26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 NİSAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Hüsamettin Koçan, Çankırı’daki Tuz Mağarası’nda ‘Tuz Tadı’ adlı bir projeyi hayata geçirdi 15 Mağaranın gizli anlamına yolculuk FOTOĞRAF SANATÇISI KAYA ÖZSEZGİN Fethi Sabunsoy toprağa verildi ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Fotoğraf sanatçısı Fethi Sabunsoy dün Adana’da düzenlenen törenle toprağa verildi. Uzun süredir çektiği rahatsızlık nedeniyle tedavi gören ve önceki gün evinde yaşamını yitiren evli ve 3 çocuk babası Sabunsoy (57) için ilk tören evinin önünde düzenlendi. Daha sonra görev yaptığı Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü önüne getirilen Sabunsoy’un cenazesi ÇÜ Mezarlığı’na defnedildi. Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği (AFAD) ve merkezi Almanya’da bulunan Kooperative für Fotografie üyesi olan, girdiği birçok yarışmada çeşitli ödüller kazanan Sabunsoy 1992’de de uluslararası fotoğrafçılık unvanı olan AFIAP’ı almıştı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergiler açan Sabunsoy’un, siyahbeyaz belgesel fotoğraf çalışmalarının yer aldığı, “Sabunsoy” adlı fotoğraf kitabının yanı sıra, “Kahvehaneler” adlı fotoğraf albümü de yayımlanmıştı. endi içine çeken ve büyüleyen, K ama dış dünyanın ışığından uzakta kalmanın yoksunluğunu gene kendi içinde büyüterek gizleyen bir mekân olarak mağara, onu keşfe çıkana açar gizlerini. Karanlık sizi sardıkça, gizlerin anlamını çözme arzunuz körüklenir. Tarihin koridorlarında yol alır gibi, her adım sizi başka bir kayıp zamanla buluşturur. O mekânla konuşacak olan, karanlığın simgesel bir izdüşümüdür belki de. Mağaranın karanlığı, o izdüşümle buluştuğu anda size farklı bir dilden konuşmaya başlayacaktır. Çankırı’nın Tuz Mağarası da bildiğimiz mağaralardan biri. Oraya ilk kazmayı vuranlar ve yerin yüzelli metre altında yedi kilometre uzunluğunda bu devasa boşluğu yaratanlar, belki Hititler, belki de onların daha eski atalarıydı. Tuz üretiminin bu büyük kaynağı, bugün de aynı üretimi bütün canlılığıyla sürdüren ekonomik bir güce yataklık yapıyor. Mağaranın salt bu ekonomik güçle sınırlı kalmamasını isteyen Çankırı Valisi Sayın Ali Haydar Öner, isabetli bir kararla Hüsamettin Koçan’ı yöreye çağırmış ve ona bu mağarada sanatsal bir proje geliştirmesi yolunda öneride bulunmuş. Daha önce Bayburt Valiliği görevinde bulunan Öner, Koçan’ın orada kurduğu müzeyi de yakından tanıdığı ve Koçan’ın işlerini bildiği için Tuz Mağarası’nın çekici ortamıyla bütünleşecek bir projenin onun çabasıyla hayata geçebileceği yolundaki kanısını Koçan’la paylaşınca, ilk adım atılmış oluyor. Yeni bir edebiyat dergisi doğdu... Kültür Servisi – Nisan ayında edebiyatseverler yeni bir dergiyle tanıştılar. İki ayda bir çıkacak olan, yönetmenliğini Hürriyet Yaşar ile Kadir Yüksel’in üstlendiği “Yelkovan” yayın yaşamına iddialı başladı. Her sayıda başka bir kitabın ele alınması öngörülen “Yakın Bakış” bölümünde, bu ilk sayıda Elif Şafak’ın “Baba ve Piç” adlı son romanı irdeleniyor. Gerekçesi de, “Bir Dergi Niçin Çıkar?” başlıklı giriş yazısında “Romanın, gerek çok satan listelerine oturuşu, gerekse yazın alanının dışına taşan çalkantı etkisi bize, konuyu ele almanın, irdelemenin gerekliliği olarak göründü. Seçimimizi, 2006’nın yaz aylarında yaptık” diye açıklanıyor. Emin Özdemir, Ömer Demircan, Hürriyet Yaşar ve Eray Karınca’nın inceleme yazılarını okumak, kuşkusuz, edebiyatseverlerin romanı daha iyi değerlendirmelerini sağlayacak. İlk sayının, konusu “Edebiyat ve Güncellik” olan “Dosya” bölümünün yazarları Özdemir İnce, Ataol Behramoğlu, Abdülkadir Budak ve M. Sadık Aslankara. Aynı konudaki “soruşturma”yı Oktay Akbal, Muzaffer İzgü, Nezihe Meriç, Afşar Timuçin, Veysel Çolak, Osman Şahin, Şükrü Erbaş, Uğur Kökden, Mustafa Balel ve Akif Kurtuluş yanıtlamış. “Yazım Serüvenleri”nde ise Faruk Duman’ın yazısı yer alıyor. Yelkovan iki ayda bir yayımlanacak. Bir gazeteci grubuyla yöreye yaptığımız ziyarette, uzun bir hazırlık ve çalışma döneminin arkasından mağarada konumlanan bu projeyi yakından görme olanağını bulduk. Koridor boyunca yer yer genişleyen mekânların birinde, karşılıklı olarak yerleştirilmiş ahşap konstrüksiyonlar içindeki tuvaller, arkadan yapay ışıkla aydın ARKAİK BİR YAŞAMSALLIK H rin daha önceki çalışmaları “kırılgan yüzler” ya da “körler için resimler”den sonra, bir bakıma onların devamı olan yeni bir diziyi başlatması, içsel bağlantının önemi hakkında da fikir verebiliyor. Koçan, kanımca bu mağara ortamında, bir süredir üzerinde çalıştığı figür konsepti için en uygun zemini yakalamış bulunuyor. Modern bir galeride sergilendiğinde, ifade ettiği sarsıcı etkiyi yeterince dışlaştırma olanağı bulmayacak olan bu figürler, “Siyah Kalem” geleneğiyle kurduğu samimi özdeşliği, ancak o esrarı kendi içinde muhafaza edebileceği böyle bir mağara atmosferinde somutlaştırabilirdi. Çünkü sonuçta, Koçan’ın figürleri de Şamanistik figür geleneğine göndermede bulunan “demon”lardır. Onların ayakta dikildikleri halde, içerden yükselen “sessiz” bir müziğin ritmine uyarak dans eder gibi tavırlar yansıtmaları, bizim resmimizde pek tanık olmadığımız yeni bir rüzgârı estirmekle kalmıyor, böyle bir rüzgârın önemine de işaret etmiş oluyor. Kendisiyle yapılan görüşmede, “Batı referanslı sanat” iddiasının yaygınlığından uzakta durmak istediğini vurgulaması ve yapmak istediği en temel şeyin bu olduğu üzerinde ısrar etmesi, bu bakımdan anlamlıdır. Hüsamettin Koçan’ın bu mağara “gösteri”sini izleyen önümüzdeki günlerde İstanbul (Garage of Art) ve Ankara’da (Siyah Beyaz ) eşzamanlı iki ayrı sergi daha düzenleniyor. Ama onun bu dönem resimleri, süreçsel bir etkinliğin ikinci halkası olarak en vurucu anlamını Çankırı Tuz Mağarası’ndaki sergide bulacaktır. Yapılan açıklamadan anlaşıldığına üsamettin Koçan’ın figürleri de Şamanistik göre, söz konusu mağaranın içi, değişik kültür çağlarını içerecek eserlerin yer figür geleneğine göndermede bulunan alacağı yöresel bir müze halinde düzen“demon”lardır. lenecek ve böylece Tuz Mağarası, Koçan’ın bu sergiler dizisi için seçtiği isimlatılıyor ve karışık teknikle yüzeylere geçirilen grotesk figürler, mağaranın büyü le de (“Tuz Tadı”) özdeş yeni bir kimlik leyici ortamında arkaik bir yaşamsallığa kazanmış olacaktır. Çankırı’daki projenin bürünüyorlar ve izleyiciyle “dilsel” bir di ikinci evresi olarak tanımlayabileceğimiz yalog geliştiriyorlar. Koçan, bu figürlerle bu kimlik, çağdaşlığı artık kanıksanmış Karagöz figürleri arasında ikisinin de kalıplar çerçevesinde düşünme ve uy“yassı” olmaları açısından bir ilişki ara gulama modelciliğimize eleştirel bir gözmış olması, siluet halindeki bu “tasvir”le le bakma olanağı da yaratabilir. Mizah ödülleri sahiplerine verildi ? Kültür Servisi Mizah Üretenler Derneği’nin düzenlediği ikinci “Mizah Ödülleri”nin sahipleri belli oldu. Ergin Gülen, Ümit İmer, Oktay Yücesan, Levent Yılmaz, Kamil Masaracı, Canol Kocagöz ve Tuncer Cücenoğlu’ndan oluşan seçici kurulu; “Mizah Yazarı” dalında Atilla Atalay, “Karikatür” dalında Mehmet Arslan, “Tiyatro” dalında Müjdat Gezen, “Sinema” (komedi filmleri) dalında “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” filmi ile yapımcıları Bahadır Atay, Serkan Çakırer, senaristleri Levent Kazak ve hem senarist hem yönetmen Ezel Akay, “Televizyon” (komedi dizisi) dalında Cennet Mahallesi; yapımcısı Türker İnanoğlu, senarist Resul Ertaş ve yönetmen Yaşar Seriner çalışmalarında mizahı kullanmış olmalarından dolayı ödüle değer gördüler. Ayrıca Cihat Tamer’e mizaha katkılarından dolayı özel ödül verildi. Necatigil Şiir ödülü Peker’in ? Kültür Servisi 1980 yılından bu yana verilmekte olan Necatigil Şiir Ödülü’nün 2007 yılı töreni, 18 Nisan Çarşamba günü saat 18.30’da Taksim Park Mühendishane’de yapılacak. 13 Aralık 1979 tarihinde yitirdiğimiz şair Behçet Necatigil’in anısına ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü, bu yıl “Tek Vuruş” adlı kitabı için oyçokluğuyla Hüseyin Peker’e verildi. 9 Nisan 2007 tarihinde Doğan Hızlan’ın başkanlığında toplanan ve Füsun Akatlı, Cevat Çapan, Mehmet H. Doğan, Haydar Ergülen, Mehmet Taner ve Tahsin Yücel’den oluşan seçiciler kurulu, Hüseyin Peker’i hayatın gündelik ayrıntılarını şiirleştirmede gösterdiği ısrar ve başarı dolayısıyla 2007 yılı Necatigil Şiir Ödülü’ne değer buldu. http://www.necatigil.com.tr Juilliard Yaylı Çalgılar Dörtlüsü İstanbul’da Kültür Servisi Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası nisan ayı konserinde, dünyaca tanınmış Juilliard Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nü konuk edecek. Yarın akşam saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi, 19 Nisan Perşembe günü saat 20.00’de Lütfi Kırdar Konser Salonu’nda yapılacak konserlerde W. A. Mozart’ın ‘Sinfonia Concertante’, J. Brahms’ın ‘Double Concerto La Minör’ ve L. Spohr’un ‘Yaylı Dörtlüsü ve Orkestra İçin Konçerto Op. 131’ adlı yapıtları seslendirilecek. 60 yıllık geçmişi ile dünyanın önde gelen kuartetleri arasında yer alan Juilliard Yaylı Çalgılar Dörtlüsü klasiklerden günümüz müziğine uzanan geniş bir repertuvara sahip. Joel Smirnoff (keman), Ronald Copes (keman), Samuel Rhodes (viyola) ve Joel Krosnick’ten (viyolonsel) oluşan topluluk seslendirdiği müziğin yapısını, tınısal güzelliğini ve ses çizgisindeki duruluğu bir araya getiren olağanüstü yorumu ile tanınıyor. (0 216 556 98 00) yarın akşam saat 20.00’de Dörtlü, Caddebostan Kültür Merkezi’nde. Bu sergi, Almanya’nın Köln kentiyle İstanbul arasında 1997 yılında imzalanan, 2007’de 10. yılı dolan “Kardeş Kent” antlaşmasının 10. yılı nedeniyle Köln Kültür Müdürlüğü’nce 27 yıldır sanat çalışmalarını Köln’de sürdüren Sabahattin Şen’in yapıtlarını sergileyerek, kültür ve sanat ilişkilerine çağdaş anlamda bir katılımı gerçekleştirmek için her yönden üstlenilmiş bulunmaktadır. Serginin Yeri Açılış ve Kokteyl Saat Sergi Süresi : Atatürk Kültür Merkezi, Taksimİstanbul : 12 Nisan 2007 : 18.00 : 12 Nisan28 Nisan 2007 Nüfus cüzdanımı yitirdim. Hükümsüzdür. NİLHAN AYDIN Nüfus cüzdanımı yitirdim. Hükümsüzdür. ECEHAN BANU DEMİR CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear