26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 HAZİRAN 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Tanımlar Muhsin Salman: “Soldan sağa çark edene dönek, şeriat yoluna girene fırıldak, kendini hâlâ sosyal demokrat sanana sosyal dangalak denir!” LİDERLİK sanki pazardan alınıp satılan bir sıfatmış gibi “lider” denilen siyasi parti genel başkanları, kendilerine yakın adamlarıyla kafa kafaya verip, milletvekili aday listelerini hazırladılar ve bizim önümüze koydular. Halk olarak biz de “demokrasi”nin gereği sandığa gidip oy vereceğiz! Eğri oturalım ama doğru konuşalım; bunun adı demokrasi değil maskaralıktır! Fakat oy kullanmaktan başka şansımız yok! Lakin, bu maskaralığı her fırsatta “lider” denen o adamların yüzüne vurmaktan da bizi kimse engelleyemez. Bunlar, “demokrasi” nutukları ile oyumuzu istemeye geldiklerinde yüzlerine karşı, “Sen önce, demokrasiyi kendi içinde hazmet” demeliyiz; 12 Eylül darbecilerinin Siyasi Partiler Yasası’na taşıdığı parti içi diktatörlük düzenini değiştirip değiştirmeyeceklerini sormalıyız. Şu maskaralığa bakın... Seçim takvimi çoktan AKP, yaz ortasında kömür dağıtıyormuş... “Rüşvetin mevsimi mi olur!” GÖRÜŞ YÜKSEL PAZARKAYA Sağda birliği Demirel bozmuş. Zincirbozan’dan “Bir bozan”a! Vitrinci Doğan Kapkıner: “RTE, vitrine başı açıkları koyuyor; Emina’nım bir şey demiyor!” başladı ama iktidara talip partilerin seçim bildirgeleri ortada yok. Seçim bildirgesinin ne olduğunu unutturdular, “Vitrinimize bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız” diyorlar. Biz de soralım, vitrin nedir diye. Vitrin, bir esnafın tezgâhtaki mallarını satabilmek için mostralıklarını öne çıkartması; bazı mallarını süsleyip püsleyip görünür yerde sergilemesi değil mi! Demokrasi, mostralıklarla maskaralık değildir... Seçim bildirgesi, umurlarında değil. İktidar olurlarsa Türkiye’nin hangi sorununu, hangi yöntemle, hangi kaynakları kullanarak, hangi zaman dilimi içinde nasıl çözeceklerini açıklamak, kamuoyuna bir “taahhüt”te bulunmak yerine bize “Vitrindeki mostralıklarımıza bak” diyorlar. Hep Mostralık birlikte bakmasına bakıyoruz ama ellemek de serbest değil! Oysa pazardan elma alırken bile şöyle bir ellenir, koklanır; bazı manavlar, elmayı ortasından kesip tattırır. Türkiye’de “lider” denilen kişiler siyaset vitrininin önünde durmuş “Ben elledim, ben kokladım, ben tattım. Sen sakın elleme, sen sakın koklama, sen sakın tatma” diyor, başka bir şey demiyor. Bırakın seçim bildirgesi hazırlamayı milleti oyalamak için daha seçim sloganlarını bile piyasaya sürmediler. Tam bir mostralık seçim. Tam bir maskaralık demokrasisi. Bu oyunu bozmak yine bizim elimizde. Sandığa gidip oyumuzu kullanmadan önce “lider”inden mostralığına kadar hepsi önümüze geldiğinde hesap sorup burunlarından fitil fitil getirmeliyiz! Dil Çöplüğü Geçenlerde bazı başkent okullarının öğrencileri toplanarak dil kirliliği konusunda konuşmalar yapılmış. Toplantıda yapılan konuşmalar karşısında öğrencileriyle gelen bazı öğretmenlerin ağzı açık kalmış. Bazı öğretmenler tamlamasını bilerek yazıyorum. Saygınlık uyandıran öğretmen nitemini hak etmeyen gerici tayfasının da okullara çöreklendiği biliniyor. Çarpıcı örnekleri basın yayın aracılığıyla kamuoyuna ulaşıyor. Ama gerçekten saygın öğretmen olanların ağzı açık kalmış, dili tutulmuş dinledikleri karşısında. Dil kirlenmesi deyince, insan ne anlar? Türkçe’nin gelişigüzel kirletilmesi, değil mi? Önce, ne olduğu belirsiz bir veba dilinin televizyon ve bilgisayar taşımacılığında salgınlaştığı ve Türkçe’yi orasından burasından kemirdiği. Sonra da dilimizi doğru düzgün konuşup yazamamak, gittikçe artan biçimde kafasını gözünü yarmak. Eğitimin içler acısı durumu. ??? Hayır, öyle değil. Ankara’daki toplantıda gerici takımı, dil kirlenmesi deyip, doğrudan Türkçe’ye saldırıyor. Genç beyinlerin anadil bilinci köreltiliyor. Dil devrimin başlangıç yıllarında yine gericilerin saldırı amacıyla uydurdukları gökkonuksal türünden saçmalar, yeni bir şey keşfetmiş gibi yineleniyor ve sözde ulusal dil, anadil tavrı gülünçleştiriliyor. Türkçe’ye saldırmak için öne sürdükleri örneklerle bile ne denli gerici olduklarının ayırdında değiller. Amaç değişik. Ellerine fırsat geçince, laik tek eğitimi nasıl tek molla eğitimine çevirmek istiyorlarsa, laik eğitimin temeli olan anadili de yeniden bozup molla diline çevirmek istiyorlar. Saldırının hedefi pek haince. Anadil olmadan, tarihte hiçbir ülkede laiklik ya da seküler düzen olmamıştır. Bu yüzden, anadili ortadan kaldırmak istiyorlar. Anadil olmadan, ulusal devlet yoktur. Bunun için, anadile saldırılar çoktandır sürüyor. Anadil olmadan örgün ve yaygın eğitim vermek olanaksızdır. Toplum bireylerini yeniden kullaştırmak için, anadile saldırılar artıyor. 22 Temmuz günü eğitim kime teslim edilecek, bunun da kararı sandıktan çıkacaktır. Oysa, dil kirlenmesi kangrenleşmektedir. Dil kirliliği deyim olarak çoktan hafif kalmaktadır. Ülke, sokaklarıyla, alanlarıyla, iletişimi, basın yayınıyla bir dil çöplüğüne dönüşmüştür. Büyük kentlerdeki mağazaların yazılarını anlamak olanaksızdır. Her tarafı bir veba dili sarmıştır. Belediyelerin baş görevlerinden biri olması gerekir, bu vebanın önüne geçmek. Tabela işi onların elinde. ??? Sevgili Aziz Nesin usta, sağlığında durmadan dikkatimizi çekmiştir. Üstümüzdeki Tgömlekler, sırtımızdaki ceketler, başımıza geçirdiğimiz türlü biçim başlıklar bir yabancı dilin bedava reklamı. Usta, reklam diyordu. Ben, dil vebası mikroplarının taşıyıcısı, yayıcısı diyorum bugün. Evlerden ceplere dek giren iletişim aygıtlarının dil mikrobu taşıyıcılığı ve yayıcılığı üzerine çok söylendi, yazıldı. Türkçe dışındaki dillerde eğitim veren okullar da benim gözümde farklı bir rol oynamıyor. Bütün bunlar dilinizi, eğitiminizi, laik düzeninizi yok edip, sizi ele geçirmek, istedikleri gibi kullanmak ve sömürmek içindir. Bunu sorunsallaştırmak yerine, öğrencileri başkentin ortasında toplayıp, Türkçe’yi kötülemek, dış saldırıyla iç sömürünün işbirliğini gözler önüne seriyor. Yerlerde sürünen eğitimden söz ediliyor çokça. Eğitimi temelden yenileme gereğinden. Anadilde örgün eğitimi sağlam, köklü, çağdaş ve yüksek düzeyde yeniden örgütlemekten. Çünkü, anadilde çağdaş, bilimsel, laik eğitim olmadan aydınlanma olmaz. Avrupa, kilise dilinden anadile geçerek, rönesansı, reformasyonu, aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı gerçekleştirmiştir. Başka da bir yolu yoktur. 22 Temmuz’un bir önemi de burada. Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Ilımlı İslam Caddesi Şeriat Sokak! TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin en büyük, en modern ve en şey kenti İstanbul’un ilçelerinden birinde kısa bir “sokak adları” gezintisi yapmaya ne dersiniz: Müzdelife, Şirin Mücahit, Zemzem, Arafat, Enbiya, Akit, Vakit, Huri, Ravza, Bahrullah, Bereket, Kevser, Ezan, Resul, Hutbe, Lahika, Amber, Mescid, Minber, Minare, Umre, Hicret, Hilal, Rızık, Zikir, Fıkıh, Mustazaf, Oruç, Tespih, Hudeyibe, Tebliğ, Tenvir, Fazilet, Selamet, Saadet, Ak, Hatip, Hira, İrşat, Tekbir, Müderris, Halife, Hureyre, Mina, Takva, Tavaf, Tefsir, Tevhit, Kureyş, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Ceza Gülhan Elmas: “Oy kullanmamanın para cezasını boş verin. AKP’nin tekrar iktidara gelmesinden daha büyük ceza olabilir mi?” Birinci Ersoy Öngün: “Türkiye, özelleştirmede dünya birincisiymiş. Batırılan ülkenin malları bunlar!” Sızıntı, Nurcu, Aişe, Cihat, Müminler, Uhud, Zeyd, Settar, Ashap, Dua, Hafız, Molla, Şahadet, Tayyip. Biraz da ilçenin caddelerinde gezelim: Hafız, Yeşil, Risale, Saidi Nursi, Mehmed Zait Koktu, Medine, Mekke, Vahdet, Kubbe, Miraç, Akabe, Tevhid, Akıncılar, Mücahit, Mukaddes, Kuran Kursu, Hamidiye, Necip Fazıl, Abdülkadir Udeh. Bu ilçenin adını mı merak ediyorsunuz? Onu da İstanbul Valisi Muammer Güler’e sormalısınız! Vilayetin yerini biliyorsunuz “Ilımlı İslam Caddesi”nden girince sağdaki “Şeriat Sokak”ta! Hayatım ilk sıradan aday oldum: Ne listelersen liste benden! Saçsız Baş Sorunu MERİÇ VELİDEDEOĞLU Cumhurbaşkanı seçimiyle, anayasa değişikliğiyle ve baskın seçimle oldukça karmakarışık bir ortama sürüklendi Türkiye. Gerek İslam tarihinde gerek Osmanlı tarihinde, İslam ülkeleri böyle bir süreç yaşadığında yöneticilerin toplumu oyalamak için genelde başvurdukları bir konu olduğuna değinilir. Bu konu kadınların giyimkuşamını gündeme getirmektir; örnek olarak, aynı zamanda üç ayrı ülkede birer halifenin yaşadığı dönemde, Mısır’daki halifenin kadınların sokağa çıkmasını önlemek için kadın ayakkabısı, terliği yapılmasını önleyen fetvası gösterilir. Osmanlı’da III. Selim’in kadınların renkli feracelerle sokağa çıkmasını önleyen fermanı da bu örnekler arasında sayılır. 1911’de İstanbul Muhafızı Cemal Paşa’nın kadınların peçesiz ortalarda dolaşmasını yasaklayan kararı da tarihte yerini almıştır. 2007’nin artık tam bir sorunlar yumağına dönüşmüş Türkiye’sinde iktidarın yetkili bir kişisi, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, seçim propagandası niteliğindeki röportajında da öne çıkan konu “türban”dı. Mayıs ayının sonunda Hürriyet’te yayımlanan, hemen hemen bir sayfa ayrılan röportajda, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını gündemde tutmaya yönelik çanak tutucu soruların biri olarak türbana geniş yer verildi. Türbanı daha modernleştirmek için çalışıldığı ve Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım’ın konuyu daha iki yıl önce tanınmış bir modacıya götürdüğü belirtilen söyleşide, Abdullah Gül adeta bir “Çankaya Türbanı!” yaratılacağını keyifle dile getiriyordu. Ertesi gün bütün yazılı basın röportajın içinden yalnızca bu konuyu ele alarak yayımladı; oldukça magazinsel çizgideki öteki sorulara ve yanıtlara pek yer vermedi. Türbanı tatlandıran bir anlatımla ele alıp gündeme getirilmesine olanak sağlayan bu röportajda, yine de söyleşiyi yapan iki gazeteciden hiç olmazsa biri, Dışişleri Bakanı’na daha ciddi, sözgelimi AB ile ilgili biriki soru yöneltemez miydi diye düşünüyor insan. Örneğin, Türkiye’yi iyice kıskaca alan AB’nin, kıskacı daha da daraltan son kararlarından biri, kısaca “Çerçeve Kararı” denilen yaptırım hakkında Türkiye’nin görüşü sorulabilirdi. “Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele” konusunu içeren bu “Çerçeve Kararı”na dayanarak AB’nin sözde Ermeni soykırımının kabulünü, Türkiye’nin Birliğe katılımının bir “önkoşulu” olarak kullanabileceğine kesin gözüyle bakılıyor. AKP iktidarının bu gibi yaşamsal konuları kamuoyundan uzak tutarak gündem oluşturduğu şu günlerde, komşu İran’da da artık eskiyen “nükleer” söylem yerine, kadının başını örtmesi ele alınıp öne çıkarıldığı basında geniş yer aldı. İranlı kadınlardan saçlarının çoğunu dışarda bırakan örtünme yerine, Emine Erdoğan’ın, Hayrünnisa Gül’ünki gibi bir tek saç telini göstermeyen örtünme biçimi Cumhurbaşkanı Ahmedinejad tarafından istendi. İşte tam bu sırada, Tahran Üniversitesi öğretim üyesi Nureddin Zerrinkelk, “saçları bütünüyle dökülmüş, yani kel olmuş bir kadının da başını örtüp örtmeyeceği” sorusunu ortaya atıverdi. Kıyamet koptu, öğretim üyesi üniversiteden uzaklaştırıldı; ne ki sorun çözülmüş olmuyordu; bu konuda kabul edilen, ileri sürülen dini inanç saçın örtülmesiydi, saç olmadığına göre başı yine örtme söz konusu muydu? Kadınların giyimkuşamı ya da başlarının örtülüp örtülmeyeceği gibi dünyasal yaşam alanına özgü konuların dinsel buyruklarla, geleneklerle düzenlenmesi sürdükçe, dinin böyle durumlara düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Öte yanda bu olay laik yaşamın dini nelerden uzak tuttuğunun yeni bir göstergesidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Haziran www.mumtazarikan.com T.C. ISPARTA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN2006/027 Esas Davacı İbrahim Tekeli vekili tarafından davalı Özgür Keskin aleyhine açılan Menfi Tespit ve Çek iptali davasının yapılan duruşmasında, Davalı Özgür Keskin’in adresine tebligat gönderilmiş, dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş ve zabıta vasıtasıyla yapılan tüm araştırmalara rağmen, adresi tespit edilememiş bulunduğundan, davalının duruşma günü olan 03/07/2007 günü saat 09.00’da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, hazır bulunmadığı veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği takdirde, HUMK.nun 213/2. maddesi uyarınca yokluğunda, tahkikat ve yargılama yapılarak hüküm verileceği, dava dilekçesi yerine geçerli olmak üzere tebliğ olunur. (Basın: 16141) KOZAN ASLİYE 1. HUKUK (Aile) MAHKEMESİ İLAN Esas No: 2005/480 Davacı Neslihan Yanal vekili Avukat Taner Uzun tarafından davalı Ali Yanal aleyhine Mahkememize açılan Boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, Mahkememizin 20.12.2006 tarih ve 2006/466 Karar sayılı ilamı ile Halil İbrahim ve Nardane kızı 1977 d.lu NESLİHAN YANAL ile İbrahim ve Ümmühani oğlu 1972 d.lu ALİ YANAL ’ın BOŞANMALARINA karar verilmiş ve verilen kararın yargılama aşamasında da davetiye tebliğ edilemeyen İbrahim ve Ümmühani oğlu 1972 d.lu Turgutlu Köyü nüfusuna kayıtlı , T.Paşa Mah., Ful sok., No:42 adresinde ikamet ettiği bildirilen, ALİ YANAL ’a yargılama aşamasında da dava dilekçesi adresi tespit edilemediğinden, ilanen tebliğ edilmiş olup, iş bu kararın adı geçen davalıya ilanen tebliğine karar verildiğinden, iş bu ilanın yayımı tarihinden 15 gün sonra, adı geçen davalıya Mahkeme Kararının tebliğ edilmiş sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. 24.05.2007 (Basın: 31256) Pamukkale Üniversitesi’nden almış olduğum geçici mezuniyet belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. Tevfik Barış AKALIN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Kaya ardıcı” da deni 1 len göçmen 2 bir kuş. 2/ Bir 3 kişi ya da kuruma önce 4 den yapılan 5 ödeme... Gü 6 müş. 3/ Gazi7 antep yöresinde yetişen 8 beyaz bir 9 üzüm cinsi... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan 1 G A L D İ R İ K D O L A K birim. 4/ Güney 2 Ö Ğ E 3 L A K T O Z L A Anadolu’daki konarA L EM R göçer Türkmenler 4 E R T U B A arasında, göç kerva 5 V A A T nını yöneten genç 6 E N C A M T A K U R A Y S U kıza verilen ad. 5/ 7 Z Pembe renkli şa 8 E Z İ Y E T R rap... Suudi Arabis 9 K L E A L A Z A tan’ın plaka imi. 6/ Adın durum eklerinden biri... Gidilen yol üzerinde olmayıp sapılarak varılan. 7/ Bir işi yerine getirme... Kol gücünü geliştirmek için kullanılan, şişe biçiminde ve gürgenden yapılmış jimnastik aracı. 8/ Tevfik Fikret’in, çocuklar için yazılmış şiirlerini içeren yapıtı... Eski dilde su. 9/ Dar bir alana çok güçlü ışık yöneltebilen stüdyo lambası... Alçıtaşı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun sulak alanlarında da yaşayan bir ördek cinsi. 2/ Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırlardan oluşan topluluk... İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent. 3/ Açık elle yüze vurulan tokat... Dik tutularak parmakla çalınan, üç köşeli ve telli büyük çalgı. 4/ Datça Yarımadası’ndaki ünlü antik kent... Molibden elementinin simgesi. 5/ Sahip... Özgün çizim, harita, plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması. 6/ Süslemede kullanılan esnek bir kâğıt türü. 7/ Isıyla ilgili, termik... Avrupa Birliği’nin kısa yazılışı. 8/ Litvanya’nın para birimi... İstek, arzu. 9/ Kumaş biçen, prova yapan, parçaları patrona göre ayarlayan ve iş dağıtımını düzenleyen usta. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear