26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2007 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Başbakan Erdoğan, parti içi dengeleri gözetse de kabineyi kendi çekirdek kadrosundan oluşturdu Anayasal Yargı 11. Cumhurbaşkanı seçildi, 60. hükümet açıklandı; önümüzdeki hafta da güvenoyu alacak, onu izleyen günlerde de TBMM tatile girecek ve yeni bir gelişme olmaz ise siyaset arenası biraz durulacak ve dikkatler AKP’nin talebiyle Ergun Özbudun başkanlığındaki heyetçe hazırlanmakta olan yeni anayasa çalışmalarına yoğunlaşacak. Türkiye’de bir süredir sivil anayasa özlemi egemen. Hemen belirteyim, şimdiye kadar kabul edilen bütün anayasalar, hiç değilse biçimsel olarak, sivil olmuşlardır. 1921 Anayasası, Kurtuluş Savaşı’nı yapan Birinci Meclis tarafından hazırlanmış, 1924 Anayasası ise Cumhuriyeti kuran İkinci Meclis’in kaleminden çıkmıştır. Bunlarla ilgili olarak, şekilde değil, özde de sivillik tartışmasına olanak yoktur. 1982 ve ondan önceki 1961 anayasalarının askeri iktidarlar döneminde hazırlanmış olmaları dolayısıyla, sivil anayasa özlemi siyasal gündemimize girmiş bulunmakta. Ama hemen belirtelim ki, biçimsel olarak bu iki anayasa da, Kurucu Meclislerin onayından geçmiştir. Tabii 12 Eylül döneminin Kurucu Meclis’i ile 1961’in Kurucu Meclisleri birbirlerinden farklıdır. İkincinin tüm tabanı kapsayan demokratik temsili, Evren patentli Kurucu Meclis’te bulunmamaktaydı. ??? İşin daha da ilginç yönü, 1961 Anayasası 27 Mayıs’ın eseri sayılmakla birlikte, Türkiye’nin gördüğü en demokratik, liberal unsurları da içinde barındıran temel yasasıdır. Garip olan da şudur ki, bu anayasanın demokratik ve özgürlükçü noktalarına itirazlar, asker değil, önce sivil kanattan gelmiştir.12 Mart yönetimi, Süleyman Demirel’in yıllarca, “Bu anayasa ile memleket yönetilemez” itirazlarının etkisiyle anayasada değişikliklere gitmiştir. 12 Eylül yönetiminin eseri olan 1982 Anayasası’nın patronu Evren ise fikir babası da Süleyman Demirel’di. Sivil anayasa tartışmaları sırasında bu gerçeği gözden uzak tutmamakta yarar vardır, 1982 Anayasası, çift meclis düzenini kaldırırken yine 1961 Anayasası ile getirilen anayasal yargı kurumu Anayasa Mahkemesi’ni korumuş, ama anayasal yargıya başvurma koşullarına bazı kısıtlamalar getirmiş bulunmaktadır. Önce bir noktayı belirtmekte yarar var. Anayasal yargı, devletin özellikle yasama erkinin tasarruf alanını, azınlıkların hakları, kişi özgürlükleri lehine kısıtlayan gelişmiş demokrasilerin getirdiği yeni ve değerli bir kurumdur. Anımsatmaya gerek var mı bilmiyorum. Milli iradeye dayandığını ileri sürerek, sınır tanımaz bir egemenliği oluşturan ve hem ülkesinin hem de dünyanın başına büyük bir dert olan Hitler’in uygulamalarıdır, anayasa mahkemelerinin hemen hemen bütün çağdaş demokrasilerde yaygınlaşmasına yol açan. ??? AKP döneminde, genelde yargı ve özellikle Anayasa Mahkemesi büyük şikâyetlere yol açtı, saldırılara hedef oldu. Yetkisine sınır tanımak istemeyen tüm iktidarların tipik davranışıydı bu. Şimdi Ergun Özbudun’un hazırlamakta olduğu yeni anayasa metninde, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru olanaklarının daha da kısıtlandığı haberleri geliyor. Bundan böyle, geçen dönemde olduğu gibi, ana muhalefet partisi CHP tek başına Anayasa Mahkemesi’ne başvuramayacak, TBMM üye sayısının en az beşte birinin (110 milletvekili) imzası gerekecektir. Anayasal yargı ile ilgili bir yeni düzenleme de, Yüce Divan’ın Anayasa Mahkemesi üyelerinin yanı sıra, Yargıtay Ceza Daireleri üyelerinin de katılımıyla oluşacak olması. Bu son düzenleme demokratik açıdan kabul edilebilir, sakınca taşımayan bir hüküm. Ama, anayasal yargıya başvurmaya kısıtlama getirmek ise tam ters yönde bir tutum. “Daha çağdaş ve demokratik anayasa” sloganıyla yola çıkanların, böyle bir tavrı benimsemeleri, sözlerinin içtenliği konusunda ciddi kaygılar uyandırıyor. Daha çağdaş ve demokratik bir anayasa tam tersine Almanya örneğinde görüldüğü gibi, anayasal yargıya başvurunun sınırlarını genişletmekle varılabilir bir hedeftir. Ama öyle görünüyor ki, yeni anayasa metnini hazırlayanlar, aslında çoğulcu demokrasiyi çoğunluk sistemine çevirmeye çalışıyorlar. İkisi arasındaki farkı da, yarın ele alalım. İstanbul ekibi kabinede EMİNE KAPLAN ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni kabineyi oluştururken parti içi dengeleri gözetmekle birlikte İstanbul ekibini kabineye taşıyarak çekirdek kadrosunu oluşturdu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sağ kolu olduğu belirtilen Beşir Atalay İçişleri Bakanlığı’na getirilirken, Erdoğan’ın İstanbul ekibinde birlikte çalıştığı Hayati Yazıcı, Nâzım Ekren ve Veysel Eroğlu kabineye girdi. Erdoğan, yeni kabinede sürpriz yapmadı. Bakanların yarısı Bakanlar Kurulu’ndaki yerini korurken, beklenen yeni isimler de kabineye girdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “sağ kolu” olarak nitelendirilen Beşir Atalay’ın İçişleri Bakanlığı’na getirilme ? Başbakan Tayyip Erdoğan, yeni kabinede sürpriz yapmadı. Bakanların yarısı Bakanlar Kurulu’ndaki yerini korurken, beklenen yeni isimler de kabineye girdi. Erdoğan, listeyi oluştururken parti içindeki dengeleri gözetmekle birlikte çekirdek kadrosunu kabineye taşıdı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “sağ kolu” olarak nitelendirilen Beşir Atalay’ın İçişleri Bakanlığı’na getirilmesi anlamlı bulundu. si anlamlı bulundu. Atalay, daha önce Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilmek istenmiş, ancak 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosu nedeniyle Devlet Bakanlığı ile yetinmek zorunda kalmıştı. Atalay, böylelikle Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına katılacak isimler arasında yer aldı. Parti içinde “troyka”nın ayaklarından birini oluşturan eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı kabineye almayan Erdoğan’ın, ilk kongrede Arınç’ı MKYK’ye, ardından da Merkez Yürütme Kurulu’na alması bekleniyor. Arınç’ın kongre beklenmeden “genel başkan danışmanı” sıfatıyla parti yönetimine dahil edilebileceği de dile getiriliyor. Arınç, siyasi yasaklı dönemde avukatlığını yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’yı da kabineye alarak rahatlattı. Teşkilatlardan sorumlu olan Asılyazıcı, son kongre sürecinde teşkilatlarla sıkıntı yaşamış, bazı teşkilatlarda kavga ve çekişmeler partiye kadar yansımıştı.Yine İstanbul ekibinde yer alan AKP Genel Başkan Yardımcısı Nâzım Ekren ile eski İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu’nu kabineye alan Erdoğan, çekirdek kadrosunu hükümete taşımış oldu. Erdoğan’ı başbakan yapan isim Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinin hemen ardından Siirt seçimine itiraz ederek iptalini sağlayan, bu yolla Erdoğan’a milletvekilliği ve başbakanlık yolunu açan eski Grup Başkanvekili Faruk Çelik’i, kabineye alarak ödüllendirdi. Erdoğan, seçimlerden önce parti vitrinine taşıdığı Zafer Çağlayan, Meh met Şimşek ve Ertuğrul Günay’ı da kabineye aldı. Kültür ve turizm alanında sıkıntı yaşayan Erdoğan’ın, sol kökenli Günay’ı bu bakanlığa getirerek sol çevrelere mesaj verdiği dile getiriliyor. Kulislerde, Cumhurbaşkanı Gül’ün Erdoğan’ın listesine müdahale ettiği, bu nedenle görüşmenin uzadığı ileri sürüldü. Erdoğan’ın İçişleri Bakanlığı için AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin’i düşündüğü, ancak Gül’ün Beşir Atalay’ı istediği iddiası kulislere yansıdı. Erdoğan’ın İçişleri Bakanlığı için Murat Başesgioğlu’nu da önerdiği, ancak Gül’ün Atalay’da ısrarcı olduğu ileri sürüldü. Erdoğan ile Gül’ün Çankaya Köşkü’ndeki görüşmesine iki kez ara verildiği de iddialar arasında. D EVLET BAKANLARI B ABACAN DÖNEMİ Görev alanları değişiyor ? Yeni kabinede TRT, TÜBİTAK, AA ve BYEGM Mehmet Aydın’a, Hazine Mehmet Şimşek’e, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Murat Başesgioğlu’na, Diyanet ise Sait Yazıcıoğlu’na bağlanacak. FIRAT KOZOK ANKARA Yeni kabinenin oluşmasının ardından gözler, devlet bakanlıklarına hangi kurumların bağlanacağına çevrildi. Yeni kabinede, Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’dan alınarak Sait Yazıcıoğlu’na bağlandı. Hazine Müsteşarlığı Mehmet Şimşek’e bağlanırken, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu da spordan sorumlu bakan oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine listesini açıklamasının ardından toplanan yeni Bakanlar Kurulu, görev dağılımı için çalışmalara başladı. Devlet bakanlarının yeni görev alanlarıyla ilgili genel çerçevenin belirlendiği kurulda, icracı bakanlıkların yapısında yapılacak değişiklikler de masaya yatırıldı. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, yeri korunan devlet bakanlarının görev alanlarında çok fazla değişiklik yapılmazken, Diyanet, TRT, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Hazine Müsteşarlığı farklı bakanlara teslim edildi. Önümüzdeki günlerde son halini alacak düzenlemelere göre örneğin, geçmiş dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan sorumlu olan Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a, bu kez İnsan Hakları Başkanlığı, TÜBİTAK, TRT, Anadolu Ajansı ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bağlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ise önümüzdeki dönemde Sait Yazıcıoğlu sorumlu olacak. Bir diğer ilginç değişiklik de Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun görevlerinde oldu. Eski hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Başesgioğlu, yeni dönemde, Adalet Bakanlığı’na atanan Mehmet Ali Şahin’in görevlerini devralacak. Başesgioğlu, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Futbol Federasyonu Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Devlet Personel Başkanlığı ve Yüksek Denetleme Kurulu Başkanlığı’ndan sorumlu olacak. Dışişleri Çankaya kontrolünde BAHADIR SELİM DİLEK Bakanlıklarda devir teslim 60. hükümetin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmasının ardından kabineye yeni giren ve görev yerleri değişen bakanlar görevlerine başladı. Bakanlıklarda düzenlenen törenlerde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İsmet Yılmaz’dan; Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Ali Coşkun’dan; Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Fatih Kasırga’dan;İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Osman Güneş’ten; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Murat Başeskioğlu’ndan; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ise Abdüllatif Şener’den görevleri devraldı.Yeniden milletvekili olmayan Şener, kendisine bakanlık görevinden ayrılırken son sözünün ne olacağını soran bir gazeteciye “Sağır olduğum için son söz söylemeyeceğim. Nerede bulunduğum önemli değil. Önemli olan bulunduğunuz makamın sonuçlarının ülkenin geleceğine bir şeyler katıp katmadığıdır. Bugün bakansınız, yarın milletvekilisiniz, bunun hiç önemi yok. Ben hep iyi şeyler yapıp yapmadığımı sorgulamışımdır” dedi. (Fotoğraflar: AA) ANKARA Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı yeni kabinede Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesi, gelecek dönemde dış politikada iplerin Çankaya Köşkü’nde olacağı yorumlarını da beraberinde getirdi. Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakerelerinde Babacan’ın geçen dönem “başmüzakereci” sıfatıyla çok da başarılı bir sınav verememiş olmasına karşın, diplomasinin direksiyonuna geçmesi, özellikle Irak, Kıbrıs ve ABD ile ilişkiler gibi kritik konu başlıklarında Ankara’yı zorlayacak. Babacan’ın gelmesiyle Dışişleri Bakanlığı ve başmüzakerecilik aynı şapka altında birleşmiş oldu. Böylece, daha önce fiilen ayrı olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği de Dışişleri Bakanlığı’na yakın çalışacak. Gül, özellikle AB ile ilişkiler konusunda Dışişleri Bakanlığı ve AB Genel Sekreterliği arasında geçen dönem yaşanan koordinasyonsuzluk nedeniyle, Babacan’ın hem başmüzakereci hem de Dışişleri Bakanı olmasını istedi. Babasından istenen siyasetçi... Gül’ün daha önce Babacan’ın siyasete girmesi konusunda ailesinden onay almak için baba evine gittiği ve “kız istemeye gider gibi babasından istedik” yönündeki sözleri dikkate alındığında, yeni Dışişleri Bakanı’nın, Gül’ün “manevi koruması altında olduğu” ve Çankaya Köşkü’nün ekseninden kolay kolay ayrılamayacağı yorumlarını da gündeme getirdi. Edinilen bilgilere göre diplomasi kulislerinde Babacan’ın Irak, Kıbrıs ve ABD ile ilişkiler gibi kritik konu başlıklarına ilişkin dosya bilgisini bile en az 6 ayda öğrenebileceği konuşuluyor. Babacan, ilk olarak Irak ve Kürt sorununa ilişkin dosyaları ele almak zorunda kalacak. Ardından Ortadoğu ve Kıbrıs dosyaları gündeme gelecek. Cumhuriyet tarihinde en genç Dışişleri Bakanı olan Babacan’ın başmüzakerecilik yaptığı kısa süre dışında diplomasi ile ilgilenmemiş olması, önemli bir dezavantaj olarak gösterilirken, AB ile ilişkilerde de “sonuç alıcı yaklaşımlar” yerine “idarei maslahat” yapması ciddi eleştiri konusu oldu. Bu durum hem Babacan’ın inisiyatif almaya uzak duran tavrına hem de AKP içinde gücünün bulunmamasına bağlanıyor. Referandum bilmecesi 11. Cumhurbaşkanının seçilmesi nedeniyle halkoylaması konusunda hukuki tartışma yaşanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, 11. Cumhurbaşkanının seçilmesi nedeniyle cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin anayasa paketiyle ilgili olarak 21 Ekim’de halkoylamasının yapılıp yapılmamasını yeniden değerlendiriyor. Paketteki, 11. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili geçici maddenin tartışma yarattığı dile getirilirken, Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin 5 yıl mı yoksa 7 yıl mı olacağı konusunda görüş ayrılıkları bulunuyor. AKP’nin, bu tartışmaları dikkate alarak yeni bir belirsizlik yaşanmaması için halkoylamasını iptal edebileceği kaydediliyor. 11. Cumhurbaşkanının seçilmesi nedeniyle söz konusu geçici maddenin düşmüş sayılacağı ve paketin halkoylamasına sunulmayacağı yönünde hukuki görüşler olduğu gibi, bu konuda yeni bir anayasa değişikliği yapmadan halkoylamasına gidilemeyeceği vurgulanıyor. Halkoylamasında anayasa paketinin kabul edilmesi durumunda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresini tartışmaya açacağına ilişkin görüşler de bulunuyor. asirmen?cumhuriyet.com.tr ANAYASA TASLAĞI ÇALIŞMALARI Egemenliğe yetki rötuşu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yeni anayasa taslağıyla ilgili olarak AKP’de oluşturulan komisyon, milli egemenlikle ilgili maddede egemenliğin yasama, yürütme ve yargı eliyle yürütülmesi yönündeki düzenlemeyi benimsedi. AKP’de hukukçu milletvekillerinden oluşturulan komisyon, akademisyenlerin hazırladığı yeni anayasa taslağı üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor. Komisyon dünkü toplantısında ilk 30 madde üzerindeki değerlendirmelerini yaptı. Anayasanın “egemenlik” başlıklı 6. maddesi akademisyenlerin önerdiği biçimde benimsendi. Buna göre, “Türk milleti egemenliğini, anayasanın koyduğu kurallar çerçevesinde, yetkili organlar eliyle yürütür” hükmünün “Türk milleti, egemenliğini anayasanın koyduğu kurallar çereçevesinde yasama, yürütme ve yargı eliyle yürütür. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşma ve sözleşmeler istisnadır” biçiminde değiştirilmesi kararlaştırıldı. Ankara, siyaset yorgunu. Gazeteciler, kurak ve sıcak geçen yaz mevsiminde artık sona yaklaşmanın rehavetini yaşıyorlar. Özellikle Ankara gazetecileri, “Bu iş bitiyor, sonuna geldik” yaklaşımıyla yeni açıklanan hükümeti yorumlamaya çalışıyorlar. Önceki gün, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Ankara’daydım. İstanbul’dan uçağa binerken başlayan Başbakan Recep Tayyip Edoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül görüşmesi beklenenden çok uzun sürdü. İki saatlik beklentinin ardından Başbakan yeni hükümeti açıkladı. Ben de Meclis’in yolunu tuttum. Gazeteciler Meclis bahçesinde odalarından çıkan yeni bakanları yakalamak ve demeç almak uğraşısı içindeydiler. Herkes çıkıp Meclis’i terk ettikten sonra Bülent Arınç göründü. Fox TV’den Sedat, günün en merak edilen isimlerinden Arınç’la ilk söyleşiyi yaptı. Arınç’la merhabalaştık. Yeni hükümet ve yeni Meclis’e başarılar dile Abdülkadir Aksu ve Bülent Arınç dim. Önceki gün açıklanan hükümetle birlikte, üzerinde en çok konuşulan isimlerden birisi şüphesiz Bülent Arınç’tı. Arınç, AKP’nin üç önemli isminden biriyken, bir anda bütün sürecin dışında kalmıştı. Kendisi, “Ben istedim, bir süre dinlenmek niyetindeydim” dese de, onun neden dinlenmek ya da dinlendirilmek istendiği ayrı bir soru işaretiydi. ??? Yeni hükümete bakıldığında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden bu yana izlediği siyasi çizgi dikkatle gözlendiğinde, Arınç’ın bu sürecin dışında kalacağı tahmin edilebilirdi. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi, belli çevrelerin tepkisine neden olmuştu. Üstüne bir de Bülent Arınç’ın etkin bir yerde bulunması fazla gelirdi, gelebilirdi. Arınç’ın sürecin dışında kalması bir siyasi sonuçtur. İkinci önemli siyasi sonuç Abdülkadir Aksu’nun, değişmez İçişleri Bakanlığı’nın sona ermesidir. Yakınlarına “Ben bu kez görev almak istemiyorum” dese de, onun hükümette yer almaması önemli bir durumdur. Ankaralı gazetecilerin bir bölümü, hükümette Güneydoğulu isimlerin azaldığını, Karadenizlilerin çoğaldığını söylüyorlar. Buna örnek olarak da Aksu’yu gösteriyorlar. Bunun çok anlamlı olduğu iddia edilebilir mi? Aksu, İstanbul adayıydı. Bölgesini temsil ettiği çok tartışmalı. ??? Hükümetin iki kritik değişikliği, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nda oldu. Bu köşede, en çok eleştirdiğimiz Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu gittiler. Gerçi Cemil Çiçek hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı olarak etkinliğini korusa da, icracı ve önümüzdeki dönemde çok rolü olacak olan Adalet Bakanlığı’nda artık yok. Bunu önemsiyorum. Yeni Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı, geleneğe bağlı, tanıdığımız isimler. Ankaralılar, Beşir Atalay’ın Cumhurbaşkanı Gül’e yakın olduğunu söylüyorlar. Mehmet Ali Şahin de AKP’nin ılımlı isimlerinden birisi olarak değerlendiriliyor. Kendisine bu dönemde özellikle anayasa değişikliği tartışmalarında, TCK’nin 301. maddesi gibi kritik konularda çok iş düşecek. ??? Hükümet listesinin en olumsuz yanı, tek kadın bakanla kalmasıdır. AKP listesinde onca birikimli, yetenekli kadın olmasına rağmen Nimet Çubukçu’nun kabinede tek kalması önemli bir zaaftır. Bu biçimsel bir zaaf değil, ilkesel bir zaaftır. Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların hükü mette 25’te 1’de temsil edilmesi, kabul edilebilir bir durum değildir. Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Erdoğan’ın demokratikleşme ve Avrupa Birliği sürecine ilişkin yaptıkları açıklamalar, kadınları yok sayarak, kadınları hükümetten dışlayarak inandırıcılıklarına darbe indirmiştir. Son yıllarda Avrupa’da en önemli değişim, hükümetlerdeki kadın sayısının artmasında görüldü. İspanya’da Zapatero hükümetinde, İskandinav ülkeleri ve Almanya’nın ardından bakanların yarısı kadınlardan oluşturuldu. ??? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kusura bakmasın ama, bu kadar erkek egemen bir hükümetle, demokratik hamle yapma iddiası uyuşmuyor. Hayal kırıklığı yaratıyor. Erkeklerin iktidar savaşı, kadınları yine saf dışı bıraktı. Hükümet üzerine daha söylenecek çok şey var. Yeri geldikçe değerlendirmelerimizi sürdüreceğiz. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear