24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 NİSAN 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Kredi talebine kaynak yetişmedi, Türk şirketleri seküritizasyonda dünya rekoru kırdı 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Bankalar borçlanma rekortmeni ? Taşıt ve konut kredilerindeki patlayan talebe yetişmeye çalışan bankaların kaynak arayışıyla, geçen yıl dünyada en fazla varlığa dayalı menkul kıymet ihracını 5.8 milyar dolarla Türkiye yaptı. ? ‘Faizler yüksek ve ekonomi şoklara karşı hassas’ diyen uzmanlar, yasal düzenlemelerin eksikliğine dikkat çekiyor. NECDET ÇALIŞKAN Türkiye IMF ile Devam Etmeli mi? Uluslararası Para Fonu (IMF) ile imzalanmış bulunan mevcut standby programı bu yıl sonunda tamamlanmış olacak. “2008sonrasında Türkiye IMF ile olan birlikteliğini sürdürmeli mi” sorusu daha şimdiden iktisat gündemimizde yer etmeye başladı. Bu kararın alınması sürecinde Türkiye’nin bir genel seçim geçirecek olması ve olası bir hükümet değişikliğinin IMF ile olan ilişkilerimize yansımaması için “piyasa oyuncuları” daha şimdiden ekonomi bürokrasisini sıkıştırmaya başladı. ??? Türkiye IMF ile 1998 yılından bu yana ilişkilerini yeni bir düzlemde sürdürmektedir. IMF’nin Türkiye siyaseti üzerine olan gözetimi artık sadece standby programları veya niyet mektuplarının teknik ayrıntılarıyla değil, doğrudan doğruya “yakın izleme anlaşması”yla çerçevelenmiş durumdadır. 1998’den beri Türkiye’de “farklı iktidarlar”, “tek bir siyaset” uygulamak üzere koşullandırılmışlar ve örneğin, hangi yasanın, hangi tarihte Büyük Millet Meclisi’ne sunulacağı; özelleştirilecek kamu varlıklarının en geç hangi tarihte işlemlerinin sonuçlandırılmış olacağı; sağlık, iş yaşamı, bankacılık, tarım gibi bir dizi alanda yasalaşması taahhüt edilen yapısal düzenlemelerin ne şekilde takvimlendirileceği gibi konular artık ya doğrudan doğruya IMF heyetlerinin ya da “bağımsız üst kurullar” diye adlandırılan “Meclis dışı” örgütlenmelerin gözetiminde yerine getirilmektedir. “Piyasa’nın rasyonalitesini bozmamak” ve “piyasa oyuncularını tedirgin etmemek” gibi gerekçelerle “küreselleşmenin gereği” ilan edilen söz konusu düzenlemeler, 1998 sonrası yakın izleme anlaşması döneminde, gereğinde Meclis denetimi hiçe sayılarak IMF denetimine açılmıştır. Artık IMF heyetleri periyodik aralıklarla ülkemizi ziyaret etmekte ve Türkiye’nin program taahhütlerini yerine getirip getirmediğini “yakından izleme”ktedir. Artık çok yakından bildiğimiz üzere, IMF programının temel mantığı kamu kesiminde faiz ödemeleri dışındaki harcamaların olabildiğince kısılarak Türkiye’nin borçlarının düzenli olarak ödenmesine olanak sağlanmasıdır. Söz konusu program altında Türkiye, bir yandan uluslararası finans şebekesine yüksek reel faiz sunarak bir spekülasyon cennetine dönüştürülmekte, bir yandan da kamu hizmetlerini hızla ticarileştirecek ve özel sektöre devrederek sermayeye yeni rantlar sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirmek üzere koşullandırılmaktadır. Dolayısıyla, 1998 sonrasının Türkiyesi, kamu sektörünün iktisadi açıkları daraltılırken “demokrasi açıklarının” genişletilmekte olduğu bir ülkedir. ??? Günümüz Türkiyesi’nde IMF programının hedeflerini tartışmak, bu konularda düşünmek, bilimsel araştırmalar yapmak ya da “acaba faiz dışı fazlada veya enflasyon hedeflemesinde ya da döviz kuru reel değerinde yapılacak bir değişikliğin işsizlik, ücretler ve ulusal tasarruflar üzerine ne gibi etkileri olabilir” türünden sorular sormak kısaca yasaklanmıştır. IMF’nin kurumsal çapası diye anılan olgu, gerçekte Türkiye’nin ekonomik sorunlarını bilimsel yönlerden tartışmayı ve sorgulamayı reddeden bir yaklaşımdır. Bu şartlar altında “Türkiye 2008 sonrasında IMF ile yeni bir stand by imzalamalı mı” sorusu üzerine olan göstermelik tartışmalar da aslında iktisadi bir tartışma konusu değil, gerçekte Türkiye’nin yerli ve uluslararası sermayenin stratejik çıkarlarını engelleyecek olası adımlar atmasını engelleyecek koşullandırmaları ve gerekirse şantajını şimdiden duyurmaktan ibarettir. ‘Faizler yüksek, ekonomi hassas’ AB süreci ve mortgage yasasının seküritizasyon kredilerini daha da artıracağına dikkat çeken S&P uzmanlarından Nikki Patel ve Kristel Richard, Türk bankacılık sektöründeki olası riskleri şöyle sıraladı: Konut kredileri kısa vadeli ve faizleri yüksek. Türk bankacılık sektörü, 2006’da olası krizleri atlattı ama riskler hala mevcut. Dış ticaretteki dengesizlikler, ekonomiyi içdış şoklara karşı daha hassas olmasına yol açıyor. Mayıs ve kasımdaki seçimler, faizlerin yükselmesine neden olabilir. Türkiye’nin BB olan kredi notunun yükselmesi, devletin daha fazla döviz rezervine sahip olmasına bağlı. Dış borç ödenemez duruma gelinirse, bankacılık sektörünün de ayakta kalması mümkün olmaz. Türkiye gibi ülkelerde siyasi risk sigortası gerekli. SEKÜRİTİZASYON NASIL İŞLİYOR? Örneğin bir bankanın 1 milyar dolarlık bir mortgage portföyü var ve bunun 500 milyon dolarından kurtulmak istiyor. Bu kalemi bilançosundan çıkartabilmek için söz konusu varlığa dayalı menkul kıymetlerini, sermaye piyasalarında yatırımcılara bonotahvil karşılığı satıyor ve o parayla yeni mortgage veya kredi işlemleri yapabiliyor. Böylece kendine yeni bir kaynak sağlamış oluyor. Tüketici kredilerindeki artışla birlikte daha fazla kaynağa ihtiyaç duyan bankalar, alternatif yöntemleri de gündemlerine almaya başladı. Son yıllarda bu alandaki en çok tercih edilen yöntem ise seküritizasyon (varlığa dayalı menkul kıymet ihracı). Geçen sene 5.8 milyar dolarlık seküriti zasyon işlemi gerçekleştiren Türkiye, bu yöntemle dünyanın en çok borçlanan ülkesi konumuna da geldi. 2001–2006 yılları arasında ise toplam 132 işlemle 25.5 milyar Avro’luk bir rakama ulaşıldı. 2012’de bu rakamın 100 milyar doları aşması bekleniyor. Mortgage yasasının çıkmasından sonra seküritizasyon işlemlerinin daha da artmasını beklediklerini söyle yen uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart and Poor’s (S&P) Gelişmekte Olan Piyasalar Yapısal Finansman Grubu Direktörü Zeynep Adalan, “Seküritizasyonu, özellikle ülke notu yatırım yapılabilir seviyenin altında olan Türkiye gibi ülkelerdeki şirketler tercih ediyor. Bu işleme verilen kredi notu ülke notunu üzerinde olabildiği için da ha ucuz kaynak bulunabiliyor” diye konuştu. Seküritizasyon konusunda Türkiye’de henüz yeterli tecrübenin oluşmadığına dikkat çeken Adalan, “Gerekli yasal düzenlemeler yok, geri ödemelerde bir terslik olursa, mahkemelerin nasıl karar vereceğini bilmiyoruz. Çünkü henüz böyle bir durumla karşılaşılmadı” dedi. Türkiye gibi ülkelerde her zaman ekonomik ve siyasi risklerin bulunduğunun altını çizen Adalan şöyle konuştu: “Şu anda birçok Türk şirketi seküritizasyon kredisi almayı düşünüyor. Ama seçimler psikolojik bir etki yapmış durumda. Özellikle mayıstaki Cumhurbaşkanlığı seçimini bekleyip görmek gibi bir eğilim var.” Dünya cam ev eşyası pazarı liderlerinden Paşabahçe, yeni bir marka yarattı Kristalin efendisi: f&d Sakıp Ağa anıldı Ekonomi Servisi Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Merhum Sakıp Sabancı ölümünün 3’üncü yıldönümünde kabri başında yapılan törenle anıldı. Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki törene merhum Sakıp Sabancı’nın eşi Türkan Sabancı, kızları Sevil ve Dilek Sabancı, torunu Melisa Sabancı Tapan, Sabancı Holding Başkanı Güler Sabancı, Başkan Vekili Erol Sabancı, CEO Ahmet Dördüncü, Suzan Sabancı Dinçer, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve işadamları Yılmaz Ulusoy, Hüseyin Bayraktar, Zeynel Abidin Erdem, Mehmet Nezih Erdem ve Haydar Akın ile Sabancı Holding Üst Düzey Yöneticileri hazır bulundu. Törenin ardından Sabancı Center’da Sakıp Sabancı anısına yaptırılan büstün açılışı gerçekleştirildi. ? Bursa’da 370 milyon dolarlık bir yatırımla yeni bir fabrika kuran, Kırklareli’nde de 30 milyon dolarlık yatırımla yeni bir fırın yatırımı gerçekleştiren Şişe Cam, üç yılda 250 milyon dolarlık yatırım yapmayı planlıyor. Ekonomi Servisi Cam sektöründe Türkiye’nin dünya şirketleri arasında ilk sıralarda yer alan kuruluşlarından Şişe Cam, yeni yatırımlarla yeni ürünler sunuyor. Mayıstaki açılışı için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın programının uygun olmasını bekleyen 370 milyon dolarlık Bursa tesislerinin yanı sıra 30 milyon dolarlık yatırımla üretimine başlanan “f&d Camın Efendisi” bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Paşabahçe’nin, 10 bin 500’ü aşan ürün çeşidiyle, 60’ı aşan üretim hattı, 6 ayrı lokasyonda üretim yaparak, dünyada 20’ye yakın noktadaki stokla 1200 noktaya dağıtım yaptığını hatırlatan Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Cam Ev Eşyası Grup Başkanı Gülsüm Azeri, yaratıcılık ve gelişmeye odaklı şirketin son atılımı f&d ile dünya pazarlarında yeni trendleri ve modern çağın gereksinimlerini önceden yakalayıp, pazar payını hızla artırmayı hedeflediğini dile getirdi. İki yıla yakın bir ArGe çalışmasıyla 30 milyon dolarlık yatırımla Paşabahçe Fabrikası’nda yepyeni bir ‘otomatik kristal’ üretim tesisinin devreye alındığını anlatan Azeri, yeni markayı, “çarpıcı parlaklığı, mükemmel şeffaflığı, farklı ve üstün tınısı ile kristal, ancak özel bir kristal” olarak tanımladı. Yeni ürün serisinin kristal olduğu halde bulaşık makinesinde yıkanabildiğine dikkat çeken Azeri, “f&d kristali, hem zarif, hem estetik detayda iddialı hem de bulaşık makinesinde en az 2000 çevrime dayanıklı. Fine and durable, dolayısıyla ‘Camın Efendisi’, şaraptan şerbete, rakıdan biraya, şampanyadan martiniye, konyaktan margaritaya, viskiden kokteyle farklı damak zevklerine hitap eden içecekler için üretildi” dedi. İlk etapta 95 yeni ürünü kapsayan markanın, klasik ve geleneksel çizgilerle bardak ve kadehlerle zenginleştirilen koleksiyonu el üretimi ürünlerle de destekleniyor. ŞİŞECAM FABRİKALARI 31.6 milyon dolarla rekor kırıldı Şişecam, 2005 yılında, yurtdışında 130 ülkede 744 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi. Cam satış gelirlerine göre dünyanın 13. büyük cam şirketi. Paşabahçe dünya cam ev eşyası sektörünün 3., Avrupa’nın 2. büyük kuruluşu. Mevcut durumda, Türkiye’de 4, Rusya’da 1, Bulgaristan’da 1 üretim merkezinden, toplam 1.6 milyar adet cam ev eşyası satarak 600 milyon dolarlık ciro hedefleniyor. Üç yılda da ağırlıklı otomatik cam ev eşyasında yüzde 3540 oranında büyüme hedefliyor. Paşabahçe Amerika’dan Uzakdoğu’ya, Avrupa’dan, Ortadoğu ve Güney Asya’ya, bölgesel odaklanma ile tüm iş süreçlerini, yapısını, lojistik ağını geliştirmekte, uluslararası bir şirkete dönüşmekte. Paşabahçe 10 bin 500’ü aşan ürün çeşidi, 60’ı aşan üretim hattı, 6 ayrı lokasyonda üretime sahip. Martta 31.6 milyon dolarlık satışla rekor kıran şirket, Uzakdoğu’da da yatırım planlıyor. Hisarcıklıoğlu Tüzmen TÜİK BAŞKANI DEMİR: Merkez’e göre açıklama yapamayız Ekonomi Servisi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Ömer Demir, enflasyon sepetindeki revizyonun Merkez Bankası’na bildirildiğini belirterek, haberleşme fiyatları konusunda teknik bir hatanın söz konusu olmadığını söyledi. Demir, yapılan telefon görüşmelerinin ne kadarının şehiriçi ne kadarının da GSM ile yapıldığının ayrıştırılmasının zor olduğunu ifade etti. Demir, “Fiyatlardaki etkisi kesinleşmeden, Merkez Bankası’nın açıklamalarını referans alarak açıklama yapamayız. Bundan sonra da yapamayız. Ölçen biziz. Fiilen kesinleşmeden açıklama yapmak doğru değil” diyerek, Merkez Bankası’nın açıklamasına atıfta bulundu. Fiyatlar konusuna açıklık getiren Demir, CNBCe yayınında yaptığı açıklamada, Telekom’a bir yazı yazarak, alt ağırlıkları açıklama izni talep ettiklerini söyledi. Demir, “Verilerle ilgili sıkıntıları olanlar omer.demir@tuik.gov.tr’ye posta atabilir” dedi. D A N A K R E Ş İ A Ç I L D I T U R K C E L L’ D E N Turkcell İletişim Hizmetleri, numara taşınabilirliği yönetmeliğinin iptali için dava açtığını duyurdu. Turkcell’den numara taşınabilirliği ile ilgili yapılan yazılı açıklamada, şirket olarak numara taşınabilirliği uygulamasını destekledikleri, her zaman olduğu gibi müşterilerini mağdur etmeden, en iyi hizmeti almalarını sağlayacak şekilde, yönetmeliğin gereklerini yerine getirerek hazırlıkların sürdü D A V A Gaziantep’teki fuara 3 bin Iraklı geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uluslararası Irak Fuarı’nın ikincisi 2327 Mayıs günleri arasında Gaziantep’te gerçekleştirilecek. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, TOBB’de düzenlenen toplantıda, “Transit ticaret, yatırım, müteahhitlik ve diğer hizmet sektörlerini de ilave ettiğimiz de Irak’la yıllık 7 milyar dolar seviyesinde bir iş hacmine ulaşıyoruz. Hedefimiz, arttırmak” diye konuştu. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da fuar sırasında Irak Ticaret Bakanlığı’nın organizasyonu ile bakanlık ve üst düzey alım heyetleri ile birlikte 3 bini aşkın Iraklı işadamının da fuarı ziyaret edeceğini söyledi. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (PANKOBİRLİK) KonyaÇumra’da büyükbaş hayvanlar için bir ‘dana kreşi’ açtı. ‘Dana Bank’ projesi çerçevesinde işleri yoğun olan, tatile çıkma ihtiyacını hisseden çiftçiler ineklerini buraya emanet bırakabiliyor. Birlik Başkanı Recep Konuk sistemi şöyle anlattı: 2 ahırda toplam 480 büyükbaş hayvan kalabiliyor. Otomatik kaşağı ile kaşağılanan misafirler geniş gezinti alanlarından yararlanıyor, dışkıları otomatik makinelerle temizleniyor, altlarına da yumuşak plastik döşekler seriliyor. Ücret, inek başına aylık 70, doğumdan sonra 170190 YTL. Doğum yapan inek süt vermeye başlayınca, bakım ücreti süt satışından elde edilen paradan kesiliyor. (SABİT HORASAN) rüldüğü aktarıldı. Diğer taraftan Turkcell’in 1998’de Ulaştırma Bakanlığı ile yaptığı lisans anlaşması çerçevesinde 25 yıl için verilmiş numara bloklarını kullanım hakkı bulunduğu aktarılan açıklamada, şirketin yapmış olduğu sözleşmede kendisine sağlanan bu haklara istinaden yatırımlarını yapmaya devam ettiği, bunun için lisans bedelinin yanı sıra her ay gelirlerinin yüzde 15’ini devlete Hazine payı olarak ödediği belirtildi. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK MARBLE’in dünya ikinciliği tescillendi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de geçen ay düzenlenen Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nı (MARBLE) profesyonel düzeyde yaklaşık 50 bin kişinin ziyaret ettiği bildirildi. Fuarın alanında dünya ikincisi olduğunun tescillendiği belirtildi. Alanında dünyanın ikinci büyük fuarı olarak kabul edilen MARBLE’ye geçen yıl 952 firma katılırken bu yıl 1038 firma katıldı. Geçen hafta “Küresel Rekabetin Anahtarı: Beyin Gücü” başlıklı yazıda ülkelerin ve şirketlerin artık en önemli değerlerinin ‘yetişmiş insan kaynağı’ olduğunu söylemiştik. Deloitte, “Yıl 2008: Yeteneğinizin Nerede Olduğunu Biliyor Musunuz?” başlıklı raporunda, dünyanın birçok bölgesinde, yüksek işsizliğe rağmen bir işgücü darboğazı yaşandığına dikkat çekiyor. Rapora göre Batı’da yaşlanan nüfus, Çin’de ise tek çocuk politikası, özellikle kentlerde kalifiye eleman sıkıntısını ortaya çıkartıyor. Eğitim alanında yaşanan dengesizlik de bu muazzam değişimleri körüklüyor. Gelişmiş ülkelerde bilim ve mühendislik fakültelerinden mezun olanların sayısı giderek azalıyor. Bu alanda, 19982008 yılları arasında ABD’de 2 milyon kişi emekliye ayrılacakken yerlerine geçmek üzere ülkedeki üniversitelerden sadece 198 bin kişinin mezun olacağı hesaplanıyor. Almanya’da ise bu rakam 1995 yılından bu yana üçte bir oranında azaldı. Gelişmiş ülkeler sağlık sektöründe de muazzam bir işgücü açığı ile karşı karşıyalar. Amerika Birleşik Devletleri’nde 2012’de 1 milyon hemşire açığı olacağı tahmin ediliyor.... Deloitte’un raporundan kendi konumuzla ilgili bu küçük alıntıyı yaptıktan sonra, geçen hafta kaldığımız yerden konuya devam edelim. Küreselleşmenin bugün gelmiş olduğu noktada artık belki de en önemli olgu “değişimi yönetebilmek”. Bu kavram hızla büyüyen gelişmekte olan ülkeler açısından “büyümeyi yönetebilmek” olarak da tanımlanabilir. Zira büyümeyi yönetmek: bir ülkenin ticaret, sanayi kolları, hizmet sektörü, toplam istihdam havuzu ve eğitim politikaları arasında da güçlü bir koordinasyonu ve eşgüdümü içeriyor. Bugün Manila, Şanghay, Budapeşte, Kosta Riko gibi kentlerin ABD; Japonya ve Avrupa’nın yeni arka ofisleri haline gelmesinde, ge Büyümeyi Yönetebilmek.... lişmekte olan bu ülkelerin akılcı politikaları önemli bir yer tutuyor. Ekonomik büyümelerini başarı ile yönetebilen ülkelerin küreselleşmeyi kendi lehlerine çevirdiklerini görüyoruz. McKinsey Araştırma şirketi ve NASSCOM adlı Hindistan Yazılım Derneği’nin ortak çalışmasına göre 2008 yılında Hindistan, IT işgücü ve diğer hizmetlerin ihracatından 57 milyor dolar gelir etmeyi planlıyor. Bu kapsamda 4 milyon insan istihdam edilecek. Özellikle kalifiye çalışanın zengin ülkelere kıyasla çok daha düşük ücret aldığı ülkelerde şu son yıllarda büyük bir üniversite mezunu patlaması yaşanması da bu yüzden. Filipinler, ABD muhabese standartlarına göre muhasebeci yetiştiren okullarından her yıl 380 bin öğrenciyi mezun ediyor. ABD üniversiteleri yılda 35 bin makine mühendisi mezun ederken bu rakam Hindistan’da 520 bin. Hizmet sektörü de aynı şekilde büyük bir devinimin içinde. Sigorta işlemlerini, stok kontrollerini ve şirket analizlerini Asya’da yaptırmanın maliyeti ABD ve Avrupa’da yaptırmanın dörtte biri. Bunun farkına varan Asya ülkeleri hızla eğitim politikalarını bu yönde yeniden yapılandırıyorlar. Bu şekilde hem kalifiye insan kaynaklarını çoğaltıyorlar hem de işsizliği azaltmada yol kat etmiş oluyorlar. Mimarlık da aynı şekilde... Küçük bir örnek verelim. Kaliforniya merkezli Fluor şirketi, Filipinler, Polonya ve Hindistan’da toplam 1200 mühendisi çalıştırıyor. Söz konusu mühendisler Fluor’un aldığı müteahhitlik projelerinin planlarını çıkarıyor, çizimlerini yapıyorlar. Örneğin Suudi Arabistan’da Fluor’un inşa ettiği petrokimya tesisi için 200 genç Filipinli mühendis çalışıyor. Bunlar ayda 10001500 dolar arasında para kazanıyorlar. (ABD’de aynı işi yapan bir mühendise ödenen para 40 bin dolar) Bu para Filipinli mühendisin altına iyi marka bir otomobil satın almasına, 3 çocuğunu özel okulda okutmasına ve tatillerini yurtdışında geçirmesine yetiyor. Peki Türkiye ne yapıyor? Yılda yüzde 6, yüzde 7’lerde büyüme gerçekleştirdiğini böbürlenerek söylemenin dışında, büyümeyi yönetebildiğine ilişkin bir veri var mı ortada? Özelleştirmelerden, değerli arazilerin satışından elde edilen paraların dışında, ekonomik büyümenin toplumun refahına, işsizliğin azaltılmasına, yeni istihdam alanlarının yaratılmasına katkıda bulunduğu herhangi bir nokta, küçük bir ipucu? Küreselleşme bugüne kadar hiç olmadığı kadar büyük fırsatları bünyesinde barındırırken, zengin ülkeler ilk kez tehdidin keskin nefesini enselerinde hissederken, boş işlerle övünmek bir başarı ise eğer, “Biz bunu beceriyoruz işte”. Üstelik yaklaşan seçimlerde üstünü allayıp pullayıp halka yutturarak.... CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear