26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 TEMMUZ 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Dindar Fuat Tekinalp: “Dindar bir cumhurbaşkanı seçtiremediğini söyleyen AKP’de demek ki Abdullah Gül’den başka dindar yokmuş!” Ya ğ m u r E k i m Seçimin konusu mazot olmuş... “Depoyu dolduran kazanır!” DEVLET nedir? Devlet, toplumda düzeni sağlamak amacıyla ulusun örgütlenerek oluşturduğu bir yapılanma şeklidir. Aysel Ergüney tanımları çeşitlendiriyor ve sözü günümüz Türkiye’sine getiriyor: “Devletin temelinde hukuk düzeni ve hukukun üstünlüğü vardır. Demokratik rejimi kabul etmiş devletler; yasama, yürütme ve yargıdan oluşan üç ‘ana erk’ tarafından yönetilir. Bunlar arasında herhangi bir altüst ilişkisi söz konusu değildir. Her biri diğerlerinden bağımsız olarak çalışır. Bu koşul, kamu yönetiminin ve anayasa hukukunun temeli, olmazsa olmazıdır. Devletin bir de anayasal kurumları vardır. Bu kurumların devletin yapısı içindeki konumları, görev ve yetkileri kuruluş yasalarında tanımlanmıştır. Türkiye’nin son beş yıldır AKP Hükümeti’nin PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Devlet felsefesi ile nasıl yönetildiğini, AKP’lilerce Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’da belirtilmiş temel niteliklerinin nasıl yozlaştırıldığı hep birlikte görüyoruz. Meclis Başkanı’nın, milletvekillerinin, Başbakan’ın ve bakanların, başta yargı olmak üzere devletin tüm kurumları ile sürekli çatışma içinde olduklarını, hukuk ve demokrasi anlayışından uzak tutumları ve söylemleri ile toplumu gerdiklerini hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz. Devletin anayasası ve organları ile bu derece ters düşen AKP dışındaki tek hükümet anımsayacağınız gibi Demokrat Parti ve dönemin Başbakanı Adnan Menderes olmuştu. Onlar da, din üzerinden oy avcılığı yapmışlar, Meclis’teki çoğunluklarını keyfi davranışları için kullanmak Yabancılar seçimde ‘tek partiye’ oynuyormuş. Haklılar, tek partide götürmek istiyorlar! Gidici Mustafa Gürmeriç: “İçeride gerici, dışarıda verici, 22 Temmuz’da gidici!” istemişlerdi. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı başlatılan karşı devrim hareketi Demokrat Parti ile birlikte hız kazanmıştı. Sonraki yıllarda Süleyman Demirel, Demokrat Parti’nin devamı olduklarını ‘gurur’la söyleyerek Menderes’ten aldığı ‘emperyalizmtarikat’ işbirliği bayrağını ileriye taşıyarak Turgut Özal’ın ANAP’ına teslim etti. Şimdi bu bayrak AKP’de. Bekledikleri sona az kaldı! Sonuç: Demokrasiyi çoğunluğun istediğini yapabileceği, dayatabileceği bir yönetim biçimi olarak algıladığımız sürece bırakalım cumhurbaşkanı seçmeyi, bir gün cumhurbaşkanı seçecek devleti bile bulamayız. O halde 22 Temmuz’da koylarda, yaylalarda değil, seçim sandığının başında oyumuzu kullanıyor olmalıyız!” Devlet Bankacılık Yapar mı? Soru sormayı sürdürelim. Devlet bankacılık yapar mı? Yapar, devlet iktidarına egemen güçlerin niteliğine bağlı olarak üstelik de en mükemmelini yapabilir. Birçok ülke ulusal ekonomilerinin gelişmesini devlet/kamu bankalarının başarılı çalışmalarına borçludur. Ekonomik kalkınmalarının en hızlı büyüme dönemlerini devlet/kamu bankalarının doğrudan katkılarıyla gerçekleştirmişlerdir. Bu durum Türkiye için de geçerlidir, sonraki yıllarda amaçlarından sapmaları, yozlaşmaları, zarar kapısı durumuna düşmeleri siyasal iktidarların suçudur. Dünyaya bir göz atalım. Bugün bakıp da, “Vay be, adamlar mucize yaratmışlar, hem de bu kadar kısa zamanda” deyip gıpta ettiğimiz, imrendiğimiz Uzak Asya ülkelerinde devlet bankaları önemli işlevler üstlenmişlerdir. Bu ülkelerde, Çin Halk Cumhuriyeti bir yana örneğin kapitalist Japonya, Güney Kore ya da Taiwan’da gözlemlenen ‘ekonomik mucize’ bir ‘piyasa mucizesi’ değildir. Kalkınma atağının başladığı 1960 yılında Güney Kore devletinin ilk işi ülkedeki tüm bankaları kamulaştırmak olmuş, bu bankalar 1981 yılına kadar devlet mülkiyetinde kalmıştır. Bugün, hem Güney Kore’de hem de Japonya’da kamuya ait mali kurumlar ve bankalar ekonomide önemli bir yere sahiptirler. Daha yakına, Avrupa’ya gelelim. Almanya’da en yaygın finans kurumları olan tasarruf sandıkları (Sparkassen), kooperatif bankaları (Genossenschaftsbanken) ve yapı tasarruf sandıkları (Bausparkassen) büyük ölçüde kamunun denetimindedir. Fransa’da, Avrupa’nın en büyük bankalarından biri olan ve tarım sektörüne hizmet veren Crédit Agricole, ünlü Crédit Lyonnais ve Banque Nacional de Paris gibi dev kuruluşlarda hisse ağırlığı devlettedir. Benzer durum İtalya’da da görülmektedir; ayrıca İtalya mali sistemindeki kontrol hisselerinin yabancıların eline geçmesine izin vermemektedir. (Bu bilgileri değerli okurum, Ank. Üniv. SBF öğretim üyelerinden Sayın Dr. Serdar Şahinkaya’nın ‘Bankacılık, Devlet ve Kalkınma Stratejisi’ başlıklı bir sempozyum bildirisinden aldım, kendisine teşekkür ederim) Bizde ise liberalizm öldürücü bir virüs gibi içimizi oymaktadır. Öyle ki bankacılık sektörümüzün yüzde 40’ından fazlası yabancıların eline geçmiştir. Buna izin veren, bu ölümcül virüsün mali ekonomimizi yok etmesine göz yuman siyasal iktidarlar, bu yok oluşa gözlerini kapatan muhalefet kime hizmet etmektedir? Televizyonlarımızdaki, basınımızdaki para soytarıları son günlerde ‘borsa tavan yaptı’ diye sevinç çığlıkları atmaktadırlar. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda dönen paranın yüzde 73’ü yabancılarındır. Borsa ‘tavan’ yaptı mı bundan kazançlı çıkanlar gene onlar, yabancılar oluyorlar. Öyleyse, borsada dönen, ‘tavan yapan’ trilyonların ekonomimize sağladığı yarar nedir? Bu kazançlar reel sektöre mi, sanayi yatırımlarına mı yönelmektedir? İşsizlerimiz için yeni istihdam kapıları mı açılmaktadır? Eğer değilse, bu sevinç nedendir? Yabancıları biraz daha zengin ettik diye zil takıp oynamak nasıl teslimiyetçi bir ruh halidir? 22 Temmuz seçimlerine 14 gün kaldı. Zamanımız var, inceleyelim, araştıralım: Hangi parti ya da partiler bankacılık sektöründe ‘en azından’ kapitalist Almanya, Fransa, İtalya ya da Japonya, Güney Kore’de uygulanan düzeyde kamulaştırmadan, kamu müdahalesinden yanalar? Daha 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin ‘banka ve sigortaları kamulaştırmayı’ programına almış olduğunu anımsayalım, bir de nasıl ezilip yok edildiğini… Aradaki bağı görebiliriz belki. Soralım, soruşturalım: Kendini emperyalizmin çıkarlarına teslim etmiş iktidarlar, stratejik sanayi kuruluşlarına, kamu bankalarına, mali kurumlarına, borsasına sahip çıkmayan, çıkma sözü vermeyen, veremeyen bir muhalefet ‘ulusal’ olabilir mi? ‘Ulusallık’, ‘ulusalcılık’ sözde değil eylemde olur! Öyle değil mi? Bir soru daha: Hareket zemini kapitalizm olan siyasal İslam ile, aynı zeminde hareket eden laik muhalefet arasındaki savaşım son çözümlemede toplumun önünü ne ölçüde açar? Açabilir mi? Anımsamak, altını çizmek gerekir. Bir ideoloji, bir dünya görüşü ancak başka bir ideolojiyle, başka bir dünya görüşüyle karşılanabilir, alt edilebilir. Dolayısıyla, ‘kapitalist siyasal İslam hayatın her alanına müdahale eden bir ideolojiyse eğer, bunu alt edecek tek karşı ideoloji de sosyalizmdir’ demek yanlış mıdır? Bir not: PETKİM’in yüzde 51’lik kamu hisselerinin blok satış ihalesini üç gün önce 2.050 milyar dolarla bir Kazak/Rus kuruluşu olan Transcentralasia Petrochemical Ortak Girişim Grubu kazandı. Böylece bir kamu kuruluşumuz daha yabancılara gitti. Hesabını kim soracak? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Silahsız Ali Tartanoğlu: “Mülkiye uleması bağımsız aday, ‘Askeri işgal olmadan emperyalizm olmaz’ buyurmuş. Yarısı doğru; artık silaha ihtiyacı yok çünkü sizin gibiler var!” SESSİZ SEDASIZ (!) AKP demek, istikrar demektir! RTE’NİN “AKP demek istikrar demektir” görüşüne Gülhan Elmas da sonuna kadar katılıyor: “AKP’nin desteklediği Irak işgaliyle, bitmiş terör hortladı; şehit cenazeleri istikrarlı bir biçimde günden güne arttı. Uluslararası tekellerin emriyle tarımsal üretim günden güne istikrarlı bir biçimde düştü. İthalattaki artış nedeniyle dış ticaret açığı istikrarlı bir biçimde büyüdü. Başbakanın eşbaşkanı olduğu BOP sayesinde Ortadoğu’daki savaş istikrarlı bir biçimde kapımızı çalmaya başladı. Ulusal bankalar istikrarlı bir biçimde yabancı Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kömürcü Akif Kökçe: “Oy almak için kavurucu yaz sıcaklarının ortasında yoksul halka kömür dağıtan AKP iktidarı, kolaysa su kısıntısı yapılan bölgelerde su dağıtsın da görelim!” bankalara satıldı. Özelleştirme maskesiyle kamu varlıkları istikrarlı bir biçimde halkın elinden alındı. Ulusal sanayi istikrarlı bir biçimde yabancı sermayenin eline geçmeye başladı. Yeşil sermaye istikrarlı bir biçimde vatandaşları soydu. Kamu kurumları istikrarlı bir biçimde tarikat örgütlerinin emrine sokuldu. İşsizlik istikrarlı bir biçimde arttı. İktidar yandaşlarının mal varlığı istikrarlı bir biçimde katlandı. Cumhuriyet devrimlerinden istikrarlı bir biçimde dönüş başladı. Ilımlı İslam projesiyle ülke istikrarlı bir biçimde bölündü.” Bu devirde “güvenilir kaynaklar”a bile güvenmeyeceksin abi! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com ‘Kararsız’ demokrasi Seçime 2 hafta kala “kararsız”ların durumu iyi değil... Eğer ülkeye karşı “umarsız” değil de gerçekten “seçmek” için kararsızlarsa, kafayı yememek için tırnaklarını yemekten başka çareleri görünmüyor. Çünkü partiler bir yana, “tarafsız aday”lar bile temel sorunların çözümünde “kararlı” bir söylem içinde değiller... En önemli konularda bir an önce karar verip, ne dediklerini, ne yapacaklarını açıklamazlarsa, 22 Temmuz’un sonucunu “kararsız siyasilerin kafa karışıklığı” belirleyecek. Belki de bu seçim demokrasi tarihimize “kararsızların seçildikleri” seçim olarak geçecek... ban” olan şu dinci üniformaya hâlâ “başörtüsü masumiyeti”yle bakmasından kaynaklanıyor olmalı. Baskın Hoca bile şeriatın siyasal kandırmacaları karşısında böylesine çekimser olursa, ABD destekli “ılımlı İslam” oyunlarını kararsız seçmenlere kim anlatacak? HARBİ SEMİH POROY AB’ye karşı AB’yle!.. Aynı kararsızlık, AB konusunda ise adeta doruklarda... Hakkını vermek gerekir ki AKP bu konuda en kararlı parti. Adeta, “kapıdan kovsalar, bacadan gireriz” diyerek dinciliğin önünü AB yasalarıyla açmak isteyenlerin değil, özgürlüklere ancak “AB zoruyla” kavuşulaABD’nin ‘ırkçı’lığı... bileceğine inanan solcuların da “demokrasi” umutları oldu... Örneğin ABD?.. Buna karşılık, örneğin Son araştırmalara göre, halkın ABD’den hızla soğuduğu ülke “AB’nin sömürgesi olmayacaler arasında Türkiye artık başlar ğız; demokrasimizi ulusal onurumuzla geliştireceğiz...” diyedaymış. Özellikle “ırkçı terör”ü Ku bilecek bir parti ya da bağımsız zey Irak’taki sömürgeci niyetle adayı “mum”la arayan seçmen “düş kırıklığı” ri uğruna “himaiçinde... ye” ettikçe, tariÇünkü “bulhinde ırkçılığı yadukları”nın başamamış Anadorajı aşma şanslalu insanının rı yok. AKP’ye “Amerika sevgikarşı “oy”unun si” yüzde 10’ların işe yaraması için altına inmiş. barajı aşabileGeçenlerde İlceklere bakan han Selçuk sorkararsızlar, muştu: “Buna AB’nin sömürrağmen geci niyetlerini ABD’nin dedisorgulayan bir ğinden çıkmaEn kararlı seçmen. konuşma asla duyan dinci parti yamıyor... neden en çok oyu alıyor?..” Çünkü “diğer”leri de ABD’ye IMF’nin dokunulmazlığı ya toz kondurmuyor, ya da susuYa şu herkesin artık yaka silkyorlar. Siyasal genlerinde “Ametiği IMF’ye ne demeli?.. rikancı”lık bulunanlar bir yana, Bu beladan kurtulan ne kadar özellikle CHP kurmaylarındaki “temkinli” söylem karşısında onurlu ülke varsa, ekonomisini de düzeltmeye başladı; kalkıninsan merak ediyor: “Acaba CHP’yi sağcı bulan masını da... Son haberlere bakılırsa, IMF bağımsız adaylar ne diyor?” heyeti artık sadece birkaç ülkede ‘Sol’daki Baskın Oran Türkiye gibi “yine geldiler” deSoruya yanıt aramak için el nerek karşılanıyor; “memnun bette ki öncelikle “sosyalist” gittiler” denerek uğurlanıyor. adaylarımıza, örneğin “medya Çünkü öbür ülkelere gitmiyorlar nın gözdesi” olan Baskın O bile... Bizde de artık IMF reçeteleran’a bakıyoruz. Sayfalar dolusu açıklamaların riyle sürünmeye son vermek neda, ne “emperyalizme karşı” redeyse “ulusal özlem” haline bir söz var, ne de “ABD’ye tes gelmişken, partilerin ürkütücü limiyeti sorgulamak için ada sessizlikleri nasıl yorumlanabiyım” gibilerden bir “sol” çıkış... lir? Kararsız seçmen, bu konuda Afişlerine bakılırsa “Meclis’in ezberini bozmak için” aday da siyasilerin ortak kararı gibi olan sosyalistimiz bile “başör görünen “IMF’ye dokunmatüsü” düşkünü... “Üniversiteye ma” politikasını sorgulayacak; başı örtülü de mini etekli de gi Türkiye’nin bağımsızlığını sözrebilmeli” derken, laikliği öte de değil, özde sağlamaya kararlı den beri hep “açık saçık”lık ola bir parti arıyor... Sözün kısası, 22 Temmuz’a irak gösteren “ezberlenmiş” bir sorumsuzluğun “magazin söy ki hafta kala kararsızlar kararsızlardan oy istemeyi sürdürüyor... lemi”ni yineliyor... Kararsızlığı da asıl adı “tür ekinci?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Temmuz www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tıp dilinde 1 “saralı” anlamında kullanı 2 lan sözcük. 2/ 3 Büyük tepsi... Bir Avrupa ül 4 kesinin baş 5 kenti. 3/ 6 Kars’ın doğusundaki ünlü 7 eskiçağ kenti... 8 Kaldırılacak 9 bir şeyin üzerine geçirmek için ha1 2 3 4 5 6 7 8 9 lattan yapılan çember. 1 U V E R T Ü R S 4/ Kuzu sesi... Gele 2 V A L A R AM İ neksel Hawaii dansı. 3 E L İ L E T İ M 5/ Bir şeyin varlığını 4 R A İ Y E E S ortadan kaldırma... 5 T L E Ç E K A Gözü kapalı inanılan 6 Ü R E E V L E K düşünce; dogma. 6/ 7 R A T E L O T A Muğla’nın Milas ilçeM İ S K E T B sine bağlı, turistik bir 8 belde... Hangi şey. 9 S İ M A K A B E 7/Kaz Dağı’nda ünlü bir yayla... Özel bir cam kap içinde likör, şarap ve meyve suyu karıştırılarak hazırlanan içki. 8/ Cennet bağı... Böcek ısırmasıyla meydana gelen yumru. 9/ Tıp dilinde “felçli” anlamında kullanılan sözcük. T.C. KIRKAĞAÇ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2007/360 Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın, 20/07/2007 günü saat saat 10.3010.40 arasında, Kırkağaç Belediye Düğün Salonu Önü adresinde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde, 25/07/2007 günü aynı yer ve saatte 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; mahcuzun satış bedeli üzerinden % 18 K.D.V.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize başvurmalan ilân olunur. 25/06/2007 Basın: 37103 T.C. PENDİK SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN ESAS NO: 2007/257 KARAR NO: 2007/1242 Mahkememizin 2007/257esas, 2007/1242 karar sayılı ve 20.06.2007 tarihli ilamı ile Pendik Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/566 sayılı izalei şuyuu davasında, adresinde bulunamayan davalı hissedarlar Ali oğlu Hacı Dursun Çeri, Hamdi evladı Mahmure Özkan ve İlyas kızı Ayşe Doymaz’ın bu davada hak ve menfaatlerinin korunması bakımından, husumete yetkili olmak üzere İstanbul Defterdarının kayyım olarak tayin edildiği ilan olunur. 20.06.2007 Basın: 37128 YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ “İsimler” anlamında eski sözcük... Uygun, tıpatıp gelen. 2/ Rüzgârın estiği yönü göstermek için direk şapkalarının üstüne konulan yelkovan biçimindeki araç... “O yer” anlamında kullanılan sözcük. 3/ Kayınbirader... Buğday, toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur. 4/ Lityum elementinin simgesi... Dikişi gizlemek için ayakkabının taban köselesine açılan yarık. 5/ Kenar süsü... İlave. 6/ Bademli kek... Boru sesi. 7/ Aydın’a özgü bir zeytin cinsi... Asalak bir böcek. 8/ Üstü kapalı olarak anlatma... Toplumda ya da bireyde, ölçü ve değerlerin çökmesi ya da amaç ve ülkü yoksunluğu sonucunda oluşan dengesizlik durumu. 9/Yaşamsal sıvı... Eski ayakkabı. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear