25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2008 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Yıpranmış ilişkilerin onarılma olasılığını irdeleyen bir sahne olayı... AYNA ADNAN BİNYAZAR Oyunculukla parlayan oyun ransız yazar Eric Emanuel Schmitt’i ilk kez 1998 yılında Kent Oyuncuları’nın sunduğu ‘Helen/Helen’ (‘Variations Enigmatiques’) ile tanımıştık. Yazar, aradan geçen on yıl içinde çeşitli oyunlarıyla tiyatromuzun gündemine geldi. Ankara Devlet Tiyatrosu, Schmitt’i oyun yazarı olarak üne kavuşturan ‘Ziyaretçi’yi, ardından da ‘Variations Enigmatiques’i ‘Gerçek Çeşitlemeleri’ başlığıyla sahneledi. Bu arada hem Ali Poyrazoğlu’nun hem de Yıldız Kenter’in sahneye çıkartmak istediği ‘Oscar ve Pembeli Meleği’ ile tanıştık. Bu metni Kenter’in küçük bir çocuğu ve yaşlı bir kadını aynı anda canlandırdığı tek kişilik bir oyun olarak izledik. Son olarak da içinde bulunduğumuz tiyatro döneminde ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’ oyunu Oyun Atölyesi’nde sahnelendi. Schmitt imzasını taşıyan başka türdeki yapıtlar da Türkçeye çevrilip yayımlanmakta... Eric Emanuel Schmitt, son yıllarda ülkemizde de ünlenen topu topu iki yeni yabancı yazardan biri. Öteki ise ‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ (İstanbul Devlet Tiyatrosu), ‘Inishmore’lu Yüzbaşı’ (Kent Oyuncuları) ve ‘Inishmaan’ın Sakatı’ (İstanbul Devlet Tiyatrosu) oyunları art arda sahnelenmiş olan Irlandalı Martin McDonagh. Aralarındaki tek ortak yan ikisinin de son derece ‘geveze’ yazarlar olması. Farklılıkları ise daha çok. McDonagh, Synge, O’Casey gibi ustaların ürünleriyle oluşan İrlanda tiyatrosu geleneğini Tarantino sinemasının şiddeti güldürücü kılankara komedi yaklaşımıyla buluşturmayı seviyor. Schmitt ise bir yandan Fransız ‘bulvar tiyatrosu’nun klişelerinden bol bol yararlanırken bir yandan da ‘satışı iyi’ olan bu popüler geleneği felsefe, din, psikoloji alanlarından getirdiği ‘derinleştirici’ boyutlarla ‘entelektüel’ kılma çabasında. Artık olgunluk dönemine girmiş olan Schmitt’in ’roman’, ‘öykü’ ya da ‘oyun’ olarak değerlendirilebilen uzun monologlar oluşturmayı (İbrahim Bey ve Kuran’ın Çiçekleri’‘Oscar’vb.), Tanrı ile konuşmayı (‘Ziyaret Uyarı! Saygınlık kazanmış devlet adamlarının bir yeri ziyareti yöre halkını sevindirir. Halk, coşkuya kapılıp havaya mermi yağdırma, gelenin ayaklarının dibinde hayvan boğazlatma gibi alışkanlıklarını geride bırakmışsa, ziyaret şenliğe dönüşür, o gün, yörenin tarihinde mutlu bir olay olarak anılır. Köy Enstitüsü’ne yazıldığım 1950’nin sonbaharında, öğrenci ağabeyler, bizi, enstitüyü bir yıl önce ziyaret eden İsmet İnönü’nün fotoğraflarıyla karşılarken nasıl kıvançlıydılar!.. ??? Adı dalavereli işlere karışmamışsa, halkımız, devlet adamını gönlünün en yüce yerine yerleştirir... Bilmediğini bildiğinden çok yapmaya kalkmıyorsa, konuşmaması gereken yerde susmayı biliyorsa eğer... Sözün namludan çıkan kurşun olduğunun, ağızdan çıktı mı bir daha geriye dönmeyeceğinin bilincinde ise eğer... Söz düzeysizliğini üslup diye yutturmuyor, alkış tutanların büyüsüne kapılmıyorsa eğer... Çalışma arkadaşlarını adamlıklarına göre değil de çıkar ilişkilerine göre seçiyor, çevresindeki insanların bir gün kendi adamlığını da ayaklar altına sereceğini aklından çıkarmıyorsa eğer... Ölçü bu olursa, yüksek mahkemelerin bunca kararından sonra, nerdeyse bu kuralların hiçbirinden haberi olmayan YÖK Başkanı’nın, Türkiye Cumhuriyeti laik yasalarının yüzüne nasıl bakacağı merak edilmez de ne yapılır!.. ??? Devlet adamı için en büyük yıkım, meydanlarda halktan umduğunu bulamamaktır. Haberi okuyup görelim bunu: “İZMİR Partisinin İzmir İl Kadın Kolları 2. Olağan Kongresi için İzmir’de bulunan Erdoğan, Narlıdere ve Göztepe’de yaşayan iki yaşlı kadını ziyaret etti. Erdoğan’ın sokaklarına geldiğini gören İzmirliler, evlerinin balkonlarına, camlarına Türk bayrakları ve ‘kalpaklı Atatürk’ posterleri astı. Bir evin balkonundan da Erdoğan’ın ‘gâvur İzmir’ sözü anımsatılarak ‘İzmirliyiz, gâvuruz, böyle mutluyuz’ yazılı bir döviz ve yanında Atatürk posteri sallandı.” Halk, bir devlet adamını böyle karşıladı mı, bilinmeli ki sessizlik bir gün ses verecektir... ??? İzmir’de gerçek simge, pencerelerde dalgalandırılan bayraktır. Kalpaklı Atatürk posterleridir. Halkın o ruhtan aldığı ulusal duyarlıktır... Yunan işgalinde kimi evlerin pencerelerinden Yunan bayraklarının dalgalandırıldığı anımsanırsa, tarihin unutmazlığı bir kez daha kanıtlanmış olacaktır. Kişi, ağzından da kaçırmış olsa, yurtsever insanların yaşadığı bir kente “Gâvur İzmir” derse, orada yaşayanların, onu sessizlik içinde büyük bir sesle karşılamalarına şaşırmamalıdır. Toplum katında sessizliğin sesi, sesten fazla yankılanır. İzmir’deki tepkinin anlamı budur! Sessiz esintilerin fırtına habercisi olduğu da hiç mi hiç unutulmamalıdır. ??? Tarihi duymazlıktan gelen yanılır. AKP hükümet olduğunda, Demirel, laiklik ve Atatürk kavramlarıyla oynamamaları konusunda onları uyarmıştı. Her fırsatta sürdürüyor uyarısını. Oysa, bugün, önce yıpratılıp sonra adı silinmek istenen iki kavramdan biri laiklikse, öbürü Atatürk’tür... Türkiye böyle böyle toplumsal patlamaların eşiğine getirildi. Biri türbana karşı olanı ruh hastası sayar, başka biri türban çıkarmakla don çıkarmayı birbirine eş tutarsa.. bu dengesiz ağızlar bir de partinin akıl kılavuzlarıysa, vay o devletin haline!.. binyazar@gmail.com F ? Oyun Atölyesi’nde sahnelenen ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’ Vahide Gördüm ve Haluk Bilginer’in ustalıklı yorumlarıyla başarıya ulaşıyor. çi’,‘Oscar’), müzik duyarlılığıyla tiyatroyu buluşturmayı (‘Variations Enigmatiques’, vb.), hareketin en aza indirgenmiş olduğu, ‘oda’ ortamında geçen iki kişilik oyunlarda bireylerin yüzeyde yansıyan duygu ve ilişkilerinin altında gizli olan gerçeği ortaya çıkarmayı (‘Gerçek Çeşitlemeleri’, ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’) sevdiğini biliyoruz. Oyunlarının Paris yapımlarının, Alain Delon ya da Jean Paul Belmondo gibi ‘emeklilik çağı’na girmiş ‘idoller’in rol almasıyla parlatılarak ‘turistik’ kılındığını, ancak beğensek de beğenmesek de, sahne için yazdığı metinlerin en önemli özelliğinin ‘oyuncu oyunu’ niteliği taşıması olduğunu da... ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’ oyununun Oyun Atölyesi tarafından seçilmesinin temel nedeni de bu olmalı. Çünkü topluluğun başoyuncusu Haluk Bilginer tam da bu tür ‘oyuncu oyunları’nın ustası... Kemal Aydoğan’ın sahne düzeniyle sunulan oyunda Vahide Gördüm ve Haluk Bilginer gibi medyada da ünlü iki sanatçının görev almasının ne anlama geldiğini kavramak için Kadıköy’deki 200 kişilik sevimli Oyun Atölyesi salonundan ötelere uzanmak gerekiyor. Ankara turnelerinde büyük salonlarda oynanan oyun ‘kapalı gişe’ gidiyor. Seyircilerin oyun boyunca ‘medyatik’ sanatçılarla bir arada olma heyecanı içinde sahnede her söylenene kıkırdayarak tepki vermesiyle, dahası sanatçıları ‘tribünlere oynama’ya kışkırtmasıyla, ilgi odağının yapıttan çok, sanatçıların kendileri olduğunu görmek daha da kolaylaşıyor. Schmitt’in oyun yazarlığını pek de çekici bulmadığımı anlamışsınızdır. Ancak ‘Gerçek Çeşitlemeleri’nde olduğu gibi bu oyunda da de ğerlendirdiği, ‘dramatik durum’u ‘tuzaklı’ bir yaklaşımla açımlayıp ‘sürprizli’ dönüşümlerle karmaşıklaştırdıktan sonra ‘düze çıkarma’ hünerine diyecek yok. Bu yöntemle, birliktelikleri yıllar içinde eskimiş ve yıpranmış olan entelektüel bir çiftin yaşadığı ‘hesaplaşma süreci’, gerçeklerin gizlenmesi, sonra da aşama aşama ortaya çıkması yoluyla oluşan bir çeşit ‘polisiye’ kurgu anlayışı içinde, baştan sona ‘söyleşim’e dayalı bir dramatik olaya dönüştürülebilmiş. Oyunun kurgusu, ‘iki karakterin de birbirine rol yaptığı’, ancak bu gerçeği yalnızca oyuncuların bildiği bir ‘sahne anlatımı’ gerektiriyor. Böylece bir karakter öteki karakter karşısında oyun oynarken seyirci de iki oyuncunun birden tuzağına düşmüş oluyor. Bir kaza sonucunda belleğini yitirmiş olduğunu sandığımız eşini hastaneden çıkartıp eve getiren kadın karakteri oynayan Vahide Gördüm, seyircinin henüz kavramadığı ve öteki karakterin de ‘belleğinden çıkmış olduğu’ düşünülen gerçekleri ‘örtme/farklı biçimde gösterme’ yolunda sergilediği oyunculuğa ölçülü bir duyarlılık yüklüyor. Alçak sesle dile getirilen bu duyarlılık, yitirdiği ‘belleğini bir aşamada geri kazanmış olduğu’ anlaşılan erkek karakterin eşi karşısında oynadığı oyun gereği sergilediği, serinkanlı tutumu yansıtan Haluk Bilginer’in ‘inceayar’ yorumuyla örtüşüyor. ‘Yalan’lar abartmaya sığınılmadan söylenmiş olduğu için, ‘gerçek’le yüzleşme aşaması da dinginlik içinde kotarılıyor. İki oyuncu da enstrümanlarını ustaca kullanıyorlar. Yine de ‘keşke Kadıköy’deki salonda izleyebilseydim oyunu’ diye düşünmeden edemiyorum. 200 kişilik bir salonun seyircisine seslenme ölçütlerine göre ve daha küçük bir sahne için kotarılmış bir atmosfer oyunu, çok daha büyük bir salonda sunulduğunda, büyüsünün bir bölümünü yitiriyor. Bengi Günay’ın oyunun anlamına ilişkin çeşitli göstergelerle oluşturduğu sahne tasarımı, Tolga Çebi’nin müzik, İrfan Varlı’nın ışık tasarımı desteğiyle tamamlanan, özenli bir yapım var karşımızda. Yılın en iyilerinden... E T K İ N L İ K D R . S E L A H AT T İ N A K Ç İ Ç E K E Ş R E F PA Ş A K Ü LT Ü R M E R K E Z İ ’ N D E YA P I L AC A K 4. İzmir Şiir Buluşması başlıyor... Kültür Servisi İzmir Konak Belediyesi ve Uluslararası PEN Türkiye Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği ‘4. Uluslararası İzmir Şiir Buluşması’ 20 Mart Perşembe günü Dr. Selahattin Akçiçek Eşrefpaşa Kültür Merkezi’nde başlıyor. Pazar gününe kadar devam edecek olan etkinliğin bu yılki ana teması ‘Latin Amerikan Şiiri’ olarak belirlendi. Latin Amerika ülkelerinden birçok şairin konuk olacağı festivalin bu yılki onur konuğu ise Gülten Akın. Konak Belediye Başkanı Ali Muzaffer Tunçağ ve Uluslararası PEN Türkiye Merkezi Başkanı Tarık Günersel’in açılış konuşmalarını yapacağı ilk gün etkinlikler Ataol Behramoğlu’nun genel sunumuyla devam edecek. Hakan Akmaz’ın vereceği mini konserle başlayacak 2. günse, 3 ayrı oturumda düzenlenecek şiir okumalarının yanı sıra ‘Güney Amerika’da Devrimler ve Şiir’ ve ‘Ulusaldan Evrensele, Nâzım ve Neruda’ başlıklı iki söyleşi yapılacak. ESTİVAL ‘İZLEYİCİ DEĞERLENDİRMESİ’YLE SON BULACAK İkinci gün Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezi’nde düzenlenecek ‘Şiir dinletisi ve Blocoentrudo Samba perküsyon gösterisi’ ile son bulacak. Ah F met Zeki Muslu, Egemen Berköz, Enrique Hernandez D’Jesus ve İlhan Tülman 3. güne şiirleriyle katılacak şairler arasında. Serap Tamay’ın konseriyle başlayacak son gün şiir okumaları ve ‘Toplumcu Şiirimiz’ ile ‘Devrimci Şiir ve Müzik’ konulu söyleşilerle devam edecek. Festival Bekir Yurdakul’un yöneteceği ‘İzleyici Değerlendirmesi’ forumuyla son bulacak. T.C. TURGUTLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN / BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2008/34 Esas Davacı: FAHRETTİN İÇÖZLÜ, Bayram oğlu 1934 d.lu. Yılmazlar Mah. 7 Eylül Yolu No: 96TURGUTLU Davalılar: 1 HASİBE DAĞDELENLİ Cumhuriyet Mahallesi Selçuklu Sokak No: 56 Turgutlu/MANİSA 2 NAİME YENER Demirci Köyü Torbalı/ İZMİR 3 ŞERİFE KASAP Koşukavak Mah. 4202 Sokak No: 6 Bornova/ İZMİR Davacı tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan gaipliğe karar verilmesi davasının yapılan yargılamasında; Mahkemenizce gaipliğine karar verilmesi istenilen SEBAHATTİN İÇÖZLÜ hakkında adresi olmadığından tebligat yapılamamıştır. Adres araştırmasından da bir netice alınamadığından dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Gaipliğine karar verilecek olan SEBAHATTİN İÇÖZLÜ Duruşma günü: 25/04/2008 günü saat: 10.35’te duruşmada bizzat hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde HUMK’nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarınca yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı hususu, dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 10.03.2008 Basın: 14330 KÜTAHYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN ESAS NO: 2007/351 Esas Davacı Yeni Özkardeşler İnş. Taah. San. Ltd. Şti. tarafından davalı borçlu Şağban Yıldırım Yapı Mal. İnş. Gıda Taah. Tic. Ltd. Şti. aleyhine başlatılan Kütahya 1. İcra iflas Müdürlüğü’nün 2007/2524 sayılı kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile takipte borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği ileri sürülerek mahkememize iflas davası açılmıştır; İflas talebinin ilanından itibaren 15 gün içerisinde iflası istenen borçludan alacaklı olduğunu ileri sürenlerin eldeki davaya müdahale veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürmeleri İİK 173/2. ve 176. maddeleri göndermesi ile uygulanacak olan İİK 158/1 ve 166/2. maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. 28.02.2008 Basın: 13969 C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear