26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2007 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sığ Devlet... Ülkemizi AKP’den kurtarmak, gelecek kuşakları aydınlık bir eğitimden geçirmek ve ulusumuzu hakkı olan çağdaş uygarlığın ötesine taşımak en büyük görevimizdir. PENCERE konuldu. Tüm yurdumuz Kuran kursları ile donatıldı. Darwin’in yaradılış teorisi terk edildi, yerine, insanların Âdem ile Havva’dan ürediği anlatılmaya başlandı. Liselerimizden felsefe dersleri kaldırıldı. Özellikle AKP yönetimi döneminde, görülmemiş bir dinci kadrolaşma en yoğun boyutlarda gerçekleştirildi. yurttaşımız, gazetesinin önünde öldürüldü. Katil, cuma namazını kıldıktan sonra cinayeti işlediğini söyledi. Samsun’da yakalanan katilin, Samsun Emniyet Müdürlüğü’nün çay ocağında Türk bayrağı altında resimleri çekildi. Her iki yanında emniyet görevlileri yer aldılar. Katile, bir kahraman gibi davranıldı. Olay yine TSK’nin üzerine yıkılmaya, resimlerin çekildiği yer Jandarma imiş gibi gösterilmeye çalışıldı. Katil, polislerin arasında götürülürken, “Türklüğü kurtardığını” söyledi. Futbol alanlarında, “Hepimiz Ogün’üz” yazıları asıldı. Nasıl oldu da gençlerimiz, bir katile sahip çıkar duruma getirildi? Eğitimsiz, işsiz, gelecek güvencesi bulunmayan, dinci ve ırkçı görüşlerle beyni yıkanmış gençlerimiz, gözlerini kırpmadan cinayet işliyorlardı. Yazılı ve görsel basının bir bölümüyse gerçekleri saptırarak ve suçu başkalarına atmaya çalışarak “Derin Devlet”, “Dış güçler”, “Ülkemizi karıştırmaya çalışanlar” söylemleri arkasına gözlenmeye çalıştılar. “Derin Devlet” deyimi, devlet olanaklarıyla suç işleyenlere gizli bir ün verir. Devletin derini, sığı olmaz. Devletin bir bölüm görevlileri, yasadışı kirli işler yapıyor ve devlet gücü ve olanaklarından yararlanarak hukuk dışına çıkıyorsa, onlara derin devlet denmez. Onlara olsa olsa, suçlu devlet görevlileri denilir. Yöneticilerin, bu kişileri korumadan, bulup çıkarıp cezalandırması gerekir. Ortada, ne dış parmak ve ne de derin devlet vardır. Ortada, on yıllardır oluşturulan ve son dönemlerde hız kazanan kirli bir ortam vardır ve olanlar bu ortamın ürünüdür. İşin kötüsü bu ortamı yaratanlar, ülkemizi yönetenlerdir. Katilleri korumaya çalışanlar da onlar ve onların uzantılarıdır. Görev Zamanı Geldi.. “Bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Tüm bu olumsuzluklar karşısındaki kararlı duruşumuz devam etmektedir.” Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın son konuşmasından... “Bu durum”, Türkiye Cumhurbaşkanlığı’na, anayasaya, Cumhuriyet ilke ve devrimlerine ters düşecek bir politikanın getirilmesi tehlikesidir. Binbir zorlukla, yasalara pek de uymayan biçimde, biraz da CHP’nin desteğiyle, önce milletvekili sonra da başbakan yapılan Tayyip Bey’in ya da onun göstereceği birinin Çankaya’ya çıkarılma tehlikesidir... ??? Hiç böyle bir şey yaşanmamıştı! Adaylar günler önceden belirlenir, tartışılır, eleştirilirdi. Ama seçime günler kala ortada kesin bir şey yok! Bilinen, görünen AKP’nin “Cumhurbaşkanını biz, kendi içimizden seçeriz” sözleridir. Çankaya’ya AKP kafasında birinin çıkması, Atatürk Cumhuriyeti’nin kısa sürede altüst edilmesi, ülke yönetimine çağdışı bir anlayışın yerleştirilmesi anlamını taşıyacaktır. Böylece bir durumun önlenmesi kaçınılmazdır. ??? Bir erken seçim ve ardından bir cumhurbaşkanı seçimi yapılsa sorun kolaylıkla çözülecekti. Ama Tayyip Bey ve arkadaşları ellerine geçirilen bu eşsiz fırsatı kaçırmak istemediler! 8 Nisan günü DSP’nin Ankara’da bir gövde gösterisi vardı. Binlerce insan yurdun orasından burasından koşup geldi. 14 Nisan’da da milyonlar Ankara’da bir araya gelecek.. Ülkemizin yönetiminden sorumlu olanların Cumhuriyetimizin ilkelerine ters düştüğü, Atatürk devriminden kopmak, bizleri de koparmak istedikleri ortadadır... Özellikle devletin en üst görev yeri, Cumhurbaşkanlığı da, yanlış ellere geçmek üzeredir. Yurttaş olarak hepimizi bekleyen bir görev var. O da, Ankara’daki toplantıya katılmak, sesimizi duyurmak... Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın dediği gibi; “Zamanı geldiğinde görevimizi yapmak zorundayız”. Asker de olsak, sivil de olsak, genç, yaşlı, kadınerkek de olsak... Öyleyse 14 Nisan sabah saat 10.00’da Ankara’da buluşacağız. Meydanın sanıldığı kadar boş olmadığını dosta düşmana göstereceğiz!.. Şu 14 Nisan Telaşı Ne?.. Şaşılası bir iş?.. Medya ile politikacılar işi gücü bırakmışlar “14 Nisan Mitingi” ile uğraşıyorlar... Köşe yazılarında “14 Nisan Mitingi”nden geçilmiyor... Dünkü yazımda dilimin döndüğünce “14 Nisan Mitingi”ni anlatmaya çalıştım... Ne oluyor Allah aşkına?.. ? Oysa Amerika’nın pazarlayıp Türkiye’nin başına oturttuğu AKP iktidarının telaşlanacak bir durumu yok... Meclis’in 3’te 2’si iktidar partisinin elinde... Medya, iktidar partisinin üç beş köşe yazarı dışında şakşakçılığını yapıyor... İş dünyamız havlu attı.. Gitti iktidara teslim oldu!.. Sık sık yapılan kamuoyu yoklamalarında en büyük olan ve birinciliği kimseye kaptırmayan iktidar partisinin ta kendisi... Türkiye haritasında belediyelerin büyük çoğunluğu iktidar partisinin rozetini taşıyor... Artık siyasal partilerin işlevini üstlenmiş görünen tüm tarikatlar ve cemaatler iktidar partisini destekliyorlar... Daha ne olsun, koskoca ABD’nin Bush yönetimi iktidar partisi AKP’yi tutuyor... Peki, AKP iktidarı iç ve dış dengeler bunca kendisinden yanayken “Cumartesi günü Ankara’da Tandoğan Meydanı ya dolarsa” diye neden telaşlanıyor?.. ? Eninde sonunda bir miting canım... Doğal ve demokratik.. Hem de yasal mı yasal.. Neden bu telaş?.. Ve bu tepki?.. ? Toplumun üzerine ölü toprağı serpilmiş.. Halk uyuyor.. Ülke parça parça satılıyor.. Türkiye parçalanıyor.. Bölücülerle dinciler orduya düşmanlık ittifakında buluşuyor.. Kimsede tepki yok... Devleti yönetmekte, yolsuzluğa katılmakta, ülkeyi yağmalamakta cemaatler de en öndeler.. Ne var ki şehit cenazelerinde yeterli cemaat yok!.. Oh ne âlâ memleket!.. Amerikadinci ittifakının takıyyeci iktidarı Türkiye’yi evire çevire yönetip benzetiyor.. Tık yok!.. ? Derken birdenbire Ankara’da 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi diye bir kıpırdanma başlamasın mı?.. Ne oluyor?.. Ya da ne olacak?.. Bizim iktidara ve destekçisi, şakşakçısı medyaya baktıkça insanın kahkahalarla gülesi geliyor... Telaşın bini bir para... Eninde sonunda bir miting bu canım.. Daha durun bakalım.. Daha neler olacak?.. Her şey güzel olacak!.. Bu ülkeyi bölmek isteyenlerle dinci devlet peşinde koşanların Amerikan güdümü ve desteği altında ortaklaşa tasarımlarını halk anladıkça yâr bana bir eğlence medet!.. Erol ERTUĞRUL Büyük Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, ülkesi olamaz. En gerçekçi tarikat, uygarlık tarikatıdır” sözleri unutturulmaya çalışılmaktadır. eçmişteki Türk filmlerinde yoksul genç, varlıklı kıza âşık olur, kızın babası yoksul gence para önerir, genç parayı elinin tersi ile iterdi. Aşkı yerine parayı seçmezdi. Erdem, dürüstlük, güven, sadakat, özveri öne çıkarılırdı. Bizim kuşağımız bu duygularla büyüdü. Okullarımızda “Yerli Malı Haftası”nı kutlardık. Daha ABD’ye göbeğinden bağlanmamış genç Cumhuriyetimizin, tam bağımsızlığı ile övünür, yabancı mallarını değil, yerli mallarını kullanmamız gerektiğini kavramaya çalışırdık. Ne acı ki günümüzde bunlardan eser kalmadı. Şimdi erdem, dürüstlük yok, köşe dönmecilik var.Y erli malının adı bile kalmadı. Özellikle 12 Eylül askeri el koyması güzellikleri sildi götürdü. Türkİslam sentezi adı altında, bir yığın olumsuzluk ortaya çıkarıldı. Aydınlarımızın yaşamlarına son verildi. Özellikle Atatürkçüler hep hedef seçildi. Dinci, şeriatçı, gerici ve kafatasçı bir kuşak yetiştirilmeye çalışıldı. Böyle yetiştirilenler, kanlı eylemlere itildi. Katiller, devleti yöneten bir bölüm yönetici tarafından kahraman sayıldı. “Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz”, “Vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için kutsaldır” sözleri hiç unutulmadı. Bu sözlerle, belirli bir siyasal görüşe sahip eli kanlı kişiler korundular, övüldüler, kahraman sayıldılar. Daha birkaç gün önce, bir TV kanalında eski bir MİT görevlisi, geçmişte, uluslararası silah ve uyuşturucu kaçakçılığından hüküm giymiş, cinayetlere karışmış bir ülkücü için “Vatansever birisiydi” diyordu. Böylece, dinci, şeriatçı, kafatasçı görüşlü gençlerimiz korunup kollandılar. Kanlı eylemlere sürüklendiler. Büyük Atatürk, yayılmacılığın ve sömürgeciliğin dayattığı dinci eğilimleri Kurtuluş Savaşı ile yok etti. 1924 öğretim Birliği Yasası ile aydınlık yolu açtı. Ancak okullarımızda aydınlık, çağdaş bir eğitim yerine, bağnaz gerici, dinci bir eğitim öne çıkarıldı. Geçmişte Köy Enstitüleri kapatıldı, hafız okulları açıldı. Sonunda bir imam Başbakan oldu. Okullarımıza zorunlu din dersleri Son olaylar: Başbakan Bay Erdoğan ve TBMM Başkanı Bay Arınç’ın kışkırtmaları ve AKP’ye yakınlığıyla bilinen bir gazetenin hedef göstermesi sonucunda, verdikleri bir karardan ötürü, Danıştay’a silahlı bir saldırı düzenlendi. Bir avukat, Danıştay yargıcı sevgili Mustafa Yücel Özbilgin’in görevi başında, yaşamına son verdi. Katil, cinayeti, Danıştay in sıkmabaşla ilgili kararından ötürü işlediğini açıkça anlattı. Katil, duruşmalar sırasında öğlen namazını kılmak için kaçmaya çalıştı. Katilin annesi, “Oğlum seninle gurur duyuyoruz”; babası “Milletin değerlerine saygısızlık edenler, gerekli yanıtı alırlar” diyerek bu olaya sahip çıktı. Her şey apaçık ortadayken emniyet güçleri, olayı ulusalcılarla bağlantılandırmaya çalıştı. Öyle ki Genelkurmay Başkanlığı önüne gelen ve sonradan polis olduğu söylenen bir kişi, önceden gazetecilere telefon ederek olayı sanki TSK ile bağlantılı imiş gibi göstererek basın görevlilerine uydurma belgeler verdi. En son, gazeteci bir Ermeni G Vurdumduymazlık Son olay da cinayetin, önceden İstanbul Emniyeti’ne bildirildiği ve gerekli önlemlerin alınmadığı anlaşılmıştır. Ortada büyük bir görevi savsaklama, vurdumduymazlık vardır. Bunun ötesinde, emniyet güçlerinin bu tür olayları TSK’ye yıkma ve TSK’yi yıpratma eylemi vardır. Başta Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Aksu olmak üzere, devleti yönetenler, tarikatçı ve ümmetçidirler. Emniyet kadroları tümü ile Fethullahçıların ve Nakşilerin eline geçmiştir. Büyük Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ülkesi olamaz. En gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır” sözleri unutturulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizi AKP’den kurtarmak, gelecek kuşakları aydınlık bir eğitimden geçirmek ve ulusumuzu hakkı olan çağdaş uygarlığın ötesine taşımak en büyük görevimizdir. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ DEMOKRATİK DAYANIŞMA DERNEĞİ AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ Yıl: 8, No: 7 Konu EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ Yönetmen Prof. Dr. BÜLENT BERKARDA İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği Başkanı Konuşmacılar Prof. Dr. YUSUF AVCI İstanbul Üniversitesi Hasan Âli Yücel Eğitim Fak. Dekanı Prof. Dr. TÜRKEL MİNİBAŞ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkan Yardımcısı MEHMET BAŞARAN Eğitimci, Yazar, Gazeteci Tarih: 14 Nisan 2007 Cumartesi saat 10.30 13.00 arası. Yer: Levent Kültür Merkezi Levent Çarşı içi, Çalıkuşu Sok. (İş Bankası yanında) No: 2 1. Levent İstanbul İletişim: İ.Ü. Mezunları Derneği (Fatoş Taştan) 0 212 238 03 21 Aydınlık Yarınlar Özlemi İçindeki Tüm Yurttaşlarımız Davetlidir. Giriş Serbest ve Ücretsizdir. İngilizceyi İngilizce kaynaklardan ezbersiz öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, iş İngilizcesi, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık Acıbadem /İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear