26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 ŞUBAT 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 İthal hekim yolu açılmış... “İhraç fazlası politikacılar sayesinde!!” GÖZÜNÜZDE, ortaçağ koşullarını canlandırın; dünyanın halini düşünün. Ardından, günümüzden birkaç yüzyıl sonrasına gidin ve bugünü düşünün. Bülent Esinoğlu düşünmüş, 21. yüzyılın başlarına ilişkin şu saptamayı yapıyor: “Dünyanın tamamı bir Amerikan devleti idi. Herhangi bir yerden aldığı haraç tehlikeye düşerse, orada asayişin bozulduğuna karar verilirdi. Amerikan ordusu oraya gider ve asayişi temin etmek üzere demokrasi ihraç etmek için insanları öldürür ve başkanlarını da asardı.” Ortaçağdan günümüze süzülüp gelen demokrasi, insan hakları, özgürlük bunların hepsi palavra. Yeni Dünya Düzeni, feodaliteyi aratıyor ve Esinoğlu da “Günümüzde kim güçlü ise onun söylediği demokrasi oluyor; güçsüzlerin direnişi PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kudüs Yavuz Oymak: “Kudüs’e teknik heyet gidecekmiş. Ulemaya iş düştü!” Ya ğ m u r E k i m Ortaçağ gibi ise asilik sayılıyor” diyor. Rusya Devlet Başkanı Putin, Avrupa Güvenlik Toplantısı’nda tek kutuplu dünya düzenine yönelik sert eleştiriler getirip İran’a da arka çıktığını açıklayınca akla “Irak’ta Saddam’ı asan Amerika acaba Putin’i de asar mı” sorusu geliyor. Fakat bakıyorsunuz, dünyanın efendisi Bush, Putin’in resti üzerine İran’a saldırmayacağını söyleyip ortamı yumuşatmaya çalışıyor. Bülent Esinoğlu da bu durum için “Bir yere kadar ortaçağ bir yerden sonra postmodernizm” diyor ve ekliyor: “Amerika ne kadar güçlü ise söylediği o kadar doğru. Bizim Amerikan işbirlikçilerinin demokrasileri de işte bu mantığa dayanıyor. Bir öneri: Reklam ödülleri çok satışlı gazete manşetlerine verilsin! Pişekâr Anıl Öçal: “Kavuklu pişekarlar, ulusalcılığı soldan sağa çekiştirerek sulandırıyor.” Amerika çöktükçe bu mantık da çöküyor. Sen; benim ülkeme geleceksin, gırtlağıma oturacaksın, ben kendimi savunduğum zaman ırkçılık yapılıyor diye bağıracaksın.” Putin’in Avrupa Güvenlik Toplantısı’nda yaptığı konuşmanın Türkçe’ye çevrilmesi ve tam metin olarak Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sayfasında yayımlanması, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” sözünden daha öte bir anlam taşıyor olmalı! Amerika daha çok sömürü peşinde koşarken Rusya, Çin ve Hindistan kafa kafaya verip konuşuyor. Bülent Esinoğlu, “Unutmayın artık ‘kaybedenler kuralı değiştirir’ kuralı işlemektedir” diyor. İsmet İnönü’nün, “Dünya yeniden kurulur ve Türkiye de yerini alır” sözü güncelleşiyor. Emperyalizmin işbirlikçilerine duyurulur! Irkçılığın Neresindeyiz? Çocukluğumuzda, “Bir, iki üçler, yaşasın Türkler/ Dört, beş, altı, Polonya battı/ Yedi, sekiz, dokuz Alman domuz…” diye süregiden bir tekerleme vardı ezberimizde. Böyle şeyler insanın belleğine yerleşti mi, çıkması kolay olmuyor. O yıllarda ne zaman “Alman” sözcüğünü duyacak olsam, aklıma “domuzlar” gelirdi. Geçen pazartesi günü Hürriyet’in Kelebek ekinde Haluk Bilginer’le yapılmış bir söyleşide değerli tiyatrocumuzun anlattıklarını okuyunca Almandomuz çağrışımını anımsadım. Şöyle diyordu Haluk Bilginer: “Hepimiz ırkçıyız. Türk toplumu ırkçı bir toplum. Bilinçaltımıza çocukluğumuzdan beri ırkçılık işleniyor. Örneğin, biz ‘Anladıysam Arap olayım’ derken düşünüyor muyuz ne söylediğimizi ya da ne yaptığımızı? Araplara hakaret ediyoruz. Ya da ‘Çingene hesabı yapma’ diyoruz. Birisini aşağılamak için Çingene diyoruz. Yani Çingenelere hakaret ediyoruz. Ya da ‘Korkak Yahudi’ diyoruz, ‘Ermeni tohumu’ diyoruz. ‘Kürt çalar, Çingene oynar’ diyoruz. İşte bunlar bizim bilinçaltımız. Bu sözler, bilinçaltımıza işlenen ırkçılıktır. Eğer kulağımız da duyuyorsa ağzımızdan çıkanı, o zaman bu toplumda şiddetin neden hüküm sürdüğünü daha iyi anlarız.” Sonra haklı olarak soruyor Bilginer: “Anladıysam Türk olayım dersem ne diyeceksin?” Evet, ne denecek? Aptal yerine konulan Türk tepkisiz mi kalacak? Öyleyse Araplar?.. ??? Bu ırkçı söylemler kendiliklerinden yerleşmiyor bilinçaltlarımıza. Aile içinde, kitle iletişim araçlarında, okulda, özellikle de okulda yerleşiyor bunlar belleklerimize. Özellikle de okulda, dedim, çünkü okul, genç beyinlerin biçimlendirildiği bir torna; beyinlerimiz ‘aynı’ tornadan geçerek biçimleniyor. Bir örnek vereyim. Okullarımızda Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1986 yılında yayımladığı, Prof. Dr. Kemal Dal, Orhan Çakıroğlu ve Ali İhsan Özyazgan’ın ortaklaşa yazdıkları “Vatandaşlık Bilgileri Ana Ders Kitabı” okutuluyor. Çocuklar bu kitaptan, milletin, “maddi ve manevi unsurlarla fertlerin birbirlerine bağlı olduğu bir insan grubu” olduğunu, maddi unsurların “dil, din ve ırk”, manevi unsurların ise “tarihi ve psikolojik faktörler ve kültür birliği”nden ibaret olduğunu öğreniyorlar. Sözlü sınavda çocuk, öğretmenin “Türk milletini oluşturan maddi unsurları sayar mısın” sorusunu, eğer “Dilimiz, dinimiz, ırkımız” diye yanıtlamazsa sınıfta kalıyor. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup soralım kendimize: Bu resmi “millet” tanımı, yurttaşlarımız olan Kürtleri, Yahudileri, Romanları, Ermenileri, Arapları, Rumları, Süryanileri, Keldanileri, Nasturileri, Yezidileri, Ortodoksları, Katolikleri, Protestanları, dinsizleri, hatta Lazları, Gürcüleri, Çerkezleri, Gagavuzları, Çeçenleri, Abhazları “dışarıda” bırakmıyor mu? ??? “Eğer anadilin Türkçe, dinin de İslam değilse ve Türk ırkından gelmiyorsan sen bu milletin bir parçası olamazsın!” yaklaşımı “ırkçılık” değil midir? Bu kitap Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlandığına ve ilköğretimin son sınıfında okutulduğuna göre “Okullarımızda vatandaşlık bilgisi ırkçılık zemininde veriliyor” demek yanlış mıdır? Eğer “resmi” eğitim buysa, okul sıralarındaki çocuklarımıza vatandaşlık bilgisi adı altında ırkçılık aşılanıyorsa, “Efendim, bizim milliyetçiliğimizde ırkçılık yoktur…” türünden açıklamalar safsata değil midir? Bu da 1941 yılından bir örnek: Tarık Emin Rona’nın ilkokul dördüncü sınıf öğrencileri için yazdığı Yurtbilgisi Dersleri’nin 2. sayfasında Türk milleti, “Türk yurdu üzerinde yaşayan, Türk diliyle konuşan ve Türk kanı taşıyan insanların birliği” olarak tanımlanıyor. Demek oluyor ki ırkçılığa dini de katmanın ötesinde 65 yıldır değişen bir şey yok kafalarda. Galatasaray Üniversitesi öğretim üyelerinden Birol Caymaz’ın İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan “Türkiye’de VatandaşlıkResmî İdeoloji ve Yansımaları” adlı bir kitabı yayımlandı geçenlerde. Okumanızı öneririm. “Irkçılığın neresindeyiz” sorusuna yanıt bulmanızı kolaylaştıracaktır. Haluk Bilginer’in dile getirdiği o ırkçı söylemleri niçin hâlâ dağarcıklarımızdan çıkarıp atamadığımız sorusuna da… dkavukcuoglu@superonline.com Anket AKP’yi açık ara önde gösteren seçim anketlerini yaptıran şirketin yöneticisinin, hükümet tarafından Merkez Bankası Başkanı yapılmak istendiğini ancak veto yediğini biliyor musunuz? SESSİZ SEDASIZ (!) AKP’li Zülfü Demirbağ’a mektup 12 yaşındaki kızının yazdıklarıyla gurur duyan AKP Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’a, hiç tanımadığı Ece Gürol’dan mektup var: “Bu mektubu kızınızın örnek almak istemediği, benim ise geleceğimi aydınlatan kişi için yazıyorum. Çok merak ediyorum, acaba kızınızın örnek almadığı Atatürk olmasaydı kızınız Arapça öğrenmeyi başaran bir avuç insanın arasına girip o yazıları yazabilecek miydi? Kız çocuğu olduğu için belki okula bile alınmayacaktı; bir iki seneye kalmaz evlenecekti! Evden burnunu Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Akif Kökçe: “Akdeniz’de petrol arayıp Rumları kızdırmayalım! Yeni Petrol Yasası’nı fark ederlerse Anadolu’da da petrol aramaya başlarlar!” Petrol çıkaramayacaktı. Kendini yönetenin kim olduğunu bilemeyecek kadar cahil kalacaktı! Daha da önemlisi Atatürk olmasaydı acaba babası milletvekili olabilecek miydi? Babası padişahın eteğini öperken o da cariyesi olurdu belki. Kim bilir belki bir İngiliz paşasının evinde uşak olacaktı! Yanlış anlamayın kızınıza kızmıyorum. Bunları bu yaşa gelene kadar ona öğretmediğiniz için size ve annesine kızıyorum. Ama siz hiç merak etmeyin kızınız örnek almasa da bu millet Atatürk’ün izinden yürümeye devam edecek!” Diyanet: Hayvanları dövüştürmeyin. İnsanlar yeter! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Anadolu’nun 301. Maddesi “301 kalmalı mı; kalkmalı mı?” Kimi “aydın”larımızın son zamanlardaki “turnusol” sorusu bu… “Kalksın” derseniz en demokrat sizsiniz. “Değişsin” dediğinizde ise “ırkçı”, “faşist’’ gibi sıfatlarla “aşağılanma”ya hazır olun. Kimi “sivil” toplum kuruluşları (STK) da yeni sorular yarattı; “Türklüğü mü; Türk Milletini mi aşağılamak suç olsun?” “Aşağılamak yerine tahkir ve tezyif mi; hakaret mi?..” Eğer “tahkir, tezyif” gibi “anlamadığınız” sözcükleri seçerseniz şimdiden yandınız. Çünkü yarın siz de yargılanırsanız; suçunuzu kavrayamasanız bile “kanunu anlamamak” mazeret sayılmaz!.. “Çağdaş” yasalara “çağdışı” sözcükler önermek nasıl bir “sivil”liktir? “kafasını değiştirme”yi önermek nasıl bir hukuk anlayışıdır?... Hukukta “çağdaşlığın ölçütü”, öncelikle “evrensel insan hakları”na bağlılıktır. Bunun temel ilkesi de “ulus”, “inanç”, “dil” gibi, sadece “insan”lara ait değerleri “eş saygınlık”ta görmektir. Hiçbiri diğerlerinden “üstün” ya da “aşağı” değildir… Nitekim sayısız uluslararası sözleşmede, “insanın esenliği” için “yaşanabilir dünya”yı da yaratacak “küresel adalet”in önkoşulu şöyle belirtiliyor: “Her türlü ayrımcılık ve sömürgecilik terk edilmelidir…” Buna göre 301. maddenin de “tüm” toplumsal ya da ulusal kimlik değerlerine karşı “aynı duyarlılığı” göstermesi gerekmiyor mu? İktidar ve kimi “muhalefet”(!) sözcüleri diyorlar ki; “Diğer ülkelerde de benzer yasalar var...” Olabilir. Ancak onlar “Anadolu uygarlıkları”nı yaşamadılar. Kültürlerin, inançların, dillerin, geleneklerin ve hatta “düşünce”lerin, bin yıllardır süren birlikteliklerle “ortak vatan” yarattıkları ülke, onlarınki değil “bizim”ki... Bu eşsiz ayrıcalığın da “esenliği”ni koruyacak bir 301. madde, en azından aynı geçmişi ortaklaşa yaratan “herkes”in aşağılanmasını suç saymalı... Hatta, dünyadaki tüm kimliklerin saygınlığını güvenceye almalı... Türklük, anayasaya göre “hepimiz”i içerse bile, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarında “tüm insani değerleri” eş saygınlıkta gözeten bir söylem yeğlenmeli... Böylece, konuya ne yazık ki yine “Anadolu’ya yabancı”lık içinde bakan Uluslararası Af Örgütü’nün “301 tümüyle kalksın” çağrısına da “tüm insanlığın ortak duyguları”yla tarihsel bir karşılık verilmeli... Bize ve ülkemize asıl yakışanı bu olduğu gibi; “birlikteliklerin uygarlıklara dönüştüğü” toprakların aydınlarına düşen de dünyaya ders olacak “evrensel” bir düzenlemeyi TCY’ye kazandırmak değil midir? İşte buna yönelik bir öneri: “Tüm tarihsel, ulusal ve etnik kimliklerden, inançlardan ve kültürlerden birini diğerlerinden ‘aşağı’ ya da ‘üstün’ ya da ‘ayrıcalıklı’ gösterenler; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının Anadolu uygarlıklarından kök alan anayasal sorumluluğunu ihlal etmiş sayılarak tüm seçimler için 10 yılı aşmamak üzere ‘seçme ve seçilme hakkı’nı yitirirler...” Ne dersiniz? ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Özgürlüğün Saygınlığı Peki, “kimlik”lere hakarete karşı “özgürlükler”i kısıtlamadan “özgürlüğün de saygınlığı”nı gözeten bir 301 nasıl olmalı? Maddenin “varlığı”nı ırkçılık sayan BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Nobelli yazarımız, “Dink’in katili 301’i savunanlardır” deyip Amerika’ya gitti... Böylece, hem Dink’in düşüncelerine “içtenlikli bir Anadolu kültürü”yle sevgi besleyen; hem de 301’in, bu kültürü içermesini savunanları da “katil” ilan etti. Onca akademisyenimiz de tarihten gelen “ortak yaşanmışlıklarımız”daki sevgi ve kardeşlik bağlarını gözetecek bir “hakaret kısıtlaması”nı akıllarına bile getirmeden, sadece “301 kalkmalıdır” demekle yetiniyorlar... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com ‘Yorum’suz Dürüstlük Yazarlarımız, “Türklüğü aşağıladıkları” savıyla yargılandılar. “Malatyalı” Hrant ise “Ülkemde birlikte yaşamak istediğim Türkleri nasıl aşağılayabilirim ki?” dediyse de mahkemeyi ikna edemedi. 301’deki “eleştiri suç oluşturmaz” fıkrasından yararlanamadı... Maddeyi aynen savunanların, “301’in bu fıkradaki amaca göre yorumlanması” dilekleri gerçekleşebilir mi? “Özlemlerine uygun” bir madde için kafa yormak yerine, savcıların ve hâkimlerin TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Madensularında, sıcak 1 su kaynakla 2 rında bulu 3 nan bir asit. 2/ Türk müzi 4 ğinde bir ma 5 kam... Sırbis 6 tan’ın ulusal 7 dansı. 3/ Atama... Bir ara 8 cı tutmaya 9 yarayan bö1 2 3 4 5 6 7 8 9 lüm. 4/ Doğu Anadolu’da bir ırmak... 1 O P T İ M U M A Ö Z Derviş selamı. 5/ Ye 2 R U A M L şil elma, üvez, mür 3 Y A L A M U K M İ S A ver gibi bitkilerden 4 A N E M İ özütlenen bir asit. 6/ 5 N R E T O R İ K V İ T İ R Akıl... Kahverengi 6 T A kabuklu ve yeşil etli 7 A R S İ N K O P bir meyve. 7/ Hayva 8 L A K G R K İ nın bir yanındaki 9 S İ T A K O R yük... Testere, rende, törpü gibi araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar. 8/ İyi yetişmiş, değerli kimse... Kuran’da bir sure. 9/ Yeşil yapraklı bitkiler, narenciye, kümes hayvanları, yumurta sarısı gibi besinlerde bulunan ve kansızlığın tedavisinde kullanılan bir asit. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kötü, çirkin... Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse. 2/ Düz ve geniş arazi... Güney Amerika’ya özgü, fırında ya da ızgarada pişirilen sığır eti yemeği. 3/ Suudi Arabistan’ın para birimi... Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek. 4/ Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler... Bir nota. 5/ Kullanılmaya hazır para. 6/ Bir renk... Ekvator kuşağındaki geniş tropikal çayırlara verilen ad. 7/ Kimi yiyeceklere lezzet katmak için eklenen suluca malzeme... Silisyumun oksijenli bileşimlerine verilen ad. 8/ Tekke edebiyatı şiir türlerinden biri... İsyankâr. 9/ Kimyasal çökelti... Sığ sularda ağır yükleri taşımakta kullanılan, altı düz tekne. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear