28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Mustafa Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ne hakaretten mahkum olduğu ortaya çıktı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU AİHM adayı ceza almış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin Rıza Türmen’in yerine AİHM yargıçlığı için önerdiği Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın, Anayasa Mahkemesi’ne hakaretten mahkum olduğu ortaya çıktı. Geçmişte Anayasa Mahkemesi’ni “ideoloji bekçiliği” yapmakla suçlayan Erdoğan’ın, “Sol cenah iktidar olduğunda Anayasa Mahkemesi hiç çalışmaz. Anayasa Mahkemesi bugün tıpkı TSK gibi ideolojik bekçilik yapıyor. Üyelerin vasıfları itibarıyla bakarsanız çok yetersizdirler” sözleri nedeniyle davalık olduğu öğrenildi. Erdoğan’ın, Anayasa Mahkemesi’nin 12 üyesinin hakkında açtığı davada, 200 gün hapis cezası karşılığı 5 Özne ve Birey İnsan verili “yapıya” uymadığında, özne olur, duruşunu ölümü de göze alarak koruduğunda özne olarak kalmaya devam eder. Birey “yapıya” aittir, tümüyle uyumlu... Bugün yüceltilen özne değil, birey; salt kendi hazlarına ve mutluluk istencine kitlenmiş birey. Bugün, insanı insan yapan bu en önemli özellik, aşağı görülüyor, hatta uzun bir süredir alay konusudur. Halbuki tarih, inançları için savaşanları ve ölenleri anımsar, bir de hainleri… Yaşamlarında kendi bencil hazları ve mutluluk fantezileri dışında hiçbir amaç için savaşmayanların yeriyse, Dante’nin ölümsüz yapıtı “Inferno”da betimlediği gibi cehennemdir. Onlar, sürüler halinde, arı sürüleri tarafından kovalanarak amaçsızca bir bayrağın peşinde, sonsuza dek koşacaklardır. “Onlar” der Dante, “Aslında hiç yaşamamış mutsuz insanlardır”. Dünya uzun bir süredir, daha kesin konuşmak gerekirse, 1980’lerden bu yana, gittikçe artan ölçüde bireyleşen insanlarla dolu. Bireylerden oluşmuş sürüler, bireysel hazları ve mutluluk (aşk ya da para) fantezilerinin peşinde koşuyorlar. Bireysel hazlar ise metaların peşinde alışveriş hummasına, seks ve uyuşturucu bağımlılığına kadar daralmıştır artık. Özneye ise artık pek rastlanmıyor. “300” filmi işte bu ortama “düştü”. Ben filmi görmedim, görmeye de niyetim yok. Dahası, kimi filmleri görmemekte özellikle ısrar etmek gibi bir hastalık geliştirmeye başladım son yıllarda. Örneğin “Titanik”i en az 10 kez görmedim. Görmemeye de devam edeceğim. Hollywood, Truva filminde, İlyada destanı, Proklutus’u yeğene dönüştürüp, Agamemnon’u ve Ajax’ı Aşil’den önce öldürüp, kaprisli, bencil Aşil’i erdemli kahraman düzeyine yükselterek Homer’i iğfal (lütfen terimi mazur görün) ettikten sonra, sanırım artık, oradan gelen hiçbir tarihsel filmi görmeyeceğim. ? Hükümetin AİHM yargıçlığı için önerdiği Mustafa Erdoğan laikliği ‘ilkel ve dayatmacı’ olarak nitelendirmişti. Mustafa Erdoğan’ın TBMM’nin geçen yıl ilk kez verdiği ‘Milli Egemenlik Onur Ödülü’ için aday gösterildiği öğrenildi. bin YTL para cezası ve 60 bin YTL’lik tazminata mahkum olduğu ortaya çıktı. Prof. Dr. Erdoğan’ın bu mahkumiyetin ardından TBMM’nin geçen yıl ilk kez verdiği “Milli Egemenlik Onur Ödülü’’ için aday gösterildiği öğrenildi. Erdoğan’ın, “demokrasi ve insan hakları alanında yaptığı çalışmalar’’ nedeniyle Kütahya Milletvekili Soner Aksoy tarafından ödüle aday gösterildiği saptandı. Erdoğan “Türkiye İçin Bir Demokratikleşme ve Sivilleşme Perspektifi” başlıklı makalesinde, anayasanın “başlangıç” bölümünün tümüyle metinden çıkarılmasını, “Cumhuriyetin nitelikleri”ni belirleyen 2. maddesinin de yeniden formüle edilerek Atatürk milliyetçiliğine yapılan vurgunun ayıklanmasını önermişti. Türkiye’de laikliğin resmi ideolojinin bir parçası olduğunu, bu nedenle de “ilkel ve dayatmacı” nitelik taşıdığını savunan Erdoğan, özel din okullarının ve din eğitimi ağırlıklı özel okulların kurulmasının da serbest bırakılmasını istemişti. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, konuyla ilgili değerlendirmesinde, Prof. Dr. Erdoğan’ın görüşlerini çoğulcu, katılımcı demokrasi anlamında saygıyla karşıladığını söyledi. Özok, “ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının başlangıç hükmündeki kararlar çerçevesinde vücut bulmuştur. Temelleri Kurtuluş Savaşı’nın günlerine gider. Bunu eleştirenler olacaktır ama buna inanan, bunu savunan, Kurtuluş Savaşı ile Kuvayı Milliye ruhuyla Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına inananlar bunun savunucusu olacaklardır” dedi. Adaylık konusunda AKP’nin kendine uygun bir strateji izlediğini, asıl sorunun adaylığı kabul edenlerde olduğunu belirten Özok, şöyle konuştu: “Bir ülkede Başbakan’ın, kabinede çok önemli sayın bakanların hanımlarının başları türbanlıyken, AİHM’ye özgür, çağdaş, aydın, uygar Türk kadınını savunacak birini göndermeleri mümkün mü? Ben AKP’nin bu ve benzeri tavırları ortaya koymasına şaşmıyorum; kendisini demokrat diye tanımlayan, insan haklarına saygılı diye, tarafsız, objektif diye tanımlayan insanların, Türkiye’ye belirli bir modeli dayatan siyasi anlayışa tabi olmalarını anlamıyorum.” HRANT DİNK CİNAYETİ SEÇİM 15 NİSAN’DA Tuncel’in siyasi ilişki ağı ? BBP Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan serbest bırakıldı. BBP MKYK yedek üyesi Halis Egemen, Bahadır Cihan ve Ersin Öztürk’ün sorguları sürüyor. İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti soruşturmasında iki aydır her geçen gün yeni iddialar ortaya atılıyor. Cinayetin azmettiricisi olduğu öne sürülen ve Trabzon Emniyeti’nin muhbir olarak yararlandığı Erhan Tuncel’in karışık siyasi ilişkileri de ortaya çıkıyor. Ortaöğrenim yıllarında Elazığ’da Fethullah Gülen cemaatinin Işıkevleri’nde kaldığı öğrenilen Tuncel’in, Mehmet Ağar’ın seçim çalışmalarında görev aldığı, Alperen Ocakları’yla yakın ilişkide olduğu kaydediliyor. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen Hrant Dink’in oğlu Arat Dink, kardeşi Orhan Dink ve ailenin avukatı Arzu Becerik, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılarından Fikret Seçen’i ziyaret etti. Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında gözaltına alınan Büyük Birlik Partisi (BBP) Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan dün serbest bırakıldı. Halen Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde gözaltında tutulan BBP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) yedek üyesi Halis Egemen, Yaşar Cihan’ın oğlu Bahadır Cihan ve Ersin Öztürk’ün sorguları ise sürüyor. BBP Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan’ın oğlu Bahadır Cihan’ın polisteki ifadesinde Hayal ve Tuncel’i Alperen Ocakları’ndan tanıdığını söylediği iddia edildi. Cihan’ın “Son 1 yıldır Tuncel’in cemaat evlerinde kaldığını, buralarda faaliyet gösterdiğini öğrendim” dediği öne sürüldü. Cinayetin ardından Erhan Tuncel’in görüştüğü polis memuru M.Z’nin de ifadesinin alınacağı öğrenildi. Tuncel, lise ve ortaokul yıllarında Elazığ’da Gülen cemaatinin Işıkevleri’nde kalırken Alperen Ocakları’yla da yakın ilişkiye girmiş. Elazığ’da olduğu yıllarda Mehmet Ağar’ın seçim çalışmalarında görev aldığı öne sürülen Tuncel, Dink cinayetinden kısa bir süre önce kendi çizgisindeki bazı kişileri Malatya ve Elazığ’daki Işıkevleri’ne götürdü. Cemaatin tepki gösterdiği Tuncel, daha sonra Trabzon’a geri döndü. Bazı kaynaklar, Tuncel’in İstanbul Emniyeti’nde bu bilgiyi verdiği ancak tutanağa geçirilmediği, MİT tarafından rapor tutulduğu bilgisini veriyor. HSYK’de sorun aşıldı ? Bakan Çiçek, HSYK’nin dünkü gündem toplantısına Müsteşar Kasırga ile birlikte katıldı. Çiçek, HSYK’nin Danıştay ve Yargıtay’ın boş üyelikleri için 15 Nisan’da seçim yapacağını bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Yargıtay ve Danıştay’a üye seçimi gündemiyle dün yaptığı toplantıda kriz aşıldı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, HSYK’nin Danıştay ve Yargıtay’ın boş üyelikleri için 15 Nisan’da seçim yapacağını bildirdi. Adalet Bakanı Çiçek, kurulun dünkü gündem toplantısına Müsteşar Fahri Kasırga ile birlikte katıldı. Çiçek ve Kasırga kurulun bundan önceki son iki toplantısına katılmamışlardı. Toplantı çıkışında konuşan Çiçek, HSYK’nin gündeminde seçimler olduğunu belirterek toplantıda yalnızca seçimi konuşmadıklarını, yargının başkaca sorunlarının da olduğunu belirtti. Danıştay ve Yargıtay üyelikleri seçimlerinin belli sayıda üyeliğin boşalmasının ardından yapıldığını anımsatan Çiçek, Danıştay’da 4 üye, Yargıtay’da ise 10 ve daha fazla sayıda üyelik boşaldığında seçimin gerçekleştirildiğini kaydetti. Danıştay’da geçen günlerde yine 34 kişilik bir boşalma olduğunu söyleyen Çiçek, “Dolayısıyla kurul bu boşalmayı da dikkate alarak hem Danıştay seçimlerinin hem Yargıtay’daki boş bulunan üyeliklerle ilgili seçimlerin birleştirilerek 15 Nisan günü yapılmasına karar vermiştir. Onun dışında başta istinaf mahkemeleri olmak üzre yargının diğer sorunlarıyla ilgili konuları görüştük” diye konuştu. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga’nın HSYK’nin geçen haftalardaki toplantılarına katılmadığı için seçimlerin yapılamadığının anımsatılması üzerine Çiçek, “Onlar geride kalmıştır. Kurul, bir tespit yapmış Yargıtay’a bildirmiştir. Yargıtay da gereğini yapmıştır. Hiç geriye dönmeyin. Buna ve bundan sonraki kısımlara bakın” dedi. Leonidas ve Efialtis Ama “300” önemli. Benim için önemli, benim kuşağım için, bugünkü ve gelecek kuşaklar için önemli. Çünkü artık Kavafis’in şiirindeki gibi, ne Termopil bir yer, ne Leonidas ve Efialtis yalnızca birer tarihsel kişilik. Bunların hepsi artık bir durum, duruş ve ruh halidir. Termopil, kazanılamaz bir savaştır; Leonidas, bu savaşı kazanmayı, kaybetmeyi düşünmeden, ilkesel nedenlerle kabullenen öznenin, Efialtis ise kişisel çıkar (haz ve mutluluk) peşinde koşarken kendi saflarına ihanet eden bireyin adıdır. Termopil Ne onurludur, o insanlar ki yaşamlarında İnançlıdırlar ve savunurlar kendi Termopillerini Amaçlarına sadıktırlar her zaman Yaptıkları her işte dürüst ve tutarlı Ama şefkati ve merhameti de elden bırakmadan. Cömerttirler zenginken, yoksulken de ellerinden geldiğince herkese yardımcı. Her zaman doğruyu söylerler Ama yalancılara kin beslemezler asla. Ve en yüce onur onlara aittir öngördüklerinde (çoğu önceden görebilir) Sonunda Efialtis’in ortaya çıkacağını Medler’in de geçeceğini geçitten. (K.P. Kavafis, Türkçesindeki kimi değişikliler bana ait.) Bugün, bir yalanın arkasına sığınıp Irak’a saldıranların, imparatorluğu demokrasi, işkenceyi özgürlük adına savunanların, çoluk çocuk yüz binlerce insanın kanına girenlerin elinde, Termopil destanının da, beceriksizce, bir “uygarlıklar çatışması” palavrasına sarılmaya çalışılan azgın bir ırkçılığa, İran’a yönelik vülger bir jeopolitik “kamu diplomasisi” örneğine, belki de bizi İran’da bekleyen kan ve ölüm şöleninin önceden simgeleştirilmesine, nihayet bir bilgisayar oyununa (İran savaşı, bilgisayar oyunu gibi uzaktan kumandalı füzelerle başlamayacak, puanlar, “tali hasar” olarak toplanmayacak mı?) dönüştürülmesi doğaldır. Gelin bunları görelim, ama takılmayalım, filmdeki bayağılığı değil, destanlaşmış Leonidas’i ve Efialtis’i düşünelim; imparatorluğa karşı savaşanları ve imparatorluğun uşaklarını… Bugün imparatorluk kapıda. Küreselleşme, “piyasalar şöyle, piyasalar böyle”, IMF/TMF, etnik kimlikler, çatışmalar, Irak’tan yolunu bulmalar, “uyanın” çıkarcılıklar, bilgiç jeopolitik yorumlar, bugün, hep Termopil’in taşları. Bir değil sürüyle Efialtis var, TV kanallarında, gazete köşelerinde. Kimi “çağdaş” entel, kimi şoven milliyetçi, kimi “İslam” simsarı… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Çelik’e öğretmen tepkisi Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, okul açılışı için geldiği Adana’da özlük hakları ve ek ders ücretleri başta olmak üzere çeşitli sorunlarını aktarmak isteyen öğretmenler tarafından protesto edildi. Piri Reis Anadolu Lisesi’nin açılışını yapmak üzere okula gelen Çelik’i okul bahçesinde “Bakan istifa” yazılı dövizlerle karşılayan Türk EğitimSen üyesi öğretmenler, “Memurdan aldılar, hırsızlara verdiler”, “Öğretmenler hesabı sandıklarda soracak” sloganları atmaya başladı. Öğretmenler susturulmak istenince, polislerle aralarında arbede çıktı. Özel Burç Okulları yeni hizmet binasının açılış töreninde de Çelik’i “Parasız eğitim istiyoruz’’ diyerek protesto eden iki öğrenci gözaltına alındı. Uzundal polise verdiği ifadesinde Tuncel’le ilişkilerini anlattı ‘Cinayeti önledim’ demiş HİLAL KÖSE Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinin soruşturması kapsamında tutuklanan Tuncay Uzundal, ev arkadaşı olan muhbir Erhan Tuncel’in olaydan iki gün sonra kendisine “Dün gece emniyet müdürlüğündeydim. Yakalanan şahısların ifadesini okuttular. Benim fikrimi aldılar ve bıraktılar” dediğini söyledi. Uzundal, Tuncel’in “BBP’den Yaşar Amca ile konuşup O.S’yi teslim edeceğim. Hayal’i az bir ceza ile kurtaracağım. Bu olayı çözeceğim” dediğini de ifade etti. Dink’in katil zanlısı O.S’ye yakalandıktan sonra üzerinden çıkan Türk bayrağını veren Uzundal, emniyette verdiği 7 sayfalık ifadede Tuncel’in kendisine McDonald’s’ın bombalanması olayını Yasin Hayal’in gerçekleştirdiğini ve bombaları kendisinin yaptığını söylediğini anlattı. Uzundal, “Ben de bu konu ile alakalı herhangi bir şey sormadım. Çünkü daha önce emniyete çalıştığını söylemişti. Hatta ben kendisini resmi polis aracında görüyordum” dedi. ‘Evde organize edildi’ Tuncel’in kendisinden 2006 yılı Haziran ayında Dink’in fotoğraflarını istediğini söyleyen Uzundal, “Bu dönemde Erhan Tuncel bana ‘bir cinayeti önledim’ dedi. Ben ters ters bakınca Tuncel, ‘gerçi bu cinayeti yaptıracak olan da bendim’ şeklinde cevap verdi. Ama hangi cinayeti önlediğini sorma dım” diye konuştu. Temmuz 2006’da Tuncel ile aynı evde kalmaya başladıklarını belirten Uzundal, Hayal ve O.S’nin de eve gelerek Dink’in fotoğraflarını incelediklerini dile getirdi. Hayal’in fotoğraftaki şahsın kâfir olduğunu, vatana ihanet ettiğini ve kızıl bir insan olduğunu söylediğini anlatan Uzandal, şöyle devam etti: “O.S. dinleyici pozisyonundaydı. O andan sonra Hrant Dink isimli şahsa bir şey yapılacağını anladım.” Uzundal, S’nin kendisine “Bugünlerde herkes bana para ve hediye veriyor” demesi üzerine kendisinin de Türk bayrağı verdiğini söyledi. Uzundal, ayrıca o dönemde Erhan Tuncel’in de “bir rahip cinayetiyle ilgili kitap çalışması” yaptığını belirtti. DİSK GENEL SEKRETERİ ÇAM: İşten çıkarmaya zemin hazırlanıyor İstanbul Haber Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Musa Çam, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan geçici işçilerin sürekli kadroya geçirilmesi ya da sözleşmeli personel statüsü verilmesini öngören yasa tasarısının kapsamının dar tutulduğuna dikkat çekerek işten çıkarılmalara zemin hazırladığını savundu. Musa Çam, kamuda çalışan geçici işçilerin kadroya alınması ya da sözleşmeli personel statüsü verilmesine ilişkin yasa tasarısını yazılı bir açıklama ile değerlendirdi. Tasarının sadece 2006 yılında toplam 6 ay çalışan işçileri ele alması nedeniyle kamu işyerlerinde daha önce iş sözleşmeleri birden fazla yenilenerek çalışmış olan binlerce işçinin kapsam dışı kalacağını anlatan Çam, “Belediye şirketlerinde çalışan işçiler kanun kapsamında değerlendirilmemiştir. Bu sorun çözülmeden belediye istihdamında yaşanan sorunlara kalıcı çözüm bulunamaz” dedi. Tasarının il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarında çalışanların sözleşmeli personel ya da sürekli işçi kadrolarına geçirilmesini öngördüğünü kaydeden Musa Çam, Belediye Yasası’na göre bu kurumların memur ya da sözleşmeli personel çalıştırabileceklerini ifade etti. Arap Birliği zirvesi için Başbakan Tayyip Erdoğan’la birlikte Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’dayız. Bu zirveye Türkiye ile birlikte Arap olmayan dört Sünni ülke çağrılmış durumda. Zirvenin Suudi Arabistan’da yapılması, İran’la krizin iyice tırmandığı günümüzde ne anlama gelebilir? Suudi Arabistan, Sünni Arap dünyasının önemli ülkelerinden, İran ise Şii dünyasının lideri sayılabilir. Ortadoğu ve Irak’taki çatışmaların içinde günümüzde SünniŞii saflaşması da önemli bir etken haline gelmiş durumda. Irak’ta direnişin başını Sünniler çekiyor. Geçmişte İran’dan uzak duran Irak Şiileri ise Sünnilerle artan gerginlik ve çatışmalar nedeniyle son dönemde İran’a yakınlaşmış durumdalar. Saddam döneminde İran’a karşı “Iraklı olmak” kimliğini ön planda tutan Irak Şiileri, şimdi ABD işgaliyle İran arasında bir açmazın ve yer değiştir Ortadoğu’da SünniŞii Dengesi… menin sıkıntısını yaşıyorlar. Iraklı Şiiler, ABD işgali yoluyla Saddam’ın devrilmesinden memnun olmuşlardı. Saddam’ın baskısından kurtulmanın rahatlığı içindeydiler. ??? Zaman içinde Şiilerin umutları dağıldı. Çünkü ABD işgali onların hayatını kolaylaştırmadı. ABD ile bir türlü bir uyum sağlayamadılar. ABD askerlerinin Şiilere yönelik baskıları da onların tepkisine neden oldu. Mukteda ElSadr’ın ABD’ye direnişi Şiilerin kopuşunda bir dönüm noktası oldu. Bu aşamadan sonra İran’la Şiiler arasındaki ilişkiler gelişti. Şiilerin İran’a yaklaşması Suudi Arabistan’ı tedirgin etti. Suudiler de Irak direnişi içindeki Sünnilerle bağ kurdular. Direnen ya da direnmeyen Iraklı Sünniler için Suudi Arabistan bir dayanak olarak sayıldı. ??? Filistin, Lübnan gibi çatışmaların yaşandığı ülkeler de bu gerginlik ve mezhep çekişmelerinden nasiplerini aldılar. Lübnan Şiilerinin örgütü Hizbullah bu denklemlerin önemli bir gücü olarak öne çıktı. İran, Lübnan Hizbullah’ıyla bağını artırdı. Hamas ise Sünni Filistintilerinin örgütüydü, Suudi Arabistan, Hamas’la Filistin Kurtuluş Örgütü’nün arasına girdi ve onları uzlaştırmaya çalıştı. İşte bütün bu gelişmelerin ışığında anlaşıldığı kadarıyla ABD yeni stratejiler oluşturmaya çabalıyor. Irak’taki büyük fiyasko ve çıkmaz ABD Neoconlarını (Yeni Muhafazakârları) yeni arayışlara itti. Suudi Arabistan’daki zirve bu açıdan anlamlı sayılabilir. ??? Şimdi Ortadoğu dünyası içinde iki kutup oluşuyor. Kutbun birisi İran ve bu ülkenin etkisi altındaki bölgedeki etkili Şii örgütleri. Diğer kutup ise Suudi Arabistan ve onların etkilediği Sünni örgütler. ABD, yeni arayışlar içinde bu dengeleri hesaba katarak yeni bir siyaset mi geliştirecek? Ne yapabilir? Örneğin Irak dahil Sünni topluluklarla yeni ilişkilere girebilir. Artık bölgeye demokrasi getirme masalının sonuna gelindi. Şimdiki soru, yönetim biçimi ne olursa olsun, hangi ülke ve örgütle “esas düşman” İran’a karşı bir cephe oluşturulabilir? Türkiye’nin bu denklemdeki yeri ne olacak? Türkiye’nin Sünni çoğunluğa sahip olması bir ölçü olarak sayılabilir mi? Çünkü bu konuda son zamanlarda buna benzer sesler duyulmaya başlandı. Tabii işe böyle bir açıdan baktığınızda Irak’taki Türkmenlerin önemli bir çoğunluğunun Şii olduğunu da hesaba katmak gerekiyor. Kürtlerin de Sünni olduğu işin ayrı bir boyutu. Ortadoğu’da Irak’ın işgaliyle başlayan süreç beklenenin çok dışında sonuçlar yarattı. Irak’a da Ortadoğu’daki otoriter rejimlere de çözüm olarak düşünülen “demokrasi ihracı” bir çıkmaza dönüştü. İşler tamamen sarpa sardı. Günümüz arayışlar dönemi. Bu yeni arayışlar tabii ki ABD açısından ne sonuçlar verecek bilinemez. ABD’de bir süre sonra iktidar değişecek gibi görünüyor. O zaman neler olacak, onu da kestirmek çok zor. ABD işgaliyle büyük umutlara kapılanların da artık umutlarının kesildiği görülüyor. Bir bilinmezlik dönemi içinde önümüzü görmek o kadar da kolay değil... CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear