26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 MAYIS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Murat Karayalçın, birliktelik istiyormuş... “Solun Ankara belediye başkan adayı olsun!” HUKUKA saygınız olmazsa olacağı budur: Meclis 9 Mayıs’ta toplanıp Cumhurbaşkanlığı seçimi için oylama yapacak fakat ortada cumhurbaşkanı adayı yok! Sonuç alınamayacak oylamalar için “nafile tur” denirdi; AKP Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan sayesinde siyasetimiz yarın yeni bir deyim daha kazanacak olmalı: Nakami tur. Nakami, muradına erememek; nakam, muradına erememiş demek. Meclis Başkanı, cumhurbaşkanlığı seçimi için oturumu açacak; toplantıya Anayasa Mahkemesi’nin istediği yeter sayıda milletvekili bile katılmış olsa, ortada aday bulunmadığı için AKP Siirt Milletvekili Erdoğan, muradına eremeyecek. AKP Siirt Milletvekili Erdoğan’ın yeni muradı 22 Temmuz’da seçim yaptırmak. Meclis, Cumhurbaşkanlığı seçim takviminin GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Gülmece Nami Tepe: “Gül, Meclis’in onuru için cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmiş. Gülelim de boşa gitmesin!” Ya ğ m u r E k i m Gül’e 367 bulma formülü: 3 kişiyi, 6 kişiyi ve 9 kişiyi yan yana getirip rakamları birleştirin! Tramvay Özden Şener: “Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı ‘tramvaya sıkılmış bir kurşun’dur!” arasına sıkıştırdığı oturumlarla 22 Temmuz’da seçim yapılmasına karar verdi. Meclis, yenisi seçilinceye kadar görev başında olduğu için karar alabilir, yasa çıkarabilir. Buna kimsenin itirazı yok. Hukuka saygısı olanların itirazı, anayasanın 102. maddesine göre başlamış sürece ilişkin. Çünkü cumhurbaşkanlığı seçim süreci başladı ve bitirilmesi gerekiyor. Bu sürecin dışına çıkarsanız, anayasayı çiğnemiş olursunuz. Anayasanın 102. maddesinde cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin sonunda Cumhurbaşkanının seçilememe olasılığı da düşünülmüş. Anayasa “Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir” Nakami diyor. Dolayısıyla, Meclis’in Cumhurbaşkanlığı seçim süreci tamamlanmadan; Anayasa’nın 102. maddesini yok sayarak kendine göre bir genel seçim kararı alması her şeyden önce siyasi ahlaka uygun değil. Hukukun öngördüğü: Meclis cumhurbaşkanını seçememişse Yüksek Seçim Kurulu’nun ülkeyi “derhal” genel seçime götürmesi. Bu noktada seçim tarihi için ne AKP’nin ne de Meclis’teki öteki partilerin borusu öter. Meclis, cumhurbaşkanını seçemediğini açıkladığı an, Yüksek Seçim Kurulu devre girer. Yüksek Seçim Kurulu’nun belirleyeceği seçim tarihi 22 Temmuz da olabilir; öncesi veya sonrası da. Ancak önemli olan, seçim tarihini Yüksek Seçim Kurulu’nun belirlemesidir. Hukuk bunu öngörüyor. Türkiye, nakamların oyuncağı olamaz! Birleşme Müjdesini Başarın ve 12 Eylül’ü Kapatın! Bu satırları kaleme alırken, merkez sağ birleşmesini başardığını açıklamış, merkez sol aynı hedefle ilgili görüşmeleri olumlu sinyallerle sürdürüyordu. Makale yayına girerken ise mutlu bir haber geldi: CHP ve DSP seçime beraber, güçbirliği yaparak girme konusunda anlaşmıştı. Zaten köşe yazarları ve gazetelerin ilk sayfa sorumluları günlerdir hızlı giden siyasetin altında ezilmiş durumdalar: Siyaset yokuş aşağı beşinci viteste freni patlamış kamyon gibi giderken, sabah saatlerinin flaş haberleri, akşam rotatifler dönene kadar neredeyse manşetten yedinci sayfaya, rütbe tenziline uğruyor. 12 Eylül 1980 müdahalesi genç Türk demokrasisinin iki ana partisini kapatmıştı: Cumhuriyeti kuran CHP’yi ve onun esas rakibi konumunda olan, Serbest Fırka ve DP’nin devamı olan Adalet Partisi’ni. Kenan Evren’in arkasında bıraktığı en büyük suç ve sorumsuzluk örneklerinden biriydi. ??? 2007 yılında karşılaştığımız ve zaten bir şekilde aylar öncesinden beklediğimiz kriz, benim için 20 yıla yayılan bir sürecin son halkası. Bundan 20 yıl önce atölyemi California’dan İstanbul’a taşıdığımda, gözlerimi yuvalarından çıkaran bir olay yaşanmıştı: İran Başbakanı’nın Anıtkabir’i ziyaret etmeyi reddetmesi ve Özal’ın “Sorun değil, onun yerine programa Mevlana Türbesi ziyareti koyarız” demesi ve hepsinden önemlisi, halkımızın tepkisizliği. Ben o saf halimle (nihayet bugün uyanışına şahit olduğumuz) Atatürkçü kitlenin sokağa inip ağırlığını koyacağını, tüm o küstahlığa soyunanların rezil edileceğini sanmıştım. Ne gezer? Hayat, SHP’nin bir siyah çelengi dışında aynen devam etti. Siyasete o gün soyundum ve sanatımla, tüm yurtta katıldığım konferanslarla, televizyon panelleriyle, toplumun gözlerini açmaya çalışan azınlığın arasında oldum. Aynı alarm zillerini duyan insanlarla o günlerden başlayarak bir araya geldik: Muammer Aksoy, Aysel Ekşi, Türkan Saylan, Necla Arat ve diğerleri. En başta sözde demokrasi uğruna kaldırılan TCK’nin 163. maddesini korumaya çalıştık. Sanki 141, 142, 163 kalkacak da demokrasi gelecekti! Ne yazık ki o günlerde ne Erdal İnönü’yü, ne de Uğur Mumcu’yu ikna edebildik. Böylece şeriatçı propagandayı yasaklayan o madde kalktı ve gencecik beyinler öngördüğümüz gibi hızla zehirlenmeye başladı. Üstelik enflasyona yenilmiş, eğitim alamamış kitlelere uygulandı bu operasyon. Bugünkü “kamplaşmış” Türkiye’nin temeli böylece atıldı, “kayıp kuşak” olarak nitelendireceğim, şeriata inanmış, beyni dönüştürülmüş genç kitleler tarikat koruması altında gelişti, yayıldı. İran devrimini ve Suudi zihniyetini bize akıtmaya başladılar. Naçizane ikaz görüşmeleri yaptığım sağ siyasetçiler, yani Özal, Demirel, İsmet Sezgin, Adnan Kahveci, Gökberk Ergenekon gibi isimler, korkacak bir şey olmadığını ve kendi merkez sağ partilerinin bu kayışı durduracağını söylediler. Sonunda, tam tersine DYP ve ANAVATAN kendi yarattıkları bu kara dalganın altında boğulup kalakaldılar. Yine ikaz ettiğimiz ve (şahsen yalvararak) birleşmesini istediğimiz sol siyasiler, yani Ecevit, Baykal, Karayalçın ve diğerleri bu sözlerimizle pek ilgilenmediler ve hep kendi “birleşmeme” gerekçeleriyle öne çıktılar. 1993’te önayak olduğum ve kurduğumuz “Taban Operasyonu”, solda birlik için internetsiz ortamda yaz sıcağında 50.000 imza topladı ve o arabuluculukların sorumluluğunu bizzat üstlendim. Ama “Elbette bir bildikleri var ki bizi dinlemiyorlar” diye düşündüğümüz sol partiler, 1994 yerel seçimlerinde gördüğümüz tarihi “birleşememe” felaketiyle, Erdoğan’ın, Gökçek’in ve onların bugünkü iktidarının önünü açtılar. ??? Daha neler mi oldu? Bir yandan beraber yola çıktığımız, Aksoy, Mumcu, Kışlalı gibi can dostlarımız sırayla beklediğimiz gibi yanı başımızda alçaklar tarafından vurulup gittiler. Sol liderler ise tüm uyarılarımıza rağmen dört seçim daha temsil ettikleri toplumu, yani bizleri, siyasi intihara sürüklediler. Yine birleşmediler ve ülkeyi, kentlerimizi, Çillerler’in, Erbakanlar’ın, Erdoğanlar’ın Gökçekler’in eline teslim ettiler. Biz ise sözlerimizi dinletemedik, gelen yobaz tsunamiyle boğuşurken isyan etmekten başka bir şey yapamadık. Gerisi, bu makaleye bölük pörçük nasıl sığdırdığımı bilmediğim serüvenin bildiğiniz son halkaları. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü karanlığa teslim etmek üzereyken, topu direkten kurtardık ve hakem maçı uzattı, hepsi bu. İşte şimdi hep beraber, en başta Sn. Baykal ve Sn. Sezer olmak üzere her iki partiyi esnekliklerinden dolayı kutluyoruz. 12’yi bir geçe de olsa halkın sesini dinleyip, güçbirliğini başarma yoluna girdiniz ve 12 Eylül’ü böylece nihayet bitiren isimler olarak tarihe en güzel şekilde geçmek üzeresiniz. Çünkü biz hâlâ “Güzel günler göreceğiz” dizelerine inanıyoruz. Geçmişe sünger çekmeye hazırız. Lütfen, hayallerimizi kırmadan bunu başarın ve sevgilimiz olun, iktidar olun. Bu pazar, İzmir mitinginde bu büyük adımın müthiş etkisini bizzat gelin görün. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) MDP, HP, ANAP: 12.09; AKP: ABD 12 EYLÜL darbecileri siyaseti yeniden şekillendirirken, merkez sağda Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni (MDP) ve merkez solda Halkçı Parti’yi (HP) kurdurarak seçim yapacaktı. Fakat ABD’nin direktifi ile Anavatan Partisi de (ANAP) seçime katıldı ve iktidar oldu. İlk aşamada halk MDP’nin defterini dürdü. HP ise kendini tasfiye etti. ANAP iktidar olmanın verdiği güçle durumu idare etti ve sonunda bugüne gelindi. Merkez sağda birleşme adına ANAP’ın defteri 20 küsur yıl sonra kapandı. 12 Eylül darbecilerinin müdahale ettiği siyaset deresi şimdi yatağını bulmaya başlayacak. Merkez solda, birleşme veya bütünleşme olur veya olmaz; sol zaten darbecilerin vesayeti altında değildi. Türkiye’de siyaset, İslamcı iktidarla yaşanan ve giderek bir rejim krizine dönüşme eğilimi gösteren süreçten 12 Eylül’ü tarihe gömerek çıktı. Ancak bu çıkış yeterli değildir. Türkiye’deki siyaset deresinin yatağını bulması için bir vesayetin daha ortadan kaldırılması gerekmektedir. Kaldırılacak vesayet ABD vesayetidir. ABD, Ortadoğu’da tasarladığı “Ilımlı İslam” projesi için hiçbir sıfatı olmayan bir adamı Beyaz Saray’da ağırlayarak ve AB’yi de devreye sokarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) Türk ulusuna “sütten çıkmış ak kaşık” diye yutturmuştur. Bu gerçeğin ışığında şimdi yapılması gereken ampulün halk tarafından söndürülmesidir. Karpuz Hamza Saykan: “Üç kişi eşekten düşmüş karpuza döndü. Bilin bakalım kim bunlar? Çomak Sıtkı Ergüney. “Çelik çomak oynatana şimdi sormak gerek: Çelik ortada, çomak nerede?” Ataerkil Fakirlik, Ataerkil Zenginlik SİNAN EVCAN Fransa’nın Marsilya kentinde oturma ve çalışma izni almak için başvurmaya gelmiş Mısırlı bir aile önümde sıra bekliyor. Babanın elinde pasaportlar ve bir ton belgeyle valilik gişesinin kuyruğunda, başı örtülü karısı ve çocukları ise yanında bekliyorlar. Ağlayan çocuklarına iki tokat, mızmızlanan eşine en sertinden iki nasihat geliyor ailenin babasından: “Geçin oturun, bekleyin şu kösede” diyor sanki. Sırası gelen aile babası gişeye yaklaşıyor. Karşısında en soğuğundan bir Fransız devlet memuresi duruyor. Memurenin huzuruna geldiğinde karısına ve çocuğuna aslan kesilen baba gidiyor, yerine çoktan uslanmış bir kedi geliyor sanki... Kendini bu pısmış kedi karşısında Monako Prensesi sanan Marsilya valilik memuresi en üstten bakan tavrıyla soruyor aile babasına: “Kâğıtların tamam mı?” “Madam, bir tek banka kâğıtları eksik, en son borcumuzu ödeyemedik, karım hastalandı, hastane için sigorta parası ödedik, bunun için bankadan para aldık, sonra banka, borcumuzu ödeyemediğimiz için hesabımızı kapattı. Hesap kapandığından bankaya para yatıramadık...” Memure: “Bankada yeterli paranız olmadan çalışma iznine başvuramazsınız...” Aile babası: “Amcamdan para geldi, tam 2500 Avro...” Memure: ‘“Bankaya yatırmadan olmaz..” Aile babası: “Çoluk çocuk perişanız, karım hasta...” Memura: “Beni ilgilendirmez, bankayla anlaşın öyle gelin...” Sıradaki gelsin... Akabinde aile babası, ağlayan çocuklarına iki tokat, karısına daha da sertinden iki nasihat vererek uzaklaşır valilikten. Bu durumda hakkı yenilen kimdir, karar veremez demokrasi. Aile babası mı? Çocukları mı? Söz hakkı olmayan karısı mı? Ailenin tamamı mı? Suçlu kimdir? Ona da karar veremez demokrasi. Valilik memuresi mi? Anlayışsız bankalar mı? Genel refahı bu potansiyel fakirlik yüzünden riske girecek görece zenginlik mi? Yoksa ta Mısır’dan Paris hayalleri kurdurtan küresel düşler mi? Küresel sermayenin ve piyasaların bir prenses kadar kırılgan dengeleri mi? Dengede duran mali disiplinini dış mihraklardan koruyan müreffeh ulus devlet mi? Fakirlik mi? Yoksa karısını ezen, çocuğunu döven aile babasının yaydığı ve de demokrasiye birkaç numara küçük gelen ataerkil dalgalar mı? Global sermaye ve milliyetçilik, sözde arkadaşları İslamı da yanlarına alarak büyük ve küçük daireler halinde iç içe geçmiş durumda Marsilya Valiliği’nin kapısından girdiler. Gişede sermaye ve demokrasi bekçisi, gişe arkasında ataerkil fakirlik mağduru aile babası... Bekleyin görün, fakir oluşunun tepkisi en kısa sürede milliyetçilik olarak patlayacak aile babasında. Patlayan yerdense sözde demokrasi notunu verecek: “Ataerkil ve milliyetçi fakirliğe ülkemizde yer yok”... Bu arada global sermaye valiliğin desturuna şu nakaratla eşlik edecek: “Ataerkil zenginliği ise modanın gözbebeği Parisimizin moda defilelerinden, damsız girilmeyen diskoteklerinden, kadını en modern ve en demokratik şekilde çaktırmadan soyan reklam ve medya dünyamızdan takip edebilirsiniz.” sinanevcan@gmail.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anadolu’nun 1 birçok yöresinde, tirite benzer bir ye 2 meğe verilen ad. 2/ Yoğurt, pekmez gi 3 bi koyu şeyleri suy 4 la inceltmek... U 5 tanç duyma. 3/ Tahtadan yapılmış 6 nefesli bir çalgı.... 7 Bir etkinliğin geçi 8 ci olarak durdurulduğu süre. 4/ Siper, 9 hendek... “Çalma, hırsız1 2 3 4 5 6 7 8 9 lık” anlamında argo söz 1 MÜ H L İ Y E E cük. 5/ Yabancı... Samsun 2 Ü R E M U S O N yöresine özgü, süt ve kuru L İ incirle yapılan, dondurma 3 R E Y H A N B A L AMU R ya benzer bir tatlı. 6/ Mü 4 V K A Ş zikte zaman öğesi... Pasak. 5 E B E R A S R UM 7/ Bir tür jimnastik ayakka 6 R A R A B MAMA bısı... Kadınların omuzla 7 rını örtmek için kullandık 8 M E T A T E Z N ları geniş atkı. 8/ Eski bir 9 E T T A T AM İ sanat yapıtının, çizilerek ya da boyanarak yapılmış kopyası... Bir gıda maddesi. 9/ “Kaddi dildâra kimi dedi kimi elif / Herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif ” (Kanuni Sultan Süleyman)... Gemide yelkenlerin açılması için verilen komut. SOLDAN SAĞA: İİY’NİN 153. MADDESİ GEREĞİNCE DÜZENLENEN İCRA EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİDİR. 2007/2226 İpotek Borçlusu Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı tarafından alacaklısı İ.Hakkı Kazancı aleyhine yapılan icra takibinde; İpotek borçlusu adına kayıtlı olup, ipotek alacaklısı lehine ipotekli bulunan tapunun G.O.Paşa ilçesi Küçükköy 1256 ada, 74, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 101, 102, 103, 104 ve 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 60.000 TL’lik ipoteğin kaldırılması için borçlunun talebi üzerine ipotek alacaklısının tapu kaydındaki adresi istenmiş; Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 23.03.2007 gün ve B021TKGM4345602/767 sayılı yazıları ile adı geçen İ.Hakkı Kazancı adına yapılan inceleme sonucu Bedele dönüştürülen adreslerinin bulunamadığı bildirilmiş olmakla, İİY’nin 153. maddesi gereğince işbu ilanın gazete ilanından itibaren yasal sürelere 10 gün ilave edilmek kaydı ile ipotek borçlusu tarafından yatırılan ipotek bedelinin alınması için ipotek alacaklısının 25 gün içerisinde İcra Müdürlüğü’ne müracaat ederek ipotek bedelini alarak taşınmaz üzerindeki ipoteğin terkinini istemesi; parayı almaktan ve ipoteği çözmekten imtina edilmesi halinde İcra Tetkik Mercii Hâkimliği’nden ipotek borçlusunun talebine binaen yatırılan ipotek bedelinin ipotek alacaklısı adına hıfz edilerek ipoteğin terkininin istenileceği ilanen tebliğ olunur. 19 Nisan 2007 (Basın: 22754) GAZİOSMANPAŞA 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Nişastayla kaynatılan üzüm şırasını tepsilere döküp kurutarak yapılan bir tür pestil... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 2/ Üye... Şekerli bir içki. 3/ Çeşitli parçaların birleştirilmesi ilkesine dayalı bir oyuncak... Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez. 4/ Motorlu araçlarda sarsıntıyı en aza indirmeye yarayan düzenek. 5/ Ata... İlaç, merhem. 6/ İlkel bir silah... Aldatma işi, hile... Önder. 7/ Zeytine benzer meyvesi sakız gibi çiğnenen bir palmiye türü. 8/ Mezopotamya ve Suriye’de birçok krallık kuran eski bir halk. 9/ Küçük tuzlu bisküvi... Tantal elementinin simgesi. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear