Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2008 CUMARTESİ
10 HABERLER
LEYLA TAVŞANOĞLU
Dünyada büyük saygõnlõğõ olan basõn öz-
gürlüğünü koruma örgütü Uluslararasõ Basõn
Enstitüsü’nün (IPI) Direktörü David Dadge,
Türkiye’deki basõn özgürlüğü sorunlarõnõ in-
celemek üzere İstanbul’daydõ. Gazetemizi de zi-
yaret eden Dadge’la özellikle AKP hükümeti-
nin basõn ve medya üzerinde uyguladõğõ baskõ-
larõ konuştuk. Hükümeti ve Başbakan Erdoğan’õ
basõna baskõ uygulamakla eleştiren Dadge, bü-
tün yapõlanlarõ, “Bu saldırgan, diktatörce bir
davranış,” olarak niteledi. Hükümetlerin basõnõ
taciz etmelerinin çok yanlõş olduğunu vurguladõ.
“Irak Savaşı: Medya neden bizi düş kırık-
lığına uğrattı” kitabınızdan yola çıkarsak
Irak Savaşı’nın böylesine bir hezimete dö-
nüşmesinin bir nedeni ABD’deki bu “ilişti-
rilmiş gazeteciler”in (embedded journalists)
yaptıkları yönetim taraflısı ve göz boyayıcı, as-
lı astarı olmayan haberler olabilir mi?
DADGE - Hayõr, sanmõyorum. Savaşta iki çe-
şit gazeteci vardõ. Birisi sizin söylediğiniz,
ABD askerlerinin yanõnda görev yapanlar, bir
de savaşta bağõmsõz, tarafsõz habercilik yapmaya
çalõşanlar vardõ. Bu, madalyonun iki yüzüne ben-
ziyor. Bir tarafta o gazeteciler, bir tarafta bun-
lar vardõ. Aslõnda Irak Savaşõ’nõn ne demek ol-
duğunu anlamak için iki tür gazetecinin ne yap-
tõklarõnõ dikkatle incelemelisiniz. Ama sorun her
zaman ABD kamuoyunun tutumuyla ilgiliydi.
Savaşõn başlangõcõnda insanlarda Irak’ta kim-
yasal ya da nükleer olmak üzere kitle imha si-
lahlarõndan olup olmadõğõ konusunda kafa ka-
rõşõklõğõ vardõ. Bir anlamda kamuoyunun bilgisi
yoktu ama fikri vardõ. Ayrõca ABD kamuoyu faz-
lasõyla vatanseverdir. Bu güçlü vatanseverlik duy-
gusu ABD medyasõnda vahim biçimde yankõsõnõ bul-
du. Medya kamuoyunun baskõsõndan korktuğu için
kimi haberleri doğru biçimde veremedi. Gerçekler
daha sonra su yüzüne çõktõ. Bunun da nedeni ka-
muoyu baskõsõydõ.
Yani bu yüzden ABD bu bataklığa saplandı, öy-
le mi?
- Yönetim de savaştan önce kamuoyunu kullana-
rak gazetecilerin neler olup bittiğini doğru biçimde
yansõtmalarõnõ, kamuoyunu doğru bilgilendirmele-
rini engelledi. Aslõnda 11 Eylül’den hemen sonra
Bush yönetimi gazetecilerin gerçeklerle ilgili haberler
yapmalarõnõn önüne geçti.
Galiba ABD medyasında olanlarla Türkiye’de
olanlar aynı. Bizde de pek çok gazetede ya da te-
levizyonda AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ı
eleştiren gazeteciler işlerinden oldular…
- İlginç bir olayõ anlatmak istiyorum. ABD’de bir
gazeteci Başkan Bush’la söyleşi yapmaktadõr. Ga-
zeteci sorar: “Hangi gazeteleri okuyorsunuz?”
Bush’un cevabõ şöyle olur: “Ben gazete okumam.
Bilgileri çevremdeki insanlardan alırım.”
Tayyip Erdoğan da hemen hemen kelimesi ke-
limesine aynı şeyleri söylemedi mi?
- Evet. Buradaki bağlantõyõ anlatmak istiyorum.
ABD’deki o gazeteci Bush’un o yanõtõ üzerine bu se-
fer üsteledi: “O zaman kamuoyunun ne düşün-
düğünü nereden biliyorsunuz?” Bush’un yanõtõ:
“Medyanın kamuoyunun ne düşündüğünü yan-
sıttığını sanıyorum.”
Bush yönetimi Irak Savaşõ konusundaki strateji-
sini çizerken medyayõ nasõl etkileyeceğine önem ver-
medi. Aksine, medyayõ kullanõp kamuoyunu
etkilemeyi amaçladõ. Öte yandan Erdoğan’õn
söylediklerine bakõn.
Erdoğan da belli yayın organlarının par-
tilileri tarafından boykot edilmesi çağrısın-
da bulunmadı mı?
- Evet. Şu şu gazeteleri almayõn, dedi. Bush
yönetimi de aynõ şeyi yaptõ. Amaç da ka-
muoyunu etkileyip medya üzerinde baskõ
uygulamaktõ. Bu sektörde çalõşan herkesin,
“Şu şu gazeteleri, dergileri almayın, oku-
mayın,” diyen bir hükümet tarafõndan de-
mokratik basõn özgürlüğü haklarõna saldõrõl-
dõğõnõ bilmelidirler ve o saldõrõlara maruz ka-
lanlarla basõn özgürlüğünü koruma ilkeleri
doğrultusunda sahip çõkõp dayanõşma içine gir-
melidirler. Dolayõsõyla profesyonel gazeteci-
lerin Türk medyasõyla çok ciddi olarak da-
yanõşma içine girmeleri lazõmdõr.
Türkiye’de kimi gazetecilerin Ergenekon
adı verilen sözüm ona hükümeti devirmek is-
teyen bir şiddet örgütü üyeleri oldukları ge-
rekçesiyle tutuklanıp iddianamesiz bir yılın
üzerinde hapiste tutulmalarını nasıl karşı-
lıyorsunuz?
- Bu çok vahim bir durum. Neredeyse Gu-
antanamo Körfezi işkencelerine benziyor.
Üstelik yargõlamalar da uzadõkça uzuyor.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu:
Gazeteci bireydir. Dolayõsõyla terorizme bu-
laşmadõğõ iddia edilemez. Ama arada bir
fark var. Bir gazeteci terorizme bulaştõysa ona
gazeteci diyemeyiz. Benim endişem şu: Er-
genekon’da gözaltõlar ve tutuklularõn kapsa-
mõ o kadar genişledi ki Ergenekon’dan sanõk
olanlarla konuşan gazetecileri bile kapsamõna alabilir.
Bu da gazeteciyi kendi mesleğini özgürce icra et-
mekten caydõrabilir.
Gazeteci kendi haber kaynağõyla özgürce konu-
şabilmelidir. Tabii ki gazeteci çok dikkatli olmalõ-
dõr. Ama haberin olduğu yerde de onun kaynağõy-
la konuşmak zorundasõnõz. Öyle aklõnõza estiği gi-
bi insanlarõ gözaltõna alõp tutuklayamazsõnõz. Bir ke-
re gerekçelerinizin hukuka uygunluğu şarttõr. Yani,
bir gazetenin patronu ya da genel yayõn müdürünü
bir terörist grubun üyesi olma şüphesiyle istediğiniz
gibi gözaltõna alõp tutuklayamazsõnõz. Bu şu anlama
da gelebilir: “Bu konuda yazmamalıydınız.”
Eğer birilerinden şüphe ediyorsanõz bunun yolu bu
kişileri medyada teşhir etmektir. Araştõrmacõ gaze-
tecilik birtakõm suç örgütlerinin ortaya çõkarõlmasõnda
rol oynayõp yetkili makamlara da yardõmcõ olabilir.
‘Akreditasyon
baskõunsuru
olmamalõ’
Bir de hükümet yandaşı medyada çalı-
şanların hükümete muhalefet eden medya
organlarının yazarları ve çalışanlarını he-
def göstermesini nasıl karşılıyorsunuz? Siz-
ce bu yapılan gazetecilik mi?
- Hayõr, değil. Gazeteciler özgür olmalõ ve
hükümetle aralarõnda mesafe bulunmalõdõr.
Hükümetin medyayõ büyük ölçüde etkileme
çabalarõ çok yanlõştõr. Üstelik hükümetin
kendi yandaşõ medyaya, muhalif medyaya
karşõ bilgi sõzdõrmasõ gazeteciler arasõnda
önemli olan dayanõşmayõ da kõrar. Siz kendi-
nizi hükümet yerine koyar ve bir kõsõm med-
yaya köşe yazõlarõnõzla saldõrõrsanõz bu bana
göre iyi gazetecilik kurallarõnõn ihlalidir. Hü-
kümetlerin kendi hesap verebilirlikleri kadar
medyanõn da hesap verebilirliği olmalõ, bunu
düzenleyecek kurumlar bulunmalõdõr. Başba-
kanõnõz Erdoğan bir medya kuruluşundan ya-
kõndõğõ zaman kendi başbakanlõk gücünü
kullanmamalõdõr. Erdoğan gazetecilere dava
açmamalõdõr. Çünkü gazetecilere dava açan
siyasetçiler özgür ve bağõmsõz basõn kavra-
mõnõ zedelemektedirler. Bunu yapacak yerde
o basõn kuruluşunun okur temsilcisine şikâ-
yette bulunabilirler ya da bir basõn şikâyet
konseyi varsa ona başvurabilirler. Ama söy-
lediklerinin de mantõklõ şikâyetlere dayan-
masõ gerekir. Kötü gazetecilik yapõldõğõna
inanan siyasetçinin demokratik davranõşõ
böyle olmalõdõr. Eğer çõkõp “Filanca gazete-
yi almayın,” derseniz o gazetenin iş yapma
hakkõna saldõrmõş olur, orada çalõşan gazete-
cilere de bir tür baskõ, sansür uygulamõş
olursunuz.
Sizce demokratik bir ülkede bir başbakan
ya da hükümet kendi yandaş medyasını
oluşturabilir mi?
- Bütün politikacõlarõn düşü her yaptõklarõ-
nõ alkõşlayan bir medya olmasõdõr. Ama buna
da devlet gazeteciliği derler. Devlet gazeteci-
liğinde tarafsõz, dengeli, doğru habercilik ya-
pamazsõnõz. Çünkü devlet gazetecisinin gö-
revi hükümetin bakõş açõsõndan habercilik
yapmaktõr. Eğer hükümeti incitecek bir du-
rum varsa bu ya süzgeçten geçirilir ya da ta-
mamõyla göz ardõ edilir. Bana göre bu da ga-
zetecilik değildir. Demokrasilerde önemli
olan yöneticilerin ortaya çõkõp gazetecilerle
buluşmalarõ, sorunlarõn ne olduğunu izah et-
meleridir.
İyi de bizim Başbakanlık 7 muhabirin ak-
reditasyonunu yenilemedi. Buna ne diyor-
sunuz?
- Akreditasyon sistemi sizi eleştiren gaze-
teciyi dõşlamak değildir. Aksine onlarõ daha
fazla bilgilendirerek perspektiflerini arttõrõr-
sõnõz. “Ben bu yedi gazeteciyi sevmiyo-
rum. Dolayısıyla onları bu işin içine kat-
mayacağım,” demek “Ben medyada neyin
çıkıp neyin çıkmayacağına karar verme
hakkına sahibim,” anlayõşõdõr.
İşte, sorun buradan çõkar. Hükümetler
medyaya mesafeli durmalõ, medyanõn işine
karõşmamalõdõr. Yazõlanlarõ beğenmiyorlarsa
da bir başka medya organõna demeç verebilir
ya da şikâyetlerini dile getirebilirler. Ama en
önemlisi de hükümetler medyayõ tacize yel-
tenmemelidirler. Medyanõn görevi hükümet-
lerden hesap sormak ve kamuoyuna doğru
bilgi vermektir.
AKP hükümetinin eleştirel yayınlar ya-
pan medyaya izlediği tutum, beğenmediği
gazetecilerin akreditasyonlarını yenileme-
mesi bir anlamda diktatörce bir davranış
değil mi?
- Evet. Saldõrgan, diktatörce bir davranõş.
Hükümetler, hükümet etme görevlerini ya-
parken derilerinin kalõn olmasõ gerekir. Her-
kesin kendileriyle aynõ fikri paylaşmayacağõ
gerçeğine alõşmalõlar. Demokratik toplumlar-
da bile uzun zaman işbaşõnda kalan hükü-
metler toplumdan kopabilirler. Kendi çevre-
lerindeki insanlarõn, “Yaptığınız her şeyde
haklısınız,” demelerine alõşabilirler. Ondan
sonra da kendilerini eleştirenlere tepki göste-
rebilirler. Ama demokrasilerde eleştiriyi ka-
bullenmeyi iyi bir şey olarak öğrenirsiniz.
Siyasetçi eleştiriden muaf değildir. Modern
toplumlarda bu böyledir.
DAVID DADGE
Uluslararasõ Basõn Enstitüsü’nde (IPI) 2000 yõlõnda,
IPI’nõnyayõnorganõWorldPresFreedomReview’nunge-
nelyayõnyönetmeniolarakçalõşmayabaşladõ.Aynõzamanda
Afrika ülkelerinde basõn özgürlüğü konusunda IPI’ya da-
nõşmanlõkyaptõ.2007’deIPI’nõnikidirektöryardõmcõsõndan
biri oldu. Bu yõlõn ocak ayõnda da IPI direktörlüğü görevi-
ni üstlendi. Daha önce Avusturya’da Uluslararasõ Hukuk
AraştõrmalarõMerkeziadlõbirvakõftaçalõştõ.İngiltere’deGu-
ilfordÜniversitesiHukukFakültesi’ndenmezunoldu.Üçki-
tabõyayõmlandõ.Bunlardanikisininbaşlõğõşöyle:“SavaşKa-
yõplarõ:BushYönetimi’ninÖzgürBasõnaSaldõrõlarõ”ve“Irak
Savaşõ: Medya Neden Bizi Düş Kõrõklõğõna Uğrattõ?”
Uluslararasõ Basõn Enstitüsü (IPI) Direktörü Dadge’den AKP hükümetine ağõr eleştiriler
Diktatörce davranõyorlar
ZEYNEP ŞAHİN
İstanbul Üniversitesi rek-
törlüğüne aday olan 13 isim
arasõnda yapõlan araştõrma,
adaylarõn “laiklik ve tür-
ban” konusundaki görüş-
lerini ortaya koydu. Rektör
adaylarõ arasõnda, “YÖK ve
Köşk’ü rahatsız etmemek
için” sorularõ yanõtlama-
yanlar bulunmasõ dikkat
çekti.
İstanbul Üniversitesi Öğ-
retim Üyeleri Derneği, yak-
laşan rektörlük seçimleri
öncesi üniversite için önem
taşõyan konular hakkõnda
adaylarõn düşüncelerini öğ-
renmek için bir araştõrma
yaptõ. Tüm adaylara 4 so-
rudan oluşan yazõlõ bir form
gönderen derneğe “gelen ve
gelmeyen yanıtlar”, aday-
lara ilişkin kafalardaki soru
işaretlerini büyük ölçüde
aydõnlattõ. Rektör adaylarõ-
na yöneltilen sorular, “Tür-
kiye Cumhuriyeti’nin la-
ik yapısının tehdit altında
olduğunu düşünüyor mu-
sunuz? Siyasal bir simge
olan türbana karşı müca-
dele edecek ve Anayasa
Mahkemesi’nin kararla-
rını uygulayacak mısınız?
En çok oyu alamadığınız
takdirde, rektör olarak
atanmayı kabul edecek
misiniz? Dekan ve mü-
dür atamalarında öğre-
tim üyelerinin görüşünü
belirlemek üzere seçim
yaptıracak ve sonuçlara
uyacak mısınız” oldu. Or-
taya çõkan sonuçlar şöyle:
? Prof. Dr. Ahat Andi-
can, Prof. Dr. Faruk Er-
zengin, Prof. Dr. Kadir
Erdin, Prof. Dr. Melih
Boydak, Prof. Dr. Erhun
Eyüboğlu ve Prof. Dr.
Veysel Batmaz, üniversi-
tede türbanõn serbest ola-
mayacağõ, konuya ilişkin
yargõ kararlarõnõn uygula-
nacağõ görüşünde birleşti.
Batmaz hariç tüm adaylar,
laikliğin tehdit altõnda ol-
duğunu düşünürken, Bat-
maz ise soruya, “Türkiye
laikliğin ortadan kaldı-
rılmasına yönelik bir teh-
likeyi bertaraf edemeye-
cek güçte değil” yanõtõnõ
vermeyi tercih etti. Andi-
can, Erzengin, Erdin ve
Boydak, seçimden birinci
çõkmazsa atanmayõ kabul
etmeyeceğini söylerken,
Batmaz böyle bir durumun
sorumluluğunun adaylara
değil YÖK’e ve Cumhur-
başkanlõğõ’na ait olduğunu
ifade etti.
‘Sorular siyasi’
? AKP’ye yakõn üyeler-
den Prof. Dr. Yunus Söylet,
sorularõn “akademik değil
siyasi” olduğunu savuna-
rak, yanõtlamaktan kaçõndõ.
? Prof. Dr. Gülçin Ber-
mek, Prof. Dr. Seyfettin
Uludağ, Prof. Dr. Ali Ak-
yüz, Prof. Dr. Mustafa Ke-
çer, Prof. Dr. Kenan Ulu-
ap ve Prof. Dr. Gediz Ak-
deniz ise sorulara hiçbir
yanõt vermedi. Alõnan bil-
giye göre, bu 6 aday içinden
“soruların rektör atama-
sıyla ilgili makamları ra-
hatsız edebileceği, bu yüz-
den yanıtlamak isteme-
dikleri” yönünde bir kay-
gõyõ dile getirenler de oldu.
Yani adaylar arasõndan,
YÖK ve Cumhurbaşkanõ
Abdullah Gül’le ters düş-
mek istemediği için laiklik
ve türban konusunda sessiz
kalmayõ tercih edenler de
bulunuyor.
Muhalefetin oylarõnõn İzmir’de eksik açõklandõğõnõ belirten Koroğlu Danõştay’a başvurdu
Sonuçlar kuşkuluANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - YSK’nin seçmen sayõsõnõn
1 yõlda 6 milyon kişi arttõğõna
ilişkin açõklamasõ üzerindeki tar-
tõşmalar devam ederken, Bülent
Ecevit’in başkanlõğõnda kurulan
57. hükümet döneminde, Türki-
ye’nin ilk kadõn Başbakanlõk müs-
teşarõ olan ve 22 Temmuz seçim-
lerine MHP’den İzmir 2. bölge
adayõ olarak katõlan Füsun Ko-
roğlu önemli bir hukuk mücade-
lesi yürütüyor. Seçimlerin ardõndan
ele geçirdiği 42 tutanağõ YSK’nin
kesin sonuçlarõyla karşõlaştõran ve
partisi ile CHP’nin oylarõnõn 2 bin
eksik açõklandõğõnõ tespit eden Ko-
roğlu, tüm itirazlarõna karşõn İzmir
2. bölgeye ait 4 bin 200 tutanağõ
yetkililerden alamadõ. Koroğlu,
itirazlarõnõ Danõştay’a taşõdõ.
Cumhuriyet’in edindiği bilgi-
lere göre seçimlere İzmir 2. böl-
geden katõlan Koroğlu, seçmen
görevlileri aracõlõğõyla 42 sandõk tu-
tanağõnõn birer örneğini aldõ. Bu tu-
tanaklarda yaklaşõk 5 bin 400 oy
kullanõldõğõnõ gören Koroğlu, bu tu-
tanaklarõ, YSK’nin bilgisayar or-
tamõndan açõkladõğõ sonuçlarla
karşõlaştõrdõ. Yaptõğõ araştõrma so-
nucu CHP’nin 1500, MHP’nin de
500 oyunun eksik açõklandõğõnõ
gören Koroğlu, AKP’nin oylarõnõn
da 1600 arttõğõnõ belirledi.
Bu sonuçlardan hareketle
YSK’ye itiraz eden Koroğlu, İzmir
2. bölgeye ait toplam 4 bin 200 tu-
tanaktaki oylarõn bilgisayarda tek
tek toplanmasõnõ, yanlõşlõk varsa
düzeltilmesini ya da tutanaklarõn bi-
rer örneğinin kendisine verilmesi-
ni istedi. Aynõ başvuru MHP’nin
bir diğer adayõ tarafõndan da ya-
põldõ. Ancak İl Seçim Kurulu bu
adaya verdiği yanõtta, seçim so-
nuçlarõnõn ilan edildiğini, değişti-
rilemeyeceğini bildirdi. Israrla ko-
nunun üzerine giden Koroğlu’ya
YSK Başkanlõğõ’nõn verdiği yanõt
ise bir çelişkiyi ortaya koydu. Ve-
rilen yanõtta, Menemen’deki sa-
yõmlarda çeşitli hatalarõn yapõldõ-
ğõ ancak bunlarõn düzeltildiği be-
lirtildi. Bunun üzerine Koroğlu,
YSK Başkanõ’nõ makamõnda zi-
yaret ederek itirazlarõnõ bir kez
daha dile getirdi.
‘Yasa tutanaklar verilir
demiyor’
Israrlõ başvurular karşõsõnda bir
karar alan YSK, yasada tutanak-
larõn kopyasõnõn verileceğine yö-
nelik bir düzenleme olmadõğõ ge-
rekçesiyle talebin kabul edilme-
yeceğini bildirdi. Yasada tutanak-
larõn kopyasõnõn verileceğine iliş-
kin bir hüküm bulunmadõğõ gibi ve-
rilmeyeceğine ilişkin bir düzenle-
menin de yer almadõğõnõ belirten
Koroğlu, Bilgi Edinme Üst Kuru-
lu’na başvurdu. Üst Kurul ise,
YSK kararlarõ aleyhine hiçbir mer-
ciye başvurulamayacağõnõ belir-
terek “Dolayısıyla biz bu tuta-
nakların verilmesini sağlaya-
mayız” dedi.
Yasal engel nedeniyle YSK’yi
mahkeme veremeyen Koroğlu, bu
kez de Bilgi Edinme Üst Kuru-
lu’nun bu yanõtõnõ yargõya taşõdõ.
Üst Kurul, mahkemeye sunduğu
savunmasõnda, bilgi edinme yasa-
sõnõn 15. maddesinin yargõ deneti-
mi dõşõndaki kurumlarõ kapsam
dõşõnda tuttuğunu ifade etti. İdari
Mahkeme de bunun üzerine baş-
vuruyu reddetti.
Bunun üzerine Danõştay’a baş-
vuran Koroğlu, söz konusu 15.
maddede “Yargı denetimi dışın-
daki kurumlarda kişinin istik-
balini, onurunu ve geleceğini et-
kileyen belgeler bu kanun kap-
samına dahildir. Bu belgelerin
verilmesi, o kurumun denetim al-
tına alındığı anlamına gelmez”
hükmünün yer aldõğõnõ anõmsattõ.
Koroğlu’nun itirazõ üzerine dava-
yõ görüşmeye başlayan Danõştay,
Başbakanlõk’tan savunma istedi.
REKTÖR ADAYLARINA ANKET
Türbanave
laikliğe
bakõşlarõsõnandõ
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anka-
ra Üniversitesi’nin Cebeci yerleşkesindeki
yemekhanesinde çalışan işçilerin işten çıka-
rılmaları üzerine öğrencilerin de desteğiyle
başlattığı yemekhane işgali bugün 11. günü-
ne girdi. İşçiler ve öğrenciler rektörlüğün
yeni anlaştığı şirketin eski işçileri işe alma-
sını istiyor.
11 gündür yemekhanede süren işgale des-
tek veren öğrenciler, “Bir haftayı aşan bir
süredir burada işçilerle beraber sabahlıyo-
ruz. Bugün onların bir sorunu olduğunda
biz yardım ediyorsak, yarın öğrencilerin
bir sorunu olduğunda onlar da bize yardım
edecektir” dediler. Eyleme destek veren
akademisyenlerden Siyasal Bilimler Fakül-
tesi Öğretim Üyesi Metin Özuğurlu, “Yıl-
lardır tanıdığımız çalışan arkadaşlarımız
işsiz kalmak istemiyorlar. Bu koşullarda
bundan daha anlaşılabilir ne olabilir?” diye
konuştu. Rektörlük ise yemek şirketi ile
aralarındaki sözleşmeye personele ilişkin
bir hüküm koyma yetkilerinin olmadığını
açıkladı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ)
Boykota akademisyen desteği
‘Artış naylon
seçmenden kaynaklı’
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - DTP Şõrnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Yüksek Seçim Kurulu’nun
açõkladõğõ, 1 yõldaki 6 milyonluk
seçmen artõşõnõn “naylon
seçmenden” kaynaklandõğõnõ
bildirdi. Yeni düzenlemeyle oy
verme işleminden sonra
parmaklarõn boyanmasõ
işleminin de kaldõrõlmasõnõn son
derece dikkat çekici olduğuna
işaret eden Kaplan, “Seçmen
sayõsõnõn 6 milyon artmasõ,
nüfusun yüzde 25 artmasõ
anlamõna geliyor. Nüfus bir
yõlda bu kadar artmayacağõna
göre, seçmen sayõsõndaki artõş,
naylon, mükerrer kayõt, seçim
hilesidir” dedi. Kaplan, konuyla
ilgili Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’õn yanõtlamasõ
istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na
da soru önergesi verdi.
Adana’da belediye
bütçeleri hazırlandı
ADANA (Cumhuriyet
Bürosu) - Adana Büyükşehir ve
merkez Seyhan ve Yüreğir ilçe
belediyeleri ile Karaisalõ
Belediyesi’nin bütçeleri
hazõrlandõ. Adana Büyükşehir
Belediyesi Meclisi’nin metro
çalõşmalarõ nedeniyle
yerlerinden olan Bit Pazarõ
esnafõna işyeri verilmesi
yönünde alõnan kararõn da
onaylandõğõ toplantõda, Vedat
Dalokay Sebze Hali’nin
yanõndaki belediye arazisine 125
adet küçük işyeri yapõlacağõ ve
düşük ücretle seyyar satõcõlara
verileceği açõklandõ. Görüşülen
tüm belediye bütçeleri de kabul
edildi.
Uluç ve Gürdil’e ödül
ADANA (Cumhuriyet
Bürosu) - Güney Rotary 2008
Meslek Hizmeti Ödülleri CHP’li
Suluca Belde Belediye Başkanõ
Latif Uluç ve öğretmen Nuri
Gürdil’e verildi. Mesleğinde
ayrõcalõk yaratan ve topluma
yarar sağlayan kişilere verilen
ödüllere, bu yõl tüm
olanaksõzlõklara karşõn Suluca
Beldesi’nde önemli çalõşmalara
imza atan Uluç ve öğrencilerine
fotoğrafçõlõk alanõnda başarõlar
kazandõran eğitimci Gürdil layõk
görüldü. Ödül töreni Hilton
Oteli’nde yapõldõ.