02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Medyada dinci egemenlik Yurttaşların dini duygularını sömürerek topladıkları paralarla bugünlere gelen dinci basın Turgut Özal döneminde palazlandı. Özellikle Fethullah Gülen’in ve AKP iktidarının desteğiyle diğer medya kuruluşları ile yarışacak finansmana da sahip oldular stanbul Haber Servisi Siyasal İslam, 12 Eylül darbesinin ardından medyanın gücünü fark ederek yavaş yavaş bu sektöre ilgi göstermeye başladı. Turgut Özal döneminde palazlanan Milli Görüş ve cemaatçilik, kendi medya tekellerini oluşturarak cumhuriyetin temel değerlerini zedeleyeci yayınlar yapabilecek güce kavuştu. Bugünlere yurtaşların dini duygularını sömürerek topladıkları paralarla gelen dinci basın yayın organları, özellikle Fethullah Gülen’in ve AKP iktidarının desteğiyle diğer medya kuruluşları ile yarışacak finansmana da sahip oldular. Geçen yıl Mustafa Yücel Özbilgin’in katledildiği Danıştay üyelerine yönelik saldırıda, hedef gösterdikleri gerekçesi ile Anadolu’da Vakit gazetesinin yöneticilerinin yargılanması ise dinci basının geldiği son noktayı gözler önüne seriyor. DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT O ‘Son Kapı’nın Arkasında Ne Vardı? Edip Başer’in Terörle Mücadele Koordinatörlüğü görevinden alınması mı, yoksa devletin saygın bir emekli orgeneraline Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından müstahak görülen tasarrufun kendisi mi daha inciticidir? Türk Dil Kurumu’nun sözlüğü, “görevden alınma”nın Osmanlıca karşılığını “azil” olarak yazıyor. Eski edebiyatçılarımızın çok sık kullandığı o “Üslubu beyan aynıyla insandır” deyimini bugünkü konuşma dilimize çevirerek söylersek, “İnsan söylemleri ile kendi kişiliğini yansıtır” mı diyeceğiz? Bir gün önce bazı gazetelerde Terörle Mücadele Koordinatörlüğü’ndeki çalışmaların bir çıkmaz sokağa girdiğini söylemek istercesine Sayın Başer’in “Bu mekanizma artık bitti; son kapıyı açıp artık bırakacağım. Vazo gibi oturmamın anlamı yok” dediğini okumuştuk. Bu sözlerin, Bakanlar Kurulu’nun önceki günkü toplantısında böylesine tepki uyandırarak, zaten istifa etme noktasına geldiğini açıklamış olan emekli orgeneralden, kararında ısrarlı ise bir an önce uygulamasını istemek varken, “azil” gibi hiç de şık olamayan bir karar verilmesinin mantıksal yanıtları da olamaz. Nitekim, Başbakanlık, bizzat Erdoğan tarafından Başer’e telefon ile bildirilen bu görevden uzaklaştırma işlemi için “konu ile ilgili beyanatlarının çalışmaları uygunsuz yönde etkileyeceği göz önünde bulundurularak...” gibi bir gerekçeden söz ediyor. 9 aydan bu yana koordinatörlük görevini, maddi bir karşılık beklemeden ve almadan yapan bir emekli orgenerali, neredeyse Devlet Personel Kanunu kapsamında bir görevli memur olarak algılayan bu gerekçeye neden olan açıklamanın, olsa olsa Başer’in ABD’deki eşdeğeri General Raltson’u ve bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı’nı zor durumda bırakacağı düşünebilirdi. İ BEDAVA DAĞITILIYOR armara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Akalın, Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Zaman gazetesinin AKP’nin iktidar olduğu 4.5 yıl içerisinde yükselişe geçtiğine dikkat çekti. Zaman gazetesinin Türkiye’de 30 binlik tiraja sahip olduğuna vurgu yapan Akalın, “Yaygın bir şekilde bedava dağıtılıyor. Özellikle iletişim fakültelerinde dağıtıldığını biliyoruz. Bulgaristan, Romanya, Kırgızistan, Azerbaycan, ABD ve Avrupa’da yayın yaptıklarını söylüyorlar. Bu ülkelerdeki tirajları hakkında en ufak bir bilgi dahi yok. Elden dağıtılıyor ve internet ortamında hazırlanıyor” dedi. Cumhuriyet karşıtı yayın politikası izledi M uygun olacağını düşündü. Ankara’da yayımlanan Zaman gazetesinin ortakları arasında yaşanan sorunlar Gülen cemaati için bir fırsat oldu. Gülen’in yayın organı haline geldi ‘Dini inancı sömürü olarak kullandılar’ Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nasır Niray, Türkiye’nin 1980’li yıllarda, neoliberal akımın hâkimiyet kurduğu ve ihtilalin siyasal yapılanmaları toplumda durdurduğu bir dönemi yaşadığına değinerek “Solun toplumsal bir tehlike olarak kamuoyuna yansıtılması, 24 Ocak kararlarıyla birlikte serbest piyasa ekonomisinin Türkiye gündemine taşınması, Özal iktidarının toplumda benimsenebilmesi için yegâne araç siyasal İslamın ön plana çıkarılması ve Anadolu’nun inanç duygularını sömürü aracı kılınabilmesiydi” dedi. ‘Kamuoyuna yanlış bilgilerle donattılar’ Akalın, Zaman grubunun ABD yanlısı ve cumhuriyet karşıtı yayın politikasının çok açıkça görüldüğünü ifade ederek, özellikle AKP’nin iktidar olduğu son 4.5 yılda büyüme gösterdiğini söyledi. Zaman gazetesinin Türk fikir hayatını kontrol ederek etkinlik sağladığını anlatan Akalın, “Gazete ve dergiler aracılığı ile ideolojik bir iktidar kurmaya çalışıyorlar. Sivrilen cumhuriyet aydınlarına yakın markaj uyguluyor, hedef gösteriyorlar. 1986 yılında kurulan Alaaddin Kaya’nın sahibi olduğu Zaman gazetesi, Fehmi Koru ve ekibinin yönetiminde çıkarılıyordu. Milli Gazete’den ayrılan Fehmi Koru ve ekibi, entelektüel kesime yönelik bir yayın yapıyordu. Gazetenin kadrosunda Fehmi Koru, Ali Bulaç, Mehmet Doğan ve Nabi Avcı gibi yazarlar bulunuyordu. Zaman, İslami kesimin itibarlı bir gazetesi olmasına karşın tirajı 2030 bin civarındaydı. Tiraj düşüklüğü de gazetenin ortakları arasında sıkıntılara yol açmıştı. Gülen cemaati bu dönemde devreye girerek gazetenin sahibi Alaaddin Kaya ile anlaşma yaptı. Fethullah Gülen cemaatinin yayın organı haline gelen Zaman gazetesinden Fehmi Koru dışındaki yazarların çoğu ayrılmak zorunda kaldı. Daha önce Bugün ve Sabah gazetelerinin sahipliğini yapan Mehmet Şevket Eygi, gazetenin başına getirildi. Onun yönetiminde de gazete satışını arttıramayınca yönetim yeniden değiştirildi. Bundan sonra Fethullah Gülen cemaatinin ga zeteye abone edilmesi sağlandı. Bu konuda Türkiye gazetesi örnek alınıyordu. Cemaatin zenginlerine, gazeteyi satın alma talimatı verildi. Tiraj, yirmiotuz binlerden 100200 bin sınırına ulaştı. Zaman gazetesi özellikle 1988’den sonra ANAP iktidarı savunuculuğu yaptı. Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu REFAHYOL hükümetini destekledi. 1998’in şubat ayında Gülen’in Papa 2. Jean Paul ile görüşmesi, Gülen’i Türkiye’nin “manevi önderi’’ konumuna getirdi. 1999 yılında telekulak skandalının patladığı günlerde Gülen ABD’de idi. AKP iktidarı gelince daha da güçlendi Erdoğan ve Albayraklar aşbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi, 1994 yılında Hekimler Birliği Vakfı Başkanı Dr. Yakup Yönten ve Tufan Mengi’nin öncülüğünde kuruldu. Vakfın çıkardığı gazete, ekonomik zorluklar nedeniyle 1.5 ay sonra yayına ara verdi. Daha sonra gazete, dönemin Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman tarafından satın alındı ve 23 Ocak 1995 tarihinde farklı bir kimlikle yayına başladı. Gazeteye daha sonra Mahmut Kış ortak oldu. Şu an gazete Albayrak grubuna ait. Zakir Barutçu, Mehmet Ocaktan, Nabi Avcı, Akif Emre, Yusuf Kaplan ve Selahattin Sadıkoğlu gibi isimler gazetenin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere “Milli Görüş” geleneğinden ayrılan ekibin taraftarlığını yapan Yeni Şafak gazetesinde 2005 yılında ciddi bir kriz yaşandı. Erdoğan’ı eleştiren yazısı yayımlanmadığı için gazetenin başyazarı Ahmet Taşgetiren istifa etti. Bu istifa, iktidar ile gazete arasındaki ilişkinin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Albayraklar, AKP’li belediyelerin açtığı hemen bütün ihalelerin de vazgeçilmez kazananı olarak biliniyor. B Polis teşkilatında Fethullahçılar ile diğerleri arasında büyük bir savaş yaşandığına ilişkin haberler cemaat için kötü günlerin başlangıcı oldu. 18 Haziran 1999’da Fethullah Gülen’in “Cumhuriyet rejimini yavaş yavaş nasıl yıkacağına’’ ilişkin yaptığı açıklamaların yer aldığı kasetler ortaya çıktı. Fethullah Gülen cemaati, AKP’nin iktidarı gelmesi ile yeniden güçlendi ve Zaman gazetesi ile Samanyolu TV , Cihan Haber Ajansı, Sızıntı dergisi, Aksiyon dergisinin de içinde bulunduğu bir medya devi haline geldi. Azlin arkasındaki gerçek gerekçe hangisi? Erdoğan ve bakanları, Washington’dan herhangi bir “açık sitem” almadan verdikleri azil kararı ile, PKK konusunda bugüne kadar Türk halkını sadece oyalama amacını güden stratejik müttefikimizin hışmını, tam da seçim arifesinde daha fazla çekmek istememiş olabilirler. Ya da Başer olayının gizli gerekçesinin dünkü “Posta” gazetesinde yer alan ve Dışişleri Bakanı Gül ile emekli orgeneral arasında geçen hafta yaşandığı ileri sürülen bir tartışmaya dayandığı da söylenilebilir. “Posta”, Edip Başer ‘in Alman Die Welt gazetesinde yayımlanmış olan “Halk mitinglerde cumhuriyetin temel değerlerini özümseyememiş birini cumhurbaşkanı olarak arzulamadığını gösteriyor” sözlerinin Gül’ü kızdırdığını ve o kızgınlığın Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nun geçen haftaki toplantısına yansıdığını yazıyordu. Dünkü basın toplantısında, televizyonlardan duyabildiğim kadarı ile hiçbir gazeteci arkadaşım, Posta’nın iddiaları için Başer’e soru yöneltmedi. Ama ben, özellikle dünkü basın toplantısı için Edip Paşa’nın hazırlamış olduğu giriş cümlesini özellikle sizlerle paylaşmak istedim. Emekli orgeneral, dünkü basın toplantısına “...Ben siyasetçi değil, emekli bir askerim. Kimseye yaranmaya çalışmak için uğraşmaya ya da kimseden çekinmeye ihtiyacım yok. Tek sınır çizgim, ulusumun çıkarlarıdır” diye başlamayı, Die Welt’te yayımlanan o görüşlerinin arkasında durduğunu ve duracağını göstermek için mi söyledi? Ülkemin, tek sınır çizgisinin, ulusunun çıkarları olduğunu tekrarlamaktan geri durmayan böylesine tok sözlü insanlara öylesine ihtiyacı var ki!.. Siyasal İslamın propaganda aracı olan İslamcı basının Anadolu’da ve Türkiye’nin hemen hemen bütün kentlerinde, kamuoyunu yanlış bilgilerle donattıkları ve toplumu cemiyet kültüründen uzaklaştırıp tarikat kültürünü yaydıklarını kaydeden Niray, bunun sonucunda da siyasal İslamın toplumda yaygınlık kazandığını ifade etti. İslami kesimin de kendi burjuvalarını ya da sermaye birikimlerini oluşturarak İslami basını desteklediklerini söyleyen Niray, “Laik toplumun temel ilkelerine İslami basın aracılığıyla saldırarak, toplumda yaygınlık kazanmışlardır. Din inanç alanıdır, düşünce alanı değildir. İslamcı basın, dini inanç alanından çıkarıp düşünce alanına aktararak kamuoyunda tarikatların meşruiyetini gündeme getirmişlerdir. İslami basın oluşan sermaye birikimleri tarafından günümüze kadar desteklenmiştir ve bu noktaya kadar gelinmiştir” diye konuştu. ‘Mali kaynakları arkasına alarak yükseldiler’ Ama bunu Anadolu’da Vakit gazetesi gibi küfre, hakarete başvurmadan bilinçli ve sistemli bir faaliyet yürüterek yapıyorlar. Adeta bir gerilla harekâtı yürütüyorlar” diye konuştu. Akalın, Kanal 7’nin kuruluşunda görev alan Ahmet Hakan, Arif Beki gibi birçok ismin bugün iletişim sektörünün kilit noktalarında bulunduğuna da dikkat çekti. Fethullah Gülen’e bağlı Zaman gazetesi ve Samanyolu TV, Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Albayrak Grubu’na ait Yeni Şafak, Necmettin Erbakan’ın öncülüğünde kurulan Milli Gazete ve Kanal 7, İhlas Grubu’na ait Türkiye gazetesi ve eski TGRT, Milli Görüş çizgisinde yayın yapan ve en radikal söyleme sahip Anadolu’da Vakit gazetesinin geçmişten bugüne kısa hikâyeleri şöyle: Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV AYDINLARI HEP HEDEF GÖSTERDİ nıştay eleştirilerini günlerce nadolu’da Vakit gazemanşetinde tutmuş, “başörA tesi, Gümüşhane Batüsüne sokakta da yasak gerosu Başkanı Ali Günday ve evinin önünde bomba ile öldürülen hukuk profesörü, gazetemiz yazarlarından Ahmet Taner Kışlalı hakkında da yayınlar yaptı. O zamanki ismiyle Akit gazetesinin 13 Mayıs tarihli sayısında “Tutanak” köşesinin manşetinde yer alan Kışlalı fotoğrafına çarpı işareti çizilerek üzerine “Yuh pişkin zorba!’ diye yazıldı. Kışlalı, “Zorba Kemalist gemi azıya aldı, halkı köpeğe benzetti” başlığıyla hedef gösterildi. Kışlalı yapılan haberlerden 5 ay sonra, 21 Ekim 1999’da öldürüldü. Danıştay 2. Dairesi’nin türban kararına imza atan üyelerin fotoğraflarını, 13 Şubat 2006 tarihli sayısında, “İşte o üyeler” diye manşetten yayımlayarak hedef gösteren de Vakit gazetesiydi. Vakit gazetesi, Datirildiğini” iddia etmişti. Vakit gazetesinin sahibi Nuri Aykon ile sorumlu yazıişleri müdürü Harun Aksoy hakkında, Danıştay üyelerini terör örgütlerine hedef gösterdikleri gerekçesiyle açılan dava sürüyor. Almanya’da yasaklandı Erbakan kurdu kim 1972 yılında İstanbul’da yayın hayatına başlayan Milli Gazete, Milli Görüş hareketinin yayın organı. Ortalama günlük satışlarını ise 2004 yılına kadar 1415 binli rakamlarda sürdüren gazetenin 2005’te haftalık ortalaması 55 bin oldu. Yeni Neşriyat AŞ Adına Ömer Yüksel Özek’in sahibi olduğu gazete Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi’ne yakın. Gazete son olarak Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığını, türban yasağının kalkması olarak değerlendirerek AKP’nin Başbakanlık ve TBMM’den sonra 5 yıldır özgürlüklerin önündeki en büyük engel olarak gösterdiği Köşk’te de tek söz sahibi olacağını vurguladı. Gazete, türban ve imam hatip liselerine uygulanan katsayı ve Kuran kursu yasaklarına göz yumduğu gerekçesiyle de eleştiriyor. E Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Kanal 7’ye baskın inci propagandaları ile dikkat çeken bir diğer yayın organı ise Kanal 7 televizyonu. İstanbul’da 1994 yılında yayın hayatına başlayan televizyon, Necmettin Erbakan’ın öncülüğünde kuruldu. AKP’nin kurulmasıyla çıkan anlaşmazlıklar, Erbakan’ın televizyondan uzaklaşmasına neden oldu. Tüm medyanın desteğini alan AKP, özellikle Kanal 7 ve Yeni Şafak’ın yayınları ile iktidar oldu. Son dönemde ise televizyon SP’ye yönelmeye başladı. Kanal’ın sahibi Zekeriya Karaman’ın Erbakan ile ilişkisi ise hiç kopmadı. Almanya’da yayın yapan Kanal 7’ye ve Deniz Feneri’ne kara para akladıkları ve bağışların amacı dışında kullanıldığı gerekçesiyle Alman polisi tarafından baskın düzenlendi. Televizyonun 2 yöneticisi tutuklandı. Konuyla ilgili olarak açıklama yapan savcılık sözcüsü Doris MöllerScheu, Deniz Feneri programından elde edilen gelirin 8 milyon Avro’luk kısmının Kanal 7 televizyonuna aktarıldığını iddia etti. Toplam 2 savcı ve 340 polisin katıldığı operasyonda, Kanal 7 merkez binasındaki bir kamyon dolusu evraka el konuldu. 1990’lı yıllara geldiğimizde Batı’nın, Orta Asya ve Ortadoğu’daki enerji kaynaklarını kendi tekellerine alabilmek için küreselleşme kavramı adı altında Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde, ılımlı İslam modelini Türkiye’de yaygınlaştırmaya çalıştıklarını anlatan Niray, bu nedenle İslami basın aracılığıyla laik düzenin temelini sarsma gayretine giriştiğine işaret etti. Ekonomik istikrarsızlık koalisyon hükümetini sarsınca, köken olarak İslami görüşleri benimseyen, ancak değiştiğini dile getiren bir partininn dış kaynak desteğiyle iktidara geçmesinin sağlandığını belirten Niray şöyle konuştu: “Günümüz Türkiyesi’nde İslami basın büyük mali kaynakları arkasına alarak yüksek tirajlara ulaşmıştır. Ayrıca son bir ayda Türkiye’de meydana gelen değişimler Tandoğan, Çağlayan ve Gündoğdu mitinglerinde İslami basının bu muazzam halk hareketini çok az görmeleri veya görmezden gelmeleri, hatta bu mitingleri değişik yönde yorumlamaları bize göre kamuoyunu yanıltmalarında en büyük örnektir.” Fethullah Gülen cemaati okullarla, dergilerle, yayınevleriyle, yurtlarla güçlenmeye başladığı dönemde bir gazete çıkarmaya karar verdi. Cemaatin önde gelen isimleri yeni bir gazete çıkarmaktansa yayımlanmakta olan bir gazeteyi satın almanın daha Gazete, Yahudi düşmanlığı yaptığı gerekçesiyle Almanya’da yasaklandı. Almanya İçişleri Bakanlığı, 2004 yılında, bu gazeteyle Türk hükümetinin de ilgilenmesi gerektiğini belirtti. Daha önce “Akit” olarak yayın yapan gazete, açılan yüklü tazminat davalarından kurtulmak için ismini 2001 yılında “Anadolu’da Vakit” olarak değiştirdi. D Davayı kaybetti emal Ilıcak’ın açtığı Tercüman gazetesinin isim hakkı davasının uzun sürecinde Dünden Bugüne Tercüman ve Halka ve Olaylara Tercüman isimli iki ayrı gazete kuruldu. Nazlı Ilıcak başta olmak üzere eski Tercüman yazarları ve bazı yeni yazarlar Dünden Bugüne Tercüman gazetesinde yer aldılar. Davayı 2005 yılında kaybeden Ilıcaklar, gazetenin ismini “Bugün” olarak değiştirdi. Bir süre Ciner grubu ile ortak olan Ilıcaklar, gazeteyi 2005’te Koza İpek grubuna sattı. Gazetenin sahibi, Koza Davetiye ve İpek Matbaacılık’ın patronu Akın İpek” oldu. Gazete muhafazakâr ve liberal görüşlere yakın. Koza Davetiye’nin sahibi Akın İpek, Fethullah Gülen cemaatinin önemli isimlerinden birisi olarak biliniyor. Fethullah Gülen’in Ankara’daki okullarında yönetim kurulu üyesi. Koza Davetiye’nin Normandy Madencilik AŞ hisselerini satın alarak yargı kararlarına karşın Bergama’da altın çıkaracakları yönünde açıklamaları tepkilere neden olmuştu. İSLAMİ ÇİZGİYİ SEÇTİ ürkiye gazetesi 1970’te Nakşi efendisi Hüseyin Hilmi Işık’ın damadı Enver Ören yönetiminde yayına başladı. Gazete zaman içerisinde ticari ve siyasi bağlantılarını genişletip güçlendirerek İhlas Holding’in kuruluşunda rol aldı. Ocak 1993’te, Türkiye Gazetesi büroları üzerinden yapılandırılan ve Türkiye Gazetesi ile TGRT’nin yanı sıra pek çok kanala servis yapacak olan İhlas Haber Ajansı (İHA) kuruldu. 1990’ların başında “Işıkçılar” cemaati özel bir televizyon kurmaya karar verdi. Muhafazakâr kesim bu fikre büyük ilgi gösterdi. O dönem Türkiye Gazetesi’nde, kolundaki bileziği çıkarıp televizyon kurulması için veren kadınların resimleri yayımlanıyordu. Kimse karşılık beklemeden yardım yapıyordu. Özellikle Almanya’dan büyük miktarlarda para akışı sağ K T landı. Bağışta bulunanlara resmi bir geçerliliği olmayan “ortaklık sertifikaları” dağıtıldı. 1993 yılında TGRT yayına başladı. İlk yıllarda İslami bir çizgide yayın yaptı. İslami içerikli diziler, dini sohbetler yayımlandı. İslami çizgiyi ilk delen Seda Sayan oldu. 28 Şubat sürecinde hükümetin yıkılmaması için elinden geleni yapan İhlas Grubu, milletvekili transferlerinin önünü alabilmek için özel uçağını bile DYP’li ve RP’li milletvekillerinin emrine tahsis etti. Tüm bu girişimler başarısız oldu ve 28 Şubat’tan sonra İhlas Holding, irtica yanlısı şirketler listesine girdi. İhlas grubu bunun üzerine köklü bir imaj değişikliğine gitti. TGRT, 1998 yılında yabancı danışmanlar ve teknik ele manlar öncülüğünde gerçekleştirdiği kurumsal kimlik çalışmasıyla içerik ve sunum bakımından görece daha liberal bir eğilim kazandı. 2001’deki ekonomik krizle birlikte İhlas Finans’ın faaliyet izni, Bankalar Kanunu’nun 20/6’ncı maddesindeki şartların gerçekleşmesi nedeniyle BDDK’nin 10 Şubat 2001 tarihli ve 171 sayılı kararı ile kaldırıldı. TGRT’yi de içinde barındıran Huzur Radyo TV’nin yüzde 56.5 hissesi 26 Temmuz 2006’da News Corporation ve birlikte hareket ettiği Ahmet Ertegün’e satıldı. TGRT’yi satın alan ABD’li medya grubu News Corporation’ın sahibi Rupert Keith Murdoch’tı. News Corporation daha sonra bu şirketin diğer hissedarlarıyla da anlaşarak şirketin tümünü satın aldı. TGRT’nin adı 24 Şubat 2007 tarihinde FOX TV olarak değiştirildi. TMSF el koydu ralarında Sabah, atv, Takvim ve dergi grubunun bulunduğu, Dinç Bilgin’den Turgay Ciner’e geçen Sabah Medya Grubu, geçen günlerde TMSF bünyesine katıldı. 16 Şubat 2004 tarihinde de Cem Uzan’dan devralınan Star gazetesi ve Star TV’ye el konulmuştu. Daha sonra Star TV’nin satışı yapıldı ve televizyonu Doğan grubu satın aldı. Star gazetesinin televizyon kanalı Kanal 24 ve TMSF’nin el koyduğu diğer medya grupları bu operasyonlar sonrasında hükümet yanlısı yayın politikaları izleyerek dikkat çekiyorlar. Ayrıca gün geçtikçe büyüyen dinci medya gruplarının, zaman zaman RTÜK tarafından uyarı alan ya da kapatılan Lale Gül FM, Radyo Ankara gibi onlarca radyo kanalı da bulunuyor. A CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear