Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bizim oralõdõr Saint Nicholas.
Belçikalõlar hep anlatõrlar. O da
“bir göçmen” buralarda… Rivayete
göre Türkiye’de doğdu, Antalya’nõn
güneşinde õsõtõp kalbini, çocuklarõn
koruyucusu, babacan bir aziz oldu.
Hollanda ve Belçika’ya geldiğinde
Flamanlar “Sinterklaas” dediler ona.
Daha sonra, Amsterdamlõ tacirlerin
sohbetlerinde okyanus aşõp,
Amerika’ya uzandõğõnda “Santa
Claus” oldu “Noel Baba”.
Koca göbekli Noel Baba,
Amerikalõlarõn pazarlama şampiyonu
ellerinde alabildiğine sevimlileşti
zamanla. Şöhreti dünyayõ tuttu.
Ticareti pek seven Belçikalõlar ve
Hollandalõlar da kõrmõzõ giysilere
bürünmüş tombul Noel Baba’yõ
yeniden ithal edip,
oyuncaklar/oyuncakçõlar dünyasõna
buyur etmekte bir sakõnca
görmediler. Öte yandan kõrmõzõ
pelerinli, eli asalõ, Papa kõlõklõ,
ağõrbaşlõ, yerli malõ
“Sinterklaas”larõndan da hiçbir
zaman vazgeçmediler.
Noel Baba 25 Aralõk, Sinterklaas ise
6 Aralõk sabahõ, damdan dama
sõçrayarak, yõl boyu “uslu durmuş
çocuklara” hediyeler taşõr.
Belçika’nõn Sinterklaas’õ da
Brüksel’in caddeleri gibi, biri
Flamanca diğeri Fransõzca iki farklõ
isimle anõlõr. Flamanlarõn
“Sinterklaas” dedikleri uzun beyaz
sakallõ aziz, Frankofonlarõn dilinde
“Saint Nicholas”tõr.
Oyuncak satõşlarõnõn çõlgõnlõğa vardõğõ
bugünlerde, Saint Nicholas’lar
alõşveriş merkezlerindeki
köşelerine kurulmaya başladõlar.
Görkemli tahtlarõna tõrmanõp,
kucaklarõna gömülen çocuklarla bol
bol hatõra fotoğrafõ çektiriyorlar.
Belçikalõlar, her çocuk için yõlda
ortalama 339 Avro’luk oyuncak
alõşverişi yapõyorlar. Bu miktarõn en
büyük kõsmõ ekim, kasõm ve aralõk
aylarõnda harcanõyor. Büyük şirketler,
çalõşanlarõnõn çocuklarõna Saint
Nicholas’õn pahalõ oyuncaklar
dağõttõklarõ eğlenceler düzenliyorlar.
Oyuncakçõ vitrinlerinde
çocukluklarõna dalõp giden
ebeveynler, aile büyükleri, hatõrõ
sayõlõr miktarlarda mesai ve para
harcõyorlar Saint Nicholas adõna.
Bir çocuğun yolunun düşebileceği her
yerde bir Saint Nicholas heyecanõdõr
gidiyor.. Uzun süre “büyüsüne” pek
vâkõf olamadõğõm, ihtiyar Saint
Nicholas bizim eve ilk defa geçen yõl
uğradõ. O aralar, sonunda dilini
söktüğü anaokulundan her gün,
heyecan verici başka bir bilgiyle
dönüyordu evin küçümeni; “Saint
Nicholas
kurabiyeye
bayılırmış! /
Şöminenin önüne
kurbiye
koymalıymışız! /
Saint Nicholas’ın
atı da varmış! /
Ona da havuç
bırakmalıymışız!
/ Saint Nicholas
ev ev dolaşmaktan çok yorulurmuş!
/ Geldiğinde içmesi için birkaç şişe
bira ve su hazır etmeliymişiz! /
Biraların kapakları açık
olmalıymış! / İçine şeker
doldurması için bir çift de ayakkabı
koymalıymışız geceden! / Saint
Nicholas 5 Aralık gecesi
geliyormuş!!! / Daha kaç defa
uyuyup kalkmak lazımmış?”
Sonunda heyecanla beklenen gün
geldi. Her şeyi özene bezene
hazõrladõ küçük eller…
Havuçlar, biralar, kurabiyeler, minicik
yazlõk, kõşlõk ayakkabõlar, terlikler
askeri nizamda yan yana dizildi.
Ayrõca Aziz Nicholas’õn Belçikalõ
evlerde kolay kolay bulamayacağõ,
Türk misafirperverliğine yakõşõr başka
ikramlar ilave edildi şömine başõ
çilingir sofrasõna; kõrmõzõ peçete,
birasõ için bardak, ‘beyaz atına’
‘beyaz’ süt gibi…
Küçük ellerin sahibi “Havuçlardan
biri çok eskimiş, at beğenmeyecek”
diye söylene söylene uyuyakaldõ
heyecanlõ günün sonunda..
Derin uyku nefesi duyulur duyulmaz,
önce “pörsümüş” olanõ hariç, diğer
havuçlar buzdolabõna geri döndüler.
Günlerce hayali kurulan oyuncak
paketi saklandõğõ yerden çõktõ.
Boşalõp devrilmiş bira şişeleri,
kurabiyelerin kõrõntõlarõ, buruşturulup
atõlmõş kõrmõzõ peçete, yarõlanmõş su
şişesi, şömineden sağa sola dağõlmõş
odun parçalarõ, en ufak bir kuşkuya
yer vermeyecek şekilde düzenlendi.
Tabii ki Saint Nicholas o gece atõyla
birlikte şömineden sessizce içeri
kayõp, kendisi için hazõrlanmõş her
şeyi afiyetle yemiş içmiş, ortalõğõ
biraz dağõttõktan sonra bir yõl boyunca
uslu duran küçük kõza hediyesini
bõrakõp gitmişti. Sabah küçük çõplak
ayaklar daha güneş doğmadan pat
diye yere düştüğünde, şöminenin
önünde bekliyordum çoktandõr.
Hangimiz daha heyecanlõydõk
bilmiyorum. Saint Nicholas’õ yüzlerce
yõldõr yaşatan sõrrõn keyfi karşõmda
zõp zõp zõplõyordu.
Kucağõnda yeni oyuncağõ, kocaman
gözlerle nefes almadan konuşuyordu
bir yandan da… “Bak işte söyledim
sana o eski havucu beğenmemiş /
Kokuyu duyuyor musun at kokmuş
burası / İnanamıyorum at kokmuş /
Odunları da dağıtmış yaramaz
Saint Nicholas / Ooooo ne çok şeker
bırakmış / Ne iyi değil mi Saint
Nicholas?” Çocuklarõn koruyucusu
“Antalyalı Saint Nicholas” o…
Kötü olur mu hiç?
Milano’da bisiklet; metro, tramvay ve
otobüse alternatif bir başka kamu
aracõ olmaya hazõr. Milano
Belediyesi’nin “Yeni bir kamu aracı
doğuyor: bisiklet” sloganõyla kent
yaşamõna kattõğõ “bike sharing” 28
Kasõm’dan itibaren Milano’da hayata
geçiyor. Ekolojik bir araç olarak
nitelenen, çevreyi kirletmeyen bisiklet
taşõmacõlõğõ, ilk aşamada 65 istasyon ve
800 bisikletle hizmet verecek
Milanolulara. Belediye otobüsleri, metro
ve benzeri yüzey araçlarõnõn
işletmeciliğini yürüten ATM’nin
kontrolündeki bisiklet hizmeti,
müşterilere kentin 65 farklõ noktasõnda
elektronik kart karşõlõğõnda seçtiği
bisikleti bir taşõma aracõ olarak
kullanabilmesini, istediği
hedefe ulaşabilmesini sağlõyor.
5 milyon Avro’luk bir bütçeyle
kent yaşamõna kazandõrõlan
bisiklet kullanõmõnda yõllõk
abone ücreti 25 Avro, ilk 30
dakika hizmet ücretsiz.
Sonraki her yarõm saatlik
kullanõm için 50 kuruş ödeniyor. Her
kullanõcõnõn bisikleti bulunduğu
istasyondan alabilmesi için elektronik bir
kart kullanmasõ gerekiyor.
Bisiklet çevre dostu bir taşõt ve ekonomik
olduğu için tercih edildi
Milano’da. Milano Belediyesi, en
azõndan kent merkezinde bundan böyle
halk bisikleti tercih
edeceğinden taşõt trafiğinden
kaynaklanan kirliliğin büyük
ölçüde azalacağõnõ ümit ediyor.
Öte yandan, benzin fiyatlarõnõn
gitgide tõrmandõğõ bu güç
dönemde, ağõrlaşan ekonomik
kriz de göz önüne alõndõğõnda
bisikletin neden tercih
edildiğini anlamak daha kolay. Milano
inişli-çõkõşlõ bir şehir olmadõğõ için
bisikletle hareket etmek açõsõndan uygun.
Kent genelinde oluşturulan 65 bisiklet
istasyonu şehrin farklõ noktalarõnda
bulunan müşteriye sabah saat 07.00’den
gece 23.00’e kadar hizmet verecek.
Telekameralar yerleştirilene kadar
bisiklet istasyonlarõnda güvenlikten
sorumlu personel geçici olarak görev
yapacak. Ocak 2009’dan itibaren haftalõk
bilet 6 Avro’dan, gündelik bilet ise 2.5
Avro’dan satõşa sunulacak. Bisiklet
kullanõcõlarõnõn elektronik kartõ şahsa
özel olacak. Bisiklet istasyonlarõnõn 2009
yõlõnda 300’e ulaşmasõ ve 5 bin bisikletin
Milano’da hizmet vermesi
hedeflenmekte. Bisiklet kullanõmõnõn
yaygõlaşmasõ hiç şüphesiz Milanolularõn
tercihlerini değiştirecek. Şehri
bugünlerde donatan afişlerde “Araba mı
istiyordun? Şimdi pedal çevirme
zamanı” sloganõ ile Milano halkõ
arabalarõnõ terk etmeye ve bisikletle
hareket etmeye davet ediliyor.
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 2008 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
İkimiz de
geç kaldõk...
Gündüz Aktan’õ
1988’in yõlbaşõ
öncesinde tanõdõm.
Büyükelçi olarak atandõğõ
Atina’da ilk günleriydi.
Başta Türk-Yunan
ilişkileri olmak üzere,
ilgilendiği ya da ilgisini
çekmeyen hemen her
konuda çok detaylõ
bilgilere sahip biriydi.
Piposundan aldõğõ dumanõ
gõdõm gõdõm içine
çekerken tanõşmamõzõn ilk
öğüdünü vererek: “Ben
burada yeniyim ama
mesleğim gereği
konulara vâkıfım. Sen
de benim gibi yenisin ve
altı ayda Türk-Yunan
ilişkileri konusunda
hiçbir şey öğrenemezsin.
Gözünü dört aç.
İlişkilerle ilgili bol kitap
oku (bazõ kitaplarõ kendisi
vermişti). Yunan
hükümetlerinin,
bakanlıklarının (özellikle
Dõşişleri bakanlõğõ)
açıklamalarına, basında
yer alan haberlerin
üzerine balıklama
atlama. Stratejik düşün.
Okurken hem kurt hem
de kuzu ol. Çünkü
Türkiye olsun,
Yunanistan olsun kim ne
açıklama
yaparsa yapsın,
satır aralarında
muhakkak bir
anlam yüklüdür.
Üstelik
kesinlikle bir
hedefe
yöneliktir. Bunu
zaman içinde
tecrübe kazandıkça
anlayacaksın” diye
uyarmõştõ.
Bu konuşmamõzõn
üzerinden 48 saat
geçmeden Batõ
Trakya’daki 29 Ocak
1988 olaylarõ patlamõştõ.
Ayağõnõn tozu ile sert bir
Türk-Yunan diplomatik
savaşõnõn içinde bulmuştu
kendini. O dönem
dostluğumuz daha bir
pekişti Gündüz Aktan’la.
Sonraki aylarda ikinci
kattan bodrum kata
indirdiği büyükelçilik
odasõnda bir taraftan
görevinin stratejik
önemini çok iyi kavramõş
bir diplomat olarak işlerini
yaptõ, diğer taraftan boş
zamanlarõnda dönemin
başbakanõ Turgut Özal’õn
La Turquie en Europe
(Plon, Paris, 1988) isimli
kitabõnõn yazõlmasõna
katkõ sağladõ. Ama ikimiz
için en hareketli dönem 29
Ocak 1990 günü ve
sonrasõnda yaşandõ. Batõ
Trakya’daki 29 Ocak
1988 olaylarõnõ anmak
amacõyla Gümülcine eski
camide mevlit okutmak
isteyen Türkler, iki yõl
sonra 29 Ocak 1990 günü
devletin kontrolünde olan
fanatik Yunanistanlõlarõn
saldõrõsõna uğradõlar.
İskeçe müftüsü M. Emin
Aga’ya linç girişiminde
bulunan gruplar,
bölgeye giden Türk
gazetecilere de
saldõrmaktan geri
kalmadõlar. Olaylarõn
başladõğõ gün o dönem
AA’da görev yapan
Murat Akgün’le (şimdi
NTV Ankara temsilcisi)
ilk uçakla bölgeye
ulaştõğõmõzda, dükkânlar,
evler, işyerleri saldõrõya
uğrayõp yağmalanmõş,
Türkler evlerinden
çõkamaz hale
getirilmişlerdi. Otelin
beşinci katõndaki odamõza
girmemizden beş dakika
sonra (resepsiyondan)
gelen telefonda, ikimizin
de Batõ Trakya dõşõna
çõkmamõz aksi halde
Türklerin başõna
gelenlerin (linç) bizim de
başõmõza geleceği uyarõsõ
yapõlõyordu. Dõşarõya
telefonla ulaşmamõz
engellendiği için
mecburen Gümülcine’den,
Dedeağaç’a gitmeyi
kararlaştõrdõk. Otelin kat
aralarõnda sivil insanlarõn
(çoğu polis) sert
uyarõlarõ(!) altõnda taksiye
binip bölgeden ayrõldõk.
Sonunda gece yarõsõ
Dedeağaç’taki otelden
Atina Büyükelçiliği’ne
haber verip dönemin
Büyükelçisi Gündüz
Aktan’a gelişmeleri
aktardõğõmõz saatlerde,
linç için peşimizden
Dedeağaç’a gelenler,
otelimizin
önünde bize
karşõ intikam
çõğlõklarõ
atõyorlardõ. O
dakikadan
sonraki
gelişmeler,
Aktan’õn
uyarõsõyla
dönemin Dõşişleri Bakanõ
Mesut Yılmaz’õn devreye
girerek karşõlõklõlõk
kriterleri dikkate alõnõp
misilleme yapõlacağõ
mesajõ, Gündüz Aktan’õn
bizi almak için gönderdiği
zõrhlõ aracõn hayatõmõzõ
kurtarmasõ ve ertesi gün
yeniden Gümülcine’deki
vahşeti ve talanõ bağlõ
olduğumuz kuruluşlara
aktarmamõzla son buldu.
27 Temmuz 1991
tarihinde Atina’dan
ayrõlmadan önce son kez
görüştük ve helalleştik.
Büyükelçiliğin bodrum
katõndaki odasõnda
piposunu nefeslerken
“Unutma, ben senin B.
Trakya’da hayatını
kurtardım, bakalım sen
ne yapacaksın?” diye
takõldõ.
O Atina’ya geldiğinde ya
da ben Türkiye’deyken
fõrsat bulursak bir araya
gelir konuşur, dertleşirdik.
Kimse bilmezdi,
bilmelerinin de gereği
yoktu. Çok önemli bir
diplomat, fikir adamõ ve
siyasetçiydi. Özel ilgi
alanõ ise Ermeni
sorunuydu. Bu amansõz
hastalõğa yakalandõğõnõ
bilmiyordum.
Zaten o da bilmiyormuş
(geç tanõ konuldu). Bilsem
bir böbreğimi seve seve
verirdim. Ona olan hayat
borcumu belki böyle
ödeyebilirdim, ama
olmadõ. İkimiz de geç
kaldõk. Allah rahmet
eylesin.
murilem@otenet.gr
ASLI KAYABAL
MİLANO
MURAT İLEM
ATİNA
Japonya’nın başkenti
Tokyo’nun güneybatısındaki
Yokohama Körfezi’nde kurulu
“Hakkeijima Sea Paradise” eğlence parkında, 500 balık çeşidini ve 100 bin deniz canlısını doğal ortamlarına
yakın şartlarda izlemek mümkün. Noel Baba kılığındaki bir bakıcının beslediği yavru beyaz balina ise deniz
canlıları içinde şirinliğiyle dikkatleri üzerinde topluyor. Doğduklarında yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda
olan yavru beyaz balinaların boyu büyüdüklerinde 5 metre civarına çıkabiliyor. (Fotoğraf: AP)
Krize
panzehir
kültür
Başlõğõ görünce iyimserler muhtemelen
gülümseyecek, kötümserler de “hadi ordan”
deyip belki altõnõ bile okumayacak. Haddimiz
olmayarak hatõrlatalõm ki, yeryüzünden
hayalperestlerle maceraperestler geçmemiş olsa
“Taş Devri”ne bile ulaşamazmõşõz. “Mışız!”...
İlim eşrafõnõ bilemeyiz. Ancak bilim insanlarõnõn
teslim ettiği bir gerçek bu. “Uyanık” gazeteci
kurnazlõğõyla attõğõmõz manşetin altõndan nüansõ
deşelim. Aslõnda yazõmõzõn hareket noktasõ,
kültürün krizden etkilenmeyen (!) bir endüstri
olduğuna dair düzenlenmiş bir forum haberinden
kaynaklanõyor. Ama belki yazõnõn devamõ çeşit çeşit
siyasetlerin, kallavi bütçelerin, pek parlak
ticaretlerin üvey evladõ “kültür endüstrisi”nin
ötekilere örnek oluşturabileceği görüşü kimilerine
fikir veya ilham, heves veya umut aşõlayabilir.
Müşkülpesentlerin, püristlerin eleştirel nefesini
ensemde duyuyorum: “Sen kültüre ‘endüstri’
tamlamasını takıyorsan, zaten bitmişsin,
uçmuşsun, kayıpsın!!!” Geçen17-18 Kasõm’da
tiyatro festivaliyle ünlü ortaçağ kenti Avignon yeni
bir girişime sahne oldu. Diğer namõnõn “kültür
Davosu”na çõkmasõnõ isteyen “1. Avignon
Forumu”, çoğunluğu Fransa ve Avrupa’dan olmak
üzere uluslararasõ kültür camiasõndan 270 kişinin
katõlõmõyla burada toplandõ. AB Dönem Başkanõ
Fransa’nõn öncülüğünde başlatõlan buluşmanõn
bundan böyle her yõl Avignon’da düzenlenmesi
öngörülüyor. Nicolas Sarkozy öncesi devrin son
Kültür Bakanõ, şimdilerde AB Fransõz Başkanlõğõ
Kültürel Boyut Elçisi Renaud Donnedieu de
Vabre’õn bir düşüncesinden ve de himayesinde
doğan Avignon Forumu “kültür ve medya
dünyası”nõn ileri gelen çehreleriyle “iktisat
gezegeni”nin ileri giden (cf. Turan Güneş)
uzmanlarõnõn yolunu kesiştirmeyi hedefliyor. 17 ve
18’inde, ilk ve son sözleri şimdiki Kültür ve İletişim
Bakanõ Christine Albanel ederken ara nağmeler
bizzat Başbakan François Fillon’dan gelmiş. Hem
de ülkenin sosyopolitik-ekonomik yönetimini
verimlilik, üretkenlik muhasebesi çetelesine
indirgeyen Sarkozy’ye oranla ne nağmeler...
Fillon’un ünlü Papalar Palasõ’nõn kapalõ
salonlarõndaki sözlerine bir kulak verin hele:
“Hayır, kültür keyifli refah dönemlerinde
sunulabilen lüks bir hediye değil, sıkıntılı
devirlerin büyüme, kalkınma çabasında bile
kullanılabilecek bir aracıdır. Dünya gündeminin
gerektirdiği gelişmeye ciddi katkıda bulunabilir.
Kriz hepimizi bir yaratıcılık, sinerji sıçramasına
itmektedir. Tam bir zekâ ve akıl savaşı olan
küreselleşme çağında kültürel kimlik gerçek bir
silahtır...” Sözlerin Mösyö Fillon’un okuduğu
kâğõtta kalõp kalmayacağõna
dair kehanetler yerine eldeki
somutlara bir göz atalõm.
Kültür sanayii 2005
itibarõyla AB’de 650 milyar
Avro’luk cirosu, 5 milyon
çalõşanõyla birliğin “baba”
sektörlerden biri. Fransa’da
kültür sektörü çalõşanlarõnõn
sayõsõ yarõm milyonu
aşarken 21.6 milyar Avro’luk yõllõk gelirleriyle
“kültürcüler” ülke ortalamasõnõn bir hayli üstünde
bir düzeye sahipler. Ülkede yüksek okul diplomalõ
ücretli oranõ yüzde 26 iken, sektörde yüzde 48.
Kültürcülerin zararõna tek boyut, iş-istihdam
istikrarsõzlõğõ. Başka bir deyişle “hayat boyu iş
garanti”leri pek düşük. (Şu dönemde kimin yüksek
diyeceksiniz...) Fransõzlar toplam harcamalarõnõn
yüzde 4.5’ini kültüre sarf ediyorlar. AB’nin 2006
dõş ticaret verilerine bakõlõrsa “kültür kalemi”nde 3
milyar Avro fazlasõ var. Dünyanõn en çok “kültür”
tüketen halklarõnõn Avrupa’da olduğu hatõrlanõrsa
bu 3 milyar fazla daha da öte bir anlam arz ediyor.
Merak şeytanõ dürttü, aradõk. Hani Türkiye’nin de
içinde yer almakla övündüğü G20’lerden Çin’in şu
anda en yoğun yatõrõm yaptõğõ sektörler arasõnda
“kültür” ilk 5’e giriyor. Alt kalemlere
yaklaştõğõmõzda devletin en yakõndan mimari,
sinema ve gösteri sanatlarõ ile ilgilendiğini
görüyoruz. Zira “komünist rejim” (!) sanatõn
toplumsal rolü kadar iktisadi rekabet gücünü arttõrõcõ
etkinliğini de fark etmiş bulunuyorlar. Dünyanõn en
çok satan 10 “güzel sanatçısı” arasõnda 3 Çinli var.
Eserlerinin yüzde 95’ini yine Çin özel veya kamu
sektörü satõn alõyor, aynen 2. Dünya Savaşõ’nõn
hemen ertesinde ABD’nin yaptõğõ gibi. Bugün tepe
taklak düşen borsalardan, gümbürdeyen şirketlerin
hisselerinden, batan gemilerin navlunlarõndan
kurtarõlanlarõn ciddi bir kõsmõ evrensel sanat değeri
yüksek koleksiyon eserlerine gidiyor. Geleneksel
sanayilerin mezarlõğõ diye bilinen Kuzey Fransa’nõn
hiçbir özelliği olmayan gri kentlerinden Lille
2004’te Avrupa Kültür Başkenti’ydi. Kent 12 ayda
9 milyon ziyaretçi çekti ve 72 milyon Avro ekstra
hasõlat sağladõ. 2003’te 308 binlik turist sayõsõ
2004’te 823 bine yükseldi. Turizm sektöründe
yüzde 7’lik yeni bir istihdam hacmi kazanõlõrken Air
France seferleri yüzde 10 arttõ. Lille 4 yõl önce
sağladõğõ imajõ ve sanat/kültür altyapõlarõ sayesinde
bugün 2004 rakamlarõnõn bile üstüne çõkabiliyor.
Yaşananlarõn yepyeni olgular olmadõğõnõ gerçek
sağduyulular artõk biliyor. Solduyulular yõllardõr
söylüyor. 2009-2010’un Fransa’da “Türk sezonu”,
yine 2010’da İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti
olduğunu hatõrlatõp, 1981’de cumhurbaşkanõ seçilen
sosyalist lider François Mitterrand’õn şu sözlerini
eklemekle yetinelim: “Kültüre yatırılan her
kuruş, ekonomiye yapılmış bir yatırımdır.
Böylelikle yalnızca ‘sağlam bir değer’e sahip
olmakla kalmazsınız, ‘mutluluk’ veren bir artı
kazanmış olursunuz.”
ugur.hukum@gmail.com
UĞUR HÜKÜM
PARİS
ÇİMEN TURUNÇ
BATURALP
BRÜKSEL
Antalyalõ Aziz Nicholas
Milano’nun yeni kamu taşõtõ bisiklet
Minik beyaz balinanın şirinliği