28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 TEMMUZ 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Etnik özellik ve dinsel inanç üzerinden siyaset yapmak ilkellikten başka bir şey değildir 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Güneş ışığı kazanacak!.. 25 Temmuz’da Emirgânlılara ücretsiz Mağaralarda yaşadık ilk önce. Evler yaptık sonra kendimize duvarlardan. Uygar olmaya başladıkça kentlerin etrafına da duvar ördük. Irmakların akışını ışık elde edeceğiz diye duvarlarla engellerken, düşünceleriyle dünyamızı aydınlatmak isteyen nice insanı zindanlara kapattık. Görünen duvarları yıkmak kolay. Peki ya görünmeyen, insanın kafasının içindeki duvarlar!.. Irkçılığı yok edebilir miyiz?.. Hem de bir şiir, resim, şarkı ya da tiyatro oyunuyla?.. Drakula’nın evinde göğsüne kazık çakmak kadar zor mu geliyor size bu soruların yanıtları?.. Öyleyse “Müezzinin Ezan Sesi” adlı şiirden birkaç dize okuyalım: Temmuzun huzur ve sukun dolu akşamında, iner bir karanlık her yana; Ve hemen bir ses yükselir semaya: İslam âlemini ibadete davet eden müezzinin sesidir o, Ak bir minarenin tepesinden seslenir, ilahi bir aşk havasıyla dopdolu. Şair, kendi kederi için müezzinin de gözyaşı döküp ağlamasından dolayı, içini bir ferahlığın kapladığını söyler şiirin sonunda. Müezzinin ezan sesine olan hayranlığını dile getiren şair Ermeni asıllı Armen Dorian’dır!.. Seçmek... Yaşam yalnızca sandık başındaki seçimlerden oluşmuyor. Her gün, binlerce seçim yapıyoruz. Soluk aldığımız her an, her hareketimiz, her sözümüz, her düşüncemiz, her tercihimizle seçim yapıyoruz. (Okuduğumuz her kitap, her gazeteyle, dinlediğimiz müzikle, dostluk ettiğimiz insanla, ilgilendiğimiz her konuyla, yürümeyi seçtiğimiz yolla vb…) Her an yaptığımız seçimlerle, en çok kendimizi seçiyoruz. Nasıl bir insan olduğumuzu, nasıl bir insan olmak istediğimizi seçiyoruz. En çok, en çok, nasıl bir toplumda, nasıl bir ülkede, nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizi seçiyoruz. Bir de çocuklarımıza, gelecek kuşaklara nasıl bir miras bırakmak istediğimizi seçiyoruz… İşte bu duygular içinde sizleri Nâzım Hikmet’in iki şiiriyle baş başa bırakıyorum. İlki, çoğunuzun bildiği “Dünyanın En Tuhaf Mahluku”. Her zaman anımsamakta sonsuz yararı olduğu için… İkincisi daha az bilinen, ta 1928’de yazdığı “Çocuklarımıza Nasihat” … Dünyanın En Tuhaf Mahluku Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! Çocuklarımıza Nasihat Hakkındır yaramazlık. Dik duvara tırman Yüksek ağaçlara çık. Usta bir kaptan gibi kullansın elin Yerde yıldırım gibi giden bisikletini.. Ve din dersleri hocasının resmini yapan Kurşunkaleminle yık Mızrakı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini.. Sen kendi cennetini Kara toprağın üzerinde kur. Coğrafya kitabıyla sustur, Seni “Hilkati Adem”le aldatanı.. Sen sade toprağı tanı toprağa inan. ayırt etme öz anandan toprak ananı. Toprağı sev anan kadar… Hepinize iyi pazarlar. Daha güzel, daha aydınlık bir yarın umuduyla… eposta: zeynep@zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 ‘Tanrı’ya Adanmış Halılar’ komşularını bekliyor! Kültür Servisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), “Tanrı’ya Adanmış Halılar: Transilvanya Kiliselerinde Anadolu Halıları” ve “Dağıstan Dokuma Sanatı, Kaytag İşlemeleri” sergilerinde, 25 Temmuz Çarşamba günü 10.0022.00 saatleri arasında Emirgânlı komşularını ağırlayacak. Müzenin gelenekselleşen Komşu Günü etkinliği kapsamında Emirgânlılar, ikametgâhlarını gösteren bir belgeyle muhtarlıktan davetiyelerini alarak müzeyi ve sergileri ücretsiz gezebilecek. Picasso sergisiyle başlayan ve Emirgân sakinleriyle müze arasındaki bağı güçlendirmeyi hedefleyen Komşu Günü, “Müzeye giriş ve çaylar bizden, gelmesi sizden!” sloganıyla semt Irkçılığı durdurmanın yolu... Drakula’nın göğsüne kazık çakmak mı?.. Hayır!.. Sanatçı bunu yapmaz. O, Drakula’nın evinde sıkı sıkıya kapatılmış siyah perdelere doğru koşar… Perdeleri açar ve içeri giren ışık demetleri kan emici yaratığı yok eder. Irkçılık da kan içerek beslenir. Onu durdurmanın yolu, sevgiyi, kardeşliği, eşitliği gözler önüne seren sanat eserlerini yaşama kazandırmak, kaybolup gitmelerine seyirci kalmamaktır. Armen Dorian’ın yıllar önce yazdığı şiir bu gerçeğin bir örneğidir yalnızca. İnsan iki kültür değerini ilk elden alır. Bunlar etnik özelliği ve dinsel inancıdır. İkisi de kültürel anlamda güzeldir bunların. Paskalya çöreği vardır, ramazan pidesi vardır… Şarkıları, halı desenleri, mimarisi vardır… Ama, ilk elden alınan bu iki değer üzerine siyaset yapmak da ilkellikten başka bir şey değildir. Dünyanın başka bir yerinde, başka bir milletten olabilir, başka bir dili konuşabilir, çok daha başka türlü tapınabilirdik. Bulunduğumuz etnik ve dinsel değerleri kazanmak için ana rahmini döllemek üzere koşuşturan yaklaşık üç yüz bin sperm arasında birinci gelmekten başka ne yaptık?.. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD, cepheye göndereceği askerler arasında siyah/beyaz ayrımı yapmazken, kara tenli insanlardan orduya kan bağışı kabul etmiyordu. Yine sömürgecilerin bu paylaşım kavgasında Coca Cola “savaşta öncelikli mal” ilan edilip, Avrupa’ya gönderilen her Amerikan askerinin sırt çantasına koyuluyordu. Sırtında yalnızca meşrubat şişesini değil, sömürgeci, işgalci politikaları da taşıyan askerlerin çoğu, şişelerin yapılan ticari anlaşmayla savaştıkları Naziler tarafından doldurulduğunu öğrenemeden öldüler! Hepimiz Robinson’uz Herhangi bir etnik grup adının sonuna “istan” sözcüğünü eklemekle emperyalizme karşı gelinemez. Çünkü sömürgeci devletler, aralarından kaldırdıkları fiziki ve ekonomik sınırları dünya halklarına dayatıyorlar. Unutulmamalıdır ki, kapitalizm hiçbir şeyi çöpe atmaz: Başkasına satar!.. Silah ve uyuşturucu sermayesinin ayakta kalabilmesi için sınırlar ve sınıflarla bölün müş insanlara ihtiyaç vardır. O zaman halkları birbirine düşman edebilir, binlerce insan birbirini kırarken, banka hesabınızı çoğaltabilirsiniz!.. İngiliz yazar Daniel Defoe, ıssız bir adaya düşen Robinson’u şöyle konuşturur: “Bu sırada bulduğum geminin marangoz sandığı benim için bir hazine değerindeydi.” Bir marangoz sandığının içinde emek araç ve gereçleri vardır. İnsanlığın gerçek hazinesi emektir. Öyle bir hazine ki, iktidara geldiğinde barış iki savaş arası olmaktan çıkacak, insanlık tarihinde bir çağ olarak hüküm sürecektir. Altınlar, yakutlar ve elmaslarla dolu bir sandığın hiçbir hükmü yoktur ıssız bir adada. Orada gerçek hazine emek araçlarıdır. Robinson adasında yalnızdır. Bu doğaldır, çünkü adanın ıssız olması doğanın getirdiği bir koşuldur. Ama, günümüzde dayatılan değerlere sıkı sıkıya sarılı insanların oluşturduğu bir kentte yaşayanlardır, asıl yalnız olanlar… Milyonlarca insanın doldurduğu kentte herkes birer Robinson’dur aslında. Burada, marangoz sandığının değil, mücevher dolu sandığın hükmü geçer. Oysa, bir altını değerli yapan güneş ışığıdır. esnafına dağıtılan posterler aracılığıyla duyuruluyor. Sergilerde, yüzyıllar önce dokundukları Anadolu topraklarına kısa bir süre için geri dönen, Romanya ve Macaristan’daki kiliselerden seçilen eşsiz halılarla Dağıstan’ın Kaytag yöresine özgü, rengârenk dokuma örnekleri yer alıyor. (http://muze.sabanciuniv.edu/) 10 bin yıl öncesine ait kalıntılar bulundu Kültür Servisi Kıbrıs Rum kesimi açıklarında 10 bin yıl öncesinden daha eski dönemlere ait kalıntılar bulundu. Deniz altında kazı çalışması yapan arkeologlar, neolitik dönem öncesi kalıntılara ulaştı. En önemli parçaların kıyıdan 100 metre açıkta 10 metre derinde bulunduğu belirtiliyor. Arkeologlara göre, ilk kez bu bölgede tespit edilen erken çağlara ait tarihi kalıntılar, adanın ve Akdeniz’deki denizciliğin erken dönemine ışık tutacak. ACI KAYBIMIZ Fikret Karakulak’ın eşi, Mesude, Meftune, Müjgan, Mehtap’ın sevgili babaları, Eftal’in kayınpederi, Beril ve Burak’ın biricik dedeleri, eski sendikacı, 3. ve 5. devre CHP’li Genel Meclis Üyesi, Kızılay Onursal Üyesi, Nancy Atakan’dan ‘Ve’ sergisi ? Kültür Servisi Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi proje odası Artvarium, Nancy Atakan’ın video döşemi “Ve”yi sergiliyor. Film, fotoğraf, çizim, animasyon, kolaj, şiir ve sesten oluşan videoda Nancy Atakan kendisini “Ve”nin yerine koyuyor ve kendisine ait iki farklı hayal mekânını birleştirerek onun işlevini üstleniyor. 20 Temmuz’da açılan bu sergi 1 Eylül’e kadar çarşambaperşembecuma günleri 10.0018.00, cumartesi günü ise 10.0016.00 saatleri arasında izlenebilir. (www.proje4l.org) MEHMET KARAKULAK 20 Temmuz 2007 tarihinde vefat etmiştir. VEFAT 1950 Düziçi Köy Enstitüsü çıkışlı, Antakya TÖS Başkanlığı Yapmış, Öğretmenler Sitesi ve Betonsan Yapı Kooperatifi Başkanlığı yapmış CUMOK ve ADD üyesi… Öncü, toplumcu, öğretmen Tüm Sevenlerinin Başı Sağolsun. MEHMET TESKİN aramızdan ayrılmıştır. Anılarda hep yaşayacaktır. AİLESİ EŞİ EMİNE TESKİN, OĞULLARI ÖNDER TESKİN, CEM TESKİN, METİN TESKİN, kardeşi YUSUF GÜR ve tüm sevenleri adına… CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear