24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 2007 PAZAR 16 ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! Hediye Ahmet Mete Apak: “Tayyip, Etiyopya’da çocuklara şeker dağıtacağına oğlu Bilal’in patronu Dünya Bankası Başkanı’na bir çift çorap verse daha iyi ederdi!” Yağmur Ekim Emniyet teşkilatı perişan haldeymiş... “Hoca efendi bir üflesin düzelir!” BİR seçim parodisi hazırlamış yılların hukuk adamı Prof. Dr. Aydın Aybay. Hep birlikte izleyelim: Başkan: Sayın üyeler; salonda 325 üyemiz hazır bulunuyor. Görüşmeler için yeterli sayımız var, toplantıyı açıyorum. Kurumumuzu her yerde temsil edecek “başbaşkan”ı üçte iki, nitelikli çoğunluk oyu ile seçeceğiz; bu sayı 367’dir. Fesat üye: Sayın başkan bir dakika. Toplantıyı 325 kişinin hazır bulunduğunu söyleyerek açtın; bu kadar kişi 367 oyu nereden bulacak? Başkan: Fesat çıkarma; bilmiyorsan tüzüğü oku! Toplantıların açılışı için 183 üyenin bulunması yeter, diyor tüzük! Fesat üye: Yahu başkan olur mu bu! Salondaki 325 üye hile yapıp mı 367 oyu bulacak? Başkan: Ben anlamam; tüzükte ne diyorsa PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 6 bin işletme kayıt dışıymış. İyi ya, işletiyorlar! Rehin Anıl Öçal: “İkizlerin hastane ücretini ödeyememek iki gün rehin kalmak olduğuna göre ‘sosyal güvenlik reformu’ IMF için dört dörtlük olmuş demektir!” harfiyen uygularım. Ne diyor tüzük? Toplantı için 183 üye yeter, diyor. Ona göre toplandık. Şimdi seçim için hilesiz hurdasız, olumlu temiz, tam tamına 367 oy istiyorum. Bu kadar oy çıkmazsa tüzük gereği üç gün sonra ikinci toplantıya geçeceğiz. Fesat üye: Sayın başkan, bu yaptığın olmayacak duaya amin demek gibi bir şey. 325 kişiden 367 oy çıkması imkânsız olduğuna göre, yapılacak oylama neyin nesi? Boş yere teker teker kürsüye gelip oy atacağız ama sonuç önceden belli; seçim asla gerçekleşmeyecek. Eksik 42 oyu sen, kendi cebinden mi atacaksın, nereden bulacaksın? Başkan: Terbiyeni takın, ben hiç öyle şey Parodi yapar mıyım? Yaptığım sadece tüzüğü uygulamak. Fesat üye: Ben terbiyemi bozmadım; sadece eksik 42 oyu nereden bulacağını merak ediyorum. Tüzükte bizim bilmediğimiz gizli bir madde mi var? Sen hukukçu olduğuna göre bilirsin; hukuk fakültelerinin ilk sınıfında öğretilir: Yasa koyucu abesle iştigal etmez! Sonuç alınması olanaksız olan bir süreç, bu nedenle yasaya konmaz. Senin, başkan olarak yapacağın iş basittir: 367 oyun çıkması olanaksız olduğu için toplantıyı tatil edeceksin. O kadar. Başkan: Ben anlamam. Sayın üyeler, 325 kişi ile oylama geçiyorum; “başbaşkan” seçimi için gerekli oy sayısı 367’dir. Fesat üye: Kurumun “başbaşkan” seçiminde de şeyini şey ettin! ‘Türklükten Utanmak’ Uganda diktatörü İdi Amin’i herhalde anımsarsınız. İnsan denen canlının en kötü örneklerinden biriydi. 1925 yılında doğmuştu. 1943 yılında İngiliz sömürge ordusuna bağlı Afrika Kraliyet Tüfekli Birliği’ne katılmış, 1950’li yılların ilk yarısında Kenya Ulusal Kurtuluş Hareketi’ne karşı İngilizlerin giriştikleri bastırma harekâtında sömürgecilerin yanında yer almıştı. 19511960 yılları arasında Uganda boks şampiyonuydu. 1962 yılında Uganda bağımsızlığına kavuştuğunda orduda subay rütbesi almış az sayıdaki askerden biriydi. Giriştiği askeri darbenin başarıyla sonuçlanması üzerine 25 ocak 1971 günü devlet başkanı ve başkomutan oldu. 1975 yılında “mareşal” rütbesi aldı, bir yıl sonra da kendini “ömür boyu devlet başkanı” ilan etti. 13 nisan 1979 günü iki eşi ve 22 çocuğuyla yurtdışına kaçana kadar halkına ve çevre ülkelere yapmadığını bırakmadı. Diktatörlüğü döneminde 300 binden fazla karşıtını işkenceden geçirterek öldürttüğü, insan eti yediği söylenir. İdi Amin 16 Ağustos 2003 günü Suudi Arabistan’da sürgünde öldü. Bunları neden anlatıyorum? 1970’li yıllarda Nürnberg’de yükseköğrenimini Londra’da tamamlamış Ugandalı bir elektronik mühendisi ile tanışmıştım. Babası ve kardeşi İdi Amin’in gizli polisi tarafından öldürülmüştü. Milton, haklı olarak İdi Amin’e ve rejimine karşı büyük nefret duyuyordu. O yıllarda Türkiye’de de 12 mart 1971 darbesi gerçekleşmiş, ardından da toplu tutuklamalar, işkenceler, sokak infazları, idamlar gelmişti. Bizler de öfke içindeydik. Çoğu akşamlar, o zamanlar ülkeleri diktatörlüklerle yönetilen İspanyol, Portekizli, Yunan arkadaşlarla Nürnberg’deki Cumhuriyetçiler Kulübü’nde bir araya gelir, ülkelerimizin geleceğini tartışırdık. Milton da aramızda olurdu. Böyle bir akşam gene koyu bir tartışma sırasında Türkiye’den bir arkadaşımız, “Türklüğümden utanıyorum!” deyince Milton, “Bu da ne demek oluyor?” diye tepki göstermişti, “O zaman benim utançtan çoktan intihar etmem gerekirdi” İspanyollar, Portekizliler, Yunanlar bir ağızdan hak vermişlerdi Ugandalı Milton’a. Ama Türk arkadaşımız bu tepkileri bir türlü anlayamamış, “Türklüğünden utanmakta” direnmişti. ??? Ne zaman insanların etnik kökenlerine, ulusal kimliklerine ilişkin tartışmalarda “övünmek”, “yerinmek”, “gurur duymak”, “utanmak” gibi kavramların kullanıldığına tanık olsam belleğimde yukarıda aktardığım anım canlanır. Etnik aidiyet de, ulusal aidiyet de kişinin kendi iradesiyle edinmiş olduğu bir kimlik değildir. Kişinin etnik, ulusal kimliği anne babasından geçer. Dolayısıyla doğumla birlikte edinilen bu kimlik tek başına ne övünme ne de yerinme nedeni olabilir. Kişi kendi ulusundan bir kişinin kazandığı bir başarıdan sevinç duyabilir, başarısızlığına da üzülebilir. Kişi ulusunun elde ettiği kolektif bir başarıdan da övünç duyabilir, fakat bunun tersi bir utanç nedeni değildir, olamaz. Son günlerde, Hrant Dink’in ölümü üzerine kullanılan “Hepimiz Ermeniyiz” sözünü eleştirenler bu pankartları taşıyan ya da bu sözleri kullananları “Türklüklerinden utanmakla” suçladılar. Yukarıdaki örnekte de belirttiğim gibi “Türklüğünden utanan” birileri mutlaka vardır, fakat bu ne değin hastalıklı bir durumsa on binlerce insanı “Türklüğünden utanır” varsaymak da en az o kadar hastalıklı bir yaklaşımdır. Bir de şöyle sorular var: Dünyada diktatörlükle yönetilen, halkları baskı ve zulüm gören, yoksulluk, açlık içinde çok sayıda ülke var. Bu ülkelerdeki insanların belli etnik ve ulusal kimliklere sahip oldukları için utanç duymaları mı gerekiyor? Yeryüzünde milyonlarca insana zulmetmiş İngiltere, Fransa, Belçika, İspanya, Portekiz gibi eski sömürge imparatorluklarından artakalmış ülkelerin bireyleri ya da Nazi Almanyası’nın, faşist İtalya’nın torunları atalarının yaptıklarından bugün utanç mı duymalıdırlar? Ya da şanlı Roma, Yunan, Pers, AvusturyaMacaristan imparatorluklarının “mirasçısı” olmak bir İtalyan, Yunan, İranlı, Avusturyalı, Macar için övünme nedeni olabilir mi? Bu ülkelerin insanları nedense bizler gibi “övünmek” ile “utanmak” arasında gidip gelmiyorlar, kimsenin aklına karşısındakini etnik kökeni, ulusal kimliği nedeniyle “utanır” varsaymak, hatta daha da ileri gidip “utanmakla” suçlamak gelmiyor. Tuhaflık bizde mi, yoksa onlarda mı? Eğer bizdeyse o zaman üzerinde enine boyuna düşünmek gerekmiyor mu? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Çetin Emeç’in adını anımsayanlar BAZI yazarların Hrant Dink cinayeti üzerine daha önce öldürülen gazetecileri ve aydınları sayarken Çetin Emeç’in adını anımsamadığını fark etmiş Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök ve köşesinde şöyle yazmış: “Çetin Emeç’in adı konusundaki bu kolektif unutkanlık ve ihmal beni çok üzüyor. Ben daha önce Çetin Emeç’in oturduğu koltukta oturuyorum. Tam 16 yıldır, katledildikleri gün, hiç sektirmeden, hem onun hem de şoförü Sinan Ercan’ın mezarına gidip dua ediyorum. Çetin Emeç töre cinayetine mi kurban gitti de, bir mesleki şahadet çetelesi tuttuğumuzda nedense onun adını hep unutuyoruz?” Ertuğrul; Hürriyet’in genel yayın yönetmeni. Çetin Emeç de Hürriyet’in genel yayın yönetmeniydi. Ertuğrul, daha önce Çetin Emeç’in oturduğu koltukta oturuyor ama doldurulması gereken bir boşluk var. O da şu; Çetin Emeç öldürüldüğünde genel yayın yönetmeni değildi. Görevden alınmış ve kızağa çekilmişti. Çetin Emeç’ten boşalan koltuğa Rahmi Turan adındaki gazeteci oturtulmuştu. Ertuğrul, o sırada Hürriyet’in Ankara temsilcisiydi ve Çetin Emeç’in yerine geçmesi istendiğinde “Çetin Bey o gazetedeyken ben genel yayın yönetmeni olmam” gibisinden bir gerekçe göstererek öneriyi geri çevirmiş ve Rahmi Turan’ın genel yayın yönetmenliğini kabullenmişti. İnanmayan Doğan Hızlan’a sorabilir! Moda Ahmet Önen: “Yabancı doktorlar Türkiye’de çalışacakmış! Daha önce futbol hakemlerinin de dışarıdan getirilmesi önerildiğine göre, bu modaya milletvekili düzeyinde de uyulmalı!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Oy, Soylu Trabzon... Önce şu en ünlü türküsünü yüreğinizde duyarak söyleyin: “Oy Trabzon Trabzon / için kalaylı kazan; Efkârlı günlerime / geldi çattı ramazan…” En kutsal aya bile böylesine içten ve sevecen serzenişte bulunanlar nasıl “ırkçı”laşabilir? Sonra, bildiğiniz “Temel fıkraları”nı anımsayın; en insani saflıkları böylesine alçakgönülle yaşamın keyfine katanlar, nasıl “şoven”leşebilir? Binyıllara uzanan görmüş geçirmişliğiyle; Miletoslulardan Osmanlılara uygarlıklar yaratan tarihiyle; “Cumhuriyet devrimi”nin “ilk il”lerinden; ve şairleri, yazarları, aydınları, sanatkârlarıyla nam salmış bir kentin; antik “Trapezos”tan gelen soylu adı, şimdi nasıl “soysuz cinayet”lerle birlikte anılabilir? Şu gelen kayık midur; / Sevdimse ben sevdim / Ağlasam ayıp midur?” diyerek bekleyendir Trabzonlu... Aynı tetikçi 17 yaşındaki bir “çocuk”... Oysa kemençe çalmaya başladığında; “Derenin gıyısında / Olta attum baluğa, On beş yaşında idum / Başladum sevdaluğa”... diyerek horona kalkandır Trabzonlu... ‘Kıyı’nın okuru olsalardı... Dink’i vuranların yaşadığı “Pelitli” beldesi için “Kurtlar Vadisi”, “Trabzon’un Harlem’i” gibi benzetmeler yapılıyor. Kimi toplumbilimciler de sosyal ve kültürel çöküntüyle eğitim eksikliğine dikkat çekiyorlar... Bunları da okuyunca aklıma hep “Kıyı” dergisi geliyor. 27 Mayıs Devrimi’nin AnadoKardeşliğin dev gösterisi lu’da yeniden ateşlediği aydınlanHrant Dink’in cenazesinde ma coşkusunu Karadeniz’e taşıyüz binlerin buluşması, Anado mak üzere 1961’de yayımlanmalu’daki “kültürel derinliği” hâlâ ya başlanan dergiye “doğma büyüme Trabzonludur” diyen Ertuğrul Efeoğlu, onca yıl kesintisiz çıkmasındaki “özverinin gizi”ni ise şöyle özetliyor: “Kıyı’nın tinsel yaşı Cumhuriyetimizin yaşına eşittir. Cumhuriyetin ülküsünü yansıtan dünya görüşünün adı ise Atatürkçülüktür...” Acaba tetikçi ve Bu insancıl kültür nasıl “katil” yaratabilir? azmettirenler, insanlıktan yoksun interkavrayamayanlar için “şaşırtıcı”; net sitelerindeki saldırganlığın bu derinliğin temelindeki “yaşan değil de “memleketlerinin yayımışlıklar”ın değerini bilenler için nı” Kıyı’nın okuru olabilselerdi, de “olması gereken”di... Çünkü bebekliklerine yakışan bir genç23 Ocak’ta “İstanbul’a sığmayan lik yaşamazlar mıydı? Önceki yıl Trabzon’daki bir birliktelik”, yine sadece Anadolu’ya ait “kardeşlik bilinci”nin de çevre panelinde konuşan TRT emektarlarından ve doğa savaşçı“gövde gösterisi”ydi... Nitekim aynı birliktelikler, sı Alaaddin Bahçekapılı demiş Trabzon’da da “kent belleği”nin ki: “Memleketimin güzelliklerisırlarına karışmış... 1903 Salna ni, kültürünü, tarihini yok edenmesi’ne göre, yaklaşık 1 milyon lerden kurtulmadıkça, güneşli nüfuslu vilayette 185 bin Orto günleri de göremeyeceğiz...” Örneğin kıyı yolu, Karadeniz doks Rumla birlikte 50 bin Ermeni Gregoryen, 1500 Ermeni insanıyla denizi tümüyle ayırdı; Katolik ve 1140 kişilik de Erme vadilerdeki taşocakları, betonlaşni Protestan cemaati yaşıyormuş. malar ve santral projeleri, yaşaBugün de “Trabzon Türkçe mın güvencesi yeşili bitiriyor; tasi”nde kullanılan Rumca, Lazca, rihi Trabzon Kalesi’ni altına alaRusça, Ermenice ve Farsça kö rak kenti ezen viyadüklü yol prokenli sözcükler, işte o “ortak ya jesi, kültürel dokuyu otomobile kurban ediyor... şamın mirası” değil midir? Tetikçi de işte bu süreçte yaraBu nedenle Hrant’ın eşi Rakel tıldı. Dink’in söyledikleri, aslında Karadeniz’in uygarlık kaynakTrabzon için de geçerlidir. Bir beları ve yaşama kültürü yok edilbekten bir katil yaratan şu “kör dikçe, yerine geçen başka ne olaolası karanlık” neyse; her yönüy bilirdi ki? le bir kültür ve sevgi kentini böyTıpkı idam mahkumu Temel lesine insanlık dışı tutumlara da gibi, şimdi, ‘Trabzon’ da “Ha bu ev sahibi yapabilen “o”dur... bağa ders olsun” demeli ve ne ya“Tetikçi”yi azmettirenler, “Öl pıp edip eşsiz kimliğiyle yeniden dür, kahraman ol” demişler... buluşmalı... Oysa, balığa açılmış sevdalısının dönüşünü “Denizde var karaltı / ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Beyşehir Gölü kıyısın 1 daki ünlü Sel 2 çuklu sarayı. 3 2/ Meydan... Tiyatro, sine 4 ma gibi eğlen 5 ce yerlerinde 6 ve parlamento 7 salonlarında özel bölme. 3/ 8 Bir derebeyin 9 himayesine gi1 2 3 4 5 6 7 8 9 rip kendini onun hizmetine adayan kim 1 S E L S E B İ L K ON A K se... Püskürtü. 4/ Ho 2 I R A A T L roz, hindi gibi hay 3 V İ N Ç İ L O vanların tepesinde bu 4 I S D A R lunan kırmızı deri 5 R O K O B U R uzantısı... Eski Mı 6 Y A N A Ş M A O L İ H A F sır’da güneş tanrısı. 5/ 7 A Y Can Yücel’in bir şiir 8 A P O Ş İ T İ kitabı. 6/ Eski dilde 9 A Z İ Z S P İ L su... “Tutarık, yilbik” gibi adlar da verilen sinir hastalığı. 7/ “Eve ekmekle götürmeyi / Böyle havalarda unuttum” (Orhan Veli)... Suriye’de bir kent. 8/ Kumaş üzerine yapılan bir tür işleme... Bir Asya ülkesinin başkenti. 9/ Hint klasikleri arasında yer alan erotizm kitabı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şarap mahzeni... Cüretkâr. 2/ Muğla’nın bir ilçesi... Nijerya’nın başkenti. 3/ Çomak biçiminde bakteri... Optik kaydırma. 4/ Akarsu kıyısındaki çalı ve ağaççıkların üzerinde de yaşayabilen bir balık... Radyum elementinin simgesi. 5/ İçinde diri balık saklanan, denizden ayrılmış havuz. 6/ Bir renk... Sakarya ilinde bir ilçe. 7/ Özel bir cam kap içinde likör, şarap ve meyve suyu karıştırılarak hazırlanan içki... Teniste kullanılan oyun aracı. 8/ Kadın erkek birlikte oynanan bir halkoyunu... Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri. 9/ “Ben gelmedim için / Benim işim sevi için” (Yunus Emre)... Karışık renkli. CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear