Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 AĞUSTOS 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Kuşku Erdal Atıcı: “Atatürk döneminin ilke ve devrimlerini savunmayı gericilik, 1500 yıl önceki Arapların yaşam kurallarının dayatılmasını ilericilik sayanlar Türk halkının zekâ düzeyiyle ilgili anket yapıyorlar diye kuşkulanıyorum!” Ya ğ m u r E k i m Türkiye’de çölleşme başlamış... “Biz de Bedevileşiyoruz zaten!” “ANANI al git” denince şaşırmış mıydınız?.. “Otur, otur senin oğlun da işsiz kalsın” dendiğinde ayıplamış mıydınız?.. “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” azarında ne yapmıştınız?.. Susuzluk kapıya dayanınca, “Ananıza gidin” deyişine gösteril(e)meyen tepki artık bir şeylere alıştığınızın belgesi mi olmuştu? Ceyhun Balcı sıraladığı sorularına yanıt bulmaya çalışıyor: “Tam da alışmışken, tepkisizlik rahatsızlık vermezken, ‘ip don’ tartışmasının içinde buluverdik kendimizi. Bundan önce, dinci kesimde görmeye alışık olmadığımız bir görüntü de ortaya çıkmış oldu. Her ne kadar, sanılandan daha fazla ayrılık ve çelişki olsa da en azından dışarıya karşı hemen her zaman ‘tek yumruk’ gibidir dinci kesim. Tartışmalarını da, çelişkilerini de dışa vurmamayı öğrenmişlerdir. Çok bilen bir DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Alışkanlık dinci yazara göre, ‘ip don’ kullanımı kadını cinsel anlamda uyarılmış duruma getirerek günaha yöneltirmiş. Bu nedenle de, özellikle, ‘tesettürlü’ kadın için sakıncalıymış ‘ip don’ kullanımı. Sayelerinde öğrenmiş oluyoruz insanın zayıflıklarını ve akla gelmedik sapkınlıklarını. Sağ olsunlar! Alışageldiğimiz tablo, tartışmanın bu noktada kapanması ve herkesin gereği konusunda ikna olmuş olmasıdır. Bu kez farklı oldu. Yine aynı kesimden iki kadın yazar, bu saptamayı yapan yandaşları erkek yazara ‘Dini bütün bir Müslüman böylesi bilgilere ulaşamamalı’ düşüncesinden yola çıkarak ‘Nereden biliyorsun’ sorusunu Başı kapalı vekil eşi sayısı azalmış. Ya başının içi kapalı vekil sayısı? Klip Zehra Top: “Ankara’yı Avrupa başkenti yaptığını söyleyen Melih Gökçek, kendine bir de bidonlu klip çektirsin!” yöneltiverdiler. Bilemiyoruz, bu tartışma nereye varacak? Ama, bilinen bir şey varsa o da, bizlerin bir şeylere alıştığı ve alıştırıldığıdır. Bence, ‘ip don’ yalnızca bir araçtır. Ortaya konan tartışmanın yarattığı yanılsama ile bir şeyleri kafalarımıza kazıyor. Yine, güncel bir olgu ile desteklemekte yarar var yaratılmakta olan alışkanlıkları! Ankara’da akıl yokluğunun bir sonucu olan susuzluk, tanrısal nedenlere dayandırıldı. ‘Tanrı isterse’ söylemi ile sorumsuzlar aradan sıyrıldı. Mırıldanıyorsunuz belki de! ‘Yetti artık’ diye. Daral geldiyse ‘ip don’ sorunsalından. Buyurun ‘yağmur duası’na. Çok daha anlamlı ve yararlı bir eylem olabilir. Kuraklık kıskacı bir kırılırsa eğer, herkes kazanmaz mı? Alışırız. Alışırsınız. Alışırlar.” O halde geçmiş olsun! Çember!.. Çok az kaldı… Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilip Çankaya’ya çıktığı gün 84 yıllık “hesap defterinin” son sayfasına şu iki sözcükle nokta konulacak: Rövanş alınmıştır!.. Aslına bakarsanız, haklarıdır!.. Daha Cumhuriyet’in ilan edildiği 29 Ekim 1923’te “rövanşı almaya” yemin etmişlerdi… Yılmadan, bıkmadan, usanmadan çalıştılar… Her türlü fırsatı, son derece akıllıca kullandılar… Devrimin liderinin ölümüyle birlikte önce durağanlaşan, sonra tavsayan, en sonunda da karşıdevrime teslim olan süreci iyi okudular… Hiç acele etmediler… 1946’da “Yeni Dünya Düzeni”nin emirleri doğrultusunda geçilen çok partili düzende (ki biz buna demokrasi dedik!) saflarını belirlediler. “Oy” denilen yurttaş tercihinin nelere kadir olduğunu çok çabuk kavradılar!.. O tarihten itibaren tüm örgütlenmelerini, organizasyonlarını işte o “sihirli sözcük” üzerine yoğunlaştırdılar... Dinin nasıl kullanılacağını zaten yüzyılların birikimiyle gayet iyi biliyorlardı… İnancı oya tahvil etmeyi de büyük bir beceriyle kısa sürede öğrendiler!.. Çok dikkatli, çok sabırlı davrandılar… Bazı yol kazaları olmadı değil; ancak bunlardan da ders almasını bildiler… Uzun yıllar, sağcı partilerin kanatları altında serpilip geliştiler... Haklarını yemeyelim; feodal düzenle, ağalarla son derece sağlam ittifaklar kurmayı da becerdiler!.. Zaten aynı verimli “toprağı” süren iki becerikli “saban” gibi değil miydiler?!.. Şeyhin “müridi” ile ağanın “marabası” sonuçta aynı hedef değil miydi?!.. 1960’larda kasabalarda, köylerde egemenliğini pekiştiren bu ittifak, özellikle Ankara’nın doğusuna medeniyetin ulaşmaması için her şeyi yaptı!.. 70’lerle birlikte büyük kentlere akmaya başlayan göç dalgası ise şeyhağa ittifakının varoşları da ele geçirmesiyle son buldu… Artık kendi siyasi emellerini hayata geçirecek denli güçlendiklerine inandıkları anda sahaya çıktılar… ABD’nin, Sovyetler Birliği’ne karşı tasarladığı “Yeşil Kuşak Teorisi” gereği yapılan 12 Eylül darbesi ise en büyük şansları oldu. 20 yıl gibi kısa bir sürede önce yerel yönetimleri, sonra da ülke yönetimini ele geçirdiler… Bir bakıma rövanşı çoktan almışlardı!.. ??? Ama istedikleri bu değildi… Onlar, “çemberi tamamlamak”, zirveyi ele geçirmek istiyorlardı!.. 84 yıl önce ettikleri yemin uyarınca, ele geçirilmesi gereken o yer, 841 rakımlı tepeydi… Mustafa Kemal’in Çankaya’sı!.. Haklarını teslim etmek gerek; “rövanşı” almaya yalnızca bir adım kaldı!.. Böylece çember tamamlanmış olacak: Cumhurbaşkanlığı – Başbakanlık – Türkiye Büyük Millet Meclisi Sonrası?.. Sonrası yok!. Ağızlarından demokrasiyi düşürmeyen işbirlikçi kalemler ve medyanın yüzde doksanlık kesiminin de engin desteği ile neredeyse bir asırlık özlemlerini hayata geçirecekler!.. Demokrasinin olmazsa olmaz “kuvvetler ayrılığı” prensibi, el birliği ile gömülmüştür. Hiç eğip bükmeye gerek yok; Bundan sonrası “Sivil Dikta”dır!.. Peki, varlığından hiç söz edilmeyen, tamamen yok sayılan yüzde 54, yani bu ülkenin aydınlık insanları ne yapacak?.. Göz göre göre gelen sivil kılıklı “dinci faşizm” karşısında susup, çocuklarının geleceğini karanlığın en koyusuna teslim mi edecek?.. Yoksa, demokratik haklarını sonuna dek kullanıp ve de en yüksek perdeden haykırarak, “Karanlığa hayır” mı diyecek?.. Geleceğimizi belirleyecek yaşamsal soru budur… Çünkü durum, Sevgili Sina Akşin Hoca’nın yıllar önce işaret ettiği durumdur: Durum 19 Mayıs’tır!.. eposta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Emin Çölaşan’ı bir kalemde silmek! TARİHİN sayfalarını karıştırdığınız zaman öyle olaylarla karşılaşırsınız ki, o sıra pek önemsenmeyen bir konunun sonradan döneme damgasını vurduğunu görürsünüz. Yakın tarihimiz bu tür olaylarla doludur. Örneğin Demokrat Parti’nin son yıllarında gazetelere yönelik baskılar, gazetecilerin hapse atılması... Şu sıralarda da böylesi bir dönem yaşıyoruz: AKP iktidarının medyada kurduğu doğrudan ve dolaylı kontrol sistemi toplumda hiç önemsenmiyor gibi. Medyayı elinde tutan tekelci sermaye de, sağladığı çıkar karşılığı sistemin bir parçası Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kurtuluş Asil Gümüşdal: “Ankara’yı kurtarmak için Melih’i cumhurbaşkanı seçelim!” Tescil İsmail Ulutugay: “Aziz Nesin sonuna kadar haklıymış. Artık yüzde 46’sı tescilli!’’ olmayı kabulleniyor. İşler ve ilişkiler “al gülüm, ver gülüm” hesabıyla yürütülüyor! İktidarın hiç hazzetmediği gazetecilerden Emin Çölaşan’ın Hürriyet’teki işine son verilmesi, gündelik hayhuy içinde kaynayıp gidebilir ama tarihte bu döneme damgasını vuracak bir olay olarak yerini alacaktır. Kendini “büyük” gören bir gazetenin en çok okunan yazarını bir kalemde silmesi, “açılan davalarda çok tazminat yiyorduk” gerekçesine sığacak kadar basit değildir. Çünkü tarih o paraların yalaka kalemler sayesinde misliyle çıkarıldığını çoktan yazdı bile! İhalelerden ve partizanca kadrolaşmadan sorumlu bakanlıklar da açıklansın! Düşünce Aydınlığı MUHSİN DURUCAN EğitimciYazar KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr “Bir olalım, diri olalım, iri olalım.” Hacı Bektaş Veli Hacı Bektaş Veli, 13. yüzyılda Nişabur’da yaşama gözlerini açtığında Anadolu insanının tinsel (manevi) güneşi de doğmuştu. İnsanlık ateşi ile yanan yüreği, onu Anadolu’da Sulucakarahöyük’e kadar getirmiştir: Türk halkını birleştirip kaynaştırma ereğiyle gelmiş olup varsılyoksul ayrımı yapmamış, toplum ve ülke birliğini sağlama yönünde uğraş vermiştir. Sulucakarahöyük, Hacı Bektaş hümanizminin merkezi ve devrinin ekin (kültür) noktası olmuştur. Hacı Bektaş Veli, öğretileriyle topluma yön veren bir halk adamı işlevinde, toplumculuğu ve devrimciliği doğrultusunda; din adamı, reformcu, düşünür, sosyolog, dilci ve gerçek bir Türkçü olarak görevde bulunmuştur. Özgün düşünceleriyle, Anadolu insanının gözünde ve gönlünde yükselip doruklaşmıştır. Ona göre “Her şeyin en büyüğü iki şeydir: Bilim ve dayanç (sabır)... Bilim ile Hakk’a yol bulunur. Dayanç ile halka varılır. Sevgi ve acıma insanlığın, şehvet ve hiddetse hayvanlığın simgesidir.” Ulu düşünürün kimi toplumcu tümceleri şöyledir: “Kişiler toplumsuz yaşayamazlar. Toplum, kişilerden birinin eksikliğini öteki ile tamamlar. İnsanlar bir araya toplanıp, her biri diğerinin gereksinimlerini karşılayarak birbirlerine yardım etmedikçe, kişi tek başına yeteneklerini geliştiremez. İsteklerini gerçekleştiremez. Bunun sonucu olarak kişi, çıkarından çok toplumun çıkarını yeğlemelidir.” Hoşgörünün, insan değeri bilirliğin, ezilen halkın derdini dert edinmenin uğraşını vermiştir. Güçsüzü korumuş ve yardımda bulunmuştur. Özvarlığını (nefsini) eğitmek ereğiyle bir yıl çilehanede acı yaşamı tatmıştır. Kentte oturma yerine köyde yaşamayı yeğlemiştir. Halkına halkın diliyle seslenmiştir. Kucağında ceylan ve aslan gibi iki hayvanı birlikte tutmakla: “Türklerin ceylan örneği suskun, dokunulursa aslan gibi yırtıcı olacağı” düşüncesini yansıtmıştır. Onun, “Yolumun dayandığı temel, elinedilinebeline sahip olmaktır. Hırsızlık eden, başkasının namusuna göz diken ve yalan söyleyen, kesin olarak aramızdan kovulmalıdır” özdeyişi; sayrılara sağlık, gezginlere kılavuz, bilgisizlere ışık ve toplumu yönlendiren aydınlıktır. “Kadınlarını okutmayan uluslar yükselemezler” demekle, eğitimin kadınlara da yönelik olmasını istemiştir. Her yıl 1618 Ağustos günlerinde eskinin Sulucakarahöyük’ünde, şimdinin Hacıbektaş’ında düzenlenen değişik bilim ve kültür etkinlikleriyle anılmaktadır. Anmanın işlevi; düşünce bağnazlığından ve düşün suçluluğundan ötelerde bir özlemi canlı tutmaktır. “Yaratılmışların içinde insandan ulusu yoktur. İnsan biliminerdemin simgesi ve özcesi her şeydir” diyen Hacı Bektaş Veli, günümüzü şimdilerde de aydınlatıyor. Yedi yüzyıl öncesinden türkülenen ulu insanın yakınımızdaki soluğunu duymamız gerekir. Yine onun sözcükleriyle: “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu!” diyoruz. Yeri ve düşünenleri aydınlık içinde olsun. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Dosya No: 2006 14862 Bir borçtan dolayı hacizli bulunan: Tapu Kaydı: Antalya ile Demirikara mahallesi 7284 ada, 12 parsel sayılı taşınmazın 50/4706 arsa paylı, B blok Bodrum kat ( 1 ) bağımsız bölümlü Depolu Dükkan Özellikleri: Taşınmaz Çağlayan mahallesi Barınaklar bulvarı 2030 sokak no 6 adresinde Yenigün sitesi B blok apartmanındadır. Bulunduğu yer itibariyle tüm belediye hizmetleri, alt yapı hizmetleri getirilmiştir. Ulaşımı kolaydır. Kargas yapı tarzında zemin kat + 6 normal kat olarak inşaa edilmiş, yenigün sitesi B blokun zemin katında ( giriş katında) Güneybatı cepheli depolu bir dükkandır. İşyeri olarak kullanılır. Brüt Depo + dükkan 27+38 m2 = 65 m2 alana sahiptir, içinde wc ve lavabosu vardır. İç ve dış duvarları sıvalı ve boyalıdır. Tabanı seramik kaplı, tavan köşelerinde kartonpiyer vardır. Cepheleri demir doğrama olup, Flatel aynı ve camlıdır. Düz vitrini vardır. Dış yüzeylerinin bir kısmı seramik kaplı, elektrik ve su tesisatlıdır. İmar Durumu: Belediyece Ayrık nizamda kat adedi serbest T.İ.A. Nını geçmemek kaydı ile, saçak seviyesi kat adedine göre belirleneceği, yoldan çekme mesafesinin 5 mt. Olduğu bildirilmiş olup, ayrıntılı bilgiler dosyamızda mevcuttur. Değeri: 80.000,00 YTL Satış Saati: 14.30 14.40 Açık artırma suretiyle satılarak paraya çevrilecektir. Satış Şartları: 1 Satış 18.09.2007 Salı günü yukarıda yazılı saatler arasında Antalya Adliye Sarayı 2. kat 7. icra dairesindende açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetinin % 60 ını ve rüçhanlı alacaklılar versa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 28.09.2007 Cuma günü yukarıda yazılı saatler arasında Antalya Adliye Sarayı 2. kat 7. icra dairesinde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse taşınmaz en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40 ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamındanfazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetinin % 20 si nispetinde pey akçesi (YT Lirası veya devlet tahvili dışındaki döviz kabul edilmeyecektir.) veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, tapu satım harcı satış bedelinden ödenecek, damga resmi, tahliye ve teslim masrafları ile KDV, tapu alım harcı alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ile satış ilanın tebliğ edilemeyen alakadarlara tebliğ yerine kâim olacağı ilan olunur. 08.08.2007 Basın: 43970 ANTALYA 7. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çeşitli eğilimlerin ve dü 1 şüncelerin yö 2 netimde etkisini kabul eden 3 siyasal sistem. 4 2/ Demiryolu... 5 Antik dönemlerde Güney 6 batı Anado 7 lu’ya verilen 8 ad. 3/ Binek hayvanlarının 9 sırtındaki oturmalık... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Briçte roberi oluşturan 1 Y E N İ D Ü N Y A iki bölümden her biri. 2 A B A L O N A Y 4/ Bir nota... Afrika’da 3 R E N K İ K V bir ülke. 5/ Fütüvvet 4 I R A K T A B A şeyhi... Bir spor takıY E L E K D mının gözde oyuncu 5 C S E AMA su... Bir gıda maddesi. 6 I S K O L A N 6/ Onarım. 7/ İzmir’in 7 L U T Çeşme ilçesine bağlı, 8 I İ K E B A N A Türkiye’nin sörf yap 9 K O P A N A K İ maya en uygun deniziyle de tanınmış turistik belde. 8/ Şekerkamışından elde edilen sert bir içki... Manda yavrusu. 9/ Dört Halife’den sonra İslam devletinin başına gelen hanedan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Vaktinden önce doğmuş bebek. 2/ Tasarı... Kemiklerin yuvarlak ucu. 3/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 4/ Rutenyum elementinin simgesi... İsrail’in plaka imi. 5/ “ gerdan üstüne bir de ben gerek” (Karacaoğlan)... Düşünceden çok, ince ve lirik duygulara yer veren sanat yapıtı. 6/ Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu... Taşlık yer, çıplak tepe. 7/ Asya’da bir ülke... İsviçre’ye özgü, ağaç kütüklerinden yapılan dağ evi. 8/ Dinç, canlı... Azerbaycan ve Kars yöresine özgü telli bir çalgı. 9/ Müslüman olmayanların, özellikle Yahudilerin mezarlığına verilen ad. CUMHURİYET 17 K