25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 2 KASIM 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Suudi Arabistan Prensesi Türkiye’de Laikliği anlatacakmış. Doğru seçim, iş zaten onlara kaldı! İhraç Türker Ercan: “Yolsuzluğa bulaşanları AKP’den ihraç ediyorlarmış. Partiyi kapatıyorlar mı ne!” Rol Osman Şapçı: “Emine’nım, Suriye’deki konferansta kadının toplumdaki rolünün yeniden şekillenmesini anlatacakmış. Yorumsuz!” İtiraf Vahdi Bingöl: “Gül, rektör seçimlerinin üniversitelerde çok derin yaralar açtığını görüyormuş. Taammüden işlenen suçun itirafı!” YağmurDeniz Türkiye’dekilerin duaya ihtiyacı var! AMERİKA’DA yaşayan Yasemin Turan, bu yaz beş yaşındaki oğlu Deniz’le birlikte Türkiye’ye geliyor: “Çevresinde gördüğü her şey oğlumun ilgisini çekiyordu. Bunlardan biri de namaz kılanlar oldu. ‘Anne, ne yapıyor teyze’ diye sorduğunda teyzemin namaz kıldığını ve Allah’a dua ettiğini söyledim. Oğlumun ‘Neden Allah’a dua ediyorsun’ sorusuna namazdan sonra teyzem ‘Bize mutluluk, sağlık ve para versin, isteklerimiz olsun’ diyerek yanıt verdi. Bunun üzerine oğlum ‘Peki, biz de mi dua etmek zorundayız anne; dua etmezsek paramız olmaz mı, mutlu olamaz mıyız’ diye sordu. Teyzem ‘Tabii dua etmezsek hiçbir şeyimiz olmaz’ dedi, bense ‘Dua yeterli değil, çalışmamız da lazım’ dedim ve konu kapandı. Birkaç gün sonra bu kez annemin evindeydik ve Deniz, pencereden sokağa bakarken ‘Anneciğim, bizin dua etmeye ihtiyacımız yok’ dedi. Neden diye sordum; ‘Türkiye’deki insanların dua etmeye ihtiyacı var ama bizim yok. Bizim her şeyimiz var; paramız var, ağaçlarımız var. Baksana çöpleri atmışlar her yere, hiç ağaç yok’ dedi. Yurtdışında yurdunun özlemiyle yaşayan biri olarak ben de diyorum ki: Belki bu küçük çocuğun mantığına, ülkeyi yönetenler de sahip olsaydı Cumhuriyet kazanımlarımızla gurur duyar ve gelişmiş bir ülke olarak dünyada hak ettiğimiz yeri çoktan almış olurduk.” - Kara para tasarısından Kanal 7’ye af çıkmış... “Tavuk mu yumurta mı hikâyesi!” İSLAMCI iktidarın tetikçi gazetesi Vakit’in dinci ve tetikçilikten sabıkalı yazarı 76 yaşındaki Hüseyin Üzmez’in edep yerlerini öpmesi ile cinsel tacize uğrayan kız çocuğunun ruh sağlığının bozulmadığı yolunda rapor veren Adli Tıp Kurumu’nda Keramettin Kurt başkanlığındaki uzman doktorların adlarını önce hafızamıza bir güzel kaydedelim: Cemal Yalçın Ergezer, Yasemin Çakmak, Gökhan Eriş, Seyfettin Uludağ, Gülgün Engin, Hamdi Özkara. İslamcı Başbakan’ın “velev ki” dediği gibi; velev ki küçük çocuğumuz varsa ve günün birinde bir hastanede veya muayenehanesinde ilk kez tanıyacağımız bir doktora yolumuz düşerse bu doktorların adları ile karşılaştıralım ki çocuklarımızın ruh sağlığını baştan korumuş olalım! Bu arada Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun çocuklara cinsel tacize ve tecavüze taviz veren rapora itirazını demokrasinin nimetleri ile bağdaştırıyor ve seviniyorsanız sevincinize kısa bir ara vererek şu sorulara yanıt arayabilirsiniz: Sahneden indirilen türbanlı kız çocuğunun kalbi kırılmıştır diye hemen telefon açan İslamcı Başbakanımız RTE bu olayda nerede? Adli Tıp Kurumu’nun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı’nın başındaki eski köy imamı bakan beyimiz Mehmet Ali Şahin kardeşimizin küçük çocuklara tacize taviz konusunda ağzını açıp da bir laf ettiğini duydunuz mu? Aynı şekilde Adli Tıp Kurumu’ndaki doktorların meslek kuralları yönünden siyasi sorumluluğunu taşıması gereken Sağlık Bakanlığı’nın bakanlık koltuğundaki din kardeşimiz Recep Akdağ beyefendimiz, küçük çocuklara cinsel tacizin uzman doktorlarca onanması üzerine neden bir tepki göstermedi? Bunlar siyasi otoritenin sessizliği yeğleyen tarafları; olayın bir de sivil toplum yönü var. Türk Tabipler; Birliği Merkez Konseyi ki Kürtler hapşırsa Ermeniler nezle oldu diye dünyayı ayağa kaldıranlara desteğini esirgemeyen güzide meslek örgütlerimizden biridir. Merkez Konseyi’nin başındaki değerli başkan Gencay Gürsoy, yüksek onur kurulunun başındaki mümtaz başkan Naki Bulut Adli Tıp Kurumu’nun raporu üzerine neden bir çift laf etme gereği duymadı? Herkes “tıp” oynar gibi sessiz... Adli Tıp; Adalet Bakanlığı’na bağlı ya; adaleti etkilememek için kimse konuşmuyor! ‘Tıp’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yeni Yollara Düşmek Ekonomi kötü, daha da kötüye gidecek. Birçok fabrika üretimini durduracak. Sanayi sektörü dış borçlarını ödemekte zorla- nacak. İşsizlik artacak, hayat pahalanacak. Kredi kartı borçları kapatılamaz olacak, bankalar haciz işlemlerine başlayacak. Toplumca yoksullaşacağız. Yakın geleceğimiz karanlık. Tüm bunları biliyoruz. Önümüzdeki mart ayında yerel seçimler var. So- ğukların dayanılamaz olduğu, kazma kürek yak- tırdığı günlerde sandığa gidilecek. AKP iktidarı seçimlere hazırlanıyor. Planlı, prog- ramlı. Valiler, kamyonların şoför mahallerinde otura- caklar, mahalle sokak dolaşıp bedava kömür da- ğıtacaklar. AKP örgütleri seferber olup evlere fasulye, nohut, pirinç, şeker, tuz, yağ servisi yapacaklar, iktidarın sadakası olarak. Sayıları her gün binlerle artan yoksullardan kö- mür, erzak karşılığı oy istenecek. Onlar da vere- cekler. Arsalar, araziler eşe dosta peşkeş çekilmeye de- vam edilecek. Varsıllar, kentlerin en yapı kondu- rulamaz yeşil alanlarına villalar kondururlarken, yoksulların iki göz evleri iş makineleriyle yerle bir edilecek. İhale vurgunları sürecek. Elektrik zamlanacak, doğalgaz zamlanacak, su zamlanacak. Yerel seçimler pek bir şey değiştirmeyecek ha- yatımızda. Tüm bunları biliyoruz. Bildikçe, düşündükçe içimiz kararıyor. Gelin, içimizi serinletecek bir parantez açalım bu boğucu hayatımıza. Dün İstanbul Kitap ve Sanat Fuarları kapılarını açtı Beylikdüzü’nde; bugünden önümüzdeki pa- zara tam bir hafta var önümüzde. Gelin, kitapların, yazarların, resimlerin, heykel- lerin, sanatçıların dünyasına atalım kendimizi. Öyle güzel etkinlikler var ki, yüzlercesinden bi- rini, birkaçını izleyelim, ışıklanalım. Kitap Fuarı’nın bu yılki başlığı “1968: 40 yıl ön- ce, 40 yıl sonra”. Umutların filizlendiği, adil, ya- şanası, güzel bir dünya için gençlerin başkaldır- dığı o coşkulu günlere uzanalım. Geleceğe dair hayaller kuralım. Eğer bu düzenin dayattığı kurallar hayatlarımı- zı değiştirmenin önünde engelse ve bizler ille de başka hayatlar yaşamak istiyorsak, hayatımızı de- ğiştirmek için ‘neler yapabiliriz’ sorusuna yanıtlar arayalım. Bunun için Kitap Fuarı’ndan, fuardaki açık oturumlardan, söyleşilerden, konferanslardan daha iyi bir olanağı nerede bulabiliriz? Sanat Fuarı’nı dolaşalım, kir, pislik, leke göre gö- re paslanmış gözlerimizin pası silinsin. Unutmayalım; biz iyi insanlarız, apaydınlık da- ha güzel bir dünyaya layığız. Kitapla, sanatla yeniden yollara düşelim, so- nunda umudun görüneceği, mutlaka görünece- ği o uzun yollarda yürüyelim hep birlikte, el ele, omuz omuza. Haydi! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Cumhuriyet Bayramõnõ, Anaya- sa Mahkemesi’nin “cumhuriyeti koruyan” kararlarõyla kutladõk. Laiklik karşõtlõğõnõn 85 yõldõr ak- la bile gelmeyecek düzeydeki tõr- manõşõna karşõ yüce yargõnõn aldõ- ğõ “tarihsel kararlar”, kim ne derse desin, öncelikle “demokra- si”miz için “yaşamsal”dõr. Çünkü demokrasi, en anlaşõlõr de- yişle, “demokrasiyi yok etme öz- gürlüğü”nün “demokratik gü- vencesi” değildir. Nitekim, yüce mahkeme de “tür- ban”õn bireysel bir tercih değil, “bi- reysel özgürlükleri yadsıyan” din- ci yaşamõ simgelediğini bir kez daha vurguladõ. Laikliğin de “inanç- ların siyasal sömürüsüne karşı en demokratik önlem” olduğunu kim bilir kaçõncõ kez açõklamõş oldu. Bu nedenle Anayasa Mahkeme- si’nin “türbanlı iktidar” için aldõğõ kararlara ait “gerekçe”leri, de- mokrasiyi “dinci düzene geçiş” için kullanmak isteyenler hazmedemi- yor. Bu açõk gerçeği görmezden ge- len kimi sözde demokratlar da “TBMM iradesi etkisiz kalıyor” diyerek aynõ hazõmsõzlõğa “ente- lektüel katkı”larda bulunuyorlar! Oysa aynõ Anayasa Mahkemesi, demokrasinin sadece parlamento kararlarõnda değil, “yaşamın ve kamu düzeninin her alanında” gözetilmesine yönelik de kararlar al- maktadõr. Bunun en çarpõcõ örneği ise yine türbanlõ iktidarõn “imar yağması yasaları”nõ da durdur- masõdõr. Ne var ki özgürlük denince “yüz- de 47’dir; ne isterse yapar”a ta- kõlõp kalanlar, bu kararlarõ umursa- mõyorlar. Çünkü onlara göre ülke- nin talan edilmesi bile eğer aynõ yüz- de 47’nin parlamento çoğunluğuy- la gerçekleşiyorsa, demokrasi adõ- na “eyvallah” demek gerekiyor!.. “Hamdolsun” ki yüce yargõçlar bu tanõmlanamaz görüşte değiller. İşte, Anayasa Mahkemesi’nin tür- ban ve laiklik dõşõnda da “demok- rasi ve toplumsal haklar” adõna ders niteliği taşõyan kararlarõndan iki örnek: ‘Gizli Plan’ Olmaz!.. Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki mimarlõk eğitiminde “toplumsal so- rumluluklar”õmõzõ anlatan hukuk hocamõz Prof. Dr. Safa Erkün’ün ilk öğrettiği “imar planlarında açıklık” kuralõydõ. Çünkü, planlar halkõn “ortak geleceği”ni ilgilendirdiğinden, ke- sinleşmeden önce “ilan” edilerek toplumu “bilgi”lendirmek ve her- kesin “itiraz hakkı”nõ kullanmasõnõ sağlamak, çağdaş imar hukukunun temelidir. Ne var ki türbanlõ hükümet, bu “demokratik” kuralõ yok eden bir düzenlemeyi “TBMM’deki ço- ğunluğu”yla yasalaştõrdõ. 5335 sa- yõlõ “torba kanun”un 32. madde- sinde özetle dendi ki; “Satılacak Devlet Demiryolları mülklerinde yapılaşmayı belirleyen planlar, Bayındırlık ve İskân Bakanlı- ğı’nca ilan edilmeden onayla- nır.” Yani, başta Haydarpaşa ve pa- zarlanacak tüm istasyonlarda toplum çõkarlarõna aykõrõ rant tesislerine yö- nelik planlar “gizlice” yürürlüğe gi- recek; böylece itiraz et- mek bir yana “dava” bile açõlamayacak! Böylesi “uyanık”lõ- ğa Anayasa Mahkeme- si’nin engel olmasõ, de- mokrasinin de “kurta- rılması” değil midir? Yüce yargõ özetle diyor ki; “DDY mülkleri ulu- sundur; imar kararla- rının saklanması ve yargı denetiminden kaçırılması demokratik devletle bağdaşmaz...” ‘Ayrıcalık’lı Plan Olmaz Hükümetin yine “TBMM ira- desiyle” 5398 sayõlõ yasaya bağla- dõğõ “özelleştirilecek kamu ara- zilerinde imar kurallarına uy- mama” arzusu da yüce yargõdan ge- reken dersi aldõ. Yasada özetle de- mişlerdi ki; “Özelleştirme alanla- rındaki yapılaşmayı belirleyen planlarda, imar hukukundaki kısıtlamalara uyulmaz..” Oysa bu kõsõtlamalar, yeşil alan- lardan altyapõya kadar “toplum yararını” gözeten ölçütlerdir. Hal- kõn “demokratik” imar haklarõ yerine, satõlacak kamu arazisine “müşteri” olanlarõn rant beklenti- lerini “kollayan” yasa için iptal ge- rekçesi de özetle şöyle; “Anayasa devleti toplumun hu- zur ve mutluluğunu sağlamakla görevlendirmiştir. Herkesin sağ- lıklı bir çevrede yaşama hakkını sağlayacak kısıtlamaları kaldır- mak, sosyal devletle bağdaş- maz...” Şimdi söyler misiniz; demokra- siyi kim “zedeliyor”? Rant ve yağma uğruna ulusun ve toplumun, tüm gelecek kuşaklarla birlikte esenlikli yaşam haklarõnõ çiğneyen yüzde 47’ciler mi; yoksa buna “demokrasinin talan öz- gürlüğü anlamına gelmediğini” sürekli anõmsatarak engel olmaya çalõşan Anayasa Mahkemesi mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 2 Kasım Nisa SESSİZ SEDASIZ (!) ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Yüce Divan’dan İmarveDemokrasiDersleri Avni Kurtuldu: “Fetoş, koca dayağına karşı kadınlardan karate öğrenmesini istemiş. Evde siyah kuşaklı dört kadın düşünün; Nisa suresi kadük oldu!” ekinci@cumhuriyet.com.tr Tarihimizi “gizli plan”larla satmak istiyorlar. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Uyuz ol- maktan duyu- lan korku. 2/ Kõsa bacaklõ bir köpek cin- si... “Hile, dü- men” anlamõn- da argo söz- cük. 3/ Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr... Telefon sö- zü. 4/ Pazar ya da panayõrõn kurulduğu gün... İki tarla ara- sõndaki sõnõr. 5/ Ye- men’in ekonomik başkenti... Bağ bu- damaya ya da ağaç kesmeye yarayan bir tür eğri bõçak. 6/ Der- viş selamõ... Yunan mitolojisinde kavga tanrõçasõ. 7/ Oyunda cezalõ ço- cuk... Bir pamuk cinsi. 8/ Türkiye’nin de üyesi ol- duğu bir örgüt... Sayõ, tane. 9/ Soğuktan duyulan korku. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eski Türk güreşlerinden biri... Uyum. 2/ Maden külçelerinin eritilip arõndõrõlmasõ... Eti lezzetli bir balõk. 3/ Un, et ve bamya ile yapõlan bir yemek... Hitit. 4/ Kimi yiyeceklere ve içeceklere tat vermek için kullanõlan hoş kokulu bir bitki... Rey. 5/ Rüt- besiz asker... Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 6/ Bir no- ta... Dünya işlerinden vazgeçip bir yere kapanma. 7/ İnce dantel... Güney Amerika’ya özgü, fõrõnda ya da õzgarada pişirilen sõğõr eti yemeği. 8/ Çatõ ki- rişi olarak kullanõlan ve kiremitlerin altõna döşe- nen ince tahta... Eski dilde dudak. 9/ Ortodokslarda tahta pano üzerine yapõlmõş her türlü dinsel resme verilen ad... Gelecek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P A Ç A N G A K İ B İ K O R K A R A T A N K A R P R A L İ N P İ İ T A N A S O N R I H E K O S E İ O F İ L İ M A R A N T A E Ş A N O K Ö R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BAĞIŞLANAN HER ORGAN KURTARILAN BİR HAYATTIR 0 212 557 70 70 / PBX
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear