçınılmazdır. Bütün bunların çocukları ve gençleri kandırmak, akılcılıktan uzaklaştırmak için tezgâhlandığı, 23 Ni- san Bayramı sonrası medyaya yansıyan bazı olay- larla somut bir şekilde ortaya çıktı. Çünkü çocukla- ra ve gençlere korku dolu sahneler izleterek onları di- ne bağlamaya çalışan bazı sözde dindar kişilerin özel yaşamlanndaki çirkinlikler ve dinle bağdaşmayan dav- ranışlan gazetelerde sergilendi. örneğin, dinci yayın organlarından Anadolu'da Va- kit gazetesi yazarı 78 yaşındaki Hüseyin Üzmez işe aldığı bir ailenin 14 yaşındaki kızına tecavüz etmiş. Aynı şekilde dindarlığını "Tekbir Giyim" adı ile te- settür kıyafetleri firması kurmak ve tesettür kıyafet- leri için defile düzenlemesi ile de kanıtlayan Musta- fa Karaduman üç eşli olduğunu, üç eşinden de ço- cukları olduğunu övünerek açıkladı. Üstelik yasala- ra saygılı erkeklere hakaret ederek!.. Dahası da var: Ülkesinde uygulanan Medeni Yasa'yı değil, Pey- gamber yasasını tanıdığını ve uyguladığını da vur- guladı! Ülkemin savcıları bu açıklamalar karşısında ne yaparlar, bilemem. Ama gençlerimiz böyle kişi- lerden ve uygulamalardan mutlaka uzak tutulmalı! BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Levrek balı- ğının küçiiğü. 2/ Gccc yapılan si- nema ya da tı- yatrogösterisi... "Deniz ufkunda bu — scsleri nerden gclıyor/ Barbaros bclkı donanmayla sc- ferden geliyor" (YahyaKcmal). 3/ İçinde maden crgıti- len kap... Bir renk. 4/ Doğu Anadolu'da bir ırmak... Çocuğun eği- tim ve öğretimiyle ilgi- li erkek bakıcı. 5/ Yap- macıklı davranış... Bı- çak bileıneye yarayan, çubuk biçiminde çelik araç. 6/ II. Dünya Sa- vaşı'nın önemli çarpış- malarına sahııe olan bir Japon adası. II Dende si- nirler boyunca ağnlı fıskelerin dökülmesiyle beliren bir hastalık... Sanayi. 8/ Tekerlek biçiminde bir peynir... Bir nota. 9/ Japon lirik dramı... Çalı çırpı- dan yapılmış kulübe. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz'in kıyı şeridinde yaşayan bir balık. 2/ "Seni diişündükce / Atlara — veriyorum" (tlhan Berk)... 18. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkan birde- korasyon üslııbu. 3/ "Acıçaça" da denilen bir balık. 4/ Yunan mitolojisinde aşk tannsı... Kütahya'nın Si- mav ilçesinde bir kaplıca. 5/ Açık seçik olan... Fas'ın plaka imi... "Ben havada uçar idim / — ile tuttun beni" (Türkü). 6/ Başa örtülen bir cins şal. 7/ Köpck... "Eserler, yapıtlar" anlamında eski sözcük. 8/ Avustralya'da yaşayan ve "kcseli ayı" da deni- len hayvan... Fayda, kâr. 9/ Her tür cinsellikten annmış aşk için kullanılan sözcük.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear