25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 25 KASIM 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Beşir Dirikol: “İmralı’nın maliyetini iyice azaltmak için bölücü başını Kandil’e sürgüne göndersinler!” Mehmet Şimşek: “Plan sihirli değil”. Zehirli mi? Kara Kemal Öncü: “Deniz Baykal’a slogan önerisi: Kara çarşafla ‘ak parti’ye girilmez; çarşaflayan partiye gel, laiklik bozulmasın!” Tanım Muammer Kayahan: “Baykal, kara çarşaflılara partisinin rozetini takarak AKP’nin istediği gibi laikliğin tanımını yeniden yaptı!” İskele Zekai Buluç: “Batan Karaköy iskelesine Kadir Topbaş’la müdürü Ahmet Paksoy’un heykeli dikilmeli ve açılışı dualarla yapılmalı!” YağmurDeniz Denizin Bittiği Yer... Neresidir? KİTABIN adı Denizin Bittiği Yer. Gültekin Bekdemir’in anı-romanı Su Yayınları’ndan yeni çıktı. Gençler tanımıyor olabilir ama Gültekin Bekdemir 12 Eylül öncesinde Devrimci Yeraltı Maden-İş Sendikası’nın örgütlenme sekreteri olarak çalıştı, dönemin işçi mücadelesinde önemli görevler üstlendi. Asıl mesleği avukatlıktı. Bekdemir bu mücadele dönemini kaleme aldığı ‘Denizin Bittiği Yer’ anı romanda sivil ve alternatif tarihin örneklerinden birini ortaya koymaya çalışıyor. Anı roman bir başka yanıyla da dönemin isimsiz kahramanlarından biri olarak, hiçbir engel karşısında teslim olmayışı yansıtıyor. Çünkü Bekdemir bu kitabında beyin damarını tıkayan bir pıhtıyla gelen “inme”nin bile önünde uzanan ufkun ve umutların seyredilmesine engel olmasına izin vermiyor. 1980 öncesi yeraltı maden işçilerinin direnişinden Fransa’daki politik sürgün günlerine uzanıyor ve felç olmuş yalnızlıklarını, Ayvalık sahillerinde, denizin öyle ya da böyle bittiği bir yerde yeniden kalabalıklaştırabileceğini kanıtlıyor. Kitap aynı zamanda bir hastalığa teslim olmayışın da öyküsü. Yazar “Denizin bittiği yer neresidir? Ufuk mudur; yani denizin gökyüzüne kavuştuğu çizgi. Yoksa bir karaya vuruş mudur; yani dalgaların kırıldığı kayalık bir kıyı” diye soruyor. Bekdemir’in romanında Yılmaz Güney, Can Yücel anıları da hayat buluyor. - AKP ikinci olursa RTE olmazmış... “Oldu mu şimdi!” TÜRKİYE’NİN en görmüş, geçirmiş gazetecilerindendir Cüneyt Arcayürek. Tek partili dönemde CHP’nin yayın organı Ulus’ta gazeteciliğe başlamıştır. Demokrasinin tüm inişlerini çıkışlarını, açmazlarını açılımlarını yaşayan ve yazan Cüneyt Abi’nin son kitabı, genişletilmiş yeni baskı olarak geçenlerde Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı: Atatürk’ten Sonra Bugünlere Nasıl Geldik? Öğrencilik yıllarını M. Kemal Atatürk’ün cumhurbaşkanlığında yaşayan ve gazeteciliğe İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde başlayan Cüneyt Abi’nin, kitabının başlığındaki sorunun yanıtını şöyle özetleyebiliriz: Atatürk devrimlerinden ödünler verilerek bugün doruklarında yaşamakta olduğumuz karşıdevrim süreci Atatürk’ün öldüğü günden itibaren başlamıştır! Bu saptama üzerine bu kez şu soruyu sorabiliriz: Günümüzde, İslamcı iktidarın başındaki RTE’nin kaymağını yemeye çalıştığı karşıdevrim süreci, Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından İsmet İnönü’nün iktidarında mı başladı? İsterseniz bu ikinci sorunun yanıtını 14 Mayıs 1950’deki seçimden sonra Orhan Veli Kanık’ın Yaprak dergisinde yazdığı seçim değerlendirmesinde arayalım. Yazıyı bize anımsatan Cumhuriyet okuru Kaya Çetin’e teşekkürlerimizle. Şöyle diyor Orhan Veli Kanık: “Seçimler bitti, Demokrat Parti, Halk Partisi’ni korkunç bir bozguna uğrattı. Oysa ki, Halk Partisi, halkı kazanacağını umarak fikirleriyle prensiplerinden son zamanlarda ne fedakârlıklar etmişti. Bütün yayınlarına göz yumulan din dergileri, okullara konan din dersleri, yeniden açılan ilahiyat fakülteleri, imam hatip kursları, türbeler, şahsi sermayeye sağlanan imtiyazlar, her türlü irticaya tanınan haklar. Hiçbiri, hiçbiri kâr etmedi. Zavallı Halk Partisi. Bugün, kent varoşlarından oy almak için kara çarşafa ve türbana sarılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın yandaşları “Bu insanları yok mu sayalım; ne yapalım” diye soruyorlar. Atatürk devrimlerini korumak için ne yapacağını bilemeyip İslamcıların dümen suyuna girenler, 1972’de Bülent Ecevit’in İsmet İnönü’yü devirip CHP’yi nasıl iktidara taşıdığını araştırsın. Atatürk devrimlerinin kırıntılarından belki bir şeyler öğrenebilirler! Kırıntı GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Çarşaf ve Uçurum… Baykal, CHP’de “yaratıcı açılım”(?) peşinde kimi ör- güt üyelerinin de telkini ve ön hazırlığıyla geçen haf- ta “Çarşafa Rozet” eylemiyle siyasal tarihimizde bir il- ke imza attı. Bu hamlenin yol açtığı çalkantı, 2009’a ve yerel seçimlere girerken, uzun süre gündemde ka- lacak. Özellikle “çarşaf”ın CHP içinde yaşatacağı sıkıntı kü- çümsenebilir mi? Bu “açılım”a büyük tepki veren Nec- la Arat’ın karşısında susan kadın milletvekilleri var. On- lara Atatürk’ün ünlü sözlerinden birini hatırlatacağım; “Doğruları söylemekten hiçbir zaman kaçınmayınız”. Dün, Ecevit’in “dine saygılı laiklik” kavramını haklı ola- rak eleştirenler, bugün bu tavrı nasıl izah edebiliyor- lar? Belli ki Baykal bu hamleyi “ezber bozmak” ve elini AKP’nin oy sepetine daldırarak, bu partinin yaptığı ge- nişleme taktiklerini durdurmak için yapıyor. Ama olayın iki adım ötede nelere sebep olabileceğini dü- şünüyor mu? Öncelikle sorulması gereken şu: Bu ka- dar kritik bir kararı, Baykal parti meclisine danışma- dan nasıl alabildi? Hatta belki sivil toplum temsilcileriyle bir genişletilmiş mecliste “test” etmeden, böyle bir aks kırılmasını nasıl “yaptım oldu” mantığına sığdırabildi? Yıllardır Baykal’la “parti içi demokrasi” yokluğu ge- rekçesiyle mücadele etmeme ve partide şu anda hiç- bir sıfat taşımamama rağmen, CHP’nin siyasi ey- lemlerinin büyük çoğunluğunu destekledim. Bugün- se Baykal’ın, “iyi niyeti”ne rağmen içine düştüğü bu yanılgı karşısında sessiz kalamam. CHP bu ülke ta- rihine “çarşafı kaldıran parti” olarak geçtikten sonra, şimdi de “çarşafı meşrulaştıran parti” olarak mı ge- leceğe imza atıyor? Her açılım, yeni grubunu büyüt- mek ister. Yarın on binlerce çarşaflı partiye akarsa, CHP “nutuk”larını izleyici profiline uygun hale getirir- ken, “çağdaş Türk kadını” söylemlerinden ödün ver- meyecek mi? Parti ayrıca böylece kılık kıyafet kanu- nunu fiili olarak çöpe atmış olmuyor mu? Yarın, şal- var ve çember sakallı “eşler” partiye doluşursa, on- lara kim dur diyecek? Türk toplumunu “açık” düşünce ve kılığa sokmak yerine “Biz de kapanabiliriz” diyerek “taassup” üstünden muhafazakârlığa itmek, daha han- gi çelişki ve tıkanmaları getirecek? Bu söylem kay- masıyla hangi taraf, hangisini değiştirip kendine benzetecek dersiniz? CHP laiklik mayasıyla bağ- daşmadığına inandığı bu “simge”yi hasbelkader ta- şıyan kadınları “kucaklayacak” sonra da annesi gibi “taassuptan” kapanmak isteyen genç kızlarımızı lise ve üniversiteye çarşaf veya başörtüsü var diye yol- lamayacak öyle mi? CHP, o kadınları ikna edip, aç- maya çalışırsa, ağır eleştiri alacak. Bunu yapmazsa, o kadınların oy gücünü kullanıp, onları okula, yargı- ya, siyasete, çağdaş hayata giremeyen “2. sınıf” in- sanlar olarak “kullanıyor” olacak! Daha o kadar çok konu var ki! CHP mitinglerinde olay veya gerilim olursa, bunun bedelini kim ödeye- cek? “Sızma” yapmak üzere kimi çarşaflı tarikat grup- ları, CHP sahnesine doluşursa, bu “imaj kaybı” bile, bu oyların partiye taşınacağını garanti edebilecek mi? En önemlisi, bu hamleyle gelecek olan miktardan çok daha fazlası, oy olarak partiden kaçmayacak mı? “Ma- lum” durumlara “rağmen”, CHP’ye oy isteyen herkes, çok zor durumda kalmayacak mı? Ayrıca yerel seçimlerin arifesinde, bu çıkış, “solda birlik” arayışlarını dinamitlemiş olmuyor mu? 1994’ten beri, tüm yerel seçimlerde, tüm ikazlarımıza rağmen bölünerek Cumhuriyete ihanet eden sosyal de- mokratlar, böylece yine içlerine dinamit atmış olmu- yorlar mı? Zeki Sezer’in demeçleri şimdiden ortada! Merkez sağ, Türkiye’de yarım asır boyunca, oyların yüzde 50’sini kontrol etmişken, bu ödünlerini din uğ- runa fazlasıyla verip, sonunda yok olup gitmedi mi? Baykal bunu da mı göremiyor? Partinin kendi “hüc- re dokusu” bu şekilde yozlaştıktan sonra bu işler ne- ye yarayacak? Yobazlar, çağdaş yaşamı karalama me- raklarından vazgeçecekler mi? Erdoğan da çıkıp, “Biz de o zaman, alkole, bikiniye, sıcak bakalım” mı diye- cek? Cumhuriyeti “fethetme” söylemlerinden kimler vazgeçecek? Yoksa… Yoksa CHP 1992 dönemi fantezilerine dö- nüp, onca kayıptan sonra hâlâ “Biz imam hatipliler- le diskocuları buluşturacağız” gibi ucube sloganlara mı dayanmak isteyecek? Hepsinden önemlisi, CHP partiye katılmak isteyen gençlere veya eski siyaset- çilere kapılarını açtı mı ki, şimdi umudunu kara çar- şafta arıyor? Baykal, tekrar Erdoğan’a en zor anın- da bir kurtarma simidi atmak istemiyorsa, yol yakın- ken Atatürk’ün kemiklerini sızlatan bu hatadan dön- meli… İ.GÜRŞEN KAFKAS 24 Kasım’da yeni bir “Öğret- menler Günü” kutlama sevinci yaşandı. Atatürk’ün 24 Kasım 1928’de yeni alfabeyi karatahta- da Türk ulusuna öğreterek sun- duğu gündür. “Benim Asıl Anla- tılacak Yanım Öğretmenliğimdir” özdeyişiyle öğretmenin emeğini ve erdemliliğini benimsediğini dile getirmişti. Topluma “öğrenmeyi öğrete- cek” olan bu kutsal mesleğin bi- reylerini ruhsal ve bedensel sağ- lıkta yetiştirmek devletin görevidir. Öğretmenler, çağdaş Türkiye’yi yaratacak birikimde olmalıdırlar. Geleceğimizin aydınlık yüzü ço- cuklarımızı en iyi şekilde yetişti- rerek onları “bilgi toplumunun” üretken, donanımlı bireylerine dönüştürmek öğretmenlerle ola- caktır. Onlar, eğitim ve kültür or- dumuzun yılmaz bekçileridir. Yıllarını eğitimle bütünleşen bir ömür akışında sürdüren öğret- menler, yeni neslin umut dağıtı- cısıdırlar. Onlar, ışıklarıyla karan- lıkları aydınlığa dönüştürmenin zevkini tadanlardır. “Tutkuların en soylusu olan okumayı” çocuklara öğreterek onların yetişmelerini, gelişmeleri- ni ve üretken olmalarını sağlayan öğretmenlerin toplumdaki yeri ve önemi tartışmasızdır. Gençleri- mizi özgür ve bilimsel düşüncey- le yetiştiren, onları akıl ve bilimin rehberliğinde eğiten öğretmenin emeği unutulamaz. Cumhuriyete ışık veren öğretmenler, ulusal ve çağdaş yapımızın da mimarları- dırlar. “Gelecek gençlerin, genç- ler de öğretmenlerin eseridirler” özdeyişi Atatürk’ün öğretmene değersel bir bakış açısıdır. Top- lum, öğretmene verdiği değerle geleceğe güvenle bakabilir. Nite- likli öğretmen yetiştirmek, nitelik- li öğrenci yetiştirmeye zemin ha- zırlayacaktır. Bilgi çağında yaşı- yoruz. Öğretmenlerimizi bilgili, düşünce üretkeni bir akıl yapı- sında gelişkin ve aydın yetiştirmek kaçınılmazdır. Öğretmeni siyasi açmazlarla örselemek, öğret- menliği sıradan bir mesleğe dö- nüştürmek toplumsal yaralar aça- caktır. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte ülkenin her yerine akıl ve bilinciyle aydınlanma ışığını taşı- yan öğretmenlerdir. Onlar, Ata- türk’ün ilke ve devrimlerini halka ulaştırma görevini başarıyla sür- dürmüşlerdi. Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanlığı sürecinde “altın çağlarını yaşadılar.” O yıl- larda öğretmenler birer “yıldız öğretmendi”, karanlığı aydınlığa dönüştüren, toplumu aydınlatan, bilinçlendirenlerdi öğretmenler. 24 Kasım’lar öğretmenler için güzel sözler söylenen, şiirler oku- nan “göstermelik gün” olmama- lıdır. Onlar, eğitimimizin birer can- lı anıtı ve mimarlarıdır. Siyasi yel- pazenin esişine göre yıkılmayan bir mesleki yapıya ulaştırılmalı- dırlar. Eğitim sistemi çağdaş, bi- limsel ve akılcı bir düzenleme ile yeniden şekillendirilmelidir. “Si- yaset, ticaret ve tarikat” girdabında öğütülen değil, toplumda saygın ve sevgi dolu duruşlarıyla yerleri- ni almalıdırlar. Öğretmen, kurak yerleri sulayan, canlandıran; göl- geye, karanlığa ışık verenlerdir. İn- sanı eğiten, yetiştirenlerdir. Onlar emekleriyle bireylerde ve top- lumda iz bırakanlardır. Öğretmenler, ülkenin sorunla- rıyla bütünleşirler. Onlar yarınlar- da bir şeyler olacak, ülke gelişe- cek umut ve beklentisindedirler. Toplumu aydınlatmak, sorunları- na çözüm bulmak, rehber olmak, yediden yetmişe eğitmek, örgün ve yaygın eğitimle toplumsal ge- lişime katkı sağlamak onların ka- çınılmaz işlevleridir. Atatürk, “Öğretmenler, yeni ne- sil sizin eseriniz olacaktır” özde- yişiyle öğretmenlere, yarınlarımı- zın güvencesi sevgili çocukları- mızın sorumluluğunu vermiştir. Bugünün günübirlik kutlamaları karın doyurmuyor. Sadece sözde söylemlerdir. Öğretmenler mesleki özleriyle ilgili iyileştirme beklenti- sindedirler. “1985 yılında İstanbul ili yılın öğ- retmeni seçilmiştim” bugün 52 yıl- lık eğitimci yazarım. Eğitimimizin ve öğretmenlerimizin sorunların- da bu uzun süreçte düzeyli bir iyi- leştirme göremedim. Siyasiler öğretmenleri sorunun bir parça- sı olarak gördüler. Cumhuriyetin önemli kazanımları olan öğretmen yetiştiren “Köy Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okulları, Eğitim Ensti- tüleri” kapatıldı. Her üniversite çıkışlının öğretmen olabileceği bir ortam yaratıldı. Öğretmenlik sı- radan bir meslek olarak görüldü ve yıpratıldı. Maaşları az, sorumlulukları çok, manevi hazları ölçüsüz öğret- menler hizmet akışında da hu- zursuzdurlar. Cumhuriyetimizi ku- ran Atatürk’ün, laikliğin ve dev- rimlerin acımasızca tartışıldığı bu istenmez tedirgin edici ortamda öğretmen şaşkın ve suskun du- ruşuyla beklentidedir. Atamalar- da kadrolaşmalar, eğitim yöneti- ciliğinde yandaşlık alabildiğince yol almaktadır. Sonuç: Yedi yüz bin suskun ve onurlu bekleyişteki öğretmen,tüm bu güç koşullarda yarınlarımızın gü- vencesi sevgili çocuklarımızı eğit- menin, onlara bilgilerini aktarma- nın onurlu çabasındadır. Ülke- mizin zor coğrafi koşullarında, terör açmazının hedefinde, siya- silerin baskıcı yaptırımlarında, ik- tidarın rejim değişikliğine doğru gi- den sinsi çalışmalarında, birçok köy öğretmensiz bırakılarak, ima- ma teslim edilerek, köylerdeki gizli amaçlı taşımalı eğitim süre- cinde; öğretmenin göstermelik bir günü kutlanıyor. Öğretmenleri sevindirmek isti- yorsak, “iyileştirilmiş bir öğret- men personel yasası” çıkarılsın. Si- yasiler, öğretmen ve eğitimden el- lerini çeksin. Çağdaşımız ülkeler gibi, akıl ve bilim içerikli bir eğitim sistemi uygulansın. “Öğretme- nim bu şan, şöhret senin / nesil- lere emek senin / Herkese ulaşır sesin / Sana borçluyuz ta… de- rinden / Yüreğimizdeki sevginin her yerinden!..” G.K. hamuru sev- gi olan. Tüm bu güçlükler olsa da de- ğerli meslektaşlarımın Öğret- menler Günü’nü sevgi ve saygıy- la kutluyorum. “Öğretmenim!.. Ellerinden öperim.” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 25 Kasım Maliyet SESSİZ SEDASIZ (!) Öğretmenim Ellerinden Öperim!.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Divan edebiya- tõnda, iki şairin bir- birinden habersiz aynõ dizeleri ya da beyitleri söylemesi. 2/ Konut... Minare- nin ezan okunan ye- ri. 3/ Bir tarõm ara- cõ... Afrika’nõn gü- ney ucundaki bur- nun adõ. 4/ Gözdeki canlõlõk... İki tarla arasõndaki sõnõr... Demir elementinin simge- si. 5/ Damarlõ ve yarõ say- dam bir taş... Güneş doğ- madan önceki alaca ka- ranlõk. 6/ Boşlukta 300.000 km/sn’lik bir hõzla yayõlan õşõk taneciği. 7/ Özür dile- me... Bir cetvel türü. 8/ Osmanlõ devletinde, taş- radaki nüfuzlu ailelere ve- rilen unvan... Katolik mez- hebinde kendini dine adayan ve manastõrda yaşayan kadõn. 9/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Muharrem ayõnõn onuncu gününde pişirilen özel tatlõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tanrõ’dan aşõrõ derecede korkma. 2/ Kâinat... Denk, eşit, eş. 3/ Yurdumuzda kurulmuş yirmi bir köy enstitüsünden biri. 4/ “Ne âkilem ne divane / Gel gör beni --- n’eyledi” (Yunus Emre)... İçinde tohum ya da krizalit bulunan ko- runcak. 5/ Bir nota... Kazakistan’õn başkenti. 6/ Doğadan elde edilen yararlõ şey... Siper, hendek. 7/ Kuzey Avrupa ülkeleri ile Ortadoğu’yu birbirine bağlayan otoyolun simgesi... Tunus’un plaka imi... Çiçeği, böreği ve terazi- si vardõr. 8/ Uluslararasõ Futbol Federasyonu’nun simge- si... Evde ya da odada saygõdeğer kişilerin oturduğu baş köşe. 9/ “Hile, tuzak” anlamõnda argo sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B E Y L E R C E E B E F A U N A L E N T O R İ T C R O R A N S A E T E R L A Ş Ğ D A K O T A İ M A M E A Ğ A Z E N A N A I R S İ N E R A M A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear