25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2008 CUMARTESİ 10 HABERLER LEYLA TAVŞANOĞLU Dünyada büyük saygõnlõğõ olan basõn öz- gürlüğünü koruma örgütü Uluslararasõ Basõn Enstitüsü’nün (IPI) Direktörü David Dadge, Türkiye’deki basõn özgürlüğü sorunlarõnõ in- celemek üzere İstanbul’daydõ. Gazetemizi de zi- yaret eden Dadge’la özellikle AKP hükümeti- nin basõn ve medya üzerinde uyguladõğõ baskõ- larõ konuştuk. Hükümeti ve Başbakan Erdoğan’õ basõna baskõ uygulamakla eleştiren Dadge, bü- tün yapõlanlarõ, “Bu saldırgan, diktatörce bir davranış,” olarak niteledi. Hükümetlerin basõnõ taciz etmelerinin çok yanlõş olduğunu vurguladõ. “Irak Savaşı: Medya neden bizi düş kırık- lığına uğrattı” kitabınızdan yola çıkarsak Irak Savaşı’nın böylesine bir hezimete dö- nüşmesinin bir nedeni ABD’deki bu “ilişti- rilmiş gazeteciler”in (embedded journalists) yaptıkları yönetim taraflısı ve göz boyayıcı, as- lı astarı olmayan haberler olabilir mi? DADGE - Hayõr, sanmõyorum. Savaşta iki çe- şit gazeteci vardõ. Birisi sizin söylediğiniz, ABD askerlerinin yanõnda görev yapanlar, bir de savaşta bağõmsõz, tarafsõz habercilik yapmaya çalõşanlar vardõ. Bu, madalyonun iki yüzüne ben- ziyor. Bir tarafta o gazeteciler, bir tarafta bun- lar vardõ. Aslõnda Irak Savaşõ’nõn ne demek ol- duğunu anlamak için iki tür gazetecinin ne yap- tõklarõnõ dikkatle incelemelisiniz. Ama sorun her zaman ABD kamuoyunun tutumuyla ilgiliydi. Savaşõn başlangõcõnda insanlarda Irak’ta kim- yasal ya da nükleer olmak üzere kitle imha si- lahlarõndan olup olmadõğõ konusunda kafa ka- rõşõklõğõ vardõ. Bir anlamda kamuoyunun bilgisi yoktu ama fikri vardõ. Ayrõca ABD kamuoyu faz- lasõyla vatanseverdir. Bu güçlü vatanseverlik duy- gusu ABD medyasõnda vahim biçimde yankõsõnõ bul- du. Medya kamuoyunun baskõsõndan korktuğu için kimi haberleri doğru biçimde veremedi. Gerçekler daha sonra su yüzüne çõktõ. Bunun da nedeni ka- muoyu baskõsõydõ. Yani bu yüzden ABD bu bataklığa saplandı, öy- le mi? - Yönetim de savaştan önce kamuoyunu kullana- rak gazetecilerin neler olup bittiğini doğru biçimde yansõtmalarõnõ, kamuoyunu doğru bilgilendirmele- rini engelledi. Aslõnda 11 Eylül’den hemen sonra Bush yönetimi gazetecilerin gerçeklerle ilgili haberler yapmalarõnõn önüne geçti. Galiba ABD medyasında olanlarla Türkiye’de olanlar aynı. Bizde de pek çok gazetede ya da te- levizyonda AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ı eleştiren gazeteciler işlerinden oldular… - İlginç bir olayõ anlatmak istiyorum. ABD’de bir gazeteci Başkan Bush’la söyleşi yapmaktadõr. Ga- zeteci sorar: “Hangi gazeteleri okuyorsunuz?” Bush’un cevabõ şöyle olur: “Ben gazete okumam. Bilgileri çevremdeki insanlardan alırım.” Tayyip Erdoğan da hemen hemen kelimesi ke- limesine aynı şeyleri söylemedi mi? - Evet. Buradaki bağlantõyõ anlatmak istiyorum. ABD’deki o gazeteci Bush’un o yanõtõ üzerine bu se- fer üsteledi: “O zaman kamuoyunun ne düşün- düğünü nereden biliyorsunuz?” Bush’un yanõtõ: “Medyanın kamuoyunun ne düşündüğünü yan- sıttığını sanıyorum.” Bush yönetimi Irak Savaşõ konusundaki strateji- sini çizerken medyayõ nasõl etkileyeceğine önem ver- medi. Aksine, medyayõ kullanõp kamuoyunu etkilemeyi amaçladõ. Öte yandan Erdoğan’õn söylediklerine bakõn. Erdoğan da belli yayın organlarının par- tilileri tarafından boykot edilmesi çağrısın- da bulunmadı mı? - Evet. Şu şu gazeteleri almayõn, dedi. Bush yönetimi de aynõ şeyi yaptõ. Amaç da ka- muoyunu etkileyip medya üzerinde baskõ uygulamaktõ. Bu sektörde çalõşan herkesin, “Şu şu gazeteleri, dergileri almayın, oku- mayın,” diyen bir hükümet tarafõndan de- mokratik basõn özgürlüğü haklarõna saldõrõl- dõğõnõ bilmelidirler ve o saldõrõlara maruz ka- lanlarla basõn özgürlüğünü koruma ilkeleri doğrultusunda sahip çõkõp dayanõşma içine gir- melidirler. Dolayõsõyla profesyonel gazeteci- lerin Türk medyasõyla çok ciddi olarak da- yanõşma içine girmeleri lazõmdõr. Türkiye’de kimi gazetecilerin Ergenekon adı verilen sözüm ona hükümeti devirmek is- teyen bir şiddet örgütü üyeleri oldukları ge- rekçesiyle tutuklanıp iddianamesiz bir yılın üzerinde hapiste tutulmalarını nasıl karşı- lıyorsunuz? - Bu çok vahim bir durum. Neredeyse Gu- antanamo Körfezi işkencelerine benziyor. Üstelik yargõlamalar da uzadõkça uzuyor. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: Gazeteci bireydir. Dolayõsõyla terorizme bu- laşmadõğõ iddia edilemez. Ama arada bir fark var. Bir gazeteci terorizme bulaştõysa ona gazeteci diyemeyiz. Benim endişem şu: Er- genekon’da gözaltõlar ve tutuklularõn kapsa- mõ o kadar genişledi ki Ergenekon’dan sanõk olanlarla konuşan gazetecileri bile kapsamõna alabilir. Bu da gazeteciyi kendi mesleğini özgürce icra et- mekten caydõrabilir. Gazeteci kendi haber kaynağõyla özgürce konu- şabilmelidir. Tabii ki gazeteci çok dikkatli olmalõ- dõr. Ama haberin olduğu yerde de onun kaynağõy- la konuşmak zorundasõnõz. Öyle aklõnõza estiği gi- bi insanlarõ gözaltõna alõp tutuklayamazsõnõz. Bir ke- re gerekçelerinizin hukuka uygunluğu şarttõr. Yani, bir gazetenin patronu ya da genel yayõn müdürünü bir terörist grubun üyesi olma şüphesiyle istediğiniz gibi gözaltõna alõp tutuklayamazsõnõz. Bu şu anlama da gelebilir: “Bu konuda yazmamalıydınız.” Eğer birilerinden şüphe ediyorsanõz bunun yolu bu kişileri medyada teşhir etmektir. Araştõrmacõ gaze- tecilik birtakõm suç örgütlerinin ortaya çõkarõlmasõnda rol oynayõp yetkili makamlara da yardõmcõ olabilir. ‘Akreditasyon baskõunsuru olmamalõ’ Bir de hükümet yandaşı medyada çalı- şanların hükümete muhalefet eden medya organlarının yazarları ve çalışanlarını he- def göstermesini nasıl karşılıyorsunuz? Siz- ce bu yapılan gazetecilik mi? - Hayõr, değil. Gazeteciler özgür olmalõ ve hükümetle aralarõnda mesafe bulunmalõdõr. Hükümetin medyayõ büyük ölçüde etkileme çabalarõ çok yanlõştõr. Üstelik hükümetin kendi yandaşõ medyaya, muhalif medyaya karşõ bilgi sõzdõrmasõ gazeteciler arasõnda önemli olan dayanõşmayõ da kõrar. Siz kendi- nizi hükümet yerine koyar ve bir kõsõm med- yaya köşe yazõlarõnõzla saldõrõrsanõz bu bana göre iyi gazetecilik kurallarõnõn ihlalidir. Hü- kümetlerin kendi hesap verebilirlikleri kadar medyanõn da hesap verebilirliği olmalõ, bunu düzenleyecek kurumlar bulunmalõdõr. Başba- kanõnõz Erdoğan bir medya kuruluşundan ya- kõndõğõ zaman kendi başbakanlõk gücünü kullanmamalõdõr. Erdoğan gazetecilere dava açmamalõdõr. Çünkü gazetecilere dava açan siyasetçiler özgür ve bağõmsõz basõn kavra- mõnõ zedelemektedirler. Bunu yapacak yerde o basõn kuruluşunun okur temsilcisine şikâ- yette bulunabilirler ya da bir basõn şikâyet konseyi varsa ona başvurabilirler. Ama söy- lediklerinin de mantõklõ şikâyetlere dayan- masõ gerekir. Kötü gazetecilik yapõldõğõna inanan siyasetçinin demokratik davranõşõ böyle olmalõdõr. Eğer çõkõp “Filanca gazete- yi almayın,” derseniz o gazetenin iş yapma hakkõna saldõrmõş olur, orada çalõşan gazete- cilere de bir tür baskõ, sansür uygulamõş olursunuz. Sizce demokratik bir ülkede bir başbakan ya da hükümet kendi yandaş medyasını oluşturabilir mi? - Bütün politikacõlarõn düşü her yaptõklarõ- nõ alkõşlayan bir medya olmasõdõr. Ama buna da devlet gazeteciliği derler. Devlet gazeteci- liğinde tarafsõz, dengeli, doğru habercilik ya- pamazsõnõz. Çünkü devlet gazetecisinin gö- revi hükümetin bakõş açõsõndan habercilik yapmaktõr. Eğer hükümeti incitecek bir du- rum varsa bu ya süzgeçten geçirilir ya da ta- mamõyla göz ardõ edilir. Bana göre bu da ga- zetecilik değildir. Demokrasilerde önemli olan yöneticilerin ortaya çõkõp gazetecilerle buluşmalarõ, sorunlarõn ne olduğunu izah et- meleridir. İyi de bizim Başbakanlık 7 muhabirin ak- reditasyonunu yenilemedi. Buna ne diyor- sunuz? - Akreditasyon sistemi sizi eleştiren gaze- teciyi dõşlamak değildir. Aksine onlarõ daha fazla bilgilendirerek perspektiflerini arttõrõr- sõnõz. “Ben bu yedi gazeteciyi sevmiyo- rum. Dolayısıyla onları bu işin içine kat- mayacağım,” demek “Ben medyada neyin çıkıp neyin çıkmayacağına karar verme hakkına sahibim,” anlayõşõdõr. İşte, sorun buradan çõkar. Hükümetler medyaya mesafeli durmalõ, medyanõn işine karõşmamalõdõr. Yazõlanlarõ beğenmiyorlarsa da bir başka medya organõna demeç verebilir ya da şikâyetlerini dile getirebilirler. Ama en önemlisi de hükümetler medyayõ tacize yel- tenmemelidirler. Medyanõn görevi hükümet- lerden hesap sormak ve kamuoyuna doğru bilgi vermektir. AKP hükümetinin eleştirel yayınlar ya- pan medyaya izlediği tutum, beğenmediği gazetecilerin akreditasyonlarını yenileme- mesi bir anlamda diktatörce bir davranış değil mi? - Evet. Saldõrgan, diktatörce bir davranõş. Hükümetler, hükümet etme görevlerini ya- parken derilerinin kalõn olmasõ gerekir. Her- kesin kendileriyle aynõ fikri paylaşmayacağõ gerçeğine alõşmalõlar. Demokratik toplumlar- da bile uzun zaman işbaşõnda kalan hükü- metler toplumdan kopabilirler. Kendi çevre- lerindeki insanlarõn, “Yaptığınız her şeyde haklısınız,” demelerine alõşabilirler. Ondan sonra da kendilerini eleştirenlere tepki göste- rebilirler. Ama demokrasilerde eleştiriyi ka- bullenmeyi iyi bir şey olarak öğrenirsiniz. Siyasetçi eleştiriden muaf değildir. Modern toplumlarda bu böyledir. DAVID DADGE Uluslararasõ Basõn Enstitüsü’nde (IPI) 2000 yõlõnda, IPI’nõnyayõnorganõWorldPresFreedomReview’nunge- nelyayõnyönetmeniolarakçalõşmayabaşladõ.Aynõzamanda Afrika ülkelerinde basõn özgürlüğü konusunda IPI’ya da- nõşmanlõkyaptõ.2007’deIPI’nõnikidirektöryardõmcõsõndan biri oldu. Bu yõlõn ocak ayõnda da IPI direktörlüğü görevi- ni üstlendi. Daha önce Avusturya’da Uluslararasõ Hukuk AraştõrmalarõMerkeziadlõbirvakõftaçalõştõ.İngiltere’deGu- ilfordÜniversitesiHukukFakültesi’ndenmezunoldu.Üçki- tabõyayõmlandõ.Bunlardanikisininbaşlõğõşöyle:“SavaşKa- yõplarõ:BushYönetimi’ninÖzgürBasõnaSaldõrõlarõ”ve“Irak Savaşõ: Medya Neden Bizi Düş Kõrõklõğõna Uğrattõ?” Uluslararasõ Basõn Enstitüsü (IPI) Direktörü Dadge’den AKP hükümetine ağõr eleştiriler Diktatörce davranõyorlar ZEYNEP ŞAHİN İstanbul Üniversitesi rek- törlüğüne aday olan 13 isim arasõnda yapõlan araştõrma, adaylarõn “laiklik ve tür- ban” konusundaki görüş- lerini ortaya koydu. Rektör adaylarõ arasõnda, “YÖK ve Köşk’ü rahatsız etmemek için” sorularõ yanõtlama- yanlar bulunmasõ dikkat çekti. İstanbul Üniversitesi Öğ- retim Üyeleri Derneği, yak- laşan rektörlük seçimleri öncesi üniversite için önem taşõyan konular hakkõnda adaylarõn düşüncelerini öğ- renmek için bir araştõrma yaptõ. Tüm adaylara 4 so- rudan oluşan yazõlõ bir form gönderen derneğe “gelen ve gelmeyen yanıtlar”, aday- lara ilişkin kafalardaki soru işaretlerini büyük ölçüde aydõnlattõ. Rektör adaylarõ- na yöneltilen sorular, “Tür- kiye Cumhuriyeti’nin la- ik yapısının tehdit altında olduğunu düşünüyor mu- sunuz? Siyasal bir simge olan türbana karşı müca- dele edecek ve Anayasa Mahkemesi’nin kararla- rını uygulayacak mısınız? En çok oyu alamadığınız takdirde, rektör olarak atanmayı kabul edecek misiniz? Dekan ve mü- dür atamalarında öğre- tim üyelerinin görüşünü belirlemek üzere seçim yaptıracak ve sonuçlara uyacak mısınız” oldu. Or- taya çõkan sonuçlar şöyle: ? Prof. Dr. Ahat Andi- can, Prof. Dr. Faruk Er- zengin, Prof. Dr. Kadir Erdin, Prof. Dr. Melih Boydak, Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu ve Prof. Dr. Veysel Batmaz, üniversi- tede türbanõn serbest ola- mayacağõ, konuya ilişkin yargõ kararlarõnõn uygula- nacağõ görüşünde birleşti. Batmaz hariç tüm adaylar, laikliğin tehdit altõnda ol- duğunu düşünürken, Bat- maz ise soruya, “Türkiye laikliğin ortadan kaldı- rılmasına yönelik bir teh- likeyi bertaraf edemeye- cek güçte değil” yanõtõnõ vermeyi tercih etti. Andi- can, Erzengin, Erdin ve Boydak, seçimden birinci çõkmazsa atanmayõ kabul etmeyeceğini söylerken, Batmaz böyle bir durumun sorumluluğunun adaylara değil YÖK’e ve Cumhur- başkanlõğõ’na ait olduğunu ifade etti. ‘Sorular siyasi’ ? AKP’ye yakõn üyeler- den Prof. Dr. Yunus Söylet, sorularõn “akademik değil siyasi” olduğunu savuna- rak, yanõtlamaktan kaçõndõ. ? Prof. Dr. Gülçin Ber- mek, Prof. Dr. Seyfettin Uludağ, Prof. Dr. Ali Ak- yüz, Prof. Dr. Mustafa Ke- çer, Prof. Dr. Kenan Ulu- ap ve Prof. Dr. Gediz Ak- deniz ise sorulara hiçbir yanõt vermedi. Alõnan bil- giye göre, bu 6 aday içinden “soruların rektör atama- sıyla ilgili makamları ra- hatsız edebileceği, bu yüz- den yanıtlamak isteme- dikleri” yönünde bir kay- gõyõ dile getirenler de oldu. Yani adaylar arasõndan, YÖK ve Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’le ters düş- mek istemediği için laiklik ve türban konusunda sessiz kalmayõ tercih edenler de bulunuyor. Muhalefetin oylarõnõn İzmir’de eksik açõklandõğõnõ belirten Koroğlu Danõştay’a başvurdu Sonuçlar kuşkuluANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - YSK’nin seçmen sayõsõnõn 1 yõlda 6 milyon kişi arttõğõna ilişkin açõklamasõ üzerindeki tar- tõşmalar devam ederken, Bülent Ecevit’in başkanlõğõnda kurulan 57. hükümet döneminde, Türki- ye’nin ilk kadõn Başbakanlõk müs- teşarõ olan ve 22 Temmuz seçim- lerine MHP’den İzmir 2. bölge adayõ olarak katõlan Füsun Ko- roğlu önemli bir hukuk mücade- lesi yürütüyor. Seçimlerin ardõndan ele geçirdiği 42 tutanağõ YSK’nin kesin sonuçlarõyla karşõlaştõran ve partisi ile CHP’nin oylarõnõn 2 bin eksik açõklandõğõnõ tespit eden Ko- roğlu, tüm itirazlarõna karşõn İzmir 2. bölgeye ait 4 bin 200 tutanağõ yetkililerden alamadõ. Koroğlu, itirazlarõnõ Danõştay’a taşõdõ. Cumhuriyet’in edindiği bilgi- lere göre seçimlere İzmir 2. böl- geden katõlan Koroğlu, seçmen görevlileri aracõlõğõyla 42 sandõk tu- tanağõnõn birer örneğini aldõ. Bu tu- tanaklarda yaklaşõk 5 bin 400 oy kullanõldõğõnõ gören Koroğlu, bu tu- tanaklarõ, YSK’nin bilgisayar or- tamõndan açõkladõğõ sonuçlarla karşõlaştõrdõ. Yaptõğõ araştõrma so- nucu CHP’nin 1500, MHP’nin de 500 oyunun eksik açõklandõğõnõ gören Koroğlu, AKP’nin oylarõnõn da 1600 arttõğõnõ belirledi. Bu sonuçlardan hareketle YSK’ye itiraz eden Koroğlu, İzmir 2. bölgeye ait toplam 4 bin 200 tu- tanaktaki oylarõn bilgisayarda tek tek toplanmasõnõ, yanlõşlõk varsa düzeltilmesini ya da tutanaklarõn bi- rer örneğinin kendisine verilmesi- ni istedi. Aynõ başvuru MHP’nin bir diğer adayõ tarafõndan da ya- põldõ. Ancak İl Seçim Kurulu bu adaya verdiği yanõtta, seçim so- nuçlarõnõn ilan edildiğini, değişti- rilemeyeceğini bildirdi. Israrla ko- nunun üzerine giden Koroğlu’ya YSK Başkanlõğõ’nõn verdiği yanõt ise bir çelişkiyi ortaya koydu. Ve- rilen yanõtta, Menemen’deki sa- yõmlarda çeşitli hatalarõn yapõldõ- ğõ ancak bunlarõn düzeltildiği be- lirtildi. Bunun üzerine Koroğlu, YSK Başkanõ’nõ makamõnda zi- yaret ederek itirazlarõnõ bir kez daha dile getirdi. ‘Yasa tutanaklar verilir demiyor’ Israrlõ başvurular karşõsõnda bir karar alan YSK, yasada tutanak- larõn kopyasõnõn verileceğine yö- nelik bir düzenleme olmadõğõ ge- rekçesiyle talebin kabul edilme- yeceğini bildirdi. Yasada tutanak- larõn kopyasõnõn verileceğine iliş- kin bir hüküm bulunmadõğõ gibi ve- rilmeyeceğine ilişkin bir düzenle- menin de yer almadõğõnõ belirten Koroğlu, Bilgi Edinme Üst Kuru- lu’na başvurdu. Üst Kurul ise, YSK kararlarõ aleyhine hiçbir mer- ciye başvurulamayacağõnõ belir- terek “Dolayısıyla biz bu tuta- nakların verilmesini sağlaya- mayız” dedi. Yasal engel nedeniyle YSK’yi mahkeme veremeyen Koroğlu, bu kez de Bilgi Edinme Üst Kuru- lu’nun bu yanõtõnõ yargõya taşõdõ. Üst Kurul, mahkemeye sunduğu savunmasõnda, bilgi edinme yasa- sõnõn 15. maddesinin yargõ deneti- mi dõşõndaki kurumlarõ kapsam dõşõnda tuttuğunu ifade etti. İdari Mahkeme de bunun üzerine baş- vuruyu reddetti. Bunun üzerine Danõştay’a baş- vuran Koroğlu, söz konusu 15. maddede “Yargı denetimi dışın- daki kurumlarda kişinin istik- balini, onurunu ve geleceğini et- kileyen belgeler bu kanun kap- samına dahildir. Bu belgelerin verilmesi, o kurumun denetim al- tına alındığı anlamına gelmez” hükmünün yer aldõğõnõ anõmsattõ. Koroğlu’nun itirazõ üzerine dava- yõ görüşmeye başlayan Danõştay, Başbakanlõk’tan savunma istedi. REKTÖR ADAYLARINA ANKET Türbanave laikliğe bakõşlarõsõnandõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anka- ra Üniversitesi’nin Cebeci yerleşkesindeki yemekhanesinde çalışan işçilerin işten çıka- rılmaları üzerine öğrencilerin de desteğiyle başlattığı yemekhane işgali bugün 11. günü- ne girdi. İşçiler ve öğrenciler rektörlüğün yeni anlaştığı şirketin eski işçileri işe alma- sını istiyor. 11 gündür yemekhanede süren işgale des- tek veren öğrenciler, “Bir haftayı aşan bir süredir burada işçilerle beraber sabahlıyo- ruz. Bugün onların bir sorunu olduğunda biz yardım ediyorsak, yarın öğrencilerin bir sorunu olduğunda onlar da bize yardım edecektir” dediler. Eyleme destek veren akademisyenlerden Siyasal Bilimler Fakül- tesi Öğretim Üyesi Metin Özuğurlu, “Yıl- lardır tanıdığımız çalışan arkadaşlarımız işsiz kalmak istemiyorlar. Bu koşullarda bundan daha anlaşılabilir ne olabilir?” diye konuştu. Rektörlük ise yemek şirketi ile aralarındaki sözleşmeye personele ilişkin bir hüküm koyma yetkilerinin olmadığını açıkladı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Boykota akademisyen desteği ‘Artış naylon seçmenden kaynaklı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DTP Şõrnak Milletvekili Hasip Kaplan, Yüksek Seçim Kurulu’nun açõkladõğõ, 1 yõldaki 6 milyonluk seçmen artõşõnõn “naylon seçmenden” kaynaklandõğõnõ bildirdi. Yeni düzenlemeyle oy verme işleminden sonra parmaklarõn boyanmasõ işleminin de kaldõrõlmasõnõn son derece dikkat çekici olduğuna işaret eden Kaplan, “Seçmen sayõsõnõn 6 milyon artmasõ, nüfusun yüzde 25 artmasõ anlamõna geliyor. Nüfus bir yõlda bu kadar artmayacağõna göre, seçmen sayõsõndaki artõş, naylon, mükerrer kayõt, seçim hilesidir” dedi. Kaplan, konuyla ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn yanõtlamasõ istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na da soru önergesi verdi. Adana’da belediye bütçeleri hazırlandı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Büyükşehir ve merkez Seyhan ve Yüreğir ilçe belediyeleri ile Karaisalõ Belediyesi’nin bütçeleri hazõrlandõ. Adana Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin metro çalõşmalarõ nedeniyle yerlerinden olan Bit Pazarõ esnafõna işyeri verilmesi yönünde alõnan kararõn da onaylandõğõ toplantõda, Vedat Dalokay Sebze Hali’nin yanõndaki belediye arazisine 125 adet küçük işyeri yapõlacağõ ve düşük ücretle seyyar satõcõlara verileceği açõklandõ. Görüşülen tüm belediye bütçeleri de kabul edildi. Uluç ve Gürdil’e ödül ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Güney Rotary 2008 Meslek Hizmeti Ödülleri CHP’li Suluca Belde Belediye Başkanõ Latif Uluç ve öğretmen Nuri Gürdil’e verildi. Mesleğinde ayrõcalõk yaratan ve topluma yarar sağlayan kişilere verilen ödüllere, bu yõl tüm olanaksõzlõklara karşõn Suluca Beldesi’nde önemli çalõşmalara imza atan Uluç ve öğrencilerine fotoğrafçõlõk alanõnda başarõlar kazandõran eğitimci Gürdil layõk görüldü. Ödül töreni Hilton Oteli’nde yapõldõ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear