23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2008 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Krizci Baskısı ASLINDA hiç yeni olmayıp hep bilinen, ama bi- limciler dillerine doladı diye birdenbire moda olu- veren “mahalle baskısı”nı gölgede bırakan daha güncel bir başka baskı var: Krizcinin baskısı. Krizci, krizin gelmediği yerde “kriz” sözü eden, bu adı verdiği olay başka yerlerde başka neden- lerle çıktığı halde sanki kendi ülkesinde de kriz var- mış gibi telaş havası yaratan ve bu havadan yarar- lanarak devletten yardım dileyen işadamı ya da işkadınıdır. Örneklerine sıkça rastlıyoruz artık; ulusal çapta dernekleri, televizyonlarına uzanan elleri, rad- yolarından eksik olmayan dilleri var. Sözde krizi ben- cil anlamda bir başka fırsata dönüştürme peşindeler. Devlet bürokrasisinin kendilerine ram olacağını düşünerek istediklerini eninde sonunda koparıp be- davadan devlet desteğine erişmek isterler.. Oysa, birazcık düşünseler, Türkiye gibi bir ülkede krizden kurtulmanın, daha doğrusu henüz gelmediğine göre krize karşı önlem almanın çaresini, devletten yardım ya da ucuz kredi dilenmekte değil, üretim artışında aramak gereğini duyacaklardır.. Bunu yapmadıkları gibi, kriz telaşını fırsat bilip ücretlerden kısmayı, işçi çıkarmayı, öden- mesi gereken tazminatları ödememeyi marifet saymaktalar. Sonuç; emek gelirinin azaldığı bir ülkede talebin azalması, parası eksilen insanların çarşı semtine uğramayışları ve satışların dur- masıdır. Böylesine yanlış önlemleri başlatanlar, krizi kendi elleriyle getirmiş oluyorlar. Krizin başka nedenlerle başladığı ülkelerde uygulanan önlem- lerin Türkiye’de tekrarlanmasından daha saçma bir tutum olabilir mi? Amerika’da neden başladı kriz? Fazla girişkin- leşen ve aşka gelip ölçüyü kaçıran bir bankacılık kesimi, biraz para edinen ve küçük de olsa ev sahibi olmak isteyen insanlara kolay kredi vermenin cezasını çekmeye başlamıştı. Bankacılıktan biraz anlayan bilir ki, kredi verirken borçlandırılan kişinin gelir düzeyi iyi incelenmezse, kefalet ya da mad- di teminat olarak alacak sağlama bağlanmazsa, sermayeyi kediye yüklemenin sınırına gelinmiş de- mektir. Bu hatayı yapanlara para desteği vermek, belki batıştaki bankacılığı kurtarır ama, krize girip telaşa kapılan ekonomiyi kurtarmaya yetmez. Yıllar önce alınan önlemler sayesinde bizdeki bankalar aynı hataya düşmedikleri için devlet desteğine gereksinim duymadılar. Peki, üretmeye, hatta daha çok üretmeye çalışması gereken ve “reel” denen kesime n’oluyor? Okesimin yaptığı, bir yandan gereksiz telaşla üretimi kısarken bir yandan da devletten destek istemek değil mi? Sonuç, daha fazla dur- gunluk olmaz da ne olur? Üretim araçlarını elden çıkarmamış bir devlet, şu koşullarda destek arayanlara kulak asmaz, yeni yatırımlara girişerek emekçilerin gelirini arttırıp talebi yüksek tutar ve üretimi kamçılardı. Şimdi devlet desteği arayan çevre, kamunun üretim araçlarını özelleştirmeyle kapışan aynı çevre değil mi? B ir grup aydõn, 1915-1918 dö- nemi tehcir (göç ettirme) olay- larõ nedeniyle “Ermenilerden 1915’te yaşadıkları için özür diliyorum” adlõ bir imza kam- panyasõ başlattõ. Bu kampanyaya 60’õ aşkõn emekli bü- yükelçi karşõ bildiriyle yanõt verdi. 43 eski diplomatõnõ Ermeni terörüne kurban vermiş olan Dõşişleri camiasõnõn, bu şehit diplo- matlar anõsõna saygõ duyarak verdiği yanõt ve TSK’nin bu konuda aydõnlar bildirisinin yanlõş yorumlanacağõnõ belirtmesi, Cum- hurbaşkanõ’nõn bu bildiriye hoşgörü ile bakmasõ, Başbakan’õn karşõ çõkmasõ konu- yu daha da önemli ve karmaşõk bir düzeye taşõmõştõr. Kendilerine aydõn grubu adõ veren kişile- rin, demokrasilerde böylesi bildiriler ya- yõmlamalarõ doğaldõr. Ancak özür bildirisini yayõmlayanlarõn, ke- sin çizgileri olmayan karmaşõk bir konuda taraf olduklarõnõn ayõrdõnda olmalarõ gere- kir. Türk Devleti, Ermeni konusunda bel- gelerin açõlmasõnõ ve hatta bu belgelerin yan- sõz tarihçiler tarafõndan değerlendirilmesi- ni istemektedir. Ancak Ermeniler bu tutar- lõ öneriye olumlu yanõt vermiyorlar. Böylesi tarafsõz bir kurul eğer bir yargõya varõrsa, özür dileme yolu açõlabilir. Ancak böyle bir olgu yokken ve bu tarihi konu saptõrõlarak uluslararasõ arenada siyasal çõkar konusu ya- põlõrken aydõnlarõn ortaya dökülüp özür di- leme kampanyalarõ açmalarõ kuşku yarat- mõştõr. İşte bu nedenle ben de kendilerine “Ohan- nes Kaçaznuni’den de özür dileyecek misiniz” diye soruyorum? Neden Kaçaznuni? Çünkü bu çok önemli, Ermeni davasõ için çalõşmõş olan Ohannes Kaçaznuni, sö- zü edilen bizim bu bir grup aydõnõn tersini söylüyor. Aman efendim, kim- miş bu Kaçaznuni ki ondan özür dileyelim diye hemen bir itirazda bulunmasõnlar. O zaman Kaçaznu- ni’nin kim olduğuna bakalõm: Gerçek ismiyle Hov- annes Katchaznouni (Ohannes Kaçaznuni) Ermeni tarihinde tartõ- şõlmaz çok önemli bir kişidir. Ermeni terör örgütü Taşnatsutyun (Taşnak) Partisi’nin ku- rucularõndandõr. 1918 yõlõnõn temmuz ayõnda kurulan Ermeni devle- tinin ilk başbakanõdõr. Ermeni devletini hükü- met başkanõ olarak 13 ay yönetmiştir. (Temmuz 1918 - Ağustos 1919) Ermenistan, 1920 yõlõnda Bolşevik yöne- timi tarafõndan ele geçirilince, tutuklandõ; 1921 yõlõnda Avrupa’ya kaçtõ. 1921 yõlõnda Taşnak Partisi, Bükreş’te ne- ler yaptõk, nerede hata yapõldõ, ne yapma- lõydõk konularõnõn konuşulduğu bir konfe- rans topladõ. Taşnak Partisi’nin en önemli liderleri, ta- rihçiler bu kongreye raporlar sundular. İş- te Ermeni devletinin ilk başbakanõ Ka- çaznuni de bu kongreye önemli bir rapor sundu. Kaçaznuni’nin, “Taşnatsutyun’un Artık Yapacağı Bir Şey Yok” adõnõ taşõyan ra- poru, bugün Ermenistan’da yasaktõr. Avru- pa ve ABD’de kütüphane kataloglarõnda ki- tabõn ismi vardõr, ancak kendisi yoktur, imha edilmiştir. Bu rapor, Sovyet Rusya’da kõsõtlõ sayõda basõldõ ve halen rapor Rus Devlet Arşivi’nde bulunmaktadõr. Dr. Mehmet Perinçek, Moskova’da Lenin Kütüphanesi’nde yaptõ- ğõ çalõşma sõrasõnda raporu bulmuş, Rus- ça fotokopisini al- mõş, bu rapor tercü- me edilerek Türkçe basõlmõştõr.(*) Başbakan Kaçaz- nuni’nin raporunun önemine hiç kimse karşõ çõkamaz. Ama ne var ki, Kaçaznu- ni’nin raporu bizim Batõ karşõsõnda kom- pleksli Batõsever, hatta “Batıperver” aydõnlarõmõza ters düşüyor. İşte Kaçaznu- ni’den çarpõcõ nok- talar: ? I. Dünya Savaşõ öncesinde, Ermeniler tarafõndan gönüllü silahlõ birlikler oluş- turuldu, bu hataydõ. ? Bu birlikler ve o günkü politikamõz kayõtsõz şartsõz Rus- ya’ya bağlanmõştõ. Ve Türklerden yana olan güç dengesi he- saba katõlmamõştõ. ? 1918 yõlõ sonlarõnda İngiliz işgali, Taşnaklarõn umutlarõnõ yeniden kabartmõş- tõ ve Ermenistan’da Taşnak diktatörlüğü kur- muşlardõ. ? Ermeniler “Denizden Denize Erme- nistan Projesi” gibi emperyalist bir talebe kapõlmõşlar, bu yönde kõşkõrtõlmõşlardõ. Ermeniler, Müslüman nüfusu katletmiş- lerdi, bu nedenle Türklerin aldõğõ tehcir ka- rarõ doğrudur ve uygundur. Evet bütün bu saptamalar, Ermenistan’õn ilk başbakanõ, Taşnaksutyun Partisi’nin ku- rucusu Kaçaznuni’ye aittir. Kaçaznuni, 1914’ten 1923’e uzanan sü- reçte, Türk-Ermeni ilişkilerinin özünü savaş hali olarak değerlendirmektedir. Kaçaznu- ni’nin yaptõğõ çok doğru saptamaya göre bu savaş, aslõnda Türkiye ile emperyalist dev- letler arasõndaki bir savaştõ. Kaçaznuni’nin kitabõnõn en önemli noktasõ, Taşnak Partisi ile onun peşine takõlan Er- menileri savaşõn bir tarafõ, o günkü Türk dev- letini ise diğer tarafõ olarak değerlendirme- sidir. Bu değerlendirme ortada savaş oldu- ğunu ve soykõrõm kavramõnõn bu olayda söz konusu olamayacağõnõ belirtir. Kaçaznuni’nin bu değerlendirmesi kimi- lerini şaşõrtsa da, 1915-1918 olaylarõyla il- gili olarak Ermeni devlet adamlarõ ve ta- rihçileri buna paralel değerlendirmeler yap- mõşlardõr. Kaçaznuni, Ermenilerin önce Çarlõk Rus- yasõ’nõn emelleri doğrultusunda hareket et- tiğini, Çarlõk Rusyasõ’nõn yõkõlõşõndan son- ra da bu sefer Batõlõ devletlerin güdümüne girdiğini; İngiltere, Fransa, ABD gibi dev- letlerin bölgedeki çõkarlarõ için Türklere kar- şõ savaştõklarõnõ açõkça belirtmektedir. Şimdi sayõn aydõnlarõmõz Kaçaznuni’yi la- netleyecekler midir? Ondan nefret mi ede- cekler, yoksa biz siyasallaştõk, senden daha iyi biliyoruz, sen kim oluyorsun mu diye- ceklerdir... “Batıperest” (**) aydõnlarõmõzõn ne di- yeceklerini merak ediyorum. (*) Ohannes Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Ya- pacağõ Bir Şey Yok (1923 Batõ Konferansõ’na Ra- por, Kaynak Yayõnlarõ, 2006) (**) Batõperest, bu deyimi Sayõn Erol Bilbilik’in son kitabõ “Amerikanperestler”den uyarladõm. Ba- tõ’ya hayran olan, ona tapan anlamõndadõr. Ohannes Kaçaznuni’den de Özür Dileyecekler mi? Alev COŞKUN Deniz Kültürü Festivali G eçen günlerde, Hasköy’e çekilmiş eski Haliç Köp- rüsü’nün hâlâ yüzer hal- deki bir parçasõ üzerinde Uluslararası 2. Deniz Kültürü Fes- tivali’nin açõlõşõ yapõldõ. Festival sözcüğünün çoklukla çağrõştõrdõğõ görkem ve kapsamdan özellikle de uluslararasõ boyutlarõndan oldukça yoksun olmakla beraber etkinliği ül- kemizde düzenleyebilen bir avuç in- sanõn deniz sevgisi yüklü içtenlikli ça- lõşmalarõ ve kapõlmõş olduklarõ o gü- zel heyecan gerçekten dikkat çeki- ciydi. Fransa’dan gelip bu etkinliğe katõlan ünlü Kaptan Cousteau’nun ekip başkanõ ve birkaç arkadaşõ, İs- panyol, İsrail ve İtalya’dan işinin ehli ve deneyimli araştõrmacõlar da festival programõ içinde düzenlenen panelde yer aldõlar. Denizciliğimiz bir bakõma son yir- mi yõllõk süreçte özellikle deniz ti- caretinde uluslararasõ ölçülere ulaş- mõş görünümde bir ilerleme sergili- yor. Deniz ticareti ve endüstrisinin de- ğişik alanlarõnda çalõşan şirketleri- mizde işin temel bilgileri ile ne yap- tõğõnõ bilen donanõmlõ genç bir kuşak işbaşõnda. “Denizci uluslar” diye bi- linen, işin aslarõ olan ülkelerin bu sek- tördeki uzmanlarõ ile dişe diş boy öl- çüşen ve başarõdan yana onlardan hiç de aşağõ kalmayan mesleki eğitimle- rini ilgili kurumlardaki öğrenim ve ön çalõşmalarla kazanmõş her aşamada- ki girişimci çalõşkan gençler bunlar. Ama denizden para kazanõyor ol- mak, gemi sahibi olmak, deniz tica- reti piyasasõndaki hünerlerle dona- tõlmõş olmak “denizci ulus” olmaya yetmiyor. Tarihin uzun süreçleri Türkiye deniz kültürü sõralama- sõnda hâlâ en alt sõralarda yer alõyor. Sözünü ettiğimiz ve bireysel feda- kârlõklarla düzenlenen festivalin ko- nusu olan ve bir ulusu “denizci” yapan deniz kültürü birikimi ise bambaşka bir şey. O ancak tarihin uzun süreçleri içinde denizlerde ulus- lararasõ nitelik ve boyutlarda insan- lõğa, dünya denizciliğine yapõlan kat- kõlarla biriken kõymetli bir tortudur. Gerçek denizci ülkelerin tarihi için- de uluslararasõ ölçülerdeki başarõsõ ve katkõlarõ ile oluşan bir değerdir. Bu değerin silinmeyen izlerinin kütüp- haneleri, müzeleri doldurduğu ülke- lerin edebiyatõna, müziğine, tüm sa- natlarõna hatta insanlarõnõn davra- nõşlarõna ve tabiatlarõna yansõr ve yerleşir. İsveçli anadan doğma gemici ile İsviçreli peynircinin, Rizeli usta gemici Memed’le Antepli kebapçõnõn kişiliklerindeki temel özellik farkla- rõ, ayrõ yörelerde doğup büyümüş tü- müyle başka işler edinmiş bu insan- larda kültür denilen birikimi oluştu- ran çok belirgin değişik davranõş bi- çimlerinin temel nedenleridir. Denizcilik denizi sevmek, denize sevdalanmakla başlar. Sevdalanmak ise telepati ile olmaz denizle iç içe ol- makla oluşur. Ayrõca denizle ilgili her şeye dayanõlmaz bir ilgiyi doğuran besleyen ve büyüten deniz, gemiler ve denizciliğe dair her şeyi izlemek, o sonsuz bilgi zenginliği olan deniz edebiyatõnõ, ayrõca deniz bilimi ko- nularõnõ okumakla insanda bir sev- danõn altyapõsõ oluşur. Ondan sonra artõk kaçamadõğõnõz bir sevdanõn tut- sağõsõnõz. Yapõcõ ve üretken tutsağõ. Bu sevda denizcilik tarihinin yüzyõl- larõ içinde nice insanõ uluslararası boyutlarda başarõlara taşõmõştõr. İsimlerini buraya sõğdõramayõz. Büyük kapsamlı etkinlik Sözü nereye mi getireceğim? Ulus- lararasõ Deniz Kültürü gerçekten çok büyük ve kapsamlõ bir etkinlik. Bu- na cesaret eden girişimcilerimizi ger- çekten kutluyorum. Ama elbise çok büyük olunca giymeye kalkõşan için- de kayboluyor. Bence önce bu tür iş- lerin boyutlarõnõ -uluslararasõ - mali- yetlerini, hesaplayarak, düşünerek açõk vermeyecek projeler üretip öy- le işe girişmek gerek. Cumhuriyetin en görkemli ilk yõllarõnda, o günler için nerede ise imkânsõz görünen iş- ler, gerçek bir vatanseverlik, yöne- tenlere katkõsõz güven ve yõlmayan bir başarõ azmi ile bir sürü inanõlmaz iş- ler yapõlõyordu. Her biri bir devrim- di. Bu arada bazõ alanlardaki çalõşma ve projeler bu çabalarõ kurumlaştõr- maya yönlendirdi. Türk Tarih Kuru- mu, Türk Dil Kurumu, Türk Hava Kurumu gibi oluşumlar toplum ha- yatõmõzda saygõn yerlerini aldõlar. Denizciliğimizde farklõ idealist grup- larõn çalõşmalarõnõ da bir hedefle bir- leştiren bir Türk Deniz Kurumu’nun oluşturulmasõ, denizcilik kültürü- müzün uluslararasõ niteliğe doğru yürüyüşümüzdeki çalõşmalarõ disip- line edecektir kanõsõndayõm. Foça Denizcilik Sempozyumu Deniz sevgisinin somut girişimle- re doğru ilerlediğini sevinçle izliyo- ruz. 09 Ocak 2008’de genç ve çalõş- maktan yõlmayan bir ekibin düzen- lediği Foça Denizcilik Sempozyu- mu’nda denizciliğimizi değişik yak- laşõmlarla ele alan konuşmalar din- ledik ve orada başta çalõşmayõ sevda edinmiş bir belediye başkanõ ve de- nizle ilgili bir dernek yönetiminin ko- nuşmalarõndan sevindirici bir bilgi edindik. Bilindiği üzere Cote D’azur’deki bugünün o güzel liman- larõnõ, İspanya’da Barcelona ve Va- lencia’yõ ve özellikle de yerli halkõ- nõn kendilerinden hâlâ “Foçaen/Fo- çalı” diye söz ettikleri Marsilya’yõ ku- ranlar Foçalõ (Phokaia) denizcilerdir. Bu gözü pek denizciler o çağõn tek- nikleri ile yaptõklarõ bizim takalardan da ahşap küçük teknelerle hedefleri- ni bularak Akdeniz’in en sert fõrtõ- nalarõnõn oldukça sõk göründüğü za- manlar da sadece kol ve rüzgâr gücü (yani kürek ve yelken) ile Akde- niz’in bugün de en önemli limanla- rõnõn çekirdeklerini oluşturdular. Bu konuya neden değiniyorum. 2009 Nisanõ’nda kendilerinin antik çağ Foçalõlarõnõn yaptõklarõ teknelerin replikasõ ile Foça’dan Marsilya’ya yo- la çõkacaklar. Motorlarõ pervaneleri yok. Ama içlerinde yürek, kollarõn- da güç var. Bununla da kalmayacak- lar. Marsilya’dan Avrupa’nõn seyri se- fere açõk büyük nehirlerine belirli ka- nallardan geçerek sonunda Tuna’ya ve hedefleri olan Karadeniz’e ulaşa- caklar. Yazõmõzõn konusu olan festival programõnda düzenlenen ve yer al- dõğõm bir panelde yanõ başõmda genç güzel bir konuşmacõ hanõm oturu- yordu. Sadece rüzgâr, bilgi ve irade gücü ile değişik hava şartlarõnda 10.4 m’lik bir tekne ile yaptõğõ At- lantik geçişini anlattõ. 19 gün 6 saat- te tamamlanan bu geçişte tek kadõn kaptan sözünü ettiğim aslõnda gaze- teci ve TV spikeri olan bu genç Türk hanõmdõ. Yarõşõn birincisi İngiliz, ikincisi bir Türk kadõnõ, üçüncüsü Fransõz’dõ. Bu cumhuriyet yõllarõ içinde temelleri atõlan devrimlerin gu- rur verici bir aşamasõ ve denizciliği- miz gelecek kuşaklara bir kültür bi- rikimi olarak geçecek değerde bir ba- şarõ idi. Evet, biz uluslararasõ anlamda denizci bir ulus olmakta çok geç kal- dõk -denizden para kazanmakta de- ğil- bu yüzden de gerçek deniz kültürü denilen bir birikime ulaşa- madõk. Ama verdiğim örnekler gi- bi daha niceleri var. Umutlu, çalõş- kan olmalõ ve güçlerimizi birleştir- meliyiz. Biz de varõz... Oktay SÖNMEZ Denizci-Yazar Denizcilik denizi sevmek, denize sevdalanmakla başlar. Sevdalanmak ise telepati ile olmaz denizle iç içe olmakla oluşur. Ayrõca denizle ilgili her şeye dayanõlmaz bir ilgiyi doğuran besleyen ve büyüten deniz, gemiler ve denizciliğe dair her şeyi izlemek, o sonsuz bilgi zenginliği olan deniz edebiyatõnõ, ayrõca deniz bilimi konularõnõ okumakla insanda bir sevdanõn altyapõsõ oluşur. Ondan sonra artõk kaçamadõğõnõz bir sevdanõn tutsağõsõnõz. Yapõcõ ve üretken tutsağõ... Ohannes Kaçaznuni’nin Tiflis’te yayımlanan kitabının kapağı. Kaçaznuni, 1914’ten 1923’e uzanan süreçte, Türk-Ermeni ilişkilerinin özünü savaş hali olarak değerlendirmektedir. Kaçaznuni’nin yaptõğõ çok doğru saptamaya göre bu savaş, aslõnda Türkiye ile emperyalist devletler arasõndaki bir savaştõ. Kaçaznuni’nin kitabõnõn en önemli noktasõ, Taşnak Partisi ile onun peşine takõlan Ermenileri savaşõn bir tarafõ, o günkü Türk devletini ise diğer tarafõ olarak değerlendirmesidir. mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear