23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 28 ARALIK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Nami Tepe: “Kürdistan televizyonu Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne çıkmış. Türkiye’nin kırmızı çizgileri Çankaya’da yeşilleniyor!” Volkan’ın sevgilisi Avrupa güzeli olmuş. İyi kurtarış! Mehdi Engin Balım: “Yerel seçim öncesi ölülerin diriltilerek seçmen yapılması, beklenen Mehdi’nin RTE olabileceğinin işareti mi?” Parmak Anıl Öçal: “Seçimlerde parmak boyası kullanılmayacakmış; kömür isi yeter!” Hangisi Erbil Tuşalp: “Birilerinin yaptığı Anayasal görev, yetki ve sorumluluğu aşan talihsiz bir ‘beyan’ mı yoksa düpedüz ‘yalan’ mı?” YağmurDeniz Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Kriz medyayı da vurdu: Yazıyor yazıyor, kriz yüzünden işten atılan gazetecileri yazıyooor! Haşim Kılıç ve hukuk ve demokrasi İKTİDAR yanlısı siyasi görüşlerini kamuoyu ile paylaşmakta bir sakınca görmeyen Anayasa Mahkemesi’nin iktisatçı başkanı Haşim Kılıç, görevinden istifa eder mi? Türkiye, demokrasinin gerçekten var olduğu bir ülke olsaydı çoktan istifasını verip “umre”ye gitmişti bile! Ama nerede o demokrasi kültürü diyerek sözü Kemal Öncü’ye bırakalım: “Eğer hakem taraflı ise, maçı kaybedersiniz. Eğer hâkim taraflı ise, davayı kaybedersiniz. Ama eğer en yüksek mahkemenin başkanı taraflı ise... İşte o zaman sadece hukuka ve adalete güveni değil, o makama en kısa zamanda bir hukukçuyu oturtma olanağınız yoksa hukukun ve adaletin kendisini de kaybedersiniz. Kılıç’la aynı çorbaya kaşık sallayan hukuk profesörlerinden Ergun Özbudun bile kısa bir süre önce: ‘Hukukta temel bir kural vardır, hâkimler kararlarıyla konuşurlar, siyasi demeçler ya da bildirilerle değil’ diyerek böylelerine ders vermişti. Ama bu hukuksal ilke elbette Kılıç’ı bağlamaz. Çünkü o bir iktisatçı!” - ABD’de eyaletler iflasın eşiğindeymiş... “Bush’un psikolojisi bozulmuştur!” RTE’NİN yaşı kadar yıldır hukuk biliminde eğitim veren Prof. Dr. Aydın Aybay’dan, yerel seçimler için İslamcı iktidarın sözcülüğüne soyunan Anayasa Mahkemesi’nin muhasebe eğitimi almış başkanı Haşim Kılıç’a da küçük bir ders vermesini bekliyordum ki, Aydın Hoca’dan rektörlük seçimine ilişkin “ders notları” geldi: “Rektör seçimi adıyla anılan işlemin nasıl cereyan ettiğini basınımız sayesinde ‘hamdolsun’ öğrenmeyen yurttaşımız kalmadı. Yalnız sıradan yurttaşlarımızın yurdumuzda 50 yılı geçen ‘seçim işlemi’ içindeki deneyimi dolayısıyla, bu rektör seçimi denen garip işlemi izlerken kafaları karışıyor. Yurttaş şöyle diyor: ‘Ben milletvekilini veya köy muhtarını veya belediye başkanını seçerken bir defada oy kullanıyorum. Benim terlik imal edip satan komşum mesleği gereği üyesi olduğu terlikçiler derneğinde, dernek başkanını seçerken de bir defa da oy kullanıyor. Öyleyse bu rektör seçimi niye böyle devekuşu gibi, zıplaya zıplaya yapılan oylama ile oluyor? Her kurumda, yönetici kendisini oluşturan üyelerin oylaması ile belirlenirken, üniversitelerin anlı-şanlı bilim insanlarının oylarının sonucu niçin üç kademeden sonra belirleniyor? Devlet, üniversitelerin seçmenlerine güvenmiyor mu?’ Yerinde bir kuşku! Bu kuşku karşısında söylenecek söz; böyle bir antika sözde seçim mekanizmasına, topluluğun iradesini yansıtan bir ‘seçim işlemi’ denilemez. Türkiye vaktiyle böyle bir mekanizmayı, genel seçim sistemi olarak kabul etmişken, 1946’dan bu yana, ‘müntehibi evvel’, ‘müntehibi sani’ basamaklarından oluşan bu ‘arkaik’ sistemi terk etmiştir. Bugünkü sözde rektör seçimi aslında bu arkaik düzene dayanmaktadır. Bunun mucidi YÖK’ü de icat eden kafadır. 12 Eylül vahşetinin icraatı içinde imal edilen YÖK sistemi, temeli bakımından üniversite kavramı ile bağdaşmayan yanlış ve sakat bir düzen getirmiştir. Bu sistemin bugüne kadar yürürlükte kalması aslında bağışlanmaz bir hata ve ayıptır, gecikmeden iptal ve ilga edilmelidir. Buna göre, aynı durum ‘zıplamalı rektör seçimi sistemi’ bakımından öncelikle geçerlidir; bu antika düzen de yine gecikmeden ilga ve iptal edilerek yerine, anayasa ile özerkliği vurgulanan üniversitelerde mensuplarının katılması ile işleyecek tek dereceli seçim düzeni getirilmelidir.” Zıplamalı seçim PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Psikoloji Medya üzerine çok gitti ama “Krizin nedeni psikolojiktir” derken aslında haklıydı Sayın Baş- bakan. Tabii sözlerine açıklık getirip ekonomi- nin bir “depresyon” mu yoksa “panik atak” mı geçirdiğini, toplumda saptadığı eğilimlerin “pa- ranoid” mi yoksa “histiriyonik” mi olduğunu söyleseydi doğal ki çok daha iyi olurdu. Nite- kim şimdi bu toplumun bireyleri olarak ne ge- çirdiğimizi, ne olduğumuzu bilememenin şaş- kınlığını yaşıyoruz. Ama bir şeyler geçirdiğimiz, bize bir şeyler olduğu, tıbben adını koyamasak da toplumca ruhsal durumumuzun bozulduğu bir gerçek. Ve bu gerçek hepimizin davranışla- rına yansıyor. Ülkemizin en üst yargı organı olan Anayasa Mahkemesi yargıçlarının ikiye bölünüp her biri- nin ayrı basın toplantıları düzenleyerek öbür ta- rafı suçlaması bile tek başına bu ruh sağlıksızlı- ğının bir yansıması değil midir? Ya da Ergenekon’da görülen yargıç-savcı ça- tışması, hukukçuların birbirlerini “anayasayı çiğ- nemekle” suçlamaları? Veya daha düne kadar krize “Hodri meydan!” diyen, “Fırsata dönüştüreceğiz!” diyen o Şim- şek’lerin, o Tüzmen’lerin, o Unakıtan’ların bu- gün ekranlardaki o ne yapacağını bilemez hal- leri? Hele üniversitelerdeki rektör seçimlerinin ga- liplerini mağlup sayan o YÖK Başkanı’nın şaş- kın gevelemeleri, Danıştay’da verilen yürütmeyi durdurma kararları? Sağlıklı bir toplumda bu türden “arızalı” du- rumlara tanık olunabilir mi? Bu ülkenin çivisi çıkmıştır, ekonomisinin de, si- yasetinin de, hukukunun da, üniversitesinin de, medyasının da çivisi çıkmıştır. Çivisi çıkan bir ül- kenin bireylerinin ruh sağlığını koruması müm- kün müdür? Sen bu ülkenin başbakanısın, sen bu ülkenin ekonomiden sorumlu bakanısın, sen hükümet- sin; tutup sözgelimi doğalgaza yüzde 82 zam ya- pacaksın, tüketicinin cebine darbe üstüne dar- be indireceksin, sonra da çıkıp milletle alay eder gibi “Haydi, tüketin, satın alın, para harcayın!” di- yeceksin. Gelen krizi sanayiciler aylar öncesinden gör- müşler, sana “Önlem alınsın, bir şeyler yapılsın” demişler, aldırmamışsın. Tersaneler kapanırken, tekstil sektörü çöker, otomotiv sanayii üretimi durdururken sen hâlâ “Kriz bizi vurmayacak”, “Bize teğet geçecek” diye hikâye anlatmışsın. Avrupa’nın en pahalı doğalgazı, en pahalı pet- rolü, en pahalı elektrik enerjisi bizde olunca, en ufak dalgalanmada bile rakiplerinin ilk altında kalanın bizim sanayicimiz olması doğal değil mi? Çok geçmeden toplu işçi çıkarmalar başla- mış, işsizler sokaklara dökülmüş. Ne yapacak- sın, işsizlerin üzerlerine panzerleri mi salacak- sın? Ellerin kolların bağlı, özelleştirmeler adına dev- leti küçültmüş, un ufak etmişsin; ekonomiyi yön- lendirmekten aciz duruma düşmüşsün. Sana özelleştirmeyi dayatan devletlere bak, ABD’ye, Almanya’ya, İngiltere’ye bak, ekonomilerini ayakta tutabilmek için nasıl para döküyorlar. Se- nin ise elinde avucunda bir şey kalmamış, har vurup harman savurmuşsun, gırtlağına kadar borç batağına saplanmışsın. Şimdi IMF’den me- det umuyorsun, “Ümüğümüzü sıktırmayız!” di- ye efelendiklerine ümüğümüzü teslim etmek için can atıyorsun. Krizin nedeni psikolojikmiş! Tabii ki psikolojik, ama sen önce psikolojisi bozulana değil de o psikolojiyi bozana bak, kendine yani… Sonra da şükret ki millet tümden dellenip sokaklara fır- lamıyor. Ama yine de bilinmez, burası Türkiye çünkü… dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Belediyelerde “Yola Devam”! Partilerin tümü belediye baş- kanlõğõ adaylarõ için “ön seçim” yerine “eğilim yoklaması”yla ye- tiniyorlar. Böylece tek karar veri- ci olan “lider”in, aslõnda ne den- li demokrat olduğunu da göstermiş oluyorlar! AKP’nin “temayül” dediği bu yöntem, partilerin demokrasi kül- türünden ne denli uzaklaştõklarõnõn kanõtõ değil mi? Liderler, kendile- rine “sadık” belediye başkanlarõ için, üyelerinin olasõ farklõ tercih- lerinden bile kaçõnõyorlar! Aynõ liderleri, “demokrasinin kahramanları” olarak görenler ise parti üyelerinin bu denli “iş- levsiz” kõlõnmasõnõ sorgulamak bir yana, kentlerimizin ille de “ge- nel başkanların istediği” kişi- lerce yönetilmesini “demokratik hak” kabul edebiliyorlar... Nitekim Başbakan da “kendi seçtiği” başkan adaylarõnõ “dur- mak yok, yola devam” diyerek açõklõyor. Böylece, “belediye ile hükümet aynı partiden olursa daha iyi hizmet verilir” sözüne adeta şu da eklenmiş oluyor; “He- le belediye başkanı bir de Baş- bakan’ın yakın adamı olursa, sır- tı yere gelmez...” Peki ya kentin yere yapõşan sõr- tõ artõk hiç kalkamazsa?.. Çünkü Başbakan’õn “durmak yok” dediği uygulamalarõn çoğu kentlerin ve belediyelerin aleyhi- ne... Başta İstanbul olmak üzere yerel yönetimlerde iktidarla aynõ partiden kadrolarõn bulunmasõ, ya- rar değil zarar veriyor. Nasõl mõ? Dilerseniz önce hükümetin “be- lediyelere bakış”õna göz atalõm: ‘Yerel demokrasi kıyımı’ Tartõşmalõ bir sayõmla nüfusla- rõnõn 2 binden azaldõğõ belirtilen bin belediyeyi kapatan anlayõşõn yerel yönetim bilincinden söz edilemez. Bu hukuk dõşõ “yerel demokrasi kıyımı”nõ durduran Danıştay’õ alkõşlamak yerine eleştiren bir ik- tidarõn da yerel yönetimleri de- mokrasinin beşiği olarak görmesi beklenemez... Çünkü “çağımızda belediye”, nüfusa bakõlmaksõzõn, her yerleşim için “en demokratik yönetim”dir; gelişkin ülkelerde azalmalarõ yerine daha da çoğalmalarõnõn öngörül- mesi de bundandõr... Kaldõ ki kapatõlan belediyeler için “bahane” edilen “imar yol- suzlukları”nõn daniskalarõ, çoğu iktidar partisince yönetilen il, ilçe ve büyükşehirlerde de yaşanõyor.. o halde çözüm, belediye kapatmak yerine “imar yetkilerine sınırla- ma” getirmek değil midir? İktidarõn yerel yönetimleri hiçe saymasõ o düzeyde ki örneğin TO- Kİ imar yetkileriyle donatõlõnca, be- lediyeler “kenti tahrip eden de- vasa rant projeleri”ne karşõ sa- dece “seyirci” kõlõndõlar... Aynõ saygõsõzlõğõn ayrõcalõklõ imar yetkileri, Özelleştirme İda- resi’ne de verilerek, kent sakinle- rinin kamu arazilerini “toplumsal amaçlar için değerlendirebil- me” haklarõ da yok edildi. Özün- de halkõn ‘malı’ olan bu alanlarõ “engelsiz pazarlayabilmek” uğ- runa belediyeleri devre dõşõna çõ- kartanlar, yerel seçim adaylarõnõ “durmak yok yola devam” di- yerek açõklarlarken acaba neyi kastediyorlar? İktidardaki siyaset, kentlere ve belediyelere karşõ gelmiş geçmiş “en saygısız” politikalarõ izliyor. Buna rağmen yerel seçimlerde önemli oy alacaklarõnõ gösteren araştõrmalarõn “denek”leri, bu ter- cihlerini acaba hangi “kentli”lik bi- linciyle ve hangi demokrasi anla- yõşõyla yapõyorlar? ‘Emir kulu’ başkanlar Hükümetin “kent rantlarına el koyma” politikalarõ, belediye ile iktidarõn aynõ partiyle yönetilme- sinde çok daha zararlõ sonuçlar ya- ratõyor. Çünkü yerel yönetim, ken- tin ve halkõn çõkarlarõnõ açõkça çiğneyen merkezi imar dayatma- larõna “siyaseten” karşõ çõkamõyor. İktidarõn en acõmasõz yağma projelerine “parti disiplini”! için- de sessiz kalan, hatta Başbakan’õn hatõrõna savunmaya bile kalkõşan, adeta “emir kulu” belediye baş- kanlarõ kadar “talihsiz” konumda kim olabilir? Nitekim siz hiç örneğin Mimar Kadir Topbaş’õn 3. köprüye kar- şõ çõktõğõnõ duydunuz mu? Dahasõ, kendi plancõlarõ bile eleştirirken, Başbakan istedikçe daha fazla sa- vunmaya başladõ... Hele yine Topbaş’õn “ey hükü- met, Haydarpaşa’ya karışma, Galataport’a göz dikme, Ataköy sahillerini pazarlayıp halka ka- patma...” diyebileceğini düşüne- bilir misiniz? Evet... Yaklaşan yerel seçimler, sadece belediyelerde değil, asõl merkezi yönetimde izlenmekte olan talan politikalarõna karşõ top- lumsal duyarlõlõğõn düzeyini de gösterecek... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 28 Aralık Yeşillik SESSİZ SEDASIZ (!) ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle 21 Kasõm’da meydana ge- len bir fõrtõna. 2/ “Aptal, sa- lak” anlamõn- da argo söz- cük... Asya’da bir göl. 3/ Te- zek yõğõnõ... Katõşõksõz, saf. 4/ Başlõca, te- mel niteliğinde olan... “Kakım” da denilen kürk hayva- nõ. 5/ “ --- kalan bu kubbede bir hoş şa- da imiş”... Sofralõk bir zeytin cinsi. 6/ Yabancõ... İçinde to- hum ya da krizalit bulunan koruncak. 7/ Söz, lakõrdõ... Konya kentini oluşturan ilçelerden biri. 8/ Fel- sefede, bilgi ile varlõk arasõnda ilişki kurduğu dü- şünülen kavram... Tõrpana balõğõna verilen bir baş- ka ad. 9/ Genellikle 6-8 Nisan tarihleri arasõnda meydana gelen bir fõrtõna. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Elma, armut, kayõsõ gibi meyvelerin kurutul- muşu... İnce saç örgüsü. 2/ Düz ve geniş arazi... “Acele, ivedi” anlamõnda yerel sözcük. 3/ Eline aya- ğõna çabuk, çevik... Gözdeki canlõlõk. 4/ Alõşõlmõş olan, yenilik getirmeyen... Arnavutluk’un plaka imi. 5/ Akõm şiddeti birimi kiloamperin kõsa yazõlõşõ... Kemiklerin yuvarlak ucu. 6/ Uzaklõk işareti... İs- viçre’de bir kent. 7/ Karakter... Amerika’da yaşa- yan ve yavrularõnõ sõrtõnda taşõyan keseli sõçan. 8/ Ceylan... Yaşanmõş olaylarõn anlatõldõğõ yazõ türü. 9/ Batman’õn Hasankeyf ilçesini sular altõnda bõ- rakacak olan baraj... Spor karşõlaşmasõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M Ü R E K K E P Ü M E R A S O M R E Y R U R A E R P A L E T K A R A K U L A K K U L U İ L E E S E L İ F M P O R T A L U R M A K E M R E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN / BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2007/349 Esas DAVALI: LEVENT ÇOBAN Mehmet Ali Akman Mah. 19/2 Sok. No: 2/15 Konak/İZMİR Davacõ MEHMET MESUT ÖĞRÜK tarafõndan davalõ LEVENT ÇOBAN aleyhine alacak davasõnõn yapõlan yargõlamasõnda; Mahkemenizce dava dilekçesinde belirtilen adresinize duruşma gününü bildirir davetiye çõkarõlmõş olup, adresinizden ayrõldõğõnõz gerekçesiyle teb- ligat yapõlamamõştõr. Adres araştõrmasõndan da bir netice alõnamadõğõndan dava dilekçesi õslah dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar ve- rilmiştir. Duruşma Günü: 24/02/2009 günü saat 09:45' de duruşmada bizzat hazõr bulunmanõz veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi taktirde H.U.M.K.'nun 3156 sayõlõ yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarõnca yargõlamaya yokluğunuzda devam olunacağõ hususu, dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basõn: 69752
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear