26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 NİSAN 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Başbakan bildiğini okuyormuş... “Okusa ne yazar, okumasa ne yazar!” TANDOĞAN Mitingi; bu Başbakan’ın milyonları küçümsemesiyle asıl şimdi başlıyor! Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkma bilinci dalga dalga tüm yurda yayılıyor. Sol gösterip sağ vurmaya kalkışan birilerinin de 14 Nisan’dan gereken dersi alması gerekiyor. Sonra adama “kendi düşen ağlamaz” derler! Bülent Esinoğlu ise bakın ne diyor: “Tandoğan’ın etkilerini sağ ve sol liberaller mitingin anlamını yalnızca irticaya karşı duran bir konuma indirgemeye çalışıyor. Evet, Türkiye’deki solun bir kısmı mitinge katılmadı. Bu tavırları ile dolaylı olarak irticayı desteklemiş oldular. ‘Yes be annem’ ve ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ mitinglerine katılırken tereddüt etmemişlerdi. Bu süreç devam ederse bu örgütler demokrasi safsatası ile irtica ile bütünleşirler. Ama burada bir hataya düşmemeliyiz. Bu DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Validebağ İstanbul Altunizade’de Validebağ Korusu’nun içine giren belediye ekipleri, ağaçları keserek yol açıyor. Bu yol nereye mi çıkacak? Korkut Özal’ın evine! Yağmur Ekim Arınç’a Özal ödülü verilmiş. Acaba kaç ortak yönleri vardı? Kararname Erhan Işıl: “Başbakan Erdoğan’ın teklifi üzerine Cumhurbaşkanlığına Başbakan Erdoğan’ın atanması uygun görülmüştür. Bu kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan yürütür. İmza: Başbakan Erdoğan.” örgütler özde sol örgütler değildir. Bunlar düzenle bütünleşmiş sol içeriklerini paraya tahvil etmiş, emperyalizmin savunucuları haline gelmişlerdir. Tabanları vatanseverdir. Bu kurumların başına çöreklenen yöneticiler profesyonelleşmekte, yöneticiliği bir meslek ve geçim kapısı haline getirmektedirler. Dolayısı ile vatansever duyguları azalmakta, sözde evrensel sol adına emperyalizm ile bütünleşmektedirler. 14 Nisan Mitinginin verdiği mesajları doğru okumalıyız. Dakika dakika yaşadığım bu miting yalnızca laiklik mesajı vermedi. Kemal Atatürk devrimlerini savunan bir mitingdi. Yani emperyalizme karşı bir mitingdi. Zaten Batı’yı da tedirgin eden bu oldu. Dediler ki; eyvah Türkler Görevli gene vatanlarını savunacaklar. ‘Türkiye ikiye bölündü’ şeklindeki Batı değerlendirmesi aslında bizim ikiye bölünmemizi istediklerindendir. Halk Tayyip’e güvenmediğini açıkça belirti. Önce şunu açıkça söyleyelim. ABD’ye karşı cephesini almayan Türkiye, Tayyip’i Cumhurbaşkanı yapar. Mollaların iktidarını engellemenin yolu 367 falan olamaz. Büyük sorunların çözümü büyük yürek ister. Eğer hukuk içinde kalınarak Tayyip’in Çankaya’dan uzak tutulması isteniyorsa, elde bir sürü belge var. En önemlisi Tayyip’in ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin görevlisi olmasıdır. Kendi ağzı ile itiraf etmiştir. Muhalefet herhalde ABD’yi gücendirmemek için bu belgeyi gündeme getirmiyor. Anayasamızda yazmıyor ama Cumhurbaşkanı başka bir devletin görevlisi olamaz!” Büyük Devrimci Demişti ki... Şu sözlere bakın: Meclisimizin sivil, dindar ve demokrat bir cumhurbaşkanı seçecek olmasına yine itiraz ediliyor... Bu tanım, kim ne derse desin Türk milletinin kendi öz cumhurbaşkanı tanımıdır... Bu millet özlediği cumhurbaşkanına kavuşacaktır. Kim söylüyor bu sözleri? Nakşibendi tarikatı şeyhi mi, yoksa İskenderpaşa cemaatinin başı mı?.. Hiçbiri değil.. Ne yazık ki bu sözleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı Bülent Arınç, Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği’nce layık görüldüğü “Demokrasi Ödülü”nü alırken kürsüden göğsünü gere gere söylüyor!.. Bir an için, Arınç’ın zaten en başından beri TBMM Başkanı görüntüsü veremediğini, AKP’nin Meclis temsilcisi olmaktan öteye gidemediğini unutalım; bu sözler, o koltuğa oturmuş, üstelik hukukçu kimliğine sahip bir kişiye yakışıyor mu?.. Daha da vahimi, bu sözler bir ayrımcılığın, toplumu “biz ve onlar” diye bölen bir kafa yapısının en uç örneği değil mi? Bu noktada Arınç’a sormak gerek: Bundan önceki 10 cumhurbaşkanı dinsiz miydi?.. Cumhurbaşkanlığı’na bir “ateist” aday oldu da toplumun mu haberi yok? Bu sözlerinizle, toplumun arasına nifak soktuğunuzun farkında mısınız? Sorular uzayabilir, ancak önemi de yok!. Arınç yukarıdaki sözleriyle nasıl bir düzen, nasıl bir “demokrasi!”, nasıl bir toplum istediğini, özlediğini bir kez daha aççık ve seççik bir biçimde ortaya koymuş oldu. Ayrıca Arınç’tan başka türlü bir çıkış beklemediğimi, olsaydı çok şaşıracağımı da eklemeliyim... Arınç tam olarak kendine yakışanı yapmıştır!.. ??? 14 Nisan bunların dengelerini fena halde bozdu!.. Arınç’ın konuşmaları, Tayyip Bey’in halkı hiçe sayan acınılası yorumları, AKP’lilerin birbirini tutmayan açıklamaları, dinci medyanın acınası hezeyanları ve saklama çabaları, işbirlikçilerin kendilerine pek yakışan “orta yolcu” yaklaşımları bu dengesizliğin dışavurumu!.. Daha 14 Nisan öncesi, mitingi engellemeye yönelik, ahlak dışı, haysiyet dışı çabalar sürerken, “darbe” sözcüğü havalarda uçuşurken ne demiştim: Korku dağları bekler!.. Büyük buluşma, yıllardır meydanı boş bulan “içerdekilerledışardakilerin” Türkiye üzerine yazdıkları bütün karanlık senaryoları tarihin çöplüğüne atıverdi!.. Şimdi bir yerlerde yeni karanlık senaryolar yazıldığına emin olabilirsiniz!.. Hiç kuşkunuz olmasın, dışardaki efendilerle içerdeki işbirlikçiler, şimdi 14 Nisan’da ayağa kalkan bu ülkenin aydınlık insanlarını etkisizleştirecek, oluşan “güç birliği” havasını darmadağın edecek yeni oyunlar icat etmenin peşindeler.. Bu oyunları da aynı karanlık odaklara “iade edecek” olan yine bu halkın gücüdür... Başlayan bu süreçte artık tüm sorular ve sorunlar önemini yitirmiştir!.. Şimdi yaşamsal olan, karanlığın temsilcilerinin “geldikleri gibi gidecekleri” yolun taşlarını örmektir. Bu da, Cumhuriyeti korumaya ant içen, “biz hazırız” mesajını haykıran milyonlara öncülük edecek olan siyasi parti liderlerinin görevidir... Merkez sağda bir toparlanmanın, İlhan Kesici’nin haftalar önce işaret ettiği “birleşmenin” önü açılmış gibi görünüyor... DYP ve ANAP’ın seçime en azından güç birliği yaparak girecekleri tahmin ediliyor... Peki ya sol?.. Sevinerek söylemeliyim ki Ankara’dan umut verici haberler geliyor... Burada en büyük görev CHP’ye ve Baykal’a düşüyor. Deniz Bey 14 Nisan’da oradaydı ve “birleşin” haykırışlarına bizzat muhatap oldu. Kucaklayıcı olması gereken o... Bir de özverili olması gerekenler var tabii!. Eğer ulusalcı kanatta en geniş güç birliği sağlanırsa bu halk gerekeni yapacaktır... İşte o zaman, büyük devrimcinin, Mustafa Kemal’in neredeyse 90 yıl önce ülke işgal altındayken söylediği şu üç sözcük bir kez daha yerini bulur: Geldikleri gibi giderler!.. eposta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Alaaddin Dinçer Ankara’ya giremeyince ANKARA’DA Cumhuriyet Mitinginin yapıldığı gün KESK’e bağlı EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, bir panelde konuşma yapmak üzere Zonguldak’ın yolunu tutuyor. EğitimSen üyesi yurtsever öğretmenler Ankara’ya gittiği için Zonguldak’ta biraz boş kalmış salona seslenmek durumunda kalan Dinçer, “temas”larını Karaelmas Gazeteciler Cemiyeti’nde “sohbet”le sürdürüyor. Dinçer, Ankara’daki mitinge neden katılmadıklarını anlatıyor. 2427 Kasım 2005’te “büyük eğitimci yürüyüşü”nü yaparken, jandarma tarafından iki gün Ankara’ya sokulmadıklarını, şimdi Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı olan dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un dönemin İçişleri Bakanı ile birlikte böyle bir engelleme yaptığını söylüyor. Atatürkçü Düşünce Derneği ile “darbe” ve “darbeciler” sözcüklerini özenle yan yana getirerek “biz darbecilerle aynı mitingde olamayız” diyor. Söylediklerine bakınca adam haklı... Fakat başka bir gerçek var: O da, Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanlığı görevinden 30 Ağustos 2005’te emekli oldu. Yani, Dinçer yürürken, Eruygur evinde oturuyordu! Öğretmen kimliği taşıyan bir kişi yalan söyler mi? Söylemez. Ama kendini iyi eğitmemiş, yeterli bilgi sahibi olamamış bir öğretmen yanlış söyleyebilir. Yanlışını anlayınca da utanıp öğrencisinden bile özür diler! Engelsiz Nami Tepe: “Türbanlı eşinin Çankaya’ya çıkmasına anayasal engel yokmuş. Don ve kombinezonla çıkmasına da engel yok!” ‘Zekâdan zekât’ mı? kalsın! SEVGİ ÖZEL Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç yine “yanlış” anlaşılmış, “Türkçede 32 harf olması gerektiği” yolundaki sözlerine pek “bilimsel” bir açıklık getirmiş: “Türkçe, 32 harf olsaydı bazı sesleri daha rahat karşılardı, dedim. Arap alfabesinde bazı sesler daha iyi karşılanmıştır. Bazı sesleri karşılamak üzere harflerin ilave edilmesi iyi olurdu, demek istedim. Şimdiye kadar ‘Hı’ sesinin karşısına başka hangi harfle doldururuz diye tartışmalar olmuştur. Bir fikir söylenmeyecek mi, bir eksikliğimiz anlatılmayacak mı? Bununla ilgili ne bir çalışmamız var ne de başka bir şey. Üzüldüğümü izah edeyim. Ben meselenin böyle olduğunu şey etmemiştim. (…) Gazetecilerin bildiği iki laf var; Atilla pot ve Atilla gaf. Halbuki ben onlara zekâmdan zekât veriyorum. İnşallah bu da onlara yeter.” (7.4.2007, Hürriyet) ??? Bize göre 1 Kasım 1928’den bu yana kullandığımız abecemizde yeni harflere değil, AKP kurmaylarının “yeni” sözcüklere gereksinimleri var; “şey” olmasa ne yapacaklardı? “Arap alfabesinde bazı sesler daha iyi” karşılanıyormuş; bu sözlerin dilbilim ve uygulama açısından hiçbir değeri yok. Arap abecesi Türkçenin bazı seslerini değil, Harf ve Dil Devrimleri’yle hesaplaşanların seslerini “daha iyi” karşılıyor olabilir. Her söze “inşallah”la başlayıp “maşallah”la bitirdiklerine göre… Bakan’ın yeni abecemizde karşılıksız sandığı “hı sesi”, sözvarlığı kısıtlı kimseler için başlı başına bir sözcük değeri taşımakta, “Gelişiyor muyuz, zenginleşiyor muyuz, aş iş derdi bitti mi, eğitim çağdaş mı” gibi sorulara, genellikle “Hı…” diye yanıt verilmektedir. Bakan Koç, “bazı konuların kanunla korunmasını” da uygun bulmuyormuş. Ah, Harf Devrimi’ni koruyan yasa olmasa… Ah, laik Cumhuriyetin temel ilkelerinin temeli bu denli güçlü olmasa… Cumhuriyet tarihimiz içinde bakanların, tüm yetkililerin bu denli sık “yanlış” anlaşıldığı bir dönem yaşanmamış, “şey etmek” eylemi bu denli çok kullanılmamıştır. Oysa dil kullanımı açısından “Şeyini şey ettiğimin şeyi” gibi, “Onların da dinini şey edeyim” tümcesi de “yanlış” anlaşılamayacak denli açıktır. “Şey” sözcüğü, “belirsiz bir anlamda madde, eşya, söz, olay, eylem, durum vb.”nin adı yerine kullanılır. Argo sözlüklerdeyse bambaşka anlamları vardır. Kişi anmak, açıkça söylemek istemediği ya da anımsamadığı “madde, eşya, söz, olay, eylem, durum vb.” yerine “şey”i yerleştirir. Son yıllarda sıklıkla “yanlış” anlaşılan yetkililer nedeniyle epeyce Türkçe dersi de aldık. Bu derslerin ilginç yanı, “yanlış” anlaşılanların görüntüsüydü. Bir adım atılıyor, bir söz söyleniyor, tepki gelince, “kutulanmış kalıp söz” hazır: “Yanlış anlaşıldım!” Bakan Atilla Koç sözlerini “yanlış” aktaran gazetecilere “zekâsından zekât” veriyor; yani “zekâsının kırkta biri”ni gözden çıkarıyor. Sanırım, gazeteciler de “Kalsın!” diye düşüneceklerdir. Çok söyledik, yineleyelim: Dilciler (başka toplumbilimciler), bir kişinin konuşmasına ya da yazdıklarına bakarak o kişinin duygu ve düşüncelerini, dünya görüşünü, içten olup olmadığını, eğitimini, birikimini, tutkularını, korkularını ve benzerlerini saptayabilirler. Halkın da bu açıdan çok duyarlı olduğunu biliriz; atasözleri boşuna söylenmiş değildir. “Devletli ile deli bildiğini işler” sözü, kim bilir ne zaman söylenmiştir; kim bilir ne zaman, hangi “devletli”ler (yüksek orun, kurum, ad, ün, para vb. sahipleri) dayanma sınırını zorlamış olmalı ki, halkımız, bu sözü cuk oturtmuştur. ??? Halk taşı gediğine koyar; ama epeydir taşı gediğine denk getiremediği gibi, denize girse kurutacak “devletli”lerin de yolunu açıyor. Ne yazık ki kültürle, eğitimle, siyasetle tek ilişkisi, yanlışlıkla bu tür kurumların içinden geçmek, ekonomiyle tek ilişkisi kendi parasını katlamak olanlar, yakışmadıkları yerlere taşınıyor, yakışıksız sözler ortalıkta uçuşuyor. 2007 Türkiyesi’nde yaşananlar Mustafa Kemal’leri bir değil, bin kez daha doğruluyor. Atatürk’ün Harf Devrimi için niçin yasa çıkardığını sorgulayan varsa hâlâ, yasası olmayan Dil Devrimi’nin önünü kesmek için 1950’den bu yana olup bitenleri, Atatürk’ün eliyle yazdığı vasiyetnamesinin niçin çiğnendiğini yeniden düşünsünler. Harf ve Dil Devrimi’ne tepkisini sürdürüp de Arap abecesine, Arap’ın sözcüklerine özlemini yenemeyenler, görüldüğü gibi dilin tuzağına düşüyor ve “Yanlış anlaşıldım!” demek zorunda kalıyorlar. Önerimiz, Türkçeyi ve ülkeyi birlikte sevmeleridir. Tek ilaç budur; yurt ve dil sevgisi herkese iyi gelir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Nisan www.mumtazarikan.com DİL DERNEĞİ’NDEN ÇAĞRI Dil Derneği’nin 20. yaşını 20 Nisan 2007 Cuma günü kutlayacak; 75. Yılda Türkçenin ve Dil Devriminin Öyküsü adlı kitabımızı dilseverlere sunacağız. Bütün dilseverler çağrılıdır! * TÜRKÇEYE GÖNÜL VERENLERİN20 YILLIK YOLCULUĞU Hülya Küçükaras Prof. Dr. Şerafettin Turan Prof. Dr. Cevat Geray Ülkü Günay Eda Keskin Dil Derneği’nin 20 Yıllık Öyküsü Hazırlayanlar: İbrahim Dizman M. Alper Fakılı Onur Bektaş Ağırlama * Gün/saat: 20 Nisan 2007 Cuma, 17.30 Yer: Türk Hukuk Kurumu Adakale Sok. No. 28/A Yenişehir * Bilgi için:www.dildernegi.org.tr dildernegi@dildernegi.org.tr Tel. 0312425 83 60 KIRIKKALE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2003/343 Esas / KARAR NO: 2006/347 Karar Davacı BOTAŞ A.Ş. tarafından davalı Kerim Arslan, Mehmet Arslan, Osman Karagöz, Duran Karagöz, Muzaffer Karagöz, Enver Taş, Arap Yaşar Taş, Savaş Taş, Banu Taş (Özdemir), Abdullah Taş, Yunus Taş, Fatma Çankal (Karagöz) aleyhine mahkememizde açılan Kamulaştırma (Bedel Tespiti ve Tescil) davasında yukarıda esas ve karar numarası belirtilen mahkememizin 13.10.2006 tarihli ilamı ile; HÜKÜM: a) Kırıkkale ili, Bahşılı ilçesi, Hodar/Çamlıca köyü, 7. parsel sayılı taşınmazda daimi irtifak kamulaştırması yapılan 1.213,56m2 kısmın KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN 102.24YTL olarak TESPİTİNE, tespit edilen bu bedelin kararın kesinleşmesi beklenmeden davalılara/dahili davalılara tapu kaydındaki veraset ilamlarındaki hisseleri nispetinde ÖDENMESİNE. b) Kırıkkale ili, Bahşılı ilçesi, Hodar/Çamlıca köyü, 7. parsel sayılı taşınmazda kadastrocu bilirkişi Adnan Dağaslanı’nın 01.09.2006 tarihli rapor/krokisinde mavi kalemle boyalı olarak gösterilen daimi irtifak kamulaştırması yapılan 1.213,56m2 kısmında davalılar/dahili davalılar murisi adına olan tapusunda irtifak hakkının (ağaç dikmemek, bina vs. sabit tesis yapmamak şartıyla) Hazine adına TAPUYA TESCİLİNE, kullanma hakkının davacı idareye ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine ŞERH VERİLMESİNE karar verilmiştir. Mahkeme kararı yerine geçerli olmak üzere ilgililere ilanen tebliğ ve ilan olunur. 05/02/2007 (Basın: 20387) DOSYA NO: 2007/1 Giresun Ticaret Sicil Memurluğunun 196/Eynesil Ticaret Sicil Memurluğu’nun 7796 oda sicil numarasına kayıtlı Mustafa ve Emine oğlu 1962 doğ. TC NO: 19226018492 olan Adnan BARBAROSOĞLU’nun iflasına Eynesil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 28/03/2007 tarih ve 2006/79 Esas 2007/68 sayılı kararı ile saat 10.05’ten itibaren açılmasına karar verilmiş ve iflas açılmış bulunduğundan, İİK’nun 166. maddesi gereğince ilan ve tebliğ olunur. 11/04/2007 (Basın: 20279) EYNESİL İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN AÇILDIĞINA DAİR İLAN SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mevlevi 1 dervişlerinin giydiği dar, 2 düğmesiz, 3 kolu ve önü açık yelek. 2/ 4 Kraliçe... Es 5 nek nesne. 3/ 6 Halk edebiyatının en 7 uzun şiir tü 8 rü... İlgi eki. 9 4/ Konut... Ağaç dikmek için 1 2 3 4 5 6 7 8 9 açılan çukur. 5/ Bir 1 A N Z A K L A R U D ON müzik parçasının, 2 N A A T dinleyicilerin isteği 3 A F R İ K A M O K A N T A T üzerine bir kez daha 4 F İ çalınması... Sonsuz, 5 A L A U D İ N E ölümsüz. 6/ “ ke 6 R E T İ N A O R silir geçse sabâ gül 7 T İ L O A V şenimizden” (Yavuz 8 A N K E S Ö R O Sultan Selim)... At 9 D A K Z I R K las Okyanusu’nda Portekiz’e ait takımada. 7/ “Evrensel hayat enerjisi” anlamına gelen, çok eski bir Japon sağlık tekniği. 8/ “Çalmak, aşırmak” anlamında argo sözcük. 9/ “Saçlarıma düştü/ Sana ad bulamadım” (Şarkı)... Yokuş sözcüğünün karşıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bektaşiliğin en üst aşamasındaki kişiye verilen ad. 2/ Kastamonu yöresine özgü bir tür çorba... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 3/ “Koyun olduk anladık / Sürüye saydılar bizi” (Pir Sultan Abdal)... Bir buzulun parçalanmasıyla oluşan buz kütlesi. 4/ Bir cetvel türü... Sanı, şüphe. 5/ Yeniçerilerin kayıtlı olduğu kütük defteri... Asya’da bir ırmak. 6/ Ayçiçeğine verilen bir başka ad. 7/ Şöhret... Şiirleri şeriata aykırı bulunduğu için Halep’te derisi yüzülerek öldürülen ünlü tasavvuf şairi. 8/ Arnavutluk’un para birimi... Bir nota... Yemek. 9/ Yerfıstığı. BULMACA CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear