25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 11 EKİM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 11 Ekim SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Keynes’i Yeniden Keşfetmek ’90’lı yıllar başında Macaristan’a gittiğimde, genç bir iktisatçı kadın tanımıştım... Berlin Duvarı yeni yıkılmıştı. Komünizmden kapita- lizme geçişin sancılarını aktarırken üniversiteden “ta- ze mezun” olduğunu anlatan genç kadın: “Başına ge- len en kötü badirenin, bir günden diğerine mesleksiz kalmak olduğunu” söylemişti. Ve “çünkü” diye söze de- vam etmişti: “Bize yalnız Marksist ekonomi öğrettiler. Yeni sistemde, ne üniversite sıralarında öğrendikleri- min bir değeri var, ne almış olduğum diplomanın!” Çalış, didin et... diploma çöpe gitsin! Kadının yaşadığı buydu. Bu hikâyenin beni çok etkilemiş olduğunu hatırlı- yorum. Daha hafif ama farklı versiyonunu bizzat ken- dim yaşadım. Türkiye’de üniversiteye gittiğim yıllarda, “Keynesyen teori” baş tacı edilmekteydi. Yıllarca böyle yalnız Key- nes’le haşır neşir olduktan sonra, ’70’li yılların ikinci yarısında master programı için ABD’ye gittim. Ve ta- biri caizse tam “eşekten düşmüş karpuza döndüm”! Aaa! “Keynes” diye ne zaman ağzımı açmaya yel- tensem, insanlar -yalnız hocalar değil, sınıf arkadaş- larım da- bana, “Ay senin haberin yok mu? O söyle- diklerin taş devrinde kaldı!” muamelesi yapıyorlardı. İs- tanbul’dan bavulumu toplayıp da ABD’ye varana dek; Nobel ödülüyle taçlandırılan (1976) Milton Fri- edman devreye girmiş, Keynes hepten dolaşımdan kal- dırılmıştı! Chicago ekolünün kutsallaştırılması Varsa yoksa artık, Friedman ve “Chicago okulu” ge- çerliydi... “Paracıların”, katıksız piyasa kuramları karşısında “Ama Keynes vaktiyle bu söylediklerinizi çürütmemiş miydi?” diyemiyordunuz. Dediğiniz anda hoca eliyle sınıfta bir başkasına işa- ret ediyor; “Başka soru var mı?” filan yapıyordu... Friedman yalnız “yükselen değer” olmakla kalma- mış, üstüne üstlük düpedüz “kutsallaştırılmıştı”! Ekonomi adına bildiğim her şeyi sil baştan -hem de ikna olmadan!- öğrenmek zorunda kalmaktan nefret etmiştim... Kerliferli ekonomistler şimdi çıkıp; “Mamafih yeni- den Keynes’ e mi dönsek?” demiyorlar mı, hasta olu- yorum. “Küresel kriz” karşısında dünya Keynes’i yeniden keş- fediyor. Keşfetmek ne kelime, “Nobel iktisat ödülünü bu kez onun anısına verelim!” diyenler çıkıyor... Ekonomi eğitimim ve ardından yaşadıklarım bana şu- nu öğretti: Ekonomi, bir bilim falan değil. Sadece bir “teori”! Ve bir “teori” olaraktan da fazla kibirli. Her sistem, her düzen, kendi “ekonomi teorisini” ya- ratıyor. Ve bir biçimde bu “teori” sonra, zinhar sor- gulanamaz oluyor. Friedman’ın “Chicago çocuklarına” da böyle oldu. Sistem 20. yüzyılın son çeyreğinde; -asıl büyük taş devri!- Adam Smith’in 18. yüzyıl artığı “görünmeyen el” ve “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” fikirle- rine “Nobel” lerle meşruiyet kazandırdı önce. ABD’nin en iyi üniversitelerinde, “tartışılmaz mutlak gerçek” olaraktan, geleceğin iktisatçılarına yalnızca bu fikirler pompalandı. Arkadan ’79’da iktidara gelen Thatcher ve ’81’de ABD başkanlığını kazanan Rea- gan el ele birlikte; “teoriyi bire bir tartışılmaz bir yaşam gerçeğine” dönüştürdüler. Sistemin anahtar sözcüğü “deregülasyon” oldu. Bindik bir alamete... Yaşanan kriz kısacası dört dörtlük “revizyonist ve kök- tenci bir Anglosakson kapitalizmi” ürünü! Son on beş günde baş döndürücü hızla küresel eko- nomiyi uçurumun kenarına doğru iten kriz, “köktenci kapitalizmin” iflasından başka hiçbir şey değil, özetle. Koca koca başbakanlar, merkez bankası başkan- ları, en baba bankacılar.. ne yapacaklarını, ne önlem alacaklarını bilemiyorlar. Alınan önlemler, ya çok geç oluyor ya da çok kıs- mi kalıyor. Önlem para etmeyince bu kez, piyasalara zaten olmayan güven büsbütün sarsılıyor... Böyle bir kısırdöngüye girildiğinde, bundan çıkma- nın tek yolu esaslı bir “paradigma değişikliğine” gitmek. Ama bugün Batı sistemi içinde köşebaşlarını tutan herkes -siyasi sınıf, bankacılar, finans çevreleri- bizatihi doğrudan doğruya Chicago ekolünün çocukları! Bu Chicago ekolü çocuklarıyla nasıl bir Keynesyen viraj alınır; Keynes’in 1930’lardan kalma teorileri post- modern küresel sisteme nasıl dayatılır, uygulanır? Göreceğiz... Şimdiki halde durum şu: Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete! Çıkış Yolu Talabani, Barzani küstahlaşmış, tehdit etmiş, onlarla kucaklaşmışsın. Amerika göstermelik giriş izni vermiş, sınırdan şöyle bir girip çıkmışsın. Ardından bir süre de “Amerika istihbarat verdi, uçaklarımız vurdu” haberleriyle avunmuşsun... Ve son Aktütün baskını gelmiş, yine canımız, canlarımız yanmış... Amerika ile yakın temas sürüyormuş da, teröristler ıslak yağmurluk giydikleri için görünmemişler de, Barzani üzgünmüş de, Talabani atlamış bölgeye gitmiş de... Hepsi masal masal matitas... Amerika ile işbirliği masal, çünkü Amerika’nın niyeti Irak’ın kuzeyindeki Kürt mandası ile bölgeyi kontrol etmek. Bölgedeki en iyi maşa olan PKK istendiği zaman Türkiye’ye, istendiği zaman İran’a ya da Suriye’ye karşı kullanılmıyor mu? Kullanılıyor... Eh, o zaman ABD, PKK ile niye uğraşsın ki? Hem de yaşadığı büyük ekonomik bunalım nedeniyle yöreden askeri anlamda tümüyle çekilme olasılığı varken... Barzani, Talabani ile işbirliği masal, çünkü ABD mandasını kabul etmiş bu yapışık ikizin PKK ile bir alıp veremediği yok. Siyasi açıdan dalaşmak istemez, çünkü niyetler aynı. Askeri açıdan dalaşmak istemez, çünkü Amerika da çekilince manda Kürt devletinin çıkarlarını kollamak için elde özellikle İran, Türkiye ve Suriye’yi rahatsız edecek bir terör örgütünün bulunması çıkarına gelir. Masaldan sıyrılmak istiyorsa Türkiye, ne ABD’ye, ne de mandacı ikizlere güvenecek. İçeride kökenleri ne olursa olsun tüm yurttaşlarının esenlik ve gönencini, dışarıda da güvenliğini kendi sağlayabilmek için bağımsız karar verecek! Gerekirse fiili durum yaratıp - Mümtaz Soysal’ın sık sık dile getirdiği gibi- Irak’ın kuzeyine sarkarak sınırı yeniden çizecek... Bu çözümde Türk devrim tarihinin sayfaları bize ışık tutacak: Biz biliyoruz ki, mandacılara karşı savaşım sivil ve asker mandacılarla yapılamaz... Parmak Milyonlarca yurttaş parmağıyla onu gösteriyor: “İşte o, işte o... ‘Türkiye’ye kedi bile teslim etmeyiz’ diyen adamla sık sık görüşen de, Türkiye’yi aşağılamaya kalkan aşiret liderini takdir ettiğini söyleyen de, 8.5 milyar dolar karşılığında ABD ile imzalanan Irak’ın kuzeyine girmeme koşullu gizli anlaşmayı görmezden gelen de o. Evet, evet o... Bakın, yukarıdaki...” Prof. Dr. Bilsay Kuruç ile küresel bunalım başgösterdiğinden bu yana yaptığımız söyleşiler sürüyor: - Kapitalizmin sonu geldi, diyenler var... - 150 yıl önce İngiltere ile başlayan, ABD ile süren ve bir imparator ülkenin dünyayı kendi parası ile yönetmesi modelinin adı olan Anglosakson kapitalizminin sonuna geldik. Sovyetler’in bitişi ile birlikte siyasi olarak ABD’nin tek güç olarak görünmesi, ekonomik gidişini uzun süre maskelemişti, şimdi durum apaçık ortaya çıktı. - Küreselleşme masalının da maskesi düştü galiba... - Küreselleşme, ABD’ye ek borçlanma olanağı getiren bir aşamaydı. ABD, o aşamada dünyanın kreditörü olmaktan çok, dünyayı kendine finanse ettiren, dolayısıyla dünyanın en borçlu ülkesi haline geldi. Sovyetler’in bitişi ile birlikte model kendi dinamizmini döndüremedi, düşen kâr oranlarını kurtarmak için de yayılmacılığa; yeni topraklara, enerji kaynakları ve siyasi denge oyunlarına yöneldi. Önce Doğu Avrupa hedefteydi, Yugoslavya parçalandı. Ardından Ortadoğu’ya yöneldi ve birinci Irak savaşını başlattı. Üçüncü hedef Afrika’ydı, Somali’den başladı. Yayılmacılığın devamı Doğu Avrupa’daki turuncu rejimlerle sürdü. Ortadoğu’ya ikinci Irak savaşı ile girdi. Kafkasya’ya ayak attı ve son hedef İran’dır... Çevrede gerçekleştirilmiş olan turuncu rejimler, Türkiye’de de yeşil rejim ile tamamlanıyor. Bütün bu tablonun içinde küreselleşmenin en büyük aktörünü gözden kaçırmamak gerek: Kapitalizme başlamış ve yaklaşık 2 trilyon dolar rezervi bulunan Çin, Amerika’nın hem rakibi, hem de güvencesi aynı zamanda. - Yeni dünya imparatoru Çin mi olacak? - Hayır. Uzunca sürecek bir kaotik döneme, bir kapitalist modeller çağına giriyoruz. İngiltere’nin dünya imparatorluğunun çöküşünde de böyle olmuştu. İngiltere, dünyayı yönetme iddiasından vazgeçip kendi imparatorlukları içinde iddialı olmaya yöneldi. Onu besleyecek iki kaynak vardı. Bir Amerika’ya yaslanmak, diğeri kendi emrindeki ülkelerin kaynaklarını çekmek. Kaynakları çekmek aşırıya varınca, başta Hindistan olmak üzere birçok ülke bağımsızlığını istedi. Bugün de benzer belirtiler var. Dünya artık Amerika’yı finanse etmek istemiyor. ABD Doları, dünyaya rezerv para olma güvencesi vermiyor. Diğer yanda Avro da dünya parası olamaz, çünkü arkasında güçlü bir kreditör ülke yok. Yeni aktörler Çin ve Hindistan da dünyayı yönetecek çapta değiller. Kısacası, kapitalist ülkeler kendi modelleri içinde kendilerini hasarla idare ederler. Bir de esas yıkıntıyı ödeyecek olanlar var ki, onların başında bizim gibi ülkeler geliyor. - Anlattıklarınızın siyasi sonucu ne olur? - Ülkelerde ucuz bir faşizm beslenir. Turuncu rejimlere bakarsanız faşizme çok yakın modeller olduğunu görürsünüz. Türkiye’de uygulanan yeşil model de benzer bir uygulama. Vitrinde partiler var gibi, ama ABD yalnızca bir tanesini, yeşil olanı istiyor ve “Bu parlamenter vitrinin arkasında her şey olur” diyor. Böyle rejimler dışarıdan parayla beslendikleri takdirde ceberrut olurlar. Parayla beslenmedikleri anda ceberrutluklarını arttırmak ister, fakat dayanaksız kalırlar. Yeni tür faşizmin 1930’ların ülkelere özgü olan faşizminden farkı da bu olacaktır. Model çöküyor Milli Eğitimimizde Sorunlar Karmaşası İ. GÜRŞEN KAFKAS Eğitim toplumsal bir işlevdir. Eğitimimizin geliştirilmesi, yeni- leştirilmesi, yetenekli, başarılı in- san kaynağının yaratılması Milli Eğitim Bakanlığı’nın işlevidir. Bu konularla ilgili AB normlarına uy- gun sistem, tasarım, planlama ve uygulamada bulunmakta eğitim bakanlığının sorumluluğundadır. Çağdaş dünya ülkesi olmak için öncül kaynak akıl ve bilim olma- lıdır. Küreselleşen dünya büyük bir bilişim devrimini yaşıyor. Bu değişim ve gelişim rüzgârı ulusal eğitimimizi de içimize alarak ye- nileşmemizi sağlamalıdır. Toplum olarak beklentimiz, okullarımızda araştırmaya, ince- lemeye ve üretmeye yönelik ka- lıcı bilgilerin verildiği bir eğitimdir. Ezberci eğitim yerine, öğrenci merkezli bir eğitim. Verimliliğe, değişim ve gelişmeye yönelik eğitim çocuklarımızın özlemidir. Cumhuriyetimizin 85. yılında, yenileşmeci cumhuriyet devrim- lerinin ışığında geliştirerek yürü- nüyor olsaydı; bugün eğitimde çağdaşımız ülkeleri aşmış ola- caktık. Ne yazık ki, siyasal entri- kalar, oy avcılığı ve halkın dini duygularını sömürme amaçlı yap- tırımlar eğitimimizi içinden çıkıl- maz boyutlara taşıdı. Çağdaşımız ülkeler bilgi toplu- mu olmanın rahatlığını yaşıyorlar. Genç insanlarımızı biz de “bilim- de çağdaş, düşüncede özgür” bil- gi ve kültürle yetiştirebilmeliyiz. Eğitimimiz bugün, sistemsel, iş- levsel uygulama, atamalardaki gözle görülür yoğunluktaki kad- rolaşmalar; öğretmen sorunları; ders kitapları ve kültürel yaptı- rımlar da sapmalar ve de birikimli öğrenci sorunları olarak içinden çıkmazlarla, dertlerle boğuş- maktadır. Öğretmen sorunları giderek artmaktadır. En sorunsuz yaşa- maları gerekiyorken; öğretmenleri sorunların içine çekmek, sorunun bir parçası yapmak bakanlığın görevi oldu sanki. Anadolu lise- lerindeki binlerce öğretmeni kış ortasında il emrine çekmek, key- fi yer değiştirmek, öğretmenlerin çalışma şevkini törpülemiş, onlara maddi ve manevi sorunlar yarat- mıştır. Yeniden ev bulmaları, oku- yan çocuklarına okul değişikliği gibi çokça sorunlarla boğuş- maktadırlar. Çözümü kolay ko- nuları zorlaştırarak öğretmen yıp- ratılıyor. Dünya öğretmenler gü- nünde öğretmenlerin yaşadığı dram düşündürücüdür. Altyapısız Anadolu lisesi açmak öğretmene ağır yük getirdi. Sözleşmeli öğretmen sorunu da düşündürücüdür. Dört yıllık eğitim fakültesi çıkışlı sözleşmeli öğret- menin çalışma ve başarısı ölçü- sünde sözleşmesi her yıl yenile- niyor. Bu öğretmenler yer değiş- tirme isteğinde bulunamıyor, ter- fi edemiyor, nereye atanmışlarsa orada görev yapmak zorunda- dırlar. Dünya standartlarında en az aylık alan Türk öğretmeninin du- rumu hiç de iç açıcı değildir. . “Öğretmen kimdir?../ Öğret- men yarısı bilgi/ yarısı deneyim/ tümüyle sevgidir.” Sözleşmeli öğretmenler; alanlarında etkili; yılların birikimli ve deneyimleri ve yüreklerindeki sevgiyle de kadrolu öğretmen olmaya hak ka- zanmışlardır. Yılların emeği, bir- kaç saatlik KPSS sınavıyla mı öl- çülür?.. Bu sınav yasal bir ko- nuysa, Anadolu liselerinden, il emrine alınanlar ve sözleşmeliler için hizmet içi eğitim seminerle- ri düzenlenerek, KPSS sınavını aşmalarına destek olunmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı sorun yaratan olmamalı, sorun çözen, öğretmenin gönencini (huzurunu) sağlayan olmalıdır. Kolejlere, özel okullar için ayrı sınav konusu da düşündürücü- dür. Yabancı özel okullar ve özel Türk okulları giriş sınavını kendi- leri yapacaklarmış. Öğrenci kali- tesinden kuşku duyuyorlarmış. Bakan Hüseyin Çelik’in harika bir sistem dediği “SBS”nin çarpık, içinden çıkılması güç bir oluşum olduğu gerçeği ayrımcılığı getir- memelidir. Yabancı okullar dev- let üstü ve ayırımcı hak isteme- melidirler. 3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik) yasasının uygulama nedeni “Yur- dumuzda Cumhuriyet öncesi iki- li eğitim-öğretim vardı. İki türlü eğitim, iki türlü insan demektir” demişti Mustafa Kemal. Yeniden iki türlü eğitime yöneliş anlaşıla- mamaktadır. Sonrasında da dini eğitim uygulamaları gündemde olacak diye düşünülüyordur her- halde. Hüseyin Çelik’in bu tutu- mu, yadırganmaktadır. Tevhid-i Tedrisat yıpratıldı. Bu uygulamayla da Osmanlı’daki eğitim gibi farklı uygulamalı; iki- li, üçlü eğitim doğacaktır. Çözüm, eğitimde bütünsellik olmalıdır. Yabancı okullara üstünlük, ay- rımcılık vermek, ezik, silik devlet politikasıdır. Ülkenin neresinde olursa olsun tüm çocuklar bu ülkenin yarınla- rıdırlar. Türkçemizin yabancı dil- ler karşısında kirlenmesiyle oluşan “dil kirliliği yaramızın” yanında; eği- timimizin de bu ayrımcı tutumla kirletilmesine yol açılmamalıdır. Yönetim kadrolarına, öğret- menevleri yönetimlerine, rehber öğretmenliklere din dersi öğret- menlerinin atanması ilgiyle, en- dişeyle izlenmektedir. Eğitimi- mizde doludizgin dinsel kadro- laşmaya gidildiği apaçık görül- mektedir. Özet: Bir ulusun kalkınmasının temel unsuru eğitimdir. Çocuk- larımızı nitelikli insanlar olarak yetiştirmenin yolu da akıl ve bilim olacaktır. Çağdaş bir ulus yarat- mak, çağdaş yapılarla gerçekle- şecektir. Çağdışı, bilim dışı ve akıl süzgecinden geçmeyen bir eği- timle çocuklarımıza zaman kay- bettirilmemelidir. Kadını, erkeği ile bilgi toplumu olan bir Türkiye özlemiyle, eğitimde birlik yolun- da ilerlemeliyiz. Ulusal eğitimimiz yine ulusal kalmalıdır önerimle, geleceğimizin güvencesi çocuk- larımıza, öğretmenlerimize dü- zeyli ve sorunsuz bir eğitim dili- yorum. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Ufak, bir balõk cinsi. 2/ Balede bir denge figürü. 3/ Bir tür halk türküsü... Yunan mitolojisin- de, tanrõlarõn haber- cisi olan kõz. 4/ Iğ- dõr'õn bir ilçesi... Olumsuzluk belir- ten bir önek. 5/ Ar- jantin’in plaka imi... Siirt yöresine özgü, kõyma ve bulgurla yapõlan bir yemek... El- ma, armut, kayõsõ gibi mey- velerin kurutulmuşu. 6/ Horoz ve hindinin tepe- sinde bulunan kõrmõzõ de- ri uzantõsõ... Hazõrlanan çayõn renk ve koku bakõ- mõndan istenilen durumu. 7/ Deriden sõzan tuzlu sõ- võ... Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal. 8/ Mõzmõz ve sevimsiz kimseler için kullanõlan bir sözcük. 9/ Türk müziğinde oldukça kõvrak bir usul... Uygun, tõpatõp gelen. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sigara artõğõ. 2/ Girişik bezeme. 3/ Dişi deve... “Süsen” de denilen bir süs bitkisi. 4/ Bir ay adõ... Sodyum elementinin simgesi. 5/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Şarkõ, türkü... Yağ- mur suyunun biriktiği çukur yer. 6/ Köşe, kenar, uç... “Gö- zümüze kara toprak / Dolmadan bir --- sürelim” (Karaca- oğlan). 7/ Bazõ işlere karşõlõk ödenen ücret... Olgunlaşmamõş ham kavun. 8/ Sõcak bölgelerde yetişen ve hekimlikte iç sürdürücü olarak kullanõlan bir bitki. 9/ Hafifçe topallayan... Eski Türklerde evcil hayvanlarõn mumyalarõna verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z İ V İ R C İ K U V A L A T A K F E S Ş A İ B E A Z A M E T A Ş O L A A Y N A T E K U M A N U S T U F A T O K U L U N B U G İ Z E K S A Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear