15 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE 2 Eskiden ben de günü gününe yazardım. Gündelik yaşamda ne olup bittiğini, bu gidişle nerelere, hangi iyiliklere, kötülüklere varacağımızı!.. Gazete yazarlığı böyleydi, günün getirdiklerini kısaca okurlarına sunmak... Gençtim o günlerde! 50’li, 60’lı yıllardaydık. Hele 27 Mayıs olayı yepyeni bir güç kazandırmıştı; halkımıza, insanımıza, biz gazetecilere... Yeni yasalar, yeni önlemler. Yarınların daha güzellikler kazandıracağına, çağdışı görüşlerin, ilkelliklerin zamanla yitip gideceğine inanmak... İstesen de gündelik yaşantılardan kaçamazsın. Ben fildişi kulemden sesleneyim, şimdi için değil gelecekler için kalıcı, yaratıcı şeyler yazayım, belli bir yaştan sonra uygarlıktan kopmuş, bilerek kendilerini koparmış insancıkların girdisine çıktısına pek karışmayayım desem de olmuyor, olamıyor... Aç TV’yi, aç bilgisayarı, radyoyu, gündelik basını, haberleri, yorumlarıyla, ne olursan ol, bir gerçeğin içindesin. ??? Şimdi gel de yazma, TBMM’de muhalefeti bir tek insanın temsil ettiğini. Kamer Genç... 1980’deki Danışma Meclisi üyeliğinden bu yana tanıdığım bir insan. Otuz yıldır Meclis’te, başkanlık yapmış; o partinin, sonra bu partinin, daha OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Şimdi Gel de Yazma! sonra doğduğu kent Tunceli’nin bağımsız milletvekili olarak görev yapmış, yapmakta... Zeki, uyanık, bilgili, gerçek bir hukukçu... Evren Paşa anayasasının yanlışlığını, Danışma Meclisi’nde çekinmeden dile getirmiş; “Bu anayasa ile katılımcı demokrasiden geniş bir surette vazgeçilmiştir. Dernek, sendika kurmak, mesleki kuruluşlara üye olmak, hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalarla anlamsız kılınmıştır. Bundan böyle siyasi parti kurmak sadece zenginin tekeline bırakılmıştır” demiş, o kadarla da kalmamış, Dil ve Tarih Kurumlarının kapatılması gibi nice yanlış, haksız işlere karşı çıkmış, en zor 12 Eylül koşullarında inandığını savunmuş... Geçenlerde “Gelin kürsüyü kapatalım, böyle bir yasanın oylanmasını olanaksız kılalım” diyen de oydu. Kamer Genç’in çağrısına aldırmayanlar ne yazık ki çoğun luktaydı. Tek başına da kalsa gerçek demokrasinin ne olduğunu anlatmaktan yorulmayan bir kişiyi değerlendirmemek olası mıdır? ??? Ben, başka bir şeyi anlatmak istemiştim. İktidara ters düşmeye başlayan kimi ‘liberal’lerimizi. Liberal nedir, kimdir? Herhalde on yıldan bu yana yazılarıyla, konuşmalarıyla Kemalist devrimi, Mustafa Kemal’i, Cumhuriyetin temel ilkelerini, ülkemizin bağımsızlığını küçümseyen birtakım kişiler mi liberal ya da demokrat? Yıllarca Tayyip Bey’in düşüncelerinden, özlediklerinden, uygulamaya kalkıştıklarından, ülkeyi gericilik çıkmazlarına sürükleyen girişimlerinden yana olmuşlar, destek vermişler, şimdi gerçeği görmeye başlamışlar; bunca bilgileri, bunca öğrenimleri, bunca böbürlenmeleri boşa gitmiş! ??? Evet, artık böyle konulara girmeyeyim, diyorum. Ama acı gerçeklerden kaçınmak olanaksız. Başkalarının yaptığı gibi okurlarını uyutmak, kandırmak ise benim işim değil. Öyleyse, yazmak, konuşmak, tartışmak, gerektiğinde kavgadan kaçmamak... YÖK Başkanı’nın Yanılgıları Prof. Dr. Fazıl SAĞLAM Eski Anayasa Mahkemesi Üyesi ükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na ilk atandığı günlerde türban yasağı ile ilgili olarak “Onların savlarını biliyorum. Bunlar üniversitenin dışında konmuş yasaklardır. Mahkemelerle ilgilidir. …Öyle bir kural olabilir, ama siz onu önemli görmeyebilirsiniz” görüşünü ortaya atan YÖK Başkanı, kendisini göreve getirenlerin amacını da aşan şeyler söylemiş olmalı ki ilk uyarısını onlardan aldı: “Aman Hocam dikkat. Bir şey söylersin ipimizi çekerler.” (Cumhuriyet, 15. 12. 2007) Daha sonra ise YÖK Başkanı’nı, “İyi işler yapıyor” diye öven bir AKP mensubuna Maliye Bakanı Unakıtan’ın verdiği ünlü cevap: “Sıkıysa yapmasın.” Özerk üniversitelerin üst kuruluşunun başkanı olan bir kişi, kısa zamanda böyle bir imajı nasıl yaratabilir? Doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Biz bu ima PENCERE Tezgâhın Yenisi mi Kuruluyor?.. İş döndü, dolaştı, geldi, bir sorunun çengeline takıldı: ABD gerçekten PKK’yi gözden çıkardı mı?.. Soru neden önemli?.. Çünkü arkasında bir devlet desteği olmadan PKK ayakta kalamaz... ? Kuzey Irak’ta bir tür devlet ya da devletçik oluştu gibi... Eskiden Suriye PKK’nin başını hem barındırıyor, koruyor, hem destekliyordu... Meşhur ‘1 Mart Tezkeresi’nden bu yana da işgalci Amerika, Kuzey Irak’ta PKK’yi devlet gözetiminde himaye ediyordu... Bu dönem bitti mi?.. ? ABD dünyanın patronu... Hem ekonomide patronu... Hem de siyasada patronu... Bağımsızlığını ilan ettiği gün Kosova meydanlarında Amerikan bayraklarından geçilmiyordu... Patron yaman mı yaman... Biz de Amerika izin vermeden Kuzey Irak’a giremedik; terörist PKK’ye dokunamadık... ? Dünyada bir sürü küçüklü büyüklü devlet var... Devlet nedir?.. Devlet insan toplumunun belirli bir gelişim basamağında ortaya çıkan örgüttür; ekonomik egemenliği elinde bulunduran sınıfların kurduğu devlet tarihsel zaman içinde evrilmiştir... Köleci devlet.. Feodal devlet.. Burjuva devleti.. Lenin sosyalist daha başka deyişle proletaryadevleti kurmak istedi; ama, sonuç ortada... Demek ki insanlık henüz o aşamaya ulaşamadı... Buna karşılık nitelik bakımından çeşitli devletlerin bini bir para... Burjuva parlamenter demokrasisinden tut, faşist diktatoryaya, monarşi, din devleti, oligarşik devlete dek beğen beğendiğini... ? Peki, PKK ne yapmak istiyor?.. Kuzey Irak’ta aşiret reisleri, Barzani ve Talabani, emperyalist Amerika güdümünde feodal yapı üstüne devlet mayasını tutturdular... PKK de Türkiye’de terör yaparak, Amerika’nın BOP tasarımındaki işlevini yürütüyordu... PKK milliyetçidir... Milliyetçi olmasa Kürtçülük sarmalında ve emperyalizm hizmetinde devlet amacına dönük terör yöntemlerini yürütmezdi... ? Diyelim ki Amerika güdümünde Kürt devleti BOP kapsamında kuruldu, kurulacak... Ne olacak?.. Egemen sınıflar emperyalizmin hizmetinde köylülerin, işçilerin, emekçilerin canına okumak yolunda daha beter örgütlenip kurumsallaşacaklar... Türkmüş, Kürtmüş, Çerkezmiş, Zazaymış, Süryaniymiş, Arapmış hiç fark etmeyecek... ? Peki, Amerika PKK’yi harcayacak mı? Belki... Şu sırada ‘Hangi tezgâh kuruluyor?’ sorusuna yanıt bulmak zor... Kim bilir, ‘BOP’ artık su koyvermiştir de patron yenisini pişirmek üzeredir... Hele Dick Cheney bir Ankara’ya gelsin, saçımız önümüze dökülsün, ak mı kara mı görürüz... Y jın düzeltilmesini beklerken, YÖK Başkanı’nın, üniversite rektörlerini düpedüz hukuka aykırı işlem yapmaya zorladığını hayretle izliyoruz: “...Anayasanın 10. ve 42. maddelerine göre uygulama yapılabilmesi için ayrıca bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç bulunmamaktadır.” (Cumhuriyet, 25. 02. 2008). Türkçesi şu: “Beni göreve getirenler anayasayı değiştirdiler. Bu değişikliği onların anladığı biçimde yorumlayın ve yeni bir yasa beklemeden türbanı serbest bırakın.” Bu yaklaşımın hukuksal açıdan doğru olmadığı yönünde bir uyarının, YÖK Başkanı’nı etkileyeceğini sanmıyorum. Çünkü anayasa değişmeden de o aynı şeyi söylüyordu. Bu nedenle benim uyarım üniversite rektörlerine. Bu tuzağa düşmesinler, yasadışı işlem ? Arkası Sa. 8, Sü. 1’de CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear