26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkımına karşı çıkmak İstanbullu sanatseverlerin en doğal hakkı AYNA ADNAN BİNYAZAR Yıkmak değil, onarmak gerek emeli 1946’da Lütfü Kırdar’ın belediye başkanlığı döneminde atılan, çeşitli politik nedenlerle yapımı ancak 23 yılda tamamlanarak 1969’da açılan Kültür Sarayı, Kasım 1970’te çıkan yangında kullanılmaz hale geldi ki, yangın ve sonraki gelişmeler başlı başına bir inceleme konusudur aslında. Yıllar sonra, binanın yapımında da çalışmış olan dünyaca ünlü mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun önderliğinde, bina yeniden inşa edildi ve 1978 yılında Atatürk Kültür Merkezi (AKM) adı altında İstanbul’un sanat yaşamındaki önemli yerini aldı. AKM; 1300 kişilik opera, 500 kişilik konser salonu, 250 kişilik Oda Tiyatrosu ve sinema, sergi salonlarıyla (150 kişilik Aziz Nesin Sahnesi de bu bütünün bir parçasıdır bence) büyük bir boşluğu dolduruyor. Her kesimden ve yaştan insanın buluştuğu bir sanat merkezi olarak İstanbul’a canlılık katıyor, onunla özdeşleşiyor. Zaten bu tür binalar değil midir bir şehrin sanat yaşamını canlandıran? Londra, Paris, Viyana, Stockholm... Hepsi de en azından 100 yıllık opera ve tiyatro binalarıyla bezenmiş olmanın keyfini çıkartıyorlar. Biz ise eskidiği gerekçesiyle elimizdekini yıkmaya hazırlanıyoruz! Evet, şu günlerde AKM’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yıkımı söz konusu. Bilindiği gibi, 1997’de dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay, AKM’nin “kültür varlığı” olduğunu Kültür ve Tabiat Varlıklarını İlahici Çocuklar Amerikalı yazar Isaac Bashevis Singer, Nobel Edebiyat Ödülü konuşmasında yazarları uyararak, “Çocuklar için yazmanın beş yüz nedeni var. Ama zamandan tasarruf olsun diye ben bunlardan ancak onuna değineceğim” der. On noktadan biri, yazarlardan çok eğitimcileri ilgilendiriyor: “Çocuklar, kimliklerini bulmak için okumazlar.” Çoğu ana baba, birçok eğitimci, çocuk kitabı yazarı tam bunun tersini yaparak, çocuklarına kimlik kazandıracağını sandıkları işlere girişirler. Çocuğun kimliği kendi gerçeğidir. Bedensel yapısı elverişsiz çocuklarını yıllarca bale kursuna gönderip düş kırıklığına uğrayan ana babaların içine düştükleri bunalımın altından nerdeyse ruh hekimleri bile kalkamıyor. Çocuğunu her şey yapmak isteyip kurs kurs dolaştırdıktan sonra umduğunu bulamayanlar iç dünyalarında kim bilir neler yaşıyorlar!.. ??? Çocuğun gerçeğine aykırı düşecek bütün çabalar boşunadır. Onun gerçek anlamda eğitimi, ancak devlet, çevre, okul, ana baba, onu yetiştirme durumunda olan sivil toplum örgütleri arasındaki etkileşime bağlıdır. Singer’in söylediğinin tersine, çok kişi, çocuğun kimlik bulma gibi bir kaygısı yokken, ona kimlik kazandırmayı da aşarak, ‘ideal insan’ biçimi vermeye kalkıyor. Eğitimin temel amacı çocuğu biçimlendirmek değildir; ona, çağdaş düşünceyi kişiliğine sindirebileceği eğitsel ve kültürel bilinç kazandırmaktır. Çocuk, şarkı mı söyleyeyim, bale mi yapayım, çalgı mı çalayım diye düşünmez. Onun kafasında, “Bu yaptıklarımın ileride bana faydası dokunur mu” diye bir soru da yoktur. ??? Hangi ortamda, hangi aşamada, hangi yaşta olursa olsun, en büyük yanlışlık, büyüklerin, çocuğu kendi değerleri doğrultusunda belli kalıplara sokmaya çalışmasıdır. Ana babanın kendini bir başka varlıkta görme tutkusundan doğan bu duygu, çocukları kişilik sapmalarına uğratır ki, bunun belirtisi, okullarda yayılım gösteren şiddet olaylarıdır. Devletin “kalıptan çıkmış insan” yaratıp bunu kendi çıkarına kullanmaya kalkması ise onu Hitler’in gençlik gruplarını çağrıştıran yapılanmalara götürür. Gizli, açık, çocukları araç olarak kullanmaya kalkan bir toplum düzeninin sonunda ne yıkımlara yol açtığını tarih yazıyor. ??? Bu gerçeklerin ışığında, 20 Şubat günlü Cumhuriyet’te Mehlika Akgün’ün “Çocuklar kullanılıyor” başlıklı haberinde değindiği konu, Türkiye’nin geleceği açısından kaygı vericidir. 513 yaş arası çocuklardan “Minik Dualar” diye bir grup oluşturacaksın, bu grubu kent kent dolaştırıp kasetlerini satarak onların üzerinden para kazanacaksın... Gösterileri TV kanallarına kadar yansıyan bu çocukların yakın zamanda, düğünlere şarkıcı çağrılır gibi, mevlitlere, mukabelelere katıldığı duyulursa kimse şaşırmasın! İşin nereye vardırıldığı, daha da nerelere vardırılacağı ise, bir gün sonraki Milliyet’te çıktı. Onda da, ana rahmindeki bir bebek, ‘temsili olarak’ Allah’la konuşturuluyor. İlahici çocuklara yaptırılan din ticareti ise.. bu da düpedüz din sömürüsüdür. Ailenin, çocuğuna dinsel eğitim vermesine kimse bir şey diyemez. Ama aile, şunun bunun öncülüğüyle çocuğunu çıkar uğruna pazarlamaya kalkarsa bunun çocukta yaratacağı kişilik sorununun altında en başta kendisi kalır. adnan@binyazar.com T natın her türünün icra edilebileceği mekânlarla zenginleştirilmesi, yeni alanlar yaratılması kaçınılmaz. Bu açıdan bakıldığında yıkmak yerine yapmak temel hareket noktası olmalı. Ne yazık ki yıllardır bunun tersi bir durumla iç içe yaşamaktayız. Ayrıca, İstanbul gibi bir büyük kente tek bir opera salonu, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda konser salonu yeterli mi? Bale ve dans toplulukları için donanımlı salonlarımız neden yok? Tiyatro salonları neden bu kadar az? Toplum olarak birlikte yaşamaya alıştığımız, kanıksadığımız sorunlar bunlar. Sorgulamıyor, kabulleniyoruz. Belki de bugüne kadar sorgulamadan kabullendiğimiz için, AKM’nin yıkımı bir kez daha gündemde. Hem de İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçildiği 2010 yılına çok az bir zaman kala... Alışveriş merkezlerine meraklı bir toplumuz. Sağımız solumuz alışveriş merkezi. NişantaşıLevent arası bir nefeste beş tane sayabilirim. Yıllar önce Kuveyt’te şahit olduğum furyayı anımsatıyor bana son yıllarda yaşadıklarımız. Aramızdaki fark; onlar çölün ortasına dikiyordu binaları, biz bir şeyleri yıkıp başka bir şeyler yapıyoruz... Şu günlerde, 1987’de yanan, daha doğrusu yakılan Şan Tiyatrosu’na yönelik rivayetler de dolaşıyor ortada... Büyük bir alışveriş merkezi için görüşmeler yapıldığı söyleniyor. Şan da Beyoğlu’ndaki Saray Sineması gibi kocaman bir binanın sütunları arasına sıkışıp kalacak mı acaba bu gidişle? Halbuki birkaç dokunuşla orası Paris’in Atelier Berthier Sahnesi’nden daha mükemmel bir gösteri mekânı olabilir. İstanbul’a sanatsal bir renk katabilir, diğerinin Paris’e kattığı gibi... Hep birlikte, bu mekânlarla ilgili gelişmelerin takipçisi olmalıyız. YA ŞAN TİYATROSU? NEDEN YIKILIYOR? Koruma Kurulu’na tescil ettirmişti. Bugün, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu tescili kaldırmak için girişimde bulunduğunu öğrenmek şaşırtıcı. Neden bu yıkım isteği? Neden onarım değil de yıkım? Arsanın ve yanındaki büyük otopark alanının sağlayacağı rant mı bu kararın alınmasında etken? Her ne kadar İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mete Tapan “Israrla üzerinde durmak istediğim, burada mutlaka Atatürk Kültür Merkezi olacak. Burada başka bir şey yapılamaz” diyorsa da, böyle bir yıkımın ardından yaşanacakları tahmin etmek hiç zor değil. Ayrıca da elde mevcut bir proje var mı? Nedir yıkılıp da yapılmak istenen? Sanat çevreleri bu ciddi sorunun üzerine hassasiyetle gidecektir kuşkusuz. Kendi akışına bırakılmaması gereken bir durum. Bunu sorgulamak da, her ne kadar Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç, yıkıma karşı çıkışı “gericilik” olarak nitelendirse de, İstanbullu sanatseverlerin en tabii hakkı. ANATSAL KALKINMA İstanbul, özenle koruyamasak da, kültürel ve tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleriyle dünyanın sayılı şehirlerinden biri. Sanatsal anlamda da aynı konumda olmak zorunda, çünkü çağdaşlık çizgisini yakalamanın gereklerinden biri de bu. Sanatsal kalkınmada, bir kentin, sa S Cumhuriyet dönemi mimarisinin önemli yapıtlarından biri, Taksim alanının simgesi Mimarlar Odası: AKM yıkılmamalı İstanbul Haber Servisi Kültür Bakanlı değeri”ne, fiziki olarak İstanbul kentinin belleğı’nın Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yıkıl ğinin bir parçası olarak “kimlik değeri”ne, yamasının yolunu açabilecek girişimine karşı çıkan pıldığı dönemin tasarım, mimari ve teknoloji anMimarlar Odası, AKM’nin kesinlikle korunma layışını yansıtması açısından “mimari değer”e, sı gerektiğini bildirdi. AKM’nin yıkılmasına yol toplumun gereksinimlerini halen karşılayabilaçabilecek gelişmelerin değerlendirildiği bir ra mesi açısından “işlevsel ve ekonomik değer”e por hazırlayan Mimarlar Odası, yıkım için sahip olduğuna dikkat çekilen raporda, “GünüAKM’nin sorunları olduğunu öne süren bakan müzün insanının tüm gereksinmelerinin karlığın “yapının yıkılmasına kılıf hazırladığı”nı şılanamıyor olması, o yapının yok edilmesini vurguladı. gerektirmez. Konuya bu yönden yaklaşıldıYazılı bir açıklama yapan Mimarlar Odası Ge ğında, Paris Opera Binası, Sidney Opera Binel Merkezi, İstanbul’un Cumhuriyet dönemi nası vb. birçok yapının da yıkılması gündeme mimarisinin önemli eserlerinden ve Taksim Mey gelebilir” denildi. Raporda, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın; AKM’nin ‘elektrik, mekanik, danı’nın simgesel yapılarından biri olan AKM yangın, vb. sistemlerinin eski olmasınbinasının, 1999’da Kültür Bakanlığı İsdan dolayı çok sorunlu olduğu, batanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat kım ve işletme masraflarının çok Varlıkları Koruma Kurulu’nca alı? Kültür nan tescil kararının kaldırılmayüksek olduğu, yapılan fizibilite Bakanlığı’nın sı önerisinin 2006 yılında, yisonucunda yenilenme masraflaAtatürk Kültür ne Kültür Bakanlığı’nca günrının rantabl olmadığı, deprem Merkezi’nin (AKM) açısından çok riskli olduğu, bu deme getirilmesini “talihsizhaliyle yenilenmesinin ya da lik” olarak değerlendirdi. yıkılmasının yolunu güçlendirilmesinin maliyet açıAçıklamada “Koruma kuaçabilecek girişimine sından çok yüksek olduğu, rullarının tescil kararlarıkarşı çıkan Mimarlar fonksiyonu açısından yetersiz nın politik baskı sonucu kalOdası, AKM’nin dırılması sonrasında oluşakapasitede olduğu, bu haliyle cak süreçte, yönetimlerin sikesinlikle korunması opera, tiyatro vb. salonlarının yasi tercihleri doğrultusunda kapasitesinin artırılmasının mümgerektiğini kün olmadığı’ savlarının hiçbir bir yapılaşma önermeleri de bildirdi. kuramsal tabana oturmayan, bir kaçınılmaz olacaktır. AKM’nin varlığın korunması sürecinde ileri arsası üzerine, yıkımdan sonra yadahi sürülemeyecek ‘günlük’ ve ‘ilkel’ pılmak istenenlerle ilgili basına ve kamuoyuna yansıyan söylentiler vardır. Bu yıkımın parasal nedenlere dayalı olduğu ya da yapıkente, kent belleğine, kentliye etkilerini değer nın yıkılmasına ‘kılıf’ hazırlandığı açıkça gölendirme dışı tutan bir yaklaşımı doğru bul rülmektedir. Yapının yıpranmış ve ekonomik muyoruz. Kent kültürünün gelişmesinde önem ömrünü tamamlamış olması teknik bir soli yeri olan bu binanın yıkımını öngören bir rundur, güçlendirme, sağlıklılaştırma, teknik sürecin başlatılmasını kabul edilemez buluyo altyapının iyileştirilmesi gibi çeşitli yöntemlerle bu sorun çözümlenebilir. ruz” deniliyor. Bunun için AKM’nin kültür varlığı statüAPI YOK EDİLMEMELİ sünün kaldırılması gerekmemektedir” denileMimarlar Odası’nca hazırlanan “Bir Cum rek “AKM sahip olduğu değerleri ile ‘kültür huriyet dönemi mimari mirası olarak AKM’nin varlığı’ olma niteliğini birçok başka yapıdan korunmasının yasal dayanakları” başlıklı ra daha fazla hak etmiş bir yapıdır ve onun ülporda, AKM’nin yıkılmasına yol açabilecek ge kenin yaşamından kopartılması tüm bu değerlişmeler ele alındı. AKM’nin toplumun kültürel lerin yok sayılacağı anlamına gelir” saptaması yaşamını mekâna yansıtması nedeniyle “belge yapıldı. ‘Gelenekten Hasan Yükselir 28 Şubat saat 20.00’de Kenter Tiyatrosu’nda Geleceğe’ bir konser... Aralık 2001 Kültür Servisi tarihinde Besteci ve Berlin’de, Nâzım yorumcu Hasan Hikmet’in 100. Yükselir 28 Şubat doğum saat 20.00’de yıldönümü için Kenter bestelediği Tiyatrosu’nda “Sevda Ateşten “Gelenekten Bir Gömlek” Geleceğe” isimli adlı müzikalin ilk İstanbul’daki ilk çalınışını solo konserini gerçekleştirdi. verecek. Gazi İstanbul’daki Üniversitesi Müzik ilk solo konserini Bölümü mezunu 8 kişilik bir olan sanatçı orkestra ile çalışmalarını 1993 verecek olan yılından beri esteci ve yorumcu Hasan Yükselir, sanatçıya Almanya’da İstanbul’da ilk solo konserini verecek. piyanoda Mete sürdürürken başta Artun, bas Almanya olmak gitarda Abdurrahman Tarikçi, nefesli üzere Fransa, İsviçre, Hollanda, çalgılarda Mustafa Emin, bağlamada Avusturya, Belçika, İngiltere ve Kanada gibi birçok ülkede de konserler Erdem Şimşek, kemanda Gökmen ve saksofonda da Mehmet eşlik edecek. verdi. Hasan Yükselir İstanbul’da vereceği bu Bugüne kadar beş albümü ilk konseri ile ilgili Yunus’tan yayımlanan Yükselir, aynı zamanda Karacaoğlan’a, Köroğlu’ndan Şerif Gören’in “Umut Sokağı” ve Nâzım’a Anadolu’nun müzikli tarihini Tunç Başaran’ın “Uzun İnce Bir müzikseverlere sunacağını ve amacının Yol” filmlerinin de müziklerini yaptı. Anadolu müziğinin, türkülerinin dünya Halen dizi ve reklam müzikleri müzikleri arasında yerini alması ve yapmaya devam eden sanatçı besteci markalaşması olduğunu söyledi. kimliği ile müzikallere de imza attı. 1 Şen, Ankaralı hayranlarıyla buluşuyor ? ANKARA(ANKA) Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin Çarşamba Konserleri kapsamında düzenlediği programın bu haftaki konuğu Piyanist Emre Şen olacak. Şen, 28 Şubat Çarşamba günü saat 20.00’de Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Ankaralı müzik severlerle buluşacak. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde Piyano Bölümü Koordinatörü ve öğretim üyesi olan sanatçı, Schubert, Liszt ve Franck’tan oluşan özgün bir repertuvarla sahnede olacak. Londra’da Kraliyet Koleji’nden üstünlük derecesi ve konçerto dalında birincilikle mezun olan Emre Şen, Üstün Yetenekliler Yasası kapsamında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan Sanat Teşvik Ödülü aldı. 1995 yılında Roma Uluslararası Piyano Yarışması birincilik ödülü alan Şen, 2004 Londra Royal College of Music Konçerto Yarışması birinciliği gibi uluslararası pek çok ödüle de değer görüldü. B Y Harold Pinter sahnede ? LONDRA (BBC) Nobel Ödüllü oyun yazarı Harold Pinter, 1964’te yazdığı klasikleşmiş oyunlarından ‘Homecoming’de başrolü oynayacak. Pinter, oyunda, ailenin reisi Max’i canlandırıyor. “Yaşlı adamı oynuyorum” derken, kendi oyununda rol alışı üzerine şu açıklamayı yapıyor Pinter: “76 yaşındayım, ve böyle bir rolü canlandırmaya hazırım sanırım.” Pinter, 2005’te oyun yazmaya ara vermek istediğini, şiir yazmak istediğini açıklamış, özellikle ABD ile İngiltere’nin Irak’ta yürüttükleri politikaya karşı duruşuyla da gündeme gelmişti. Kutluğ, yapıtlarıyla Enka Sanat Galerisi’nde Kültür Servisi Türk resminin önemli isimlerinden Nüzhet Kutluğ’un yapıtları Enka Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. 16 Mart’a dek sürecek olan sergide, sanatçının elli yılı aşan resim çalışmalarının farklı dönemlerinden örnekler yer alıyor. 1932 Konya doğumlu Nüzhet Kutluğ, Ankara Gazi Eğitim Resimİş Bölümü’nü bitirdi. 1972’de İspanya hükümetinin bursunu kazanarak Madrid’e giden Kutluğ, San Fernando Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Prof. Paricio ile gravür, Prof. Rocco ile resim çalıştı. Uzun yıllar Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resimİş Eğitimi Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Nüzhet Kutluğ, birçok sanat eğitimcisinin yetişmesine de katkıda bulundu. Sanat yaşamında 34 kişisel sergi açan sanatçı, 100’ün üzerinde karma sergiye katıldı. Figüratif soyut ya da soyut ekspresyonist tarzda çalışmalar yapan Kutluğ’un yurtiçi ve yurtdışında müze ve koleksiyonlarda çok sayıda yapıtı bulunuyor. 16 Mart’a dek sürecek olan sergide, sanatçının elli yılı aşan resim çalışmalarının farklı dönemlerinden örnekler yer alıyor. (Ayrıntı) CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear