25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2008 SALI 6 HABERLER AKP’lilerin ‘tehditleri’ yargı sürecini baskı altına almaya yönelik girişimler olarak değerlendirildi SALI ORHAN BURSALI ‘Hukukadınayüzkarası’ İLHAN TAŞCI ‘Cehennemlik Hayvanlar’ Ülkenin en sorumlu koltuğunda oturan lider, AKP’yi dinci parti olarak gösterenler aklını peynir ekmekle yemiş, derken ve savcıya yüklenirken bile, Kuran’daki Araf Suresi’yle sesleniyor: “Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler...” Ama bu sözlerin devamını ve başını ise okumuyor: Sonu: “İşte onlar hayvan gibidirler, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafil onlardır.” Başı ise: “Andolsun, biz ve cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışız.” Kendilerinden önce kapatılan ve kapatma davası açılan partileri savunan tek cümlesi anımsanmayan Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı ve/veya AKP’ye karşı olanları bir anlamda Tanrı’nın yarattığı cehennemlikler listesine koyuyor ve hepsini insan dışı olarak kategorileştiriyor! Bir liderin, hiç olmazsa böyle bir zamanda büyük sorumluluk duygusuyla hareket etmesini beklemek, ülkemizde mümkün olamaz mı? ??? Karşımızda, ülkeyi önce batağa, sonra da 27 Mayıs 1960 koşullarına sürükleyen Menderes Kopyası bir siyasetçi var! Bence, Erdoğan Araf Suresi’ni bir de kendisi, kendi partisi ve iktidarı için düşünebilse, Tanrısına ve kelamına daha iyi hizmet edebilir! Ve bu sureden feyz alarak fikri ve kalbi olarak üst mertebelere yükselebilir ve tarihin tekrar etmediğini gösterebilir! Bunun için, ileri sürdüğü yüzde 47’lik millet oyununun karşısında, yine milletin diğer büyük parçanın yüzde 53’lük oyu olduğunu görmesi gerekir! (Araf Suresi, yetiş!) Erdoğan bir de olayın bu yönüne bakabilse... Batman’da dile getirdiği “Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler...” kelamının belki de daha çok kendileri gibiler için söylenmiş olabileceğine ilişkin, hiç olmazsa içlerinde minik bir şüphe doğabilir! Kulaklarını tıkamaz, duyar: “Yahu şu yüzde 53’ün bana, bize karşı duyduğu korkunun, kaygının bir temeli var mı, olabilir mi, acaba neden” diye bir soru sorabilir. Gözlerini yummaz, görür: Artık yıllardır elle tutulur bir hale gelmiş, cisimleşmiş bu büyük endişenin farkına varır! ??? Peki, bu gerçeği görmüyor mu sizce? Yooo hayır, kendisi görmüyorsa bile, çevresindeki şakşakçıları arasında en azından bir aklı başında insan vardır ve kendisine “Ötkekiler”in bakışını ve duygularını aktarıyordur! Ama Erdoğan’ın bütün bu insanları parti ve çevresinden uzaklaştırdığı da bir gerçek! Erdoğan’ın politikasını artık biliyoruz: Ger gerebildiğin kadar! İnceldiği yerden kopsun! Artık kesinlikle inanılmaya başlandı: Erdoğan, Cumhuriyetin dönemi ve kumaşıyla zerre kadar ilgisi olmayan, Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana kazanılmış her şeyi reddeden ve her şeyi yıkmaya yeminli; Osmanlı’dan bugüne inşa ettiği yeni ve kestirme bir köprü üzerinden kendi gerçeğine, kendi İslami Cumhuriyetine yürüyen bir siyasal İslamcı! Erdoğan, bir politikacıdan ziyade, bir savaşçı! Büyük bir inanç savaşçısı! İktidar savaşçısı! Karşısındaki bütün rakiplerini yok etmeye programlanmış... Bütün rakiplerinin de “taraftarlarını” (yani halkın geri kalanını) kendisileştirmeye yeminli... Büyük Yok edici! Holivud filmlerine layık! ??? Ne yazık ki, onun bu politikasına hem dinci yazarlardan hem de eski solcu bozuntularından ve akademisyen unvanlılardan oluşan, gerilimci, Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemeye yemin etmiş bir grup var! Bunlardan, akademik kılıklı, sözüm ona durum analizi adı altında, Cumhuriyet Savcısı’nın iddianamesini “Ergenekon çıkışı” diye nitelendirerek iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor! Diğeri, bir yazar kılıklı, ülkenin korkunç bir tezgâhla karşı karşıya olduğu vahyinde bulunuyor. Savcının iddianamesini darbe tezgâhı olarak nitelendirecek kadar, karşı tarafı “er meydanı”na çağıran, sanki tam bir kışkırtıcı ajan görevinde! İç gerilimi tırmandırmak bu ülkeye demokrasi mi getirir? Erdoğan bu ülkeye demokrasi mi getirecek? Böyle bir kışkırtıcılığın sonucu olacak bir meydan savaşından, demokrasi mi çıkarmış! Aklınızı seveyim! OSMAN PAKSÜT: ‘10 günde ilk incelemeyi yaparız’ ? Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, iddianamenin kabulüyle ilgili ilk incelemenin en kısa zamanda yapılacağını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, AKP’nin kapatılması istemiyle açılan davada, iddianamenin kabulüyle ilgili ilk incelemenin en kısa zamanda yapılacağını ve bu sürenin 10 günü geçmeyeceğini söyledi. Paksüt, Anayasa Mahkemesi önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, mahkemenin gündemindeki konularla ilgili basının hassasiyetlerini ve kamuoyunun merakını anlayışla karşıladıklarını söyledi. Paksüt, “Ancak mahkeme heyeti olarak bütün basın mensuplarından bir ricamız var; Başkan Haşim Kılıç adına da bunları söylüyorum. Mahkememizin önünde sürekli olarak her saat başı yeni ve önemli bir haber çıkacak gibi bir beklenti içinde olmayınız” dedi. Basının sürekli bilgilendirme görevi bulunduğunu, kendilerinin de buna yardımcı olmak istediklerini ifade eden Paksüt, “Şu anda, daha cuma akşamı itibarıyla açılmış olan davanın süreci henüz işlemeye başlamıştır” diye konuştu. Gelişme olduğunda kamuoyunu bilgilendireceklerini söyleyen Paksüt, görüşmelerin süreci hakkında gerekli açıklamaları yapacaklarını kaydetti. Paksüt, “Bu bakımdan hem sizler hem de sayın kamuoyumuz lütfen sansasyonel beklentiler içinde olmasın” dedi. İddianamenin üyelere dağıtıldığını bildiren Paksüt, şöyle konuştu: “Zaten içeriği hakkında tüm kamuoyu Osman Paksüt. kadar üyelerimiz de bilgi sahibi olmuştur. Şimdi resmi şekilde incelemeye başlamışlardır. Raportör görevlendirilmektedir. En kısa zamanda raporunu hazırlayacaktır. Bu süre zaten ilk inceleme süresi olması itibarıyla 10 günü geçmeyecektir. Daha da erken olabilir. En kısa zamanda yapılacaktır. Rapor hazırlandıktan sonra gündeme alınır. Bu konudaki zaman süresi günlerle ifade edilebilir. Yani haftalar sürecek bir mesele değildir. İddianamenin kabulüyle ilgili ilk inceleme en kısa zamanda yapılacak.” Bir gazetecinin, “Bu iddianamenin hukuki anlamda reddedilebileceği tartışılıyor” demesi üzerine Paksüt, heyet bu konuları görüşmeden herhangi bir açıklama yapamayacağını söyledi. “İddianame, üyelere dağıtılmadan davalı partiye sızdırıldığı yönünde iddialar var, bu konuda araştırma yapılıyor mu” sorusuna Paksüt, “Biz bunu tahkik etme durumunda bir kurum değiliz. Böyle bir imkânımız da yok. Tabii ki iddianameyi, ilk muhatabı olan yargı organının incelemesi esastır. Onun öncesine takaddüm eden açıklamalar ve yayımlanmış olan metinler bize göre resmiyet taşımaz” karşılığını verdi. ANKARA Yargıtay Başsavcılığı’nın iddianamesinde siyasi yasak istenen Başbakan Tayyip Erdoğan ile eski TBMM Başkanı Bülent Arınç başta olmak üzere AKP’lilerin başsavcı ve davaya yönelik “tehditleri” yargı sürecini baskı altına almaya yönelik girişimler olarak değerlendirildi. Prof. Dr. Ülkü Azrak, açıklamaları hukuk adına “yüz karası” olarak nitelendirirken “Yargı bağımsızlığına darbe niteliği taşıyacak hareketler.. açıklamalar başlı başına kapatma nedeni” dedi. Prof. Dr. Necmi Yüzba ? AKP’nin açıklamalarını değerlendiren Prof. Dr. Ülkü Azrak, “Yargı bağımsızlığına darbe niteliği taşıyacak hareketler.. açıklamalar başlı başına kapatma nedeni” dedi. şıoğlu, iddianamenin mahkemeye ulaşmasıyla sürecin başladığını anımsatırken “İlk günlerin heyecanlı, öfkeli söylemlerini duyuyoruz. Bunların bu şekilde sürüp gitmesine Anayasanın 138. maddesi ve ceza yasaları cevaz vermez. Birkaç gündür yapılan doğru değil ama dava açılmasının üzerine fevri kabul edilebilir.Ancak süreçte bunun sürgitine izin verilmez, anayasaya aykırılık oluşturur” dedi. Konuya soğukkanlı yaklaşılması gerektiğine işaret eden Yüzbaşıoğlu, “Yargı ne diyecek onu beklemek gerekir. Her davada kişilerin, kurumların sorumluluğu vardır. Davanın büyüğü küçüğü olmaz bu da aynı. Hukuk böylesi bir ayrım yapmaz. Mahkeme kararının sonucunu da saygıyla karşılamamız lazım. Her kurum kendi görevini yapıyor. Dava bittikten sonra eleştirilir. Bunlar da siyasi ve sosyolojik temenni olabilir. Hukuk devletiysek buna uymak zorundayız” değerlendirmesini yaptı. Prof. Dr. Ülkü Azrak, olayları hukuk adına “yüz karası” olarak nitelendirirken “Suça varacak derecede ileri giden, yargıya, yargı bağımsızlığına darbe niteliği taşıyacak hareketler görünüyor. Bu değerlendirmeler dava açılmış olan siyasi iktidar partisi tarafından yapılıyorsa çok daha ağır bir suç. Başlı başına bunlar bile bir kapatma sebebi olur” dedi. Yargı bağımsızlığına darbe vurulduğu na işaret eden Azrak, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bir siyasi partiye karşı yargı yolu açılmış. Yargılanacak olan siyasi parti yargı yolunu kapatmaya çalışıyor. Dünyanın neresinde görülmüştür böyle bir şey. Anayasayı değiştirmeye çalışıyorlar. O anayasa değiştirmenin amacı yargılanmalarını ortadan kaldırmak. Böyle bir anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi gerekir. Bu anayasa değişikliği 34 yıl önce yapılsaydı bu kadar vahim bir tablo ortaya çıkmazdı. Bu bir kavga, çok açık bir kavga.” GÜVEN DİNÇER ‘Kimsenin suç işleme imtiyazı yok’ ? Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Dinçer, ‘Belli güce sahip partiler, Türkiye’nin temeliyle oynamayı kendilerine hak olarak görüyorlar’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, yargının milli egemenliği temsil eden organlardan biri olduğunun unutulmaması gerektiğini belirterek “Belli güce sahip partiler, Türkiye’nin temeliyle oynamayı kendilerine hak olarak görüyorlar. Oysa, kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur ve yargı bunun için vardır” dedi. Anayasayla milli egemenliği temsil eden organlardan biri olan yargının, hiçbir organın denetiminde olmadığını ifade eden Dinçer, “Cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı gelişmeler, onun temel direklerinden biri olan laiklik konusundaki ihlaller ve anayasal düzene karşı olan tehditler nereden gelirse gelsin buna karşı bazı yaptırımlar gerekir. Bu, demokrasinin kendi kendisini koruyabilmesinin gereğidir. Yargısal denetim bu açıdan yaşamsaldır” diye konuştu. Güven Dinçer, iktidarın her alanda “milli irade”yi ileri sürerek kendisini serbest sandığına da değinerek şunları söyledi: “Örneğin yolsuzluklar... Meclis’teki ve bürokrasideki koruma mekanizmaları iktidarın tüm olumsuzluklarını örtüyor. İktidarın bir tek anayasaya saygılı olma konusunda yükümlülüğü kontrol altında. O kontrol de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Anayasa Mahkemesi tarafından sağlanıyor. Siyasal iktidar, işte bundan şikâyetçi. Bizde halktan oy alan belli güce sahip partiler, Türkiye’nin temeliyle oynamayı kendilerine hak olarak görmektedirler. Buna bir yerde dur denmesi gerekir. Oysa, kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur ve yargı bunun için vardır.” Kapatma davasıyla başlamış yargı sürecinin birtakım yasal değişikliklerle durdurulması veya etkisizleştirilmesi isteklerinin yalnız ahlakdışı değil, aynı zamanda hukuk dışı olduğuna da vurgu yapan Dinçer şu görüşlere yer verdi: “Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır. İşte bu yüzden de anayasada gösterilen denetim mekanizmalarına tabidirler. Partilerin siyasal faaliyetlerinin denetimi ve yaptırımları anayasanın kendini koruma işlevinin bir parçasıdır. Anayasa Mahkemesi’ne açılan kapatma davası ne bir ceza ne de bir hukuk davasıdır. Özel bir denetim ve anayasal yaptırım yoludur. Bu yolun kaldırılması veya etkisizleştirilmesi, anayasanın Cumhuriyetin temel yapısıyla ilgili ilk üç maddesinde yazılı ilkeleri koruyucusuz bırakacaktır. Bu da açıkça anayasanın değiştirilemez nitelikte olan 1, 2 ve 3. maddelerine aykırılık oluşturur.” Kırıkkale’de işten çıkarılan belediye işçileri, Cumhuriyet Meydanı’na çadır kurarak, başlattıkları imza kampanyası ile vatandaşlardan destek istedi. Valilikten aldıkları izinle Cumhuriyet Meydanı’na kurdukları çadırın üzerine “Belediyeden Çıkartılan İşçilere Destek” yazısı asan 12 işçi, şubat ayında haksız yere işten çıkarıldıklarını bildirdi. İşten çıkarıldıkları gün Kırıkkale Belediyesi önünde kendilerini zincire bağlayarak eylem yaptıklarını ve kendilerine bazı siyasi parti yöneticileri ile sivil toplum örgütlerinin de destek verdiğini kaydeden işçiler, düzenledikleri bu kampanya ile işe iadeleri için verdikleri mücadelede, halkın desteğini arkalarına almak istedikleri söylediler. (Fotoğraf: AA) İşlerine dönmek istiyorlar ‘Endişe duyuyoruz’ Alman hükümet sözcü yardımcısı Thomas Steg, Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya’nın kapatma davasını “anlaşılmaz” bulduğunu açıkladı Haber Merkezi Alman hükümeti, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’ye yönelik kapatma davasını “anlaşılmaz” bulduğunu ve bu kararı endişeyle karşıladığını açıkladı. Alman hükümet sözcü yardımcısı Thomas Steg, dün başkent Berlin’de yaptığı açıklamada, AKP’nin kapatılması istemiyle açılan davanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi yöneticilere de karşı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Yargıtay Başsavcısı’nın kararı, bizim açımızdan anlaşılmaz ve biz bu kararı endişeyle karşıladık.AKP açıkça demokratik bir partidir ve geçen yıl yapılan son seçimlerde oyların yüzde 47’sini alarak açık bir şekilde en güçlü parti olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Yargıtay Başsavcısı’nın kararı, Türk halkının iradesine karşı alınmış bir karar olarak değerlendirilmelidir.” Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis ise, “demokrasilerde siyasi sorunların, seçimle çözüldüğünü” belirterek “hükümet politikaları ve siyasi görüşlerin, medya ile parlamentodaki tartışmaya açık olması gerektiğini” kaydetti. Westdeutsche Allgemeine Zeitung gazetesinin “Kaygan zeminli demokrasi” başlığını taşıyan başyazısında da “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’nin yasaklanması yönündeki başvurusu, Türkiye’de içten içe ne denli büyük sorunların yaşandığını ve demokrasinin ne kadar tehlikeli bir konumda olduğunu gösteriyor” yorumu yapıldı. Gazetede, Deutsche Welle tarafından yansıtılan yorumda şöyle devam edildi: “Cumhuriyetin kurucusu Atatürk yanlısı bazı Türk elitler, seçmenlerin daha geçen yaz açık bir şekilde Erdoğan’dan yana kullandıkları tercihi hazmetmeye hazır görünmüyor.” obursali?cumhuriyet.com.tr. İBRAHİM HALICI TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ DTP’LİLERİN İSTEĞİ OLDU ‘Yüzde 47’lik oyu ne yapacaksınız?’ ENVER HAYKIR ‘Gül’ün açıklaması tam bir skandal’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) yapılan açıklamada, kapatma davasının Türkiye’deki siyasi dengeleri nasıl etkileyeceğinin şu anda kestirilemez olduğu belirtildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, dava ile ilgili olarak sıcağı sıcağına “Herkes sonuçlarını iyi düşünsün” açıklamasının tam bir skandal olarak değerlendirildiği açıklamada, “Biz de diyoruz ki, herkes AKP hükümetinin Türkiye açısından sonuçlarını iyi düşünsün!” denildi. Açıklamada, “Sonuçları ne olursa olsun, AKP’nin arkasından gözyaşı dökmeyi liberal solculara bırakıyoruz” denildi. Nevruz için yaşanan alan krizi sona erdi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da 21 Mart’ta kutlanacak Nevruz etkinlikleri için yaşanan alan krizi sona erdi. Vali Hüseyin Avni Mutlu, DTP’lilerin istediği yeni alanda kutlamalara izin verdi. DTP’liler yaklaşık bir ay önce yaptıkları Nevruz başvurusunda kutlamayı kent merkezinde Zümrütkent yakınındaki 145 bin metrekarelik alanda yapmak istediler. Ancak Vali Mutlu, kutlamaların güvenlik gerekçesiyle daha önceki yıllardaki gibi Fuar Alanı’nda yapılabileceğini söyledi. Kutlamayı yeni belirledikleri alanda yapmakta ısrar eden DTP’liler Vali Mutlu’yla görüştükten sonra yeni Nevruz alanında kutlamalara izin çıktığını bildirdi. SEYDİŞEHİR Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın AKP için açtığı kapatma davasında siyasi yasak istenen 71 kişiden bir olan Seydişehir Belediye Başkanı İbrahim Halıcı, “Biz geldik birilerinin sistemi bozuldu. Bütün sıkıntılar buradan çıkıyor. Biz milletin emanetçisiyiz, bunun en güzel göstergesi yüzde 47’dir. Bu yüzde 47’yi ne yapacaksınız?” diye konuştu. AKP Seydişehir İlçe Teşkilatı Danışma Meclisi toplantısının yapıldığı belediye düğün salonunda konuşan Halıcı, “Kimse kendini milletin üstünde görmesin. Buna cesaret edemeyeceklerdir. Allah’ın izniyle biz milletin emanetçisiyiz, bunun en güzel göstergesi yüzde 47’dir. Bu yüzde 47’yi ne yapacaksınız? Allah aşkına uzaydan yeni insanlar mı getireceksiniz. Yoksa toplum mühendisleri çıktı da yeni toplum icra etmeye mi çalıştı” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear